Finansal Kurumlar Dersi 7. Ünite Özet

Sigorta Şirketleri Ve Bireysel Emeklilik Şirketleri

Sigorta ve Sigortanın İşlevleri

Risk: Sigorta teminatı altına alınmış olan sigortalı şeyin karşı karşıya bulunduğu tehlikelerdir, bir zarara, bir kayba, bir tehlikeye yol açabilecek bir olayın ortaya çıkma olasılığıdır.

Finansal risk: Bir şirketin kullanmış olduğu yabancı kaynaklara ilişkin anapara ve faiz ödemelerini zamanında yerine getirememe olasılığıdır.

Sigorta, aynı türden tehlikeyle karşı karşıya olan kişilerin, belirli bir miktar para ödemesi yoluyla toplanan tutarın, sadece o tehlikenin gerçekleşmesi sonucu fiilen zarara uğrayanların zararını karşılamada kullanıldığı bir risk transfer sistemidir. Bu sistem sayesinde kişiler, karşı karşıya bulundukları tehlikelerin neden olabileceği, parayla ölçülebilen zararlarını, nisbeten küçük miktarlarda ödemiş oldukları primler yoluyla paylaşmaktadırlar.

Belirli bir olayın gerçekleşmesi halinde zarara neden olan ama gerçekleşmediği durumda zarar da doğurmayan risklere saf risk denilmektedir. Bu risk türünü finansal riskten ayıran en önemli fark kazanç ihtimalinin olmamasıdır.

Sigortanın temel işlevi, zararı ekonomik açıdan önemsiz bir duruma getirmektir. Kişiler tek başına karşılayamayacakları zararları bir organizasyon aracılığıyla aralarında paylaşmaktadırlar. Bu organizasyon, sigorta şirketi, sigorta ettiren ve bir sigorta sözleşmesinden oluşur. Bir sigorta sözleşmesinde; bir tarafta sigorta teminatı veren, ilgili kanun ve mevzuata göre sigortacılık faaliyetinde bulunmaya yasal olarak yetkili bulunan sigortacı, diğer tarafta da tehlikeyle karşı karşıya olan sigorta ettiren bulunmaktadır.

Genellikle sigorta ettiren ile sigortalı aynı kişi olmakla birlikte, farklı da olabilmektedir. Sigortacının sigortalıyı koruma yükümlülüğüne karşılık, sigortalının da sözleşme ile saptanan primi ödeme yükümlülüğü vardır.

Sigortalı: Sigorta şirketinin bir tarafı olarak, teminat kapsamındaki tehlikelerden herhangi birinin gerçekleşmesi durumunda, meydana gelen hasarın tazmini talebinde bulunmaya yasal yetkili olan kişidir.

Sigortacılığın amacı, kişilerin tek tek kayıplarını karşılamak değil, aynı riskle karşı karşıya olan mümkün olduğunca çok kişinin bir araya getirilmesi ve böylece istatistiki metotlarla söz konusu riskin belirginleştirilmesini sağlamaktır. Bu noktada sigortacılık bir risk transferi, başka bir deyişle risk paylaşma mekanizması olarak işlev görmektedir. Sigortayı oluşturan unsurları söyle sıralayabiliriz:

  • Hasarın tesadüfi olarak meydana gelmesi,
  • Aynı derecede tehlikeye maruz benzer ünitelerin bir araya getirilmesi,
  • Meydana gelen hasar olaylarının para birimi ile ölçülebilir olması,
  • Riskin istatistiki olarak kavranmasıdır.

Sigortanın Makro İşlevleri

Sigorta işlevleri; makro işlevler ve mikro işlevler olarak iki ana gruba ayrılmaktadır. Sigortanın makro işlevi, ekonomide bir sektör olarak yer almasından kaynaklanır. Sigorta kişilerin türlü nedenlerle kendi kendine tasarruf ayırmadığı bölümlerinin düzenli ve belirli aralıklarla birikmesini sağlar. Çünkü sigorta işlemleri sonunda ödenen primler tasarruf sayılır. Kişilerin karşılaşabilecekleri aynı tür risklere karşı birleşmeleri ve tek başına taşımayacakları ekonomik çöküntüleri çoğunluğa dağıtarak önlemeleri, sigorta faaliyetlerinin temelini oluşturur. Sigorta şirketi bu dayanışma işlemini organize eder ve yürütür. Sigortanın makro işlevleri şunlardır:

  • Ekonomide bir tasarruf kaynağı yaratma,
  • Fon transferi sürecini etkinleştirme,
  • Sosyal ve ekonomik çöküntü ve kayıpların önlenmesine yardımcı olma,
  • Sosyal refah düzeyinin yükselmesine katkı sağlama,
  • Uluslararası ekonomik ilişkiler ile ticaretin gelişmesine katkı sağlama,
  • Devlete bir vergi kaynağı oluşturma,
  • Ekonomi içerisinde bir sektör olarak önemli bir yer tutmadır.

Gelişmekte olan ülkelerde yaygın olarak görülen enflasyon, yatırım alanlarının spekülasyona açık oluşu, halkın gayrimenkul ve dayanıklı tüketim mallarına olan talebini artırır.

Spekülasyon: Fiyatların ileride değişeceği ve bu fiyatlar üstünden yapılacak alım-satım işlemlerinden bir kâr sağlanacağı beklentisiyle bugünden alım-satım yapmaktır.

Bu durum ise, halkın elindeki küçük veya büyük tasarrufların tahvil ve hisse senedi piyasasına yönelmesine engel olmaktadır. Bireysel tasarrufların yatırıma dönüştürülmesini sağlayan üçüncü kurum ise sigorta kurumlarıdır. Sigortacılık prim gelirlerinin yarattığı fon gücünü yatırım alanlarına aktarmak suretiyle ekonomik kalkınmaya önemli bir finansal kaynak da olmaktadır. Diğer bir deyişle, sigorta, küçük tasarrufları bir araya getirerek fon oluşturan bir sistemdir. Bu fonksiyon kendisini en çok hayat sigortalarında gösterir. Çünkü hayat sigortalarının oluşturduğu fon, diğer sigorta dallarından farklı şekilde uzun vadelidir ve sanayi yatırımlarına kolayca aktarılabilir.

Diğer taraftan sigortanın fon yaratma gücünün ekonominin emrine verilerek kullanılması özellikle sanayileşmiş ülkelerde vazgeçilmez bir kaynaktır. Sigortanın tasarrufları teşviki ve biriken fonların verimli yerlere yatırılması, birçok ülkenin kalkınmasında rol oynamıştır.

Sigorta şirketi, kendi alanı içine giren risklerin yönetimini yüklenen kuruluştur. Bu riskler gerçekleştiğinde, iş yerlerinin kapanması, girişimcilerin iflası, aile dağılmaları, yoksulluk gibi ekonomik çöküntüler kaçınılmaz olmaktadır. Özellikle, endüstriyel riskler gerçekleştiğinde ekonomik faaliyetler durur. Üretim, istihdam, tasarruf vs. açılardan darboğazlara yol açar. Kişiler açısından ise; iflaslar, ölümler, sakatlanmalar, doğal afetler ve hırsızlık gibi risklerin neden olduğu değer kayıpları ekonomik çöküntüler doğurur. Hasarın çoğunluğa dağıtılması çöküntüleri önler.

Sigorta tasarrufları, iç ve dış tasarruflar açısından büyüklük ve yaygın olabilme özellikleriyle ülke gelirinin ve dolayısıyla refah düzeylerinin artmasını sağlar. Kişilerin karşılaşacakları aynı tür risklere karşı birleşmeleri ve tek başlarına taşımayacakları iktisadi çöküntüleri çoğunlukla dağıtarak önlemeleri sigortanın temelini oluşturur. Sigorta, bu sosyal dayanışma işlemini organize eder.

Sigorta kavramı, devredilen risk karşısında oluştuğundan kişi ve kurumlara alternatif maliyet kolaylığı sağlar. Bu tasarrufun toplanma maliyeti, sadece işletme masraflarıdır. Reasürans yoluyla milli gelirde oluşacak kaybı yok eder. Sigortanın en önemli üstünlüğü ise; gelir yaratıcı ve maliyet artırıcı etkisi olmadığından enflasyona yol açmaz.

Sigorta sektöründe istihdam edilen personelin, toplam istihdamdaki payı düşük kalmakla beraber istihdama dolaylı etkisinin büyük olduğu söylenebilir. Sigorta sektöründe oluşan fonlar uzun vadeli ve sanayi yatırımlarına aktarılması ile yeni fabrika ve işyerleri kurulacak ve yeni iş alanları açılacaktır. Sigortanın, sağladığı güven ile yapılan yatırımlarla istihdama da olumlu etki yapacağı kesindir.

Sigorta sektörü, uluslararası ticarette, üretici firma veya ihracatçı firmaya ait olan taşımacılık risklerinin sigortacılar tarafından devralınması (belli bir prim karşılığında), üretici veya ihracatçı firmaya, malını rahatlıkla dış pazarlara taşımasını sağlayarak dış ticareti genişletici etkide bulunmaktadır.

Sigortacılık sigorta işlemlerinden doğan gelirler sonucu vergilere de katkıda bulunur. Sigortacılığı gelişmiş ülkelerde vergiler, toplam vergiler içinde önemli bir paya sahiptir.

Sigorta sektörü yaptığı işlemlerden ötürü, bir hizmet sektörü niteliğindedir ve gelir ve giderleri ödemeler bilançosunun görünmeyen kalemler kısmında yer alır.

Sigorta birçok ülkede ihracatı teşvik politikalarından biri olarak kullanılır. İhracat riskleri güvence altına alınır ve ülkenin global pazar rekabeti artar.

Sigortanın Mikro İşlevleri

Sigortanın mikro işlevi, girişimciler açısından işlevlerdir ve bireyleri, küçük topluluk ve kuruluşları ilgilendirmektedir. Sigortanın mikro işlevleri şunlardır:

  • Bir dayanışma organizasyonu oluşturma,
  • Girişimcilerin kararlarını olumlu yönde etkileme,
  • Girişimcilerin daha ucuz fiyattan yatırım sermayesi bulmalarını sağlama,
  • Sigorta güvencesi ile girişimciye kredi olanakları sağlama,
  • Sigorta güvencesi ile girişimcinin riskler için fon tutmayarak bu fonları yatırıma dönüştürebilmeleridir.

Girişimci oluşacak riskler karşısında zararını kendi kendine amorti etmek için sermaye ayırmak zorunda kalırsa yatırımlarını da kısmak zorunda kalacaktır. Bu tutar sigortalamadaki gibi riski karşılayacak olanlar çok sayıda olmadığından, prim tutarıyla kıyaslanamayacak kadar büyük bir tutar olacaktır. Oysa sigorta riski transfer ettiğinden prim tutarı dışında sermayesini rahatlıkla yatırımlara çevirerek, yatırım hacmini artırabilecektir.

Sigortanın mikro işlevlerinden biri kredi sağlamasıdır. Bu kredi hem sigortalı, hem de toplum açısından önemlidir. Örneğin; bir gayrimenkul ipoteğini teminat göstererek borç isteyen kişi ancak gayrimenkulünü sigortalayarak isteğine kavuşur.

Sigorta tekniği riskin dağıtılmasından yanadır. Bu nedenle sigorta şirketleri bunun yolunu aramış ve kapsamını genişletmişlerdir. Böylelikle, sigorta firmalarının portföyü kendi ülkesi dışına çıkmıştır. Sigorta şirketleri ülke dışındaki oluşan işler için de güvence verebilir ve dış ülkelerden gelen işler geniş sahalı portföy oluşturur. Yine ayrıca sigortacılar uluslararası reasürans yoluyla riski dış ülkelere dağıtırlar ve dışarıda ki riskleri de paylaşırlar.

Türkiye’de Sigorta Sektörünün Yapısı

Finansal piyasalar içinde, para yaratmayan finansal kurumlar içerisinde yer alan ve çeşitli riskleri dağıtmak veya azaltmak amacıyla sigortacılık hizmetleri yerine getiren sigorta şirketleri, sundukları hizmetin karşılığı olarak sigortalıların ödedikleri primlerden oluşan fonları, riskin neden olacağı hasarlar meydana gelinceye kadar çeşitli piyasalara (özellikle sermaye piyasasına) aktardıklarından, bir finansal aracı niteliği taşımaktadırlar.

Sigorta şirketleri bankalar gibi bir varlık türünden diğer bir varlık türüne dönüştürme işini yapan finansal aracılardır. Poliçelere ödenen primleri alarak, bunları hisse senedi, tahvil, bono gibi varlıklara yatırırlar ve buradan elde ettikleri gelirleri poliçelerin yarattığı alacakları ödemek için kullanırlar. Eğer sigorta şirketlerinin varlık dönüştürme süreci, etkin bir şekilde müşterilerine düşük maliyetle yeterli bir sigorta hizmeti sunabiliyor ve yatırımlardan da yüksek getiri sağlanıyorsa kâr elde edilecek, tersi durumda zarar edilecektir.

Reasürans, sigorta edilmiş riskin, belli bir kısmının veya tamamının yeniden sigorta edilmesidir. Sigorta şirketleri, teminat verdikleri risklerde büyük hasarların aynı zamana gelme ihtimaline karşı, hasar ödemelerinde zorlanmamak için reasürans yaptırır. Reasürans şirketleri sigorta şirketlerine, tek başlarına yüklenmeleri kendi sermayeleri, ihtiyatları, özvarlıkları bakımından kısaca mali yönden mümkün olmayan riskleri, sigortalayabilme imkanı verir. Birtakım mali ölçüler esas alınarak, branş esasıyla tespit edilen saklama payları, sedan şirketin risk üzerindeki sorumluluk miktarını göstermekte, aşan kısımlar ise çeşitli reasürans anlaşmalarıyla, reasürans şirketlerine devredilmektedir.

Sedan şirket: Sigortalıya karşı üstlendiği sigortanın bir kısmını veya tamamını reasürans yoluyla devreden şirkettir.

Reasürans işlemlerinde riski bu şekilde devreden şirkete sedan, devir alan şirkete reasürör denir. Sedan şirket, sigortalıdan toplamış olduğu primlerin ve sigortalıya ödemiş olduğu hasarların belli bir kısmını, değişik tekniklere göre yapılmış reasürans anlaşmaları vasıtasıyla, reasürans şirketine yansıtır. Ancak sedan şirket ile reasürör arasındaki risk transferi işlemi, yıllık anlaşmalar olmaksızın da yapılabilmekte; sedan şirket, her bir risk için, ihtiyari olarak, reasüröre müracaat edebilmektedir. Reasüransa duyulan gereksinimin nedenleri şunlardır:

  • Riskin yayılması,
  • Sigortacının iş kabul kapasitesinin artması,
  • Sigortacının iş kabul esnekliğinin artması,
  • Sigorta şirketinin mali yapısının desteklenmesi,
  • Birikim (kümül) fazlasının yol açabileceği doğal afet hasarlarının kontrolü,
  • Reasürörden sigortacıya teknik bilgi aktarımı.

Sigorta tekniğinin ve teminatının ayrılmaz bir parçası olan reasürans işlemleri, tasarruf kaynakları yetersiz ve dövize ihtiyacı olan ülkelerde daha başka bir anlam kazanmaktadır.

Sigorta ve Reasürans Şirketleri

2008 yıl sonu itibariyle sigortacılık ve bireysel emeklilik sektöründe 62 şirket mevcuttur. Bunlardan 22’si hayat dışı ve 19’u hayat/emeklilik şirketi olmak üzere toplam 41 adedi doğrudan veya dolaylı olarak yabancı ortaklıdır.

Sigorta Sektörünün Finansal Sistem İçerisindeki Yeri

Sigortacılık sektörü, finansal sistemin diğer bileşenleri gibi, birçok sosyal, teknolojik ve küresel ekonomik güç karşısında değişmektedir. Sigorta denetim sistemleri ve uygulamaları, bu gelişmelere ayak uydurabilmek için sürekli güncellenmelidir. Sigorta ve diğer finansal sektör denetim ve düzenleme otoriteleri, sigortacılık sektöründen doğan finansal ve sistemik istikrar endişelerini ortaya çıktıkları anda anlayabilmeli ve müdahale edebilmelidir.

Sigorta şirketleri için uzun dönemli borç söz konusu olmadığı için sermaye yapıları diğer şirketlerden farklıdır, en önemli pasifleri rezervlerdir. Hayat sigortası şirketlerinde poliçe karşılıkları en önemli pasif kalemini oluşturur. Bu rezervler bir hayat sigorta şirketi için yüksek bir finansal kaldıraç etkisi yaratır. Sigorta şirketi hasar ve muallak hasar karşılıklarından yüksek finansal kaldıraç oranı sergilerler. Hayat sigortası şirketleri uzun dönemli poliçe yükümlülükleri nedeniyle çok yüksek bir kaldıraç oranına sahiptirler.

Finansal kaldıraç: Daha fazla net kâr elde etmek için borçtan yararlanmadır.

Muallak hasar karşılığı: Bir sigorta şirketinin ödeme ihtimali olan ancak henüz ödenmemiş hasarlarına karşılık ayırdığı teknik karşılıktır.

Sigorta Branşları

Dünya sigortacılığına paralel olarak, Türk sigortacılık mevzuatında da sigortacılık faaliyetleri hayat ve hayat dışı olmak üzere iki ana gruba ayrılmaktadır. Eski Kanun’a göre 10 ana branştan oluşan hayat dışı sigortalar, 5684 sayılı yeni Sigortacılık Kanunu ile 18 adet olarak belirlenmiştir. Hayat dışı sigortalar için 18, hayat sigortaları için ise 6 ana branş olarak belirlenen yeni sistem esas alınmıştır.

2008 yılında üretilen poliçelerin % 20’sinin trafik, % 17’sinin kaza, % 14’ünün hayat ve % 7’sinin kara araçları (kasko) branşına ait olduğu görülmektedir. Hayat ve hayat dışı branş ayrımında yıllar itibariyle direkt prim üretimi incelendiğinde, hayat dışı branşlarda artışın yavaşladığı, dolayısıyla toplam üretim içinde hayat branşının ağırlığının arttığı görülmektedir. 2008 yılında sektör prim üretiminin % 87’si hayat dışı branşlara, % 13’ü ise hayat branşına aittir.

Sigorta Şirketlerinin Prim Üretimi

Sigortacılıkta fon yaratmanın en önemli şartı prim üretimidir. Sigorta sektöründe elde edilen primler direkt ve endirekt olmak üzere ikiye ayrılır. Direkt primler, sigortalıların, sigorta hizmetleri karşılığında ödemiş oldukları primlerden oluşmaktadır. Endirekt primler ise, sigorta şirketlerinin reasürans yoluyla birbirlerine geçen fonlarından kaynaklanmaktadır.

Sigorta Şirketlerince Ödenen Tazminatlar

Kişilerin karşılaşabilecekleri aynı tür risklere karşı birleşmeleri ve tek başına taşıyamayacakları ekonomik kayıpları çoğunluğa dağıtarak önlemeleri, sigorta faaliyetinin temelini oluşturmaktadır. Sigorta şirketi ise bu dayanışma işlemini organize eder ve yürütür.

Sigortanın ekonomik kayıplarını önleyicisi olması ise, hasar önleme faaliyetlerinde ortaya çıkmaktadır. Sigortanın ana görevi hasarları sigortalı gruba dağıtmak olmasına rağmen, sigortacılar hasarları minimumda tutmaya gayret ederler.

Sigorta Şirketlerinin Teknik Sonuçları

Sigorta şirketlerinin sigortacılık faaliyetleri sonucunda sağladıkları kâr veya zarar teknik sonuç olarak nitelendirilmektedir. Sigorta şirketlerinin sigortacılık faaliyetleriyle ilgili gelir ve giderleri arasındaki fark, kâr veya zarar ya da teknik sonuç olarak tanımlanmaktadır.

Türkiye’de Bireysel Emeklilik Sistemi ve Emeklilik Fonları

Bireysel emeklilik sistemi, bireylere aktif çalışma hayatlarının sonunda ek bir gelir sağlamak amacıyla, katılımcıların katkılarının ayrı hesaplarda izlendiği ve katılımcıların kendi birikimleri ile risk tercihleri doğrultusunda gelir sağlayacakları, özel şirketler tarafından devletin gözetim ve denetimi altında yürütülen, gönüllülük esasına dayalı bir sistemdir.

Sistemin şeffaflığının ve güvenliğinin sağlanması amacıyla emeklilik şirketlerinin denetimi için detaylı denetim ve gözetim mekanizmaları kurulmuştur. Sistem, Hazine Müsteşarlığı, Sermaye Piyasası Kurulu, Emeklilik Gözetim Merkezi, Takasbank ve bağımsız denetim şirketleri gibi çeşitli kurum ve kuruluşların denetim, gözetim ve kontrolü altındadır. Fonların ve portföy yöneticilerinin faaliyetleri yılda en az bir kere Sermaye Piyasası Kurulu tarafından denetlenir. Fonların hesap ve işlemleri de üçer aylık dönemler itibarıyla bağımsız dış denetime tabidir.

Bireysel Emeklilik Sisteminin Gelişimi

7 Nisan 2001 tarihli ve 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu ile kurulan bireysel emeklilik sistemi 27 Ekim 2003 tarihinde faaliyete geçmiştir. Bireysel emeklilik sistemi devlet katkısının başladığı 2013 yılında ve takip eden 2014 yılında yaşadığı yüksek büyüme hızını 2015 yılında da korumuştur. Emeklilik Gözetim Merkezi’nin (EGM) 31 Aralık 2015 tarihli verilerine göre, sistemdeki toplam fon tutarı %23,5’lik artışla 43 milyar TL’ye, devlet katkısı fon tutarı 5 milyar TL’ye, sistemdeki katılımcı sayısı %18,6’lık artışla 6 milyon kişiye ulaşmıştır. Sistemde emekli olan katılımcı sayısı 27.745 adede ulaşmıştır.

Bireysel Emeklilik Şirketleri ve Aracıları

Türkiye’de bireysel emeklilik sisteminin en önemli bileşenleri bireysel emeklilik şirketleri ve bireysel emeklilik aracılarıdır. Bireysel emeklilik şirketleri, kanuna göre kurulan ve bireysel emeklilik alanında faaliyet gösterme ruhsatına sahip şirketlerdir. Yasaya göre hayat sigortası şirketleri de bazı şartları sağlamak şartıyla bireysel emeklilik şirketine dönüşebilirler. Bireysel emeklilik aracıları ise sistemde katılımcıların gereksinim duyacakları emeklilik planlarının tanıtımını, pazarlamasını, satışını ve ilgili diğer hizmetleri sağlamak üzere kurulan özel aracılardır. Bu aracılar, gerçek ve tüzel kişilerden oluşabilmektedir. Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan gerekli izin ve yetkiyi alan şahıslar ya da şirketler bireysel emeklilik aracısı olabilirler.

Emeklilik Yatırım Fonları

Emeklilik yatırım fonları emeklilik şirketleri tarafından kurulup, portföy yönetim şirketleri tarafından yönetilen, katılma belgesi karşılığında topladığı paralarla oluşturduğu portföyü riskin dağıtılması ilkesi ve inançlı mülkiyet esaslarına göre yönetmek amacıyla kurulan malvarlığıdır. Bunların diğer yatırım fonlarında olduğu gibi tüzel kişilikleri yoktur ve Bireysel Emeklilik Kanunu’nda belirtilen amaçlar dışında kullanılamaz.

Emeklilik yatırım fonlarını sadece emeklilik şirketi ile emeklilik sözleşmesi yapmış katılımcılar alabilir. 12 Ocak 2008 tarihli ve 26754 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Emeklilik Yatırım Fonlarının Kuruluş ve Faaliyetlerine İlişkin Esaslar Hakkında Yönetmelik ile fon portföyüne ilişkin sınırlamalar iptal edilmiştir. Katılımcı, seçeceği planda yer alan fonların dağılımını kendi tercihine göre belirleyebilmektedir. Elde edilecek getiriler ve katılımcının emeklilik dönemi için kendi ve ailesi için belirlemiş olduğu yaşam standardının sağlanabilmesi için katkı payı kadar hatta daha fazla olarak fonların performansına bağlıdır. Katılımcı fon seçimlerini ve dağılımını belirlemekte etkin olmak zorundadır. Emeklilik fon portföyüne alınabilecek varlıklar şunlardır:

  • Nakit, vadeli ve vadesiz mevduat,
  • Borçlanma araçları (ters repo dahil) ile hisse senetleri,
  • Kıymetli madenlere ve gayrimenkule dayalı varlıklar,
  • Repo işlemleri,
  • Vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri,
  • Yatırım fonu katılma belgeleri,
  • Kurulca uygun görülen ve kamuya ilan edilen diğer para ve sermaye piyasası araçları.

Özel emeklilik fonları bir banka, bir hayat sigortası şirketi ya da bir emeklilik fonu yöneticisi tarafından yönetilirler. İşveren katkılı emeklilik planlarında katkılar genellikle işverenle çalışan arasında paylaşılır.

Emeklilik fonlarının üç farklı fonksiyonu vardır. Birincisi, toplanan fonların uygun aktiflere yatırılmasıyla sağlanan gelirlerle çalışanlara emeklilik dönemlerinde gelir akışı sağlamaktır.

İkincisi, üyelerine emeklilik amaçlı tasarruflarında önemli vergi avantajları sağlamaktır.

Üçüncüsü, finansal sistemin derinleşmesine olan katkılarıdır.


Bahar Dönemi Dönem Sonu Sınavı
25 Mayıs 2024 Cumartesi