Aile Sağlığı Dersi 7. Ünite Özet

Hastalıklar

Çocuklarda Sık Görülen Enfeksiyon Hastalıkları

Hayatın hemen başı olan bebeklik ve gelişen dönemde çocukluk çağı, insanların bağışıklık sisteminin henüz tam anlamıyla gelişmediği dönemdir. Enfeksiyon hastalıkları ise çocukluk çağında yaygın olarak görülen hastalık grubudur. Çocuklarda sık görülen enfeksiyon hastalıkları merkezi sinir sistemi hastalıkları, üst solunum yolu enfeksiyonları, kulak enfeksiyonları ve alt solunum yolu enfeksiyonları olarak gruplandırılabilir.

Merkezi sinir sistemi hastalıklarından birisi menenjitlerdir. Menenjit, beyin ve omuriliği koruyucu bir şekilde dıştan kaplayan ve tıp dilinde “meninks” adı verilen beyin zarlarının iltihaplanmasıdır. Bakteriler, virüsler, nadiren mantar veya parazitlere bağlı olarak gelişebilir. En yaygın belirtileri ateş, bulantı, kusma, huzursuzluk, bilinç bulanıklığı, baş ağrısı ve ense sertliğidir. Işığa tahammül edememe, sese tahammül edememe, diğer belirtiler arasındadır. Bebeklerde bıngıldak kabarıklığı gözlenebilir. Menenjitte vücutta özel döküntüler görülebilir. Beyin ve omuriliğe yakınlığı nedeniyle hayatı^ risk ortaya çıkarma olasılığı vardır. Hasta kesinlikle ve ivedilikle hastane şartlarında acil olarak tedavi edilmelidir.

Bir diğer merkezi sinir sistemi hastalığı ise çocuk felcidir. Çocuk felci, tıp dilinde “poliomyelit” olarak adlandırılmaktadır. Poliovirüsün sebep olduğu ve özellikle çizgili kasların kasılmasını başlatan, omurilikteki sinir hücrelerine zarar veren çok bulaşıcı bir enfeksiyondur. Virüsün kaynağı dışkı ve boğaz salgılarıdır. Kanalizasyon sularının yiyeceklere bulaşması, sineklerin taşıdığı mikroplar, hastalığa yakalanmış kişinin ağız ve burnundan çıkan damlacıklarla hastalık bulaşır. Hastalık genellikle sinsi bir biçimde gelişmektedir. Belirtiler, virüs vücuda yerleştikten sonra 7-21 gün içinde ortaya çıkar. Hastada 40 °C’yi bulan yüksek ateş, baş ağrısı, boğaz ağrısı, kusma, yorgunluk, boyunda kasılma ve sırt ağrıları vardır. Hastalığın ilk günlerinde tedaviye başlanmazsa, özellikle kol ve bacaklarda gevşek felçler görülebilir. En çok bacak felçleri ortaya çıkar. Hastalık ile mücadelede aşı çok önemlidir ve tam korunma sağlamaktadır.

Üst solunum yolu enfeksiyonlarından nazofarenjit, genellikle; nezle, rinofarenjit, akut koriza ya da soğuk algınlığı olarak da bilinen enfeksiyon hastalığıdır. Klinik olarak ortaya çıkan belirtilerin nedeni, virüslerin dokuları tahrip etmesi değil bağışıklık sisteminin enfeksiyona verdiği tepkidir. Ateş yetişkinlerde pek görülmezken bebeklerde ve küçük çocuklarda yaygındır. Halsizlik, kas ağrısı (miyalji), huzursuzluk, burun akıntısı, burun tıkanıklığı, boğaz ağrısı ve öksürük görülebilir. Korunmanın tek etkili yolu virüslerin yayılmasını fiziksel olarak engellemektir. Hijyene dikkat edilmeli ve eller sık sık yıkanmalıdır.

Bir diğer üst solunum yolu enfeksiyonu ise sinüzittir. Sinüzitler genellikle ateş, burun tıkanıklığı ve burun akıntısıyla kendini gösterir. Sık tekrarlayan diş enfeksiyonları (maksiller sinüzit için), hava kirliliği ve sigara kullanımı gibi sebepler sinüzit yapabilmektedir.

Kulak enfeksiyonlarından dış kulak yolu iltihabı (otitis externa), kulak kepçesi ile kulak zarı arasında kalan bölümün enfeksiyonuna denir. Dış kulak yolundaki iltihap durumlarında tek tara ı şiddetli kulak ağrısı olur. Kulak kepçesi çekildiğinde veya kulak kepçesi önündeki küçük çıkıntıya bastırıldığında tipik bir şekilde kulak ağrısı artar. Ayrıca kulak dolgunluğu, akıntı ve tıkanıklığa bağlı bir miktar işitme kaybı olabilir. Dış kulak yolu iltihaba bağlı olarak kırmızı renkte, ödemli ve akıntılı bir görünüme sahiptir. Ağrı kesiciler ve antibiyotikli veya steroidli kulak damlaları verilir. Ciddi enfeksiyon durularında hekim nezaretinde ağızdan antibiyotik eklenebilir.

Orta kulak iltihabı (Otitis Media) ise kulak zarının arkasında bulunan orta kulak boşluğunun iltihabıdır. Orta kulak iltihabı, sıklıkla nezle-grip gibi üst solunum yolu enfeksiyonu ile birliktedir. Bu yüzden, kış veya sonbahar aylarında sık görülür. Çocuklarda östaki borusu erişkinlere göre daha yatay ve kısa olduğu için bakterilerin bu yolla orta kulağa geçişi kolaylaşır ve daha sık görülür. En sık 6 ay 2 yaş arasındaki çocuklarda orta kulak iltihabına rastlanır. Orta kulak iltihabının tedavisinde akut vakalarda, ağrı kesici ve antibiyotikler kullanılır. Kronik olgularda ise, ilaç kullanımının yanı sıra operasyon gerekebilir.

Alt solunum yolu enfeksiyonlarından bronşiolit iki yaş altı küçük çocuklarda görülen ve küçük hava yollarının iltihaplanması sonucu ortaya çıkan alt solunum yolu enfeksiyonudur. Bronşiolit, kış ve ilkbaharın başlangıcında yaygındır. Sıklıkla virüsler enfeksiyonun sorumlusudur. Sosyoekonomik seviye düşüklüğü, kalabalık ortamlar, sigaralı ortamlar, anne sütü almamak, yetersiz beslenme ve zamanından önce doğum, bronşiolit için risk faktörleridir. Hastalık genellikle hafif ateş, burun akıntısı, hapşırma, öksürük ve iştahsızlıkla başlar. Bu belirtileri genellikle hızlı soluk alıp verme ve hışıltılı solunum sesleri izler. Soluk alıp verirken burun kanatları hareket edebilir. Yüzeysel ve hızlı solunumun yanı sıra solunum sıkıntısı da görülebilir. Hafif seyreden vakalar evde, ağır seyreden vakalar hastanede tedavi edilmelidir. Genellikle tedavide antibiyotik kullanımı gereksizdir.

Diğer bir alt solunum yolu enfeksiyonu da zatürredir (Pnömoni). Alveoller olarak bilinen hava keselerini etkileyen akciğer dokusunun iltihaplanmasıdır. Gelişmekte olan ülkelerde bir numaralı ölümcül çocuk enfeksiyonudur. Zatürre, bakteri, virüs, mantar, parazit gibi mikroorganizmalar aracılığıyla ortaya çıkabilmenin yanında bağışıklık sistemindeki bozukluklar da hastalıklara neden olabilmektedir. 2 yaşın altında olmak, zamanında önce doğmuş olma, anne sütü ile beslenememe, yetersiz beslenme, sosyoekonomik şartların kötü oluşu, evde sigara içimi, yetersiz aşılanma, annenin yaşı ve eğitim düzeyi zatürre için risk faktörleridir. Hızlı soluk alıp verme, öksürük, halsizlik, kırgınlık, göğüs ağrısı zatürre durumunda sık görülür. Yüksek ateş ve titreme genellikle bakterilerden kaynaklanan zatürre durumunda söz konusudur. Zatürre, hastanın yaşına ve klinik duruma göre farklı tedavi biçimlerini gerektirir.

İdrar yolu enfeksiyonları, idrar yollarının herhangi bir bölümünü etkileyen enfeksiyonlardır. Alt idrar yolu etkilendiğinde sistit (mesane enfeksiyonu) ve üst idrar yolu etkilendiğinde ise piyelonefrit (böbrek enfeksiyonu) adı verilir. Akut piyelonefrit’te karın ağrısı, yan ağrısı, ateş, halsizlik, bulantı, kusma, iştahsızlık gibi belirtiler görülür. Akut sistit’te ise idrar yaparken yanma, sık idrara gitme, karın alt bölgesinde ağrı, kötü kokulu idrar, idrar kaçırma gibi belirtiler vardır. Tedavide antibiyotikler kullanılır.

Alt yolu enfeksiyonlarından tetanoz Clostridium Tetani bakterisinin neden olduğu ve çizgili kaslarda uzun süreli sertleşme ve kasılmayla belirginleşen toksik ve ölümcül bir enfeksiyon hastalığıdır. Tetanoza neden olan bakteri, toprakta, nemli ortamda, ev tozlarında, gübre içerisinde bulunabilir. Bu bakteri, oksijensiz ortamda yaşayabilir ve spor şeklinde bulunur. Vücuda yara veya kesilerden girebilir. Salgıladığı toksinler ile omuriliğe ve sinir sistemine zarar verir. Tetanoza neden olan bakterinin vücuda girmesinin ardından 3 gün ile 3 ha a arasında belirti verir. Tetanoz genellikle birçok hastada çene kaslarında orta şiddette kasılmalarla başlar ve çene kilitlenmesi gözlenir. Tetanozdan korunmada en önemli yol aşılamadır. Tetanoz tedavisinde hasta kesinlikle yoğun bakım şartlarında ve yalıtılmış odada takip edilmelidir.

Difteri (Kuşpalazı), Corynebacterium Diphteriae isimli mikroorganizmanın boğaz, burun, göz veya derideki yaralarda yerleşmesiyle ortaya çıkan bulaşıcı bir hastalıktır. Hastanın kullandığı çamaşır, havlu, yemek takımları gibi eşyalar yoluyla difteri bulaşabilir. Soğuk mevsimlerde daha fazla görülür. Difteri, halsizlik, iştahsızlık, boğaz ağrısı ve hafif ateş ile sinsi bir şekilde başlar. Difteri basili genellikle bademcikler üzerinde, bazen de yutak üzerinde yerleşir. Bademcikler, kızarır ve hafif şişlik oluşur. I ·lk 24 saat sonunda, bademcikler üzerinde sarı-gri renkte bir-iki nokta belirir, sonra bunlar genişleyerek bir gün içinde bütün bademcik yüzeyini kaplayan yalancı bir zar yapar. Bu zar giderek çevreye yayılır. Hastanın ağzı kötü kokar. Çevre dokular şişmiştir. Yutak daralır ve yutma imkânsız hale gelir. Yalancı zar, gırtlağa doğru da ilerleyerek, nefes almayı da zorlaştırır.

Boğmaca, direkt temas veya öksürük sırasında dağılan damlacık yolu ile bulaşır. Küçük çocuklarda ciddi hastalık yapar.Boğmaca hastalığını geçirenler, bu hastalığa karşı bağışıklık kazanırlar. Hastalıktan korunmak için aşı yapılır.

Kızamık (Rubeola), bulaşıcılığı yüksek bir hastalıktır. Hastalığın ilk belirti verdiği dönemde yoğun yaşanan nezle belirtileri olur. 40°C’ye kadar yükselebilen ateş, halsizlik, iştahsızlık, burun iltihabı, göz iltihabı, ışığa duyarlılık, soluk borusu iltihabı ve buna bağlı kuru öksürük başlıca belirtiler arasında sayılabilir. Bu ilk belirti döneminin sonunda, döküntüler ortaya çıkmadan hemen önce kızamık için tam tanı koymayı sağlayan “Koplik Lekesi” ortaya çıkar. Koplik Lekesinin görülmesinin ardından hastalık döküntü dönemine girer. Kızamık döküntüsü yüzden başlayarak vücudun alt kısımlarına doğru ilerler. Döküntü dönemi, yaklaşık 5 gün kadar sürer ve döküntüler ilk başladığı yerden itibaren solar. Kızamığın spesifik bir tedavisi yoktur. Destekleyici olarak ateş düşürücüler kullanılabilir. Bakteriyel bir yan etki gelişmediği sürece antibiyotik kullanımı yararsızdır.

Kızamıkçık hastalığına Rubella adlı virüs neden olmaktadır. Kızamıkçığın görülme sıklığı, ilkbahar aylarında artar. Belirtiler, nezle ve ateşle başlar. Yüksek ateş, 3-4 gün sonunda normale döner. Halsizlik, baş ağrısı, nezle ve göz iltihabı görülür. Hastalığın üçüncü gününden itibaren; baş ve yüzden başlayan döküntüler ortaya çıkar. Boyun ve gövdeye de yayılır. Döküntüler, pembe renkte, yuvarlak, deriden hafif kabarık, genelde kaşıntılı, birleşme eğilimi göstermeyen, hızlı yayılıp hızlı kaybolan tiptedir. Kızamık döküntülerinden daha seyrektir. Boyundaki lenf bezleri grup halinde büyüyebilir.

Kabakulak (Epidemik Parotit) ise tükürük bezlerinin özellikle de parotis bezinin ağrılı büyümesiyle seyreden bulaşıcı ve akut viral hastalıktır. Kabakulak, damlacık yolu ve direkt temas ile bulaşır. Kış sonu ve bahar aylarında görülme sıklığı artmaktadır. Hafif ateş, baş ağrısı, iştahsızlık, halsizlik gibi belirtilerle başlar. Birkaç gün içerisinde parotis bezi bölgesinde şişlik, ağrı, hassasiyet ortaya çıkar ve ilerleyen günlerde şişlik belirginleşerek, kulak kepçesi yukarı-dışa itilir, alt çene köşesi silikleşir. Ağız açıp kaparken, bir şeyler çiğnerken ağrı olur.

İshal, dışkının sık olarak sulu veya yumuşak çıkması durumu olup sıvı elektrolit dengesinin bozulması sonucu 24 saatte üçten fazla sulu dışkılamadır. Akut ishaller, özellikle gelişmekte olan ülkelerde temiz su sağlamada yetersizlik nedeni ile çocukluk döneminde sık görülmektedir. Olumsuz yaşam koşulları, biberon ve emzik kullanılması, anne sütü ile beslenmeme, ishaller için risk faktörleri arasındadır. İshallerde; iştahsızlık, halsizlik, huzursuzluk, bulantı, kusma, ağız ve dil kuruması, deri esnekliğinde azalma, gözlerde ve bebeklerin bıngıldağında çökme, gözyaşında azalma, idrar miktarında azalma görülebilir. İshal nedeniyle su ve tuz kaybı meydana gelir. Bu nedenle sıvı-elektrolit dengesinin korunması çok önemlidir. Bebeklerde, anne sütüne devam edilmeli ve sık emzirilmelidir. Anne sütü almıyorsa yoğurt, patates püresi, pirinç lapası, muz, taze sıkılmış meyve suları ile bebekler beslenmelidir.

Kalıtımsal Hastalıklar

Kalıtsal hastalıklar ciddi, tedavileri mümkün olmayan veya süreç boyunca pek çok zorluğun yaşandığı hastalıklardır. Bu hastalıklardan korunma son derece önemlidir. Günümüzde en etkili korunma yöntemi, ciddi genetik hastalıklı çocukları olan ailelere genetik danışma ve doğum öncesi tanı hizmeti vermektir. Kısmen veya tamamen genetik faktörlerin rol oynadığı hastalıklar üçe ayrılır:

  • Tek gen hastalıkları
  • Kromozomal hastalıklar
  • Multifaktöriyel hastalıklar

Tek gen hastalıkları, tek bir gende meydana gelen mutasyon veya kusur sonucu oluşan hastalıklardır. Bu tip hastalıklarda tek bir gen tarafından taşınan genetik bilgide önemli bir hata ortaya çıkmıştır. Genetik hataya sebep olan mutasyon, kromozom çiftlerinden sadece biri veya her ikisi üzerindeki gende olabilir. Bu değişimler sonucunda oluşan genetik hastalıklarda kalıtım modeli; otozomal veya gonozomal kromozomlardaki genlerden köken almasına göre değişmektedir. Kalıtım şekilleri farklı olmakla birlikte tek gen hastalıkları, ailede yüksek oranda tekrarlama riskine sahiptirler. Spesifik bir genetik tanıya ulaşabilmek için aile öyküsü çok önemlidir. Sadece aile öyküsü ile bazı genetik hastalıkların tanısı kolayca konulabilir ve böylece zaman alan ve pahalı olan araştırmalara gerek kalmaz. Sadece tek gen hastalıklarında değil tüm kalıtsal hastalıklarda kalıtım kalıbının belirlenmesinde ilk basamak; hastanın aile öyküsü hakkında bilgi elde etmek ve standart semboller kullanarak bazı ayrıntıları aile ağacı biçiminde özetlemektir.

Kromozom hastalıkları, insanlarda bulunan 46 kromozomun sayı ve şekil olarak normalden farklı olması sonucu ortaya çıkar. Ağır gelişme sorunlarına ve zeka geriliğine neden olurlar. Kromozomal hastalıkların tekrarlama riskleri çok azdır. Ancak bazı ailelerde anne veya baba sağlıklı görünse de düşüğe neden olan kromozomal düzensizliği taşıyabilirler. Doğumdan sonra yaşamla bağdaşan ve tüm bir kromozomun trizomisi ile giden üç iyi tanımlanmış kromozom hastalığı vardır. Bunlar trizomi 21 (Down Sendromu), trizomi 18 (Edwards Sendromu) ve trizomi 13 (Patau Sendromu) olup otozomal kromozom anomalileri içerisinde en sık görülen Down Sendromu’dur.

Kronik Hastalıklar

Bir hastalığın uzun süre devam etmesi o hastalığın kronik olarak nitelenmesine neden olmaktadır. Kronik hastalıklar, tam olarak tedavi edilemeyen ve iyileşme göstermeyen hastalık tiplerini tanımlamak için kullanılmaktadır. Bu tip hastalıklara örnek olarak hipertansiyon, şeker hastalığı (diabetes mellitus), kronik obstruktif akciğer hastalığı (KOAH) ve osteoporoz sayılabilir.

Hipertansiyon (HT), birçok nedene bağlı olarak ortaya çıkan kan basıncı yüksekliğidir. Çeşitli nedenlere bağlı olarak HT görülme oranı dünyada oldukça yüksektir. Hipertansiyonun ortaya çıkış nedenleri arasında genetik yatkınlık ve aşırı tuz tüketimi ilk sıralarda yer alır.

Diabetes Mellitus (DM), insülin salınımı, insülin etkisi veya bu faktörlerin her ikisinde de bir eksiklik olması sonucu ortaya çıkan, yüksek glikoz oranı ile karakterize, ilerleyici ve komplikasyonlara yol açan metabolik bir hastalıktır. Diyabet tedavisinde hastadaki metabolik bozuklukların giderilmesi, normal büyüme ve gelişmenin sağlanması ilk önce amaçlanmalıdır.

KOAH, zararlı gaz ve parçacıklara karşı hava yolları ve akciğerin artmış kronik iltihabi yanıtı ile ilişkili ve genellikle ilerleyici özellikteki kalıcı hava akımı kısıtlanması ile ilişkili bir akciğer hastalığıdır. KOAH, yaygın, önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalıktır. KOAH’ta nefes darlığı, kronik öksürük veya balgam çıkarma yakınması en sık karşılaşılan belirtilerdir.

Osteoporoz, kemik kütlesinin azalması ve yapısının bozulması sonucunda kemiklerin zayıflaması ve kırılganlaşması ile kendini gösteren sistemik bir hastalıktır. Osteoporozda erken dönemde bir belirti genellikle görülmez. Hastalık ilerledikçe belirtiler kendini göstermeye başlar. Bu belirtiler, arasında sırt ağrısı (kırılmış bir omura bağlı olarak ortaya çıkar), artan kilo kaybı ve buna eşlik eden eğik vücut duruşu sayılabilir. Ayrıca kırıkların kolayca oluşması da osteoporozda sık görülür.


Bahar Dönemi Dönem Sonu Sınavı
25 Mayıs 2024 Cumartesi