Hukukun Temel Kavramları 1 Dersi 2. Ünite Sorularla Öğrenelim
Hukuk Kurallarının Yaptırımı
Hukuk kurallarının yaptırımını diğer sosyal düzen kurallarının yaptırımından ayıran nedir?
Toplumsal hayatı düzenleyen çeşitli sosyal düzen kuralları vardır. Din kuralları, ahlak kuralları, örf adet kuralları, görgü kuralları ve hukuk kuralları bunların en önemlileridir. Hukuk kurallarını diğer sosyal düzen kurallarından ayıran en önemli özellik ise, bu kuralların yaptırımı bakımından ortaya çıkar. Diğer sosyal düzen kurallarının kendilerine has birtakım yaptırımları olsa da, hukuk kurallarının yaptırımı diğerlerinden farklı olarak kamusal, devlet yaptırımı olarak karşımıza çıkar.
Hukuk kuralları ile bunlara ilişkin yaptırımlar, sosyal hayatta neden önem arz etmektedir? Açıklayınız.
Hukukun etkinliği ve hukuk kurallarının uygulanabilirliği, büyük oranda bu kuralların ihlal edilmesi halinde devletçe uygulanacak yaptırımlara bağlıdır. Bu bağlamda hukukun hizmet ettiği toplumsal düzenin sağlanması amacı, ancak bireylerin hukuk kurallarına uygun davranmalarıyla gerçekleştirilebilir. Bireyleri hukuka uygun davranmaya yönelten en etkili araç ise kuralların ihlali halinde öngörülen yaptırımlardır. Gerçekten de devlet yaptırımı olmaksızın hukuk kurallarının işlevselliğinden bahsetmek zordur. Yaptırıma bağlanmamış bir hukuk kuralının ihlali giderek artar ve bir süre sonra varlığı bile tartışılır hale gelir. Her ne kadar toplumsal düzenin herhangi bir kural ve yaptırım sistemi olmaksızın da sağlanabileceği yönünde bazı ütopik düşünce yapıları olsa da; bunlar bugünün hukuk dünyasında çok etkin değillerdir. Kuralların olmadığı, kurallara ve yaptırımlara ihtiyaç duyulmaksın toplumsal yaşamın mümkün olduğu bir dünyanın olabilirliği, kulağa çok hoş gelmekle birlikte; gerçek dünyanın gereklilikleri karşısında güzel bir retorik olmaktan öteye geçememektedir. Nitekim bugüne kadar, hukuku ve dolayısıyla yaptırım sistemi olmaksızın bir düzen ve güvenlik içerisinde yaşamayı başaran orta ölçekli bir toplum örneği bile görülmemiştir. Bununla birlikte şu hususu da ayrıca belirtmek gerekir ki; hukuk kurallarının bağlanmış olduğu yaptırımlar, bireylerin hukuka uygun davranmalarını sağlamada en önemli etken olmakla birlikte tek etken değildir. Örneğin bireyin içinde bulunduğu toplumun gelişmişlik düzeyi ve bireyi hukuka aykırı davranmaktan alıkoyan ahlaki değerler de toplumda hukuka uygun davranılmasını sağlayan diğer önemli etkenlerdendir. Bu bağlamda, yaptırım kavramı, toplumsal hayatın devam ettirilebilirliği bakımından büyük önem arz etmektedir.
Bir hukuk sisteminin oluşturulma gayesi nedir?
Devletler, tarih boyunca toplum içerisinde düzeni sağlamak ve bu şekilde halkın kendisine tabiiyetini devam ettirebilmek için hukuk sistemleri oluşturmuşlardır. Nitekim toplumsal düzene ve toplum içerisinde adaleti sağlayacak bir kuruma duyulan ihtiyaç devletin en temel ortaya çıkış nedenlerinden birisidir. Bu bağlamda her Devlet, bu ortaya çıkış nedeninin gereği olarak bir hukuk sistemine ihtiyaç duyar. Her hukuk sisteminin en önemli ayaklarından birisini ise yaptırım sistemi oluşturur.
Hukuki anlamda yaptırım denildiğinde ne anlaşılmaktadır?
Hukuki anlamda yaptırım, bir hukuk kuralının ihlali halinde, ihlalde bulunan kişiye uygulanacak kamusal zorlamayı ifade eder. Yaptırım, kelime anlamı olarak ise “bir şeyi zorla yerine getirme, zorla yaptırma” şeklinde bir içeriğe sahiptir. Bu nedenle hukuk kurallarının ihlali halinde “zorla yaptırmama” şeklinde ortaya çıkan kamusal zorlamaların yaptırım kavramı ile karşılanamayacağını düşünen bazı yazarlar, bu kavram yerine, hem zorla yaptırmayı hem de yaptırmamayı içeren “müeyyide” kavramının kullanılmasının daha uygun olacağı kanaatindedirler. Nitekim hukuk yaptırımları çoğu kez yaptırmama şeklinde de ortaya çıkabilmektedir. Örneğin cebri icra muhataba bir şeyi zorla yaptırma şeklinde ortaya çıkarken, hapis cezası hareket serbestisini kısıtlamak ve özgürce hareket ettirmemek bakımından zorla yaptırmama şeklinde ortaya çıkmaktadır. Filolojik anlamda yaptırım kelimesine getirilen bu eleştiriler yerinde olmakla birlikte, günümüz hukuki kullanımında yaptırım kavramı, her iki ihtimali de içeren bir anlama kavuşmuştur. Ayrıca pozitif hukuk metinlerinde, hukuk kurallarının ihlali halinde, hem yaptırma hem de yapmaktan alıkoyma şeklinde öngörülen zorlamalar “yaptırım” kelimesi ile ifade edilmektedir.
Devlet zorlamasını içeren yaptırım kavramını diğer zorlamalardan ayıran en önemli husus nedir?
Yaptırım her şeyden önce bir devlet zorlamasıdır. Ancak bu zorlamayı diğer zorlamalardan ayıran en önemli husus, bu zorlamanın hukuk kurallarının ihlali halinde devlet tarafından yapılıyor olmasıdır. Burada dikkati, çeken iki nokta vardır: Birincisi zorlama hukuk kuralının ihlaline yöneliktir; ikincisi ise zorlama devlet tarafından gerçekleştirilir. Dolayısıyla hukuk kuralının ihlali halinde bundan zarar gören kişinin yaptığı zorlama, hukuki bir yaptırım olarak nitelendirilemez.
Toplum içinde organize olmuş bir çetenin yaptığı zorlama ile devletin zorlaması arasında nasıl bir fark vardır? Açıklayınız.
Toplum içinde organize olmuş bir çete kendisine belirli aralıklarla haraç verilmesine dair kurallar koymakta; haraç vermeyenleri, bir başka deyişle koyduğu kurallara uymayanları da cebir kullanarak kurallara uymaya zorlayabilmektedir. Öyleyse çetenin, kendisine vergi vermeyenlere veya diğer koyduğu kurallara uymayanlara yaptırım uygulayan devletten ne tür bir farkı vardır? Bu fark, devlet zorlamasının büyüklüğünde, sürekliliğinde ve uygulama alanında saklıdır. Nitekim devletin zorlamasının büyüklüğü çeteninkinden çok daha fazladır. Eninde sonunda muktedir bir devletin zorlaması çetenin zorlamasına galip gelir. Eğer sürekli olarak çetenin zorlaması devletin zorlamasına üstünse; bu durum aslında çete denilenin devlet, devletin de çete olduğunun bir göstergesidir. Ancak bu anlatımımızdan, çetenin zorlama araçlarının devletinkiler karşısında birkaç kez üstünlük sağlamasının çeteyi devlet yapacağı gibi bir anlam çıkartılmamalıdır. Nitekim bu üstünlüğün süreklilik arz etmesi de gereklidir. Geçici ve rastlantısal üstünlükler çeteyi devlet yapmaz. Ayrıca devletin zorlaması ülke genelinde geçerlidir ve sonuç doğurur. Oysa bir çetenin zorlaması sadece kısa bir zaman aralığında ve belirli bir bölgede etki gösterir.
Şiddet tekeli kavramı ne anlama gelmektir?
İçinde bulunduğumuz modern dönem devletlerinin en önemli özellikleri ve egemenlik göstergeleri, toplumda yaptırım uygulama yetkisini de bünyesinde barındıran şiddet tekelini ellerinde bulundurmalarıdır. Nitekim modern devlet, rasyonel bir toplum oluşturmak ve toplumu bu yönde kanalize etmek için değişik toplumsal araçları kullanır. Hukuk kuralı koyup ihlali halinde yaptırım uygulamak da bu araçların en önemlilerindendir. Örneğin toplumdaki bireylerin belirli davranışları yapmasına engel olmak isteyen devlet, bu davranışları yasaklayıp yaptırıma bağlamak suretiyle toplumdaki bireyleri söz konusu davranışlardan uzaklaşmaya yönlendirebilir. Böylelikle de toplum çerisinde yasakladığı davranışın gerçekleştirilme oranını minimum düzeye indirgeyebilir. İşte böylesine önemli bir toplumsal yönlendirme aracını kimseyle paylaşmak istemeyen modern devletler, yaptırım uygulama yetkisini de kapsamına alan şiddet tekelini sıkı sıkıya ellerinde tutma eğilimindedirler. Bir başka deyişle hukuk kuralının ihlal edilmesi halinde hiçbir modern devlet, yaptırım uygulama yetkisini, kural olarak ne bu ihlalden zarar görenle ne de bir başkasıyla paylaşır. Modern dönemde, hukuk kurallarının ihlali halinde yaptırım uygulama yetkisi yalnızca devlete aittir.
Bir toplumda kamusal otoritenin sağlanması noktasında hukukun rolü nedir? Açıklayınız.
Devlet yaptırımına bağlanmış kurallar bütünü olarak hukuk, kamusal otoritenin sağlanması ve devamlılığı için de hayati önem taşımaktadır. Eğer yaptırımlar bütünü, devletin hukuk sisteminden çıkarılırsa, hukuk kurallarının ihlali her geçen gün daha da artacak ve bir süre sonra uygulanan hukuk diye bir şey kalmayacaktır. Hukuku uygulanamayan, etkinliğini kaybetmiş bir devlet ise halkının kendisine tabiiyetini ve kamusal düzenin devamını sağlayamayacağından, zamanla toplum üzerindeki tüm otoritesini kaybedecek ve kısa zamanda yok olmaya yüz tutacaktır.
Yaptırımsız bir hukuk kuralı söz konusu olabilir mi? Açıklayınız.
Hukuk kurallarına etkinlik sağlayan en önemli unsur, kuralların ihlali halinde öngörülen yaptırımlardır. Peki, yaptırımsız bir hukuk kuralı mümkün müdür? Bu noktada literatürde yaptırım kavramına ilişkin olarak yaşanan iki önemli tartışma vardır. Bunlardan ilki, yaptırımsız bir hukuk kuralının olup olamayacağına ilişkindir. Bir görüşe göre, her hukuk kuralı emredicidir ve emre uygun davranmayanlar için bir yaptırım öngörür. Bu bağlamda yaptırıma bağlanmamış hukuk kuralı olamaz. Bu görüşte, eğer bir kural devlet yaptırımına bağlanmamışsa ona hukuk kuralı demenin de bir anlamı yoktur. Dolayısıyla bu tür özellikler gösteren kurallar hukuken anlamsızdır. Aksi görüş ise, genel olarak hukuk kuralarının yaptırımı olsa da, bazen yaptırımsız hukuk kurallarının da olabileceğini söyler. Bu görüşe göre yaptırım, her bir hukuk kuralı için söz konusu olmayabilir; ancak hukuk düzeninin geneli bakımından söz konusu olan vazgeçilmez bir özelliktir. Biz de bu ikinci görüşe uygun bir kanaat taşımaktayız. Gerçekten de yaptırıma bağlanmamış birtakım kurallar olabilir. Özellikle tanımlayıcı hukuk kuralları bunlara en güzel örnektir. Ancak bu durum hukuk düzeninde bulunan kuralların genelinin yaptırıma bağlanmış olduğu gerçeğini değiştirmez. Kuralkoyucu bazen hukuki kavram ve kurumları tanımlayıp çerçevesini belirleme ihtiyacıyla hukuk düzeni içerisinde tanımlayıcı kurallar öngörebilir. Örneğin TCK’nın 6. maddesinde kamu görevlisi, gece vakti, vb. birçok kavramın tanımı yapılmıştır. Benzer şekilde CMK’nın 2. maddesinde de soruşturma, kovuşturma, şüpheli ve sanık gibi muhakeme hukuku kavramlarına ilişkin tanımlamalara yer verilmiştir. Bu düzenlemeler herhangi bir emir ve buna bağlı olarak yaptırım içermemektedirler. Sadece belirli hukuki kavramları tanımlamaktadırlar. Bu kavramların içeriğinin belirlenmesi, yaptırıma bağlanmış diğer kuralların uygulanması bakımından önem arz eder; ancak bunların kendi başlarına tabi oldukları yaptırımlar söz konusu değildir. Bu bağlamda TCK’nın 6. maddesinde tanımlanan kavramlardan olan kamu görevlisine ilişkin düzenleme yaptırıma bağlı değildir. Ancak bu düzenleme zimmet, rüşvet, irtikâp gibi yaptırıma bağlanmış suçların faili olabilecek kimselerin kapsamının belirlenmesi bakımından son derece önemli bir düzenlemedir. Bununla birlikte doğrudan yaptırımı bulunmayan bir hukuk kuralının doğrudan yaptırıma tabi olan başka kuralların uygulanma alanının belirlenmesinde etkili olması, söz konusu hukuk kuralının yaptırıma tabi olduğunu göstermez. Doğrudan yaptırıma tabi olmayan hukuk kuralı neticede yaptırımsız bir hukuk kuralıdır. Bu açıklamalar sonrası özetle şu söylenebilir ki, hukuk kuralları kural olarak yaptırıma tabidir; ancak istisnaen de yaptırımsız kurallar bulunabilir.
Yaptırımın işlevleri nelerdir? Açıklayınız.
Yaptırım, genel olarak, hukuk düzeninin etkinliğinin sağlanmasına, toplumsal düzenin ve bu düzenin devamlılığının teminat altına alınmasına hizmet eder. Yaptırım uygulanmasa bile onun hukuk düzeni içerisinde öngörülmüş olması, toplumsal düzenin sağlanması adına belirli amaçlara hizmet eder. Bu bağlamda yaptırım, birincisi pasif işlev, ikincisi ise aktif işlev olmak üzere iki temel işlevi vardır. Pasif işlev, yaptırımın sırf hukuk düzeninin içinde öngörülmüş olması dolayısıyla yerine getirdiği işlevi ifade eder. Nitekim yaptırımın hukuk düzeni içindeki varlığı, yaptırımın ilişkin olduğu hukuk kuralına uygun davranmak yönünde genel olarak toplumdaki bireyleri etkiler. Yaptırım, yapısı gereği bir zorlamayı bünyesinde barındırması nedeniyle, gerçek ve tüzel kişiler bu zorlamanın muhatabı olmak istemezler. Bir kurala aykırı davranmaları nedeniyle o kuralın muhatabı olacaklarını bildiklerinden dolayı da kurala uygun davranma eğiliminde olurlar. Özetle, pasif işlev bakımından, yaptırımın hukuk sistemi içindeki varlığı, bireyler üzerinde korkutucu bir etki yapmak suretiyle, onların kurallara uygun davranmasını sağlama şeklinde ortaya çıkar. Bu işlevin sağlanması bakımından, aktif bir davranışla yaptırımın bireylere uygulanmasına gerek yoktur. Bu nedenle bu işleve pasif işlev denilmesi uygun görülmüştür. Yaptırımın aktif işlevinde ise, bir kuralın ihlal edilmesi nedeniyle yaptırımın kuralı ihlal eden kişi veya kişilere uygulanması söz konusudur. Böylelikle ihlali yapan kimseye kamusal bir tepki olarak uygulanan yaptırım, hem o bireyi aynı fiili tekrar gerçekleştirmekten uzak tutmak hem yaptırımın uygulandığını gören toplumdaki diğer bireyleri benzer hukuka aykırı fiilleri gerçekleştirmekten alıkoymak hem de hukuka aykırı fiil nedeniyle zarara uğrayan kimselerin zararlarını karşılamak veya ödetme duygularını tatmin etmek bakımından önemli bir işlev yerine getirir. Dikkat edilecek olursa bu sonuçların gerçekleştirilebilmesi, ancak aktif bir harekette bulunulması ve yaptırımın hukuk kuralını ihlal eden kimseye uygulanmasıyla mümkün olur. Bu nedenle yaptırımın bu işlevine aktif işlev denilmiştir.
Yaptırımın aktif işlevinin yansımaları nelerdir? Açıklayınız.
Birincisi yaptırımın içerdiği zorlama, kuralı ihlal eden kişi üzerinde bir etki göstermek suretiyle, bu kimsede bir rahatsızlık ve hoşnutsuzluğa neden olur. Birçok kez aynı rahatsızlık ve hoşnutsuzluğu tekrar yaşamak istemeyen kimse, bundan sonraki davranışlarına daha fazla dikkat ederek hukuk kuralı ihlalinde bulunmaktan kaçınır. Bu durumda yaptırım doğrudan ihlali gerçekleştiren kimse üzerinde bir etki gösterir. İkincisi hukuk kuralının ihlaline bağlı olarak, ihlalde bulunan kimseye uygulanan yaptırım, toplumdaki diğer bireyler üzerinde de kurallara uymak yönünde bir etki gösterir. Nitekim kuralı ihlal eden kişiye uygulanan yaptırımın içerdiği zorlamanın, bu kişi üzerindeki olumsuz yansımaları, toplumdaki bireylerde “bu ihlali gerçekleştirirsem aynı şey benim de başıma gelecek” düşüncesini oluşturur. Böylelikle genel olarak toplumdaki diğer bireyler de her hangi bir yaptırımla ve onun olumsuz sonuçlarıyla karşılaşmamak için genel olarak kurallara uygun davranmak yönünde hareket ederler. Son olarak hukuk kuralının ihlali halinde birçok kez bundan doğrudan etkilenen kimseler de söz konusu olur. Bu kimseler bir haksızlığa uğramış olmanın üzüntü ve elemiyle, haklarının iade edilmesi veya kendisine bu haksızlığı yapanın da bir zorlama ve rahatsızlıkla karşılaşması isteğinde olurlar. Her ne kadar birçok dini veya felsefi düşüncede “kötülüğe iyilikle mukabelede bulunmak” tavsiye edilse ve bu bir erdem olarak görülse de; insanların birçoğundan bu kadar erdemli olmaları beklenemez. İnsan, çoğu kez kendisine haksızlık yapanın da en azından bir zorlama ve rahatsızlıkla karşılaşması isteğinde olur. İşte yaptırım, bazen bu kişilerin zararlarının tazmin edilmesi bazen de bununla birlikte veya bundan ayrı olarak ihlali yapan kimseye de bir zorlama yapılması ve rahatsızlık verilmesi suretiyle bu istekleri karşılar.
Yaptırımın etkinliği hangi unsurlara bağlıdır?
Yaptırımın işlevi genel olarak kamusal düzenin ve bu düzenin devamlılığının sağlanmasıdır. Yaptırımın aktif ve pasif şekilde yerine getirdiği birtakım işlevlerinin olduğu da görülmektedir. Hukuk düzeninde kuralların ihlali halinde öngörülen yaptırımların bu işlevleri lâyıkıyla yerine getirebilmesi ise birtakım koşulların varlığına bağlıdır. Bu bağlamda yaptırımın etkinliği, onun türü ve içeriği (niteliği), miktarı (niceliği), uygulanabilirliği ve takibatın etkinliği gibi unsurlara bağlıdır. Bu unsurlarda önemli ölçüde eksiklik bulunması halinde, yaptırımın etkinliği de söz konusu olmayacak; bu durumda da ondan yukarıda açıklanan işlevleri yerine getirmesi beklenemeyecektir.
Yaptırımın türü ve içeriği ne anlama gelmektedir?
Hukuk düzeninde öngörülen yaptırımların türü ve içeriği, kuralın ihlalinin kamusal düzene verdiği zarara ve yaptırımın amacına bağlı olarak değişmektedir. Bu bağlamda kural olarak, kamusal düzenin ağır ihlalleri için ağır nitelikteki yaptırımlar öngörülürken, hafif ihlalleri için ise daha hafif nitelikteki yaptırımlar öngörülür. Örneğin toplumsal düzeni daha hafif nitelikte ihlal eden aracın kurallara aykırı park edilmesi fiili için idari para cezası öngörülürken; toplumsal düzeni ağır derecede ihlal eden kasten öldürme fiili için hapis cezası öngörülmüştür. Eğer kasten öldürme suçu da idari para cezasına tabi kılınırsa, söz konusu yaptırımın kasten öldürme suçunu önlemek bakımından pek fazla bir etkinliği olmayacaktır.
Yaptırımın miktarı ne anlama gelmektedir?
Hukuk ihlalleri için öngörülen yaptırımın miktarı da yaptırımın etkinliğinin sağlanması bakımından önemlidir. Bu bağlamda aynı tür yaptırıma tabi kılınmış hukuka aykırılıklar bakımından bile, yaptırımın miktarı belirlenirken ihlalin kamusal düzen bakımından ortaya çıkardığı zarar göz önünde tutulmalıdır. Aksi takdirde birçok kez yaptırımın etkinliğinin sağlanması mümkün olamayabilir. Örneğin hem görevi kötüye kullanma hem de rüşvet suçları hapis cezasına tabi fiillerdir. Ancak rüşvetin kamusal düzene verdiği zarar görevi kötüye kullanmaktan çok daha fazladır. Bu nedenle hapis cezasının miktarı belirlenirken, kanunkoyucu rüşvet için daha fazla bir miktar öngörmüştür. Eğer belirlenen yaptırımın miktarı daha az olsaydı, rüşvetin önlenmesinde yaptırımın etkinliği gereğince sağlanamayabilirdi.
Yaptırımın uygulanabilirliği ne anlama gelmektedir?
Bazen bazı hukuk kurallarının ihlali için öngörülen yaptırımlar, adli uygulamalarda sıklıkla göz ardı edilebilmektedir. İhlaller için öngörülen yaptırımların uygulanmasında ortaya çıkan bu tür aksaklıklar, onların etkinliğini önemli ölçüde azaltmaktadır. Nitekim göz önünde olan bazı ihlal örneklerinde, yetkili mercilerin ilgililere yaptırım uygulamak konusunda harekete geçmediklerini gören toplumdaki bazı kimseler, benzer ihlalleri gerçekleştirmek konusunda cesaretlenmektedirler. Bu durumda hukukun ve yaptırım sisteminin etkinliği önemli derecede azalmaktadır. Örneğin siyasi kaygılar nedeniyle imar planına aykırı yapılaşmaya yerel idarelerin göz yumduğu ve yetkili soruşturma organlarının da herhangi bir ihbar olmaksızın kendiliklerinden harekete geçmekte ihmal gösterdikleri bölgelerde, kaçak inşaat yapımı fazlasıyla artış gösterebilmektedir.
Takibatın etkinliği nedir?
Yapılan araştırmalar yaptırımın işlevini yerine getirmesinde en etkili olan hususun çoğu kez takibatın etkinliği olduğunu göstermektedir. Gerçekten de hukuk ihlallerini önlemekte, gerek yaptırımın türü ve içeriği gerekse miktarı, ihlale ilişkin takibatın etkinliği kadar büyük önem arz etmemektedir. Takibatın etkinliği, yukarıda incelenen yaptırımın uygulanabilirliğine çok benzer bir etken gibi görünse de; aralarında temel bir fark bulunmaktadır. Nitekim takibatın etkin olmadığı durumlarda genel olarak ihlali gerçekleştirenler tespit edilemezken; yaptırımın uygulanabilir olmadığı hallerde ihlali gerçekleştirenler bilinmekle birlikte, yetkili organlar bunlar hakkında yaptırım uygulamak için harekete geçmemektedirler. Eğer bir devlette, hukuk ihlalleri karşısında etkin bir takibat yapılarak ihlalleri gerçekleştirenler başarıyla tespit ediliyor ve kendilerine hak ettikleri yaptırımlar uygulanıyorsa; bu husus muhtemel failleri ihlalde bulunmaktan caydırıcı etki göstermektedir. Bu bağlamda örneğin teknolojik imkânlar ve soruşturma teknikleri başarılı bir şekilde uygulanarak bir bölgedeki hırsızlık fiilleri başarıyla aydınlatılıyorsa, bu fiili işlemeyi düşünen kimseler “muhtemelen ben de yakalanırım” düşüncesine kapılarak çoğu kez bu tür fiilleri gerçekleştirmekten vazgeçmektedirler. Eğer fail fiilini gerçekleştirirken yakalanmayacağı inancını taşıyorsa, gerçekleştirileceği ihlal için ne tür ve ne miktarda bir yaptırım öngörüldüğünün önemi yoktur. Çünkü kendi inancına göre yakalanmayacak ve yaptırıma muhatap olmayacaktır. Bu bağlamda yakalanmayacağı inancında olan hırsızlık fiilinin faili bakımından, bu suç için kanunda bir yıl hapis cezası öngörülmesi ile on yıl hapis cezası öngörülmüş olması arasında bir fark yoktur. İhlalde bulunacak kimselerin yakalanıp yakalanmayacakları konusundaki düşüncelerini etkileyen en önemli gösterge ise, yetkili organların o ana kadar gerçekleştirilen ihlallerin faillerini tespit edip edemediğidir. Bu bağlamda örneğin hırsızlık fiillerinin failleri büyük oranda tespit edilemiyor ve bunlar hakkında etkili bir takibat gerçekleştirilemiyorsa, bu durum muhtemel failleri, fiillerini gerçekleştirmek bakımından cesaretlendirebilecektir.
Türk hukukunda yaptırım türleri nelerdir? Kaça ayrılmaktadır? Anlatınız.
Türk hukuku açısından yaptırım türleri;
• Ceza • Hükümsüzlük
• Cebri icra
• Tazminat
olmak üzere dörde ayrılmaktadır.
Suç ve ceza kavramları ne anlama gelmektedir? Açıklayınız.
Suç karşılığında öngörülen yaptırımlara ceza denir. Suç kavramı, hukuka aykırılık kavramından daha dar bir anlama sahiptir. Bu bağlamda her suç aynı zamanda hukuka aykırı bir fiil iken; her hukuka aykırı fiil suç olarak nitelendirilemez. Örneğin hırsızlık hem hukuka aykırı bir fiil hem de suçtur. Oysa borcunu ödememek hukuka aykırı bir fiil iken suç teşkil etmez. Bir hukuka aykırılığın aynı zamanda ceza hukuku anlamında bir suç teşkil edip etmediğini belirlerken esas alınacak tek husus, o hukuka aykırılık için nasıl bir yaptırım öngörüldüğüdür. TCK’nın 45. maddesine göre suç karşılığında öngörülen yaptırım olarak cezalar adli para cezası ve hapis cezasıdır. Dolayısıyla bir hukuka aykırılığın yaptırımı olarak adli para cezası veya hapis cezası öngörülmüşse, o hukuka aykırılık aynı zamanda bir suç teşkil etmektedir.
TCK’da kaç tür hapis cezası öngörülmüştür? Açıklayınız.
TCK’da temel olarak üç tür hapis cezası öngörülmüştür. Bunlar; ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, müebbet hapis cezası ve süreli hapis cezasıdır. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası hükümlünün hayatı boyunca devam eder, kanun ve tüzükte belirtilen sıkı güvenlik rejimine göre çektirilir. Müebbet hapis cezası, hükümlünün hayatı boyunca devam eder. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile müebbet hapis cezasının infazı, özellikle hükümlünün tabi olduğu infaz rejimi, infaz kurumunda kendisine tanınan hak ve yükümlülükler ile hükümlünün koşullu salıvermeden faydalanma süreleri bakımından birbirinden ayrılmaktadır. Süreli hapis cezası ise, kanunda aksi belirtilmeyen hallerde bir aydan az, yirmi yıldan fazla olamaz. Hükmedilen bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, kısa süreli hapis cezasıdır. hükümlünün hayatı boyunca devam eder. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile müebbet hapis cezasının infazı, özellikle hükümlünün tabi olduğu infaz rejimi, infaz kurumunda kendisine tanınan hak ve yükümlülükler ile hükümlünün koşullu salıvermeden faydalanma süreleri bakımından birbirinden ayrılmaktadır. Süreli hapis cezası ise, kanunda aksi belirtilmeyen hallerde bir aydan az, yirmi yıldan fazla olamaz. Hükmedilen bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, kısa süreli hapis cezasıdır.
Hukuk kurallarını diğer sosyal düzen kurallarından ayıran en önemli özellik nedir?
Hukuk kurallarını diğer sosyal düzen kurallarından ayıran en önemli özellik, bu kuralların yaptırımı bakımından ortaya çıkar. Diğer sosyal düzen kurallarının kendilerine has bir takım yaptırımları olsa da, hukuk kurallarının yaptırımı diğerlerinden farklı olarak kamusal, devlet yaptırımı olarak karşımıza çıkar.
Hukuki anlamda yaptırım ne demektir?
Hukuki anlamda yaptırım, bir hukuk kuralının ihlali halinde, ihlalde bulunan kişiye uygulanacak kamusal zorlamayı ifade eder.
Hukuki yaptırımı diğer yaptırımlardan ayıran özellik nedir?
Hukuki yaptırım her şeyden önce bir devlet zorlamasıdır. Ancak bu zorlamayı diğer zorlamalardan ayıran en önemli husus, bu zorlamanın hukuk kurallarının ihlali halinde devlet tarafından yapılıyor olmasıdır. Burada dikkati, çeken iki nokta vardır: Birincisi zorlama hukuk kuralının ihlaline yöneliktir; ikincisi ise zorlama devlet tarafından gerçekleştirilir. Dolayısıyla hukuk kuralının ihlali halinde bundan zarar gören kişinin yaptığı zorlama, hukuki bir yaptırım olarak nitelendirilemez.
Modern dönem devletlerinin en önemli özelliği nedir?
Modern dönem devletlerinin en önemli özellikleri ve egemenlik göstergeleri, toplumda yaptırım uygulama yetkisini de bünyesinde barındıran şiddet tekelini ellerinde bulundurmalarıdır. Nitekim modern devlet, rasyonel bir toplum oluşturmak ve toplumu bu yönde kanalize etmek için değişik toplumsal araçları kullanır.hukuk kuralının ihlal edilmesi halinde hiçbir modern devlet, yaptırım uygulama yetkisini, kural olarak ne bu ihlalden zarar görenle ne de bir başkasıyla paylaşır. Modern dönemde, hukuk kurallarının ihlali halinde yaptırım uygulama yetkisi yalnızca devlete aittir.
Modern devlet yaptırım uygulama tekelini neden elinde tutar?
Devlet yaptırımına bağlanmış kurallar bütünü olarak hukuk, kamusal otoritenin sağlanması ve devamlılığı için de hayati önem taşımaktadır. Eğer yaptırımlar bütünü, devletin hukuk sisteminden çıkarılırsa, hukuk kurallarının ihlali her geçen gün daha da artacak ve bir süre sonra uygulanan hukuk diye bir şey kalmayacaktır. Hukuku uygulanamayan, etkinliğini kaybetmiş bir devlet ise halkının kendisine tabiyetini ve kamusal düzenin devamını sağlayamayacağından, zamanla toplum üzerindeki tüm otoritesini kaybedecek ve kısa zamanda yok olmaya yüz tutacaktır.
Yaptırımsız bir hukuk kuralı olabilir mi?
Bir görüşe göre, her hukuk kuralı emredicidir ve emre uygun davranmayanlar için bir yaptırım öngörür. Bu bağlamda yaptırıma bağlanmamış hukuk kuralı olamaz. Bu görüşte, eğer bir kural devlet yaptırımına bağlanmamışsa ona hukuk kuralı demenin de bir anlamı yoktur. Dolayısıyla bu tür özellikler gösteren kurallar hukuken anlamsızdır. Aksi görüş ise genel olarak hukuk kuralarının yaptırımı olsa da; bazen yaptırımsız hukuk kurallarının da olabileceğini söyler. Bu görüşe göre yaptırım her bir hukuk kuralı için söz konusu olmayabilir; ancak hukuk düzeninin geneli bakımından söz konusu olan vazgeçilmez bir özelliktir.
Yaptırıma bağlanmamış hukuk kuralları var mıdır?
Yaptırıma bağlanmamış bir takım hukuk kuralları olabilir. Özellikle tanımlayıcı hukuk kuralları bunlara en güzel örnektir. Ancak bu durum hukuk düzeninde bulunan kuralların genelinin yaptırıma bağlanmış olduğu gerçeğini değiştirmez. Kural koyucu bazen hukuki kavram ve kurumları tanımlayıp çerçevesini belirleme ihtiyacıyla hukuk düzeni içerisinde tanımlayıcı kurallar öngörebilir. Örneğin TCK’nın 6. maddesinde kamu görevlisi, gece vakti, vb. birçok kavramın tanımı yapılmıştır. Benzer şekilde CMK’nın 2. maddesinde de soruşturma, kovuşturma, şüpheli ve sanık gibi muhakeme hukuku kavramlarına ilişkin tanımlamalara yer verilmiştir. Bu düzenlemeler herhangi bir emir ve buna bağlı olarak yaptırım içermemektedirler. Sadece belirli hukuki kavramları tanımlamaktadırlar. Bu kavramların içeriğinin belirlenmesi, yaptırıma bağlanmış diğer kuralların uygulanması bakımından önem arzeder; ancak bunların kendi başlarına tabi oldukları yaptırımlar söz konusu değildir. Bu bağlamda TCK’nın 6. maddesinde tanımlanan kavramlardan olan kamu görevlisine ilişkin düzenleme yaptırıma bağlı değildir. Ancak bu düzenleme zimmet, rüşvet, irtikap gibi yaptırıma bağlanmış suçların faili olabilecek kimselerin kapsamının belirlenmesi bakımından son derece önemli bir düzenlemedir.
Ödül yaptırım olabilir mi?
Azınlıkta olmakla birlikte bazı yazarlar ödüle dayalı bir yaptırım sisteminin de olabileceğini ve bireylerin kurallara uymasının ödülle sağlanabileceğini savunurlar. Hatta bu yazarlardan bazıları ödüle dayalı yaptırımların, zorlama ve hoşnutsuz etmeye dayalı yaptırımlardan daha da etkili olacaklarını ileri sürmektedirler.
Ödül şeklinde algılanabilecek yaptırımlara bir örnek verebilir misiniz?
Ödül şeklinde algılanabilecek yaptırımlara örnek olarak, TCK’nın 50/1/c maddesinde düzenlenen ve kısa süreli hapis cezalarına alternatif olarak öngörülen cezai yaptırımlardan birisi olan “en az iki yıl süreyle, bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkanı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etme” yaptırımı verilebilir. Gerçekten de barınma imkanı da bulunan bir meslek edinme kursuna gitmek birçok açıdan ödül gibi algılanmaya müsait bir yaptırımdır. Ayrıca şu hususu da belirtmek gerekir ki; bazı ülkelerde, özellikle cezanın ıslah edici amacına ulaşılabilmesi için, hareket serbestisini belirli oranda kısıtlamakla birlikte, mahkumların çoğuna dışarıda sahip oldukları koşullardan daha iyi koşullar sağlayan infaz kurumlarının inşası söz konusudur.
Yaptırım, genel olarak neye yarar?
Yaptırım, genel olarak, hukuk düzeninin etkinliğinin sağlanmasına, toplumsal düzenin ve bu düzenin devamlılığının teminat altına alınmasına hizmet eder. Yaptırım uygulanmasa bile onun hukuk düzeni içerisinde öngörülmüş olması, toplumsal düzenin sağlanması adına belirli amaçlara hizmet eder.
Yaptırımın pasif işlevi ne demektir?
Pasif işlev, yaptırımın sırf hukuk düzeninin içinde öngörülmüş olması dolayısıyla yerine getirdiği işlevi ifade eder. Nitekim yaptırımın hukuk düzeni içindeki varlığı, yaptırımın ilişkin olduğu hukuk kuralına uygun davranmak yönünde genel olarak toplumdaki bireyleri etkiler. Yaptırım, yapısı gereği bir zorlamayı bünyesinde barındırması nedeniyle, gerçek ve tüzel kişiler bu zorlamanın muhatabı olmak istemezler. Bir kurala aykırı davranmaları nedeniyle o kuralın muhatabı olacaklarını bildiklerinden dolayı da kurala uygun davranma eğiliminde olurlar. Özetle, pasif işlev bakımından, yaptırımın hukuk sistemi içindeki varlığı, bireyler üzerinde korkutucu bir etki yapmak suretiyle, onların kurallara uygun davranmasını sağlama şeklinde ortaya çıkar. Bu işlevin sağlanması bakımından, aktif bir davranışla yaptırımın bireylere uygulanmasına gerek yoktur. Bu nedenle bu işleve pasif işlev denilmesi uygun görülmüştür.
Yaptırımın aktif işlevi nedir?
Yaptırımın aktif işlevinde, bir kuralın ihlal edilmesi nedeniyle yaptırımın kuralı ihlal eden kişi veya kişilere uygulanması söz konusudur. Böylelikle ihlali yapan kimseye kamusal bir tepki olarak uygulanan yaptırım, hem o bireyi aynı fiili tekrar gerçekleştirmekten uzak tutmak hem yaptırımın uygulandığını gören toplumdaki diğer bireyleri benzer hukuka aykırı fiilleri gerçekleştirmekten alıkoymak hem de hukuka aykırı fiil nedeniyle zarara uğrayan kimselerin zararlarını karşılamak veya ödetme duygularını tatmin etmek bakımından önemli bir işlev yerine getirir. Dikkat edilecek olursa bu sonuçların gerçekleştirilebilmesi, ancak aktif bir harekette bulunulması ve yaptırımın hukuk kuralını ihlal eden kimseye uygulanmasıyla mümkün olur. Bu nedenle yaptırımın bu işlevine aktif işlev denilmiştir.
Yaptırımın aktif işlevinin üç önemli yansıması nelerdir?
Yaptırımın aktif işlevinin üç önemli yansıması vardır. Birincisi yaptırımın içerdiği zorlama, kuralı ihlal eden kişi üzerinde bir etki göstermek suretiyle, bu kimsede bir rahatsızlık ve hoşnutsuzluğa neden olur. Birçok kez aynı rahatsızlık ve hoşnutsuzluğu tekrar yaşamak istemeyen kimse, bundan sonraki davranışlarına daha fazla dikkat ederek hukuk kuralı ihlalinde bulunmaktan kaçınır. Bu durumda yaptırım doğrudan ihlali gerçekleştiren kimse üzerinde bir etki gösterir. İkincisi hukuk kuralının ihlaline bağlı olarak, ihlalde bulunan kimseye uygulanan yaptırım, toplumdaki diğer bireyler üzerinde de kurallara uymak yönünde bir etki gösterir. Nitekim kuralı ihlal eden kişiye uygulanan yaptırımın içerdiği zorlamanın, bu kişi üzerindeki olumsuz yansımaları, toplumdaki bireylerde “bu ihlali gerçekleştirirsem aynı şey benim de başıma gelecek” düşüncesini oluşturur. Böylelikle genel olarak toplumdaki diğer bireyler de her hangi bir yaptırımla ve onun olumsuz sonuçlarıyla karşılaşmamak için genel olarak kurallara uygun davranmak yönünde hareket ederler. Son olarak hukuk kuralının ihlali halinde birçok kez bundan doğrudan etkilenen kimseler de söz konusu olur. Bu kimseler bir haksızlığa uğramış olmanın üzüntü ve elemiyle, haklarının iade edilmesi veya kendisine bu haksızlığı yapanın da bir zorlama ve rahatsızlıkla karşılaşması isteğinde olurlar. Her ne kadar birçok dini veya felsefi düşüncede “kötülüğe iyilikle mukabelede bulunmak” tavsiye edilse ve bu bir erdem olarak görülse de; insanların birçoğundan bu kadar erdemli olmaları beklenemez. İnsan, çoğu kez kendisine haksızlık yapanın da en azından bir zorlama ve rahatsızlıkla karşılaşması isteğinde olur. İşte yaptırım, bazen bu kişilerin zararlarının tazmin edilmesi bazen de bununla birlikte veya bundan ayrı olarak ihlali yapan kimseye de bir zorlama yapılması ve rahatsızlık verilmesi suretiyle bu istekleri karşılar.
Bir yaptırımın işlevlerini yerine getirebilmesi hangi koşullara bağlıdır?
Hukuk düzeninde kuralların ihlali halinde öngörülen yaptırımların bu işlevleri layıkıyla yerine getirebilmesi ise bir takım koşulların varlığına bağlıdır. Bu bağlamda yaptırımın etkinliği, onun türü ve içeriği (niteliği), miktarı (niceliği), uygulanabilirliği ve takibatın etkinliği gibi unsurlara bağlıdır.
Yaptırımın türü ve içeriğinin, yaptırımın işlevlerini yerine getirmesinde ne gibi bir önemi vardır?
Hukuk düzeninde öngörülen yaptırımların türü ve içeriği, kuralın ihlalinin kamusal düzene verdiği zarara ve yaptırımın amacına bağlı olarak değişmektedir. Bu bağlamda kural olarak, kamusal düzenin ağır ihlalleri için ağır nitelikteki yaptırımlar öngörülürken, hafif ihlalleri için ise daha hafif nitelikteki yaptırımlar öngörülür. Örneğin toplumsal düzeni daha hafif nitelikte ihlal eden aracın kurallara aykırı park edilmesi fiili için idari para cezası öngörülürken; toplumsal düzeni ağır derecede ihlal eden kasten öldürme fiili için hapis cezası öngörülmüştür. Eğer kasten öldürme suçu da idari para cezasına tabi kılınırsa, söz konusu yaptırımın kasten öldürme suçunu önlemek bakımından pek fazla bir etkinliği olmayacaktır.
Takibatın etkinliğinin, yaptırımın işlevlerini yerine getirmesinde ne gibi bir önemi vardır?
Yapılan araştırmalar yaptırımın işlevini yerine getirmesinde en etkili olan hususun çoğu kez takibatın etkinliği olduğunu göstermektedir. Gerçekten de hukuk ihlallerini önlemekte, gerek yaptırımın türü ve içeriği gerekse miktarı, ihlale ilişkin takibatın etkinliği kadar büyük önem arzetmemektedir. Eğer bir devlette, hukuk ihlalleri karşısında etkin bir takibat yapılarak ihlalleri gerçekleştirenler başarıyla tespit ediliyor ve kendilerine hakettikleri yaptırımlar uygulanıyorsa; bu husus muhtemel faillleri ihlalde bulunmaktan caydırıcı etki göstermektedir. Bu bağlamda örneğin teknolojik imkanlar ve soruşturma teknikleri başarılı bir şekilde uygulanarak bir bölgedeki hırsızlık fiilleri başarıyla aydınlatılıyorsa, bu fiili işlemeyi düşünen kimseler “muhtemelen ben de yakalanırım” düşüncesine kapılarak çoğu kez bu tür fiilleri gerçekleştirmekten vazgeçmektedirler. Eğer fail fiilini gerçekleştirirken yakalanmayacağı inancını taşıyorsa, gerçekleştirileceği ihlal için ne tür ve ne miktarda bir yaptırım öngörüldüğünün önemi yoktur. Çünkü kendi inancına göre yakalanmayacak ve yaptırıma muhatap olmayacaktır. Bu bağlamda yakalanmayacağı inancında olan hırsızlık fiilinin faili bakımından, bu suç için kanunda bir yıl hapis cezası öngörülmesi ile on yıl hapis cezası öngörülmüş olması arasında bir fark yoktur. İhlalde bulunacak kimselerin yakalanıp yakalanmayacakları konusundaki düşüncelerini etkileyen en önemli gösterge ise, yetkili organların o ana kadar gerçekleştirilen ihlallerin failllerini tespit edip edemediğidir. Bu bağlamda örneğin hırsızlık fiillerinin failleri büyük oranda tespit edilemiyor ve bunlar hakkında etkili bir takibat gerçekleştirilemiyorsa, bu durum muhtemel failleri, fiillerini gerçekleştirmek bakımından cesaretlendirebilecektir.
İlk devlet yapılarında hukuk kurallarının ihlali halinde nasıl bir yaptırım sistemi söz konusudur?
İlk devlet yapılarında hukuk kurallarının ihlali halinde, belirli ve etkin bir yaptırım sisteminin varlığı söz konusu değildir. Bu ilk zamanlarda kişisel öç alımına dayanan bir yaptırım sistemi söz konusudur. Hukuk kuralını ihlal edene uygulanacak yaptırımın türü ve miktarını belirleme yetkisi, ihlalden zarar gören kimseye ve hatta onun yakınlarına tanınmıştır.
Bir hukuka aykırılığın suç teşkil edip etmediğini belirleyen unsur nedir?
Suç kavramı, hukuka aykırılık kavramından daha dar bir anlama sahiptir. Bu bağlamda her suç aynı zamanda hukuka aykırı bir fiil iken; her hukuka aykırı fiil suç olarak nitelendirilemez. Örneğin hırsızlık hem hukuka aykırı bir fiil hem de suçtur. Oysa borcunu ödememek hukuka aykırı bir fiil iken suç teşkil etmez. Bir hukuka aykırılığın aynı zamanda ceza hukuku anlamında bir suç teşkil edip etmediğini belirlerken esas alınacak tek husus, o hukuka aykırılık için nasıl bir yaptırım öngörüldüğüdür. TCK’nın 45. maddesine göre suç karşılığında öngörülen yaptırım olarak cezalar adli para cezası ve hapis cezasıdır. Dolayısıyla bir hukuka aykırılığın yaptırımı olarak adli para cezası veya hapis cezası öngörülmüşse, o hukuka aykırılık aynı zamanda bir suç teşkil etmektedir.
Hükümsüzlük türleri nelerdir?
Hukuksal işlemlerdeki hukuka aykırılıkların ağırlığı (niteliği) değişik derecelerde olabilir. Bu bağlamda kanunkoyucu da hukuki işlemler yapılırken gerçekleştirilen hukuka aykırılığın ağırlığına göre hükümsüzlüğü de değişik türlerde ve ağırlıkta kabul etmiştir. Bu bağlamda genel olarak hükümsüzlük türleri yokluk, mutlak butlan (kesin hükümsüzlük) ve nispi butlan (nispi hükümsüzlük, iptal edilebilirlik) olarak sayılabilir.
Cebri icra ne demektir?
Cebri icra, herhangi bir borç ya da başka bir hukuki yükümlülüğün, yükümlüsü tarafından rızayla yerine getirilmediği hallerde, devlet gücü eliyle zorla yerine getirilmesini ifade eden yaptırımdır.
-
AÖF Sınavları İçin Ders Çalışma Taktikleri Nelerdir?
date_range 9 Gün önce comment 11 visibility 18033
-
2024-2025 Öğretim Yılı Güz Dönemi Kayıt Yenileme Duyurusu
date_range 7 Ekim 2024 Pazartesi comment 1 visibility 1177
-
2024-2025 YKS Ek Yerleştirme İle Yerleşen Adayların Çevrimiçi (Online) Başvuru ve Kayıt Duyurusu
date_range 24 Eylül 2024 Salı comment 1 visibility 623
-
Çıkmış Soruları Gönder Para Kazan!
date_range 10 Eylül 2024 Salı comment 5 visibility 2752
-
2023-2024 Öğretim Yılı Yaz Okulu Sınavı Sonuçları Açıklandı!
date_range 27 Ağustos 2024 Salı comment 0 visibility 914
-
Başarı notu nedir, nasıl hesaplanıyor? Görüntüleme : 25582
-
Bütünleme sınavı neden yapılmamaktadır? Görüntüleme : 14511
-
Akademik durum neyi ifade ediyor? Görüntüleme : 12514
-
Harf notlarının anlamları nedir? Görüntüleme : 12506
-
Akademik yetersizlik uyarısı ne anlama gelmektedir? Görüntüleme : 10430