Engelli Psikolojisi Dersi 8. Ünite Özet

Yetersizliğin Psikolojik Etkileri

Giriş

Yetersizlik kavramının tanımı, insan uygarlığın içinde bulunduğu dönemin siyasal ve sosyal özellikleri ve bu dönemin bilimsel birikimi ile doğrudan ilişkili bir şekilde yapıla gelmiştir. Bu nedenle, insan uygarlığın tarihsel olarak gelişim süreci incelendiğinde, yetersizliğin farklı tanımlarının yapıldığı ve yetersizliği olan bireyler için farklı kavramların kullanıldığı görülmektedir.

Bu bölümün temel varsayımı, yetersizliği olan bireyler doğal gelişim gösteren bireylerin psikolojik gelişimini takip ederler, ancak psikolojik gelişim düzeyleri temelinde doğal gelişim gösteren bireylerden zamansal olarak farklılaşırlar. Bu bakış açısıyla değerlendirildiğinde, bu bölümün temel amacı; yetersizliğin hem yetersizliği olan bireye hem de çevresine olan psikolojik etkilerini incelemektedir.

Bireysel Farklılıklar ve Yetersizlik

Bireysel farklılıklar hem psikolojinin temel dayanağı hem de psikolojinin en büyük sorunudur. Psikoloji alanı insan doğasının bütün insanlar için geçerli olan temel süreçlerini tanımlamaya, anlamaya ve kuramsallaştırmaya çalışırken bu çabanın en önemli engeli bireysel farklılıklardır. Çünkü bireysel farklılıklar bütün insanlar için geçerli olan ve detaylardaki farklılaşmaları da açıklayan bir kuram geliştirilmesini engelleyen birey temelli bazı değişkenlere neden olmaktadır. Ancak bunun yanı sıra, bireysel farklılıkların olması psikolojinin en temel çalışma konusudur ve bireysel farklılıkların varlığı psikolojinin halen önemli bir bilimsel alan olmasının nedenlerinden biridir.

Bireysel farklılıklar ile yetersizliğin arasındaki ilişkinin incelenmesinde ilk olarak tanımlamamız gereken durum bireysel farklılıkların kaynaklarıdır. Gün içerisinde, insanları gözlemlediğimizde birçok özellik açısından birbirine benzediklerini görürüz. Bunun yanı sıra insanların birbirlerinden farklı olduklarını da biliriz. Aslında bu bilginin çoğu zaman farkında bile değilizdir. İnsanların birbirlerine benzemelerini ve farklılaşmalarını dört temel boyutta incelenebilmektedir:

  • Değişmeyen benzerlikler: İnsanların değişmeyen benzerlikleri duygusal algılama ve bilgi işleme kapasiteleridir.
  • Değişmeyen farklılıklar: İnsanların değişmeyen farklılıkları, zekaları, öğrenme biçimleri, psikososyal özellikleri, cinsiyetleri ve ırksal kökenleri olarak tanımlanabilir.
  • Değişen benzerlikler: Bireylerin değişen özellikleri zihinsel, dil, psiko-sosyal ve ahlaki gelişimleridir.
  • Değişen farklılıklar: Bireyler aynı gelişimsel basamakları takip etmelerine rağmen bu gelişim basamaklarının düzeylerinde bireysel farklılıklar gözlemlenir. Bu bireysel farklılıklar ise değişen farklılıklar olarak isimlendirilmektedir.

Bireysel farklılıklar ile yetersizlik arasındaki ilişkiyi anlayabilmek için bireysel farklılıkların;

  • Sosyolojik temelleri,
  • Psikolojik temelleri ve
  • Biyolojik temelleri incelenmelidir.

Bireysel Farklılıkların Sosyolojik Temelleri

Toplumun birey etkisi hem bireysel farklılıklardan etkilenmekte hem de bireysel farklılıkların kaynağı olmaktadır. Toplumun bu farklılaşan üzerindeki etkisi, bireyden bireye farklılık göstermektedir. Diğer bir deyişle, toplum bireylere bireysel özellikleri v temelinde etki etmekte ve bireylerde toplumu oluşturdukları için bireysel farklılıkları toplumun etkisinin oluşmasına ya da toplumun yapısının oluşmasına katkı sağlamaktadır. Toplumun birey üzerindeki etkisini anlamak için şu kavramlara dikkat edilmelidir:

  • Sosyalizasyon: Bireylerin kendi toplumlarının değerlerini, tutumlarını, örf ve adetlerini kazandığı ve içselleştirdiği süreçtir
  • Benlik: Bireyin “Ben nasıl bir insanım?” sorusuna verdiği cevaptır.
  • Kimlik: Bireyin hem öznel hem de toplumsal olarak “Ben kimim?” sorusunda verdiği cevaptır

Yetersizliğin tanımı ne kadar tarafsız ve bilimsel yapılmaya çalışılırsa çalışılsın yetersizliğin sosyolojik bir yönü vardır ve bir karşılaştırmaya dayanır. Bu nedenle yetersizlik sosyolojinin de çalışma alanı olarak değerlendirilmelidir.

Bireysel Farklılıkların Psikolojik Temelleri

Bireysel farklılıkların diğer bir önemli kaynağını da psikolojik değişkenler oluşturmaktadır. Bu değişkenlerin en önemlileri kişilik ve zekadır. Kişilik, bireyin psikolojik tepkilerinin göreceli olarak önemli ve kalıcı yönlerini ve aynı zamanda da birbiriyle tutarlı yanlarını içeren bir kavramdır. Yaygın olarak kullanılan bir tanıma göre zeka, zekayı, bireyin amaçlı olarak davranma, mantıklı düşünme, çevresi ile etkili bir şekilde uyum sağlama ve baş edebilmesi ile ilgili genel ya da toplam kapasite olarak tanımlamaktadır.

Bireysel Farklılıkların Biyolojik Temelleri

Bireysel farklılıkların biyolojik temelleri incelendiğinde üç temel yapının bireysel farklılıklara kaynaklık ettiği görülmektedir. Bu yapılar;

  • Genetik yapı,
  • Sinir sistemi ve
  • Hormonlardır.

Bireysel Farklılıklar ve Yetersizlik Arasındaki İlişki

Bireysel farklılıklar ile yetersizlik arasındaki ilişki tartışmalı bir konudur. Hatta bilimin ve uygulama alanın çoğunlukla kaçındığı ya da görmezden geldiği tartışmalı bir konu olduğu söylenebilir. Yetersizliğin birçok türü için bireysel farklılık demek mümkündür. Bu nedenle, hangi bireysel farklılığın yetersizlik olduğu hangi bireysel farklılığın ise yetersizlik olmadığını belirleyen başka değişkenlerin olduğunu söylemek yerinde olacaktır. Bu değişkenlere örnek olarak kültür, din, siyaset ve politika verilebilir.

Yetersizliğin Aileye Psikolojik Etkileri

Aile içinde yaşadığımız insan uygarlığının en eski kurumlarından biridir. Bu nedenle aile, her ne kadar uygarlığımızın geçirdiği evrelerin hepsinde biçimsel olarak şekil değiştirmiş olsa da, toplumsal örgütlenmemizin en temel yapı taşını oluşturmaktadır. Ailenin işlevleri şunlardır:

  • Cinsellik,
  • Üreme-çoğalma,
  • Ekonomik,
  • Eğitsel.

Başbakanlık Kadın ve Sosyal Hizmetler Müsteşarlığı ise ailenin işlevlerini şunlar olduğunu ifade etmektedir:

  • Kolaylaştırıcı,
  • Ara bulucu,
  • Uyum sağlayıcı,
  • Koruyucu bir sistem

Aile işlevlerinin hangi tanımlamasını temel alırsak alalım ailenin toplum açısından temel amacı toplumun devamlığını sağlayacak; toplum açısından görece sağlıklı ve işlevsel bireyler yetiştirmek olduğu söylenebilir. Ailenin yetersizliği olan bir üyeye sahip olduğunu öğrenmesi ile ailenin verdiği tepkiler ve ailenin yetersizliğe uyum süreci;

  • Kubler-Ross Aşama Modeli ve
  • Travma Sonrası Gelişim Modeli çerçevesinde incelenebilir.

Aşama Modeli

Aşama modeli, Kubler-Ross tarafından 1969 yılında travma sonrası bireylerin verdikleri psikolojik tepkileri kavramsallaştırmak amacıyla geliştirişmiş klinik temelli bir modeldir (Ardıç, 2016). Aşama modelinin en zayıf yönü deneysel çalışmalara dayanmıyor olmasıdır. Diğer bir deyişle aşama modeli, klinikte yapılan hasta/danışan gözlemlerine dayanmaktadır ve bu nedenle deneysel olarak incelenip doğrulanması hem etik açıdan hem de yöntemsel açıdan pek mümkün değildir. Aşama modeli aile üyelerinden birinin yetersizlik tanısı almasından sonra ailenin verdiği psikolojik tepkileri belirli aşamalarda kavramsallaştırmaktadır. Aşama Modeli beş aşamadan oluşmaktadır:

  • Şok, inanmama ve yadsıma: Bu aşama ailenin yetersizliği olan bir çocuğa ya da bir üyeye sahip olduğunu öğrendiği anı ve sonrasını kapsamaktadır. Aile bu aşamaya gelmeden önce çocuklarında bir sorun olduğunun farkına varmış ancak bu sorunu tam olarak anlamlandıramamıştır.
  • Öfke ve içerleme: Bu aşama da aile yetersizliği yadsımaya devam etmekte, yetersizliğin olmadığına dair bir otoriteden onay almaya çalışmakta ancak bu çabasına önemli bir psikolojik değişken olan öfke duygusu da eşlik etmektedir.
  • Pazarlık: bu aşamada yetersizliğin bir şekilde ortadan kaldırılabileceğine dair bir düşünceye sahiptir. Bu düşünce bir önceki aşamada sorulan “Neden biz/ben?” sorusu ile de ilişkilidir. Ailenin ve aile üyelerinin bu soruya verdiği cevap bu aşamada pazarlığın alanını oluşturmaktadır.
  • Depresyon ve umutsuzluk: Bu aşamada aile depresyona girer ve umutsuzluğa düşerler.
  • Kabul: Bu aşamada aile, yeni duruma uyum göstermiş ve organizasyonunu sağlamış ve işlevsellik kazanmıştır.

Travma Sonrası Gelişim Modeli

Aile üyelerinden birinin yetersizlikle tanımlanması ailenin ve aile üyelerinin göstermelerine neden olabilmektedir. Bu durum, hemen hemen bütün aileler için geçerlidir. Ancak bazı aileler için bu duygular ile başa çıkmak, ailenin işlevselliğini yeniden kazandırmak, aile üyelerinin etkin bir şekilde gelişimlerinin sağlanması için gerekli kaynakları yeniden organize etmek zaman alırken bazı aileler bu duygular ile daha hızlı ve etkin bir şekilde başa edebilmekte ve bu süreçten daha güçlü olarak çıkabilmektedir. Bu ailelerin sayıları her ne kadar az olsa da yetersizliğin bu aileler üzerindeki etkisini açıklayan bir modeldir.

Travma Sonrası Gelişim Modeli altı bileşenden oluşmaktadır. Bu bileşenlerin birbirleri ile hiyerarşik olmayan verimli etkileşimi bireyin ya da ailenin yetersizliğin olumsuz psikolojik etkileri ile etkili bir şekilde başa çıkmalarına olanak sağlamaktadır. Bileşenler şunlardır:

  • Travma öncesi özellikler,
  • Stresör olayın özellikleri,
  • Engellenmeler,
  • Sindirme,
  • Sosyal bağlam,
  • Travma sonrası gelişim.

Yetersizliğin Yetersizliği Olan Bireye Psikolojik Etkileri

Yetersizliğin, yetersizliği olan bireyler üzerine hem doğasından kaynaklı hem de yetersizliğin sosyal ve bireysel sonuçlarından kaynaklı etkileri söz konusudur.

Diğer bir deyişle, yetersizliği olan bireyler yetersizliğin kendisinden kaynaklı olarak bazı psikolojik özellikleri açısından akranlarından ve diğer bireylerden farklılaşır ancak bunun yanı sıra bu farklılaşma yetersizliği olan bireylerde depresyon, kaygı, stres ve sosyal etkileşim açısından bazı olumsuzluklara neden olur

Stres ve Kaygı

Stres canlıların sürdürmekte oldukları içsel ve çevresel denge durumlarını değiştiren etmenlere karşı, canlının denge durumunu korumak ya da yeniden oluşturmak için gösterdiği psikolojik ve biyolojik tepkiler bütünüdür. Kaygı genellikle stres ile eş anlamlı olarak kullanılan bir kavramdır. Yetersizliğin farklı türlerinde yaşanan stresin kaynağı, niceliği ve niteliğinin değişiklik göstermesi beklenen bir durumdur. Ancak yaşayan her organizma gelişim düzeyine göre farklılaşan kaynaklar temelinde stres yaşamaktadır. Yetersizliği olan bireylerin yaşadıkları stresin kaynağı da onların gelişim düzeyi ile doğrudan ilişkilidir.

Depresyon

Son yıllarda bazı araştırmacılar yetersizliği olan bireylerin duygusal problemleri üzerinde çalışmalar gerçekleştirmektedirler. Bu çalışmalar yetersizliği olan bireylerin doğal gelişim gösteren bireyler gibi depresyon durumunu deneyimlediklerini göstermektedir.

Sosyal Etkileşim

Yetersizliği olan bireylerin sosyal etkileşimleri yaşadıkları yetersizliğin türüne göre farklılaşmalar göstermektedir. Yetersizliği olan bireylerin sosyal etkileşimleri yetersizliğin doğasından kaynaklı olarak doğal gelişim gösteren akranlarından farklılıklar gösterdiği gibi bazı yetersizliklere sahip olabilir. Ancak bunun yanı sıra, yetersizliği olan bireylerin sosyal etkileşimleri yetersizliğin doğası dışında yetersiz olmaya karşı toplumun verdiği tepkiler ve yetersizliği olan bireyin öz farkındalığı temelinde de doğal gelişim gösteren akranlarından farklılaşabilir.

Yetersizlik ve Yetersizliği Olan Bireylerin Psikolojik İyi Olma Hali

Özel eğitim alanında çalışan birçok uzmanın ve yetersizliği olan bireylerin ailelerinin gözden kaçırdığı en önemli konu yetersizliği olan bireylerin gelişim düzeylerine bağlı olarak duyguları olduğunun unutulmasıdır.

Yetersizliği olan bireyler gelişim basamaklarına bağlı olarak birçok duygu durumunu deneyimlerler. Diğer bir deyişle, korkarlar, üzülürler, öfkelenirler, kırılırlar, küserler, şaşırırlar, kaygılanırlar, stres yaşarlar ve depresyona girerler. Kendilerini toplumdan, arkadaşlarından ve çevreden izole edilmiş hissedebilirler.

Hem yetersizliği olan bireylerin gelişimsel düzeyleri temelinde duygusal sorunlar yaşayabileceği gerçeği hem de bu bireylerin yetersizliklerine rağmen çevrelerinde gerçekleşen olguları kendi gelişimsel düzeylerinde anlamlandırabilecekleri göz önünde bulundurulduğunda özel eğitim alanında çalışan uzmanların ve yetersizliği olan bireylerin ailelerinin daha dikkatli olmaları yetersizliği olan bireylerin psikolojik iyi olma hallerine katkı sağlayacağı söylenebilir.


Güz Dönemi Ara Sınavı
7 Aralık 2024 Cumartesi
v