Ticaret Hukuku Dersi 3. Ünite Özet

Ticari Defterler, Tüccar Yardımcıları Ve Cari Hesap

Ticari Defterler

Tacir, ticari işletmesinin ekonomik ve mali durumunu, borç-alacak ilişkilerini ve her iş yılı içinde elde edilen sonuçları belirlemek amacıyla defter tutmak zorundadır. Defterler, tacirin ticari işlemleri ile malvarlığı durumunu, Türkiye Muhasebe Standartlarına ve başta 88 inci madde gelmek üzere Ticaret Kanunu hükümlerine göre, açıkça görülebilir ve üçüncü kişi uzmanlara, makul sürede fikir verebilir şekilde tutulmalıdır. Kanun’da, ticari defter tutma yükümlülüğünden bahsedilmiş; hangi defterlerin nasıl tutulacağı, düzenleme ve değerleme ilkeleri, defterlerin saklanması, mahkemeye teslimi ve ibrazı ile 660 Sayılı KHK ile kurulan, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun (Kamu Gözetimi Kurumu) yetkileri, ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.

Öncelikle tacirler defter tutmakla yükümlüdür, esnafın defter tutma yükümü TTK açısından yoktur. Birden çok işletmesi bulunan tacirin, her bir işletme için ayrı defter tutması gerekmektedir.

Defter tutma yükümüne dair TTK hükümlerine aykırılık, özel cezai yaptırıma bağlanmıştır. Hüküm uyarınca, defterleri hiç veya gerektiği şekilde tutmamak, gerekli onayları yaptırmamak, hileli envanter çıkarmak, belgelerin kopyasını sağlamamak ve belgeleri ibraz edememek, dört bin TL idari para cezası gerektirmektedir.

Ticari Defterlerin Türleri
Bir tacirin tutması söz konusu olacak defterler, zorunlu ve ihtiyari biçiminde iki ana gruba ayrılabilir. Asıl önemli olan zorunlu defterler olduğu için, aşağıda yalnızca bu gruba giren defterlere değinilecektir. Zorunlu defterler de iki gruba ayrılır:

TTK Uyarınca Tutulacak Defterler: Yevmiye (günlük) defter, defteri kebir (büyük defter), envanter defteri, pay defteri, yönetim kurulu karar defteri ve genel kurul toplantı ve müzakere defteridir.

VUK Uyarınca Tutulacak Defterler: TTK m. 64/5 uyarınca, bu Kanuna tabi gerçek ve tüzel kişiler, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun defter tutma ve kayıt zamanıyla ilgili hükümleri ile aynı Kanun’un 175 inci ve mükerrer 257. maddelerinde yer alan yetkiye istinaden yapılan düzenlemelere uymak zorundadır. Bu Kanunun defter tutma, envanter, mali tabloların düzenlenmesi, aktifleştirme, karşılıklar, hesaplar, değerleme, saklama ve ibraz hükümleri, VUK ile diğer vergi kanunlarının aynı hususları düzenleyen hükümlerinin uygulanmasına, vergi kanunlarına uygun olarak vergi matrahının tespit edilmesine ve buna yönelik mali tabloların hazırlanmasına engel oluşturmaz.

Ticari Defter ve Belgelerin Saklanması
Bilanço ve finansal tablolar hariç, diğer belgeler yazılı olarak saklama yanında, teknolojinin diğer imkânları ile saklaması da kabul görmektedir. Saklama süresi, 10 yıl olup sürenin başlangıcı da kanunda belirtilmiştir.

Ticari Defterlerin Delil Niteliği
TTK, defterlerin delil olma şartlarına dair hüküm içermemekte; sadece, ticari uyuşmazlıklarda mahkemenin resen veya taraflardan birinin talebi üzerine, defterlerin ibrazına karar verebileceğini öngörmektedir. Eski TK’da ticari defterlerin sahipleri lehine ve aleyhine delil olabilmesi ayrı ayrı düzenlenmiştir.

Ticari Defterlerin Teslimi ve İbrazı
Defterler, tacirin ticaret sırlarını ve müşteri bilgilerini içerdiği için, her zaman ve herkesin incelemesine açık bulundurulmaları mümkün değildir. Bu nedenle, belirli koşul ve durumlarda defterlerin teslimi ve ibrazı söz konusu olabilmektedir.

Tacir Yardımcıları

Geniş bir faaliyet alanı ve iş hacmine sahip ticari işletmelerde, tacirin bütün işleri tek başına yürütmesine imkân yoktur. Bu nedenle tacir, işletmesiyle ilgili faaliyetleri yürütürken başka kişilerin emek ve mesailerinden de yararlanır. İş ve hizmetlerinden yararlandığı ve kendi atadığı bu kişilere tacir yardımcıları diyoruz. Tacir yardımcıları iki ana gruba ayrılır:

Bağımlı Yardımcılar
Eğer bir yardımcı tacirin emri, gözetimi ve denetimi altında ve özellikle tacirin işyerinde çalışıyorsa bağımlıdır.

Bağımsız Yardımcılar
Çoğunlukla tacirin işletmesinden ayrı olarak tacir yardımcısının da ayrı işletmesi vardır. Tacirin emri, denetimi ve gözetimi altında çalışmak söz konusu değildir. Bağımlı ve bağımsız yardımcılar da kendi içlerinde taciri temsile yetkili olanlar ve olmayanlar biçiminde ikiye ayrılırlar:

Yetkisiz temsilci tacir adına hukuki işlem yapamaz. Yetkili temsilci tacir adına üçüncü kişilerle hukuki işlem yapabilir. Bizim asıl inceleme konumuz, taciri temsil etme yetkisi bulunan yardımcılardır.

Bağımlı yardımcılar grubunda taciri temsile yetkili olmayanlara örnek olarak, bir oteldeki temizlikçiyi, bahçıvanı, çamaşırcıyı, restorandaki aşçıyı gösterebiliriz. Temsile yetkili olanlar ise ticari temsilci, ticari vekil ve pazarlamacı olarak üçe ayrılır. Aşağıda, önce bağımlı, sonra bağımsız yardımcı türleri sıra ile açıklanacaktır.

Ticari Temsilci
Ticari işletme sahibi tarafından, işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında kendisini temsil etmek (vekâleten imza atmak) üzere açık veya örtülü olarak yetki verilen tacir yardımcısıdır. Tacir yardımcıları arasında en geniş yetkiye sahip olandır. Ticari temsilci atama yetkisi, işletmeyi işleten kişiye (tacire) aittir. Ticari temsilci, işletmenin gayesine dâhil olan her türlü işlemi kural olarak yapma yetkisine sahiptir.

Ticari Vekil
Ticari işletme sahibi tarafından, kendisine ticari temsilcilik yetkisi verilmeksizin, işletmesini yönetmek veya bazı işlerini yürütmek için yetkili kılınan kişidir. Örneğin, fabrika müdürü, işletme müdürü genel ticari vekil, bir oteldeki resepsiyon memuru, fabrikadaki satın alma yetkilisi, bir mağazadaki satış elemanı, tezgahtar ve kasiyer özel ticari vekil niteliğindedir. Tacir veya ticari temsilci tarafından atanır. Ticari vekilin temsil yetkisi, ticari temsilciye oranla daha dardır. Genel yetkili bile olsa, ticari vekilin yetkileri, işletmenin tüm işlerini değil, sadece alışılmış (olağan) işlemlerini kapsar.

Pazarlamacı
Tanımı Bir tür ticari vekil durumunda bulunan pazarlamacı, sürekli olarak, ticari işletme sahibi işvereni temsilen, işletme dışında, her türlü işlemin yapılmasına aracılık etmeyi veya yazılı anlaşma varsa, bu anlaşmada belirtilen işleri yapmayı, belirli bir ücret karşılığında üstlenen kişidir. Pazarlamacı, tacir/işveren ile yapacağı “Pazarlamacılık Sözleşmesi” uyarınca yetki kazanır. Pazarlamacı, aksine yazılı anlaşma olmadıkça, sadece işlemlere aracılık konusunda yetkilidir. İşlem yapmaya yazılı olarak yetkilendirildiği hâllerde, bu yetki, işlemin gerçekleştirilmesi için gereken bütün olağan işlemleri ve fiilleri de kapsar. Pazarlamacının, tacirin talimatlarına uygun davranma, pazarlama faaliyetleri ile ilgili düzenli ve ayrıntılı bilgi verme, müşteri siparişlerini tacire derhal iletme ve müşteri çevresini ilgilendiren önemli olayları bildirme yükümlülüklerini düzenlemiştir.

Acente
Bir tacir kendisine yeni pazarlar yaratmak, malların sürümünü artırmak amacıyla bağımlı tacir yardımcılarını yeni bazı bölgelere göndermek isteyebilir. Yardımcının faaliyetleri olumlu sonuçlanmasa dahi onun masraf ve ücretinin ödemek durumundadır. Bulunduğu ülkenin başka yerlerinde, başka ülkelerde şube açmak da masraf gerektirir. Bu durumda acentelik uygun bir çözüm olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü tacire peşinen külfet getirmemekte ve faaliyetlerinden olumlu bir sonuç çıkarsa acenteye ödeme yapılmaktadır.

Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak belirli bir yer veya bölge içinde, sürekli olarak bir ticari işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimseye acente denir. İki tür acente vardır: Aracı acente ve sözleşme yapmaya yetkili acente. Her iki tür, gerçek veya tüzel kişilerden oluşabilir.

Acenteliğin, simsarlık, komisyon, tek satıcılık, franchising sözleşmeleri ile benzerlikleri yanında farkları da vardır.

Simsarlık Simsar-tacir ilişkisi sürekli değildir ve simsarın birden çok tacirle ilişkisi vardır. Acentelikte ise tacir ile ilişki sürekli nitelik arz etmektedir. Ayrıca simsar, aracılık ettiği sözleşmenin akdedilmesi konusunda çoğunluk fikrine göre, bir yükümlülük altında değildir. Oysa acente, aracılık yapmak konusunda bir yükümlülük altına girmiştir.

Komisyonculuk da simsarlık gibi, tacir ile sürekli olmayan, geçici bir ilişki yaratır.

Franchisinde, bir tacir başka bir tacir ile yaptığı sözleşme çerçevesinde o kişiye kendi mal ve hizmetlerinin pazarlanması ve dağıtımı konusunda bir imtiyaz, bir yetki verir. Ayrıca, franchise alan tarafın personelinin eğitimi ile onların denetlenmesi de söz konusudur. Daha da önemlisi, kendi işletme adını, markasını, tanıtma işaretlerini, üretim usul ve sırları ile teknik ve ticari bilgi birikimini (knowhow) kullanma hakkını da franchise alan tarafa tanır.

Acentenin Borçları
Acente iş görmeli ve tacirin çıkarlarını gözetmelidir. Tacire bilgi verme yükümü vardır. Verilen talimatlara uymakla yükümlüdür. Önleyici tedbirler almakla yükümlüdür. Müvekkiline ait olan paraları zamanında göndermesi gerekir. Acentenin belli bir yer ve bölgede kural olarak tekel hakkı vardır.

Acentenin Hakları
Bunlar; ücret isteme, olağanüstü masrafları isteme, faiz talep etme ve hapis hakkıdır.

Simsar
Sözleşme ilişkisine girmek isteyen tarafların birbirlerini bulmaları, ayrı yerlerde faaliyet göstermeleri, ayni dili konuşmamaları gibi çeşitli nedenlerden ötürü güçlük arz eder. Bu güçlüğü ortadan kaldırmak, sözleşme yapmak isteyen kişileri bir araya getirmek, sözleşmenin yapılabilmesi için uygun ortam hazırlamak, hatta taraflara yardımcı olmak üzere tellal veya simsar denilen aracıların faaliyetlerinden yararlanılır.

Simsarın borçları, sözleşmenin kurulmasına aracılık etmek ve tarafların çıkarlarını korumaktır.

Simsarın hakları ise; ücret talep etmek ve kararlaştırılmışsa giderlerini istemektir.

Komisyoncu
Alım ve satım işlerinde komisyoncu, ücret karşılığında, kendi adına ve müvekkili hesabına kıymetli evrak ve taşınırların alım ve satımını üstlenen kimsedir. Komisyoncu kendi adına müvekkili hesabına hareket ettiği için, tacir ile arasında dolaylı temsil ilişkisi vardır. Komisyon sözleşmesinin konusu kıymetli evrak ve taşınır eşyadır. Komisyoncu ile tacir arasındaki ilişki sürekli değildir. Komisyon sözleşmesi ücret karşılığında olur.

Komisyoncunun borçları, müvekkilin talimatlarına uygun hareket etmek, müvekkilinin çıkarlarını korumak ve bilgi vermek, hak ve borçları devretmektir.

Komisyoncunun hakları ise; Ücret, masraf ve faiz istemek, hapis hakkı ve bizzat taraf olmaktır.

Cari Hesap

Cari hesapta karşılıklı borçların tasfiye edilmesine yönelik özel bir takas anlaşması söz konusudur. Cari hesabın, ödeme aracı olması yanında, güvence işlevi ve nihayet bir ölçüde (alacağın ödenmesini geciktirdiği kadarıyla) kredi işlevi gördüğü de söylenebilir.

Kanundaki tanıma göre, iki kişinin herhangi bir sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı (bakiyeyi) isteyebileceklerine dair sözleşmeye cari hesap sözleşmesi denir. Bu sözleşme yazılı yapılmadıkça geçerli olmaz.

Cari hesap sözleşmesinde tarafların tacir olma şartı yoktur. Taraflar tacir olmasa bile, TTK’da düzenlenmiş olduğu için ticari iş niteliğindedir.

Cari hesapta iki farklı süre vardır: Sözleşme süresi ve hesap devresi. Sözleşme süresi, cari hesap anlaşmasının yürürlükte kaldığı süre olup, belirli veya belirsiz olabilir. Süre belirli ise bu süre sona erdiğinde, belirsiz ise taraflardan birisinin fesih ihbarı ile ayrıca taraflardan birinin iflâsı ile sözleşme sona erer. Taraflardan hangisinin alacaklı olduğu da sözleşme sona erdikten sonra hesabın kesilmesi ile anlaşılır.

Hesap devresi hakkında cari hesap sözleşmesinde bir hüküm yoksa bu konuda bir ticari teamül olup olmadığına bakılır. O da yoksa her takvim yılının son günü hesap devresinin son günü olarak kabul edilir. Bankacılık uygulamasında hesap devresi üç aydır.

Devre sonunda hesap yapıldığında, hangi tarafın alacaklı olduğu ortaya çıkar. Örneğin, A’nın alacağı B’ninkinden fazla olduğu için A lehine bir alacak çıkar. Bu durumda, cari hesabı kim tutuyorsa onun, ortaya çıkan bakiyeyi gösteren bir cetveli karşı tarafa tebliğ etmesi gerekir. Karşı taraf aldığı hesap cetveline bir ay içerisinde, noter kanalıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza içeren bir yazıyla itiraz etmezse bakiyeyi kabul etmiş sayılır.

Cari hesap, kararlaştırılan sürenin sona ermesi, sözleşme belirsiz süreli ise fesih ihbarı ve taraflardan birinin iflâsı nedenleri ile sona erer. Belirli süreli sözleşmelerde ölüm veya kısıtlanma hâllerinde, taraflar ve kanuni temsilcileri ile halefleri, on gün önceden bildirmek şartıyla sözleşmeyi feshedebilir ancak bakiyenin ödenmesi, hesabın kapatılması gereken anda istenebilir. Bakiyenin haczi halinde onbeş gün içerisinde haczin kaldırılmaması da diğer taraf için fesih hakkı ve buna bağlı olarak sözleşmenin sona ermesi sonucunu doğurur. Cari hesaba ilişkin davalar, sözleşmenin sona erdiği tarihten itibaren 5 yıllık zamanaşımına tabidir.


Bahar Dönemi Ara Sınavı
23 Mart 2024 Cumartesi