XIX. Yüzyıl Türk Edebiyatı Dersi 4. Ünite Özet

Xıx. Yüzyılda Kadın Şairler

Giriş

Kadını edebiyat üretmekten dışlayan, birey olarak varlık göstermesine alan bırakmayan kültürel ve toplumsal koşullar nedeniyle Avrupa ve Orta Doğu’da olduğu gibi Osmanlı şiirinde de kadın şairlerin sayısı erkeklere oranla oldukça azdır.

Orta Çağ bilincinde edebiyat erkekler tarafından ve erkekler için yaratılmış bir gelenek görünümündeydi ve kadının bu noktada girişimi otoriteye isyan ya da en azından saygıda bir kusur olarak yorumlanabilirdi. Osmanlı şiirinde de kişisel yaratı, geleneğin önüne geçemez düşüncesi yer almaktadır.

Divan şiiri, kendine has semboller sistemi olan ve bu çerçevenin dışına çıkmanın mümkün olmadığı bir sanat olarak dönemin estetik anlayışı kişisel duyguların yansıtılmasını olanak vermiyordu. Bununla birlikte şairin çizdiği imgeyi zihninde kurabilenler, yalnızca kullanılan sembollerin değerini bilenlerdi.

Okuryazarlığın pek yaygın olmadığı Osmanlıda kadınının düzenli bir eğitimden geçmesi çok zordu. Devletin üst düzey makamlarında kendine yer edinen kadın şairler ise yine üst düzey ailelerden gelen kişilerdi. Bu kişilerin eğitimi ise sivil eğitim olarak tanımlanan çerçeve içerisinde gerçekleştirilmekteydi.

Osmanlı dönemi kadın şairlerinin bir başka ortak yanı da tamamının, kültür ve sanat etkinliklerinin yoğun olduğu kültür merkezlerinde yetişmiş olmalarıdır. Beraberinde bir çoğu Mevlevilik ve Nakşilik gibi tarikatların mensubu olarak çalışmalarını sürdürmekteydi.

Sanat etkinliklerinin yönetici üst tabaka tarafından yürütülmesi, kadın şairlerin saray ile olan ilişkilerinin güçlenmesini sağlamış ve hatta maaş bağlanmıştır.

Divan edebiyatı kaynaklarında adı geçen en eski kadın şairler Zeynep Hatun ve Mihri Hatun’dur. Devamında Hubbi Hatun, Sıdki Hatun, Ani Fatma Hatun, Fıtnat Hanım örnek alınan kadın şairlerdir.

Türkiye’deki toplumsal gelişmelerin bir sonucu olarak kadınlar edebiyat dünyasında adlarından söz ettirmeye başlamıştır. Bu dönemde en fazla tanınmış olan Leyla Hanım, Şeref Hanım ve II. Mahmut’un kızı Adile Sultan’dan başka birçok kadın şair yetişmiştir.

Divan şiiri estetiğinin kişisel duyguları ifade etmeye pek izin vermemesi kadın şairlerin de erkek şairler gibi aynı dil ve sembollerle şiir söylemişlerdir.

Bununla birlikte XVI. Yüzyıl şairlerinden Mihri Hatun erkek veya kadın olmanın bir üstünlük sağlamadığını belirttiği şiiriyle, Zeynep Hatun da cinsiyetin belirleyici olmadığını, yetenekli nice kadının erkeklere üstünlük sağladığını dile getiren şiiriyle var olan gelenek içinde küçük değişikliklerin olduğunu göstermektedir.

XIX. yüzyıl kadın şairleri kendilerinden önceki döneme göre kendilerini edebiyatın içine daha fazla dahil etmişlerdir. Bu durum şairlerin şiirlerinde daha fazla cesaretli olmalarını sağlamıştır. Erkek şairlerin gazellerindekiyle aynı tarzda olması bu cesaretli şiirlerin kabul görmesini sağlamıştır. Ancak Leyla Hanım’ın serbest hayat tarzından dolayı eleştirildiği de bilinmektedir.

Divan şairleri, sanat kabiliyetleriyle sürekli övünürler. Mısralarını, sadece tevazu göstergesi olarak değil, erkeklerin egemen olduğu edebiyat dünyasında yer edinmeye çalışan kadın şairlerin çekingen tavrı olarak görmek daha doğrudur.

Leyla Hanım

İstanbullu olan doğum tarihi tespit edilemeyen Leyla Hanım kız çocuklarının örgün eğitiminin henüz söz konusu olmadığı bir dönemde, kültür seviyesi ortalamanın üstünde bir ailede yetişen şiirle ilgilenmesinde de bu aile ortamının etkisinin olduğu bir kadın şairdir. Leyla Hanım şiirlerini dayısının düzelttiğini belirterek aile desteğini de göstermiştir.

Leyla Hanım’ın yazdıklarından saray çevresine yakın bir yaşamı olduğu anlaşılmaktadır. Saray çevresi ile kurduğu ilişkiye rağmen hayatı maddî sıkıntılarla geçmiş olan şair, durumunu şiirlerinde açıkça dile getirmiştir. Ölümünden yaklaşık sekiz yıl önce kendisine maaş bağlanmıştır. 1848’de ölen şair, Galata Mevlevihanesi haziresine defnedilmiştir.

Hazire: Cami, tekke ve türbe gibi mekânların mezarlık olarak da kullanılan, etrafı duvar veya parmaklıkla çevrilmiş bahçe kısmıdır.

Leyla Hanım şiirlerindeki serbest tavrından dolayı eleştirilmiştir. Çevresinde zeki ve hazır cevap biri olarak tanınmıştır. Divanında 6 kaside, 39 musammat, 55 kıta-i kebire şeklinde tarih manzumesi, 122 gazel, 5 müstezad, 21 şarkı, 5 lugaz, 23 rubai, 7 kıta ve 4 müfrede yer vererek neredeyse bütün nazım şekillerinde şiir söylemiştir. Şiirlerinde beşeri aşk, hayata rindane bakış, felekten şikayet, dini ve tasavvufi konuları işlemiştir.

Şeref Hanım

Şeref Hanım XIX. Yüzyıl kadın şairlerinden biridir. Hakkında çok fazla bilgi bulunmaması nedeniyle şiirleri hayatı hakkında yol göstermektedir. Yine şiirlerinden maddi sıkıntı içinde olduğu ve değerinin bilinmediği konusunda sitemde bulunduğu da anlaşılmaktadır.

Kendisinden kısa bir süre önce ölen Leyla Hanım gibi Mevlevi olan Şeref Hanım, 1861’de öldüğünde Yenikapı Mevlevihanesi muhibler kabristanında defnedilmiştir.

Şeref Hanım’ın divanında toplam 677 manzume bulunmaktadır. Bunlar arasında 255 gazelden sonra kıta nazım şekliyle yazdığı 122 tarih manzumesi dikkat çekmektedir. Yazılarından Mevlevi ve Bektaşi olduğu ve hatta dünya zevklerine eğilimli olduğu anlaşılmaktadır.

Şiirleri edebî bakımdan çok üstün nitelikli olmasa da çağdaşı Leyla Hanım’ı takip eden Şeref Hanım, divan sahibi bir kadın şair olarak edebiyat tarihimizde kendisine yer edinmiştir.

Adile Sultan

Otuzuncu Osmanlı padişahı II. Mahmut’un kızı olarak 29 Mayıs 1826’da İstanbul’da doğan Adile Sultan, Osmanlı hanedanında divan sahibi tek kadın şairdir.

Yetişmesine özen gösterilerek Arapça, Farsça ve edebiyat öğrenimi sağlanan Adile Sultan, Sultan Abdülmecit ve Sultan Abdülaziz’in kız kardeşi, V. Murat, II Abdülhamit, V. Mehmet Reşat ve VI. Mehmet Vahdettin’in halasıdır.

Ailesi içinde birçok kez ölüm acısı yaşaması onu tasavvufa yöneltmiştir.

Eşinden dolayı birçok kez sıkıntı çeken, bazı çapkınlıklarına rağmen eşine olan vefasını eşinin ölümünden sonra manzumelerinde belirtmiştir.

Eşinin ölümünden sonra tek dayanağı olan kızının da ölümü ile kendini ibadet ve hayır işlerine adamıştır. 13 Şubat 1899’da vefat ettiğinde kocası Mehmet Ali Paşa’nın türbesinde önceden kendisinin hazırlamış olduğu mezara defnedilmiştir.

Hayatta tanıklık ettiği birçok yakınının ölümü Adile Sultan’ın dinî ve psikolojik dünyası üzerinde etkili olmuştur. Bunun sonucu şiirlerinde dinî ve tasavvufi duygularını güçlü bir şekilde ifade etmesinde görülmektedir.

Güçlü bir şair sayılamayacak olan Adile Sultan, eski divan şairlerinin izinden giderek münacat, naat, mersiye ve gazel nazım şekillerinde aruzlu şiirlerin yanında, hece vezniyle ilahiler de söylemiştir. Musiki ile de ilgili olan şairin “musıkî” redifli şiiri olduğu gibi bazı şiirleri de çeşitli makamlarda bestelenmiştir.

Fuzulî, Nabî ve Muhibbî’ye nazireleri olan şairin bazı şiirlerinde Süleyman Çelebi etkisi de hissedilmektedir.

Divanında tevhit ve münacatlardan sonra naatlara yer vermiştir. Adile Sultan’ın divanında Sultan Abdülaziz, kocası Mehmet Ali Paşa, kız kardeşi Hayriye Sultan, Sultan Abdülmecit, Ethem Paşa ve Şehzade Mahmut Celalettin Efendi hakkında söylediği mersiyeler de önemli bir yer tutmaktadır.

“Tahassürname” ve “İftirakname” başlıklı manzumelerde ise, hayatını etkileyen en önemli kişi ve olaylarla ilgili samimi duygularını dile getirmektedir.

Divanı, genellikle dinî ve tasavvufi konuları içeren 179 gazelden sonra, yine dinî içerikli birkaç şiir ve bağlı bulunduğu Nakşibendi tarikatının silsilesini andığı mensur metinle son bulur. Adile Sultan Divanı beş yazma nüsha karşılaştırılarak Hikmet Özdemir tarafından yayımlanmıştır.

Yazdığı yazılar arasında mersiyeler de yer almaktadır.

Mersiyeler, ölen birinin ardından duyulan üzüntüyü dile getirmek, o kişinin iyi taraflarını anlatmak üzere yazılan lirik şiirlerdir. Bu tarz şiirlere halk edebiyatında ağıt, İslamiyet öncesi Türk edebiyatında ise sagu denildiğini biliyorsunuz. Yani mersiye; sagu veya ağıtın divan şiirindeki biçimidir.

Türk edebiyatında padişahlara, şehzadelere, vezirlere, devlet ileri gelenlerine, din ulularına, aile bireyleri ile arkadaşlara ve dostlara yazılmış mersiyelerin yanı sıra bazı evcil hayvanlara ve şehirlere yazılan mersiyeler vardır.


Bahar Dönemi Dönem Sonu Sınavı
25 Mayıs 2024 Cumartesi