Tarımsal Yapılar ve Sulama Dersi 3. Ünite Özet

Bitkilerde Su Stresi Ve Drenaj

Bitkilerde Stres Kavramı

Bazı çevresel faktörlerin bitki üzerinde olumsuz etkiye neden olup bitkide hasar meydana getirmesine stres denir. Stres faktörleri genellikle çevre (dış ortam) kaynaklıdır. Su kıtlığı ve mineral eksikliği gibi. Bitkinin olumsuz çevre faktörleri (Stres faktörleri) ile başa çıkabilme yeteneğine stres toleransı denir. Her bitki türünün stres toleransı birbirinden farklılık gösterir. Örneğin; domatesin kuraklık stresine toleransı ile kaktüsün kuraklık toleransı birbirinden farklıdır. Bitkinin atalarından aldığı genetik özellikler inden gelen ve stres faktörlerine tolerans gösterme yeteneğine adaptasyon denir. Adaptasyonlar uzun sürede kazanılır ve nesilden nesile aktarılır. Bitki hücrelerinin önemli bir bölümünü sudan oluşur. Her bir bitki hücresi içerisinde su dolu büyükçe bir vakuol vardır. Normal bir bitki hücresinin yaklaşık % 80-90’ı sudur. Vakuol bitki hücrelerinde suyun depolandığı organeldir. Vakuoller bir bitki hücresinin neredeyse % 90’nını oluşturacak kadar büyük olabilir.

Bitkilerde strese neden olan faktörlerin sınıflandırması: Bitkilerdeki stres faktörleri genel olarak Abiyotik (cansızlardan kaynaklanan) ve Biyotik (canlılardan kaynaklanan) faktörler olmak üzere ikiye ayrılır (S:70, Çizelge 3.1). Buna göre Abiyotik faktörler; Fiziksel ve kimyasal faktörler olarak 2’ye ayrılmaktadır. Fiziksel faktörler; Işık, Sıcaklık, Su, Toprak, Mekanik Etkiler ve iklimsel değişimler ana baslıklarında, kimyasal faktörler; gazlar ve mineral maddeler ana baslıklarında incelenmiştir. Fiziksel faktörler; Işığın artması, azalması ve istenmeyen dalga boyundaki ışıklar, sıcaklık; yüksek, düşük ve sıfırın altındaki don olayları, su; su azlığı (Kuraklık), su fazlalığı (Sel etkisi), toprak; kuru, nemli, taşlı, sıkı ve gevsek gibi baslıklarda, mekanik etkiler, rüzgar, erozyon, toprak kapatması, kar kapatması ve buz kapatması ve son olarak da iklim değişiklerinin bölgesel olarak meydana getirdiği olumsuz etkiler baslıklarında sınıflandırılmıştır. Kimyasal faktörler ise zararlı ve yaralı gazlardaki artış ve azalmalar, mineral maddelerdeki (besin maddeleri) eksiklik, fazlalık, bu maddelerin oranlarındaki dengesizlikler, tuzluluk, ağır metal birikimleri, ortamın pH’sındaki artmalar ve azalmalar seklinde ayrılmıştır. Biyotik faktörler ise bitkiler, mikroorganizmalar, virüsler hayvanlar ve insanlar ana baslıklarında sınıflandırılmıştır. Bitkiler; yabancı otlar, parazit bitkiler ve allelopati (birbirini sevmeyen bitkiler) olarak, mikroorganizmalar bakteriler ve mantarlar, virüsler, hayvanlar; yaban hayvanları, otlak hayvanları, böceklerin yeme ve ezme etkileri olarak insanların etkileri ise kentleşme, havayı, suyu, toprağı kirletmeleri, yangın, radyasyon ve elektromanyetik alan oluşturmaları gibi baslıklarda sınıflandırılmıştır.

Bitkilerde Su Stresinin Nedenleri: Kuraklık ve Sel Etkisi

Belli bir bölgedeki su azlığı (kıtlığı) kuraklık olarak tanımlanır. Kuraklığın gerçek sebebi yerkürenin maruz kaldığı iklim değişikliğidir. Bu iklim değişikliği de esasen dünyanın oluşumundan bu yana olduğu gibi doğal nedenler ile değil, fosil yakıtlar, yanlış arazi kullanımı, ormansızlaştırma ve sanayi gelişimine bağlı olarak atmosfere salınan gazların oluşturduğu sera etkisine bağlıdır. Türkiye genelinde ortalama sıcaklık 13,5°C’den 14 °C’ye yükselmiştir. Ayrıca Türkiye yıllık yağış ortalaması olan 646 mm’den 564 mm’ye düşmüştür. Ülkemizin İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgeler inin büyük bir kısmı Yarı Kurak İklim yapısına sahiptir. Kuraklık meteorolojik, hidrolojik ve tarımsal kuraklık olmak üzere 3’e ayırılarak değerlendirilebilir.

Bitkiler açısından meteorolojik kuraklık kavramı: Meteorolojik kuraklık kavramı; uzun bir zaman içinde yağısın belirgin şekilde normal değerlerin altına düşmesi olarak tanımlanır. Dünyadaki tropikal kuşağın (ekvator bölgesi) hem kuzey yarım küredeki hem de güney yarım küredeki sınır komsusu olan bölgelere subtropikal iklim bölgeleri denir.

Bitkiler açısından tarımsal kuraklık kavramı: Tarımsal kuraklık kavramı basit olarak bitkinin kök bölgesinde, büyüyüp gelişmesi için yeterli nem bulunmaması durumu olarak tanımlanır. Büyüme periyodu boyunca, belirli bir bitkinin suya ihtiyaç duyduğu belirli bir kritik döneminde yeterli toprak nemi olmadığı zaman tarımsal kuraklık meydana gelir. Tarımsal kuraklık meteorolojik kuraklıktan sonra ve hidrolojik kuraklıktan önce ortaya çıkan tipik bir durumdur.

Bitkiler açısından hidrolojik kuraklık kavramı: Bitkileri için hidrolojik kuraklık kavramı, uzun süre devam eden yağış eksikliği sonucunda ortaya çıkan yeryüzü ve yer altı sularındaki azalma seklinde tanımlanabilir. Meteorolojik kuraklığın uzaması durumunda hidrolojik kuraklıktan söz edilir.

Bitkiler açısından su baskını (sel etkisi) kavramı: Suyun kıtlığında olduğu gibi su fazlalığında da bitkiler strese girerler. Nehir, ırmak, dere ve göller in tasması ya da aşırı yağışlar sonucu suyu alt katmanlara geçiremeyen topraklarda geçici olarak su baskını (sel etkisi) gözlenir. Bu durumda toprak içerisine oksijen giremediği için bitki kökleri ve diğer organlar solunum yapamazlar. Bunun sonucu olarak da bitkilerde büyüme olumsuz şekilde etkilenir, fotosentez miktarı azalır ve üründe önemli kalite ve miktar kaybı görülür.

Bitkilerde Kuraklık Stresi

Bitkilerde belli bir zaman dilimi içerisinde transpirasyon (terleme) ile kaybedilen suyun, yine aynı zaman diliminde dışarıdan alınan sudan daha az olması durumuna su stresi ya da kuraklık stresi adı verilir. Bir bitki hücresi saf suya konduğu zaman içine bir miktar su alır ve şişer. Hücre özsuyunun yüksek ozmotik yoğunluğundan dolayı dış ortamdaki su, hücre içine doğru hareket eder ve içeri giren su molekülleri hücre zarını dışarı yani hücre çeperine doğru bir basınçla iter. Bu basınca “Turgor basıncı” ya da “Hidrosostatik basınç” denir. Turgor basıncı, suyun içeri girişine engel olmaya çalışan bir kuvvettir. Bitkide su miktarının azalmasıyla hücreler ve dokular arasında suyun alınması için rekabet baslar. Tam bu noktada bitki su stresine (kuraklık stresine) girer. Kuraklık, bitkilere verdiği hasar bakımından Akut, Kronik ve Fizyolojik kuraklık olarak 3’e ayrılır: Akut kuraklık, Kronik kuraklık, Fizyolojik kuraklık. Her kuraklık bitkiye aynı hasarı vermez. Akut kuraklıktaki hasarlar bitki tarafından onarılabilirken, kronik kuraklıktaki hasalar onarılamaz. Kurak koşullarda bitki büyümesi yavaşlar. Su stresini algılayan bitkilerde ilk olarak ortaya çıkan değişiklik su kaybını engellemek amacıyla stomaların daralması veya kapanmasıdır. Toprakta tuz oranının artmasına bağlı oluşan tuzluluk stresi de kökler tarafından su alımını olumsuz etkileyerek, su potansiyelinin düşmesine yol açtığı için özellikle kuraklık ve tuzluluk stres sinyal iletim mekanizmaları hemen hemen bitkide aynı şekilde gerçekleşir.

Bitkilerde su stresinin (kuraklık) belirtileri: Tarla, sera, bağ, bahçe ve saksı gibi ortamlarda yetiştirilen bitkilere gereğinden az su verilmiş ise bitkiler kuraklık stresine girmeye baslar. Bu durumda genç sürgünlerin ve yaprakların solarak pörsümesi, yaprakların doğal renklerinde değişmelerin başlaması, büyümenin yavaşlaması, çiçekler ve daha sonra yaprakların dökülmeye başlaması, meyve dökümleri, çatlamalar ve genç sürgünlerde kurumaların görülmesi, önce ince daha sonra kalın dalların kurumaya başlaması ve toprak yüzeyinin çatlakların oluşur.

Su stresinin (kuraklık) bitkiler üzerindeki olumsuz etkileri: Kuraklık stresine giren bir bitki ilk önce fizyolojik, sonra metabolik ve en son olarak da anatomik ve morfolojik tepkiler verir. Su stresine (kuraklık) maruz kalan bitkilerde meydana gelen olumsuz etkiler başlıca 3 ana başlık altında incelenir. Bunlar fizyolojik, metabolik ve morfolojik etkiler olarak sınıflandırılır. Su kaybına bağlı olarak hücrenin hacmi azalarak hücreler arasındaki iletişim yalnızca plazmodezma köprüleri aracılığıyla sağlanmaya baslar (bu aşamada hücre plazmoliz olur). Gerilim altındaki plazma membranı ve tonoplastta çökmeler, yırtılmalar ve başkaca bozulmalar meydana gelir. Hücre protoplazmasının hipertonik bir ortamda suyunu kaybederek hücre çeper inden büzülerek ayrılması, küçülmesine plazmoliz denir. İki komşu bitki hücresi arasındaki madde alış-verisini sağlayan sitoplazma köprülerine plazmodezma denir. Kuraklık stresine maruz kalan bitkiler, turgor basınçlarını koruyabilmek için, hücreleri içinde bazı organik çözeltileri biriktirerek osmotik potansiyellerini düzenlemeye çalışırlar. Böylece kuraklık stresi altında çözelti artısının başlıca kaynağı olarak, çözünebilir karbonhidratlar meydana gelir. Kuraklık stresi altında bitkilerde stomaların kapanmasını kontrol eden iki mekanizma gelişmiştir. Bunlar, hormonal kontrol ve iyon kontrolü mekanizmalarıdır. Kuraklık stresine uğrayan bitkilerde stoma hücrelerinde absisik asit (ABA) miktarı artmakta, bunun sonucu olarak suda çözünmeyen nişasta oluşmakta ve K iyonu azalmaktadır.

Böylece osmotik basıncı azalan stoma hücreleri turgorunu kaybederek kapanmaktadır. Bitkilerin dış ortam ile madde alış verisini yaptıkları ve genellikle yaprakta bulunan küçük gözeneklere stoma denir. Kuraklık stresi ile bitkinin protein metabolizmasında bir bozukluk meydana gelmektedir. Bu bozukluk proteinlerin parçalanması ve protein sentezinin azalması seklinde görülmektedir. Adaptasyon ile alışma farklı farklı kavramlardır. Adaptasyon bitkilerin nesiller boyu kazandığı morfolojik ve genetik uyum iken alışma ise bitkilerin çevre değişimlerine kısa süreli alışma durumudur, adaptasyondan farklı olarak kazanılan bu alışkanlık yeni nesillere aktarılmaz. Kurak şartlar altında yapraklarda meydana gelen morfolojik değişimler, genelde transpirasyonla kaybedilen su miktarını azaltmaya, köklerde oluşan morfolojik değişimler ise topraktaki suyu daha yüksek bir kuvvetle emmeye yöneliktir. Kuraklığın etkisi ile bitkinin su içeriği azalır ve böylece hücreler büzüşür hücre çeperi gevşer. Hücre hacmindeki bu azalma öncelikle hücredeki turgor basıncının daha sonra da çözünmüş madde konsantrasyonun düşmesine neden olur.

Su stresine maruz kalan bitkilerin geliştirdikleri adaptasyonlar (uyumlar): Adaptasyon , canlıların mevcut ortamlarında yaşamlarını devam ettirebilmek için çevreye uyum sağlayacak yapısal, fizyolojik ve davranışsal değişiklerin bütünüdür. Adaptasyon çok uzun sürelerde kazanılır ve genetik yapıda meydana geldiği için nesilden nesile aktarılır. Adaptasyonlarda tıpkı bitkide meydana gelen olumsuzlukların sınıflandırıldığı gibi fizyolojik, metabolik ve morfolojik uyumlar olarak 3 ana baslık altında değerlendirilir. Fizyolojik uyumlar , stomalar ile ilgili sorumluluklar, fotosentez olayı ile ilgili düzenlemeler, osmotik ayarlama, yapraklarda koruyucu çözeltilerin ortaya çıkışları, zardaki protein, yağ ve karbonhidrat miktarındaki değişmeler, koruyucu bitki yüzey lipidlerinin artması, depo lipidlerinin miktarındaki değişmeler, su stresi proteinlerinin varlığı seklinde sıralanabilir. Su stresi yaprak absisyonunu (yaprak dökülmesi) tetikler. Bir bitkinin toplam yaprak alanı tüm yaprakları olgunlaştıktan sonrada değişebilir. Yaprak alanı oluştuktan sonra bitkiler su stresine maruz kalırlarsa yapraklarını dökerler. Bu aslında bir adaptasyondur. Su miktarının azalması karsısında bitki yaprak yüzeni azaltarak terleme ile kaybedeceği suyu azaltma eğilimi gösterir. Suyun kısıtlı olduğu dönemlerde bitkinin gösterdiği bu davranış uzun vadede bir adaptasyon olarak ortaya çıkar. Metabolik uyumlar söz konusu olduğunda, kuraklık stresine maruz kalan bitkiler, turgorlarını koruyabilmek için, hücreleri içinde bazı organik çözeltileri biriktirmek suretiyle osmotik potansiyellerini düzenlemeye çalışırlar. Su stresi fotosentezi sınırlandırır. Bitkilerin kuraklık stresine tepkilerinde rol oynayan fonksiyonel proteinlerden en önemlileri su kanal proteinleri ve saperon olarak görev yapan ısı şoku proteinleridir. Bu proteinlerin miktarı, kuraklık stresi sırasında artar. Kuraklık stresi koşullarında bitkilerin karbonhidrat metabolizması da etkilenmektedir. Kuraklık stresi altındaki bitkilerde gerçekleşen en önemli biyokimyasal tepkiler, fotosentez hızının düşmesine bağlı tekli oksijen, süperoksit anyonu ve hidrojen peroksit gibi reaktif oksijen bileşiklerinin oluşmasıdır. Morfolojik uyumlar , kök sistemlerinin daha derine inmesi veya uzamasında görülen artışlar, yaprak ve gövde şekillerinde yüzey azaltıcı değişimler, yaprak alanlarının değişik ölçülerde küçülmesi, parçalanması, stoma yüzeylerinin korunması amacı ile yaprakların kıvrılması veya yuvarlanması, yaprak ve gövde üzerindeki tüylerin miktarlarındaki değişimler, tüyler, gerek yapraklarda gerekse bazı gövdelerde en net olarak görülen kurakçıl karakterli oluşumlardır. Bitki morfolojisi , bitkinin dış görünüşü ile ilgili özellikler. Örneğin, yaprağının büyüklüğü, şekli, kenarlarının düz ya da girintili oluşu gibi çıplak gözle görülebilen tüm özellikler.

Bitkilerde Su Fazlalığına Bağlı Stres (Sel Etkisi)

Su azlığında olduğu gibi su fazlalığında da bitki strese girer. Toprağın uzun süre su ile kaplı olması toprak içerisindeki oksijenin azalmasına neden olur. Böylece bitkinin oksijen ile teması azalmış olur. Buna sel etkisi denir. Aerob canlılar , hücresel solunum için oksijen varlığına ihtiyaç duyan, besinleri oksijen yardımı ile parçalayarak enerji elde eden canlılardır. Anerob canlılar ise, enerjilerini oksijensiz ortamlarda kazanabilen canlılardır.

Fazla su bitkiler için yarardan çok zarar verir: Sulama amacıyla verilen suyun bir kısmı topraktaki gözeneklerde tutulur. Buna bağlı su denir. Bir kısım fazla su ise derinlere süzülür veya toprak yüzeyinden akıp gider. İşte böyle bitkinin köklerinin ulaşacağı şekilde toprak içerisinde tutulan, sulamadan sonra toprakta göllenmeler yapmayan, bitkinin yaralanabileceği suya faydalı su denir.

Aşırı ve yanlış sulamanın zararları: Fazla sular topraktaki fazla bitki besin maddeler ini bitkilerin faydalanamayacağı derinliklere taşır; taban suyunun yükselmesine sebep olabilir; yüksek taban suyu bitki beslenmesine olumsuz etki yapar; böyle topraklar geç tava gelir; zamanında ekim yapılamaz; aşırı su toprağın yapısını ve bünyesini bozar; taban suyunun yükselmesi veya suyun uzun süre yüzeyde kalması sonucu toprakta bulunan toprakta bulunan çeşitli tuzlar erir ve suyun hareketi ile yüzeye çıkarak çoraklık yapar.

Bitkilerde Tuzluluğa Bağlı Su Stresi

Toprak yeterince sulanmaz ise bitki köklerinin çevresindeki tuz ortamdan uzaklaşamaz. Bu durum toprağın tuzlanmasına sebep olur. Bu durum bitki topraktan ihtiyaç duyduğu su, mineral madde vb. malzemelerin alış- verisini yaptığı ortamın dengesinin bozulmasına neden olur. Tuz oranı yüksek olana topraklardaki bitkiler düşük osmotik potansiyelden dolayı topraktan ihtiyaç duydukları suyu almazlar ve ortamdaki iyonların zehir (toksik) etkileri altında kalmalarına sebep olur. Bu da tıpkı su azlığı (kuraklık) ve su fazlalığı (sel etkisi) gibi bitkinin strese girmesine ve ilerleyen aşamalarda bitkinin ölümüne sebep olur. Genel olarak tarım bitkileri (kültür bitkileri) tuzluluk stresine karsı da dayanıksızdır. Tuzlu ortamlarda yasayan bitkilere halofit (tuzcul ortam bitkisi) denir.

Tarımsal Alanlarda Drenaj

Drenaj, toprağın yüzeyinde veya içerisinde bulunan fazla suyun, kontrollü olarak arazi dışarısına taşınması işlemine denir. Toprakta tarla kapasitesinden daha fazla su tutan ya da 100 mikrondan daha büyük gözeneklerde su tutan topraklar bitki yetiştirmek için uygun değildir. Böyle topraklardaki su ortamdan uzaklaştırılmalıdır (drene edilmelidir). Bitki su tüketimi (Evapotranspirasyon): Toprak yüzeyinden olan buharlaşma (evaporasyon) ile bitki yapraklarından olan terleme (transpirasyon) miktarlarının toplamıdır. Bitki su tüketimi (BST): günlük, aylık ve mevsimlik zaman boyutları için belirlenir. BST’nin en yüksek olduğu döneme ilişkin değer, sulama sistem kapasitesinde; günlük değerler, sulama zaman ve aralığının belirlenmesinde; mevsimlik değerler, depolanması gereken sulama suyu miktarının belirlenmesinde kullanılır.

Tarımsal drenajın genel amaçları: Tarımsal üretimin yapıldığı alanlarda fazla sudan kaynaklanan ürün azalmalarının önlenmesi ve sonuçta iyi bir ürün alınmasının sağlanmasıdır.

Sulamada drenajın önemi: Sulama ve drenaj hangi iklim kuşağında olursa olsun üretimde sürekliliği sağlayan, diğer gelişim etmenlerinin değerlendirilmesine olanak yaratan temel önlemler olmaktadır. Bitki yetiştirmede, bitki kök bölgesindeki nem kontrolü, iyi planlanmış sulama ve drenaj sistemleriyle olanaklıdır.

Tarım alanlarındaki fazla suyun nedenleri: Nem oranı yüksek bölgelerdeki fazla suyun kaynağı yağışlar ve taban suyunun yüksekliğidir. Taban suyu, yerçekimi etkisiyle topraktan sızan suların su geçirmez tabakaları geçtikten sonra su geçirmez bölgede biriken su kütlesidir. Kurak ve yarı kurak bölgelerdeki fazla suyun kaynağı ise genellikle çiftçiler tarafından yapılan bilinçsiz sulamalardır. Genel olarak tarım alanlarındaki fazla suların kaynaklarını sıralamak gerekirse; yağışlar, yer altı suların yüksekliği, taşkınlardan gelen sular, su iletim ve depo sistemlerinden kaçan sular, akarsu ve deniz gibi su havzalarından gelen kontrolsüz sulardan söz edilebilir.

Tarım alanındaki fazla suyun tespit edilmesi: Tarım alanında su birikintilerinin oluşması, tuz izlerinin gözlenmesi, bitkilerde çürümelerin oluşması, verimin azalması, özellikle suyu seven yabancı bitkilerin artması, traktör gibi araç ve gereçlerin gereğinden fazla iz bırakması, ekim ve hasat zamanın değişmesi ve toprak yüzeyinin uzun süre ıslak kalması gibi durumlar söz konusu bu tarım arazisinde drenaj yapılması gerekliliğini ortaya koyar.

Toprakta fazla suyun zararları: Islak topraklar, drenajı iyi olan topraklara göre daha soğukturlar. Bunun nedeni, sürekli ve daha fazla buharlaşma olmasıdır. Islak topraklarda suyu seven yabani bitkiler daha iyi geliştiğinden kültür bitkileri zarar görürler ve kültür bitkilerinin direnci azaldığından çeşitli bitki hastalıkları ortaya çıkar. Islak toprakların islenmeleri daha zordur. Islak topraklarda normal bakteri faaliyeti bulunmaz. Bunun sonucunda toprağın fiziksel özellikleri bozularak, teksel yapıya dönüşür. Islak toprakların en önemli zararlarından biri de havalanmanın yetersiz oluşudur. Toprak içindeki havanın gerek bitki köklerinin solunumu, gerekse yeterli hava koşullarında yasayabilen bakterilerin faaliyetleri bakımından çok önemlidir. Yüksek taban suyu, toprak yüzeyinde tuz birikimine neden olur. Toprakta tuzlanmanın temel nedeni toprakta bulunan fazla su miktarıdır. Drenaj sorunları aşağıda sıralanan arazi gözlemleri ile belirlenebilir:

  • Çukur yerlerde uzun süre su göllenmesi
  • Yüzeyde tuz lekelerinin birikmesi
  • Bitkilerde, yaprak yanması ve kök çürüklüğü ile toprak nemine bağlı hastalıkların artması
  • Fazla sivrisinek artması
  • Suyu seven yabancı otların artması
  • Tarım makinelerinin toprak yüzeyinde derin iz bırakması
  • Ürünlerdeki verim düşüklüğü.

Drenaj nasıl yapılır? Öncelikle drenaj ihtiyacı olan tarım arazisinde yapılacak saha çalışmaları ile yapılacak drenajın boyutları belirlenmelidir. Bölgenin meteorolojik, jeolojik, topografik, hidrolojik, edafik (toprak ile ilgili) ve hangi tip tarım bitkisinin yetiştirildiğine ilişkin bilgilerin elde edilmesi gereklidir. Daha sonra tarım alanındaki saha çalışmalarından taban suyu yüksekliği, artezyen suyunun varlığı ve topografik özellikleri belirlenmelidir

Drenaj sisteminin tasarımlanması: Bir yerde drenaj sorununu çözmek için önce fazla suyun kaynağının belirlenmesi gereklidir. Eğer fazla suyun kaynağı yağışlar ise taban suyu düzeyi doğal olarak yağışlı dönemlerde yükselir. Fazla suyun kaynağı sulama suyu ise bu durumda taban suyu tablası sulama mevsiminde, başka bir deyişle bitki yetişme döneminde yükselir. Sızmaların kaynağı ve nedeni değişik olabilir. Bunlar başka havzalardan, artezyenik basınçtan veya kanal sızmalarından ileri gelebilir. Taban suyunun varlığı, derinliği toprak içinde alçalıp yükselmesi veya dalgalanması gözlem kuyuları ile sızmaların varlığı ve yönü ise piyezometrelerde izlenir ve belirlenir.

Drenaj tipleri: Tarımsal alanlarda kullanılan drenajlar genellikle açık drenajlar (Yüzey Drenajları) ve kapalı drenajlar (Yeraltı Drenajları) olarak iki şekilde sınıflandırılır. Toprak yüzeyinde fazla su sorunu var ise açık drenajlar, toprak altında fazla su var ise kapalı drenajlar uygulanır. Açık drenajlar (yüzey drenajları), arazi yüzeyindeki eğimin düzelt ilerek fazla suyun toprak yüzeyinden ve bir kısmının da üst toprak profili içerisinden uzaklaştırılmasıdır. Eğer arazi eğimsiz (eğim %2’den az) ise yastık sistemi uygulanabilir. Yastık sisteminde eğimin olduğu yöne doğru ekim-dikim yapılmayacak derin karıklar açılarak fazla suyun buralarda toplanması ve tarladan uzaklaşması sağlanır. Rastlantısal drenaj sistemleri, paralel drenaj sistemleri, yastık drenaj sistemleri, paralel açık hendek drenaj sistemleri, eğime çapraz hendek drenaj sistemleri olarak 5 açık drenaj sistemi vardır. Kapalı drenaj çeşitleri (yeraltı drenajları), Fazla su bitkinin kökünde yani toprak altında bulunuyorsa, başka bir ifade ile taban suyu yüksek ise kapalı drenaj sistemleri uygulanarak bu fazla su ortamdan uzaklaştırılmalıdır. Toprakta bulunan fazla suların toprak profili içerisinden dren boruları veya dren kanalları aracılığıyla uzaklaştırılması ‘toprakaltı drenajı’ olarak tanımlanır. Toprakaltı drenaj sistemlerinde tarladaki suyu uzaklaştıran tarla içi drenleri ‘emici’ tarla içi drenlerin suyunu toplayan drenler ‘toplayıcı’ olarak adlandırılır. Sulama alanlarındaki emiciler, toplayıcılar ve ana drenler üç şekilde düzenlenir. Kapalı (borulu) drenaj sistemi, paralel, kaburgalı, çift toplayıcı, rastlantısal ve grup sistemleri olmak üzere beş başlık altında toplanır.


Güz Dönemi Ara Sınavı
7 Aralık 2024 Cumartesi
v