Çocuk ve Ergen Bakımı Dersi 4. Ünite Özet

Kişilik: Oluşumu, Gelişimi Ve Anne Baba Tutumları

Kişilik Nedir? Karakter, Şahsiyet ve Mizaç Kavramlarıyla Farklılıkları Nedir?

Günlük yaşamda sık sık kullanılan bir kavram olmasına, kişilik psikolojisi adı altında yıllardır bilimsel olarak incelenmesine rağmen kişilik kavramının tanımı üzerinde hâlen tam olarak bir anlaşmaya varılamamıştır. Ayrıca Kişilik Psikolojisi alanındaki kullanım şekli günlük yaşamdaki kullanım şeklinden farklıdır. Kişilik Psikolojisi alanında da kişiliğin neye göre ve nasıl tanımlanacağı, hangi unsurları kapsayacağı alan psikologları arasında hâlen devam etmekte olan bir tartışmadır. Ancak şu var ki tam olarak ortak bir tanıma varılamasa da üzerinde anlaşılan ortak unsurlar vardır. Bunları şu şekilde sıralamak mümkündür.

  • Bireysel farklılıkları ifade eder
  • Davranış olarak gözlemlenebilir
  • Evrimsel bir sürece sahiptir
  • Sürekliliği ve tutarlılığı vardır

Vurgulanan bu ortak özellikler bağlamında kişiliği şu şekilde tanımlamak mümkündür.

“Bireyin kendine özgü olan ve başkalarından ayırt ettiren uyum ve yaşam biçimini oluşturan (bilinçli ya da bilinç dışı) biliş, duygulanım ve davranış örüntülerinin tümüdür”.

Daha da biçimlendirecek olursak, kişilik;

Bireyin, olaylar, durumlar ve kişiler karşısında sergilediği inanç, tutum, tavır, davranış ve düşünce sistemleri ile bunlara temel oluşturan kalıtımsal özelliklerinin ve yaşadığı sosyal çevre edinimlerinin bütünüdür.

Kişilik, şahsiyet ile aynı anlamdadır.

Çoğu zaman kişilik ile karıştırılan bir kavram daha vardır: KARAKTER.

Karakter; bireyin, evrensel, toplumsal ve bireysel düzeyde ahlak değerleri ile ortaya koyduğu inanç, tutum, tavır, davranış ve düşünce sistemidir. Yani karakter, kişiliğin ahlaki boyutudur diyebiliriz.

Mizaç ise, bireyin doğuştan getirdiği ve değiştirilemeyen, kişilik özelliklerinin sadece bir bölümüdür (soğukkanlılık, sıcakkanlılık, yavaşlık, tez canlılık gibi).

Kişilik Kuramları

Kişilik kuramları Freud’un yaklaşımları ile başlar. Freud’un kişilik gelişimini açıkladığı kuram Psikoseksüel Gelişim Kuramı (Ruhsal-Cinsel Kişilik Gelişimi) olarak bilinmektedir. Ancak psikodinamik ekol temsilcileri arasında kişilik konusunda farklı yaklaşımlarda bulunanlar olmuştur. Bunlar, Psikodinamik Kuramlar genel başlığı altında ele alınmıştır.

Kişilik oluşumu ve gelişimi ile ilgili diğer kuramlar TA (Transaksiyonel Analiz) Kuramı, Davranışçı ve Bilişsel Kuramlar, Araştırma Odaklı Kuramlar (Ayırıcı Özellik Yaklaşımı), İnsancıl/Varoluşçu Kuramlar ve Biyolojik Kuram olarak sıralamak mümkündür.

Davranışçı ve Bilişsel, Araştırma Odaklı ve İnsancıl/Varoluşçu kuramlar olarak sınıflandırılmaktır.

Psikodinamik Kuramlar

Psikoseksüel Gelişim Kuramı (Ruhsal-Cinsel Kişilik Gelişimi Kuramı)

Freud tarafından geliştirilen bu kuramda, insanın kişiliğinden kaynaklanan her davranışın bir nedeni vardır. Bu nedenin kökeni ilk bebeklik, çocukluk, gençlik çağlarına dayanır. Freud’a göre, sevilen, haz veren, doyum sağlayan her nesnenin cinsel niteliği vardır. İnsan davranışlarının kararlaştırılmasında önemli yeri olan cinsel dürtü enerjisine Freud “libido” adını vermiştir. Ve bunu canlının yaşam enerjisi anlamında kullanmıştır. Psikoanalitik kuramda libidodan kaynaklanan kişilik yapısı ve gelişimi üç ayrı bölümde incelenmiştir. Bunlar: Yapısal, topografik ve içgüdü kuramlarıdır.

Yapısal Kurama göre kişilik yapısında id (altben) ego (ben) ve süperego (üstben) olmak üzere üç temel öge vardır.

İd (altben): Kişilik yapısının en ilkel sistemidir. Doğuştan var olan cinsellik, saldırganlık, açlık ve kendini koruma gibi iç dürtülerden oluşan psişik enerjinin kaynağıdır. İd, yalnızca ister ve hareket eder. Mantıksız, bencil, bilinç dışı zevk arayıcısıdır.

Ego (ben): Kişiliğin mantıksal görünümüdür. id’in neden olduğu psişik enerjiyi kısıtlar ve engeller. Kişisel hazların ertelenmesine, itilmesine yardım eder. Ego id’in iç dürtülerini gerçekçi bir yol yani toplum tarafından onaylanabilecek bir yol bulana kadar bastırır ve doyumunu geciktirir. İd ve süperego arasında rol oynayarak kişiyi dengede tutma işlevi görür.

Süperego: Ruhsal düzeyde ve bilinçte toplumsal kurallardan, ideallerden, standartlardan ve değer yargılarından oluşur. İstenmeyen dürtüleri bloke eden, bireye ailesi ve toplum tarafından “ yap ” ya da “ yapma ” larla ilgili bilinçli bir güçtür.

Topografik Kuram

Bu kurumda Freud, varsayımsal olarak aklın bölümlerini, bilinç, (conscious), bilinç öncesi (preconscious) ve bilinç dışı (unconscious) olarak üçe ayırmış ve bu süreçlerin niteliğini açıklamaya çalışmıştır.

İçgüdü Kuramı

İçgüdüsel kuramda libido ve gelişimi ele alınır. Freud, başta insan olmak üzere, tüm canlıların yaşama içgüdüleri arasında cinselliğe çok önem vermiştir. İnsanları çevreye bağlayan, haz veren davranış ve eylemlerinin tek nedeni olan ve bütün iç tepkileri kapsayan, yaşam boyu süren bu güce libido adını vermiştir.

Kişilik Gelişiminin Aşamaları: Freud, kişilik gelişimini psikoseksüel gelişme olarak birbirini izleyen 5 dönemde incelemiştir.

Bunlar;

  • Oral Dönem (0-1,5 yaş)
  • Anal Dönem (1,5-3 yaş)
  • Fallik Dönem (3-6 yaş)
  • Latent Dönem (6-11 yaş)
  • Ergenlik ve Delikanlılık (11 yaş ve sonrası)
    olarak adlandırılır ve sıralanır.

Psikososyal Gelişim Kuramı

Kuramın babası Erik Erikson’dur. Psikodinamik ekole mensuptur. Kuramını Freud’un yaklaşımını geliştirme yoluyla ortaya koymuştur. Freud’un yapısal kuramını benimsemekle birlikte ayrıldığı tek nokta bireyin davranışlarında İd’in değil Ego’nun ağırlığını vurgulamasıdır. Bu nedenledir ki kendisi ve kendisinden sonra gelen devamcıları “Ego Psikologları” olarak, yaklaşım da “Ego Psikolojisi” olarak anılmaktadır.

Erikson’a göre, kimlik duygusu her insan için hayati bir ihtiyaçtır. Kimlik kargaşası ise sağlam kimlik duygusunun karşıtıdır. Her kimlik hem olumlu hem de olumsuz yönleri içerir. Erikson’un bu düşüncesi kişilik gelişimi konusundaki kuramında açıkça görülür.

Her dönemin olumlu ve olumlu yönleri her bir dönemde zıtlık şeklinde adlandırılmıştır. Ayrıca her dönemin psikososyal bir değeri vardır, ego bu psikososyal değeri amaçlar.

Erikson’a göre; kişilik gelişimi, doğumla başlayan ve ölümle sonuçlanan bir süreçtir. Yani ergenlik sonunda tamamlanmaz. Ayrıca hem biyolojik hem sosyal faktörlerle ilişkilidir. Bu süreç sekiz dönem içinde gelişimini sürdürür bunlara insanın sekiz çağı da denmektedir.

Duyusal Dönem (Bebeklik Dönemi): Temel Güven X Güvensizlik Duygusu Dönemi (0-1,5 Yaş)

Bebeğin yalnızca ağız yoluyla değil, çeşitli duyu organları yoluyla çevresindeki uyarıcıları aldığı bir içe-alma dönemidir. Bu dönemin temel gücü “umut” tur. Bu dönemde çocukta güven ya da güvensizlik duygusu oluşur. Psikososyal karmaşa budur. Bu duyguların kaynağı ise kendisinin bakımını üstlenen kişidir. Bireyin ihtiyaçları bu kişi (genellikle anne) tarafından zamanında ve sıcak bir yaklaşımla karşılanıyorsa güven, aksi durumda ise güvensizlik duygusu yerleşir.

Anal-Kas (İlk Çocukluk) Dönemi: Özerklik X Utanma ve Şüphecilik Duygusu Dönemi (1,5-3 Yaş)

Çocukta özerklik ya da kararsızlık ve utanç duygusunun oluştuğu dönemdir. Erikson’a göre çocuklar bu dönemde yalnızca dışkılarını tutmaktan veya bırakmaktan değil, aynı zamanda işemek, yürüme, tutma, fırlatma ve benzeri bedensel işlevleri kullanmaktan da zevk alırlar.

Psikomotor Dönem/ Girişkenlik X Suçluluk Duygusu Dönemi (3-6 Yaş)

Erikson, bu dönemde Freud’un odipal karmaşa yaklaşımını kabul eder ancak Freud’dan farklı olarak odipal karmaşanın bu dönemdeki tek gelişimsel süreç olmadığını, bu dönemde çocukların kendi cinsiyetlerinden olan ebeveynleriyle özdeşleşmenin yanı sıra hareket yeteneklerini, dil becerilerini, meraklarını, imgeleme güçlerinin ve hedef oluşturma yeteneklerini de geliştirdiklerini dile getirir.

Okul Dönemi: Başarı X Yetersizlik Duygusu Dönemi (6-12 Yaş)

Freud’un gizil dönemine denk gelir. Okul çağı olarak da adlandırdığı bu dönemde çocukların hayatında artık okul ile birlikte akademik başarı söz konusudur.

Adolesan Dönem/ Kimlik Dönemi (12-20 Yaş)

Erikson’un belki de en çok önem verdiği dönemdir. Ona göre, ergenin bu dönemde yaşadığı karmaşa cinsel gelişimden çok, psikolojik ve sosyal içeriklidir. Ergen en genel anlamda “KİM OLDUĞU” ya da “KİM OLMADIĞI” nı keşfetmeye çalışır. Bu keşfinin sağlıklı bir süreç izleyip izlememesine göre de kişide rol belirleme ya da rol karmaşası oluşur.

Genç Yetişkinlik Yakınlaşma X Uzaklaşma (Yalıtılmışlık) Dönemi (21-30 Yaş)

Bu dönemin psikososyal değeri “sevgi” dir. Erikson’a göre gerçek cinsellik, bu dönemde ortaya çıkar. Ergenlikteki cinsellik ise kimlik arayışının bir ifadesidir. “Sevgi” kavramı da bu dönemde anlam kazanmaya başlar.

Yetişkin Dönem / Üretkenlik X Verimsizlik (Durgunluk) Dönemi (31-60 Yaş)

Bu dönemde birey, toplumdaki yerini ve sorumluluklarını almaktadır. Bu dönemin psikososyal karmaşası üretkenliğe karşı durgunluktur. Psikososyal değeri ise, verimliliğe odaklanma, gelecek kuşaklara daha iyi bir dünya bırakmaya odaklanma düşüncelerini içeren “ilgi” dir. Erikson’a göre üretkenlik kavramı, cinsel üremenin yanı sıra öğrenmeyi ve öğretmeyi de içermektedir.

Olgunluk Dönemi/ Benlik Bütünlüğü (Bilgelik) X Umutsuzluk Dönemi (60 Yaş ve Üstü)

Atmışlı yaşlardan yaşamın sonuna kadar devam eder. Kişide ego bütünleşmesi ya da umutsuzluk duygularının oluştuğu görülür. Bu dönemin psikoseksüel adaptasyon modu “duyumsal hazzın genelleşmesi” dir. Yani bedensel olarak yaşanan haz, cinsel organların ötesinde tüm bedene ve görüntüler, sesler, tatlar gibi farklı duyumlara yayılmıştır.

Adler’in Bireysel Psikoloji Kuramı

Psikodinamik ekolün önemli isimlerinden Alfred Adler, kişilik kuramı konusunda, herkesin anlayabileceği kavramlardan oluşan bir yapı hedeflemiş ve bu doğrultuda kuramını oluşturmuştur. Kuramında yer verdiği kavramlar ve içerikleri aşağıda verilmiştir.

Adler’e göre kişiliğin gelişiminde sosyal belirleyiciler oldukça önemlidir. Ona göre birey ancak toplumla etkileşim içinde kimlik kazanır.

Adler ayrıca bireyin, sorunlarını çözebilmek için başarıya ulaşma çabası gösterdiğini varsayar.

Adler hayat sorunlarını üç başlık altında toplamıştır; dostluk sevgisi, meslek ve cinsel sevgidir. Ayrıca bu sorunlara karşı oluşacak hayat tarzı, çocukta, dünyayı nasıl gördüğü ve neyi başarı olarak değerlendirdiği noktasından doğar.

Kişilik Gelişiminde Diğer Psikodinamik Yaklaşımlar

Psikodinamik ekolün temsilcilerinden olan kuramcılar ve yaklaşımları da genel hatlarıyla aşağıdaki gibidir.

Otto Rank: “Ayrılma anksiyetesi” adını verdiği kuramında, çocukla anne arasındaki duygusal bağlantı yerine, fiziksel bağlantıyı ön plana almıştır.

Karen Horney - (1885 - 1952): Kişiliğin gelişiminde çevre ve kültürün etkileri üzerinde durmuştur. Horney’e göre, insan, doğduğu andan itibaren yabancı ve düşman bir dünya ile karşı karşıyadır. Bu dünya da yalnız ve yardımsızdır. Bu durum insanda temel anksiyeteyi doğurur.

Harry Stack Sullıvan (1892-1940): Kişilik gelişmesinde toplumsallaşma ve kültür üzerinde durmuş, kişiye özgü davranışların insanlar arası ilişkilerden kaynaklandığını ileri sürmüştür.

TA (Transaksiyonel Analiz) Kuramı

Kurucusu Kanadalı Eric Berne’dür. İnsancıl kuramın içine psikanalizdeki derinliğin yerleştiği, bunun davranışçılıktaki netlikle birleştirildiği, varoluşçu yaklaşımdan da Gestalt (bütüncül) yaklaşımdan da yararlanıldığı farklı bir kuramdır. Kişilik kuramı olmasının yanı sıra, bir gelişim, bir iletişim ve bir terapi kuramıdır.

Davranışçı ve Bilişsel Kuramlar

Bu her iki kuram, kişiliğin oluşumunu ve gelişimini “öğrenme” lere dayalı olarak açıklar. Bazıları davranışçı unsurlara bazıları bilişsel unsurlara bazıları da hem davranışçı hem bilişsel unsurlara ağırlık verir.

Davranışçı ve bilişsel kuramlar, gözlemlenemeyen, ölçülemeyen soyut kavramlarla (id, ego, süperego, libido vb.) ilgilenmezler. Davranışçı yaklaşıma göre insan davranışlarının nedeni geçmişindeki öğrenmelerdir. Saldırganlık, çekingenlik, uyumluluk gibi kişilik özelliği olarak değerlendirilen davranışlar gözlemlenerek öğrenilmişlerdir. Davranışlar ya ödüllendirme veya cezalandırma yoluyla pekiştirilmiştir ve sonuçta öğrenilmiştir.

Araştırma Odaklı Kuramlar (Ayırıcı Özellik Yaklaşımı)

Yaygın olarak kabul görmeye başlayan kuramlardan biridir. Bu alandaki ilk çalışmalar 1921 yılında Gordon Allport tarafından gerçekleştirilmiştir. Aslında Freud’un bilinç dışı süreçlere yaptığı vurguya bir tepki olarak geliştirilmiştir.

Allport’a göre birey, önceden belirlenmiş kalıplara yerleştirilemeyecek kadar kendine özgüdür, benzersizdir. Dolayısıyla bireyler kendi içinde ele alınmalıdırlar.

Bir başka ayırıcı özellik kuramı, faktör analizi yaklaşımıdır. Buna göre de kişiliğin temel boyutları her insan için geneldir yani evrenseldir. İnsanların tutarlı bir biçimde davranmak yönünde kalıcı bir yatkınlıkları vardır, bu nedenle kişilik bileşenleri hiyerarşik bir yapıya sahiptir. Bu kuramcılara göre ise hangi insanlarda hangi farklı özelliklerin bulunduğu niceliksel olarak ölçülebilir.

İnsancıl/Varoluşçu Kuramlar

İnsancıl kuramları diğer kuramlardan ayıran en temel farklılık geçmiş yaşantıların önemini, bilinç dışı süreçleri kabul etmekle birlikte kişilerin eylemlerinden kendilerinin sorumlu olduğunu ileri sürmesidir. Temsilcisi Carl Rogers’dır. Aslında bir terapi kuramı olarak doğmuştur. Rogers, çocuklukta yaşanan olayların yetişkin kişiliğini oluşturmada önemli bir rol oynadığını kabul eder ancak daha çok şu anki ihtiyaçlarımızın ve ihtiyaçlarımızı gerçekleştirme yönündeki çabalarımızın kişiliğimizi oluşturduğunu ifade eder.

Kişilik Bozuklukları

Kişinin, günlük yaşamda ortaya koyduğu kendine özgü bütünlüğünün sapmalar göstermesi, katılık göstermesi, toplumsal uyum ve işlevselliğini gösterememesi durumuna kişilik bozukluğu denir.

Kişilik bozukluklarında ortak özellikler söz konusudur. Bu ortak özellikler şöyle sıralanmaktadır.

  • Aşağıdakilerden en az birinde uzun süreli zorluklar yaşanır.
    • İş yaşamında/akademik yaşamda
    • Toplumsal ilişkilerde
    • Özel ilişkilerde
  • Davranışlar, toplum içinde geçerli ölçülerden sapma gösterir.
  • Davranışlar benliğe yerleşmiştir ancak uyum sağlamak amacıyla esneklik göstermez.
  • Davranışlara ilişkin tutum, Egosintonik (benlikle uyumludur) ve değiştirilmek istenmez.
  • Özellikler çocukluktan beri süregelir.
  • Tutum ve davranışlarda Alloplastik uyum vardır (kendisini çevreye değil, çevreyi kendisine uydurmaya çalışma).
  • Bilişsel yetilerde, duygulanımda ve düşünce yapısında belirgin bozulmalar yoktur.
  • Dürtü denetiminde zorluklar yaşanır.

Kişilik bozuklukları üç ayrı kümede ele alınmaktadır.

A Kümesi

  • Kuşkucu Paranoid Kişilik Bozukluğu
  • Şizogibi (Şizoid) Kişilik Bozukluğu
  • Şizotürü (Şizotipal) Kişilik Bozukluğu

B Kümesi

  • Toplumdışı (Antisosyal) Kişilik Bozukluğu
  • Sınırda (Borderline) Kişilik Bozukluğu
  • Histriyonik Kişilik Bozukluğu
  • Özsever (Narsisistik) Kişilik Bozukluğu

C Kümesi

  • Çekingen Kişilik Bozukluğu
  • Bağımlı Kişilik Bozukluğu
  • Takıntılı-Zorlantılı Bozukluğu

Anne Baba Tutumları ve Kişilik Gelişimiyle İlişkisi

Bireylerin (olumlu veya olumsuz) kişiliklerinin oluşumunda, temel alışkanlıkları kazanmalarında, bazı davranış biçimleri oluşturmalarında, tavırlarında, inanç sistemi geliştirmelerinde ve değer yargılarında doğumdan itibaren anne baba tutumlarının ne denli önemli olduğu bilinmektedir.

Baumrind üç temel anne-baba tutumu (stili) ileri sürmüştür. Bunlar da;

  • Otoriter anne-baba tutumu
  • Demokratik anne-baba tutumu
  • İzin verici anne-baba tutumu

Bu sınıflamaya göre, kontrol ve olgunluk beklentisi boyutlarında yüksek, açık iletişim ve bakım boyutlarında düşük olan ebeveynler otoriter olarak adlandırılmaktadır. Bütün boyutlarda anılan özelliklere yüksek derecede sahip olan anne-babalar demokratik olarak adlandırılmaktadır. Kontrol ve olgunluk beklentisi boyutlarında düşük, açık iletişim ve bakım boyutlarında yüksek olan anne-babalar ise izin verici olarak adlandırılmaktadır.


Bahar Dönemi Dönem Sonu Sınavı
25 Mayıs 2024 Cumartesi