Estetik ve Sanat Felsefesi Dersi 2. Ünite Sorularla Öğrenelim
Sanata İlişkin Felsefi Araştırma
Bir sanatçı ile bir eleştirmenin eleştiri yapması arasında nasıl farklar bulunur?
Sanatçılar da izleyici ve çoğu zaman eleştirmen konumundadırlar. Hatta bir görüşe göre sanatçılar “daha içten ve daha kesin bilgi”ye sahiptirler. Şöyle de düşünebiliriz. Bir kimsenin romanları eleştirebilmesi için roman yazarı, çağdaş dans gösterisini eleştirebilmesi için çağdaş dansçı, resimden anlayabilmesi için ressam olması gerekir. Bu görüş kabul edilebilir bir görüş gibi gözükse de sorun şudur. Eleştirinin ikincil düzey bir etkinlik olduğu ve sanatçılardan başka hiçbir izleyicinin bir sanat yapıtını gerektiği gibi anlayamayacağı iddiasına dayanır. Eğer durum buysa da sanat yapıtı üretmenin pek bir anlamı kalmaz. Diğer taraftan sanatçıların aslında yarattıkları yapıtlardan daha azını bildikleri de iddia edilebilir. Ne de olsa onlar yalnızca yaratmakla meşguldürler. Oysa bir eleştirmen zeki bir izleyici olarak sanatçıların iletmek istediklerinden çok daha fazlasını bilebilir.
Sezgici düşünürlerden Croce’ye göre bilgi ve sanat arasında nasıl bir ilişki vardır?
Sanat, Croce’ye göre bilginin ilk aşamasıdır. Tabii bu bilgi bilimsel bilgi değildir. Sanat bilgisi kavramsal olmayan bilgidir. Sanat, sanatçıların kendi imge ve sezgilerini ifadeye dönüştürdükleri bir bilgidir. Kavramsal olmadığı için içerik olarak bilimsel veya ahlaki değildir. Sanat bir farkındalıktır, şeylerin tekliğinin farkındalığı. Sanatı bilim ve metafizikle karşılaştıran Croce insanı eğitme özelliğinden dolayı sanatı bilim ve metafiziğin üstünde görür. Bilim insanlarının ifadelerinde tinsellik eksiktir. Oysa sanat yapıtlarında içten gelen ifade edilmektedir ki bu tinselliğin kendisidir.
Duyguculuk bağlamında, Leo Tolstoy’un sanat hakkındaki fikirleri nasıldır?
Duygucu görüşün en önemli temsilcisi 19. yüzyıl Rus yazar ve düşünürlerinden Leo Tolstoy’dur. Tolstoy başlangıç noktası olarak şu soruyu sormuştur: “Sanat insanlığın yaşamında nasıl bir amaca hizmet etmektedir?” Bu açıdan yaklaşılınca sanat Tolstoy’a göre insanla insan arasında gerçekleşen ilişki araçlarından biri olarak kabul edilir. Nasıl ki insan kelimeler aracılığıyla düşüncelerini başkalarına iletir, işte sanat aracılığıyla da insan duygularını başkalarına iletmektedir. Sanat Tolstoy’un son derece değer verdiği bir amaç için araçtır: İnsanlık arasındaki birlik. Sanat ruhsal bir birleşme yaratır. Bu birleşmeyi de duyguların iletilmesi sayesinde gerçekleştirir. Tolstoy sanatı şöyle tanımlamaktadır: “Sanat bir insanın bilinçli bir şekilde bir takım dışsal işaretler kullanarak kendi yaşadığı duyguları başkalarına aktardığı ve başkalarının da bu duygulardan etkilendiği bir insan etkinliğidir”.
Sezgicilik nasıl bir kuramdır?
Sezgicilere göre sanat biçim ya da duygu yerine yaratıcı, bilişsel ve tinsel bir edim olarak görülür. Bu görüşün temelinde sanatçı ve onun yaratıcılığı yatmaktadır. Sanatın gerçek işlevi dışavurumdur. Başka bir deyişle sanatçının içindekileri ifade etmesi, dışsallaştırmasıdır. Sezgicilere göre ifade ile sezgi de aynı şeydir. Sezgi; sanatçının yaratım sürecinde yaşadığı bir defalık estetik yaşantıdır, sanatçının kendi izlenimlerini nesnelleştirmesidir.
Sanat dünyası ne demektir?
Sanat dünyası; bir şeyin sanat eseri olarak kabul edilmesi için gerekli görülen sanat kuramı, sanat tarihi bilinci, sanatçının niyeti, sanat yapıtları mirası gibi bağlamlara ve sanat eleştirmenleri, küratörler, organizatörler gibi bir çevreye karşılık gelen bir terimdir.
Mondore Beardsley’e göre bir eserin sanat eseri sayılabilmesi için ne gerekir?
Ünlü estetikçi Monroe Beardsley’e göre, bir şey ancak estetik deneyim yaşatabilme niyetiyle yapılmışsa sanat eseridir.
Sanat nasıl bir süreç sonucunda ortaya çıkar?
Sanat etkinliği insanın yaratıcı ürünüdür, bir süreçtir ve sanatçı, sanat yapıtı ve izleyici arasındaki ilişkinin bir sonucudur. Kısaca söylersek, sanatçı sanat yapıtı ortaya koyar, izleyici de bu yapıtla buluşur. Bu anlamda süreç sanatçıyla başlar izleyici olduğu sürece de devam eder, bitmez. Başka bir deyişle, sanat yapıtı her ne kadar tamamlanmış bir nesne olarak sonlanmış bir sürece karşılık geliyor gibi gözükse de yapıtın izleyiciyle olan ilişkisi sanat etkinliğini izleyici olduğu sürece devam ettirir.
Biçimcilik nasıl bir kuramdır?
Biçimcilik bir şeyi sanat yapan şeyin o şeyin biçimsel özellikleri olduğunu iddia eder. Bir eserin tarihsel bağlamı ya da eserin yaratıcısının hangi niyetle eseri yarattığının bir önemi yoktur. Önemli olan şeyler renk, şekil, çizgiler, ses, yapı, kalıp gibi biçimsel özelliklerdir. Biçimci görüş sanatı, “anlamlı biçim” olarak tanımlar. “Anlamlı biçim” de bu sıraladığımız unsurlar gibi belirli unsurların özgün birlikteliğidir.
Morris Weitz’e göre sanatın yanlış anlaşılması ile ilgili saptamaları nelerdir?
Morris Weitz’ın, sanatın yanlış anlaşılması ile ilgili saptamaları şöyle sıralanabilir: • Sanatı tanımlayabilmek için kuram öne süremeyiz çünkü sanat zaten tanımlanamaz, • Zorunlu ve yeterli koşulları öne süremeyiz, çünkü sanatın zorunlu ve yeterli koşulları yoktur, • Sanat kavramını kapalı bir kavram olarak değerlendiremeyiz, çünkü sanat açık bir kavramdır.
20. yüzyılın sonlarına doğru geliştirilen sanat tanımları nasıl ele alınmıştır?
20. yüzyılın sonlarına doğru geliştirilen sanat tanımları sanatın özsel özelliklerini aramak yerine bağıntısal özelliklerini araştırmış ve bu doğrultuda sanatı karmaşık bağıntısal özellikler bütünü olarak tanımlamıştır. Sanatın bu şekilde içsel özellikleri yerine dışsal özelliklerine yönelim özellikle Weitz’ın özcülük karşıtı görüşünün etkisiyle olmuştur. Weitz’ın da belirttiği gibi sanatın özsel bir tanımının yapılması olanaksızdır. Ne var ki buradan yola çıkıldığında sanatın tanımlanamaz olduğu sonucu çıkmaz. Sanat örneğin toplumsal, tarihsel ya da kurumsal doğasından yola çıkılarak tanımlanabilir. Bu tür bir tanım da bağıntısal ya da dışsal bir tanım olacaktır.
George Dickie’nin kurumsal sanat kuramı nedir?
Dickie, Danto’nun sanat dünyası görüşünden yola çıkarak kurumsal sanat kuramını ortaya atmıştır. Buna göre bir şeyin sanat olması için “sanat” adı verilen kurumla ilintili olması gerekir. Dickie’ye göre sanat yapıtı bir sanat dünyasına sunulacak şekilde yaratılmış türden bir insan yapımıdır.
Felsefi düşünmede karşımıza çıkan temel sanat kuramları nelerdir?
Felsefi düşünmede karşımıza çıkan temel sanat kuramları şöyle sıralanabilir: • Öykünmecilik, • Biçimcilik, • Duyguculuk, • Sezgicilik, • İstenççilik.
Eleştirel önerme ne demektir?
Eleştirmenlerin dile getirdikleri yargılara eleştirel önermeler adı verilir. Bu tür önermelerde doğruluk ya da yanlışlık aranmaz, yapıta uygunluk aranır.
Sanatın özünün bağıntısal olduğunu savunan başlıca felsefeciler kimlerdir?
Sanatın özünün bağıntısal olduğunu savunan başlıca felsefeciler şöyle sıralanabilir: • Arthur Danto, • George Dickie, • Jerrold Levinson.
Arthur Danto bazı nesnelerin sanatı yapıtı sayılırken bazılarının sayılmamasını nasıl yorumlar?
Danto’ya göre bir şeyin sanat sayılabilmesinde yapıtın algılanamaz özellikleri önemli olur. Bu algılanamaz özellikler “sanat dünyası” olarak nitelendirilir. Sanat dünyasının içine sokulmuş olmak bütün sanatların özünü oluşturur. Eğer bir sanatçı kendi eserleri için yeni bir yüklem belirlerse, bu yüklem de sanatla ilintili olmaya başlayacak ve kimi yapıtlara uygulanabilecek kimilerine de uygulanamayacak ve Danto’ya göre böylelikle sanat dünyası zenginleşmiş olacaktır.
Sanatçı ve yapıt arasındaki ilişki nasıldır?
Sanatçı ile sanat yapıtı arasındaki ilişkiye yaratıcılık adı verilir. Bu daha önce var olmayan bir şeyin ortaya çıkmasıdır. Sanatsal yaratma gerçek dünyadaki belirlenimcilikten kurtuluştur. Sanatçıların yaratıcı olmalarının en önemli nedeni yaşadıkları deneyimlere özgürce biçim verebilmeleridir.
Jerrold Levinson’a göre bir şeyin sanat yapıtı olması nasıl mümkündür?
Levinson’a göre bir şeyin sanat yapıtı olabilmesi için bu yapıtın daha önce yaratılan yapıtlarla ilişkisinin olması gerekir. Bu ilişki de “sanat dünyası” yerine “sanat tarihi” ne gönderme yapmaktadır. Buna göre yeni yaratılan yapıtlar geçmişte yaratılan yapıtlarla olan ilişkiden dolayı sanat kabul edilir.
Amerikalı sanatçı ve estetikçi Paul Ziff’in sanatı tanımlamak konusundaki fikirleri nasıldır?
Paul Ziff’e göre sanat yapıtlarının ortak özelliği yoktur. Ziff, “tipik örnekler” adı verilen bir görüşü savunmuştur. Önceden sanat yapıtı olarak kabul edilmiş yapıtlar yeni yapıtlar için tipik örnek oluşturabilirler. Buna göre yeni yapıtların tipik örneklerin sahip olduğu özelliklerle olan benzerlikleri ortaya konabilir. Bu tek tek her sanat dalı için yapılmalıdır. Her sanat türünden bir “tipik örnek” seçilerek yapılabilir. Böylelikle “sanat yapıtı” kavramının farklı kullanımları tasvir edilebilir.
İşlevselci görüşü savunanlara göre sanat nedir?
İşlevselci görüşü savunanlara göre de sanat belirli bir amaca hizmet etmektedir. Buna göre bir şey ancak bu amacı gerçekleştirirse sanat eseri sayılabilir. Bu amacın ne olduğu konusunda farklı yaklaşımlar olsa da genel kanı sanatın amacının hoş bir estetik deneyim sağlamak olduğunda birleşir. İşlevselci görüş sanatın değerini temel almakta, sanatın doğasında onun değerini görmektedir. Bu anlamda da bu tanım sanatı değerlendirmesel anlamıyla kullanmıştır.
Sezgici düşünürlerden Croce’ye göre sanatta ifadenin önemi nedir?
Sanat Corce’ye göre bir ifadedir. İfade ise amaç, duygu ya da düşünceyi duyusal bir araçla ortaya koymaktır ve bunlar yine kendisini ifade eden ve başkalarıyla iletişimde olan tarafından deneyimlenir. Bu anlamda lirik bir şiir, epik bir şiir birer ifadedir; resimler, heykeller, mimari eserler birer ifadedir.
İstenççiliği savunan Dewitt Parker’a göre yalnızca sanata ait olan özellikler nelerdir?
Dewitt Parker’a göre sanata ait olan özellikler şöyle sıralanabilir: • Dilek ve arzuların cisimleşmesi, • Sanatın kamusallığını ortaya koyan dil, • Hayal gücüyle dili birleştiren uyum.
Duyguculuk nasıl bir kuramdır?
Duyguculuğa göre ise sanatta önemli olan duygulardır. Bu görüşü savunanlar sanat yapıtlarını duyguların ifadesi olarak tanımlarlar. Sanat duyguların tuval gibi, taş, sesler ya da kelimeler gibi duyusal araçlara aktarılmasıdır. Sanatın insanlık için nasıl bir amaca hizmet ettiği de bu görüş için önemlidir.
Sanatın tanımlanması sorununa Morris Weitz nasıl yorumlar getirmiştir?
Çağdaş estetikçiler genel olarak sanat kuramlarının verdikleri sanat tanımlarını başarısız bulmuşlardır. Bu eleştiriyi getiren düşünürlerden biri Morris Weitz’dır. Weitz, “Sanat nedir?” sorusunun terk edilerek yerine “Sanat kavramı, ne tür bir kavramdır?” sorusunun sorulması gerektiğini iddia etmiştir. Buna göre estetiğin amacı bir sanat kuramı oluşturmak değildir. Amaç sanat kavramının dildeki kullanımını araştırmak olmalıdır. Weitz, Wittgenstein’dan aldığı “aile benzerliği” kavramını kullanarak tüm sanatların paylaştığı ortak bir özün olmadığını bunun yerine sanat yapıtları arasındaki benzerliklerin bulunması gerektiğini iddia etmiştir. Bir şeyin sanat olup olmadığına olgusal çözümlemelerle karar veremeyiz çünkü sanat açık bir kavramdır. Weitz’ın görüşü her şeyin her şeye benzeyebileceği noktasında ve sanatı açık bir kavram olarak ele alması noktasında eleştiriye uğramıştır.
Andy Warhol’un yapıtı olan Brillo Kutuları hakkında Arthur Danto nasıl çıkarımlarda bulunmuştur?
Arthur Danto 1964 de yazdığı “Sanat Dünyası” adlı makalesinde popüler kültürün ünlü Amerikalı sanatçılarından olan Andy Warhol (1928-1987) un yapıtlarından Brillo Kutuları’nın hangi gerekçelerle bir sanat yapıtı olarak kabul edildiğini tartışır. Yazıda şu soru sorulmaktadır: “Eğer Warhol’un Brillo Kutuları görünüşte olağan Brillo kutularından ayırt edilemiyorsa nasıl oluyor da biri sanat yapıtı olabiliyor?” Danto’ya göre bunun nedeni belirli bir sanat kuramının olmasıdır. Sanat dünyası, belirli nesnelerin birer sanat yapıtı olmasını sağlamaktadır.
Bir sanat tanımının başarısız olmasının sebepleri nelerdir?
Bir sanat tanımının başarısız olmasının sebepleri şöyle sıralanabilir: • Tüm sanat yapıtlarının sahip olmadığı bir özelliği sıralamak, • Yalnızca sanat yapıtlarıyla sınırlandırılamayacak bir özellikler kümesi tanımlamak.
Öykünmecilik nasıl bir kuramdır?
Öykünmecilik ya da taklitçilik Platon’la başlamış ve 18. yüzyıla kadar da önemini korumuş bir kuramdır. Bu kurama göre sanat yaşamı yansıtır. Aynı zamanda nesnelerin temsil edilmeleri anlayışına da dayanmaktadır. Öykünmeci kurama göre sanat doğayı taklit etmektedir. Ancak kimi durumlarda doğanın da sanatı taklit ettiği iddia edilebilir.
Öykünmecilik kuramı başka hangi şekillerde anılmaktadır?
Öykünmecilik kuramı aşağıdaki şekillerde anılmaktadır: • Taklitçilik kuramı, • Mimetik sanat kuramı, • Yansıtmacı kuram, • Temsilci kuram.
18. yüzyılda taklit kuramlarının etkisini yitirmeye başlamasının sebepleri nelerdir?
18. yüzyılla birlikte taklit kuramları yavaş yavaş etkisini yitirmeye başlamış, sanatçının nesnelere öykünmek yerine yaratıcılığının önemli olduğu, sanat etkinliğinin özgün yapıtlar üretmek olduğu iddiaları ağırlık kazanmıştır. Danto’ya göre örneğin, Sokrates’in zamanında ve sonrasında sanatçılar taklit üretmekle haşır neşirken 19. yüzyılda fotoğrafçılığın icat edilmesiyle birlikte öykünmeci kuramın yetersizliği de anlaşılmıştır (2005: 27). 18. yüzyılda romantik akımın ortaya çıkışı da sanat anlayışının değişmeye başlamasında önemli bir rol oynamıştır. Nitekim romantisizm, aydınlanma çağının aristokrat değerlerine karşı çıkmış, sanayi devriminin karşısında da güç kazanmıştır. İşte bu türden karşıt hareketler ve icatlar felsefi düşüncede de farklı sanat kuramlarının oluşmasının yolunu açmıştır.
Tasarlama sürecinin aşamaları nelerdir?
Tasarlama sürecinin aşamaları şöyle sıralanabilir: • Zihinde tasarladıktan sonra oluşturma, • Oluştururken tasarlama.
Aynı zamanda bir izleyici de olan sanatçı, bu bağlamda ne yapmak zorundadır?
Bir sanatçı içinde bulunduğu çağda yaratılan yapıtları, savunulan görüşleri takip etmek zorundadır. Başka bir deyişle sanatçı kendisini her şeyden soyutlayarak kendi köşesine çekilerek sanatçı olamaz. Sanatçı ancak bir sanat dünyası içerisinde sanatçıdır.
Sanat dünyasının sanatçı ve yapıt üzerinde nasıl etkileri vardır?
Sanatçı ancak bir sanat dünyası içerisinde sanatçıdır. Bu anlamda da geçmişte sanat eseri olarak kabul edilmemiş bir eser çağımızda kabul edilebilir ya da bugün eleştirmenlerce benimsenmiş bir yapıt sonraki dönemlerde oynadığı merkezcil rolü kaybedebilir. Yapıtlar yaratıcıları ölse ve izleyicileri de sürekli değişse bile bir şekilde var olmaya devam ederler ancak kendilerine verilen değer değişebilir. Bu anlamda sanat dünyasının merkezcil bir rol oynadığını söyleyebiliriz. Bu durum sanatın değişken yapısını da ortaya koymaktadır. “Sanat” kavramı değişken içeriği nedeniyle pek çok farklı şekillerde tanımlanabilmektedir.
Bir sanat eseri için izleyici gerekli midir?
İlk söylenmesi gereken şey yapıtın mutlaka bir izleyici gerektirdiğidir. Sanatçının “kimseye göstermeyeceğim” niyetiyle yaratmaya girişebileceği olası yapıt bile örtük olarak bir izleyiciyi varsayar. Yapıtın ortaya çıkması için sanatçının varlığı ve etkinliği ne kadar gerekliyse yapıtın yaşam bulması, değerlendirilmesi ve yorumlanması için izleyicinin varlığı ve etkinliği de o kadar gereklidir. Sanat eseri, Townsend’in ifadesiyle, “görülmek için kendini sunan bir nesnedir.” Bir doğa manzarası potansiyel olarak estetik niteliklere sahip olabilir ancak bu manzaranın estetik bir nesne olması için bakan birinin olması gerekir. Yani estetik, “insanların nesnelere tepki verme biçimiyle ilgilidir”. Başka bir deyişle, sanat yapıtı ancak izleyicilerin vereceği tepkilerle “sanat yapıtı”na dönüşebilir
İstenççlik (İradecilik) nasıl bir kuramdır?
İradecilik ya da istenççiliği diğer kuramlardan ayıran en önemli yön sanatın basit bir şekilde tanımlanamayacağının savunulmasıdır. Basit sanat tanımları sanat için geçerli oldukları gibi sanat olmayan şeyler için de geçerli olabilirler. Bu nedenle önemli olan sanatın karmaşık özelliklerini ortaya koyabilmektir.
Yaratıcılığın başlıca aşamaları nelerdir?
Yaratıcılığın başlıca aşamaları şöyle sıralanabilir: • Etkilenme, • Tasarlama, • Tamamlama.
Duyguculara göre bir eseri sanat eseri kılan koşullar nelerdir?
Duyguculara göre bir eseri sanat eseri kılan koşullar şöyle sıralanabilir: • İzleyicisine bir takım duyguları deneyimlemesine neden oluyorsa, • Yaratıcısı tarafından tam da bunun için amaçlandıysa, • Yaratıcısı ortaya çıkan duyguları kendisi de yaşadıysa.
Yapıtın ortaya çıkması ve sergilenmesi sürecinde, sanatçı, yapıt ve izleyici arasında nasıl bir ilişki vardır?
Tamamlama aşamasıyla yapıt izleyici karşısına çıkmaya hazır nesneye dönüşür ve izleyicinin sanat yapıtıyla olan ilişkisi başlar. Yapıtın ortaya çıkması için sanatçının varlığı gerekliyken yapıtın yaşam bulması, değerlendirilmesi ve yorumlanması için de izleyici gereklidir.
Sanat eleştirmenleri kimlere denir?
Eleştirmenler de izleyici kitlesinin bir parçasıdırlar. Hatta kimi zaman sıradan bir izleyicinin de bir eleştirmen gibi davrandığını söyleyebiliriz. Yine de bir eleştirmen izleyiciyle sıradan bir izleyici arasındaki temel fark eleştirmenin sanat yapıtını işi olarak değerlendirmesidir. Eleştirmen, bir sanat yapıtı hakkında yazıp çizen ve konuşan kişiye denir. Eleştirme, yapıtın iyi ya da kötü olduğunun ötesinde bir şeyler söylemeyi gerektirir.
Küratör nedir?
Küratör, sergi düzenleyicisi ya da sanat yönetmenliği olarak ifade edilebilir.
Yunancadan kabul edildiği biçimiyle mimetik sanat olarak bilinen sanat kuramı nedir?
Ele alabileceğimiz en eski ve uzun süre etkili olmuş kuram öykünmecilik/taklitçilik ya da Yunancadan kabul edildiği biçimiyle mimetik sanat kuramıdır.
Öykünmecilik/taklitçilik kuramı hangi düşünür ile başlamıştır?
Bu kuram Platon’la birlikte başlamış ve on sekizinci yüzyıla kadar da önemini korumuştur.
Sanatı “anlamlı biçim” olarak tanımlayan görüş nedir?
Biçimci görüş sanatı “anlamlı biçim” olarak tanımlar.
Duygucu görüşün en önemli temsilcisi kimdir?
Duygucu görüşün en önemli temsilcisi on dokuzuncu yüzyıl Rus yazar ve düşünürlerinden Leo Tolstoy’dur.
Croce hangi sanat görüşü içinde yer alan bir düşünürdür?
Croce, sezgici görüş içinde yer almaktadır.
Dewitt Parker'a göre yalnızca sanatın sahip olduğu özellikler nelerdir?
Parker’a göre sanat üç şeydir: 1) Dilek ve arzuların cisimleşmesi 2) sanatın kamusallığını ortaya koyan dil 3) hayal gücüyle dili birleştiren uyum. Parker’a göre bu üç özellik yalnızca sanatın sahip olduğu özelliklerdir.
Bir sanat tanımının başarısız olmasının nedenleri nelerdir?
Bir sanat tanımının başarısız olmasının iki nedeni vardır:
1) Tüm sanat yapıtlarının sahip olmadığı bir özelliği sıralayarak,
2) Yalnızca sanat yapıtlarıyla sınırlandırılamayacak bir özellikler kümesi tanımlayarak.
Morris Weitz'in sanatın yanlış anlaşılmasıyla ilgili olarak yaptığı saptamalar nelerdir?
Morris Weitz'in sanatın yanlış anlaşılmasıyla ilgili olarak üç saptama yapmıştır:
1) Sanatı tanımlayabilmek için kuram öne süremeyiz çünkü sanat zaten tanımlanamaz.
2) Zorunlu ve yeterli koşulları öne süremeyiz çünkü sanatın zorunlu ve yeterli koşulları yoktur.
3) Sanat kavramını kapalı bir kavram olarak değerlendiremeyiz çünkü sanat açık bir kavramdır.
Aile benzerliği kavramı nedir?
Aile benzerliği kavramı birbirine hepsinde ortak olan tek bir özellikle değil örtüşen benzerlikler dizisiyle bağlanabilen şeyler için kullanılan bir kavramdır. Wittgenstein bu kavramı açıklamak için “oyun” kavramını kullanır. Buna göre top oyunları, kart oyunları, olimpiyat oyunları, tahta üzerinde oynanan oyunlar gibi pek çok farklı oyun vardır ve bu oyunların hiçbiri ortak tek bir özelliğe sahip değildir. Hepsi de örtüşen benzerliklerle
birbirine bağlıdır. Kimi oyunlar eğlendirir, kimilerinde kazanma ya da kaybetme yoktur vb.
1968 tarihli "Bir Sanat Yapıtını Tanımlama Meselesi" isimli makale kime aittir?
1968 tarihli "Bir Sanat Yapıtını Tanımlama Meselesi" isimli makale, Amerikalı sanatçı ve estetikçi Paul Ziff (1920-2003)'e aittir.
Weitz ile Ziff’in ortak görüşü olan ve “yeni sanat anlayışı” olarak adlandırılabilecek olan görüşün temeli nedir?
Bu görüşe göre “insan yapımı olma” (insan eliyle yapılmış olma) özelliği de dâhil olmak üzere sanat yapıtı sınıfına giren üyelerin hiç bir ortak özelliği bulunmamaktadır.
Sanatın özünün bağıntısal olduğunu savunan felsefecilerin başında kimler gelmektedir?
Sanatın özünün bağıntısal olduğunu savunan felsefecilerin başında Arthur Danto (1924-), George Dickie (1926-) ve Jerrold Levinson (1948-) gelmektedir.
“Kurumsal sanat kuramı” anlayışını ortaya atan kişi kimdir?
George Dickie, Arthur Danto’nun görüşünü belirli yönden geliştirerek “kurumsal sanat kuramı” anlayışını ortaya atmıştır.
“Kurumsal sanat kuramı” anlayışının temeli nedir?
Bu anlayışa göre bir şeyi sanat eseri yapan o şeyin nasıl göründüğü, duyulduğu vs. ya da hangi malzemeden yapıldığı gibi içsel özellikleri değil bu şeyin bir kurumla nasıl ilintili olduğudur. Buna göre “sanat” denen kurum olmadan sanat eserlerinden söz edilemez.
Enstalasyon nedir?
Yerleştirme (Enstalasyon), belli bir mekânı kurgulamaya; anlam ve algı düzleminde birbirleri ve içinde bulundukları mekânla ilişkili nesnelerin bir arada sergilenmesine dayanan sanat tarzı. Bu tarz sanat eserleri, belli bir yer için tasarlanır, orada sergilenir ve sergilendikten sonra sökülür.
Resimleri sonradan "hareket resmi" adını alan sanatçı kimdir?
Jackson Pollock, boya karıştırma, fırça kullanma gibi geleneksel teknikleri bir kenara koymuştur. Yere çok büyük boyutlarda tuval bezler sererek bu bezlerin üzerinde hareket ederek boya dökmüş, damlatmış, fırlatmıştır. Bu nedenle de kullandığı bu teknikle yaptığı resimler sonradan hareket resmi adını almıştır.
Soyut dışavurumculuk nedir?
Soyut dışavurumculuk (soyut ekspresyonizm) 1940’ların ortalarında New York’ta ortaya çıkan, ressamların gerçek nesnelerin temsiline yer vermeden kendilerini sadece renk ve şekillerle ifade ettikleri bir tür soyut sanattır. İlk Amerikan sanat akımı olarak kabul edilip sanat dünyasının merkezinin Paris’ten New York’a kaymasında etkili olmuştur.
Sanat eleştirmenleri ne tür yargılarda bulunurlar?
Burada bizi ilgilendiren yapıtlar hakkındaki olgusal önermeler değil eleştirel önermelerdir. “Şu resimdeki gökyüzü mavidir” önermesi her ne kadar bir sanat yapıtıyla ilgili olsa da olgusal bir önermedir. Eleştirel önermeler, “Öykücü güvenilir değildir” ya da “Mona Lisa’nın gülümsemesi gizemlidir” gibi önermelerdir. Bu tür önermeler söz konusu olduğunda genel yargılar gibi doğru ya da yanlış olmaları beklenmez. Doğru da olsalar yanlış da olsalar eleştirel önermelerde önemli olan bu önermelerin “yapıta uygunluğu ya da yararıdır.” (Townsend 2002: 241-242).
Eleştirinin sağladığı yararlar nelerdir?
Eleştiri sayesinde belirli bir kültür oluşur. Eleştirmenler ne hakkında konuşulacağını ve yazılacağını seçerler. Bu seçimleri doğrultusunda da kimi yapıtlar onaylanır (öne çıkar) kimileriyse ikincil konuma düşer (geride kalır). Kültür de bu şekilde oluşur. Örneğin, “Yeni-klasik İngiliz Yazını” ya da “New York Sanatı” eleştirmenler tarafından belirlenen özel kategorilerdir. (Townsend 2002: 234).
-
AÖF Sınavları İçin Ders Çalışma Taktikleri Nelerdir?
date_range 9 Gün önce comment 11 visibility 18063
-
2024-2025 Öğretim Yılı Güz Dönemi Kayıt Yenileme Duyurusu
date_range 7 Ekim 2024 Pazartesi comment 1 visibility 1177
-
2024-2025 YKS Ek Yerleştirme İle Yerleşen Adayların Çevrimiçi (Online) Başvuru ve Kayıt Duyurusu
date_range 24 Eylül 2024 Salı comment 1 visibility 627
-
Çıkmış Soruları Gönder Para Kazan!
date_range 10 Eylül 2024 Salı comment 5 visibility 2754
-
2023-2024 Öğretim Yılı Yaz Okulu Sınavı Sonuçları Açıklandı!
date_range 27 Ağustos 2024 Salı comment 0 visibility 916
-
Başarı notu nedir, nasıl hesaplanıyor? Görüntüleme : 25583
-
Bütünleme sınavı neden yapılmamaktadır? Görüntüleme : 14511
-
Akademik durum neyi ifade ediyor? Görüntüleme : 12516
-
Harf notlarının anlamları nedir? Görüntüleme : 12506
-
Akademik yetersizlik uyarısı ne anlama gelmektedir? Görüntüleme : 10431