İdari Yargı Dersi 7. Ünite Özet

Kararlara Karşı Başvurma Yolları

Giriş

İlk derece mahkemelerinin verdikleri kararlar üst mahkemelerce denetlenmek suretiyle hem hatalar en aza indirilmeye çalışılmakta hem de içtihat birliği sağlanmaktadır. İlk derece mahkemelerince verilen kararların üst mahkemelerde denetimi kanun yolu olarak adlandırılmaktadır. İdari Yargılama Usulü Kanunu, mahkeme kararlarına karşı, istinaf ve temyiz yollarını düzenlemiştir. Ayrıca bazı koşulların gerçekleşmesi halinde yargılamanın yenilenmesi kanun yolu da mevcuttur.

Kanun yolları dışında İdari Yargılama Usulü Kanunu, idari yargı mercilerinin verdikleri kararların yeterince açık olmaması ya da kararda birbiriyle çelişen kısımlar varsa, bu kararın açıklanmasını aynı mahkemeden isteme imkânını tanımaktadır. Kararı veren mahkemeye yapılabilecek bir diğer başvuru ise karardaki yanlışlıkların düzeltilmesi başvurusudur.

Açıklama ve Yanlışlıkların Düzeltilmesi

İdari Yargılama Usulü Kanunu gereğince belli durumlarda kararı veren mahkemeye açıklama ve yanlışlıkların düzeltilmesi başvurusunda bulunmak mümkündür.

Açıklama

İdari Yargılama Usulü Kanunu, idari yargı mercilerinin verdikleri kararların yeterince açık olmaması ya da kararda birbiriyle çelişen kısımlar varsa, bu kararın açıklanmasını aynı mahkemeden isteme imkânını tanımaktadır. Kanun’un 29. maddesine göre Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerince verilen kararlar yeterince açık değilse yahut birbirine aykırı hüküm fıkralarını taşıyorsa, taraflardan her biri kararın açıklanmasını veya aykırılığın giderilmesini isteyebilir. Açıklama veya aykırılığın kaldırılması başvurusu, kararın yerine getirilmesine kadar yapılabilmektedir. Karar uygulandıktan sonra böyle bir başvuru mümkün değildir.

Kararı vermiş olan daire veya mahkeme, başvuru dilekçesindeki iddiayı inceler ve gerek görürse dilekçenin bir örneğini, belirleyeceği süre içinde cevap vermek üzere, karşı tarafa tebliğ eder. Karşı tarafın verdiği cevap, açıklama veya aykırılığın kaldırılmasını isteyen tarafa gönderilmektedir, ancak iddia sahibinin bu cevaba karşı bir cevap vermesi söz konusu değildir. Ayrıca açıklama dilekçeleri, kararı veren mahkemeye ve karşı taraf sayısından bir nüsha fazla verilmelidir.

Yanlışlıkların Düzeltilmesi

Kararı veren mahkemeye yapılabilecek bir diğer başvuru ise karardaki yanlışlıkların düzeltilmesi başvurusudur. Hemen belirtmek gerekir ki yanlışlıkların düzeltilmesi talebi Kanun’da sayılan hususlarla sınırlıdır. 30. maddeye göre: İki tarafın adı ve soyadı ile sıfatı ve iddiaları sonucuna ilişkin yanlışlıklar ile hüküm fıkrasındaki hesap yanlışlıklarının düzeltilmesi de istenebilir.

Yanlışlıkların düzeltilmesi talebi, açıklamaya ilişkin yukarıda açıklanan usule tabidir. Ancak açıklama talebi, kararın uygulanmasına kadar yapılabilirken, yanlışlıkların düzeltilmesi başvurusunda böyle bir sınırlama bulunmamaktadır. Dolayısıyla ilgililer, kararın uygulanması aşamasında da yanlışlıkların düzeltilmesini talep edebilirler. Mahkeme yanlışlıkların düzeltilmesine karar verirse, düzeltme mahkeme kararının (ilamın) altına yazılmaktadır.

Mahkeme Kararlarının Üst Mahkemede Denetimi

Bir davada mahkemenin verdiği kararın haksız, hukuka aykırı olduğunu düşünen tarafa, kararın bir üst derece mahkemesinde incelenmesi imkânını veren hukuki yol, kanun yolu olarak adlandırılmaktadır.

Yargılama faaliyeti, her ne kadar ayrıntılı usul kurallarına uyularak ve tarafların katılımıyla yerine getirilmekteyse de bu kararların üst merci denetiminden geçirilmesi gerekmektedir. Çünkü genellikle aleyhine karar verilen taraf hukukun isabetli uygulanmadığını düşünmektedir. Daha tecrübeli ve bilgili hâkimlerden oluşan bir başka (üst) mahkeme denetimi, aleyhine karar verilen tarafın adalete, hukuk düzenine olan güvenini sarsmayacaktır.

Ayrıca, hâkimlerin önlerine gelen uyuşmazlığı çözerken yanılmaları, hata yapmaları ihtimali de mevcuttur. İnsanların hukuk kurallarını, maddi olayları anlamak, yorumlamak ve uygulamak konusunda yanılma ihtimalleri olduğuna göre, uyuşmazlığın bir üst mahkeme süzgecinden geçmesi, yargılama faaliyetinde hata yapılması ihtimalini azaltacaktır.

Hukukun uygulamasında birlik sağlanması, mahkeme kararlarının üst denetiminin bir başka gerekçesidir. Hâkimlerin uyguladıkları hukuk kurallarını kendi kanılarına göre başka biçimde yorumlamaları mümkündür. Bu durumda mahkemeler, benzer olaylarda farklı kararlar vermiş olacaklardır. Mahkeme kararları arasındaki çelişkiler, kanun önünde eşitlik ilkesini zedelediği için kararlar arasında birlik sağlama zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Üst mahkeme denetimi, uygulamada birliği sağlayan önemli bir araçtır.

İdari Yargılama Usulü Kanunu, mahkeme kararlarına karşı, istinaf ve temyiz yollarını düzenlemiştir. Ayrıca bazı koşulların gerçekleşmesi halinde yargılamanın yenilenmesi adlı kanun yolu da mevcuttur.

İstinaf

Danıştay’ın iş yükünü hafifleterek içtihat mahkemesi olarak görev yapmasını sağlamak, yargılama sürecinin hızlandırılarak adil yargılama hakkının bir gereği olan makul sürede yargılanmanın sağlanması ve ilk derece mahkemelerinin istinaf ve temyiz denetiminden geçen kararlarının daha adil olacağı düşüncesiyle 18.6.2014 ve 6545 sayılı kanun ile üç dereceli yargılama sistemine geçilmiş bölge idare mahkemeleri de itiraz değil istinaf mercii olarak düzenlenmişlerdir. Böylece adli yargıda ağır iş yükü nedeniyle, temyiz yoluyla sağlanmak istenen kontrol fonksiyonunu gereği gibi yerine getiremeyen Yargıtay’ın iş yükünün hafifletilerek, bu görevini gereği gibi yerine getirmesi amacıyla getirilen istinaf denetim sistemi, idari yargıda da kabul edilmiştir.

İYUK’un 45. maddesinde istinaf kanun yolu düzenlenmiştir. İstinaf yoluna idare ve vergi mahkemelerinin kararlarına karşı, mahkemenin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine, kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde başvurmak gerekir. Ancak, yasa koyucu konusu beş bin Türk lirasını geçmeyen vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemlere karşı açılan iptal davaları hakkında idare ve vergi mahkemelerince verilen kararların kesin olduğunu öngörerek bu kararlara kaşı istinaf yolunu kapatmıştır. İvedi yargılama usulüne tabi olan davalarla ve merkezî ve ortak sınavlara ilişkin davalarda da istinaf yoluna başvurulamaz. Bu uyuşmazlıklar için yasa koyucu doğrudan temyiz kanun yolunu öngörmüştür.

İstinaf, temyizin şekil ve usulüne tabidir. İstinaf başvurusuna konu olacak kararlara karşı yapılan kanun yolu başvurularında, farklı bir taleple farklı bir merci belirtilse dahi örneğin temyiz talebiyle Danıştay Başkanlığı belirtilmişse, mahkeme dilekçelerdeki hitap ve isteğe bağlı kalmaksızın dosyayı bölge idare mahkemesine gönderir.

Bölge idare mahkemesi, yaptığı inceleme sonunda ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulursa istinaf başvurusunun reddine karar verir. Karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise gerekli düzeltmeyi yaparak aynı kararı verir.

Bölge idare mahkemesi, ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulmadığı takdirde istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verir. Bu durumda bölge idare mahkemesi işin esası hakkında yeniden bir karar verir. İnceleme sırasında ihtiyaç duyulması hâlinde kararı veren mahkeme veya başka bir yer idare ya da vergi mahkemesi istinabe olunabilir. İstinabe olunan mahkeme gerekli işlemleri öncelikle ve ivedilikle yerine getirir.

Bölge idare mahkemelerinin temyize açık olmayan kararları kesindir. Bu kararlar, dosyayla birlikte kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilir ve bu mahkemelerce yedi gün içinde tebliğe çıkarılır.

Belirtmek gerekir ki istinaf yoluna başvurulmuş olması, hâkim, mahkeme kararlarının yürütülmesini durdurmaz. Ancak, bu kararların teminat karşılığında yürütülmesinin durdurulmasına istinaf başvurusunu incelemeye yetkili bölge idare mahkemesince karar verilebilir. İptal davalarında teminat istenmeyebilir. İdareden ve adli yardımdan yararlananlardan teminat alınmaz Davanın reddine ilişkin kararlara karşı istinaf yoluna başvurulması halinde, dava konusu işlem hakkında, 27. maddede öngörülen koşulların varlığı halinde yürütmenin durdurulması kararı verilebilir. İstinaf incelemesi sırasında yürütmenin durdurulması istemleri hakkında verilen kararlar kesindir.

Temyiz

İYUK’un 46. maddesine göre, Danıştay dava dairelerinin nihai kararları ile bölge idare mahkemelerinin kanunda sayılan davalar hakkında verdikleri kararlar, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi Danıştay’da, kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde temyiz edilebilir.

İvedi yargılama usulüne tabi davalarda verilen kararlar ile merkezî ve ortak sınavlara ilişkin davalarda verilen kararlara karşı istinaf yoluna başvurmaksızın doğrudan temyiz kanun yolu öngörülmüştür. Özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde, Danıştay dava daireleri ile bölge idare mahkemelerinin kararlarına karşı tebliğ tarihini izleyen otuz gün içinde Danıştay’da temyiz yoluna başvurulabilir. İvedi yargılama usulüne tabi davalarda verilen kararlara karşı on beş gün merkezî ve ortak sınavlara ilişkin davalarda verilen kararlara karşı ise beş gün içinde temyiz başvurusunda bulunmak gerekir.

İYUK’un 49. maddesine göre temyiz incelemesi sonunda Danıştay;

a. Kararı hukuka uygun bulursa onar. Kararın sonucu hukuka uygun olmakla birlikte gösterilen gerekçeyi doğru bulmaz veya eksik bulursa, kararı, gerekçesini değiştirerek onar.
b. Kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa kararı düzelterek onar.

Şu durumlarda ise temyize konu kararı bozar;

a. Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b. Hukuka aykırı karar verilmesi,
c. Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması.

Kararların kısmen onanması ve kısmen bozulması hâllerinde kesinleşen kısım Danıştay kararında belirtilir.

Temyiz incelemesi sonucunda verilen karar, dosyayla birlikte kararı veren mercie gönderilir. Ancak Danıştay ilgili dairesinin onamaya ilişkin kararları, dosyayla birlikte kararı veren ilk derece mahkemesine, kararın bir örneği de bölge idare mahkemesine gönderilir. Bu kararlar, dosyanın geldiği tarihten itibaren yedi gün içinde taraflara tebliğe çıkarılır.

Temyiz incelemesi sonucunda verilen bozma kararı üzerine ilgili merci, dosyayı öncelikle inceler ve varsa gerekli tahkik işlemlerini tamamlayarak yeniden karar verir. Bölge idare mahkemesi, Danıştayca verilen bozma kararına uyabileceği gibi kararında ısrar da edebilir. Danıştayın bozma kararına uyulduğu takdirde, bu uyma kararının temyiz edilmesi halinde temyiz incelemesi, bozma kararına uygunlukla sınırlı olarak yapılır.

Bölge idare mahkemesi, bozmaya uymayarak kararında ısrar ederse, ısrar kararının temyizi hâlinde, talep, konusuna göre Danıştay İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurulunca incelenir ve karara bağlanır. Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurulları kararlarına uyulması zorunludur. Danıştay dairelerinin ilk derece mahkeme sıfatıyla verdikleri kararlarının temyiz incelemesi konusuna göre İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurulları tarafından yapıldığı için Dairelerin temyiz neticesinde verilen bozma kararı karşısında ısrar etme yetkileri bulunmamaktadır.

Belirmek gerekir ki yasa koyucu ivedi yargılama usulüne tabi davalarla merkezî ve ortak sınava ilişkin davalarda verilen kararlara karşı yapılan temyiz başvurularındaki inceleme için özel düzenleme getirmiştir. Buna göre; Danıştay evrak üzerinde yaptığı inceleme sonunda, maddi vakıalar hakkında edinilen bilgiyi yeterli görürse veya temyiz sadece hukuki noktalara ilişkin ise yahut temyiz olunan karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise işin esası hakkında karar verir. Aksi hâlde gerekli inceleme ve tahkikatı kendisi yaparak esas hakkında yeniden karar verir. Ancak, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan temyizi haklı bulduğu hâllerde kararı bozmakla birlikte dosyayı geri gönderir.

Temyiz üzerine verilen kararların kesin olduğu düzenlenmiş dolayısıyla bu davalarda mahkemelerin ısrar kararı vermesinin yolu kapatılmıştır. Bu davalarda ayrıca temyiz incelemesi için de süre sınırlaması getirilmiştir. Buna göre; ivedi yargılama usulüne tabi uyuşmazlıklarda temyiz isteminin en geç bir ay; merkezî ve ortak sınavlara ilişkin uyuşmazlıklarda temyiz isteminin en geç on beş gün içinde karara bağlanması gerekmektedir.

Temyiz yoluna başvurulması, ilk derece mahkemesi kararının yürütülmesini durdurmamaktadır. Ancak bu kararların teminat karşılığında yürütülmesinin durdurulmasına karar verilebilmektedir. İptal isteminin reddine ilişkin kararlarda, temyiz merciinden dava konusu işlemin yürütülmesinin durdurulması talep edilebilmektedir. Temyiz incelemesi yapan merci, Kanun’un 27. maddesindeki koşulların gerçekleştiği kanaatine ulaşırsa, temyiz aşamasında yürütmenin durdurulması kararı vermek yetkisine sahiptir.

Yargılamanın Yenilenmesi

Yargılamanın yenilenmesi, kesinleşmiş mahkeme kararlarına karşı, yargılamanın yeniden yapılmasını sağlamak amacıyla düzenlenmiş bir hukuki yoldur. Yargılamanın yenilenmesi, yargının hatalı karar verdiği bazı hallerde yapılan yanlışlığın düzeltilmesine imkân tanımaktadır. Yargılanmanın yenilenmesi talebi kabul edildiği takdirde ilk karar kaldırılarak uyuşmazlık yeniden ele alınmakta ve yeni bir karar verilmektedir. Ortada bir hata, yanılgı olduğunun kabul edilmesi için İYUK’un 53. maddesi hangi koşulların gerektiğini tek tek saymıştır.

Kanun’a göre, Danıştay ile bölge idare, idare ve vergi mahkemelerinden verilen kararlar hakkında, aşağıda yazılı sebepler dolayısıyla yargılamanın yenilenmesi istenebilir:

  • Zorlayıcı sebepler dolayısıyla veya lehine karar verilen tarafın eyleminden doğan bir sebeple elde edilemeyen bir belgenin kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması,
  • Karara esas olarak alınan belgenin, sahteliğine hükmedilmiş veya sahte olduğu mahkeme veya resmi bir makam huzurunda ikrar olunmuş veya sahtelik hakkındaki hüküm karardan evvel verilmiş olup da, yargılamanın yenilenmesini isteyen kimsenin karar zamanında bundan haberi bulunmamış olması,
  • Karara esas olarak alınan bir ilam hükmünün, kesinleşen bir mahkeme kararıyla bozularak ortadan kalkması,
  • Bilirkişinin kasıtla gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun mahkeme kararıyla belirlenmesi,
  • Lehine karar verilen tarafın, karara etkisi olan bir hile kullanmış olması,
  • Vekil veya kanuni temsilci olmayan kimseler ile davanın görülüp karara bağlanmış bulunması,
  • Çekinmeye mecbur olan başkan, üye veya hâkimin katılmasıyla karar verilmiş olması,
  • Tarafları, konusu ve sebebi aynı olan bir dava hakkında verilen karara aykırı yeni bir kararın verilmesine neden olabilecek kanuni bir dayanak yokken, aynı mahkeme yahut başka bir mahkeme tarafından önceki ilamın hükmüne aykırı bir karar verilmiş bulunması.
  • Hükmün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması.

Yargılamanın yenilenmesi istekleri esas kararı vermiş olan mahkemece karara bağlanır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla Sözleşme veya eki protokollerin ihlal edildiğinin tespit edilmiş olması, İYUK’a 2003 tarihinde eklenmiştir. Uygulamada Danıştay 8.Dairesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı üzerine yapılan bir başvuruyu incelemiş, ilk kararını kaldırarak, dava konusu işlemi iptal etmiştir.

Danıştay 13. Dairesi ise, 29.06.2009 tarihli bir kararda;

  • Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince tartışılan olgular ve maddi olayın yargılamanın yenilenmesine esas olan dava ile aynı olduğu; davacının yargılama aşamasında elinde olmayan bir nedenle hakkını kanıtlayamaması gibi bir durumun bulunmadığı;
  • Hükmü değiştirecek yeni bir delilin ortaya çıkmadığı;
  • Ayrıca yargılamanın herhangi bir aşamasına ilişkin olarak da adil yargılanma hakkının ihlalinin tespit edilmediği;
  • Karara esas alınan olgular yeniden değerlendirilerek hüküm kurulduğu gerekçesiyle yargılamanın yenilenmesi isteminin kabul edilmemesi gerektiği sonucuna ulaşmıştır.

Güz Dönemi Ara Sınavı
7 Aralık 2024 Cumartesi
v