Uluslararası İlişkilerde Araştırma Yöntemleri Dersi 1. Ünite Özet

Siyaset Biliminde Bilimsel Kavramlaştırma Ve Ölçüm

Giriş

Kavramlaştırma ve ölçüm siyaset hakkında geliştirilen kuramsal (teorik) önermeleri görgül (ampirik) gözleme dayalı sistematik sınama yoluyla yanlışlama etkinliğinin temel merhalelerinden birisi, hatta ilkidir.

Kavramlaştırma gözlemlediğimiz ya da ileride bir zamanda gözlemlemeyi hayal ettiğimiz bir olgunun (fenomenin) veya olayın (event) anlamlandırılması için zihnimizde yaptığımız bir canlandırmadır.

Bilimde görgül gerçekle ilgili bir kavram oluşturduğumuzda bunu başkalarının kullanımına sunarız. Bu yolla bu kavramın sadece bizim hayalimizin ürünü olan bir düşünce olup olmadığını, başkalarının da bu kavramı aynen bizim kafamızda kurguladığımız gibi düşünebilmelerinden anlarız. O zaman öznel aşırı (intersubjective) anlaşabilirliğe bu kavram aracılığıyla ulaşarak belirli bir olgu hakkında düşünmeye, onun oluşum, gelişim ve yok oluş koşullarını düşünmeye, anlamaya ve nihayet açıklamaya çalışabiliriz.

Görgül Siyasal Gerçek ve Kavram

Toplum bilimlerinden olan siyaset bilimi de Siyasal Felsefe veya Düşünce alanı dışında kalan Uluslararası ilişkiler dâhil tüm alt dalları da bu varsayıma dayalı olan bilimsel önerileri içerir ve bu çerçevede yapılan gözleme dayalı görgül çözümlemelerin (empirical analysis) saptadığı bulgulara dayanarak bu önermeleri sınamaya tabi tutar ve bunların gerçek olup olmadıklarına dair hüküm verir.

Kavramlar bizim düşünce yapı taşlarımızdır. Onlar olmadan hangi nesneden (object) veya özneden (subject) bahsettiğimizi anlamak, bilmek ve dolayısıyla bir konuyu anlatmak ve onunla ilgili toplumsal bir iletişimde bulunmak olanaksızdır.

Etrafımızda gördüğümüz bitki, hayvan veya eşyaların üzerinde herhangi bir dilde onların türlerine ait adları yazmıyor. Biz onlara belirli adları yakıştırıp veriyoruz.

Belirli nesne, özne ve olguları belirli bir biçimde tanımlıyoruz. Bu tanımlar genel kabul görürlerse o dile yerleşiyor ve ondan sonra da bir kuşaktan diğerine aktarılarak sürüyor.

Kavram ve Tanımlama

Bir kavramın tanımlanması onun etiketlenmesi ile aynı anlamı taşır. Tanımlamak suretiyle bir kavramın ne anlama geldiği ifade edilmiş olur.

Tanımlar anlaşılması zor oldukları, birden fazla anlam taşıdıkları, zaten var olan bir tanıma çok benzedikleri, başka bir kavramla ifade edilen bir olguya yeni bir kavram önermenin anlamsızlığı vb. eleştirilere uğrayabilirler.

Bilimsel kavramlar olabildiğince mutlaklığa, anlaşılmazlık veya zihinsel bulanıklığa yol açmayacak bir sadelikte ifade edilebilmelidirler ki onları her duyan araştırmacı onlardan aynı ve değişmez tek bir şeyi anlayabilsin.

Aslında birkaç anlama gelen kavramlar, özellikle bir dilin edebî değerini yükseltirler. Birçok şair, öykü ve roman yazarı veya hatip bu tür çok anlamlılıkları kullanarak kendilerine yöneltilen eleştiri, yergi, hatta hakarete yanıt üretmişlerdir.

Kavramlar ve Değişkenler

Bilimde kullanılan kavramlar edebiyatta ve hitabette olduğunun tam tersine olabildiğince yalın ve tekil anlama sahip olmak zorundadır.

Bilimde temel amaç kavramların atıfta bulunduğu görgül olgunun varlığını beş duyumuzu kullanarak saptamak, bu görgül gerçeğin başka görgül olgularla olan ilişkisini anlayabilmek, betimleyebilmek ve en önemlisi öngörebilmektir. Bu nedenle siyaset biliminde de çok boyutlu kavramlardan oldukça uzak durmaya yönelik bir gayret sürmektedir.

Bir bilimsel denenceyi (hipotez) bu yalınlık içinde ifade edebilmemiz mümkün olduğunda çok temel bir buluşa yaklaşmış oluruz. Bu tür bir ilişkinin her zaman ve her yerde mevcut olduğuna inanmamızı sağlayan verilere ulaşmamız durumunda ortaya determinizm (değişmez mutlaklık, gerekircilik) temelinde bir ilişki önerisi çıkmış olur. Bu tür bir ilişkinin yanlış olduğunu göstermek için tek bir zaman ve mekânda bu ilişkinin böyle olmadığını görgül olarak saptamak yeterlidir.

Kavramları değişken olarak algılamak ve araştırmalarda kullanılmak, onlarla bağlantılı olarak gördüğümüz siyasal olguların var olup olmadığının görgül olarak saptanmasını sağlar.

Eğer gözlem birimlerine veya değişkenlerin kategorilerine raptettiğimiz rakamların daha az veya daha fazlayı gösterdiğini düşündüğümüz zamanlarda ise bu gözlem birimlerinin karşılaştırmalarını daha ayrıntılı yapacak bir aşamaya ulaşırız. Burada rakamlar sadece birimleri veya kategorileri ayırmaz, bize aynı zamanda her bir birim veya kategoride bir nitelikten daha fazla veya daha azının bulunduğun bilgisini de aktarır.

Nominal ve sıralama ölçeklerinin aritmetik ortalamalarını hesaplamak, serinin değerlerinin toplanıp gözlem sayısına bölünmesi söz konusu olduğundan anlamsızdır. Eğer bir de aralık ölçeğinin özelliklerine ek olarak gerçek sıfır “0” tanımını, yani bir kategoride belirli bir nitelikten hiçbir şey bulunmaması tanımını yapabiliyorsak, o zaman bir oransal ölçeğe (ratio scale) ulaşırız ki artık bu düzeyde dört aritmetik işlemi de her türlü matematiksel hesaplamayı da yapma olanağı buluruz. Nominal, sıralama veya aralık ölçeklerinde de sıfır rakamı kullanılabilir, ama bu gerçek sıfır olmayıp, keyfi olarak tanımlanmış bir rakamsal simgeden ibarettir.

Kavramlar değişken olarak algılanmalarından ve tanımlanmalarından itibaren ölçmeye uygun olarak kabul edilirler. Ölçüm düzeyi olarak ne kadar yüksek düzeyde olursa o kadar fazla bilgi taşır ve o derecede güçlü matematik veya istatistik hesaplamalarına uygun hale gelirler. Onun için ölçülecek olan kavramların tanımlarındaki berraklık ve sadelik önemli olduğu kadar, onları ölçmeye yarayacak olan çeşitli göstergelerin hesaplanmasında da aynı sadelik önem taşıyacaktır.

Değişken olarak araştırmaya dahil edilecek olan kavramlar her zaman kendiliklerinden ölçek haline dönüştürülemezler. Siyaset biliminde kullanılan birçok kavram zihinsel olgulara, örneğin bireylerin bir durumla karşılaştıklarında başvuracakları davranışlar hakkındaki zihinsel hazırlıklar olarak tanımladığımız tutumlarla veya sahip olduğu değerlerle, inandıkları ideolojilerle ilgilidir.

Toplumun temel değerlerinden bir tanesi olan güç, herkesin sahip olmayı (güçlü olmayı) arzu ettiği, tıpkı servet, saygı, esenlik, eğitim bir değerdir. Onun için de toplumda güç sahibi olmak için bir uğraş ve zaman zaman da çatışma yaşanır.

Uluslararası siyasette de devletlerden sivil toplum kuruluşlarına hatta bireylere kadar pek çok kişinin çatışmasına, hatta yaşamlarını tehlikeye atmalarına neden olan temel değerlerden birisi de güçtür. Bu konuda geliştirilmiş olan uluslararası siyaset çözümlemelerinde de güç ve özellikle devletlerin gücü esas alınmıştır. Bu çözümlemelerin iddia ve önermelerinin yanlış olup olmadığını saptamak için gücün işlemselleştirilerek ölçülmesi zorunludur.

Ölçümde Geçerlilik

Ölçeklerin geçerliliğini kanıtlamakta kullanılan dört yol vardır. Bunlardan ilki yüzeyde geçerlilik (face validity) olarak ifade edilen mantık yürütmeye dayalıdır. Ayrıca, siyasal yetkelerin (otoritelerin) ne derecede kendisi gibi olan kişileri ciddiye aldıklarını düşündüklerini sorgulamak yoluna da gidilebilir. Nihayet, hayatını kendisinin mi yönettiğini düşündüğünü, yoksa bir yaprak misali kontrol edemediği bazı güçler tarafından oradan oraya sürüklendiğini mi düşündüğünü saptamak yoluna gidilebilir.

Kendimizce yüzeyde geçerli olduğunu düşündüğümüz bir ölçeğin mantıken ölçmek istediği kavramı ölçüp ölçmediğini bu konunun uzmanı olan bilim adamlarına da sorarak yolumuza devam edebiliriz. Bu durumda uzman bilim adamlarının yapacağı mantıki inceleme sonunda ulaşılacak olan sonuç eğer olumlu olursa, o zaman daha güçlü bir biçimde ölçeğimizin içeriğinin geçerli olduğuna veya ölçeğin içerik geçerliliğine (content validity) sahip olduğuna hükmedebiliriz. İki yolla mantıki geçerlilik olgusu daha da geliştirilebilmektedir.

Bu yollardan ilki ölçüte ilişkin geçerlilik (criterionrelated validity) adını verdiğimiz bir geçerlilik türüdür. Yeni geliştirdiğimiz ve mantıki olarak geçerliliğinden emin olduğumuz bir ölçek, daha önce başka araştırmalarda kullanılmış olan ve geçerli olduğu genel kabul görmüş olan başka bir ölçekle görgül olarak ilişkilendirilir.

Ölçüt geçerliliğinin biraz daha kapsamlı bir türü olan yapılanma geçerliliği (construct validity) türünden de bahsedebiliriz. Burada hem mantıki olarak bir ölçeğin ölçülmek istenilen kavramı ölçtüğü ileri sürülebilir hem de geliştirilen ölçeği kullanmak suretiyle onun temsil ettiği kavramın temel rol oynadığı bir kuramın görgül olarak sınanması mümkün olur.

Ölçümün Güvenilirliği

Aynı ölçümü iki, üç veya çok defalar yaptığımızda değişik sonuçlar aldığımızda, bu sonuçlar güvenilir olmayan bir ölçekten mi kaynaklanmaktadır yoksa ölçtüğümüz olgu nitelik değiştirdiği için mi biz bu sonuçlara ulaşmaktayız sorusunu yanıtlamak için ölçeğin güvenilirliğini saptamak gerekir. Güvenilirliğin saptanması için ilk yapılacak olan bir ölçeği aynı gözlem birimlerine iki kere tatbik etmektir. “Sınama ve yeniden sınama” (test-retest) yöntemi adı verilen bu güvenilirlik saptamasında aynı sorular aynı kişilere arada bu soruları tamamen anımsayamayacakları kadar bir zaman bırakarak sormaktır.

Genellikle, toplum bilimleri araştırmalarında siyasal etkinlik, yabancılaşma, hoşgörü gibi konularda sorulan soruların sayılarını arttırmanın ve bunları soru cetvelinin farklı yerlerine yerleştirmenin güvenilirlik ölçümü için iyi bir strateji olduğu kabul edilir. Bunun daha gelişmiş bir türü ortadan ikiye ayrılmış güvenilirlik sınama (split-half method) yöntemidir.

Gerek geçerlilik gerek güvenilirlik için önemli bir öneri daha önce geçerlilik ve güvenilirliği saptanmış olan ölçü veya ölçeklerin kullanılmasının tercih edilmesidir. Bu durumda araştırmaya yöneltilebilecek olan eleştirilerin azaltılması sağlanmış olur. Tabii, dikkat edilmesi gereken bir husus özellikle bireylerden görüşme yoluyla toplanan alan taraması sonuçlarında anketörlerin ve yanıtları kodlayan elemanların iyi eğitimli olmaları ve bu güvenilmez yanıtların onların dikkatsizliklerinin eseri olmamasıdır.

Bu durumda ölçümde dikkat edilecek temel husus kavramların tanımlarının olabildiğince açık, belirgin olması ve her işiten için tek ve aynı anlama gelmesinin sağlanmasıdır. Bu durum genellikle toplum bilimlerinin hiçbir alanında mükemmelen yoktur. Onun için bir kavramın birden fazla anlamı varsa, hepsini aynı biçimde ölçmeye çalışmamız gereklidir.

Sonuç

Bu ünitede kavramların bilimsel düşüncenin temel taşlarını oluşturduğunu, onların zihnimizde soyut olarak üretilen tanımlar olduğunu ve görgül gerçekleri ve olguları etiketlemekte kullanıldıkları işlendi ve inceleme fırsatı verildi. Geçerli ve güvenilir ölçeklere sahip olmanın yollarının araştırılması böylece, neden - sonuç ilişkisi içinde gördüğümüz siyasal olgular arasında, zihnimizde kavramsallaştırdığımız ilişkilerin değişkenler olarak ifadesini, bu değişkenlerin geçerli ve güvenilir ölçülerini kullanarak söz konusu ilişkilerin görgül olarak yanlış olup olmadıklarını saptamanın önemini de böylece belirlemiş olduk.


Güz Dönemi Ara Sınavı
7 Aralık 2024 Cumartesi
v