Türkiye´de Felsefenin Gelişimi 1 Dersi 2. Ünite Sorularla Öğrenelim
Ahmet Mithat Efendi-Filibeli Ahmet Hilmi-Ziya Gökalp-Hilmi Ziya Ülken
Gökalp’e göre Türkiye’de az sayıda filozof yetişmesinin sebebi nedir?
Az sayıda filozof yetişmesinin nedeni, Türklerin spekülatif düşünceye istidatsızlıkları değil, doğa bilimleri ve iktisadi refahta gerekli seviyeye ulaşamamalarıdır. Ayrıca Türkler yüksek felsefe bakımından geri kalmış olup, halk felsefesi açısından bütün milletlerden üstündürler (Gökalp 1999, 186).
Gökalp, Felsefeye Doğru adlı yazısında filozofu nasıl tanımlamıştır?
Gökalp, Felsefeye Doğru adlı yazısında filozofu, aklıyla kalbini telife çalışan, müspet ilimlerle kıymet duyguları arasındaki ihtilafı daimi bir sulh ve ahenk haline getirmeyi gaye ittihaz eden kimse şeklinde tanımlanmıştır (Gökalp 1982/6, 33).
Türkçe karşılığı muakale olan spekülasyon nasıl bir düşünüştür?
Felsefe, maddi ihtiyaçların zorlamadığı ve mecbur etmediği, menfaatsiz, garazsız, karşılıksız bir düşünüştür. Bu nevi düşünüşe spekülasyon adı verilir. Muakale (spekülasyon) düşünmek için düşünmektir.
Hilmi Ziya Ülken’in felsefe ile yaptığı yayınlar hangileridir?
Aşk Ahlakı, Türk Tefekkürü Tarihi, İnsani Vatanseverlik, İslam Düşüncesi, Felsefeye Giriş I, Felsefeye Giriş II, Bilgi ve Değer, Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi, İslam Felsefesi Kaynakları ve Felsefesi, Varlık ve Oluş, İlim Felsefesi, Genel Felsefe Dersleri.
Ziya Gökalp felsefede Türklüğün olabileceği yargısına nasıl varmıştır?
Felsefenin kıymeti, bir taraftan, müspet ilimlerle ahenkli olmasının derecesiyle, diğer cihetten, ruhlara büyük ümitler, vecidler, teselliler ve saadetler vermesiyle ölçülür. Demek ki felsefenin bir sahası nesnel, diğer sahası özneldir. Buna göre felsefe, ilim gibi, milletlerarası olmaya mecbur değildir; milli de olabilir. Bundan dolayıdır ki her milletin kendisine göre bir felsefesi vardır. Yine bundan dolayıdır ki, ahlakta, estetikte, ekonomide olduğu gibi, felsefede de Türkçülük olabilir (Gökalp 1999,185-186).
Ülken hangi konularda yayın yapmıştır?
Ülken, ağırlıklı olarak, sosyoloji, felsefe ve İslam felsefesi konularında yayın yapmıştır.
Ziya Gökalp’ın Eski Türklerde Felsefe adlı yazısının içeriği nedir?
Ziya Gökalp, Eski Türklerde Felsefe adlı yazısında, eski Türklerde dinden ayrı bir felsefenin olmadığını, din ile felsefenin aynı şey olduklarını belirtmiştir. Eski Türk felsefesini tetkik etmekle, eski dini tetkik etmiş olacağını bildirmiş, bu başlık altında eski Türk dinini anlatmıştır (Gökalp 1982/ 66, 277).
Felsefe hangi iki durum dışında tamamen hürdür?
İlmin kabul etmediği hükümleri felsefe kabul edemez. İlmin ispat ettiği hükümleri felsefe ortadan kaldıramaz. Felsefe bu iki kayıt dışında tamamen hürdür (Gökalp 1999, 185).
Ahmet Mithat Efendi felsefe dışında neler ile ilgilenmiştir?
Ahmet Mithat Efendi felsefe dışında edebiyat, bilim, iktisat tarih, din gibi dallarla ilgilenmiştir.
Ahmet Mithat Efendi’nin felsefe ile ilgili yazılarına örnekler verin.
Felsefe ve Feylosoflar, Felsefenin Sergüzeşt-i Ahvali, Hürriyetin Mahiyeti, Duvardan Bir Sada, insan, Schopenhauer’ın Yeni Hikmeti (1887), Nevm ve Halat-ı Nevm (Uyku ve Haller), Voltaire Yirmi Yaşında ya da ilk Aşkı (1885), Ekonomi Politik (1879), Düğümlerin Çözümü (Hallu’l-Ukad) (1890), Paris’te otuz Bin Budist (1890), Ben Neyim? Materyalist Hikmete Müdafaa (1891).
Ziya Gökalp’ın ahlak sınıflandırması nasıldır?
Vatani ahlak, mesleki ahlak, aile ahlakı, cinsi ahlak, medeni ahlak, milletlerarası ahlak (Gökalp 1999,152).
Ahmet Mithat Efendi felsefeyi ne üzerinden tanımlar?
Felsefeyi hikmet üzerinden tanımlar.
Ahmet Mithat Efendi’ye göre zanni ilimlerden faydalanmak için, ilk önce neyi incelemek gereklidir?
O ilmin içerdiği zanların hangi memlekette ve ne zaman zanni ilimlerden faydalanmak için, ilk önce o ilmin içerdiği zanların hangi memlekette ve ne zaman ortaya çıktığı incelemek gerekir.
Ahmet Mithat Efendi’ye göre teknik nedir?
Ahmet Mithat Efendi’ye göre teknik, matematiğin ve müspet ilimlerin, insan ihtiyaçlarına cevap vermek üzere tabiata tatbikidir. Başka bir ifadeyle, insanın tabiat kuvvetlerinden faydalanması veya tabiatı kendisine ram etmesidir.
Filibeli Ahmet Hilmi’nin eserlerine örnekler veriniz.
Felsefenin İslam medeniyetinde Tarih-i İslam, Allah’ı İnkar Mümkün müdür? İlm-i Ahvali Kur’an, Hangi Felsefi Ekolü Kabul Etmeliyiz? Üss-i İslam, Huzur-i Akl-ü Fende Maddiyun Meslek-i Delaleti, Tasavvufi İslami ve Funun-ı Cedide ve Felsefe, Amak-ı Hayal, Türk Ruhu Nasıl Yapılır, Müslümanlar Dinleyiniz, Üç Feylosof, Ahval ür-Ruh, Yeni Akaid, Şeyh Bedrettin, Bektaşiler.
Filibeli Ahmet Hilmi’nin felsefeden ne anladığına dair görüşlerini ortaya koyduğu “Hangi Felsefi Ekolü Kabul Etmeliyiz?” başlıklı yazısında hangi sorun üzerinde durmuştur ve bu sorunun felsefe açısından ne gibi bir önemi vardır?
“Hangi Felsefi Ekolü Kabul Etmeliyiz?” başlıklı yazısında yöntem sorunu üzerinde durmuş ve yöntemin felsefe açısından ne kadar önemli olduğunu sergilemiştir. Filibeli’ye göre, hakikati örten hayallerin yırtılmasıyla, insan, dünyanın gerçekliğiyle yüzleşir. Bu yüzleşme hayal kurmaktan düşünme aşamasına geçişi sağlar (F. Ahmet Hilmi 1999, 3). Düşünme ile yöntem arasında bağlantı kuran Filibeli’ye göre medeni hayatta en çok lazım olan ve lüzumu zaruret derecesinde bulunan şey, düşünce ve uygulamada doğru bir yönteme uymaktır.
Filibeli’ye göre en iyi, en sağlam ve en bilimsel yöntem nedir?
En iyi, en sağlam ve en bilimsel yöntem tahlildir.
Felsefe sistemleri yalnız siyasi düşünce itibariyle değil, daha birçok tali düşünceler sebebiyle de birçok ekollere ayrıldığını savunan Ahmet Hilmi hangi ekollerin yaygın olduğunu belirtir?
En yaygın ekoller, Tenkitçilik (Crititicsime), İspatçılık (Positivisme), Tekamülcülük (evolution) olmakla birlikte, filozoflar arasında ruhçuluk (spiritualisme) ve maddecilik de yaygındır. (F. Ahmet Hilmi 1999, 18-19). Ayrıca Ernest Heackel’in Fertçilik (Monisme), Schopenhauer ve Hartmann’ın bilinç dışılıkçılığı etkinlerdir.
Filibeli’ye ekoller hakkında hangi görüşlerini savunmuştur?
Filibeli’ye göre ekoller eksiktir ve sistem halini almamışlardır, bununla birlikte içlerinde bazı hakikatleri barındırmaktadırlar. Ancak hepsinde de gerçekliği sabit olmamış, bazı teoriler ve hipotezler yer almaktadırlar. Bilimsel düşünce ölçü alınırsa, mevcut sistemlerin hiçbirin kabulüne imkan yoktur. Maddecilik, ispatlanamaz faraziyeler üzerine kurulduğundan, bilimsel düşünceye ve bilimin esaslarına aykırıdır. Ferdiyetçilik ve ispatçılık (pozitivizm) de benzer durumdadırlar (F. Ahmet Hilmi 1999, 19-20). Tenkitçilik, şüphecileri hatırlatacak kadar renksiz ya da değişkendir. Nihai bir düşünceye varmaktan kaçınmakta, tahrip ettiği his ve fikirler yerine bir şey önermemek, bu anlayışın ayırıcı özellikleri arasındadır. Tekamülcülük, pozitivizm ve tenkitçiliğin eksikliklerini gidermek için ileri sürülmüş, bilimselliğe yaklaşmakta, ancak dayandığı faraziyelerin ispatlanamaması, dogmatizme yaklaşması olumsuz özellikleri arasındadır. Ruhçuluk, önceleri bilimsel düşünceden uzak durmuştur, son zamanlarda dikkat çekici gelişmeler göstermiştir.
Ahmet Mithat Efendi Doğu ve Batı’da felsefe yani hikmet hakkında ileri sürülen tanımları sentezlendiğinde felsefeyi ve filozofu nasıl tanımlar?
Doğu ve Batı’da felsefe yani hikmet hakkında ileri sürülen tanımlar sentezlendiğinde, felsefe tanımının, “her şeyin, her hükmün doğrusu” olabileceği düşüncesine varmıştır hakim (filozof), her şeyin doğrusunu yapan insan olmak zorundadır.
Ahmet Mithat Efendi’ye göre tüm felsefi akımlar doğru kabul edilebilir mi?
Bunların hepsinin mantıken doğru olması imkansızdır. Ancak hepsinin yanlış olması mantıken mümkündür.
Ahmet Mithat Efendi’ye göre felsefe ve hikmet nedir?
Ahmet Mithat, felsefe ve hikmeti ayrı anlamlarda kullanmış, felsefeyi, Batılıların birbirlerini nakzetme esasına dayanan bir takım düşünceler sistemi olarak görmüş tür. Hikmet ise, varlığın, kainatın mahiyetini Kur’an hükümlerinin ışığı altında araştırma ve düşünme olarak ele almıştır.
Ahmet Mithat Efendi ilim ve fen arasındaki farkı nasıl açıklamıştır?
“Büyük Petro’nun dünyayı fethetmesini bilmek” ve “iki kere ikinin dört ettiğini bilmek”. İlki hakkında farklı görüşler ortaya atılabilir ancak ikinci önermenin başka türlü olması mümkün değildir. Bazı bilgilerin farklı olduğunu bilmek ile bir bilginin farklı olamayacağını bilmek önemli bir ayrımdır. İlkine “ilim” ve ikincisine “fen” dendiğinde, istenen ayrım gerçekleşmiş olur. Fen bilgilerinin başka türlüsü mümkün değildir.
Ahmet Mithat Efendi’ye göre matematiği diğer ilimlerden ayıran özellik nedir?
İlimler arasında hem haber verenin inancına, hem de işin aslına uygunluğuyla salt hakikat suretini almış olan şey, yalnız “matematik”tir ve matematik, sayılar ve boyutlardan söz eder (Ahmet Mithat Efendi 2005/2, 284). Matematik, müspet ilimdir. Onun özellikleri hiçbir ilim de yoktur.
Filibeli, felsefenin alanını ilimle karşılaştırmalı olarak incelediği “İslam Tarihi” adlı kitabında felsefe ve ilim arasında ne gibi farkları ortaya koymuştur?
Filibeli’ye göre ilim, bir şeyin nasıl olduğunu incelerken, niçin öyle olduğunu inceleme görevi de felsefeye aittir. ilim olayı bilmektedir ve ikinci derecedeki sebepleri de görebilir, ancak en büyük sebebi, gayeyi, hikmeti göremez ve “niçin” sorusuna cevap veremez (F. Ahmet Hilmi 2005, 40-41). insanoğlu bir olayın nasıl meydana geldiğin bilmekle yetinmez, her bilinmeyene karşı insan, derhal niçin sorusun sorar. Her akıl ve olayların farkında olan insan, dünyaya niçin geldiğini, nereye gideceğini, yaratıkların niçin varedildiğini sorar ve sormaya, yaratılış ve iç dünyası itibariyle kendini zorunlu hisseder (F. Ahmet Hilmi 2005, 41). Bilim, bir olayın şekilleri ve görüntülerinde kalır. Felsefe ise, içine ve sebeplerine iner. Birinci nasıl olduğunu, ikinci ise niçin öyle olduğunu anlatmaya çalışır. Niçin sorusu gayeyi içerdiğinden, felsefenin temeline gaye sorunu yerleştirilmiştir çerçevesinde en iyi nasıl yöneltilir soruları üzerinde durulmuştur.
Ahmet Mithat Efendi’ye göre Kozmografya ve astronomi, neden müspet ilimlerden değillerdir?
Müspet fenlerden olabilmek için, o fennin mutlak ve kesin hakikat şeklinde gerçekleşmesine bir ezeliyet,ebediyet bile farz olunabilir. Güneş dünya ilişkisinde olduğu gibi, ilimlerin sonuçları değişmektedir. Şimdi doğru olarak kabul edilenlerin sonradan değişmeyecekleri iddia edilemez.
Filibeli’ye göre hangi bilim dallarında hangi yöntemler kullanılmalıdır?
Her felsefenin hem hataları hem de gerçekleri içinde barındırdığını belirten Filibeli’ye göre, seçme konusunda, sanayi iktisat, idare vs. gibi işlere ait hususlarda bilim ve tecrübenin gösterdiği esasları kabul etmeli; felsefi ve ahlaki konularda ise her ekolün taşıdığı hakikatleri alma, ortaya çıkacak olan seçme ve ayıklama yöntemini tercih etmekten daha güvenli bir yol yoktur.
Gökalp’e göre kimler felsefeye yönelmelidir?
Kalp ile akıl arasında çatışma yaşayanlar, bundan kurtulmak için felsefeye yönelmelidirler (Gökalp 1982/6,33).
Ziya Gökalp’e göre ilimde Türkçülüğün olmayışının sebebi nedir?
İlim, nesnel ve müspet olduğu için milletlerarasıdır ve bundan dolayı ilimde Türkçülük olmaz.
Filibeli’ye göre din ve felsefe arasında nasıl bir ilişki vardır?
Filibeli, felsefeyi dinin yardımcı ve tamamlayıcısı olarak tanımlamıştır. Fakat, hiçbir zaman felsefe “din duygusunu” tatmin edemediği gibi, insanı da dinden uzaklaştıramaz. Kutsiyet ve nübüvvet, vahiy ve ilham fikirlerinden soyutlanmış düşünceler, ne kadar yüce olursa olsunlar, insanların vicdanının rehberi ve işlerinin düzenleyicisi olamamışlardır. Felsefe (hikmet), hiçbir zaman dinin yerini tutmamıştır. Tarihi kanunlara, ruhi hallere ve beşeri ihtiyaçlara dayanarak söyleyebiliriz ki, hiçbir zaman da tutamayacaktır.
Filibeli “İslam Tarihi” adlı kitabında ahlak konusu hakkında ne gibi düşünceleri yansıtmıştır, ahlakın önemini nasıl vurgulamıştır?
Ahmet Hilmi’ye göre ahlak da insanlık için en önemli unsurlar arasındadır. “Ahlak, yani ahlaki faziletler insanlık için çok gereklidir” önermesine dayalı olarak, ahlakın insanlık için öneminin açıklanması yapılmıştır. Ona göre, insanlık ahlak ile diğer varlıklardan ayrılmış ve seçkinleşmiştir. insanlık olarak tarif edilen sistem, ancak ahlak ile ayakta kalabilmektedir. Eğer ahlak olmazsa, görevler de olmaz, görevler olmazsa, insanlığın hayvandan farkı kalmaz. Ahlakın toplum düzeni ve hukukla ilişkisi göz önünde bulundurulduğunda bu sonuçlara kolaylıkla varılmaktadır.
Filibeli’ye göre din ile bilim arasında bir çatışma var mıdır?
Filibeli’ye göre din ile bilim arasında bir çatışma yoktur. Bilim kendi alanında kaldığı sürece en büyük otoritedir. Alanının dışına çıktığında bütün otoritesini kaybetmektedir. Gerçek bilim insanları bunu bildiklerinden, bilimi felsefe ve din alanına sokmazlar.
Eğer bir felsefe ekolü, bilimsel kaide ve düsturlara düşmemek amacındaysa, bilime ait hangi genel ilkelere uyması gerekir?
1- Olayların ardışıklığından çıkarılan “zaruret ve kanun” düşünceleri, 2- Olayların analizi neticesinde ortaya çıkan “genel irtibat ve denge” fikirleri. 3- Varlıkların incelenmesinden elde edilmiş olan “maddenin birliği ve kuvvetin birliği” fikirleri. 4- Madde ve kuvvetin incelenmesinden anlaşılan “maddenin ve kudretin birliği” fikirleri. 5- Bilimsel incelemelerin sonucunda zaruri olarak meydana gelen “varlık” fikri.
Ziya Gökalp hangi dilleri bilmektedir ve Darülfünun’da hangi dersi yönetmiştir?
Genç yaşta Arapça, Fransızca ve Farsça öğrendi. Darülfünun’da Sosyoloji müderrisliğine getirildi.
Ziya Gökalp’ın önemli sayılan kitapları hangileridir?
Baskı sırasına göre onun önemli sayılan kitapları şunlardır: Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak; Türk Töresi; Türkçülüğün Esasları; Türk Medeniyeti Tarihi.
Ziya Gökalp’ın ölümünden sonra yayınlanan eseri hangisidir?
Türk Medeniyeti Tarihi (1925) ölümünden sonra basılmıştır.
Ziya Gökalp’ın Bugünkü Felsefe (1911) başlıklı yazısında ileri sürülen düşünce nedir?
Bugünkü Felsefe (1911) başlıklı yazısında, felsefenin bir zamanlar ilimlerin anası olduğu, müspet ilimlerin ortaya çıkmasıyla birlikte analık vazifesinden vazgeçip ilimlerin zabıtası haline geldiği ileri sürülmüştür. İlimlerin gelişmesi ve bağımsızlaşmalarına bağlı olarak, felsefe metafiziğe yönelmiştir. Metafizik, hem doğanın hem de insanın iç yüzüyle ilgilenirken, bilimler, dış görünüşlerle ilgilenmişlerdir. Ayrıca metafiziğin zihinsel süreçlerde nasıl gerçekleştiği üzerinde de durmuştur. Ona göre ilim, görünen varlıklar, metafizik ise gören ve görünen varlıklar üzerinde durmuştur (Gökalp 1982a/1, 1-4).
Ziya Gökalp felsefenin sürecini nasıl açıklamıştır?
Felsefe, ilkin ilimlerin birliği ve umumi mantık olarak görülmüş, sonra, felsefe metafizik sahasında dolaşan umumi bir estetik şeklini almıştır. Sonunda felsefe, kendi hususi malikanesine çekilmiş, içtimai hayatı idare eden, siyasi, hukuki, ahlakî değerlerin takdiri ve insanlığı yüceltecek yeni değerlerin kurulmasıyla meşgul olmaya başlamıştır. Ayrıca bugünkü felsefe, umumi bir ahlaktır (Gökalp 1982a/1, 6). Felsefe, “akıl”ın umumi kanunlarını, “hassasiyet”in hususi farklarını keşif ve tahlil ettikten sonra, bugün “irade”nin ulvi gayelerini taharri ediyor. Bugünkü felsefenin usulü “keşif ve tahlil” değil, “takdir ve ibda”dır (İbda, yaratma, meydana getirme) (Gökalp 1982a/1, 7).
Ziya Gökalp’ın akademik bağlamda felsefe görüşü nasıldır?
Ona göre, Allah nedir? Madde nedir? türünden sorular, asıl felsefe olan metafiziğin konularıdır ve bilimsel felsefe uğraşmaz. Bilimlerden gelen verilerin bir merkezde toplanmasından oluşan metafizik birçok meseleyi çözer ve çözemedikleri hakkında, çözülemez yargısına varır (Gökalp 2006, 473).
Gökalp, felsefenin bölümleri konusunda ne düşünür?
Ona göre, Allah nedir? Madde nedir? türünden sorular, asıl felsefe olan metafiziğin konularıdır ve bilimsel felsefe uğraşmaz. Bilimlerden gelen verilerin bir merkezde toplanmasından oluşan metafizik birçok meseleyi çözer ve çözemedikleri hakkında, çözülemez yargısına varır (Gökalp 2006, 473).
Değerler felsefesi nedir?
Felsefenin diğer kısmı, ahlak, estetik ihtiyaçlar ve psikolojik iştiyaklardan meydana gelir ve bilgi felsefesi onun tabiatını, kaynağını ve sonucunu arar, buna da değerler felsefesi adı verilir.
Gökalp’ın Felsefe Dersleri kitabının ana başlıkları nelerdir?
Felsefe Dersleri kitabının ana başlıkları, Ruhiyat, Lisan ve Sanat, Mantık, Ahlak, Metafiziktir.
Türkleşmek İslamlaşmak Muasırlaşmak adlı kitabında, felsefe ve filozof konusunu nasıl ele almıştır?
: Ona göre, fenler sanayiden doğar. Sanayi sevk ve idareyle uğraşır. Bizde fen tahsili bir vasıta değil, bir gayedir. Bizim fencilerimiz yalnızca fenden bahsederler ama tatbikat iktidarından yoksundurlar. O halde biz de hakiki manasıyla ne fen ne de mütefennin vardır. Fenler aliyattan doğduğu gibi, felsefe de usulden tevellüt eder (Gökalp 2007/2, 56).
Gökalp’e göre ilim ve amacı nedir?
Ziya Gökalp’e göre ilim, mazideki hadiselerden istidlalen, istikbaldeki vak’aları keşfeden bir meleke-i fazıladır (Gökalp 1976/1-7, 98). İlmin mefkuresi (amacı), bütün kanunları ihtiva edebilecek en yüksek bir kanunu keşfetmektir (Gökalp 2006, 7).
Ziya Gökalp’e göre ilmin konusu nedir?
Ona göre ilmin konusu, zekanın bilmek istediği şey, eşyanın hikmetleridir; sebepler ve kanunlardır.
Mefkure nedir?
Mefkure, Gökalp’ın geliştirdiği bir anlayıştır. Toplumsal bir gaye doğrultusunda birlikte hareket etmek, sorunların üstesinden gelmek temeline dayanmaktadır. Belirlenen gaye yönünde ilerlerken ortaya çıkan değerler ile kurumlar gibi kültürel ürünler kültürel yapıyı zenginleştirmektedir.
Gökalp’a göre devletin ölümsüz olma şartı nedir?
Gökalp’a göre devletin ölümsüz olma şartı diriltici ve yaratıcı bir mefkureye malik olmasıdır.
Ziya Gökalp’ın hangi görüşleri onun ahlakı en temel unsurlardan biri olarak gördüğünü ortaya koymaktadır?
Gökalp’a göre, insana normali gösteren ilim, orijinali gösteren deha olduğu gibi, ideali mefkureyi tanıtan da ahlaktır (Gökalp 1982/4, 17). Ailenin esası olan velayeti hassa ile devletin temeli olan velayeti amme kuvvetlerini ahlaktan alırlar (Gökalp 1982/4, 18).
Ziya Gökalp’e göre hangi medeniyetler hangi alanlarda en yükseğe çıkmışlardır?
Eski Yunanlılar estetikte, Romalılar hukukta, Yahudilerle Araplar dinde, Fransızlar edebiyatta, Anglosaksonlar iktisatta, Almanlar musiki ile felsefede en yüksek noktaya çıkmışlardır. Türkler ise, ahlak alanında birinciliği kazanmışlardır (Gökalp 1999, 151).
Ziya Gökalp’ın hangi özellikleri onun 20. Yüzyılın önemli düşünürü olduğunu ve felsefenin Türkiye’de gelişimine katkıda bulunduğunu gösterir?
Uğraştığı konuların çeşitliliği, terimleri tanımlayarak yeniden anlamlandırması, gerektiği yerlerde yeni terimler üretmesi, konular arasında ilişkiler kurması, tarihsel verileri teorik olarak dönüştürmesi, uğraştığı sorunlarda eleştirel bir tutum izlemeye çalışması, konularla ilgili karşılaştırmalar yapması, bilim, tarih, sosyoloji, felsefe gibi alanlardan elde ettiği teorik yaklaşımları sorunların çözümünde kullanması, sosyolojinin Türkiye’de kuruluşunun gerçekleştirmesi, toplumsal sorunları omuzlaması onun katkısını gösterir.
Felsefe ve ilimin bağını Ülken nasıl açıklamıştır?
Üken’e göre, insan kendisi ve alemin ötesi hakkında düşünmeye başlayalı beri felsefe vardır. Bu düşüncenin varlık derecelerinden her birinde ayrı metot ve ölçülerle derinleşmesi, pratik ihtiyaçlarımıza kadar inmesi ilimleri doğurduğu için, felsefe ve ilimler birbirlerinin gelişmesine karşılıklı yardım etmişlerdir (Ülken 2008,IX).
Ülken ilk felsefeye nasıl bakar?
Ülken’e göre felsefenin konusu, her şeyden önce ilk felsefedir. İlk felsefe, ilimler ve doktrinlerde ortaktır. ilimlerin teorilerinde de bazı fikir ayrılıkları doğarken ilk felsefede doğamaz. Çünkü düşünmek ve ortak metotlara göre ilimleri kurmak mümkün olmazdı. İlk felsefe düşünce tarihi boyunca insan aklının temeli olmuştur (Ülken 1968, 19-20) .
Ülken’e göre Mantıki düşüncenin eleştirdiği ve taradığı konular kaç türdür ve bunlar nelerdir?
Mantıki düşüncenin eleştirdiği ve taradığı konular üç türlüdür: 1- Varlık üzerine düşünmek, varlık felsefesi 2- Bir varlık nevi olarak bilgi üzerine düşünmek, bilgi felsefesi. 3- Değerler üzerine düşünmek (Ülken 1968, 53-54).
Ülken’in felsefeye bakışının nasıl olduğu söylenebilir?
Felsefenin çeşitli sorunlarını tartışan Ülken, felsefeyi, bir hikmet, varlık, bilgi, ilk ilkeler, yöntem gibi temel değerleri kendine barındıran bir düşünme tarzı olarak gördüğü söylenebilir.
Ahmet Mithat Efendinin felsefe ile ilgili yazıları nelerdir?
Felsefeyle ilgili yazIlarI: Felsefe ve Feylosoflar, Felsefenin Sergüzeşt-i Ahvali, Hürriyetin Mahiyeti, Duvardan Bir Sada, İnsan, Schopenhauer’ın Yeni Hikmeti
(1887), Nevm ve Halat-ı Nevm (Uyku ve Haller), Voltaire Yirmi Yaşında ya da İlk Aşkı (1885), Ekonomi Politik (1879), bilimlerin tanıtılmasıyla ilgili Düğümlerin Çözümü (Hallu’l-Ukad) (1890), Paris’te otuz Bin Budist (1890), Ben Neyim? Materyalist Hikmete Müdafaa (1891),
Ahmet Mithat Efendi'ye göre felsefe nedir?
Ahmet Mithat Efendi’ye göre felsefe, yani hikmet, insan zihninin bir çeşit pusulasıdır ki, hangi konu ve meselede olursa olsun insanın ortaya koyacağı en doğru hüküm, felsefenin kılavuzluğuyla gerçekleşecektir.
Filibeli Ahmet İlmi'nin eserleri nelerdir?
Eserleri: Tarih-i islam, Allah’I inkar Mümkün müdür? İlm-i Ahvali Kur’an, Hangi Felsefi Ekolü Kabul Etmeliyiz? Üss-i İslam, Huzur-i Akl ü Fende Maddiyun Meslek-i Delaleti, Tasavvuf-i İslami ve Funun-ı Cedide ve Felsefe, Amak-ı Hayal, Türk Ruhu Nasıl Yapılır, Müslümanlar Dinleyiniz, Üç Feylosof, Ahval ür-Ruh, Yeni Akaid, Şeyh Bedrettin, Bektaşiler.
Filbeli Ahmet Hilmi hangi eserinde felsefeden ne anladığına ilişkin görüşlerini ortaya koymuştur?
Filibeli Ahmet Hilmi, Hangi Felsefe Ekolünü Seçmeliyiz? (1913) adlı yazısında felsefeden ne anladığına ilişkin görüşler ortaya koymuştur.
Ahmet Mithat Efendi bilim sınıflamasını neye göre yapmıştır?
Ahmet Mithat Efendi bilim sınıflamasını elde edilen bilgilerin güvenirliklerine göre yapmıştır.
Filibeli Ahmet Hilmi felsefeyi hangi temele oturtmaktadır?
Filibeli Ahmet Hilmi felsefeyi toplumsal sorunları çözmek temeline oturtmaktadır.
Filibeli’ Ahmet Hilmi'ye göre yöntem sorunu neden önemlidir?
Yöntem, her türlü bilginin güvenilirliğini sağladığından önemlidir.
Filibeli Ahmet Hilmi'nin bilim ve felsefe hakkındaki görüşleri nelerdir?
Filibeli’ye göre bilim, bir şeyin nasıl olduğunu incelerken, niçin öyle olduğunu inceleme görevi de felsefeye aittir. İlim olayı bilmektedir ve ikinci derecedeki sebepleri de görebilir, ancak en büyük sebebi, gayeyi, hikmeti göremez ve “niçin” sorusuna cevap veremez. Bu felsefenin işidir. Filibeli’ye göre bilim, olayın şekilleri ve görüntülerinde kalırken, felsefe, olayın içine ve sebeplerine iner.
Ahmet Mithat Efendi Bilimi nasıl sınıflamıştır?
Bilimleri kesin ve zanni olarak ikiye ayırmıştır. Matematik ve fizik kesin bilimler öbeğinde yer alırken, felsefe ile kültür bilimleri zanni alana dahildirler.
Ziya Gökalp eserlerini hangi amaçla yazmıştır?
Yaşadığı şartların bir sonucu olarak bütün eserlerini, çöküş halinde olan bir toplumun eski değer sistemleriyle yeni değer sistemlerini sentezleyerek nasıl ayağa kalkacağı sorununu temellendirmek için yazmıştır.
Ziya Gökalp eserlerinde hangi konuları ele almıştır?
Makalelerinde hemen hemen her konuya değinmiştir. Ancak asıl konuları toplumun kurtuluşunu sağlayacak değerler, kurumlar ve düşünceler üzerinde olmuştur.
Ziya Gökalp'in önemli sayılan kitapları nelerdir?
Ziya Gökalp'in önemli sayılan kitapları şunlardır: Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak; Türk Töresi; Türkçülüğün Esasları; Türk Medeniyeti Tarihi'dir.
Ziya Gökalp'in Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak adlı eserinin özellikleri nelerdir?
Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak (1918) adlı kitap, 1912-1913 yıllarında Türk Yurdu dergisinde yayınlanan makalelerden oluşmuştur. Kitabın temel konusu başlıkta geçen unsurların tarihsel olarak nasıl ortaya çıktıkları ve ne türden anlamlar yüklenildiğinin tartışılmasıdır. Adı geçen kitap şu bölümlerden oluşmaktadır: Üç Cereyan, Lisan, Anane ve Kaide, Hars Zümresi Medeniyet Zümresi, Türklüğün Başına Gelenler, Terbiye, Mefkure, Türk Milleti ve Turan, Millet ve Vatan, Milliyet Mefkuresi, Milliyet ve İslamiyet. Bölüm başlıklarından da anlaşıldığı gibi, varoluş sorunu yaşayan toplumun yeniden biçimlendirilmesi için değer sistemlerinin tarihsel ve teorik tartışmaları yapılmaktadır.
Ziya Gökalp'in Türkçülüğün Esasları adlı eserinin özellikleri nelerdir?
Türkçülüğün Esasları (1923) adlı kitap, Ziya Gökalp’ın temel kitabı sayılabilir. Çeşitli konulardaki düşüncelerini Türkçülük çerçevesinde sistemleştirmiştir. Kitabın bölüm başlıkları işlenen konuları ortaya koymaktadır. Türkçülük tarihi, Türkçülüğün tanımı, Turancılık, hars ve medeniyet, maddecilik, mefkurecilik, milli vicdan, dil, sanat, ahlak, hukuk, din, iktisat, siyaset ve felsefe gibi başlıklar Türkçülük çerçevesinde bütünlüklü bir yapı olarak ortaya konmuştur.
Türkçülük kavramını açıklayınız.
Türkçülük 19.yüzyıl sonrasında Osmanlı Devleti’nin yıkılışını önlemek için geliştirilen, İslamcılık, Batıcılık gibi siyasal öğretilerden biridir.
Türkçülüğün en önemli temsilcisi olan Ziya Gökalp’in amacı, Türklerin gelifltirdiği değer ve kurumlar ile Batıda oluşmuş modern değer ve kurumların sentezleyerek geliştirilecek modelle ülkeyi kurtarmak ve İngiltere, Almanya gibi devletler gibi her alanda güçlü bir yapıya ulaşmaktır.
Ziya Gökalp'in mefkure anlayışı nedir?
Mefkure, Gökalp’in geliştirdiği bir anlayıştır. Toplumsal bir gaye doğrultusunda birlikte hareket etmek, sorunların üstesinden gelmek temeline dayanmaktadır. Belirlenen gaye yönünde ilerlerken ortaya çıkan değerler ile kurumlar gibi kültürel ürünler kültürel yapıyı zenginleştirmektedir.
Ziya Gökalp'in ahlak hakkındaki görüşleri nelerdir?
Ahlak: Gökalp’a göre, insana normali gösteren ilim, orijinali gösteren deha olduğu gibi, ideali mefkureyi tanıtan da ahlaktır Ailenin esası olan velayeti hassa ile devletin temeli olan velayeti amme kuvvetlerini ahlaktan alırlar Bu görüşler, onun ahlakı en temel unsurlardan biri olarak gördüğünü ortaya koymaktadır.
Hilmi Ziya Ülken hangi konularda yayın yapmıştır?
Türkiye’de en çok yayın yapan akademisyenlerden biri olan Ülken, ağırlıklı olarak, sosyoloji, felsefe ve İslam felsefesi konularında yayın yapmıştır.
Hilmi Ziya Ülkenin Felsefe alanındaki eserleri nelerdir?
Aşk Ahlakı: (1931) adlı kitap, ahlak sorunlarını çeşitli yönleriyle ele almaktadır.Bu bağlamda, metafizik ahlak, formalist ahlak, epistemolojik ahlak, normatif ahlak, kişilik, değer ve hüküm konuları incelenmiştir.
Türk Tefekkürü Tarihi (1933-1934) alanında yazılan ilk kitaplardan biri kabul edilmektedir. Hilmi Ziya Ülken’in Türk Tefekkürü Tarihi (1933-1934) adlı çalışması, düşünce tarihi başlığıyla yayınlanan nadir kitaplardan biri olduğu gibi, belki de ilk ve tek kitaptır. Ülken, Türk Tarih Cemiyeti tarafından Türk Hikmet ve Türk Mistisizmi’ni yazmakla görevlendirilmiş ve bu çalışma ortaya çıkmıştır. Ayrıca Türk Tefekkür tarihini yazmasını iki nedeni olduğunu bildirmiştir: 1-Liselerde Türk Edebiyatı dersi yanında Türk düşünürlerini tanıtan bir çalışma yapmanın gerekli olduğu düşüncesi. 2-Türk tarihinde, garp mütefekkirleriyle kıyas edilebilecek orijinal büyük bir filozof yoktur ve filozof ismiyle tanınanların da tercüman ve şerhçidirler. Bununla birlikte felsefe dışındaki birçok konuda çok daha orijinal ve kıymetli fikir hareketlerinin olması, sistemli tefekkür cereyanları yerine -alelumum-tefekkürün tarihini vücuda getirmeye sevk etmiştir. Çalışmasını bir deneme olarak tanımlamıştır.
İnsani Vatanseverlik (1936) adlı çalışma, ahlak temelli bir içeriğe sahiptir. İnsani vatanseverlik, karşılıklı etki teorisi, şahsiyetçilik, vatan ve demokrasi, tarihte büyük insanlar başlıklı bölümlerden oluşmuştur.
İslam Düşüncesi (1946) adlı kitabın alt başlığı Türk Düşüncesi Tarihi Araştırmalarına Giriş olarak belirtilmiştir. Alt başlık çalışmalarının yönünü göstermesi açısından önemlidir. Söz konusu kitap esas olarak İslam düşüncesinin temel değerlerini konu edinmiştir. Kitap, İslam dininin temelleri, kelam, Allah meselesi, fıkıh, rafizi doktrinler, tasavvuf, felsefe, Endülüs mektebi, İşraki mektebi, müstakil filozoflar, kati ilimler (matematik, fizik), Tıp ve tabii ilimler gibi bölüm başlıklarını içermektedir.
Felsefeye Giriş I (1957) adlı kitap, felsefeyi ve felsefenin temel sorunlarını tanıtmaya yöneliktir. Kitap, düşünce ve hakikat, felsefi düşüncenin türleri, felsefenin konusu, felsefe konusunda ilk araştırmalar, mantık problemleri, matematik ilimler, fizik ilimler, biyolojik ilimler bölümlerinden oluşmaktadır.
Felsefeye Giriş II (1958) adlı kitap, Felsefeye Giriş I’in devamıdır. İnsan ilimleri, tarih, içtimai ilimler ve sosyoloji, psikoloji ve ruhi ilimler, tabiat, makine ve gayelilik, insan ve çevresi, sanat, ahlak, din gibi bölümlerden oluşmuştur.
Bilgi ve Değer (1965) adlı çalışma, bilgi ve değer temelli bir çalışmadır. Bilginin ortaya çıkış şartları ile ilgili kavramların nasıl temellendirildikleri, farklı düşünürlere başvurularak incelenmiştir.. Değer konusu, başta değerin yapısı olmak üzere, değerle ilgili kavramsal yapı ve sorunlar tartışılmıştır.
Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi (1966), adlı çalışmasıyla, Türk Tefekkür Tarihi kitabında bölümlediği Türk tefekkürünün üçüncü ve son bölümünü ele almıştır. İkinci çalışma, birinciden çok daha iyi incelenmiştir. Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi, Tanzimat, I. Meşrutiyet, II. Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemleri olmak üzere dört bölüm halinde incelenmiştir. Her bölümde, o dönemde ürün veren kişiler ve düşünceleri üzerinde durulmuştur.
İslam Felsefesi Kaynakları ve Felsefesi (1967) adlı İslam filozofları bağlamında İslam felsefesinin seyrini ele almaktadır. Kitap, İslam felsefesinin kaynakları, Yunan’dan İslam’a geçiş, tabiat felsefesi, İlamda atomculuk, akılcı din felsefesi, Endülüs’te Meşşai felsefesi, İslam dünyasında Yahudi filozoflar, İşrakilik, bağımsız filozoflar, tasavvufi felsefe, İslam aleminde müsbet ilimler, İslam ilim ve felsefesinin Batı’ya tesiri gibi bölümlerden oluşmuştur.
Varlık ve Oluş (1968) adlı kitap, adından anlaşılacağı gibi varlık konularını içermektedir. Önsözde bildirdiğine göre, söz konusu kitabı okuyanlar, tabiat bilimleri verilerine dayanan bir evrim teorisi, bir bakıma ontolojik felsefe ile karşılaşacaklar
Kitapta, başka yollardan geçerek, bütün doktrin çalışmalarına rağmen felsefenin ilerleyen ortak bir temele dayandığını, bundan dolayı mantıkta, ontolojide, axiolojide, insan düşüncesinin bel kemiğini teşkil ettiğini ileri sürülmüştür
Varlık ve Oluş kitabı, çağdaş fizikteki tamamlayıcılık fikri, Eflatun’un Dyade (ikilem) fikri ve Husserll fenomenolojisi dayanak olarak alınarak geliştirilmiştir (Ülken 1968, 2).
İlim Felsefesi (1969), bilim felsefesinin çeşitli sorunlarını inceleyen bir çalışmadır. Kitap, ilim teorisi, ilim teorileri arasındaki tartışmalar, ilim teorisinin temellendirilmesi, bilen varlık olarak insan, kategorileşme, akılyürütme şekilleri gibi bölümlerden oluşmaktadır.
Genel Felsefe Dersleri (1972) adlı kitabın önsözünde Genel Felsefe Dersleri’ni, 1928’den beri yazdıklarının bir özeti olarak sunulmuştur.
Metafizik (1928), Felsefeye Giriş 1 (1957), Felsefeye Giriş 2 (1958), Bilgi ve Değer (1965), Varlık ve Oluş (1968) adlı kitaplarında felsefe hakkındaki görüşlerini anlattığını bildirmiştir. Kitap, mantı, bilgi teorisi, varlık teorisi, ontoloji bölümlerinden oluşmuştur.
Hilmi Ziya Ülken'in Felsefe anlayışı nasıldır?
Ülken’e göre, insan kendisi ve alemin ötesi hakkında düşünmeye başlayalı beri felsefe vardır. Bu düşüncenin varlık derecelerinden her birinde ayrı metot ve ölçülerle derinleşmesi, pratik ihtiyaçlarımıza kadar inmesi ilimleri doğurduğu için, felsefe ve ilimler birbirlerinin gelişmesine karşılıklı yardım etmişlerdir. Bu anlayış, düşünce üretiminin köklerini ortaya koymasının yanında, felsefenin nasıl bir yapıya sahip olduğunun da ipuçlarını vermektedir.
-
AÖF Sınavları İçin Ders Çalışma Taktikleri Nelerdir?
date_range 7 Gün önce comment 11 visibility 17755
-
2024-2025 Öğretim Yılı Güz Dönemi Kayıt Yenileme Duyurusu
date_range 7 Ekim 2024 Pazartesi comment 1 visibility 1147
-
2024-2025 YKS Ek Yerleştirme İle Yerleşen Adayların Çevrimiçi (Online) Başvuru ve Kayıt Duyurusu
date_range 24 Eylül 2024 Salı comment 1 visibility 606
-
Çıkmış Soruları Gönder Para Kazan!
date_range 10 Eylül 2024 Salı comment 5 visibility 2736
-
2023-2024 Öğretim Yılı Yaz Okulu Sınavı Sonuçları Açıklandı!
date_range 27 Ağustos 2024 Salı comment 0 visibility 900
-
Başarı notu nedir, nasıl hesaplanıyor? Görüntüleme : 25564
-
Bütünleme sınavı neden yapılmamaktadır? Görüntüleme : 14500
-
Akademik durum neyi ifade ediyor? Görüntüleme : 12506
-
Harf notlarının anlamları nedir? Görüntüleme : 12494
-
Akademik yetersizlik uyarısı ne anlama gelmektedir? Görüntüleme : 10421