Türk Dış Politikası 2 Dersi 3. Ünite Sorularla Öğrenelim
1993-1996 Dönemi Türk Dış Politikası
1993-1996 yılları arasında kurulan hükümetler nelerdir?
• 20 Kasım 1991- 25 Haziran 1993: DYP-SHP koalisyonundan oluşan VII. Süleyman Demirel Hükûmeti • 25 Haziran 1993-15 Ekim 1995: DYP-SHP koalisyonundan oluşan I. Tansu Çiller Hükûmeti • 15 Ekim 1995-05 Kasım 1995: DYP’nin kuruduğu II. Tansu Çiller Hükûmeti • 05 Kasım 1995-12 Mart 1996: DYP-CHP koalisyonundan oluşan III. Tansu Çiller Hükûmeti • 12 Mart 1996-08Temmuz 1996: ANAP-DYP koalisyonundan oluşan I. Mesut Yılmaz Hükûmeti • 08 Temmuz 1996-30 Haziran 1997: RP-DYP koalisyonundan oluşan Necmettin Erbakan Hükûmeti
Soğuk savaş sonrası dönemde Avrupa Birliği (AB) nasıl bir politika izlemiştir?
Soğuk Savaş sonrası dönemde Avrupa Birliği (AB) siyasal bütünleşme ve genişleme politikasına ağırlık vermiştir. Bu temelde birlik, üyeleri içinde entegrasyonu arttırmaya çabalarken özellikle Orta ve Doğu Avrupa (ODA) ülkelerini topluluk içine alarak genişleme sürecini hızlandırmıştır. AB’nin Soğuk Savaş sonrasındaki ilk genişlemesi 1990 yılında birleşen Almanya sayesinde gerçekleşmiştir. Demokratik Almanya Cumhuriyeti (Doğu Almanya) 16 milyon nüfusu ile AB’nin âdeta gizli genişlemesi içinde yer alırken, ne ön bir hazırlık, ne AB müktesebat uyumu, ne de müzakere süreci yaşamıştır. 1990 sonrasında AB bakımından son derece önemli diğer gelişme 7 Şubat 1992 tarihinde imzalanan Maastricht Antlaşması olmuştur. Bu anlaşmayla Avrupa Ekonomik Topluluğu, birliğe dönüşmüş ve resmen Avrupa Birliği olarak adlandırılmıştır. Maastricht Antlaşması ile birlik üç sütun üzerine inşa edilmek istenmiştir. Bunlar, ekonomik ve parasal, adalet ve içişleri ile ortak dış politika ve güvenlik sütunlarıdır. Ayrıca, Maastricht Antlaşması’nın 49. maddesi ile Orta ve Doğu Avrupa’daki eski Doğu Bloku ülkelerinin AB’ye üye olma süreci başlamıştır. Bunun yanında, 1993 yılında Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi’ne (EFTA) üye ülkelerle Avrupa Ekonomik Alanı (AEA) kurulması kararlaştırılmıştır. AB Konseyi Kopenhag Zirvesi (Haziran 1993) ve ardından yapılan Essen Zirvelerinde (Aralık 1994) ise bu ülkelerin birliğe katılım öncesi stratejisi belirlenmiş, iyi komşuluk ilişkilerine vurgu yapılmış ve bu tarz ilişkilerin katılımın ön koşulu olduğu belirtilmiştir.
1990’lı yılların başında Türkiye-ABD ilişkileri nasıl bir sürece girmiştir?
Bu dönemde Türkiye-ABD ilişkileri ciddi bir yeniden yapılanma süreci geçirmiştir. Artık dünyanın tek ve mutlak hakimi olarak ilan edilen ABD’nin Orta Doğu ve Kafkaslar-Orta Asya politikaları konusunda Türkiye ile yakın iş birliği yapması, 1993’e kadar Türk Dış Politikasını çok ciddi bir biçimde etkilemiştir. 1990-91 I. Körfez Krizi ile başlayan yakın işbirliği, ABD’nin Türkiye’yi Orta Asya ve Kafkaslarda model ülke olarak lanse etmesinde de etkili olmuş, dönemin ABD’li yönetici ve stratejistleri, her fırsatta Türkiye’nin artan jeostratejisinden ve bunun ABD için taşıdığı anlamdan söz etmişlerdir (Brzezinski, 1998; G.Fuller,2007). Bölgede bir güç olarak lanse edilen ve bir süre ABD’nin açık desteğini alan Türkiye’nin Ortadoğu ve Orta Asya politikaları, Cumhuriyet tarihinde hiç olmadığı kadar çeşitlenmiş ve aktif bir hâl almıştır. Türkiye’nin Balkanlarda, Müslüman Orta Asya’da ve Kafkasya’da Türk kimliği ile önemli roller üstleneceği, Avrasya için Türkiye’nin bir eksen ülke olabileceği düşünülmüştür. Bunun yanında yükselen radikal İslam’a karşı Türkiye modelinin bir engel oluşturabileceğine inanılmıştır. Bu bağlamda, Türkiye, ABD için bölgede çok önemli bir müttefik olarak görülmüştür.
1993-1996 yıllarında Türkiye'de kurulan hükûmetler hangileridir?
1993-1996 yıllarında kurulan hükûmetler:
- 20 Kasım 1991- 25 Haziran 1993: DYP-SHP koalisyonundan oluşan VII. Süleyman Demirel Hükûmeti
- 25 Haziran 1993-15 Ekim 1995: DYP-SHP koalisyonundan oluşan I. Tansu Çiller Hükûmeti
- 15 Ekim 1995-05 Kasım 1995: DYP’nin kuruduğu II. Tansu Çiller Hükûmeti
- 05 Kasım 1995-12 Mart 1996: DYP-CHP koalisyonundan oluşan III. Tansu Çiller Hükûmeti
- 12 Mart 1996-08Temmuz 1996: ANAP-DYP koalisyonundan oluşan I. Mesut Yılmaz Hükûmeti
- 08 Temmuz 1996-30 Haziran 1997: RP-DYP koalisyonundan oluşan Necmettin Erbakan Hükûmeti
Sovyetler birliğinin dağılması Türkiye üzerinde nasıl bir etki yaratmıştır?
Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Orta Asya ve Kafkaslarda ortaya çıkan bağımsızlaşma dalgası sonucunda kendilerine Türkî Cumhuriyetler adı verilen Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Kırgızistan gibi devletler kurulmuş, kurulan devletlerin Türkiye’ye yönelik sıcak mesajları ve akrabalıkkardeşlik vurguları, Türkiye’ye verilen önemi daha da artırmıştır. Türkiye 1993-1996 döneminde bu ülkelerle ilişkilerini geliştirmek için çeşitli alanlarda çalışmalar yürütmüş; bu ülkelerin bağımsızlıklarını tanıyan ilk ülke olmuş, ayrıca bazı önemli stratejik hamleler de atarak, süreci yönetmeye çalışmıştır. Bu hamleler arasında yoğun diplomatik ve teknik heyet ziyaretleri, TRT Avrasya televizyon kanalı, Türk işbirliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA) ve 1993’te kurulan Türk Kültür ve Sanatları Ortak Yönetimi (TÜRKSOY) özel bir yer tutmaktadır. Bu dönem, ABD başta olmak üzere Batılı ülkeler nezdinde, Türkiye’nin Orta Doğu’da oluşmakta olan yeni dengeler çerçevesinde de ilgi odağı olmaya başladığı bir dönemdir. (Sönmezoğlu, 2006:480).
1993 sonrasında Türk dış politikası ile ilgili Tansu Çiller'in açıkladığı hükümet hedefi nedir?
1993 sonrasında Türk dış politikasının ilgisinin Orta Asya Kafkaslardan büyük ölçüde Avrupa’ya yöneldiği gözlenmiştir. Tansu Çiller, hükümetinin hedefini yeni dünya düzenine eklemlenen, Gümrük Birliğine girmiş ve AB’ye üye bir Türkiye olarak açıklamıştır (Ateş, 2004:55).
Self-determinasyonu açıklayınız.
Türk Dil Kurumu sözlüğünün öz belirtim olarak ifade ettiği bu kavram, bir ülkede yaşayan kişilerin kendi yönetimlerini, hükümetlerini özgürce seçebilmeleri anlamına gelmektedir. Başka bir tanıma göre; bir halkın, idaresi altında yaşayacakları ya da yaşadıkları yönetim biçimini seçebilmeleridir. Self-determinasyon içsel ve dışsal olmak üzere iki şekilde ortaya çıkabilmektedir. içsel self-determinasyon, bir halkın dilediği yönetim biçimini seçebilme özgürlüğü iken; dışsal self determinasyon, bir halkın bağımsız devlet kurmak ya da dilediği devlete bağlı olmayı seçme hakkı olarak ele alınmaktadır. Self Determinasyon ilkesi resmi olarak Birleşmiş Milletler Anlaşması’nın 1. Maddenin 2. Fıkrasında, 55.madde de ve 76. Madde de yer almıştır. Ayrıca, Birleşmiş Milletler’in 14 Aralık 1960 tarihinde aldığı 1514 no’lu kararında yer alan Sömürge Yönetimi Altındaki Ülkelere ve Halklara Bağımsızlık verilmesine ilişkin Bildirisinde, 24 Ekim 1970 tarihli 2625 no’lu kararın yer aldığı Birleşmiş Milletler Antlaşmasına Uygun Olarak Devletler Arasında işbirliğine ve Dostça ilişkilere ilişkin Uluslararası Hukuk ilkeleri Bildirisinde ve 1976’da yürürlüğe giren ikiz Sözleşmeler, yani Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi ile Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmelerinde self-determinasyon ilkesinden bahsedilmektedir.
1993-1997 döneminde Avrupa Birliğinde gerçekleşen önemli zirveleri sıralayınız.
• 21-22 Haziran 1993 Avrupa Topluluğu Kopenhag Zirvesi • 10-11 Aralık 1993 Avrupa Topluluğu Brüksel Zirvesi • 24-25 Haziran 1994 Avrupa Topluluğu Korfu Zirvesi • 10 Aralık 1994 Avrupa Topluluğu Essen Zirvesi • 26-27 Haziran 1995 Avrupa Birliği Cannes Zirvesi • 15-16 Aralık 1995 Avrupa Birliği Madrid Zirvesi • 21-22 Haziran 1996 Avrupa Birliği Floransa Zirvesi • 13-14 Aralık 1996 Avrupa Birliği Dublin Zirvesi
Avrupa Ekonomik Topluluğu, hangi gelişme ile birliğe dönüşmüş ve Avrupa Birliği adını almıştır?
1990 sonrasında AB bakımından son derece önemli diğer gelişme 7 Şubat 1992 tarihinde imzalanan Maastricht Antlaşması olmuştur. Bu anlaşmayla Avrupa Ekonomik Topluluğu, birliğe dönüşmüş ve resmen “Avrupa Birliği” olarak adlandırılmıştır.
1993-1996 dönemini Kıbrıs sorunu açısından değerlendiriniz.
1993-1996 yıllarında Kıbrıs sorunun çözümü için çabalar devam etmiştir. Bu dönemde, Kıbrıs politikasını şekillendiren birkaç unsur vardır. Bunlardan bir tanesi, Rum kesiminin AB üyelik sürecine girmesi ve bunun verdiği güvenle uzlaşmadan kaçınması, diğeri ise Kıbrıslı Türk ve Rum liderlerin BM aracılığıyla yaptığı görüşmelere devam etmesi ve bu sırada adada yaşanan gerilimler ileri sürülerek Türkiye’nin çözümsüzlüğü isteyen taraf olarak gösterilmeye çalışılmasıdır. Süreç içinde, iki tarafın da taviz vermekten kaçındığı kırmızı çizgilerinin olması ve adada özellikle de Rum tarafında şiddete dönük eylemlerin baş göstermesi, arzulanan uzlaşının sağlanmasını engellemiştir.
Avrupa Birliği'nin Maastricht Antlaşması ile üzerine inşa edilmek istendiği üç sütun nelerdir?
Maastricht Antlaşması ile birlik üç sütun üzerine inşa edilmek istenmiştir. Bunlar, ekonomik ve parasal, adalet ve içişleri ile ortak dış politika ve güvenlik sütunlarıdır.
Türkiye’nin içinde bulunduğu bölgenin istikrarsızlığı ve bunun güvenliğini doğrudan tehdit edecek unsurlar taşıması Türkiye’yi nasıl bir eğilime yöneltmiştir?
İmleci içinde bulunulan bölgenin istikrarsızlığı ve bunun Türkiye’nin güvenliğini doğrudan tehdit edecek unsurlar taşıması, Türkiye’yi büyük bir askerî kuvvet barındırmaya ve silahlanmaya öncelik vermeye, harp sistemlerinin modernizasyonunu gerçekleştirmeye yönlendirmiştir. Avrupa ve ABD, bu modernizasyon konusunda Türkiye’ye destek vermekle birlikte, silahlı gücün kullanılmasına yönelik sınırlamalar getirmeye de çalışmıştır. Bu yüzden Türkiye, bu dönemde İsrail ve Rusya ile silah kaynaklarını geliştirmek noktasında işbirliğine gitmiş, yerli silah üretimine daha da ağırlık vermiştir (Sönmezoğlu, 2006:481-482). Hatırlanacağı gibi Kıbrıs’a yapılan ilk müdahaleden beri Türkiye yerli kaynaklar yaratmak için çaba harcamakta bu tür bağımlılıklarını ortadan kaldırmaya çalışmaktadır.
Soğuk Savaş sonrası Batı için Türkiye'nin önemini ortaya koyan gelişmeler nelerdir?
Her ne kadar Soğuk Savaş bitiminin hemen sonrasında Türkiye’nin özellikle Batı için öneminin azaldığı düşünülmüş olsa da Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından ortaya çıkan Türk Cumhuriyetleri ve I. Körfez Savaşı, Yugoslavya’nın dağılması ile Balkanlarda meydana gelen etnik temelli çatışmalar, 1990’lı yılların başında Türkiye’nin jeostratejik, jeopolitik ve jeokültürel özellikleriyle önemini koruduğunu, hatta artırdığını ortaya koymuştur.
1995 sonu, 1996 başında Yunanistan ile yaşanan Kardak Krizi'ne AB'nin tepkisi nasıl olmuştur?
Özelikle 1995 sonu, 1996 başında Yunanistan ile yaşanan Kardak Krizi sonrası AB, önce Kardak’ın Yunanistan’a ait olduğunu, Türkiye’nin Yunanistan’ın sınırlarına saygı göstermesi gerektiğini, Yunanistan’ın sınırlarının AB’nin sınırları olduğunu belirten son derece sert bir açıklama yapmış, ardından da Türkiye’ye aktarılacak AB mali yardımlarının çok önemli bir bölümünü bloke etmiştir.
1993-1996 döneminde Arnavutluk ile Türkiye arasındaki ilişki sürecini açıklayınız.
Türkiye’nin yaşadığı ekonomik sorunlar ve yönetimde yaşanan istikrarsızlık ile Arnavutluk’taki iktidar değişimleri 1993-1996 döneminde Arnavutluk ile ilişkilerin ara ara inişli çıkışlı olmasına neden olsa da iki ülke arasında belirgin bir sorun yaşanmamıştır. Arnavutluk, bu dönemde diğer pek çok Doğu Avrupa ve Balkan ülkesi gibi Batı ile siyasi ve ekonomik ilişkilerini geliştirmek ve NATO’ya üye olmak hedefini seçmiştir. Bölgenin en fakir ülkelerinden olan Arnavutluk, bu yakınlaşma ile ekonomik kalkınmasını arttırma ve yardımların artmasını planlamıştır. Türkiye-Arnavutluk ilişkileri ise gerek tarihsel bağ gerek Arnavutluk’un Müslüman kimliği dolayısıyla olumlu bir seyir izlemiştir. Bu yüzden iki ülke birbirini doğal birer müttefik olarak görmektedir. Türkiye’de Arnavut kökenli çok sayıda vatandaşın olması da ilişkilerdeki bağın önemli bir etkenidir. Özellikle TİKA’nın kurulması ardından Arnavutluk’taki faaliyetler artmıştır. Türkiye, imkân dahilinde ekonomik olarak da Arnavutluk’a yardımda bulunmuş, ülkenin uluslararası örgütlere üyeliği için çaba harcamış, Arnavut öğrencilerin Türk üniversitelerinde eğitim almalarını sağlamıştır. Arnavutluk Cumhurbaşkanı Ramiz Alia zamanında gelişen ilişkiler, Sali Berişa döneminde ise dalgalı bir seyir izlemiştir. Bunda Yunanistan-Arnavutluk ilişkilerinin gelişmesi ve Türkiye’ye verilen önceliğin azalması yanında özellikle Çiller-Erbakan döneminde ekonomik bunalımın da etkisiyle Türkiye’nin daha çok iç sorunlarla ilgilenmesi etkili olmuştur. ilişkilerin eski seyrine ancak 1997’den sonra Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in çabaları ile girdiği söylenebilir. 1993-1996 yılları arasında yapılan Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına ilişkin Anlaşma ve Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması ilişkilerin geliştirilmesi için atılan adımların bazılarıdır. Sorunsuz ilişkilere rağmen, Arnavutluk’un özellikle ekonomik alanda Yunanistan ve İtalya’ya verdiği öncelik nedeniyle Türkiye’nin etkinliğinin bu dönemde gerilediğini söyleyebiliriz.
1993-1996 döneminde Türkiye ile ABD arasındaki ekonomik-ticari alanda görülen gelişmeler nelerdir?
1993 yılında iki ülke arasında Ortak Ekonomik Komite ve iş Geliştirme Konseyi kurulmuş, ekonomik ve ticari ilişkilerin kurumsal mekanizmalara kavuşturulması sağlanmıştır. ABD, 1994 yılında Türkiye’yi gelişen 10 büyük pazardan biri olarak ilan etmiş, bu durum ABD yatırımlarının Türkiye’ye yönelmesine katkı sağlamıştır. 1995 yılında tarım alanında işbirliği anlaşması yenilenmiş, 1996 yılında ise Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması imzalanmıştır.
Soğuk Savaş’ın sona ermesi ardından Türkiye ve ABD arasında 1991 yılında “Geliştirilmiş Ortaklık” çerçevesinde geliştirilmesi öngörülen ilişkiler 1995 yılından itibaren hangi boyutta ele alınmıştır?
Bu ilişkilerin daha da gelişmesini ve derinleşmesini isteyen Türkiye ve Türkiye’nin bölgesel anlamda önemli bir değere sahip olduğu ve bu değerin süreç içinde artması dolayısıyla ABD, ilişkileri daha da geliştirmiş ve 1995 yılından itibaren bu ilişkiler yeni bir boyut kazanmış, Türkiye-ABD ilişkileri “stratejik ortaklık” seviyesine çıkarılmıştır.
Saraybosna’da büyükelçilik açan ilk ülke hangisidir?
Türkiye, Saraybosna’da büyükelçilik açan ilk ülkedir.
1993-1996 döneminde Türkiye-İran ilişkileri nasıl bir yapıdadır?
Bu yıllarda ülke içinde de yoğun olarak siyasal İslam konusunu tartışan Türkiye’deki sivil-askerî bürokrat ve bazı siyasi oluşumlar, İran’ı Türkiye’ye kendi rejimini ihraç etmeye çalışmakla suçlamakta, İslami teröristleri desteklediğini iddia etmekte; İran ise Türkiye’nin rejim muhaliflerini koruduğunu söylemektedir. Ayrıca, Türkiye, İran’daki Azeri Türklerinin önemli bir destekçisi olarak algılanmakta bu nokta bir tehdit olarak görülmekte Türkiye de İran’a ülkesinde PKK varlığına izin verdiğini ve ısrarlara rağmen bunu engellemediği eleştirişi getirmektedir. İran, aslında bölgede bir Kürt devletinin kurulmasına karşı olmak konusunda Türkiye ile çok benzer bir politikaya sahip olsa da PKK kartını kullanmaktan da çekinmemiştir. İran ile Türkiye, Soğuk Savaş sonrasında Kafkasya ve Orta Asya’da da ciddi bir rekabet hâlinde olmuştur. Yeni bağımsızlığa kavuşmuş İslam dinine mensup halkı n çoğunlukta yaşadığı devletler üzerinde iki devletin çekişmesi görülmüştür. Bu bağlamda, ABD-TürkiyeAzerbaycan bloğuna karşın Rusya-İran-Ermenistan bloku oluşmuştur.
ABD’de yaşayan Ermenilerin oldukça güçlü siyasi, ekonomik gücü ve bu doğrultuda lobi faaliyetleri olmasına karşın “soykırım” ABD parlamentosunca neden kabul edilmemiştir?
Bunda ABD’nin Türkiye’ye olan ihtiyacı, özellikle ABD Dışişleri ve Savunma Bakanlıklarının etkisi ve Türkiye lehinde hareket eden Kongre üyelerinin varlığı, Türkiye karşıtı bu lobilerin arzuladıkları hedefleri elde etmede önemli engel teşkil etmiştir (Berin- Gürkan, 2002:36-37). Bu noktada, ABD’deki Musevi lobisinin Türkiye lehindeki çabasını da unutmamak gerekir. Musevi cemaati ABD’deki en güçlü ekonomik ve siyasi güce sahip cemaatlerin başında gelmektedir ve her alanda oldukça etkin lobilere sahiptir. Bu dönemde gerek İsrail ile olan yakın ilişkiler gerekse “Yahudi Soykırımı”nın “tekliği” noktasında savundukları iddialar, Musevi cemaatinin Türkiye lehine desteğinde etkili olmuştur.
1997 yılında, dönemin Dışişleri Bakanı ve Başbakanının ABD’ye düzenledikleri resmî ziyarette stratejik ortaklık temelinde belirlenen ve “Beş Bölümlü Gündem” adıyla anılan başlıkların içeriği nedir?
“Beş Bölümlü Gündem” adıyla anılan bu başlıkların içeriği, enerji, ekonomi ve ticaret, bölgesel işbirliği, Kıbrıs, savunma ve güvenlik alanlarında stratejik işbirliği konularını içermektedir.
Batı ve Türkiye yanlısı bir politika izleyen ve"İki kardeşin yan yana ayrı devletler kurduğu nerede görülmüştür. Azerbaycan ve Türkiye olarak en kısa zamanda birleşmeliyiz" sözünün sahibi olan Azerbaycan Cumhurbaşkanı kimdir?
Ayaz Muttalibov’un halk gösterileri sonucu istifası sonucu iktidara gelen Azerbaycan Halk Cephesi lideri Ebulfeyz Elçibey'dir. Batı ve Türkiye yanlısı bir politika izleyen ve “İki kardeşin yan yana ayrı devletler kurduğu nerede görülmüştür. Azerbaycan ve Türkiye olarak en kısa zamanda birleşmeliyiz” diyen Elçibey, hem Türkiye ile çok yakın ilişkiler kurulması için çaba gösteriyor hem de Güney Azerbaycan olarak ifade edilen İran’ın kuzeyindeki Azerilerle yakın ilişki içinde olmaya çalışıyordu.
1993-1996 döneminde Türkiye-Balkanlar arasındaki ilişkilerin merkezini oluşturan temel faktör nedir?
1993-1996 döneminde Türkiye-Balkanlar arasındaki ilişkilerin merkezini Bosna Savaşı oluşturmuştur.
1996 yılından itibaren Bosna-Hersek ordusunun seçilen asker ve subayları hangi ülkede eğitilmeye başlamıştır?
1996 yılından itibaren Bosna-Hersek ordusunun seçilen asker ve subayları Türkiye’de eğitilmeye başlamıştır.
Turgut Özal’ın ölümü, Türk siyaseti ve dış politikasında ne gibi etkiler doğurmuştur?
Sorul Özal’ın ölümü ardından Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı olmuş, başkanı olduğu DYP’nin başına Tansu Çiller geçmiş ve hükümeti kurma görevi kendisine verilerek DYP-SHP koalisyonunun başında başbakan olmuştur. Bu olay ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir kadın siyasetçinin başbakanlığının da başlangıcı olmuştur. Aynı dönemde, SHP genel başkanlığından ayrılan Erdal İnönü’nün yerine de Murat Karayalçın gelmiştir. 1993 sonrasında Türk dış politikasının ilgisinin Orta Asya-Kafkaslardan büyük ölçüde Avrupa’ya yöneldiği gözlenmiştir. Tansu Çiller, hükümetinin hedefini yeni dünya düzenine eklemlenen, Gümrük Birliğine girmiş ve AB’ye üye bir Türkiye olarak açıklamıştır (Ateş, 2004:55). Bütün bunların yanı sıra, özellikle Gümrük Birliği süreci ve Türk dış politikasının iç politika ile iç içe geçmesi ve ülkedeki siyasi istikrarsızlığın dış politikaya yoğun şekilde yansıması açısından 1993-1996 yılları Türkiye dış politikasının en belirgin özelliği olarak göze çarpmaktadır. Ekonomik, sosyal ve siyasi alanlarda yaşanan bu istikrarsızlığın, ülkenin etkin ve konjonktüre uygun bir politika uygulamasına oldukça olumsuz etki yaptığını da söylemek yanlış olmayacaktır.
Kardak Krizinin ortaya çıkışını açıklayınız.
Kriz, 25 Aralık 1995’te Figen Akat adlı Türk gemisinin Ege’de Kardak kayalıklarında karaya oturması ve Yunan muhriplerin ve hücum botlarının bölgenin Yunan karasuları olduğunu belirterek yardım etmek istemesi, ancak kaptanın kaza mahallinin Türk karasuları içinde olduğunu belirtmesi, yardımın Türk kurtarma ekiplerince yapılacağını ve Yunanistan tarafından gelen talebi reddetmesi üzerine başlamıştır. Yunanistan bunun üzerine, 26 Aralık 1995 tarihinde Türkiye’ye bir nota vermiş ve söz konusu geminin bulunduğu yerin Yunanistan’ın karasularına ait olduğu ve Türk gemilerince yapılan kurtarma eyleminin durdurulmasını istemiştir. Türk Dışişleri Bakanlığı ise aynı gün Yunanistan’a nota vermiş ve adacıkların Yunanistan’a ait olduğu iddialarını reddetmiş, bu bölgenin statüsü belirlenmemiş gri bölgeler olduğunu bildirmiştir.
Türkiye’nin Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği’ni gerçekleştirmesinde etkili olan faktörler nelerdir?
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) AB üyeliğine aday olmasının getirdiği tedirginlik ve Yunanistan’ın Türkiye-AB ilişkilerinde sürekli engel çıkarmasına bir nebze olsun engel olunmasını sağlamak, Gümrük Birliği anlaşmasıyla AB ilişkilerini tekrar canlanacağına ve daimi bir bağ sağlanacağına olan inanç bunlardan öne çıkanlardır. Ayrıca, Türkiye kamuoyunda, bunun olumlu etkisini kullanarak iç siyasetteki iktidar mücadelesinde öne geçmek de bu faktörlerden biri olarak sayılabilir.
Birleşmiş Milletler Barış Güçleri Departmanı (The UN Department of Peacekeeping Operations) birimi hangi amaçla kurulmuştur?
Soğuk Savaş sonrasında BM temelinde uluslararası işbirliğinin, sistemin dönüşümünün yeni sorunlar ve gelişmeler karşısında ve özellikle çok uluslu barış gücünün işlevselliğini arttırmak amacıyla kurulmuştur. 17. Soğuk savaş sonrası, dönemin NATO Genel Sekreteri Javier Solana NATO’nun yeni konjonktürdeki ifade ettiği hedefler nelerdir? Cevap: • Avrupa’nın bölünmüşlüğünün ortadan kaldırılması • Rusya Federasyonu’nun bu sürecin dışında bırakılmaması • Soğuk Savaş’ın sona ermesinin olumlu etkilerinden henüz yararlanamayan bazı Avrupa bölgelerine istikrar getirilmesi.
Soğuk Savaş dönemi sonrası yeni bağımsızlığa kavuşmuş İslam dinine mensup halkın çoğunlukta yaşadığı devletler üzerinde iki devletin çekişmesi sonucu oluşan ABD-Türkiye-Azerbaycan bloğuna karşın diğer blok hangi devletlerden oluşmuştur?
İran ile Türkiye, Soğuk Savaş sonrasında Kafkasya ve Orta Asya’da da ciddi bir rekabet hâlinde olmuştur. Yeni bağımsızlığa kavuşmuş İslam dinine mensup halkın çoğunlukta yaşadığı devletler üzerinde iki devletin çekişmesi görülmüştür. Bu bağlamda, ABD-Türkiye-Azerbaycan bloğuna karşın Rusya-İran-Ermenistan bloku oluşmuştur (Sönmezoğlu, 2006:570-571).
Russia First adı altında yürütülen politikanın Türkiye üzerinde nasıl bir etkisi olmuştur?
Bu politika çerçevesinde ABD, Rusya ile işbirliğini öncelikli politikalardan birisi olarak belirlemiştir. Bu da doğal olarak en çok Türkiye’nin bölgedeki rolünü etkilemiştir. Batı, bölgede etkin olabilmek için öncelikle Rusya ile ilişkilerin iyi olması ve Rusya’nın Batı’nın ekonomik anlayışına yani daha liberal ve açık bir ekonomiye dönüşmesine katkı sağlanmasına bağlı olacağı görülmüştür. Bu süreç içinde Türkiye ise Orta Asya’da artık beklediği desteği bulamaz olmuştur.
ABD ile ilişkilerde Necmettin Erbakan iktidarın, hangi açılardan ABD'nin tepkisine neden olmuştur?
Bu dönemde ilişkileri olumsuz etkileyen bir süreç de Necmettin Erbakan iktidarında yaşanmıştır. Erbakan’ın ABD’nin “şer ekseni” içinde gördüğü İran gibi ülkeleri ziyaretleri, Libya’da ABD karşıtı konuşması, bazı ülkelerin yasa dışı kabul ettiği örgüt liderleri ile görüşmesi ABD’nin tepkisine neden olmuştur.
Türkiye ve ABD arasında 1993 yılında kurulan, ekonomik ve ticari ilişkilerin kurumsal mekanizmalara kavuşturulmasını sağlayan kuruluş nedir?
Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler 1993-1996 döneminde sadece askerî ya da diplomatik alanda değil, ekonomik-ticari alanda da gelişme göstermiştir. Bu doğrultuda, 1993 yılında iki ülke arasında “Ortak Ekonomik Komite ve İş Geliştirme Konseyi” kurulmuş, ekonomik ve ticari ilişkilerin kurumsal mekanizmalara kavuşturulması sağlanmıştır.
Bosna-Hersek'in bağımsızlığını ilan etmesinden sonraki yaşanan savaşta Türkiye'nin tutumu nasıl olmuştur?
Türkiye, bu savaşa ilişkin barışa yönelik çaba sarf etmekle birlikte, hükümetin savaşı ve yaşanan katliamları önleme de yetersiz kaldığı ve bu doğrultuda etkin bir politika yürütemediği o günden bugüne eleştiri konusu olmuştur. Savaş sırasında Türkiye’nin genel tutumu NATO, BM, AGİT ve İKÖ gibi örgütler nezdinde girişimde bulunarak ortak bir hareket sağlamak yönündeydi.
Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) nedir?
Bulgaristan ayrıca ülke nüfusunun %10’dan fazlasını oluşturan Türklerin parlamentoda da temsilinin önünü açmıştır. Türklerin kurduğu Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) bu oluşumların başında gelir.
1993-1997 döneminde AB’de gerçekleşen önemli zirveler nelerdir?
1993-1997 döneminde AB’de gerçekleşen önemli zirveler şunlardır:
- 21-22 Haziran 1993 Avrupa Topluluğu Kopenhag Zirvesi
- 10-11 Aralık 1993 Avrupa Topluluğu Brüksel Zirvesi
- 24-25 Haziran 1994 Avrupa Topluluğu Korfu Zirvesi
- 10 Aralık 1994 Avrupa Topluluğu Essen Zirvesi
- 26-27 Haziran 1995 Avrupa Birliği Cannes Zirvesi
- 15-16 Aralık 1995 Avrupa Birliği Madrid Zirvesi
- 21-22 Haziran 1996 Avrupa Birliği Floransa Zirvesi
- 13-14 Aralık 1996 Avrupa Birliği Dublin Zirvesi
AB ile ilişkileri geren asıl büyük sorun Türkiye’deki Kürt sorunuyla bağlantılı olarak yaşanmıştır.
Bu kapsamda 10 Şubat 1994'te Avrupa Parlamentosu'nun TBMM'ye yönelik talepleri nelerdir?
10 Şubat 1994’te Avrupa Parlamentosu (AP) TBMM’ye Kürtlerin haklarının korunması, ölüm cezasının kaldırılması, dokunulmazlıkları kaldırılan 8 milletvekilinin haklarının iade edilmesi ve “Kürt halkına otonomi haklarının verilmesi” ile selfdeterminasyonun gerçekleştirilmesi talebinde bulunmuştur.
-
AÖF Sınavları İçin Ders Çalışma Taktikleri Nelerdir?
date_range 8 Gün önce comment 11 visibility 17821
-
2024-2025 Öğretim Yılı Güz Dönemi Kayıt Yenileme Duyurusu
date_range 7 Ekim 2024 Pazartesi comment 1 visibility 1158
-
2024-2025 YKS Ek Yerleştirme İle Yerleşen Adayların Çevrimiçi (Online) Başvuru ve Kayıt Duyurusu
date_range 24 Eylül 2024 Salı comment 1 visibility 614
-
Çıkmış Soruları Gönder Para Kazan!
date_range 10 Eylül 2024 Salı comment 5 visibility 2739
-
2023-2024 Öğretim Yılı Yaz Okulu Sınavı Sonuçları Açıklandı!
date_range 27 Ağustos 2024 Salı comment 0 visibility 905
-
Başarı notu nedir, nasıl hesaplanıyor? Görüntüleme : 25570
-
Bütünleme sınavı neden yapılmamaktadır? Görüntüleme : 14503
-
Akademik durum neyi ifade ediyor? Görüntüleme : 12507
-
Harf notlarının anlamları nedir? Görüntüleme : 12498
-
Akademik yetersizlik uyarısı ne anlama gelmektedir? Görüntüleme : 10421