Deprem ve Deprem Güvenliği Dersi 4. Ünite Özet

Depremde Afet Yönetimi

Giriş

Tektonik, sismik, topoğrafik ve iklimsel yapısı nedeniyle Türkiye, dünya ölçeğinde afetlerden en fazla etkilenen ülkeler arasındadır. Su baskını, sel, çığ, heyelan ve yangın gibi afetler ülkemizde sık yaşanan afet türleri olmasına rağmen, yıkıcı etkileri açısından değerlendirildiğinde ilk sırayı depremler almaktadır. Ülkemiz, depremlerde insan kaybı açısından dünyada dokuzuncu, toplam etkilenen insan sayısı açısından ise beşinci sıradadır. Yurdumuzda ortalama olarak her yıl büyüklüğü 5 ila 6 arasında değişen bir deprem yaşanmaktadır. Deprem bölgeleri haritasına bakıldığında topraklarının %70’i ve sanayi tesislerinin %76’sı I. ve II. derece deprem bölgeleri üzerinde yer almaktadır. Afetlerde ortalama olarak her yıl 1.000 kişi yaşamını yitirmekte ve 9.000 konut hasar görmektedir. Ülkemizde sadece depremler yüzünden, 1950’lerden bugüne kadar yaklaşık 34.000 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Son 60 yıllık istatistiklere göre; afetlerin neden olduğu doğrudan ve dolaylı ekonomik kayıpların, GSMH’nin %3’ü kadar olduğu görülmektedir. Bu durum, depremde afet yönetiminin ülkemiz için önemini ortaya koymaktadır.

Depremde Afet Yönetimi

Deprem riskini azaltmada ve depremlerle baş edebilmede hazırlıklı ve dirençli bir toplum yaratılması, bu amaca yönelik kurumsal alt yapının oluşturulması ve konuyla ilgili AR-GE faaliyetlerinin önceliklerinin belirlenmesini hedefleyen “Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı’nın (UDSEP) ana amacı, “depremlerin neden olabilecekleri fiziksel, ekonomik, sosyal, çevresel ve politik zarar ve kayıpları önlemek veya etkilerini azaltmak ve depreme dirençli, güvenli, hazırlıklı ve sürdürülebilir yeni yaşam çevreleri oluşturmaktır.

Ülkemizde yaşanan afetler ve acil durumlar sonucunda; Afet ve Acil Durumlara müdahalede ihtiyaç duyulacak tüm güç ve kaynakları yerel düzeyde planlamak, bu güç ve kaynakların olay bölgesine hızlı ve etkin bir şekilde ulaştırılmasını sağlamak, müdahale hizmetlerini ve bu hizmetlerin koordinasyonundan sorumlu ana ve destek çözüm ortaklarını ve yerel düzeyde sorumlu birimlerin görev ve sorumluluklarını planlama esaslarını belirlemek amacıyla; Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) 03 Ocak 2014 tarih, 28871 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

Afet ve acil durum süreçlerinin elektronik ortamda takip edilmesi, yönetilmesi ve yöneticilere karar desteği sunulması amacıyla Afet Yönetim ve Karar Destek Sistemi (AYDES) geliştirilmiştir. AYDES, Coğrafi bilgi sistemleri üzerine inşa edilmiş, afet anında ulusal kaynakları etkin bir şekilde yönetebilen karar destek mekanizmalarına sahip bir sistemdir. Türkiye Afet Müdahale Planının (TAMP) bilişim altyapısını da oluşturan AYDES, afetin planlama, müdahale ve iyileştirme süreçlerinin tümünü kapsayacak şekilde çalışmaktadır.

Ülkemizde “Bütünleşik Afet Yönetim Sistemi” kapsamında önceden belirlenen plan ve kurallar çerçevesinde ihtiyaca uygun, doğru ve zamanında müdahale ile yapılan işlemlerin bütününe olay yeri yönetimi denir. Depremde olay yeri yönetimi beş ana başlıkta toplanır:

  • Depremin yerinin ve zamanının tespit edilmesi.
  • İkincil tehlikelerin önlenmesi: Olayın stabil hale getirilebilmesi yani ortaya çıkan hasarlara müdahale etmek ve ek hasarların oluşmasını önlemek.
  • Mülkiyetin Korunması: Deprem bölgesindeki maddi ve manevi değer taşıyan varlıkların koruma altına alınması, raporlanması ve gerekli mercilere teslim edilmesi süreçleridir.
  • Mevcut Kaynakları Etkin Olarak Kullanabilmek: Personel ve malzemenin en etkin ve verimli şekilde kullanımının sağlanması.
  • Zararların Azaltılması ve Yönetilmesi: Etkili ve yerinde bir müdahale ile risklerin tespiti ve oluşması muhtemel zararların en aza indirilmesi ve yönetilebilir olması.

Afet bölgelerinde görevin başından görevin sonlandırılmasına kadar gerçekleştirilen iş ve işlemler, görev yapan tüm ekiplere ve kamuoyuna nitelikli olarak bilgi akışını sağlar. Bir sistem dahilinde önceden hazırlanmış form ve tablolara işlenen tüm çalışmalar hata payını ortadan kaldırarak istatistiki bilgilerin doğru aktarımını sağlamak için kullanılır. Herhangi bir afet ve acil durum gerçekleştiğinde yapılacak iş ve işlemlere ait düzenlenmesi gereken formlar Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezi Yönergesi ve Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) ve kapsamında sırası ile aşağıda belirtilmiştir. Herhangi bir afet ve acil durum hakkında tüm resmi kurum tarafından İlk haberleşmede kullanılan form Mesaj Formu’dur. Mesajlar; haberci dahil, her türlü haberleşme araçları ile gönderilmek üzere Mesaj Formuna uygun olarak elle veya elektronik ortamda yazılır. Mesajın içerdiği bilgiye yetkisiz erişimi engellemek ve bu suretle ülkeye, kurum ve kuruluşlara verilmesi muhtemel zararı önlemek amacıyla gizlilik derecesi tespit edilir. Mesaja uygun gizlilik derecesinin belirlenmesi mesajı hazırlayan makama aittir. Mesajın ilgili makama ulaştırılması ve işleme alınmasının zaman bakımından öneminin belirlendiği bölüm Öncelik Derecesi bölümüdür. Öncelik derecesinin tespiti mesajı hazırlayan makama aittir. Öncelik dereceleri; mesaj formunun sol üst köşesindeki öncelik derecesi hanesine yazılır. Bakanlık, kurum ve kuruluşlar ile il-ilçe afet ve acil durum yönetim merkezleri tarafından, meydana gelen olaya veya düzenlenen tatbikata dair Başkanlık Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezine (AADYM) gönderilen mesaj, gerekli kayıtlar yapıldıktan sonra ilgili personele teslim edilir. Giden Mesajlara aşağıdaki işlemler yapılır:

  • Olağan durumlarda mesaj; hazırlayan personel, vardiya amiri ve Başkan adına görevlendireceği Başkan Yardımcısı veya AADYM Yöneticisi tarafından imzalanarak muhatabına gönderilir.
  • Olağanüstü durumlarda mesaj; hazırlayan personel ve vardiya amiri tarafından imzalanarak muhatabına gönderilir.
  • Mesai harici zamanlarda mesaj; hazırlayan personel ve AADYM Yöneticisinin bilgisi dahilinde vardiya amiri tarafından imzalanarak muhatabına gönderilir.

Ekip sorumlusu yaralıyı sağlık ekiplerine teslim ederken; ambulansın plakası, sağlık görevlisinin adı soyadı, teslim tarihi ve saati, hangi sağlık kuruluşuna sevk edileceği ve radyoaktif maddeye maruz kalıp kalmadığı sevk formuna yazılır ve ilgili görevliye imzalatılır. Kurtarma servisinin görevlerinden birisi de, kurtarma sırasında yıkıntı altında ve arasında ya da diğer yerlerde bulduğu ölülerin toplanması, etiketlenmesi ve gömme yerlerine görevlerinin el verdiği ölçüde taşınması işidir. Bu işlemler yapılırken dikkat edilmesi gereken önemli hususlar aşağıda maddeler halinde verilmektedir:

  • Ölü olduğuna kesin karar verilmeyen cesetlere, ölü değilmişçesine işlem yapılmalıdır.
  • Bir kimsenin ölü olup olmadığına doktor karar verebilir.
  • Doktor olmadığı zamanlarda, kesin ölüm olaylarında kurtarma ekip lideri, sorumluluğu üzerine alarak, kişinin ölmüş olduğuna karar verebilir.
  • Cesetler kurtarma sırasında sağlam kalmış bir binada toplatılır ve üzerleri örtülür. Cesetlerin açıkta, yol kenarında, çalışma sahasında bırakılması doğru değildir. Ölülere gerekli saygı gösterilmeli, eşya gibi bir yerden bir yere taşınırken atılmamalı, sürüklenmemelidir. Parçalanmış cesetlerin uzuvları mümkünse bir sandık veya buna benzer kutularda bir araya konmalıdır.
  • Cesetlerin toplanması, bir yerden diğer bir yere taşınması sırasında, kurtarma personeli eldivenlerini takmalı, ağız ve burunlarına koku vs. Geçirmeyecek çözeltiye batırılmış maske takmalıdır.

Depremde Ulaşım ve Trafik Güvenliği

Yıkıcı depremlerde az ya da çok hasar gören ulaşım yapıları ve bu hasarların yanında paniğe kapılıp yaşadığı travmanın etkisiyle derhal bölgeden uzaklaşma isteği içindeki depremzedeler ile deprem bölgesine ulaşmak isteyen arama, kurtarma ve yardım ekipleri yanında, deprem bölgesinde yakınları bulunanların oraya acilen ulaşma istekleri birleştiğinde kaçınılmaz olarak bir kaos ve trafik karmaşası yaşanmaktadır. Deprem bölgesi dışına çıkmak isteyenlerle deprem bölgesine ulaşmak isteyenlerin psikolojik durumları negatif faktörlerden biri olarak devreye girmekte, ulaşım yapılarında meydana gelen deprem hasarları depremde ulaşım ve trafik düzenlemesi konusunda özel önlemler alınması gereğini ortaya koyan önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Depremlerin ulaşım yapılarına verdiği hasarlar şu şekilde özetlenebilir:

  • Zeminden Kaynaklanan Etkiler: Sıvılaşma, zemin oturmaları, zeminin deprem dalgasını büyütme etkisi, heyelanlar, kaya düşmeleri, vb. dir.
  • Fay Hatlarının Doğrudan Etkileri: Fay hattının herhangi bir karayolu kesimi, köprü, viyadük vb. ulaşım yapısını keserek fay düzlemi iki tarafında kalan parçaları farklı yönlere ötelemesi şeklinde gerçekleşir ve çok ciddi hasarlara yol açar.
  • Deprem Dalgalarının Doğrudan Etkisi Sonucu Oluşan Hasarlar: Kaplamada oluşan deformasyonlar, köprü, viyadük, vb. yapılarda oluşan hasarlar, gar, otogar, havalimanı, vb. yapılarda oluşan hasarlar, Tsunami nedeniyle özellikle kıyı ve liman yapılarında oluşan hasarlardır.

Türkiye’de yaşanan depremlerin ulaşım yapılarına verdiği hasarlar, daha önceki depremlerde olduğu gibi 1999 senesinde yaşanan 17 Ağustos Marmara Depremi ve 12 Kasım Düzce-Kaynaşlı gibi iki büyük depremde karşımıza çıkmış ve ciddi kayıplara neden olduğu görülmüştür. 17 Ağustos 1999’da yaşanan Gölcük depremi sonucunda, İstanbul-Ankara (Anadolu) otoyolunun İzmit Doğu Kavşağı-Akyazı Kavşağı arasındaki yaklaşık 50 km.lik kesimde, yol gövdesinde kısım kısım derinliği 2.5 metreye varan yarıklar, ötelenmeler ve oturmalar meydana gelmiştir. Bazı menfezlerde oturmalar, çatlamalar oluşmuş, genel olarak köprü ve viyadüklerde mesnetler kaymıştır. Arifiye Üst Geçit Köprüsünün tabliyeleri düşmüştür. Bu kesimde trafik tamamen kapanmıştır. İzmit-Gölcük-Yalova, Sakarya-Bilecik, BursaMudanya, Mudanya-Zeytinbağı, Bursa-Gemlik, Bursa-İnegöl, İznikKaramürsel arası yollarda büyük üstyapı, köprü ve sanat yapıları hasarları meydana gelmiştir. 2 Kasım 1999’da yaşanan Düzce depremi sonucunda Kaynaşlı’nın yakın doğusunda, E5 karayolu, fay tarafından kesilmiş, Kaynaşlı-Bolu Dağı bölümünde de deprem nedeniyle heyelanlar meydana gelmiştir. Bolu Dağı’nın Kaynaşlı çıkışında 8 metre derinliğinde ve 7 metre eninde çukur oluşmuştur. Bolu Dağı’ndaki yolun yer yer çökmesi sonucu çok sayıda trafik kazası meydana gelmiş ve bu bölgede trafiğin aksamasına ve yer yer tıkanmasına sebep olmuştur.

Deprem sonrası bazı yolların tamamı bazılarının ise birkaç şeridi kullanılamaz hale gelebilir. Bu şartlar altında trafik akışını devam ettirebilmek için bazı temel ilkeler aşağıda sıralanmıştır:

  • Deprem kuşağında olan şehirlere giriş yollarının, olası bir depremde kullanılamaz hale gelme ihtimaline karşı, önceden alternatiflerinin belirlenmesi ve bu alternatif yolların depremde acil görev yapacak kurumlara bildirilmesi gereklidir.
  • Deprem sonrasında bölgeden uzaklaşmak isteyen veya bölgeye yakınlarını görmek için ulaşmak isteyen kişilerin oluşturduğu trafik, alternatif yolları kullanmak isteyebilir. Oysa bu yollar acil araçlar (ambulans, itfaiye, enkaz kaldırma araçları vb.) için tahsis edilmelidir. Bu nedenle bu yolların giriş ve çıkışlarında gerekli kontrol mekanizması uygulanmalıdır.
  • Deprem bölgesi içinde ya da sınırında trafiği kontrol edip düzenleyen görevlilerin mümkün olduğunca motosiklet gibi hasarlı yollara daha uygun araçları kullanmaları tavsiye edilmelidir.
  • Deprem sonrasında kara ve demiryollarının hasar gördüğü yerlerde hava ulaşımı en sağlıklı acil ulaşım şekli olacaktır. Bu nedenle deprem bölgesi sınırlarında geniş yolların helikopter iniş alanları haline getirilmesi, özellikle depremde ciddi şekilde yaralanmış olan kişilerin acilen bölge dışındaki hastanelere götürülebilmesi için gereklidir.
  • Halk, depremin ilk günlerinde bisiklet, motosiklet gibi hasarlı yollarda daha rahat hareket etme kabiliyeti olan ve yollar üzerinde trafik yükü yaratmayacak araçları kullanmaları için uyarılmalıdır.

Afet Sonrası Toplanma ve Acil Barınma Alanları

Afetler neticesinde yıkılan konut sayısı dikkate alındığında, konutların %76’sı için yıkım sebebi depremdir. Bir deprem sonrasında konutun yıkılması veya hasar görmesi nedeniyle, afetzedelerin kendilerini güvende hissedecekleri ve insanca yaşamlarını devam ettirebilecekleri alanlara ihtiyaç duyulmaktadır. Açıklamalı Afet Terimleri Sözlüğüne göre, konutu afet ve acil durum nedeniyle kullanılamaz hâle gelen veya konutun kullanılmasının riskli olması sebebiyle açıkta kalan afetzedeler ile tahliyeye tabi olanların bulundukları yerlerde veya başka yerlerde münferit veya toplu hâlde geçici olarak barınmalarının sağlanması, geçici barınma olarak tanımlanmaktadır.

Toplanma alanları, afetin meydana gelmesinden sonraki ilk 12 saatlik zaman diliminde, insanlara kendilerini güvende hissedebilecekleri bir alanda bulunmaları, yaşadıkları büyük şoku atlatabilmeleri, yerel düzeydeki bilgiye ulaşabilmeleri ve yakınları ile bir araya gelebilmeleri ya da haberleşebilmelerine imkan sağlayan, ilk yardım ve diğer acil hizmetlerinin verildiği, 24 saatten sonra ise geçici olarak barınmanın sağlanabileceği, yardım hizmetlerinin ulaştırılabildiği önceden belirlenmiş alanları ifade etmektedir. Toplanma alanlarında vatandaşlara afet ile ilgili bilgilerin yanı sıra, geçici barınma alanlarında hak sahipliğinin, dağıtım çalışmalarında izlenecek yolların, hasar tespit faaliyetlerinde izlenecek yöntemlerin, karşılaşılan bir sorun olduğunda nerelerden bilgi alınabileceğinin ve birçok ihtiyaç duyulacak bilginin yerel düzeyli yetkililerce aktarımı sağlanmalıdır. Toplanma Alanlarının fiziksel, jeolojik ve coğrafi olarak afet riski taşımaması, elektrik kesintisinden etkilenmeyen aydınlatma sistemi, tam donanımlı ilkyardım kiti, sedye, el feneri, megafon, telefon hattı, battaniye, su gibi ihtiyaçlara cevap veren ve tuvalet gibi temel insani ihtiyaçları sağlayacak donanıma sahip olması gerekmektedir.

Acil Barınma veya Geçici İskan Alanlarının belirlenmesi, afet yönetimi ve planlaması çalışmalarında hazırlık aşamasında planlanması gerekmektedir. Alan belirleme çalışmalarında, geçici iskan için belirlenmiş asgari standartlar göz önünde bulundurulmalı ve tespit edilen yerleşim yerinin her türlü altyapısı hazır hale getirilmelidir. Yapılacak bu çalışmalar afete ilişkin Acil Yardım Teşkilatı ve Planlama Esasları’na Dair Yönetmeliğin 8. Maddesinin (ı) fıkrasında “Afetler dolayısıyla hizmete girecek geçici iskan merkezlerine içme suyu getirilmesi, bağlantı yolları ve elektrik tesisleri yapılması, bu yeri tehdit eden dere ve sel yataklarının ıslahı gibi işler, valinin isteği üzerine ilgili bakanlık ve kuruluşlarca öncelikle yapılır” şeklinde değinilmiştir. Acil barınma alanları afetten direkt etkilenme riski taşımamalı, insanların günlük yaşamlarını sağlayabilecek temel imkânları barındırabilmesi için elektrik, su, kanalizasyon, haberleşme gibi temel altyapının önceden kurulmuş olması gerekmektedir. Bunun yanında alanların yiyecek, içecek ve diğer tedarik edilmesi gerekli malzemelerin temini için, market, depo vb. noktalara yakınlığı, tıbbi müdahaleler için sağlık merkezlerine yakınlığı ve çadır kent kurulacak alanların kamu veya özel mülk olması gibi durumlarda yapım izni ile ilgili koşulların değerlendirilmesi gerekmektedir. Acil barınma alanlarının tespiti için, su kaynaklarına yakınlık, ulaşım ağlarına yakınlık, alanın morfolojik özellikleri, iklimsel özellikler, hidrografik özellikler, toprak özelliği, bitki örtüsü ile çevre yapılara yakınlığı gibi coğrafik özelliklerin de değerlendirilmesi gerekmektedir. Afet sonrasında, geçici yerleşim alanları, afetzedelerin barınma, giyinme, beslenme ve su gibi temel ihtiyaçlarının karşılandığı yerleri meydana getirirler.

Sphere (Afete müdahalede Asgari Standartlar ve İnsani Yardım Sözleşmesi, İnsani yardım Yönlendirme Kurulu (SCHR), Uluslararası Gönüllü Kuruluşlar Birliği (ICVA) ve VOICE’ın ortak yürüttüğü bir programdır. Proje 1997 yılında, insani yardım sağlanmasında öncelikli olan bazı alanlarda, evrensel asgari standartlar dizisini geliştirmek üzere başlatılmıştır. Aşağıda yer seçimi ve altyapı standartları sıralanmıştır:

  • Mülteciler için seçilecek çadırkent alanı dışarıdan gelebilecek olası tehlikelere karşı sınırdan ve şehir merkezinden uzakta olmalıdır.
  • Afetzedeler için seçilecek çadırkent alanı yerleşim alanlarına mümkün olduğu kadar yakın olmalıdır.
  • Seçilen yer yeterli sayıda insanı barındırmak için uygun olmalıdır.
  • Çadırkentin kurulması düşünülen alan, yerleşime uygun olmalı ve insanların güven ve huzuruna katkıda bulunmalıdır.
  • Hizmetlerin ve iç ulaşımın etkin ve verimli bir şekilde gerçekleşmesini sağlamalıdır.
  • Yerleşim çevreye en az zarar verecek şekilde planlanmalıdır.
  • Ağır vasıtaların her türlü hava şartlarında ulaşabileceği bir yol olmalı, eğer bir yol inşa etmek gerekiyorsa, toprak ve arazi tipi buna uygun olmalı, halkın oturduğu yerlere hafif vasıtalar ulaşabilmelidir.
  • Uygun olan yerlerde, mevcut sosyal ve ekonomik tesislere yakın olmalıdır.
  • Yeterli su olmalıdır. (İçmek, yemek pişirmek, sağlıklı koşullarda temizlenmek için)
  • Yağmur mevsiminde birikmesi beklenen yağmur suyu havzasından en az 3 m. yukarıda olmalıdır. Toprağın cinsi kazıya ve suyu geçirmeye uygun olmalıdır.
  • Yerleşim alanında halkı ve hayvanları etkileyecek endemik (bölgesel) hastalıklar, durgun su ve sel ve toprak kayması olasılığı olmamalı ve aktif yanardağa yakın olmamalıdır.
  • Çadırkentlerin kurulacağı alanlar, elektrik, su ve kanalizasyonun, şehir şebekesine bağlanmaya elverişli bölgelerinde olmalıdır.
  • Çadırkentlerin eğimleri maksimum %7’yi geçmemeli, tercihen %2 ile %4 arasında olmalı, drenajı sağlamalıdır.
  • Çadırkent kurulacak bölgenin zemin etüdü yapılmalıdır.
  • Tespit edilen bölgeler mümkünse hazine arazisi olmalıdır.
  • Seçilen alanın, tarımsal alan olmamasına dikkat edilmelidir.
  • Kent kanalizasyon ağlarına bağlantı varsa bu alanlar tercih edilmeli, yoksa yeterli fosseptik çukurları açılmalıdır.
  • Çadırkent kurulacak yerin elektrik hattı, şehir şebeke hattı olmalıdır.
  • Şehir şebeke suyuna bağlantının olduğu yerler, seçilmelidir. Eğer buna imkân yoksa yeraltı sondaj suyunun bulunduğu yerler çadır kent alanı olarak tercih edilmeli ve sondaj suyunun kullanılabilir düzeyde olmasına dikkat edilmelidir.

Bahar Dönemi Dönem Sonu Sınavı
25 Mayıs 2024 Cumartesi