Ticaret Hukuku Dersi 8. Ünite Özet

Kıymetli Evrak

Kıymetli Evrak Hukukuna Giriş ve Genel Hükümler

Kıymetli evrak öyle senetlerdir ki bunların içindeki hak senetten ayrı olarak ileri sürülemez ve senetten ayrı olarak devredilemez. Bu tanımdan kıymetli evrakın üç unsuru ortaya çıkar. Bunlar senet, hak ve hak ile senedin kaynaşmasıdır.

Kıymetli Evrakın Özellikleri

  • Kıymetli evrak bir borç senedidir.
  • İçerdiği hak ekonomik bir değer taşımalı ve devredilebilir olmalıdır.
  • Hak ile senet arasında kuvvetli bir bağ vardır.
  • Kıymetli evrakta soyutluk (mücerretlik) ilkesi yürürlüktedir.

Kıymetli Evrakın Adi Senetten Farkları

  • Kıymetli evrak, para alacağı, ortaklık, mülkiyet veya rehin gibi hakları konu alır. Oysa adi senetlerde bunların dışındaki yükümlülükler de yer alabilir.
  • Kıymetli evrakta borçlu taraflardan birisi olur. Oysa adi senette her iki tarafa da borç yüklenmesi mümkündür.
  • Kıymetli evrak sıkı şekil şartlarına bağlıdır. Adi senetlerde böyle bir şart bulunmamaktadır.
  • Bir alacak için düzenlenen senet, hakkı ispat etmeye yarar. Oysa kıymetli evrakta hak ile senet bütünleşmiştir. Senet olmaksızın hakkın ileri sürülmesi ve devredilmesi mümkün değildir.
  • Adi senetler TBK’ya göre devredilir. Kıymetli evraka bağlı alacakların devri ise, özel şekle bağlıdır.
  • Kıymetli evrakta, şekle bağlılık, soyutluk, imzaların bağımsızlığı gibi ilkeler geçerli olduğu için, kıymetli evrak, alacağı devralan kişilere karşı oldukça büyük bir güvence sağlar.
  • Adi senede bağlı bir alacağın ifa yeri, aksi kararlaştırılmadığı sürece alacaklının yerleşim. Oysa kıymetli evrakın tedavül kabiliyeti çok yüksek olduğu ve senet alacaklısı sürekli değişebildiği için ifa yeri borçlunun yerleşim yeridir.
  • Adi senedin alacaklısı kendisine yapılan kısmi ödemeyi reddedebilir. Halbuki kıymetli evrakta kısmi ödeme reddedilemez.
  • Emre ve hamiline yazılı kambiyo senetleri ile, emtia senetleri, menkul kıymetler ve diğer bazı kıymetli evrak, TCK uyarınca resmi evrak hükmünde olup, bunlarda sahtekarlık “Resmi Evrakta Sahtekarlık” sayılır. Oysa adi senetler resmi evraktan sayılmaz.

Kıymetli Evrakın Sınıflandırılması

Kıymetli evraklar aşağıdaki sınıflandırmaya tabi tutulabilir:

  • Hakkın senetten önce var olup olmaması açısından
  • Temel ilişki ile ilgili olup olmaması açısından
  • Kamu güvenine dayanıp dayanmaması açısından
  • Yatırım amacı taşıyıp taşımama açısından
  • Devir şekli açısından
    • Nama yazılı kıymetli evrak
    • Emre yazılı kıymetli evrak
    • Hamiline yazılı kıymetli evrak

Kıymetli Evrakta Defiler

Tanım olarak bakıldığında defi; borçlu, temel olayın varlığını ve alacaklının hakkını kabul etmekle birlikte, bu borcu yerine getirmemek için geçerli bazı özel sebepler ileri sürmektedir. Böylece borcu ifa etmekten temelli ya da geçici olarak kaçınmaktadır. Bu bağlamda genel borçlu savunmaları ve defi kavramı incelendiğinde Kendisinden talepte bulunulan borçlunun teknik açıdan yapabileceği üç tür savunma vardır: İlki inkâr, ikincisi itiraz ve üçüncüsü defidir.

Kıymetli evrakta defi, teknik anlamdaki itirazlar ve defiler dâhil, borçlunun tüm savunmalarını kapsayan daha üst bir kavramdır. Kıymetli evrakta defi çeşitlerine bakıldığında defiler başlıca iki ölçüte göre sınıflandırılabilir: Etkili olduğu kişiler açısından mutlak ve nispi olmak üzere ikili, özellikleri açısından ise senet metninden anlaşılanlar, senetteki bir taahhüdün geçersizliğine ilişkin olanlar ve kişisel (nispi) defiler şeklinde üçlü bir ayrım yapılır.

Kıymetli Evrakın Zayi Olması ve İptali

Bir kıymetli evrak, çalınma, kaybolma, yanma, yırtılma unsurları okunamayacak derecede zarar görme gibi nedenlerle zayi olabilir. Bu gibi durumlarda hakkın da kaybedilmiş sayılması, alacaklı için aşırı ve adalete aykırı olurdu. İptal davalarının amacı, belirli bir prosedür sonunda mahkemenin vereceği karar ile hakkın senetsiz kullanılmasına veya bir senet düzenlenmesine olanak vermektir. TTK’a göre, kıymetli evrak zayi olduğunda, o sırada hak sahibi olan kişinin talebi ile iptaline mahkemece karar verilebilir. TTK uyarınca da iptal kararı üzerine borçlu hakkını senetsiz ileri sürme veya yeni bir senet düzenlenmesini isteme hakkı kazanır.

Kambiyo Senetleri

İçerdikleri hakkın türü açısından yapılan kıymetli evrak sınıflandırmasında, bir para alacağını temsil eden senetlerden poliçe, bono ve çek, kambiyo senetleri olarak anılır. Poliçenin uygulaması bono ve çeke oranla daha az olmasına rağmen, kanunumuzda ayrıntılı olarak poliçe düzenlenmiştir. Birçok konuda poliçe hükümleri, yapılan yollamalardan dolayı çek ve bonoya da uygulanır.

Kambiyo senetleri, kıymetli evrak grubuna dâhil diğer senetler gibi sıkı şekil şartlarına tabidir. Kambiyo senetleri kanunen emre yazılı senetlerdir, istenirse başka türe çevrilebilirler. İçerdiği hakkın türü açısından bir para alacağını içerirler. Kambiyo senetlerinde imzaların istiklali ilkesi yürürlüktedir. Kambiyo senetlerinde hak senetle birlikte doğar (yaratıcı kıymetli evrak). Kambiyo senetlerinde müteselsil borçluluk söz konusudur. Senette imzası bulunan herkes, kendisinden sonraki herkese karşı müteselsilen sorumludur. Kambiyo senetleri, emre veya hamiline yazılmış olmaları koşuluyla kamu güvenine dayanırlar. Dolayısıyla, kişisel defiler üçüncü kişilere karşı kural olarak öne sürülemez. Kambiyo senetlerindeki alacak, özel bir usul ile takip ve tahsil edilebilir.

Mevcut bir borç için kambiyo senedi düzenlenmesi durumunda da bunun kural olarak ifa uğruna yapıldığı kabul edilir. Aksini öne süren kanıtlamakla yükümlüdür. Yani ikinci bir borç yaratılmış olur ve bu borçlar yan yana varlıklarını sürdürür. Kambiyo senedinin vadesi dolana kadar temel ilişkiden doğan borç donmuş sayılır. Çünkü mevcut bir borcun ifası için verilen kambiyo senedini alan alacaklı, alacağını öncelikle senede dayanarak istemeyi kabul etmiş olur. Dolayısıyla, asıl borcun vadesi, senedin vadesine dek uzatılmış sayılır. Şayet alacaklı önce asıl borca dayalı bir talepte bulunursa borçlu, o borç için kambiyo senedi verildiği savunması yapabilir.

Kambiyo senetleri ile borç altına girme açısından özel bir ehliyet öngörülmemiştir. TTK uyarınca, sözleşme (fiil) ehliyetine ilişkin Medeni Kanun hükümleri burada da geçerlidir. Ehliyet, senedin verildiği anda bulunmalıdır. Ehliyetin var olup olmadığı milli kanuna göre belirlenir.

Poliçe

Poliçede üçlü bir ilişki vardır. Düzenleyen, muhataba, poliçede gösterilen kişiye (lehtara) senetteki bedeli ödeme emrini verir. Bu üçlü ilişki, hukuki niteliği yönünden TBK’daki havale ilişkisinin özel bir türü olarak açıklanır. Çünkü senet aracılığı ile düzenleyen (havale eden), lehtara (havale alıcısına) ödeme yapılması işini muhataba (havale ödeyicisine) havale etmiş olmakta; başka deyişle çifte (ödeme yapması için muhataba, bedeli tahsil etmesi için ise lehtara) yetkilendirme yapmaktadır. Ciro edilmemiş poliçedeki ilişki üçlüdür. Fakat senedin ciro edilmesi ve senet nedeniyle sorumlu kişiler lehine aval verilmesi gibi nedenlerle kişi sayısı artabilir (aval, senet nedeniyle sorumluluk altına girmiş kişiler lehine verilen bir tür özel kefalettir). Senet ciro ile devredildiğinde, ilk ciroyu lehtar yapar. Senedi ciro ile devredenlere “ciranta”, son olarak elinde bulundurana ise “hamil” denir. Ekonomik işlevi açısından poliçe, daha çok kredi aracı olarak kullanılmaktadır. Fakat bazen ödeme veya teminat aracı olma gibi amaçlara da hizmet edebilmektedir.

Poliçede şekil şartları

  • Poliçe Sözcüğü
  • Belirli bir bedelin ödenmesi hususunda kayıtsız şartsız havale
  • Ödeyecek kişinin (muhatabın) adı ve soyadı
  • Vade
  • Ödeme yeri
  • Lehtar
  • Düzenlenme tarihi ve yeri
  • Düzenleyenin imzası

Poliçede Kabul

Kabul, kambiyo senetlerinden sadece poliçede olan bir işlemdir. Poliçede muhatap, senedin düzenlenmesi sırasında sorumluluk altında değildir. Muhatap poliçeyi kabul edinceye kadar kambiyo ilişkisinin dışındadır. Kabul işlemi ile muhatap senedin asıl borçlusu sıfatını kazanır. Poliçeyi kabul edip etmemek muhatabın isteğine bağlıdır. Kabul muhatap tarafından poliçe üzerine kabulümdür, ödeyeceğim veya benzeri bir şerh verilerek atılacak bir imza veya poliçenin yüzüne sadece imza atmakla gerçekleşir. Kabul beyanı poliçenin ön yüzüne yazılır.

Poliçede Zamanaşımı
Kimin kime başvurduğu esas alınarak üç tür zamanaşımı süresi düzenlenmiştir.

  • Hamilin kabul eden muhataba karşı açacağı davalar vadeden itibaren 3 yıl,
  • Hamilin cirantalar ile düzenleyene veya bunların avalistlerine karşı açacağı davalar süresinde çekilen protesto tarihinden, senette protestosuz kaydı varsa vadeden itibaren 1 yıl,
  • Ödeyen cirantanın kendisinden önceki cirantalarile düzenleyene karşı açacağı davalar, ödeme veya poliçenin dava yolu ile kendisine karşı ileri sürüldüğü (dava açıldığı) tarihten itibaren 6 ay geçmekle zamanaşımına uğrar.

Bono

Bonoda, düzenleyen (borçlu) ile lehtar (alacaklı) arasında bir ilişki vardır. Poliçeden farklı olarak, bonoda muhatap yoktur; senedi düzenleyen ile ödeme yapacak olan kişi aynıdır. Bono, bir kişinin kendisini muhatap gösterdiği poliçeye benzemektedir. Bundan dolayı bonoyu düzenleyen, poliçeyi kabul etmiş olan muhatap gibi düşünülmelidir. Ciro edilmemiş bonodaki ilişki ikili olmakla birlikte, senedin ciro edilmesi ve senet nedeniyle sorumlu kişiler lehine aval verilmesi gibi nedenlerle kişi sayısı artabilir.

Bononun Şekil Şartları (Unsurları)

  • Bono veya emre muharrer senet sözcüğü
  • Belirli bir bedelin kayıtsız şartsız ödenmesi vaadi
  • Vade
  • Ödeme yeri
  • Lehtar
  • Düzenlenme günü ve yeri
  • Düzenleyenin imzası

Açık (Beyaz) Bono
Düzenlenmesi sırasında yasal şekil şartlarından biri ya da birkaçı eksik bırakılarak senedi alan kişiye doldurma yetkisi tanınmış olan poliçeye açık ya da beyaz bono (poliçe) denir. Açık bono düzenlenmesi mümkün ve geçerlidir.

İmzaların Bağımsızlığı İlkesi
İmzaların bağımsızlığı (istiklali) ilkesi uyarınca, bonoda (poliçede) imzası bulunan herkes, diğerlerinin sorumluluğundan ayrı ve bağımsız olarak sorumluluk altına girer. Bono (poliçe) üzerine atılan her imza, kendi sahibini diğer imzalardan bağımsız olarak bağlar.

Ciro
Emre yazılı bir senedin devri için, senedin mülkiyeti yanında senetteki alacak hakkının da devrini sağlamak gerekir. Bu iki hususu bir arada sağlayan hukuki kurum olarak ciro, emre yazılı bir kıymetli evrakın bir başkasına devrine imkân veren soyut bir işlemdir. İlk ciro, senet lehtarı veya onun yetkili temsilcisi tarafından, daha sonraki cirolar ise yetkili hamiller tarafından yapılabilir. Senet herhangi bir üçüncü kişiye ciro edilebilir.

Ciro yazılı bir beyandır; sözlü olamaz. Bono (poliçe) üzerine veya bonoya bağlı alonj denilen ve poliçenin arka yüzünün devamı olan kâğıt parçası üzerine yazılır. Uygulamada genellikle bononun arkasına yazılır. Ancak, açık olması kaydıyla poliçenin ön yüzüne de ciro kaydı yazılabilir. Bononun arkasına atılan bir imza da ciro sayılır. Oysa herhangi bir açıklama olmaksızın ön yüze atılan bir imza, aval niteliğindedir. Cironun kayıtsız ve şartsız yapılması gerekir.

İki ölçüt çerçevesinde ciro türlerini ele alınabilir. Yapılış şekli açısından tam/beyaz ciro olmak üzere iki türlü, yapılış amacı açısından ise, temlik/tahsil/rehin cirosu olmak üzere üç türlü ciro vardır.

Ciro şerhinde, kime ciro yapıldığı gösterilmiş ise tam ciro vardır. Örneğin: “Cemil Can’a ödeyiniz. İmza (Lami Kaya)” gibi. Cironun normal şekli budur. Beyaz ciro ise, ciro yapılan kişinin belirtilmediği cirodur. Ya yalnızca imzayı veya imza ile birlikte devir ibaresini içerir.

Yapılış amaçları açısından bakıldığında ise; temlik cirosu, senedin ve senetteki alacağın devri amacıyla yapılan cirodur, şekil açısından tam veya beyaz ciro şeklinde olabilir. Tahsil cirosu; senetten doğan bütün hakları devretmek için değil, ciro edilen kimseye senet bedelini tahsil ve buna bağlı işlemleri yapma yetkisini vermek için yapılır. Rehin cirosu ise poliçeye bağlanmış olan hakkı, ciro edilen kişiye rehnetmek amacıyla yapılır.

Aval
Aval, senet nedeniyle sorumluluk altına girmiş kişiler lehine verilen bir tür özel kefalettir. Aval sayesinde, senedi devralacaklara ek bir güvence sağlanır. Çünkü senet sorumluları arasına aval veren de katılmış olur. Aval veren kişiye avalist denir. Aval, bono (poliçe) veya alonj üzerine, “Aval içindir” ya da benzeri bir ibarenin yazılması ve aval veren kişi tarafından imzalanması suretiyle olur. Kimin lehine verildiğinin de aval şerhinde gösterilmesi gerekir; aksi takdirde düzenleyen lehine verilmiş sayılır. Muhatap ve düzenleyen dışında poliçenin ön yüzünde bir kişinin sadece imzası varsa kanun bunu da aval şerhi saymaktadır.

Sorumluluğu açısından avalist, kimin lehine aval vermiş ise onunla aynı şart ve derecede olmak üzere sorumludur. Lehine aval verilen kişiye başvuru hakkı doğduğunda, onun lehine aval verene de başvuru hakkı doğar. Avalist, bono (poliçe) bedelinden dolayı diğer borçlularla birlikte müteselsilen sorumludur. Dolayısıyla hamil, önce lehine aval verilen kişiye başvurmak zorunda kalmaksızın doğrudan aval verenden talepte bulunabilir.

Kabul eden muhatabın ödeme yapması avali sona erdirir. Ayrıca, hamilin başvuru hakkını kaybetmesi durumunda da avalistin borcu düşer. Poliçenin zayi olması da avalistin borcunu sona erdirir; iptal kararı alınmış olsa bile bu ancak kabul eden muhatap ile onun avalisti açısından hüküm doğurur.

Bononun Ödenmesi
Bonoya (poliçeye) bağlanmış borç, TBK m.89’un aksine, götürülecek değil, aranacak bir borçtur. Bu nedenle hamilin gelerek senedi borçluya ibraz etmesi gerekir. Ödeme için ibrazın iki büyük önemi vardır: Birincisi, borçluyu temerrüde düşürebilmek için temel şarttır. İkincisi, ibraz, borcun ödenmemesi halinde başvuru haklarının kullanılabilmesi için gerekli protesto çekmenin de zorunlu ön şartıdır.

Bonoya (poliçeye) bağlı borç vadenin gelmesi ile muaccel olur. Bononun ödenmesi için ibrazının ilk şartı (vadeden önce müracaat durumları saklı kalmak üzere), vadenin gelmesidir. Senedin vadesinden önce ibrazı durumunda asıl borçlu, vadenin gelmediği defisini ileri sürebilir. Bu defi senet metninden anlaşılan mutlak bir defidir.

Ödememe Durumunda Sorumluluk ve Başvuru Hakkı
Bonoda (poliçe ve çekte) imzası bulunan herkes, kendisinden sonra gelen herkese karşı, senedin kabul edilmemesi ve ödenmemesinden dolayı kural olarak sorumludur. Bu sorumluluk müteselsil olup hamil, kendisinden önceki kişilerin birisine, birkaçına veya tamamına, borçlanma sıralarını gözetmeksizin başvurma hakkına sahiptir.

Başvuru hakkının kullanılma şartların ilki maddi şartlarıdır. Maddi şartlarında ilki senedin ödenmemesi, ikincisi ise ödemenin tehlikeye düşmesidir. Senet asıl borçluya ibraz edildikten ve protestodan muafiyet halleri mevcut değil ise protesto da çekildikten sonra başvuru hakkı kullanılır. Kime başvuruluyorsa sorumsuzluk şartı olup olmadığına da bakılmalıdır.

Çek

Poliçeye çok benzeyen çekte, düzenleyen, lehtar ve muhatap (banka) arasında bir ilişki gündeme gelmektedir. Çek düzenleyip imzalayarak lehdara veren düzenleyen, hesabının bulunduğu bankadan, çekte yazılı miktarı meşru hamile ödemesini talep etmiş olmaktadır. Türk Hukuku’nda mutlaka banka olması gereken ve hizmet ifa eden bir kurum olan muhatabın, çeki kabulü söz konusu değildir. Bu açıdan hukuki niteliği itibariyle çek, poliçe gibi, nitelikli bir havaledir. Ekonomik açıdan çek, nakit kullanılmaksızın ödeme yapılmasını sağlayan bir ödeme aracıdır.

Türk hukukunda çek düzenlemenin ön şartları şu şekilde sıralanmıştır: Muhatabın banka olabilmesi, çek anlaşmasının bulunması ve karşılık bulunması. Çekin şekil şartları ise; çek sözcüğünün bulunması, belirli bir bedelin ödenmesi için kayıtsız ve şartsız havale, muhatap, ödeme yeri, düzenlenme tarihi ve yeri ve düzenleyenin imzasıdır.

Çeki poliçe ve bonodan ayıran özellik ve farklılıklar şunlardır: Poliçe ve bonoda mutlaka lehdar gösterilmesi gerektiği halde, çekte lehdar yazılması zorunlu değildir. TTK’ya göre, çekte vade yoktur; çek görüldüğünde ödenir. Buna aykırı herhangi bir kayıt yazılmamış sayılır. Çek, devir şekli açısından hangi türde yazılmış ise ona göre de devredilir. Yani, nama yazılı ise devir beyanı ve senet zilyetliğinin nakli ile hamiline yazılı veya böyle yazılmış sayılıyorsa senet zilyetliğinin nakli ile, emre yazılı ise ciro ve senet zilyetliğinin nakli ile devredilir.

Çekin Ödenmesi
Çek meşru hamil ya da yetkili temsilci tarafından süresi içinde muhataba ibraz edilmelidir. Muhatap, çekle işleyen hesabın açıldığı bankanın şubesi değil, banka tüzel kişiliğidir. Bu nedenle ibraz, muhatap bankanın hesabın olduğu şubesine veya başka bir şubesine yapılabilir. Hesabın olduğu şubeye ibraz halinde, karşılık varsa ödeme yapılır. Başka şubeye ibraz halinde ise provizyon istenmek suretiyle ödeme yapılır.

Çek, kural olarak ibraz süresi içerisinde ve görüldüğünde ödenir. Bu kuralın iki önemli istisnasından söz etmek gerekir. Birincisi, ileri tarihli bir çek, ibraz süresi başlamadan ödenebilir. İkincisi, çekten cayılmamış ise, çek ibraz süresi geçtikten sonra dahi ödenebilir.

Süresi içerisinde ibraz edilen bir çekin ödenmemesi halinde, kanunun öngörmüş olduğu şu üç yoldan birisi ile durum tespit ettirilmelidir:

  • Protesto,
  • Muhatabın çek üzerine, ibraz gününü de göstererek yazacağı beyan (uygulamada “karşılıksızdır” kaşesi basılması çok yaygındır),
  • Bir takas odasının aynı içerikteki tarihli bir beyanı Çeki süresinde ibraz etmeyen veya ödememeyi usulünce tespit ettirmeyen hamil, başvuru hakkını yitirir. Mücbir sebeplere ilişkin TTK m.811 hükmü saklıdır. Bu hüküm uyarınca mücbir sebep onbeş günden fazla sürerse, hamil, çeki ibraz etme ve ödememeyi tespit ettirme zorunluluğu olmaksızın başvuru hakkını kullanabilir.

Ödememe halinin tespitinden sonra hamil, çek bedelini tahsil için hukuki sorumluluk altındaki kişilere başvuracaktır. Muhatap banka, kambiyo taahhüdü altına girmediği için başvuru borçluları arasında yer almaz; onun sorumluluğu düzenleyene karşıdır.


Güz Dönemi Dönem Sonu Sınavı
18 Ocak 2025 Cumartesi
v