Türk Halk Şiiri Dersi 1. Ünite Özet

Türk Halk Şiirinin Kökeni,Gelişimi Ve Genel Özellikleri

Halk Şiiri

Türk halk şiirinin köklü bir tarihsel geçmişi ve bu tarihsel geçmişin yaşandığı bir o kadar da geniş coğrafyası vardır. Türk halk şiiri değişik kültür ve dinlerin etkisinde kalmakla birlikte ortak bir geleneksel dokuyu koruyup günümüze kadar taşımıştır. Türk halk şiirinin özgün ölçü, kafiye, nazım birimi ile şekillenen nazım biçimleri ile ortak duygulanışları ifade eden nazım türleri olmuştur. Bu kavramları kısaca şöyle tanımlayabiliriz:

Ölçü: Şiirde mısraların hece sayısı veya ses değerleri açısından denk ve benzer olması.

Kafiye: Şiirde dizelerin sonunda tekrarlanan ve aynı ahengi veren heceler veya aynı görevde olmayan, ancak benzeşen sesler.

Nazım Birimi: Şiirde en küçük anlam bütünlüğünü sağlayan ve kendi içinde bağımsız bir dize topluluğu.

Halk Şiiri: Ozan veya âşık gibi halk şairlerinin ve adları bilinmeyen halk sanatçılarının söyledikleri şiirler.

Türk Halk şiirini öncelikle İslâmiyet Öncesi Türk Halk şiiri ve İslâmiyet Sonrası Türk Halk şiiri olmak üzere ikiye ayırabiliriz. İslâmiyet Sonrası Türk Halk şiiri de kendi içinde üç ayrı kısma ayrılabilir:

  • Anonim Halk şiiri
  • Dinî-Tasavvufî Halk şiiri
  • Âşık Edebiyatı

Şekil özelliklerinin yanında halk şiiri adı altında değerlendirdiğimiz şiirlerde muhteva olarak da yakınlık söz konusudur. Aşk, ölüm, ayrılık, gurbet, sevgi, sevgili, vefa gibi şiirlerde çokça işlenen temaların ifade biçimi, şiirlerde kullanılan simge ve imajlar, ortak bir kültürel mirastan beslenmektedir.

Anonim Halk Şiiri: İlk yakıcısı belli olmayan ve halka mal olmuş anonim şiirler karşılığında kullanılır. Bu şiirlerde mahlâs yoktur. Anonim halk şiiri ürünleri, hayatın hemen her safhasında yer alan ve bu yüzden geniş bir kullanım alanına sahip edebiyat örnekleri olarak değerlendirilebilir. Anonim halk şiirinin kapsamına mani, türkü, ağıt, ninni, tekerleme, bilmece nazım türleri girer.

Dinî-Tasavvufî Halk Şiiri : “Tekke şiiri” olarak da adlandırılır. İdeolojisi, İslâmiyet ve tasavvuftur. Vezin, kafiye, dil ve üslup özellikleri açısından İslâmiyet’ten önceki Türk şiirinin etkisindedir, ancak İslâmiyet’ten sonraki yeni şekil unsurları da Dinî-Tasavvufî Halk şiirine girmiştir. Bu şiir tarzı, didaktik özelliklere sahiptir ve şiirlerde hece ölçüsünün yanı sıra aruz vezni de kullanılmıştır. Dinî-Tasavvufî Halk şiirinin belli başlı nazım şekilleri; koşma, mani, kaside, gazel, mesnevi, murabba, terci-i bend, terkib-i bend, kıt’a, tuyuğ,müstezâd iken nazım türleri ise ilâhi, tevhid, münâcaat, na’t, mevlid, hilye, hikmet, devriye, şathiye tarzı şiirlerden oluşur.

Âşık Şiiri: Anadolu’da 15. ve16. yüzyıllardan itibaren oluşmaya başlayan ve âşıkların temsil ettiği bir şiir geleneğidir. Kökleri kamlık ve ozanlık geleneğine uzanır. (“kam” eski Türklerde şaman karşılığı olarak kullanılan bir kelimedir) bu şiir tarzına, saz eşliğinde şiirler söyleyen “âşık”lardan hareketle saz şiiri de denmiştir. Usta-çırak ilişkisi içinde yetişen âşıklar, saz çalarak irticalen şiir söylemeyi ve atışma yapabilmeyi öğrenirler. Kahvehanelerde, düğünlerde ve çeşitli sohbet meclislerinde usta malı (Âşıkların kendilerine ait olmayıp ustalarına ait olan) şiirlerle birlikte kendilerine ait şiirleri söyleyen ve halk hikâyeleri anlatan âşıklar, halkı hem bilgilendirmiş hem de eğlendirmişlerdir. Âşık şiirinde kullanılan nazım şekilleri, “koşma”, “destan” ve “mani” dir. Bu şiir geleneğinde “ Güzelleme”, “Koçaklama”, “Taşlama”, “Semai”, “Varsağı”, “Destan” gibi çeşitli nazım türleri de bulunmaktadır.

Halk Şiirinin Kökeni

Türk şiirinin kökeni, dini törenlerde aranmalıdır. Tören, bir toplulukta, üyelerin belli bir olayı, kişiyi veya değeri ayırt edip sembolleştirmesi, bunların anlam ve öneminin güçlendirilmesi amaçlarıyla düzenlenen hareket dizisi, merasim demektir. Dini törenlerin uygulayıcısı konumundaki “şaman”, “oyun”, “kam”, “baksı” ve “ozan” lar, sihirbazlık, rakkaslık, müzisyenlik ve hekimlik vasıflarını da bünyelerinde toplayarak toplum içinde saygın bir konuma yükselmişlerdir. Şaman , şamanlıkta hastaları sağaltma, büyü yapma ve ruhlar âlemiyle irtibata geçebilme gibi olağanüstü yetenekleri olan kişidir, kam eski Türklerde şaman karşılığı olarak kullanılır. Bahşı, olağanüstü güçlere sahip şiir söyleyen ve tedavi yapabilen hekim demektir. Ozan ise Eski Oğuzlarda kopuzla destan anlatan ve aynı zamanda bazı şamanlık özellikleri bulunan bir tiptir. Dini törenlerdeki dua mahiyetindeki şiirleri ilk şiirler olarak kabul ettiğimizde, doğal olarak kam (şaman) veya baksılar da Türk şiirinin ilk şairleri olacaktır. Bu kişilerin düzenledikleri törenlerde şiir ve müzik bir arada yer almıştır.

Törenler ve Şiir: Oğuz Türklerinin kurban törenlerine şeylan veya şölen adı verilmiştir. Şeylan eski Oğuzların kurban kesmek ve eğlenmek amaçlı düzenledikleri bir törenlerdir. Bu törenler Oğuz boyları arasında iletişim ve düzeni sağlamasıyla sosyal bir içerik kazanır. Sögük ise eski Oğuzlarda şölenlerde kesilen kurbanın parçasına verilen isimdir. Ozanlar ve baksılar, törenlerin dini mahiyetini kaybetmediği dönemlerde “kopuz” adlı bir müzik aletiyle şiirler okuyup törene katılanları günlük sıkıntılarından uzaklaştırmışlardır.

Oğuzların av törenlerine “sıgır” ölüm ve yas törenlerine ise “yuğ” adı verilmiştir. Yuğ törenlerinde söylenen ölüm konulu şiirlere ise “sagu” denir.

Halk Şiiriyle İlgili Yazılı Kaynaklarda Geçen İlk Şairler ve Şiirler

Halk şiiri ile ilgili elimizdeki ilk örnekler Uygur dönemine aittir. Uygur döneminden kalma halk şiiri örnekleri, Doğu Türkistan’da Maniheist ve Budist Uygur kültür ortamlarında ortaya çıkmıştır. Maniheizm 3. yüzyılda, Pers krallığı içinde geliştirilmiş, kozmolojisi iyi, ışığın ruhani dünyası ve kötülük, karanlığın maddi dünyası arasındaki çekişmelere dayanan, Mani adlı bir kişi tarafından kurulan dindir. Budizm ise Buddha’nın düşüncelerini esas alan, Hindistan’da ve Çin’de yaygın olan bir dindir. Bugün elimizde Maniheist Uygurlardan kalma sekiz adet şiir vardır. Bunların üçü ilahi, ikisi övgü, biri ölüm ve cehennem tasviri, bir diğeri de aşk şiiridir. Budizm’i benimsemiş Uygurlardan, Maniheist Uygurlara göre daha fazla şiir günümüze ulaşmıştır. Bu şiirlerin tamamı dini içeriklidir.

Karahanlı dönemindeki halk şiiri ise Dîvânü Lûgati’tTürk’teki bilgi ve malzemelerden hareketle takip edilebilmektedir. On birinci yüzyılda Kâşgarlı Mahmut tarafından Arapça olarak yazılan Dîvânü Lûgati’t-Türk, Türk tarihi, coğrafyası, edebiyatı, dili ve folkloruyla ilgili kıymetli bilgiler içermektedir. Türk halk edebiyatının, özellikle de halk şiirinin ilk ve doyurucu örneklerini Dîvânü Lûgati’t-Türk’te bulmaktayız. Dîvânü Lûgati’tTürk’teki şiirler şu şekilde tasnif edilmiştir: 1.Ağıtlar, 2. Destanlar, 3. Kahramanlık şiirleri 4. Eğlence ve Av şiirleri, 5. Sevgi şiirleri, 6. Pastoral şiirler, 7. Ahlaki şiirler bu şiirlerin büyük bir kısmında hece ölçüsü kullanılmıştır ve şiirler dörtlük esasına dayanır.

Uygur ve Karahanlı dönemlerine ait kaynaklarda bazı şairlerin adları yer almaktadır. Bu şairler, halk şiirinin adları belli ilk şairleri olarak kabul edilebilir. “Aprınçur Tigin”,“Kül Tarkan”, “Ki-ki”, “Pratyaya-şiri”, “Asıg Tutung”, “Çısuya Tutung”, “Kalım Keyşi”, “Çuçu”, ilk şairlerden bazılarıdır.

Halk Şiirinin Temel Özellikleri

  • Şekil
  • Tema
  • Dil ve Üslup

Şekil: “Nazım birimi” şiirde en küçük anlam bütünlüğünü sağlayan ve kendi içinde bağımsız bir dize topluluğu olarak tanımlanmaktadır. Türk halk şiirinin nazım birimi, gelenek temsilcilerinin hane dediği dörtlüktür.

Şiirde mısraların hece sayısı veya ses değerleri açısından denk ve benzer olması anlamına gelen ve halk şiirinde “tartı” olarak da bilinen “ölçü” halk şiirinde iki şekilde karşımıza çıkar. Bunlardan ilki hece, diğeri de aruz ölçüsüdür. Türk Halk şiirinde en fazla kullanılan ölçü, hece ölçüsüdür. Türk halk şiirinde hecenin 7, 8 ve 11’li kalıpları çok daha yaygın bir şekilde kullanılmıştır. Hece ölçüsüyle söylenmiş şiirlerdeki mısralarda geleneksel kurallarla tayin edilmiş durma yerlerine durak denir. Halk şiirinde aynı hece ölçüsünde ve yine bu ölçünün kullanıldığı şiirlerde birden fazla durak sistemi kullanılmış olabilir. Halk şiirinde kullanılan bir diğer ölçü aruz ölçüsüdür. Halk şairleri, özellikle Divan şairlerinin de etkisiyle aruzlu şiirler yazmaya veya söylemeye çalışmışlardır. Halk şairleri; “divan”, “selîs”, “kalenderî”, “satranç” ve “vezn-i âher” gibi aruzlu türleri oluşturmuşlar; Fâilâtün/Fâilâtün/Fâilatün/Fâilün, Feilâtün/ Feilâtün/Feilâtün/Feilün ve Mefâilün/

Mefâilün/ Mefâilün/ Mefâilün gibi aruzun en fazla kullanılan kalıplarıyla şiirler söylemişlerdir.

Şiirin mısra kümelenmesi ve ritmik yapısıyla yakın bir ilişkisi bulunan “kafiye ”(uyak), “şiirde dizelerin sonunda tekrarlanan ve aynı ahengi veren heceler veya aynı görevde olmayan, ancak benzeşen sesler” olarak tanımlanabilir. Halk şiirinde, özellikle âşıklar arasında kafiye ve redif için ayak kelimesi daha fazla kullanılır. Günümüzde halk şiiri örneklerinde kafiye sondadır, ancak özellikle eski Türk şiiri döneminde mısra sonlarının yanı sıra mısra başı kafiyesi de kullanılmıştır. Halk şairleri, kafiye dendiğinde benzer seslerin bir arada kullanılmasını anlamışlar ve bu doğrultuda sese dayalı bir kafiye anlayışı geliştirmişlerdir. Halk şiirinde kafiye genellikle tek ses benzerliğine dayalı olan yarım kafiyedir. Şiirde kafiyeden sonra yer alan aynı yapıya ve göreve sahip kelime veya eklere redif denir. Özellikle halk şiirinde redifin ayrı bir yeri vardır. Genellikle mısra sonralarında bulunmakla birlikte, bazı şiirlerde redif baş kısımlarda yer almıştır.

Tema: Türk halk şiirinde hemen her türlü temaya rastlamak mümkün olmakla birlikte bazı temalar, daha fazla işlenmiştir. Aşk bu temaların başında gelir. DinîTasavvufî Halk şiirinde kullanılan aşkın ilahi, Âşık şiirindekinin ise beşeri bir aşktır. Güzelleme âşık şiirinde insan ve doğa sevgisi temalı şiirlere verilen isimdir.

Aşkın yanında Türk halk şiirinde özlem, sevgi ve doğa temaları da oldukça yaygındır. Türklerdeki ağıt yakma geleneğiyle bağlantılı olarak halk şiirindeki temel temalar arasında ölüm de yer almaktadır. Halk şiirinde ölüm konulu şiirlere ağıt denir. Bazı ağıtlar, anonim halde gelenekte yaşarken, Âşık şiirinde olduğu gibi, bazılarının ilk söyleyenleri bellidir.

Türk halk şiirinde yaygın olarak kullanılan temaların bir diğeri kahramanlık temasıdır. Âşık şiirinde kahramanlık temalı şiirlere koçaklama adı verilir.

Dinî-Tasavvufî Halk şiirinde daha fazla kullanılan din ve tasavvuf temalarını da Türk Halk şiirinin temel temaları arasında göstermek gerekir. Türk halk şiirinde şikâyet temalı şiirlere de rastlamak mümkündür. Âşık şiirinde taşlama adı verilen bu şiirlerde insan hayatındaki bozukluklar eleştirilir. Yaşamla ilgili tecrübelerin aktarıldığı şiirlerde “öğüt”, önemli bir tema olarak karşımıza çıkar. Atasözlerinin yoğun bir şekilde kullanıldığı bu şiirler, çoğunlukla eğitim işleviyle öne çıkarlar.

Dil ve Üslup: Türk halk şiirinin kendine özgü bir dil ve üslubu vardır. Bu üslupta hitap edilen kitlenin kullandığı dil dikkate alınır. Türk halk şiirinde kullanılan dil, halkın anlayabileceği bir dildir. Dinî-Tasavvufî Halk şiirinde kullanılan dille Âşık ve Anonim Halk şiirlerinde kullanılan dil aynı değildir. Mutasavvıf halk şairlerinin kullandığı dilde, dinî ve tasavvufî terimler fazlaca yer alır.Türk halk şiirinde, deyimlere ve atasözlerine sıkça yer verilir; yerel kelimelere ve söyleyişlere rastlanabilir. Halk şiirinde benzetme başta olmak üzere, yineleme, telmih, istiare ve nida gibi anlam ve söz sanatları da kullanılır. Halk şairlerinin kullandıkları söz ve anlam sanatları, manayı zorlayan bir yapıda değildir.


Bahar Dönemi Dönem Sonu Sınavı
25 Mayıs 2024 Cumartesi