Medeni Usul Hukuku Dersi 1. Ünite Özet

Medeni Usul Hukukuna Giriş

Giriş

Toplumsal yaşamda insan ilişkilerinin düzenlenmesi ve sosyal düzenin sağlanması için kurallara gereksinim duyulur. Bunlar hukuk, din, ahlak, örf ve adet ve görgü kurallarıdır. Hukuk kurallarının özelliği, kendisine uyulmaması halinde müeyyide ile karşılaşılmasıdır. Müeyyide, bir hukuk kuralının ihlaline tepki olarak gösterilen ve hukuk düzeni tarafından öngörülen ve devlet eliyle tatbik edilen cebirdir. Sosyal düzen kuralları tüm topluluklarda bulunur fakat hukuk, devlet olabilmiş topluluklarda var olabilmiştir.

Modern toplumlarda, hukuk kurallarına uyulmaması halinde, müeyyidenin uygulanması bağımsız yargı örgütü ve mahkemeler eliyle sağlanır.

Genel Olarak Yargı Kavramı

Türk Hukuk Sistemi, Kıta Avrupası Hukuk Sistemine dahildir. Bu sisteme kaynaklık eden Roma Hukukunun etkin olduğu dönemden beri, bireysel ve toplumsal menfaat ayrımı, kamu ve özel hukuk ayrımına kaynaklık eder. Kişi menfaatini koruma amacının ön planda olduğu hukuk dalları özel hukuk, kamu menfaatini koruma amacının kuvvetli olduğu hukuk dalları kamu hukuku kapsamında sınıflandırılır. Bahsedilen sistemde hak mertebesi, menfaatin hukuk kuralıyla yaptırıma bağlanarak korunması durumudur. Hakkın temelinde menfaatin olması, hakkın korunması vasıtasıyla menfaatin temin edilmesi kişilerarası ve toplumsal ilişkilerde bir denge ve sosyal barışı sağlar.

Uyuşmazlık bir hakkın varlığı, kapsamı ve sonuçları hakkında meydana gelen anlaşmazlıktır. Uyuşmazlığı gidermek için bizzat ihkakı hak müessesesinin uygulanması ile, devletin hakkın temini için vasıta olması seçenekleri akla gelecektir.

İhkakı hak müessesesi, hakları ihlal edilen kişilerin, bu haklarını bizzat zor kullanarak elde etmeleri ve korumalarıdır. Bahsedilen müessese, zayıf olanın müeyyideyi uygulayamaması, güçlü olanın ise sübjektif etkilerle aşırıya kaçması ve böylece yeni uyuşmazlıklara neden olup sosyal barışı daha fazla bozma tehlikesini barındırır. Bu sebeple günümüz devlet yapısında ihkakı hak kural olarak yasaktır. İstisnai durumlarda, hukuk sistemi bu yola sınırlı olarak izin verir. Mesela meşru müdafaa ile zaruret hali bu cümledendir. Mevcut devlet yapısında, uyuşmazlığa konu hak devletin yargı organı eliyle tespit edilir. Yargı kavramı, “soyut hukuk kurallarının, bağımsız ve tarafsız mahkemeler tarafından, somut bir uyuşmazlığın giderilmesi amacıyla, yargısal usullere uyularak tatbik edilmesi” olarak tanımlanabilir.

Yargı Kolları ve Yargılama Hukuku

Soyut hukuk kuralının koruduğu menfaatin (hakkın) bireysel yahut toplumsal niteliğine bağlı olarak, onun mahkemeler eliyle korunmasında uygulanacak olan usûlün de farklılaştırılması, bu korumanın etkinliği bakımından çoğu zaman kaçınılmazdır. İşte bu bahsedilen usûlî farklılara göre birbirinden ayrılan yargı yollarından söz edilir. Türk Hukukunda; anayasa yargısı, adli yargı, idari yargı, askeri yargı, hesap yargısı, seçim yargısı ve uyuşmazlık yargısı olmak üzere yedi farklı yargı kolu vardır (s:5, tablo 1.1).

Genel olarak her bir yargı kolu ayrı bir mahkeme örgütünün kapsamı içindedir ancak ayrı bir yargı kolunun varlığı için mutlaka ayrı bir mahkeme örgütlenmesi mecburi değildir.

Kamu hukuku-özel hukuk ayırımında, özel hukuk kapsamındaki uyuşmazlıkların, medeni usul hukuku tarafından belirtilen yöntemlerle çözülmesi, adli yargının “medeni yargı” alt kolu olarak yer alır. Medeni yargı alanında bulunan uyuşmazlıkların çözümü için uygulanacak yöntem ayrı bir hukuk disiplinidir ve bu disipline Türk Hukukunda medeni usul hukuku denmektedir. Ceza yargısı ise, uyuşmazlıkların niteliği, korunan menfaat ve yargılama yöntemi göz önüne alındığında ayrı bir yargı kolu teşkil eder. Bununla birlikte, bu yargı kolu Türk yargı örgütlenmesi geleneğinde adli yargı kolu altında değerlendirilegelmiştir. Bu sebeple adli yargının medeni yargı ve ceza yargısı olmak üzere iki alt dalı olduğu kabul edilir.

Yargılama sürecinde uygulanacak yöntem, yargı örgütü, mahkemelerin görev ve yetkisi, yargılama faaliyetine katılacak kişilerin personel rejimi, tebligat ve harçlar gibi hususlar vardır ve tüm bu hususları belirtmek için “yargılama hukuku” kavramı kullanılır. Bu durumda medeni usul hukuku, yargılama hukukunun bir alt dalıdır. Türk Hukukunda bu kavramların birbirlerinin yerine kullanıldığı görülür.

Yargı Örgütü

Yargı yetkisini kullanan mahkemelerin; kuruluşu, örgütlenmesi, çalışmalarına ilişkin şartların belirlenmesi; yargılama faaliyetine doğrudan veya dolaylı olarak katılan kişilerin statülerinin, görev ve yetkilerinin belirlenmesi; mahkemelerce verilen kararların yerine getirilmesi için görev verilen cebri icra organlarının kuruluş ve işleyişi yargı örgütü olarak isimlendirilmektedir.

Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama yöntemleri Anayasanın 142. Maddesi gereği kanunla düzenlenir. Yüksek mahkemeler, nihai kararların hukuka uygunluğunu kontrol ederek ilgili yargı kolu açısından ülkede içtihat birliğini sağlar. Bu noktada nihai karar kavramını açıklamak gerekir. Hakim davayı yürütmek ve sonlandırmak amacıyla çeşitli kararlar verir. Hakim verdiği karar ile davadan el çekmiyor ve uyuşmazlık çözme faaliyetine devam ediyorsa bu tür kararlara ara karar denir. Eğer, hakim davadan el çekiyor ve davayı görmeye devam etmiyorsa, bu karar bir nihai karardır.

Bölge adliye mahkemesi, adli yargı kolunda ilk derece mahkemeleri tarafından verilen, kesinleşmemiş karar ve hükümlerin iptal edilmesi veya değiştirilmesi amacıyla yapılan istinaf başvurularını inceleyen bir üst mahkemedir. Bu mahkemeler, ilk derece mahkemesinin kararlarını hem hukuka uygunluğunu hem de vakıa tespitlerinin doğru olup olmadığını denetler. Bölge adliye mahkemeleri tarafından verilen, verildiği anda kesin olmayan nihai kararların hukuksal olarak yanlış olma olasılığına karşı kanun yolu denetimi ve ülkedeki içtihat birliğinin sağlanması amacıyla kurulmuş olan Yargıtay, yargı örgütlenmemizde temyiz merciidir ve Anayasada yer alan yüksek mahkemelerdendir. Anayasada yer alan diğer yüksek mahkemeler ise, Anayasa Mahkemesi (AY m. 146 vd.), Danıştay (AY m. 155), Askeri Yargıtay (AY m. 156), Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AY m. 157) ve Uyuşmazlık Mahkemesidir (AY m. 158).

Hukuk mahkemeleri, genel mahkemeler ve özel mahkemeler olmak üzere ikiye ayrılır (s:7, Tablo 1.2). Genel mahkemeler, özel mahkemelerin alanına girmeyen tüm uyuşmazlıklara bakmakla yükümlü olan, bakacakları dava ve işler belirli kişi veya iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olan, özellikle; medeni yargı alanına dahil olan mahkemelerdir.

Özel mahkemeler ise özel bir kanuna veya genel kanun içindeki özel düzenlemeye dayanılarak kurulur. Özel mahkemelerin kurulmadığı yerlerde ise genel mahkemeler bu iş ve davalara bakarlar. Aile Mahkemeleri, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri, İcra Mahkemeleri, İş Mahkemeleri, Kadastro Mahkemeleri, Tüketici Mahkemeleri ve Ticaret Mahkemeleri özel mahkemeler kapsamındadır.

Medeni Usûl Hukukunun Konusu Amacı ve Kaynakları

Medeni Usûl Hukukunun konusu: Mahkemeler, kanunla belirli usuller çerçevesinde uyuşmazlıkları çözmektedir. Bunun yanında özel hukuk alanındaki bazı kanunlar, bazen yeni bir hukuki durumun yaratılması için mahkeme kararını şart kılmaktadır. Keza, özel hukuka ilişkin bazı hallerde; bir hakkın veya hukuki ilişkinin mahkeme kararıyla tespiti, geçici hukuki koruma önlemi veya çekişmesiz yargı işi hakkında mahkemece karar verilmesi gerekmektedir. İşte Medeni Usûl Hukuku, özel hukuka ilişkin uyuşmazlıkların ve burada bahsedilen diğer işlerin adli yargı kolunun medeni yargı alanında faaliyet gösteren mahkemelerce hangi usul ve esaslar dahilinde çözüleceğini düzenleyen kurallarla ilgilenir.

Geçici hukuki koruma, bir dava sürecinin başlatılması, yürütülmesi ve sona ermesi belirli zaman kesiti içinde gerçekleşeceğinden, bu zaman dilimi içinde karşı tarafın veya üçüncü kişilerin kötü niyetli davranışları nedeniyle ya da diğer başka sebeplerde dava ile ulaşılmak istenen sonucun telafisi mümkün olmayacak şekilde zarar görmesini engellemek amacıyla, kesin hukuki korunma sağlanıncaya kadar uygulanabilecek ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz gibi tedbirlerin genel adıdır.

Maddi hukukun tanıdığı bir hak, veya getirdiği bir yükümlülükle ilgili uyuşmazlık durumunda, dava söz konusudur. Buna karşılık, mahkeme önüne gelen karar verilmesi gereken diğer hususlar ise talep olarak adlandırılır. Bir dava ve talebin mahkemeye getirilişi, karara varılışı, kararın kesinleşmesi ve bunun ortaya çıkardığı sonuçların oluşması medeni usul hukukunun konusudur.

Medeni Usûl Hukukunun Amacı: Mahkeme önüne gelen dava ve taleplerin hukuka uygun ve akılcı bir yöntem dahilinde bir sonuca bağlanması medeni usul hukukunun esas amacıdır. Bu sayede sağlanan hukuki güvenlik ve barış ile bunların hizmet ettiği sosyal barış ise ikincil amaçlar, daha doğrusu dolaylı sonuçlardır. Medeni Usûl Hukukunun amacı her ne pahasına olursa olsun maddi gerçeklik temelinde veya adaletli bir karar vermek değildir. Esas olan mahkemenin önüne gelen dava ve talepleri karara bağlaması sürecinin tâbi olduğu kuralları düzenlemek ve bu yolla belirlilik sağlamak ve keyfiliğin önüne geçmektir.

Medeni Usûl Hukukunun kaynakları: Anayasanın yargı yetkisinin kullanılmasına ilişkin 9. madde, hak arama hürriyetine ilişkin 36. madde ve Cumhuriyetin temel organlarından “yargı”nın düzenlendiği Üçüncü Kısım Üçüncü Bölüm’de yer alan hükümler (m. 138 vd.) aynı zamanda Medenî Usûl Hukukunun anayasal düzenlemeleri niteliğindedir. Kanuni düzenlemelerin başında ise 12.01.2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (RG., T. 04.02.2011, S. 27836) gelmektedir. Bunun yanında, bilhassa özel mahkemelerin kuruluşunu düzenleyen kanunlar ile Türk Medenî Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu gibi temel kanunlarda da, Medeni Usûl Hukukunu ilgilendiren hükümler bulunmaktadır. Keza, 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun, 2797 sayılı Yargıtay Kanunu, 492 sayılı Harçlar Kanunu ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu gibi, asıl düzenleme alanı farklı olmakla birlikte Medeni Usûl Hukukunu ilgilendiren hükümler sevketmiş bulunan pek çok kanun vardır. Anayasal ve yasal düzenlemeler yanında özellikle zikredilmesi gereken önemli bir husus, Yargıtay kararlarının Medeni Usûl hukuku açısından çok büyük bir önemi haiz olduğudur. Bunlar arasında, sayısı pek de az olmayan içtihadı birleştirme kararları önemli bir yer tutmaktadır. Yargıtay Kanununun 45. maddesinin 5. fıkrası gereğince, içtihadı birleştirme kararları, benzer hukuki konularda Yargıtay genel kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar.


Bahar Dönemi Dönem Sonu Sınavı
25 Mayıs 2024 Cumartesi