Çağdaş Türk Romanı Dersi 2. Ünite Sorularla Öğrenelim
Toplumcu Gerçekçi Roman Ve Gelişimi
Tevfik Fikret’in Türkiye sosyalist edebiyatının öncülü gibi yorumlanmasının sebebi nedir?
Tevfik Fikret’in devlet karşıtlığı, hürriyet ve yoksulluk şiirleri zaman zaman Türkiye sosyalist edebiyatının öncülü gibi yorumlansa da esasen Fikret, pozitivist ve hümanist etkilerle yerleşik kültür ve siyasete tepki gösterir.
Genel kayıtlara göre Türkiye’de sosyalist düşüncenin ilk yazarı kimdir?
1910’da çıkardığı iştirak adlı gazeteden dolayı İştirakçi Hilmi olarak bilinen Hüseyin Hilmi’dir.
İştirakçi Hilmi’nin hangi faaliyetleri debbağhane, tersane ve tramvay grevlerinde önemli bir pay göstermiştir?
İştirakçi Hilmi’nin 1919’da kurduğu Türkiye Sosyalist Fırkası ve yayınladığı idrak gazetesi ile debbağhane, tersane ve tramvay grevlerinde önemli rolü olduğu belirtilmektedir.
Osmanlı Türkiye’sindeki ilk sosyalist yazar kimdir ve bu durumu geçerli kılan açıklama nedir?
Hüseyin Hilmi’nin İştirak dergisinde özellikle 1912 yılındaki sayılarda sosyalizm ve onun çevresindeki kavramları tartışılıyor olması, onun Osmanlı Türkiye’sindeki ilk sosyalist yazar olarak anılmasını geçerli kılmaktadır.
Türk edebiyatında genel olarak Marksizm merkezinden yayılan ideolojik yapıyı kuran yazar kimdir?
Nazım Hikmet.
Nazım Hikmet’in sadece Cumhuriyet dönemindeki şiiri değil ayrıca bütün edebiyatı etkileyen sanat anlayışı nedir?
Toplumcu gerçekçi sanat anlayışını benimseyen Nazım Hikmet Türkiye’de sınıfların çatışmasına dayanan bir gelenek olmadığı halde, belki de ilk olarak emek, yoksulluk, sömürülme gibi temaları işlemeye başlamıştır.
Türkiye’de edebiyat çevresinde başlayan ideolojik kavganın da merkezini oluşturan Nazım Hikmet’in kaleme aldığı yazısı ve yayımlandığı dergi nedir?
Nazım Hikmet’in 1929 yılında Resimli Ay dergisinin 4. sayısından itibaren başlattığı Putları Yıkıyoruz yazısı Türkiye’de edebiyat çevresinde başlayan ideolojik kavganın da merkezini oluşturmaktadır.
Şeyh Bedreddin Destanı adlı eserin yazarı kimdir?
Nazım Hikmet.
Donanma Davası yargılamaları sonucunda mahkumiyet alarak Nazım Hikmet ile hapishanede kurdukları arkadaşlık ile toplumcu gerçekçi romanın ustaları haline gelen yazarlar kimlerdir?
Kemal Tahir ve Orhan Kemal.
Türk romanında toplumcu gerçekçiliğin ilk yansımaları ne zaman başlamıştır?
Türk romanında toplumcu gerçekçiliğin ilk yansımaları işçi hayatlarının anlatılmasıyla 1930’larda başlamıştır.
Afrodit Buhurdanında Bir Kadın adlı eserinde sınıf çatışmalarına yer verirken maden işçileriyle sanayi işçilerini sömürülenler olarak gösteren yazar kimdir?
Reşat Enis.
Eserlerinde belirli bir toplumcu gerçekçilik bulunan Reşat Enis, Sabahattin Ali ve Sadri Ertem’i sosyalist öz kavramı altında birleştiren özellikleri nelerdir?
Üç yazarda da sosyalist öz, tek tek yazarların kişisel özelliklerini, oturmuş veya seyyal birikimlerini yansıtır. Henüz işçi sınıfı, bütünüyle toplumcu gerçekçi yöntemlerle ele alınmaz. Ancak halka dönüş, toplumsal etkinlik sürecine giren yeni bir insanı haber verir.
Kuyucaklı Yusuf romanının yazarı kimdir?
Sabahattin Ali.
Türk romanında işçiyi, bütün çevresiyle en geniş manada eserlerine alan romancı kimdir?
Orhan Kemal.
Cumhuriyet sonrasında Kemal Tahir en çok hangi tartışmalar içerisinde yer almıştır?
Cumhuriyet sonrasında yerli sosyalist düşünce ve yerli sosyalist edebiyat bağlamındaki tartışmaların içinde adı en çok geçen yazar Kemal Tahir’dir.
Kemalizm’den Marksizm’e geçişiyle, yerli bir sosyalizme evrilişiyle, Osmanlı gerçeğini kabul edişiyle, Osmanlı tarzı bir iktisadi anlayışı önermesiyle hep tartışmaların odağında yer alan yazar kimdir?
Kemal Tahir.
Ahmet Mithat’ın Bahtiyarlık, Nabizade Nazım’ın Karabibik, Ömer Ali Bey’in Türkmen Kızı eserlerinin Türk edebiyatı açısından önemi nedir?
Köyü ve köylüyü konu alan ilk köy romanları arasında bulunmaktadırlar.
Köy enstitülerinde yetişen romancıların ortak özelliği nedir?
Enstitülerden yetişen romancıların tamamı ya doğrudan veya hümanizm ve halkçılık üzerinde sosyalisttirler; köye ve köylüye bakışlarını sosyal gerçekçilik (sosyal realizm/toplumcu gerçekçilik/sosyalist realizm) belirler.
Mahmut Makal, Talip Apaydın ve Fakir Baykurt gibi yazarların yetişmesinde önemli bir paya sahip olan kurumun adı nedir?
Köy enstitüleri.
Enstitülerden yetişen romancılar köy gerçeğini eserlerine nasıl aktarmışlardır?
Yaşadıkları gerçekleri anlattıklarını söyleyen romancıların, köylünün problemlerini gördükleri açıktır. Örneğin köyde yoksullar, zenginlerden daha çoktur. Köylüler, pozitivist ahlaktan çok geleneksel ahlaka bağlıdır. Köylerde imamlar, şeyhler, ağalar da vardır. Köylü hem topraksızdır hem de toprağını verimli kullanacak araçlardan yoksundur. Bütün bunlar, köylünün gerçeklikleri olarak işlenmiştir ve doğrudur. Ama bu çatışmaların tarafları birçok romanda aynıdır: Bir kere köyde mutlaka sömürülen büyük bir kitle, sömüren birkaç kişi vardır. Sömürülenin yanında bir öğretmen, kaymakam, hakim vs bir aydın bulunur. Sömürenler, ağadır, belediye başkanıdır ve yanında her zaman şeyh veya imam vardır. Bazen aydının vereceği savaşı, ezilenlerin içinden bir kahraman(bir genç bir kadın vs) verir. Bu ortaklıkları bir şema sayarsak, bu şemadan, Türkiye’nin sosyalist gelişmesinin köyden olacağı düşüncesi çıkmaktadır.
Köyü ve köylüyü konu alan eserler arasında ana temasıyla diğer romanlardan farklı olan romanın adı nedir ve yazarı kimdir?
Talip Apaydın’ın Sarı Traktör adlı romanında köyün delikanlısı, daha fazla verim elde etmek ve bu arada işaret edilen bir kişi olmak için traktör almak istemektedir. Teknolojinin tarıma girmesi sebebiyle kalkınma eserin ana düşüncesini oluşturmaktadır.
Köyü yazan romancılardan beklediğimiz bir şey, bence, Türk milletinin müşterek, yani birleşik ruhunu, davranışını keşfetmeye çalışmaktır. Yukarıdaki düşünce hangi yazara aittir ve ne ifade etmektedir?
Kemal Tahir’in köylülüğün durağan ve değişmeyen bir yapı olmadığını, onu, farklı açılardan ele almak gerektiğini ileri sürmesi 1960’lardan sonra köye bakışta bir değişim yaşandığını göstermektedir.
Notlara, mülakatlara ve raporlara dayanan köy romanının öncüsü sayılan eserin adı nedir ve yazarı kimdir?
Bizim Köy - Mahmut Makal.
Fikret Irmaklı, Resul Efendi ve Zeyno Kadın karakterlerinin yer aldığı romanın yazarı kimdir?
Yaşar Kemal.
Yazar, köyü ve köylüyü, sosyal ve siyasal yapının tümüyle ilişkilendirir ve böylece Anadolu insanının ortak ve bütünlüklü yapısını ortaya çıkarmak ister. Yukarıda edebi kişiliği hakkında bilgi verilen yazar kimdir?
Kemal Tahir.
1930’lu yıllarda işçi hakları bakımından meydana gelen önemli gelişmeler nelerdir?
Cumhuriyeti izleyen yıllarda, işçi hareketlerinin sosyalistler tarafından yönlendirildiği görülmektedir. 1936’da çıkarılan İş Kanununun sınıfçılık şuurunun doğmasına imkan veren hata yollarını ortadan silip süpüreceği ifadeleri bulunmaktadır. Yine 1933 yılında Türk Ceza Kanunu’nun 201. maddesine getirilen bir değişiklikle işçileri işi bırakmaya zorlayanlara ağır cezalar konmuş ve 1938’de de sınıflara dayanan kuruluşlar, dolayısıyla sendikalar yasaklanmıştır. Türkiye’de henüz işçi sınıfının olmadığı, mevcut çalışmaların işçi gelişimini planlamak, hızlandırmak şeklinde algılanması gerektiğinin vurgulandığı yanı sıra bu anlayışın bile savaş sonrası hükümetlere büyük bir telaş verdiği açıklamaları bulunmaktadır.
Romanlarında yeni gelişen sanayileşmeyi, ağalık ve patronluk arası bir tutumu olan fabrika sahiplerini ve bu fabrikalarda, köylülükten şehir işçiliğine doğru kaymaya çalışan işçileri, geniş anlamıyla anlatan yazar kimdir?
Orhan Kemal.
Nazım Hikmet, Orhan Kemal’in sanat yaşamını nasıl etkilemiştir?
Orhan Kemal’in kendi hayatına ve kendi çevresine benzeyen roman dünyasına girmesinde Rusya’daki yoksulları ve işçileri anlatan Maksim Gorki’nin kitaplarının önemli bir yeri olsa da asıl bilinçlenmesi Bursa Cezaevi’nde Nâzım Hikmet’le tanışmasıyla başlar. Bu süreç, yazarı, bilinçli olarak toplumsal gerçekliği anlamaya, ona tanık olup yansıtmaya götürür. Artık o, sosyal yapı içerisinde hep yoksulları, ekmek kavgasını, düzenbazlığı, yozlaşmayı, cinselliği görür ve anlatır. Çünkü, sosyal sınıflar arasındaki zıtlığın anlaşılmasının kökü mutlaka sınıf gerçeğine dayanan, insana dayanan yeni yollar aranıp bulunduğu oranda gerçekleşeceğini düşünmektedir.
İflahsızın Yusuf, Pehlivan Ali ve Köse Hasan karakterlerinin yer aldığı romanın adı nedir?
Bereketli Topraklar Üzerinde.
Orhan Kemal’in Bereketli Topraklar Üzerinde adlı romanında yer alan Zeynel karakteri yazarın edebi kişiliği hakkında nasıl bilgi vermektedir?
Romanda sınıfsal tepkinin en net hali Zeynel’in davranışlarından yansımaktadır. Orhan Kemal, romanlarındaki tecrübeli ve vasıflı işçileri daha bilgili, daha onurlu gösterir. Patoz ustaları da böyledirler. Hem Irgatbaşı’nın kışkırtmaları sonucunda işinden kovulan patoz ustası, hem de onun yerine gelen usta, işçi sınıfının varlığını hatırlatan ifadeler kullanırlar. Patoz ustası, işçilerle değil, Irgatbaşı’yla yer içer. Hiçbir zaman Irgatbaşı’nın işçiler aleyhine konuşmalarını desteklemez ama işçilerle beraber de hareket etmez. Elbette onun işçileri, egemen güç (ağa, ırgatbaşı, onların yardımcıları) karşısında haklı bulması önemlidir. Hele Irgatbaşı’na Emekçiyim ben, köle değil. demesi, toplumsal yapıdaki temel zıtlığı kavradığını gösterir.
Dönemin sosyopolitik yapısını yansıtan, gecekondulaşma sürecini gösteren, köylülükten ve işbirlikçilikten işçi olmaya uzanan konusuyla farklılık yaratan Orhan Kemal’e ait romanın adı nedir?
Gurbet Kuşları.
Tanzimat ve Cumhuriyet romanlarındaki aydınlar neyi temsil etmektedirler?
Tanzimat romanının aydınları, bazen yenileşen hayatın zararlarından, Batılılaşma taklitlerinden milletini korumak isterler; bazen batı ile doğu arasında yeni bir senteze ulaşarak örnek olurlar. Cumhuriyet romanının bazı aydınları, genel olarak Cumhuriyetin hedef ve ilkeleri çerçevesinde, eski düşünceyle, hurafelerle, savaşırlar. Bu aydınların bir kısmı, milletinde millî bir şuur uyandırmak isterler. Köy romanının aydınları, halkı, kendilerini ezen ve sömüren kişilere ve düzene karşı bilinçlendirirler.
Oğuz Atay’ın 1972 yılında yayımlanan Tutunamayanlar adlı eserinde başkarakterler kimlerdir?
Selim Işık ve Turgut Özben
Selim İleri’nin Bir Akşam Alacası adlı eserinde romanın başkarakteri Emre Taran ile arasında nasıl bir benzerlik vardır?
Emre Taran’ın edebiyat, siyaset ve toplumsal hayat içinde durduğu yerle Selim İleri’nin durduğu yer birbirine çok benzemektedir. Emre Taran’ı bireysel olmakla suçlayan şair Atilla gibi toplumcuları, büyük ihtimalle Selim İleri de tanır.Okurum ve ben öyle yalnızız ki diyen Emre Taran da Selim İleri gibi, özgür bir ortamda her şeyin var olabileceğini ve tartışılabileceğini düşünmektedir.
Türkiye’de sosyalist fikirlerin kaynaklarına bakıldığında Beşir Fuat’a atıf yapılmasının nedeni nedir?
Türkiye’deki sosyalist fikirlerin kaynaklarına bakılırken Beşir Fuat’a da atıf yapılır. Onun biyolojik materyalizmi ve din karşıtlığı, bu atıfların yapılmasına vesile olmuştur. Gerçekte Beşir Fuat’ın yazılarında Marks’a hiç atıfta bulunmadığı gibi Avrupa ve Rusya’daki etkisine dair de bilgi yoktur.
Tevfik Fikret’in devlet karşılığı, hürriyet ve yoksulluk şiirleri Türk Edebiyatı’nda nasıl yorumlanır?
Tevfik Fikret’in devlet karşıtlığı, hürriyet ve yoksulluk şiirleri, zaman zaman Türkiye sosyalist edebiyatının öncülü gibi yorumlansa da esasen Fikret, pozitivist ve hümanist etkilerle yerleşik kültür ve siyasete tepki gösterir. Kaldı ki Osmanlı toplum yapısının din, tevekkül, devlet ve tebaa gibi ana belirleyicileri, sömüren ve sömürülen şeklindeki sınıflaşmanın doğurucusu olan sanayileşmeye ve kapitalistleşmeye imkân vermemiştir. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan süreçte, başta toplumcu gerçekçi edebiyatın ana metni olan Das Kapital dâhil olmak üzere sosyalizm etrafında da bir çeviri etkinliği olmamıştır.
Osmanlı Türkiyesi’nde sosyalist düşüncenin ilk yazarı kimdir?
Genel kayıtlara göre Türkiye’de sosyalist düşüncenin ilk yazarı, 1910’da çıkardığı İştirak adlı gazeteden dolayı İştirakçi Hilmi olarak bilinen Hüseyin Hilmi’dir.
Türkiye’de sosyalist düşüncenin ilk yazarı olan İştirakçi Hilmi’nin hangi hareketi bu düşüncenin oluşmasına neden olmaktadır?
İştirakçi Hilmi’nin 1919’da kurduğu Türkiye Sosyalist Fırkası ve yayınladığı idrak gazetesi ile debbağhane, tersane ve tramvay grevlerinde önemli rolü olduğu belirtilmektedir. Hüseyin Hilmi’nin İştirak dergisinde özellikle 1912 yılındaki sayılarda sosyalizm ve onun çevresindeki kavramları tartışılıyor olması, onun Osmanlı Türkiyesi’ndeki ilk sosyalist yazar olarak anılmasını geçerli kılmaktadır.
Dr. Refik Nevzat’ın Osmanlı Türkiyesi’ndeki en önemli özelliği nedir?
İştirak Çevresi içinde Hüseyin Hilmi’den sonra adı üzerinde en çok konuşulan ikinci kişi Dr. Refik Nevzat’tır. Refik Nevzat, eski bir Jön Türk’tür; Paris’te bulunduğu sıralarda Fransız sosyalistlerinden etkilenerek solcu olmuş, Hüseyin Hilmi çevresi ile irtibata geçmiş ve Osmanlı Sosyalist Fırkasının Paris şubesini kurumuştur.
İttihat ve Terakki’nin 1913’lerden sonra milliyetçi ideolojiyi sistemleştirmesi ve bir yönetim tabanı olarak işlemesi Türkiye’nin düşünce yapısı üzerindeki etkisi nedir?
Cumhuriyet Dönemi’nde, hukuk, eğitim, millî ekonomi gibi alanlardaki modernleşmeler, birçok yönüyle Tanzimat ve Islahat hareketlerinin, hız ve yaygınlık kazanmış şekli olarak görülebilirler. İttihat ve Terakki’nin 1913’lerden sonra milliyetçi ideolojiyi sistemleştirmesi ve bir yönetim tabanı olarak işlemesi düşünülürse Cumhuriyetin, bu sürecin siyasal inkılabı olduğu kabul edilebilir. Yeni devletin düşünsel yapısını ve hedeflerini anlamak için, 1922 ile 1938 arasında yapılan inkılapların belli başlılarını hatırlamak yeterlidir. Yeni devletin ve kültürün inşasında düşünsel temel Türk milliyetçiliğidir. Laik ve pozitivist karakterli bu milliyetçilik, yeni sosyolojinin tekliflerini taşımak durumunda olduğu gibi, yönetim ve kurumsal alandan itilen dinin bıraktığı boşlukları da doldurmak durumundadır.
Türk edebiyatında Marksizm merkezinden yayılan ideolojik yapıyı kuran yazar kimdir?
Türk edebiyatında genel olarak Marksizm merkezinden yayılan ideolojik yapıyı kuran kuşkusuz Nâzım Hikmet’tir.
Nazım Hikmet’in hangi düşünceleri Türk edebiyatında Marksist yapının oluşmasına neden olmuştur?
Nâzım Hikmet Türkiye’de sınıfların çatışmasına dayanan bir gelenek olmadığı hâlde, belki de ilk olarak emek, yoksulluk, sömürülme gibi temaları işlemeye başlar. Nâzım Hikmet’in getirdiği bu içerik sadece Cumhuriyet Dönemi’ndeki şiiri değil, bütün edebiyatı etkiler. Nâzım Hikmet’in 1929 yılında Resimli Ay dergisinin 4. sayısından itibaren başlattığı “Putları Yıkıyoruz” kavgası, Türkiye’de edebiyat çevresinde başlayan ideolojik kavganın da merkezini oluşturur.
Nazım Hikmet’in Marksist bakış açısını benimseyen Cumhuriyet Dönemi şair ve yazarları kimlerdir?
Nâzım Hikmet’in getirdiği bu içerik sadece Cumhuriyet Dönemi’ndeki şiiri değil, bütün edebiyatı etkiler. Nitekim sadece İlhami Bekir Tez, Hasan İzzettin Dinamo, Rıfaz Ilgaz, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Ahmet Arif gibi şairler değil, Sabahattin Âli, Orhan Kemal, Kemal Tahir gibi romancılar da Nâzım’ın açtığı yolda devam ederler. Hatta 1960’larda modernist ve bireyci edebiyata (temeli marksizim olsa da) karşı çıkarak sosyalist gelişmeye paralel etkinlikte bir edebiyat ortamı kurmaya çalışan ikinci kuşak toplumcu edebiyat da köy romanı da Nâzım’ın kurduğu edebiyat atmosferinden nefes alır.
Komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle hapse atılan ve kitaplarının okunmasının yasaklandığı yazar kimdir?
Komünizm propagandası yapmak veya Türkiye Cumhuriyeti’ni veya ordusunu tahkir etmek suçundan dolayı Nazım Hikmet birçok defa yargılanmış ve tutuklanmış, kitaplarının okunması yasaklanmıştır.
Nazım Hikmet’in kitaplarını okuduğu ve onun yaptığını yapmak suçlarıyla 1938 yılında hapse atılan şair, yazar ve gazeteciler kimlerdir?
Komünizm propagandası yapmak veya Türkiye Cumhuriyeti’ni veya ordusunu tahkir etmek suçundan dolayı Nazım Hikmet birçok defa yargılandığı ve tutuklandığı gibi, birçok şair yazar da Nazım’ın kitaplarını okumak ve onun yaptığını yapmak gibi sebeplerden dolayı yargılanmış ve mahkûm olmuştur. Siyasal ve edebî tarihe “Donanma Davası” olarak geçen yargılamalar ve mahkumiyetler önemlidir. 1938’de Nazım Hikmet, Kemal Tahir, Nuri Tahir, Hamdi Alev Şamilof, Emine Alev, Dr. Hikmet Kıvılcımlı, Fatma Nudiye Yalçı, Kerim Korcan, Mehmet Ali Kantan, Seyfi Tekbilek, Hüseyin Avni Durugün gibi şair, romancı, gazeteci yargılanmış ve hapse atılmışlardır.
Reşat Enis’in Türk romanındaki önemi nedir?
Türk romanında toplumcu gerçekçiliğin ilk yansımaları, işçi hayatlarının anlatılmasıyla 1930’larda başlar. Bazı yazarlar, eserlerinde ikinci planda da olsa sınıf çatışmalarına yer verirler. Reşat Enis, “okumuş bir tornacı”ya Marksist yorumlar yaptırır: “Harbi isteyen patrondur; kapitalisttir. Yok olası kapitalist... Sönmek bilmez ihtirası, onun gözlerini içinde bulunduğu sınırlarının dışına çeker, ona, dışarıda işletecek maden lazımdır; sürecek toprak lazımdır. O, malını satacak piyasa arar.” (Naci, 1990: 338). Maden işçilerinin hayatını anlatan Reşat Enis, Afrodit Buhurdanında Bir Kadın’da (1938) maden işçileriyle sanayi işçilerini, “sömürülenler” olarak gösterir.
Cumhuriyet sonrasında “yerli sosyalist düşünce” ve “yerli sosyalist edebiyat” bağlamındaki tartışmaların içinde adı en çok geçen yazar kimdir?
Cumhuriyet sonrasında “yerli sosyalist düşünce” ve “yerli sosyalist edebiyat” bağlamındaki tartışmaların içinde adı en çok geçen yazar Kemal Tahir’dir.
Kemal Tahir’in hangi çalışmaları adının yerli sosyalist düşünce tartışmalarında yer almasına neden olmuştur?
Cumhuriyet sonrasında “yerli sosyalist düşünce” ve “yerli sosyalist edebiyat” bağlamındaki tartışmaların içinde adı en çok geçen yazar Kemal Tahir’dir. O, Kemalizm’den Marksizm’e geçişiyle, yerli bir sosyalizme evrilişiyle, Osmanlı gerçeğini kabul edişiyle, Osmanlı tarzı bir iktisadi anlayışı önermesiyle hep tartışmaların odağında yer alır. Anadolu toplumunun yapısı, tarihsel gerçeği ve anlamı üzerine söyledikleri onu evrensel sosyalizmden ayırır. Asya Tarzı Üretim Tarzı’nın özelliklerini ve niteliklerini Osmanlı ve Anadolu hayatında gören Kemal Tahir, her toplumun kendi iktisadi şartlarına göre biçimleneceğini ve esasen bugünkü sosyal bozukluğun toplumun kendi iktisadi ve siyasi yapısını kuramamasından kaynaklandığını düşünür.
Türk romanında “köy” teması ile ilgili ayrıntılı çalışmalar yapan araştırmacı kimdir?
Ramazan Kaplan, Türk Romanında Köy adlı çalışmasında köyü ve köylüyü anlatan romanları tarihsel bir sırayla ele alıp değerlendirir. 1876-1923; 1923-1950; 1950-1960; 1960-1980 şeklinde yapılan kronolojik tasnifte konuyla ilgili 90’a yakın kitap üzerinde çalışan Kaplan da köy romanının köy enstitülü yazarlarla özdeşleştiğine dikkat çeker.
Köy Enstitüleri’nin Türk romanındaki “köy” temasına katkıları nelerdir?
Köy enstitüleri bir kalkınma sevdasının çocuğudur. Kırsalı, kendi şartları içinde geliştirmenin yollarını arayan bu yapı, tarım ve zanaatkârlık alanında önemli elemanlar yetiştirir. Bunun yanı sıra oralara tayin edilen sosyal bilimler hocalarının etkisiyle, üretim tüketim ilişkilerine kafa yoran, köy gerçekliklerini yorumlayan ve bu özellikleri ile köye müdahale etmeleri gerektiğine inanan, kendilerini aydın gören insanlar yetiştirir. Kitap okumaya alıştırılan bu insanların hemen hepsi, aynı zamanda hiç olmazsa birkaç şiir de yazmışlardır. Enstitülerden yetişen romancıların tamamı ya doğrudan veya hümanizm ve halkçılık üzerinde sosyalisttirler; köye ve köylüye bakışlarını sosyal gerçekçilik (sosyal realizm- toplumcu gerçekçilik- sosyalist realizm) belirler.
Köye ve köylüye bakışlarını sosyal gerçekçilik bağlamında ele alan ve edebiyatta en çok konuşulan yazarlar ve eserleri nelerdir?
Enstitülerden yetişen romancıların tamamı ya doğrudan veya hümanizm ve halkçılık üzerinde sosyalisttirler; köye ve köylüye bakışlarını sosyal gerçekçilik (sosyal realizm- toplumcu gerçekçilik- sosyalist realizm) belirler. Ama bu bakış açısıyla roman yazanlardan Köy Enstitüsü mezunu olmayanlar da vardır. Sayısı oldukça fazla olan romanların ismini vermek bu çalışma için imkânsızsa da en çok konuşulan romanlardan birkaçını yayımlanış sırasına göre saymak gerekir. Mahmut Makal, Bizim Köy 1950 (aslında köyle ilgili notlardan oluşan bir kitap); Orhan Hançerlioğlu, Ekilmemiş Topraklar 1954; Kemal Tahir, Sağır Dere 1955; Yaşar Kemal, İnce Memed 1955; Yaşar Kemal, Teneke 1955; Talip Apaydın, Sarı Traktör 1958; Fakir Baykurt, Yılanların Öcü 1959; Fakir Baykurt, Irazca’nın Dirliği 1961; Kemal Bilbaşar, Cemo 1966; Hasan Kıyafet, Gominis İmam 1969; Kemal Tahir, Büyük Mal 1970; Abbas Sayar, Yılkı Atı 1970; Dursun Akçam, Kanlı Derenin Kurtları, 1976.
Enstitülerden yetişen romancıların birçoğunun romanlarında bahsettikleri köy ve köylülerin genel özellikleri nelerdir?
Enstitülerden yetişen ve yaşadıkları gerçekleri anlattıklarını söyleyen romancıların, köylünün problemlerini gördükleri açıktır. Örneğin; köyde yoksullar, zenginlerden daha çoktur. Köylüler, pozitivist ahlaktan çok geleneksel ahlaka bağlıdır. Köylerde imamlar, şeyhler, ağalar da vardır. Köylü hem topraksızdır hem de toprağını verimli kullanacak araçlardan yoksundur. Bütün bunlar, köylünün gerçeklikleri olarak işlenmiştir ve doğrudur. Ama bu çatışmaların tarafları birçok romanda aynıdır: Bir kere köyde mutlaka sömürülen büyük bir kitle, sömüren birkaç kişi vardır. Sömürülenin yanında bir öğretmen, kaymakam, hâkim vs. bir aydın bulunur. Sömürenler, ağadır, belediye başkanıdır ve yanında her zaman şeyh veya imam vardır. Bazen aydının vereceği savaşı, ezilenlerin içinden bir kahraman (bir genç bir kadın vs.) verir.
Mahmut Makal’ın Bizim Köy isimli romanının özellikleri nelerdir?
Köy Enstitüsü mezunu Mahmut Makal’ın 1950 yılında yayımlanan Bizim Köy’ünden kısaca söz etmek gerekir. Köy hayatına dair tutulan notlardan oluşan bu kitabın bir roman olmadığı söylense de köy romanının öncüsü sayılmış ve defalarca basılmıştır. Notlara, mülakatlara ve raporlara dayanan bu kitapta Makal, “Beş temel unsur üzerinde durmuştur: birincisi ekonomik sıkıntılar; ikincisi, ilkel malzeme kullanma; üçüncüsü, toprak meselesi; dördüncüsü, yeni teknolojilere yabancılık; beşincisi ise sosyal yardımlaşma ve kooperatifleşmedir.”
Cumhuriyet’ten sonraki köy romanını bütün temalarıyla ele alan çalışmaya göre tespit edilen köy problemleri nelerdir?
Cumhuriyet’ten sonraki köy romanını bütün temalarıyla değerlendiren bir çalışmada romanlar taranmış ve şu problemler tespit edilmiştir. Ekonomik güçlükler (işsizlik, topraksızlık, susuzluk, tefecilik); sosyal hayatın geriliği (aydın köylü ayrılığı, sağlık, eğitimsizlik, cahillik, hurafeler); sosyal çatışmalar (arazi kavgaları, siyasi çekişmeler, köylü ve devlet, ağalık) yasa ve ahlak (öç alma, eşkıyalık, tecavüz) etkili unsurlar (din, hurafe, gelenek).
Yaşar Kemal’in Teneke isimli romanının özellikleri nelerdir?
Yaşar Kemal’in Teneke adlı romanı 1955’te yayımlanır. Teneke, köy romanlarının bir kısmı için belirlenen şablona uyan bir romandır. Uluslararası ününü, dönemin sosyalist edebiyat yayılmasına, yazarın politik manevralarına bağlayanlar olsa bile, saydığımız romancı özelliklerinin bunda etkili olduğunu düşünen de çoktur. Teneke de kaymakam ve ağalar, ilçede yaşasa da işlenen, Sazlıdere köylüsünün problemidir. Ekonomik temelli olan çatışmanın genel olarak iki tarafı vardır: Birinci tarafta ağalar ve onlardan beslenen köylüler, memurlar ve siyasetçiler vardır. İkinci tarafta, emeklerini ve mallarını ağalara terk etmek istemeyen köylüler ve onların haklı olduğunu düşünen kaymakam vardır. Fakat iki taraftaki sosyal figürler, çatışmanın devam etmesi için aynı direnci veya sebepleri göstermezler.
Kemal Tahir’in köy romanlarına katkısı nelerdir?
Kemal Tahir, köyü ve köylüyü, sosyal ve siyasal yapının tümüyle ilişkilendirir ve böylece Anadolu insanının ortak ve bütünlüklü yapısını ortaya çıkarmak ister. Alemdar Yalçın, Kemal Tahir’in, Osmanlı toprak sisteminin, Batı’daki serflik ve derebeylik sistemine benzemediğini, köy romanlarını yazdığı sırada keşfettiğini söyler. Bunu doğru bir tespit olarak kabul edersek Kemal Tahir’in sözünü ettiğimiz ilişkilendirmede başarılı sonuçlara vardığı sonucu ortaya çıkar. Romancının vardığı sonuç, kültür geleneğinin, ekonomik geleneğin, her millette kendine göre bir değişim yolu izlediğidir. Kemal Tahir’in Köyün Kamburu adlı romanı da Yılanların Öcü gibi 1959’da yayımlanır. Bu roman da Fakir Baykurt’un romanı gibi üçlü serinin bir parçasıdır. Daha 1960’lara gelmeden, köy gerçekliğine farklı yaklaşımların oluşmaya başladığı görülür Köyün Kamburu’nda.
Islahat hareketlerinden sonra kurulan işçi cemiyetlerinin özellikleri nelerdir?
Osmanlı toplum yapısı, sınıflı bir yapı değildir. Marksist iktisat teorilerinde izlenen diyalektiğe göre de Osmanlı toplum yapısında sınıfların olması mümkün değildir. Sanayileşme olmadan, kapitalist üretim ilişkileri şekillenmeden işçi sınıfının oluşamayacağı genel bir kabuldür. Böyle de olsa Islahat hareketlerinden sonra bazı işçi cemiyetleri kurulmuştur: “Bilinen ve belgelenmiş ilk işçi örgütü Ameleperver Cemiyeti’dir. İlk işçi hareketi de 1872 yılında patlak vermiştir. 1895 yılında Osmanlı Amele Cemiyeti kurulmuştur. Gizli ve yıkıcı çalışmalar yaptıkları gerekçesiyle bu kuruluşun 1896’da kapatılmasından sonraki ilk önemli işçi hareketi, Reji İdaresine karşı tütün işçilerinin 1906 grevidir.” Osmanlı’nın son yıllarında oluşan bütün bu işçi hareketlerinin temelinde “işçi hakları” olduğu açıkça görülmektedir.
Osmanlı’nın son zamanlarında oluşan işçi hareketlerinin sonuçları nelerdir?
Osmanlı’nın son yıllarında oluşan bütün bu işçi hareketlerinin temelinde “işçi hakları” olduğu açıkça görülmektedir. Ancak bu “hak arama” istekleri, Marksist anlamda bir sınıfsallaşmayı içermezler. Avrupa’daki sanayileşme süreci içinde gelişen sınıf hareketlerinin, Türkiye’ye “ücretlerin iyileştirilmesi yolundaki istekler” biçimindeki yansımalarıdırlar. Cumhuriyeti izleyen yıllarda, işçi hareketlerinin sosyalistler tarafından yönlendirildiği görülmektedir. 1936’da çıkarılan “İş Kanunu”nu anlatırken Recep Peker’in söyledikleri, bunu ifade eder: “Yeni İş Kanunu, sınıfçılık şuurunun doğmasına imkân veren hata yollarını ortadan silip süpürecektir”. Yine 1933 yılında Türk Ceza Kanunu’nun 201. maddesine getirilen bir değişiklikle işçileri işi bırakmaya zorlayanlara ağır cezalar konmuş ve 1938’de de sınıflara dayanan kuruluşlar, dolayısıyla sendikalar yasaklanmıştır.
Türk romanında işçileri işleyen, sanayileşme ve işçileri geniş anlamıyla anlatan romancı kimdir?
Türk romanında, yeni gelişen sanayileşmeyi, ağalık ve patronluk arası bir tutumu olan fabrika sahiplerini ve bu fabrikalarda, köylülükten şehir işçiliğine doğru kaymaya çalışan işçileri, geniş anlamıyla anlatan romancı Orhan Kemal’dir. Orhan Kemal’in bütün hikâye ve romanlarında işçiler vardır.
Türk romanında işçileri işleyen, sanayileşme ve işçileri geniş anlamıyla anlatan romancı olan Orhan Kemal’in romanlarında bu konuya değinmesinin nedenleri nelerdir?
Orhan Kemal’in bütün hikâye ve romanlarında işçiler vardır. Yazarın gerçek hayatında da işçiler-yoksullar dışında sürekli bir çevresi pek yoktur. Amelelikten, hamallığa oradan kâtipliğe kadar her işte çalışan Orhan Kemal’in Adana’da iken oturup eğleştiği kahveler işçilerin kahveleridir. Bu kahvelerde işçi ustası dostlarından alıp okuduğu kitaplar içinde, Rusya’daki yoksulları ve işçileri anlatan Maksim Gorki’nin kitaplarının önemli bir yeri vardır. Orhan Kemal’in kendi hayatına ve kendi çevresine benzeyen roman dünyasına girmesi böylece başlamış olur. Ama asıl “bilinçlenme” Bursa Cezaevi’nde Nâzım Hikmet’le tanışmasıyla başlar. Bu süreç, yazarı, bilinçli olarak toplumsal gerçekliği anlamaya, ona tanık olup yansıtmaya götürür. Artık o, sosyal yapı içerisinde hep yoksulları, ekmek kavgasını, düzenbazlığı, yozlaşmayı, cinselliği görür ve anlatır. Çünkü, sosyal sınıflar arasındaki zıtlığın anlaşılması “kökü mutlaka sınıf gerçeğine dayanan, insana dayanan yeni yollar aranıp bulunduğu oranda” gerçekleşecektir.
Tanzimat’tan 1960’lara kadarki Türk romanının tamamı düşünüldüğünde roman aydınlarının genel özellikleri nelerdir?
Tanzimat’tan 1960’lara kadarki romanlarımızın tamamı düşünüldüğünde, bizim roman aydınlarımızın, erken bunalmanın aksine, varlıklarını toplumun yararına harcamak isteyen idealistler olduğu görülür. Ahmet Mithat’ın Felatun Bey ve Rakım Efendi’sindeki Rakım Efendi; Bahtiyarlık’ındaki Şinasi; Mehmet Murat’ın Turfanda mı Turfa mı’sındaki Mansur; Reşat Nuri’nin Yeşil Gece’sindeki Ali Şahin; Halide Edip’in Yeni Turan’ındaki Kaya ve Oğuz; Peyami Safa’nın Fatih Harbiye’sindeki Şinasi ve Ferit; köy romanlarındaki öğretmenler, kaymakamlar gibi aydınlar, hayatlarını, toplumlarını aydınlatmaya harcarlar. Başlangıçtan 1960’lara kadar, genel olarak yazarlarından (yaratıcılarından) pek de ayrı düşünülemeyen roman aydınları, toplumunu, kültür, siyasal düşünce ve hatta ekonomik olarak kalkındırmak sevdasındadırlar. Tanzimat romanının aydınları, bazen yenileşen hayatın zararlarından, Batılılaşma taklitlerinden milletini korumak isterler; bazen Batı ile Doğu arasında yeni bir senteze ulaşarak örnek olurlar.
1960’lardan sonraki bazı romanlarda bunalan aydınların genel özellikleri nelerdir?
1960’lardan sonraki bazı romanlarda bunalan aydın, artık Tanzimat ve Cumhuriyet romanlarındaki aydın gibi, kesin inançları olan, iddiası ve önerisi olan aydın değildir. Bu romanlardaki aydının bunaltısı, yeni bir kimliği arayan, kökleriyle bağlar kurmak isteyen Peyami Safa’nın ve Tanpınar’ın aydınlarının bunaltısından da farklıdır. Bu aydınların bir kısmı, neyi niçin yaşadığını bilmeyen ve yaşadıklarını anlamlandıramayan, bir anlamın peşinde de olmayan; bir kısmı, uğruna savaştıkları ideolojik değerlerle birlikte yenilgiye, ihanete, baskıya uğrayan; maddileşen ve sıradanlaşan ilişkilerle başa çıkamayan; bir kısmı felsefeyle hayat arasında kalan, inançlarındaki merkez kuvveti kaybeden aydınlardır. Birbirinden farklı görünseler bile, bu aydınları “modern insanın bunalımı” noktasında birleştirmek mümkündür.
1960’lardan sonra yaşanan modern insan bunalımının arka planındaki gerekçeleri nelerdir?
Modern insan bunalımının zihinsel ve kuramsal arka planında, özellikle Nietszche, Camus ve Sartre’ı bulmak mümkündür. İkinci Dünya Savaşını, sosyalist ve kapitalist dünya arasındaki soğuk savaşı, Türkiye özelinde darbelerle gelen baskı ve hapishaneleri de bunaltıyı besleyen bir siyasal arka plan olarak görmek gerekir.
1960’lardan 2000’e kadar kentli aydın bunalımlarını yansıtan romanlar nelerdir?
1960’lardan 2000’e kadar kentli aydın bunalımlarını yansıtan roman sayısı oldukça fazladır. Birkaç örnek vermek gerekirse: Yusuf Atılgan, Aylak Adam; Oğuz Atay, Tutunamayanlar; Erdal Öz, Yaralısın; Adalet Ağaoğlu, Ölmeye Yatmak; Mehmet Eroğlu, Issızlığın Ortasında; Selim İleri, Bir Akşam Alacası; Sevgi Soysal, Yenişehir’de Bir Öğle Vakti; Vedat Türkali, Bir Gün Tek Başına.
27 Mayıs 1960 Askerî Darbesi’nin Türk romanına etkileri nelerdir?
1950-2000 arası romanın siyasal kültürel ve sosyal arka planını özetlemeye çalışırken, 27 Mayıs 1960 Askerî Darbesi’nin, Cumhuriyet tarihimizde yeni bir dönem açtığını söylemiştik. Bugün, hazırlanışı, uygulanışı ve sonuçları ile birçok noktada tartışılmış bulunan darbenin, büyük bir ihtimalle hâlen bilinmeyenleri vardır. Öncelikle bu darbenin, birçok bileşenleri olan bir “tepki” olduğu düşünülmektedir. Bu ortak tavrın unsurlarını birkaç maddede toparlamak mümkün değilse de bir edebiyat çalışmasının genel zeminini yoklamak için bir toparlama yapılabilir: 1. Pazar ekonomisinin veya solun söylemiyle, Amerikan kapitalizminin güçlenmeye başlamasından duyulan rahatsızlık 2. İnönü Dönemi bürokrasinin hiyerarşik üstünlüğünü kaybetmesi 3. Muhafazakâr ve dinî argümanlarının siyasetin içinde çoğalması 4. Her alandaki çağdaşlaşmanın geriye gittiği düşüncesi 5. Özgürlüklerin kısıtlandığı, öğrencilerin siyasal olarak kışkırtıldığı haberleri.
-
AÖF Sınavları İçin Ders Çalışma Taktikleri Nelerdir?
date_range 8 Gün önce comment 11 visibility 17821
-
2024-2025 Öğretim Yılı Güz Dönemi Kayıt Yenileme Duyurusu
date_range 7 Ekim 2024 Pazartesi comment 1 visibility 1158
-
2024-2025 YKS Ek Yerleştirme İle Yerleşen Adayların Çevrimiçi (Online) Başvuru ve Kayıt Duyurusu
date_range 24 Eylül 2024 Salı comment 1 visibility 614
-
Çıkmış Soruları Gönder Para Kazan!
date_range 10 Eylül 2024 Salı comment 5 visibility 2739
-
2023-2024 Öğretim Yılı Yaz Okulu Sınavı Sonuçları Açıklandı!
date_range 27 Ağustos 2024 Salı comment 0 visibility 905
-
Başarı notu nedir, nasıl hesaplanıyor? Görüntüleme : 25568
-
Bütünleme sınavı neden yapılmamaktadır? Görüntüleme : 14503
-
Akademik durum neyi ifade ediyor? Görüntüleme : 12507
-
Harf notlarının anlamları nedir? Görüntüleme : 12498
-
Akademik yetersizlik uyarısı ne anlama gelmektedir? Görüntüleme : 10421