Portföy Yönetimi Dersi 6. Ünite Özet

Portföy Oluşturmada Temel Ve Teknik Analizin Kullanılması

Giriş

Portföy içeriklerinin oluşturulması aşamasında veya portföy seçimi sürecinde “hangi finansal varlığa, hangi oranda ve ne zaman yatırım yapılmalıdır?” gibi önemli sorulara temel ve teknik analiz yardımıyla cevap aranır. Buna göre temel ve teknik analiz yöntemlerinin, portföye dâhil edilen her bir yatırım aracının fiyatını tahmin etmede kullanıldığı ifade edilebilir.

Yatırım Kararlarında Temel ve Teknik Analizinin Önemi

Günümüz piyasa koşullarında firmaların rekabetçi ortamda sağlıklı bir şekilde ayakta kalabilmesi ve beklenen büyümeyi gerçekleştirebilmeleri için dünya ekonomisi ve içinde bulundukları ülke ekonomilerini doğru bir şekilde analiz edebilmeleri büyük önem arz etmektedir. Bu bağlamda, temel analiz gerek yöneticilere gerekse yatırımcılara, şirketin etkin bir biçimde yönetilmesi ve doğru kararlar almaları açısından ışık tutacaktır.

Sermaye pazarında yatırım yapmak isteyen kişi ve kuruluşlar, eğer sermaye piyasalarına yatırım yapma kararı aldıysa, hangi sektöre ve finansal varlıklara yatırım yapacağını düşünürken, bir bütün olarak ekonomiyi, o ekonomiyi oluşturan sektörleri ve yatırım yapmayı düşündüğü finansal varlığı ihraç eden firmaları çok detaylı bir şekilde incelemek ve tanımak zorundadırlar. Yatırımcıların yatırım yaptıkları finansal varlıkların gelecekteki durumunu ve yatırımlarının değerlerini tahmin edebilmek için kullandıkları yöntemlerden başlıca ikisi “temel analiz” ve “teknik analiz”dir.

Aktif portföy yönetimi amacıyla yapılan bu iki analiz birbirinin almaşığı olmayıp tamamlayıcı özellik göstermektedir. Teknik ve temel analiz yaklaşımlarının her ikisi de aynı sorunu çözmeye; fiyatların gidecekleri muhtemel yönü belirlemeye çalışır. Her iki yaklaşım da soruna değişik açıdan yaklaşır. Temel analizci, piyasa hareketinin nedenlerini incelerken, teknik analizci, piyasa hareketinin sonuçlarını inceler. Dolayısıyla, temel analiz hangi finansal varlığa yatırım yapılacağı kararının verilmesinde kullanılırken, teknik analiz bu yatırımın ne zaman yapılacağı ve finansal varlığın ne zaman satılacağı hakkında yatırımcılara bilgi sunacaktır.

Temel Analiz

Finansal varlığı ihraç etmiş olan firmanın performansını etkileyen ekonomik, sektörel ve ortaklıkla ilgili unsurları dikkate alarak, finansal varlığın gerçek değerini bulmaya ve bulunan gerçek değeri piyasa fiyatı ile karşılaştırarak alım-satım kararını vermeye yarayan analiz yöntemi “temel analiz” olarak adlandırılır.

Temel analiz firmaların geçmiş kazançlarının ve finansal tablolarının inceleme ve analizi ile başlar. Bu arada firma düzeyindeki bu mikro analizler her türlü makroekonomik analizlerle desteklenerek, firmanın içinde bulunduğu sektörün bir bütün halinde gelecekteki durumu ile firmanın sektördeki durumu incelenir. Buna ilave olarak firmanın yönetim kalitesi, gelecekteki kazanç ve temettüleri, beklenen faiz oranları ve firmanın risk değerlendirilmesi birlikte yapılarak, bir finansal varlıktan elde edilecek tüm gelirlerin bugünkü değeri çerçevesinde değeri belirlenir. Eğer hesaplanan bu değer piyasa fiyatından büyükse, finansal varlığın satın alınması önerilir. Temel analizin amacı, piyasanın tümü tarafından henüz bilinmeyen firma performanslarını belirlemeye çalışarak, diğer yatırımcıların tahminlerinden daha iyi tahminler yapmak ve daha iyi olan firmaları belirlemektir.

Temel analizin ön çalışmasında küresel şartların analizi yer alır. Sonra yatırım yapılacak ülke tespit edilir. Söz konusu yatırım yapılacak ülkenin sırasıyla makroekonomik analizi, endüstri ve firma analizleri yapılır. Analiz “yukarıdan aşağıya”, bazı durumlarda firmadan başlayarak “aşağıdan yukarıya” yapılabilir. Ancak, bu durum firmanın özel durumunun çok önemli olduğu zamanlarda ve çok nadir durumlarda yapılabilir.

Küresel Şartların Analizi

Temel analiz açısından, küresel ekonominin analizi karmaşık bir uğraşıyı gerekli kılmaktadır. Herhangi bir ülkeyi etkileyen ekonomik göstergeler dizisi çeşitlilik gösterir. Ayrıca, sosyal, siyasi ve ekonomik faktörler de karmaşık ve değişkendir. Her şey çok çabuk değişebilir ve bu değişimlerin nihai yatırımlar ve alınacak kararlar üzerinde etkisi bulunmaktadır.

Küresel gelişme ile yerel firmalar, halka açılmakta ve gelişmiş yabancı ülkelerin sermaye piyasalarından fon sağlamaktadırlar. Ayrıca, küresel gelişmeler ve yatırımlar, döviz kuru riskinin analizini zorunlu kılmaktadır. Döviz kurlarındaki artışlar, şirketlerin kârlarını ve aynı zamanda ihraç ettikleri finansal varlıkların getirilerini de etkilemektedir.

Teknolojik alanda gelişmeler, haberleşme, bilgi edinme ve transferlerde kolaylık sağlamıştır. Doğu bloğunun çöküşü, liberalleşme, bölgesel birleşme ve entegrasyonlar küreselleşmeyi hızlandırmıştır. Dünya Ticaret Örgütü’nün kararlılığı, dünya ticaret hacminin artmasına neden olmuş, liberalleşmeyi desteklemiştir. Bunun sonucunda piyasalar birbirlerine yaklaşmış, uluslararası standartlara doğru girişimler hız kazanmış ve ülkeler arasında rekabet artmıştır.

Gelişmekte olan ülkelerin borçlarını ödeyememe riskinin ortaya çıktığı 1980’li yılların başında risk, göreceli olarak sınırlı kalmış ve diğer ülkeleri uzun süreli olarak etkilememiştir. Meksika ve Türkiye’de 1994 yılında yaşanan finansal kriz, sadece bu ülkelerle ve bunlarla büyük ticari ortaklık kuran ülkelerde kısa süreli bir etki göstermiştir. Ancak, 1997 yılında Tayland’da başlayan Asya Krizi’nin etkisi daha yaygın ve daha uzun olmuştur. Uluslararası yatırımcılar, Tayland’da kriz başladıktan hemen sonra, diğer gelişmekte olan ülkelerdeki portföy yatırımlarını çekmeleri sonucu diğer ülke piyasalarında da önemli oranlarda fiyat düşüşlerine neden olmuşlardır.

Benzer şekilde 2008 yılında ABD’de konut kredilerinin geri ödenmemesi nedeniyle başlayan ve 2009 yılında Lehman Brothers gibi büyük yatırım bankasının iflası ile derinleşen kriz, önce ABD’de hemen sonrasında Avrupa’da ve dünyanın diğer yerlerinde de etkisini göstermiştir.

Uluslararası finans kuruluşlarının belirli dönemlerle güncelleştirdikleri dünya çapında ekonomik büyüme oranları, enflasyon, faiz ve kur oranı tahminleri, işsizlik oranları, ticaret hacmindeki artışlar, yatırımcıların beklenti anketi sonuçları ve ülke derecelemeleri önemle incelenmesi gereken bilgilerdir.

Ekonomi Analizi

Firmaların içinde bulunduğu ülkenin ekonomik koşulları firmalar açısından önem taşımaktadır. Doğal olarak ülke ekonomisinin kuvvetli ya da durgun olması firmaları ve dolayısıyla onların ihraç ettiği finansal varlık fiyatlarını etkileyecektir.

Ekonomik şartların analizinde birçok ekonomik veri kullanılır. Bu verilerden hareketle gelecekle ilgili doğru tahminler yapılabilir. Genel olarak makroekonomik göstergeler şunlardır: Gayri safi milli hâsıla (GSMH), kişi başına harcanabilir gelir, para arzı, faiz oranı, enflasyon oranı, bütçe açığı, ödemeler dengesi açıkları, döviz kuru, döviz rezervleri, işsizlik oranları, işgören verimlilik endeksi, tüketici güven endeksi, mevduat tutarları, borçlanma ve kredi kullanma oranları, sabit yatırım harcamaları, öncü sektörlerdeki gelişmeler, kapasite kullanım oranları, endüstri malları sipariş endeksi, enerji tüketim endeksi, yurtiçine giren ve çıkan yabancı sermaye tutarları, para ve maliye politikaları, verilen teşvik belgesi sayısı ve tutarları, hazine borçlanma senetlerine verilen dereceler . Bu göstergeler oldukça önemli olmakta ve piyasalarının yönü hakkında yatırımcılara fikir vermektedir.

Ekonomik Dalgalanmalar

Ekonomik dalgalanmalar veya konjonktürler, ekonomik hayatta tepe ve taban noktalarının oluşmasına neden olur. Ekonominin çok canlı olduğu, reel büyümenin yaşandığı dönemlerde endüstrilerin faaliyetleri tepe noktasına ulaşmakta, ekonomi de istenmeyen gelişmelerin yaşandığı dönmelerde ise ekonomik faaliyetler taban noktalarına yaklaşmaktadır.

Ekonomik dalgalanmaların bir boyutundan diğerine geçişlerde bazı göstergeler “öncü”, bazıları “eşzamanlı” ve bazıları da “gecikmeli” olarak sinyal verir. Öncü göstergeler , ekonomik dalgalanmalardan önce, artma veya azalma göstermektedir. Eşzamanlı veya dönüşüm göstergeleri , ekonomideki değişmelerden direkt olarak etkilenen ve aynı zamanda tepki veren göstergelerdir. Gecikmeli göstergeler , ekonomik performansın gerçekleşmesinden sonra onları takip eden göstergelerdir.

Sektör Analizi

Temel analizin ikincisi aşaması, firmanın faaliyet gösterdiği sektörün analizidir. Firmanın performansı ve kârlılığı, içinde bulunduğu sektörün performansından büyük ölçüde etkilenir. Bu nedenle, ekonomi analizi sonucunda ekonominin genel gidişatı hakkında bir fikir sahibi olunduktan sonra, yatırım yapılması planlanan sektörün doğru belirlenmesi gerekir. Ekonomik dalgalanmalardan etkilenme derecesine göre sektörler dört gruba ayrılabilir:

  • Aşırı duyarlı sektörler: Madencilik, metal mamulleri sanayi, mekanik sanayi, orman ve işlenmiş orman ürünleri sanayi vb.
  • Duyarlı sektörler: Otomotiv sanayi, küçük mekanik sanayi, toprak ve cam mamulleri sanayi vb.
  • Az duyarlı sektörler: Enerji sanayi, giyim sanayi, deri ve deri mamulleri sanayi, kâğıt ve kâğıt mamulleri sanayi, petrol ve kömür ürünleri sanayi vb.
  • Duyarlı olmayan sektörler: Gıda sanayi ürünleri, kamu hizmetleri vb.

Sektör analizinde; sektördeki rekabet düzeyi, sektörün toplam satışları, sektörün büyüme hızı, hükümetin sektöre ilişkin yatırım ve teşvik politikaları gibi faktörler incelenmelidir. Sektörün performansını etkileyen ve göz önünde bulundurulması gereken diğer bir önemli faktör de, sektörün yaşam eğrisinin hangi dönemde bulunduğudur.

Her sektör ortaya çıkışı ile birlikte belirli aşamalardan geçer. Bu dönemler dört aşama ile ifade edilebilir. Bunlardan ilki başlangıç dönemidir. Bu dönem, sektörün ortaya çıktığı ve yapılandığı bir dönemdir. Hayat eğrisinde ikinci dönem büyüme dönemidir. İstikrarlı olarak büyümenin devam ettiği, yatırımların tamamlandığı bir dönemdir. Üçüncü dönem olan olgunluk döneminde ise büyüme oranı ekonominin ve diğer sektörlerin ortalamalarına yaklaşıldığı bir dönemi ifade etmektedir. Bu aşamadan itibaren söz konusu endüstri kolunda büyüme hızları ve dolayısı ile kârlılıkta eski artış hızları gözlenmeyecek, hatta yavaş yavaş azalmalar da başlayacaktır. Son dönemde ise düşüş yaşanmaktadır. Sektörün satışlarında azalmalar olmaktadır. Bu sebeple, yatırımlar, kârlılık ve iş hacminde daralmalar yaşanmakta, bu aşamada bulunan kuruluşlar ya kapanmaya ya da sektör değiştirerek farklı iş kollarında faaliyet göstermeye başlamaktadırlar.

Endüstrilerin hayat seyirleri bilindiği takdirde o endüstride faaliyet gösteren firmaların satışları ve kârlılıkları tahmin edilebilecektir. Endüstrideki kazançların ekonomik dalgalanmalara karşı duyarlılığını etkileyen faktörler ise; bir firmanın ürün satışlarının ekonomik dalgalanmalara karşı duyarlılığı, faaliyet kaldıracı ve finansal kaldıraç olarak sayılabilir.

Endüstri analizinde endüstrinin hangi aşamada olduğu ve satışlardaki büyümesinin nasıl olacağı tespit edildikten sonra, endüstriler arasında tercih yapılmalıdır. Yatırımlarda önemli unsurlardan birisi de gelişen sektörleri saptamaktır. Bu analizi yaparken, aşağıdaki ölçütlerin kullanılması gerekir: Kârlılık oranları, kâr dağıtım oranları, üretim ve satış oranları, büyüme oranları, ekonomik dalgalanmalardan etkilenme oranları, sektör ile sendika ilişkileri, sektörler arası rekabetin boyutu, sektördeki teknolojik gelişme, sektördeki kapasite kullanım oranı, dışa bağımlılık derecesi, sektörün çevre sorunlarıyla ilgisi, sektörün hükümetlerin ekonomik plan ve programlarına uyumu . Sektör seçiminde tüm bu faktörler analiz edilerek gelecekte daha fazla büyüme ve kâr yaratma potansiyeli olan sektörler seçilir. Her sektörün kendine özgü bir riski vardır. Sektör seçiminde yatırımcının risk karşısındaki tutumu, sektör seçimini de etkilemektedir.

Firma Analizi

Yatırım yapılacak sektör belirlendikten sonra sıra sektör içerisinde faaliyette bulunan firmaların seçiminin yapılmasına gelir. Bu seçimin yapılabilmesi için firmanın yönetimi, firmanın pazar payı, ortaklık yapısı ve pay senetlerinin borsa performansları ile ilgili bilgilerin elde edilmesi gerekir.

Firma analizinin yapılmasındaki temel amaç, firmanın geçmiş dönemlerdeki performansını ve mevcut döneme ait verilerini inceleyerek firmanın geleceği hakkında tahminde bulunmaktır. İşletmenin geçmişte gösterdiği performansın değerlendirilmesi muhakkak önemlidir. Ancak, işletmenin şu anki durumunun bilinmesi ve geleceğe yönelik olası gelişmelerin tahmin edilmeye çalışılması gerekmektedir. Bu nedenle, işletmeyle ilgili izleyen bilgilere ulaşmak, yatırımcılara önemli fikirler verecektir: Şirketin unvanı, geçmişi ve şöhreti, sermayesi, yedekleri, personel sayısı, işçi-işveren ilişkileri, yöneticilerin yeterlilik ve yetenekleri, üretim konusu, kapasitesi ve cirosu, ihracat imkânları, üretim, satış ve ihracattaki yıllık artışlar, faydalandığı teşvik tedbirleri, kredi imkânları, yatırım projeleri, sermaye artırım ihtimali ve imkânları, yeniden değerleme fonu, rakiplerine kıyasla piyasadaki durumu, maliyetleri ve kârlılık durumu, hammadde tedarik imkânları, yerli malzemeyle çalışma veya bağımlılık durumu, mevcut stokları, kâr dağıtma politikası, üretilen mal ve hizmetlerin kalitesi, işletmenin uzun vadeli stratejileri ve planları, işletme sahip ve/veya yöneticilerinin kamuoyu ile ilişkileri .

Dolayısıyla, bir firmaya yatırım yapmadan önce, firmanın zayıf ve güçlü yönleri ile rekabet gücünün belirlenmesi konusunda yatırımcılara bilgi sağlayan SWOT Analizi (Strengths, Weaknesses, Opportunities, Threats-Güçlü Noktalar, Zayıf Noktalar, Fırsatlar, Tehditler) yapılmalıdır. Bu analiz ile yatırımcılar, firmanın kendi iç çevresinden kaynaklanan güçlü-zayıf yönlerini ve dış çevresinden kaynaklanan fırsat-tehditlerini detaylı olarak ortaya koyarak bir yatırım kararına ulaşmaya çalışmaktadır.

Finansal Analiz

Portföy seçiminde kullanılan temel analizin önemli aşamalarında birisi de finansal analizdir. Finansal analiz, bir firmanın finansal durumunu görebilmek, faaliyet sonuçlarını ve finansal yönden gelişmesini değerlendirebilmek, gelişme yönlerini saptayabilmek, firma ile ilgili geleceğe dönük tahminlerde bulunabilmek için finansal tablolarda yer alan kalemler arasındaki ilişkilerin ve bunların zaman içinde göstermiş oldukları eğilimlerin incelenmesidir. Finansal analiz sonuçları işletme ile ilgili çeşitli çıkar grupları tarafından kullanılır.

Finansal analiz işletme ile ilgili likidite durumu, kârlılık durumu, finansal durumu, aktiflerini kullanma durumu ve önemli trendler konularında açık bilgiler verir. Bu bilgilerden faydalanacak olanlar; işletme ile ilişki içerisinde bulunması muhtemel olan kişi ve kurumlardır. Bunlar; işletme sahipleri, ortaklar, devlet, sigorta şirketleri, kredi kuruluşları ve yatırımcılardır.

Finansal tabloların analizinde; karşılaştırmalı mali tablolar analizi, eğilim yüzdeleri (trend) analizi, dikey yüzde analizi ve oran analizinden yararlanılmaktadır.

Teknik Analiz

Teknik analiz, fiyat grafiklerini kullanarak gelecekteki fiyat değişim trendlerini tahmin etmeye çalışan bir analiz yöntemidir. Çeşitli kaynaklarda piyasa analizi, görsel analiz veya grafik analizi olarak da adlandırılan teknik analiz, analize konu olan finansal varlığın fiyat hareketlerine bakarak ilgili varlığın ne yaptığını ve gelecekte ne yapacağını tahmin etmeye yarayan çalışmalardan oluşur.

Piyasada fiyat eğilimlerinin oluşmasında birçok etki ve unsur vardır. Teknik analiz metodu, fiyat eğilimlerini incelerken, bu etki veya unsurların nedenleriyle değil, sonuçlarıyla ilgilenir. Bunun yapılabilmesi için de piyasada oluşan fiyatların görünür hale getirilmesi, başka bir deyişle, grafiklere dökülmesi gereklidir.

Teknik analiz metodunda, eski fiyatlar görünür hale getirildikten, başka bir ifadeyle, fiyat grafikleri çizildikten sonra, çizilen fiyatların geçmiş dönemin herhangi bir bölümü ile karşılaştırılması olanağı bulunur. Teknik analizciler, kullandıkları yöntem veya “teknik”ler sayesinde, diğer analiz yöntemlerine göre “daha iyi, erken ve sağlıklı bir uyarı sinyali” alındığını savunurlar. Böylece pay senedi piyasasındakilere “al”, “sat” veya “elde tut” gibi öneriler verirler. Teknik analizcinin, bu amaç için kullandığı veriler; ilgili grafiği oluşturacak endeks ya da varlığın en düşük fiyatı, en yüksek fiyatı, kapanış fiyatı, işlem miktarı, karşılanmamış satım emirleri, sözleşme sayıları vb. gibi değerleri içerir. Fakat grafik çizimi için, yapılacak analizin periyoduna göre açılış değeri, en düşük fiyat, en yüksek fiyat, kapanış değeri, işlem miktarı gibi değerler kullanılır.

Günümüzde teknik analizde en yaygın olarak kullanılan grafik türü günlük çubuk grafiklerdir. Çubuk grafiklere alternatif olarak çizgi grafikler, mum grafikleri ve sıfır/çarpı (0/X) grafikleri bulunur.

Teknik Analizinin Dayandığı Temel İlkeler ve Dow Kuramı

Gelişimi itibariyle, teknik analizin temelinde üç ana ilke bulunmaktadır; piyasa her şeyi iskonto eder, fiyatlar trendler halinde hareket eder, tarih tekerrürden ibarettir. Teknik analizin gelişmesinde, Amerikalı Charles Henry Dow tarafından geliştirilen “Dow Kuramı” denilen kurallar dizisinin önemi çok büyüktür. Dow teorisi, piyasa analizlerinde amacın ‘piyasada fiyatların gidiş yönünü belirlemek’ olduğu görüşüne dayanmaktadır. Dow teorisinin 6 temel ilkesi vardır:

  1. Piyasaların ortalaması her şeyi iskonto eder (hesaba katar)
  2. Piyasa trendler halinde hareket eder (birincil (ana) trend, ikincil (ara) trend, küçük (mini) trend)
  3. Ana trendler üç aşamada oluşur [(i) Biriktirme, toparlanma dönemi. (ii) Fiyatlar hızla artarken alım yapıldığı uyanış dönemi. (iii) Yüklü satışların geldiği dağıtım dönemi.]
  4. Piyasaların ortalamaları birbirini teyit etmelidir
  5. İşlem hacmi trendi onaylamalıdır
  6. Bir trend kesin geri dönüş sinyali alınana kadar geçerliliğini korur

Trendler ve Trend Çizgileri

Piyasada arz ve talep arasındaki denge, herhangi bir nedenle değişinceye kadar, fiyatların küçük oynamalarla birlikte aynı yönde ilerledikleri, çizilen grafiklerden gözlenebilir. Fiyatların ine-çıka belirli sürede izledikleri yöne trend denilmektedir. Teknik analizin mantığının, ilkelerinin ve tüm araçlarının yegane amacı trendleri ve trend dönüşlerini yakalamaya çalışmaktır.

Fiyat trendleri yön bakımından üç ana gruplamaya dahildir. Eğer fiyatların yaptığı yeni tepe bir önceki tepenin üzerinde kalıyorsa ve yine eğer bu tepeden önce gözüken dip bir önceki dip seviyenin üzerinde yer alıyorsa bu trend “ yukarı trend ” olarak adlandırılır. Aksi fiyatların yaptığı yeni dip bir önceki dip seviyenin altında kalıyorsa ve yine eğer bu dipten önce gözüken tepe bir önceki tepe seviyenin altında yer alıyorsa bu trend “ aşağı trend ” olarak adlandırılır. Son olarak, fiyatta gözüken tepe ve dipler bir bant aralığında ve yaklaşık aynı seviyelerde gerçekleşiyorsa “ yatay trend ” den bahsedilir ve piyasanın yönü hakkında bir fikirden söz edilemez.

Trendler, zamana bağlı olarak kısa, orta ve uzun vadeli olarak üç dönemde incelenirler. Örneğin, bir hafta ile bir ay arasındaki fiyat yönüne kısa vadeli trend denir. Orta vadeli trendler ise, bir ayda başlayıp bir yıla kadar sürebilir. Uzun vadeli trendler de fiyatların bir yıldan daha fazla sürede bir akım yönü izlemesiyle oluşur. Buradaki vade kavramı, yatırımcıdan yatırımcıya, ülkeden ülkeye, hatta kişiden kişiye farklılık gösterebilir.

Yatırımcının trend çizgilerini çizmekteki asıl amacı; piyasada, fiyatların içinde bulunduğu trendi belirlemeye çalışmaktır. Dolayısı ile, çizilen trend ne kadar uzun bir zaman dilimini içeriyorsa, önemi de o kadar fazladır. Diğer bir deyişle, çizilen trend çizgisi ne kadar çok tepe veya çukur noktaya değiyor ise, o trend çizgisinin önemi aynı derecede artar. Piyasanın gücü ve yönü hakkında bilgi vermesi açısından bu değme sayısı ne kadar artıyorsa, o çizgi, içinde bulunduğumuz trendi o derecede doğru yansıtıyor demektir.

Destek ve direnç, teknik analizde sık sık kullanılan terimlerdir. Teknik analizde, destek ve direnç olarak nitelendirilen kavramların altında arz/talep dengesi yatmaktadır. Daha açık bir anlatımla, çeşitli maliyet seviyelerinin oluştuğu bölgeler, teknik analizde destek veya direnç olarak nitelendirilir. Bu terimler, ayrı ayrı tanımlanacak olursa; Destek , piyasanın daha fazla düşmekte zorlandığı, alıcıların tekrar devreye girmesiyle mevcut satış baskısını durduracak kadar bir talep doğuracak olan fiyat seviyesidir. Diğer bir deyişle, destek seviyeleri talebin, arzın önüne geçtiği yerlerdir. Direnç ise, piyasanın daha fazla yükselmekte zorlandığı, satıcıların devreye girmesiyle mevcut alım etkisini durduracak kadar bir arzın ortaya çıktığı fiyat seviyesidir. Teknik analizciler, destek ve direnç noktalarını belirlerken çeşitli amaçlar güderler. Bunlar:

  1. Alım/satım yerlerini belirlemek,
  2. Alım/satım zamanlamasını gerçekleştirmek,
  3. Yatırımlarının vadesini belirlemek,
  4. Zararı durdurma stratejisini uygulamak veya kâr realizasyonu yapmak,
  5. Piyasada ayıların mı yoksa boğaların mı hâkim olduğunu belirlemek.

Teknik analizde en sık kullanılan yöntemlerden biri de fiyat grafiklerinde oluşan çeşitli formasyonlara bakarak karar vermektir. Formasyonlar, trendin değişip değişmediğine göre; trend dönüşü formasyonları ve arageçiş formasyonları (bunlara ‘düzeltme formasyonları’ da denir) olarak iki ana başlık altında incelenebilir.

Piyasada fiyatlar birçok faktörün etkisi altındadır. Bu yüzden, arz ve talep edenlerin dengesi kolay kolay bozulmaz. Birinin diğerine üstün gelmesi, başka bir ifadeyle, temel değişimin başlaması için, belirli bir sürenin geçmesi gerekmektedir. İşte, fiyatlardaki bu yön değişimleri sırasında bu grupların tutumları fiyat grafiklerine de yansır. Bunun sonucu olarak, trend dönüş formasyonları yaşanır. Eğer, sıkışma sonrasında da ana trendin yönü bozulmaz ve fiyatlar tekrar daha önce izledikleri yönde ilerlemeye devam ederse, o zaman geçiş formasyonları (düzeltme formasyonları) oluşur.

Teknik Analizde Grafik Çizimi ve Grafik Çeşitleri

Teknik analizin yapılabilmesi için gerekli ilk şey, geçmişe dönük fiyat hareketlerinin grafiklere dökülmesidir. Grafiğin çizilebilmesi için, o varlığın, analizde göz önünde bulundurulan ilgili dönem içindeki (bu genelde günlük yapılır) gördüğü en yüksek değer, en düşük değer, kapanış fiyatı ve işlem miktarı yeterli olur. Grafiklerin dikey yanlarında fiyat skalası yer alır. Her hisse farklı bir fiyat basamağında işlem gördüğü için, skala, pay senedinin fiyatına göre uyarlanır. Alttaki yatay sütunda ise, günlük, haftalık, aylık hatta yıllık bölümlere ayrılmış tarih skalası bulunur (işlem miktarı ise grafiğin altında dikey çubuklarla gösterilir). Teknik analistlerin kullandığı çok sayıda grafik türü bulunmaktadır. Aşağıda bunlardan bazıları yer almaktadır.

  • Çizgi grafikler
  • Çubuk grafikler
  • Sıfır çarpı grafikleri
  • Mum grafikleri

Teknik analizde, grafiklerdeki fiyat eksenlerinin normal aralıklarla ya da yüzdesel aralıkla ayarlamasına göre, fiyat skalaları değişik adlar alırlar. Fiyat ekseninin eşit aralıklara (10, 20, 30, 40) bölündüğü normal (matematiksel veya aritmetik) skalada rakamlar arasındaki akım boyutları esastır. Normal skala, hareketleri mutlak olarak ölçmekte ve yüzde değişimi göstermemektedir. Eğer fiyat skalası logaritmik ise, değişim noktaları arasındaki mesafe yüzde cinsinden eşit olacaktır.

Temel ve Teknik Analiz Arasındaki Farklar

Gerçekte, teknik ve temel analiz birbirleriyle sıkı bir ilişki içindedir. Temel analiz, pay senedinin seçiminde çok önemli bir fonksiyonu yerine getirirken, teknik analiz, pay senedinin alım-satım zaman ve noktalarının belirlenmesinde oldukça önemli bir rol oynar. Bununla birlikte, teknik analiz piyasa hareketleri üzerine yoğunlaşırken, temel analiz fiyatları oynatan arz ve talebin sonuçlarını inceler. Burada, teknik analist kendisine bütün gerekenin ‘sonuçlar’ olduğuna inanırken, temel analist tüm nedenleri bilmeye çalışır. Bu yüzden teknik analiz, bu konuda bilgisi olan herkes tarafından kolay bir şekilde kullanılabilirken, temel analiz ekonomi, finans, politika vb. gibi birçok alanda uzmanlık düzeyinde bilgi gerektirir. Buna karşın, teknik analistin, ekonomik koşulları anlayacak kadar ekonomi ve politika; bir malın arz ve talep koşullarını anlayacak kadar istatistik ve ekonometri veya bilânçoları düzenleyecek kadar finansal bilgiye sahip olması gerekmez.

Teknik analiz, daha çok, alımdan sonraki birkaç gün veya hafta içinde kazanmayı amaçlayan spekülatörler tarafından tercih edilir. Bu kişiler dışında uzun vadeli yatırımcılar da teknik analizi, temel analize ek olarak zamanlama için kullanırlar. Temel analizi kullananların amacı genellikle uzun süreli yatırım sonucu temettü kazancı elde etmek, teknik analizcilerinki ise kısa süre içinde sermaye kazancı (pay senedinin satış ile alış fiyatı arasındaki fark) sağlamaktır. Temel analizciler teknik analizcilere göre daha çok veriyle ilgilenirler ve genellikle belli bir sektörde uzmanlaşırlar.

Temel analizciler, ilgilendikleri şirketlerin pay senetlerinin “gerçek değeri”ni hesaplayıp piyasada oluşan fiyatlarla karşılaştırırlar ve buna göre alım-satım kararı verirler. Bir pay senedinin gerçek değeri, şirketin finansal tablolarındaki kalemlerin, şirket yönetiminin, geçmiş dönemdekine ek olarak özellikle gelecekteki kâr ve temettü rakamlarının ve çeşitli risklerin incelenip yorumlanması sonucu bulunur.

Rassal Yürüyüş Teorisi ve Etkin Piyasalar Hipotezi

Finansal piyasalarda kurumsal anlamda portföy yönetimi işiyle uğraşanların rassal yürüyüş teorisi ve etkin piyasalar hipotezini bildikleri varsayılır. Rassal yürüyüş teorisi (random walk theory), fiyat değişikliklerinin rassal olduğunu ve önceden tahmin edilemeyeceğini öne sürmektedir. Bu teoriye göre, pay senedi fiyat değişimlerinin, geçmiş fiyat değişimleri ile ilişkisi yoktur. Başka bir ifadeyle, bir pay senedinin fiyatı rastgele bir seyir izlerse, pay senedinin fiyatının artma veya azalma olasılığı daha önceki fiyat değişmelerinden tamamen bağımsız demektir. Dolayısıyla, geçmiş fiyat hareketlerine bakarak, gelecekteki fiyatlar tahmin edilemez. Ayrıca, rekabetçi finansal piyasalarda, menkul kıymet fiyatları, bütün mevcut bilgileri yansıtmaktadır. Piyasaya yeni bir bilgi geldiğinde fiyatlar değişecektir. Fakat yeni gelen bilginin fiyatlar üzerindeki etkisini tahmin etmek mümkün değildir. Dolayısıyla, fiyat değişimleri rassal olarak gerçekleşecektir.

Menku kıymet fiyatlarının tesadüfi olarak hareket ettiği bulgusu araştırmacıların ilgisini çekmiş ve “etkin piyasalar hipotezi” geliştirilmiştir. Piyasanın etkinliği, fiyat ayarlamasının, yeni bilgi girişi karşısında hangi hızda ve hangi doğrulukla gerçekleşeceğine bağlıdır. Eğer, piyasaya giren yeni bilgi sonucunda fiyatlar, yeni bilgiye hızlı ve doğru bir şekilde uyarlanıyorsa o piyasa etkindir. Diğer bir ifadeyle, etkin piyasa, fiyatların tüm bilgileri içerdiği piyasadır.

Piyasaların etkinliği; zayıf, yarı güçlü ve güçlü formda olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Zayıf formda etkinlik , pay senetlerinin cari piyasa fiyatlarının geçmiş fiyat hareketlerine ilişkin tüm bilgileri yansıttığı durumdur. Yarı güçlü formda etkinlik , pay senedi fiyatlarının, halka açıklanmış tüm bilgileri yansıttığı durumdur. Güçlü formda etkinlik , piyasa fiyatlarının, gerçek değerleri belirlemede kullanılabilecek tüm bilgileri yansıttığı durumdur.

Zayıf formda etkin bir piyasada, temel analiz kullanılarak piyasa ortalamasının üzerinde getiri elde edilebilir. Ancak yarı güçlü formda etkin bir piyasada, kamuya duyurulmuş mevcut bilgileri kullanarak yapılan temel analizden bir fayda sağlanamaz. Benzer şekilde, güçlü formda etkin piyasalarda da temel analiz yöntemiyle piyasa getirisi üzerinde bir kazanç elde edilemeyecektir.

Zayıf formda etkin bir piyasada, geçmiş fiyat hareketleri kullanılarak normalüstü getiri elde etmek mümkün değildir. Çünkü geçmiş fiyat hareketleri ile ilgili tüm bilgiler pay senedinin fiyatına yansımıştır. Benzer şekilde yarı güçlü ve güçlü formda etkin piyasalarda da teknik analiz yöntemi kullanılarak piyasa ortalaması üzerinde bir getiri elde edilemeyecektir. Etkin piyasalar hipotezi, teknik analizi “zaman kaybı” olarak görmektedir.


Bahar Dönemi Dönem Sonu Sınavı
25 Mayıs 2024 Cumartesi