Yurttaşlık ve Çevre Bilgisi Dersi 1. Ünite Özet

Devletin Oluşumu: Toplum Ve Topluluk

Topluluk ve Toplum Kavramları

İlk insanın izini arayan antropologlar, arkeologlar ve tarihçiler insanların yaşam yerlerini, mezarlarını ve ortak kullanım alanlarını inceleyerek sosyal, siyasal ve kültürel gelişim sürecini tespit etmiştir. Ülkemizde ilk olarak Şanlıurfa Göbeklitepe’de yapılan kazılar sonucunda arkeologlar dünyanın en eski yerleşim yerini bulmuşlardır.

Toplum tanımı, farklı şekillerde yapılmıştır. Bunlar; Robert Maclver, topluluğu; “birlikte yaşayan, birbirini ve böylece şu ya da bu özgün çıkarda değil de kendi yaşamlarını ilgilendiren tam ve yeterli çıkarlar bütününü paylaşan” bir grup insan olarak tanımlamıştır. Robert E. Park, Ernest W.Burgess ise topluluğu; aynı toprak parçası üzerinde, aynı dili konuşan, aynı töreleri paylaşan hemen hemen aynı duyguları taşıyan ve aynı davranış biçimlerini gösteren insan topluluğu” olarak tanımlamıştır. Bir insan grubunun topluluğu oluşturması için bazı özellikler ve ölçütler belirlenmiştir. Bir grubun topluluk olabilmesi için;

  1. Zaman zaman birincil, yüz yüze, yakın olarak da adlandırılan diğerleri ile kişisel ilişki,
  2. Grup olaylarında ve toplumsal işlevlerin yerine getirilmesinde bireyin duygu barındırması ve duyarlı olması,
  3. Grup tarafından yüce ve önemli görülen değerlere inanç,
  4. Grubun diğer üyeleriyle dayanışma duygusu gerekmektedir.

İnsanların zamanla artan sosyal, ekonomik, düşünsel ihtiyaçlarına bağlı olarak tesadüf eseri bir araya gelen topluluklar, zamanla bilinçli olarak bir araya gelmiş bir amacı olan insan topluluğunu oluşturmuştur. Zamanla eğitim ihtiyacının artması, teknolojinin gelişmesi, güvenlik ihtiyacının doğması, yöneten-yönetilen ilişkisinin ortaya çıkması ve topluluk içinde etkileşimin artması ile uygar toplum olarak da adlandırılan toplumların temelini oluşturmuştur.

Toplumun toplum olabilmesi için bir takım kriterler mevcuttur. Bunlar:

  • Ortak bir coğrafya
  • Belirli nüfus yapılanması
  • Üretim biçimleri ve üretimin devamlılığı
  • Uzun süreli ilişki
  • Ortak değer, inanç, gelenek ve amaçlar
  • Ortak dil
  • Benzer veya aynı kültürel değerler
  • Aile, ekonomi, din, siyaset, eğitim alanında işlevsel gruplar
  • Gruplar arası düzenli ilişkiler

Toplum Türleri

Toplum türleri için pek çok sınıflandırma yapılmıştır. Toplumları temel olarak; ilkel toplum, tarım toplumu ve endüstriyel toplum olarak ayrılmaktadır. Az nüfusu olan ve kan bağına dayalı birliktelik oluşturan, ilkel üretim araç ve yöntemlerini kullanan ilk topluluklara ilkel toplum denilmiştir. İlkel toplumlar avcılık, toplayıcılık ile uğraşan genellikle göçebe olarak yaşayan ve aile bağı kuran kişilerden oluşmaktadır. Tarımla uğraşan ve dolayısı ile yerleşik düzene geçen, tarım aletlerini kullanmayı öğrenen, aileden daha kalabalık nüfusu olan toplumlar ise tarım toplumu olarak adlandırılmaktadır.

E. Durkheim, toplumları mekanik ve organik dayanışma olmak üzere ikiye ayırmıştır. Mekanik dayanışma üzerine kurulmuş nüfusu az toplumlarda bireyler arası işbölümü ve ihtisaslaşma çok sınırlı olmaktadır. Organik dayanışma üzerine kurulmuş nüfusu fazla olan toplumlarda ise işbölümü fazla olmakta ve mesleki uzmanlaşma ortaya çıkmaktadır. E. Tönnies, toplumları cemaat ve cemiyet olarak ikiye ayırmıştır. Cemaatler; “ırk, etnik köken, kültür bakımından aynı bireylerden oluşmaktadır. Bireyler arası samimi ilişkiler kurulan homojen ve küçük topluluklardır. H. Spencer ise toplumları askeri ve sanayi toplumlar olmak üzere ikiye ayırmaktadır. R. Redfield toplumları eğitim düzeyleri ve sosyal yapılarına göre sınıflandırarak geleneksel ve şehir toplumları olarak ayırmıştır. Auguste Comte insanlık tarihini topluma dayalı olarak araştırır ve tarihsel gelişmeyi üç hal kanununa bağlı olarak açıklar bunlar; Teolojik, Metafizik ve Pozitif düşünce. Teolojik düşünce yapısına sahip toplumlar; durumları, olguları doğaüstü varlıkların etkisiyle açıklamaya çalışmış, toplumsal üstünlük asker ve din görevlilerindedir. Metafizik düşünce yapısına bağlı toplumlarda ise doğaüstü güçlere olan inancın yerini soyut güçlere ve inançlara bırakmıştır. 1300-1800 yılları arasını kapsayan bu dönemde hukukçular ve kilise güç kazanmıştır. Pozitif düşünce yapısına bağlı toplumlar ise akıl ve gözlem ile olayları çözümlemeye, açıklamaya başlamıştır. Auguste Comte, toplum yapısını insanlığın tarihsel süreç içerisinde dine ve bilime olan inançlarından yola çıkarak ayrım yapmıştır. K. Marx ise ekonomik sisteme dayalı olarak toplumları; ilkel, köleci, feodal, kapitalist ve sosyalist olarak ayırmaktadır.

Devlet Kavramı, Tanımı ve Kuramları

Devlet kavramı pek çok şekilde tanımlanmıştır.

  • Türk Dil Kurumu’na göre; “toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlık”.
  • Muhibbi’ye göre; “halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi / Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi”.
  • Kâtip Çelebi’ye göre devlet, “mülk ve saltanat manasına gelip, birtakım kurallarla birbirine bağlanmış insanlardan oluşur”.
  • Naîmâ’ya göre devlet; “mülk ve saltanat anlamına gelen ve belli kurallar çerçevesinde bir araya gelmiş insan topluluklarından oluşan bir kurumdur”.
  • Georg Jellinek’in Allgemeine Staatslehre (Genel Devlet Kuramı)’de yer alan tanım,en bilinen devlet tanımıdır. Bu tanıma gore devlet; insan, toprak ve egemenlik kavramlarının bir araya gelmesi ile oluşmuştur.

Toplumsal Sözleşmeci Devlet Anlayışı

Rousseau, siyasal toplumun ortaya çıkışını toplum sözleşmesi ile açıklamıştır. Toplum sözleşmesi ile insanlar iradelerini birleştirmiş ve kendileri bütün hakları ve yetkileri ile beraber siyasal topluluğa devretmiştir. Böylece, kişilerin iradelerinin birleşmesi ve kaynaşması sonucu ortaya genel irade çıkmıştır. Thomas Hobbes da görüşlerini, Rousseau’nun devletin oluşumunu toplum sözleşmesi fikri ile açıklamıştır. Hobbes kurulacak devlet düzeninin baskıcı ve otorite olması gerektiğini savunarak ancak bu şekilde düzenin sağlanabileceğini belirtmiştir. Locke’a göre devlet düzeninden önce toplumda barış, eşitlik ve özgürlük havası hâkim olmakla birlikte suç işleyen insanlar da mevcuttur.

Devlet Kurumunu Açıklayan Kuramlar

Marksist devlet kuramı, devleti toplum içinde tarihsel olarak ortaya çıkmış bir toplumsal kurum saymaktadır. Bu kuramı inşa etmek üzere tarih ve antropoloji bilim dallarının ortaya koyduğu materyalden yararlanılmıştır. Marx ve Engels’in tarihsel materyalizm kuramına göre Batılı toplumlar tarihsel süreç içerisinde; ilkel komünizm, feodalizm, kapitalizm şeklini almış ve ilerleyen dönemler komünizmin geleceğini varsaymıştır.

Althusser Marksist devlet kuramına ilave olarak devletin baskı araçları oluşturarak bu araçlar vasıtası ile toplumu baskı altına alacak ideolojik aygıtları da eklemiştir. Devletin ideolojik aygıtları olarak adlandırılan kurumlar vasıtası ile devletin şekillendiğini belirten Althusse bu aygıtları;

  • Dinsel
  • Aile
  • Hukuki
  • Siyasal (değişik partileri de içeren sistem)
  • Sendikal
  • Haberleşme (basın, radio-tv)
  • Kültürel (edebiyat, güzel sanatlar, spor)

Althusser, devletin topluma ideolojisini benimsetmek amacı ile ideolojik ve baskı aygıtları oluşturduğu ve bu aygıtlar ile istenen toplumu oluşturmaya çalıştığını belirtmiştir. Weber’e göre devlet düzeni toplumun ihtiyaçlarını ve tertibini bürokrasinin gelişimine bağlı olarak sağlanmaktadır. Weber zaman içerisinde değişen devlet fonksiyonlarını;

  • Klasik: Devletin vergi toplama, adalet, güvenlik, eğitim, sağlık, güvenlik gibi temel görevleri
  • Kaynakları harekete geçirici: Devletin tarım sanayi ve ulaşım sektörünü topladığı vergiler yolu ile destekleyen mali politikaları
  • Sosyal: Devletin toplumda çocuk, yaşlı, hasta ve özürlülere yapılan maddi ve sosyal desteği
  • Hakemlik: Devletin özel sektörün ortaya çıkması ile kamuya ait işletmeleri devrettiğinden kamu ve özel sektör arasında devletin hakem görevi şeklinde açıklamaktadır.

Devletin Oluşumu Toplum ve Topluluk

Toplumların idare edilmesi, güvenliğin sağlanması, halkın huzuru ve refahının oluşturulması ve sistemli olarak yönetilmesi için devletlerin kurulmasına gereklilik duyulmuştur. İdeal devleti tanımlayan Platon’a göre bilimden yoksun olan her yönetim biçimi kötüdür ve tüm yönetim biçimleri meşru değildir hepsi gerçek yönetime birer öykünmedir. Platon mutluluktan mutsuzluğa doğru yönetim biçimlerini şu şekilde sıralamıştır; Patriarşi, Monarşi, Timokrasi, Oligarşi, Demokrasi ve Tiranlık.

  • Patriarşi; İnsanlık tarihinin ilk yönetim şekli olup henüz zenginlik tutkusunun ortaya çıkmadığı insanların yalın yani erdemli bir yaşam sürdükleri ve yazılı yasalara gereksinim duyulmadığı bir dönemin ürünüdür.
  • Monarşi ; Ailelerin farklı geleneklere ve beğenilere sahip olmalarından dolayı genel kuralların çıkarıldığı bir anlayışın ürünüdür.
  • Timokrasi ; İdeal devletin bozulmasından sonra ortaya çıkmıştır. Bilgenin önemsenmediği, şan şöhrete önem verildiği, askerlerin iktidarı ele geçirmeleri sonucunda Sparta modeline benzeyen timokrasi kurulur.
  • Oligarşi : Gelir üstünlüğüne dayanan, zenginlerin yürüttüğü, yoksulların hiç karışmadığı devlet düzenidir.
  • Demokrasi : Atina ve çoğu Yunan polislerinde (şehirlerinde) uygulanması ve dönemin güncel rejimi olması nedeniyle Platon’un üzerinde en çok durduğu yönetim biçimidir.

Günümüzde devletler farklı yönetim şekillerinden dolayı türlere ayrılmıştır. Egemenlik kaynağına göre devlet şekilleri; monarşi, oligarşi, teokratik, laik, demokratik olmak üzere türlere ayrılmıştır:

  • Monarşi : Yönetimin tek kişide toplandığı yönetim şekli
  • Oligarşi : Egemenliğin bir grup ya da zümre tarafından kullanıldığı yönetim şekli
  • Teokratik devlet: Halkın dini yasalara göre yönetildiği devlet
  • Laik devlet: Yönetiminde din ve devlet işleri birbirinden ayrıldığı yönetim şekli
  • Demokratik devlet: Halkın yönetimde söz sahibi olduğu ve yöneticilerin seçimle belirlenerek halkın anayasa ile yönetildiği devlet şekli

Ayrıca hukuki yapılarına göre devletler;

  • Üniter devlet: Yönetim merkezi olmakta, yasama, yürütme, yargı organları bulunmakta ve merkezi yönetim alt idari birimlere (belediye, köy, ilçe gibi) bölünmektedir.
  • Karma devlet: Federasyon ya da konfederasyon şeklinde kurulan birçok devletin bir araya gelmesinden oluşmaktadır.

Devlet, yasalar, anayasalar, yöneticiler vasıtası ile toplumun varlığını sürdürmeye çalışır. Bu amaçla devlet; kişilerin can ve mal güvenliğini korumak, haberleşme, eğitim ve sağlık hakkından faydalanmalarını sağlamak, kişilerin ve toplumun huzur, refah ve mutluluğunu sağlamak, seçme ve seçilme hakkını kullanmalarını sağlamakla sorumludur. Bu amaçla devlet yasama, yargı ve yürütme ve konu ve konumu ile ilgili diğer idari birimleri ile bu görevlerini yerine getirir. Günümüzde sınırları çizilmiş ve çeşitli yönetim biçimleri ile yönetilen Birleşmiş Milletlere üye olan 193 devlet bulunmakta kayıtlı olmayanlarla beraber sayı 206’yı bulmaktadır.


Bahar Dönemi Dönem Sonu Sınavı
25 Mayıs 2024 Cumartesi