Büyük Selçuklu Tarihi Dersi 6. Ünite Özet

Sancar Dönemi

Sancar’ın Meliklik Dönemi

Sancar, Melikşah’ın Suriye seferi sırasında 5 Aralık 1086’da Sincar’da doğdu. Çok küçük yaşlardan itibaren, devlet yönetiminde aldığı faal görevlerin ağır sorumluluğu altında geçen zor bir hayatta, zengin bir tecrübe birikimi edindi. Meşhur İslâm âlimi Gazzalî, Nasihatü’l-Mülûk adlı kitabını, devlet işlerinde yol göstermek üzere onun için kaleme almıştı. Tarihi kaynaklara yansıyan bilgilere göre onun ilk siyasi faaliyeti, Horasan’da bağımsızlığını ilân eden amcası Arslan Argun’un isyanını bastırmak amacıyla ağabeyi Sultan Berkyaruk tarafından görevlendirilmesidir. Sancar, Berkyaruk’la birleştikten sonra, birlikte Nişabur ve Belh’e gittiler. Sancar burada ağabeyi Berkiyaruk tarafından, merkezi Merv şehri olmak üzere, Horasan melikliğine tayin edildi. Emir Kamaç ise onun atabeyliğine getirildi.

İmparatorluğun dahilî olaylarına fazla karışmayan Sancar, melikliği döneminde devletin doğusunu düzene koymak ve Karahanlılar’ın tâbi statüsünün sürdürülebilmesi için bir hayli mücadele etti. Melik Sancar’ın uzakta olmasından yararlanarak Horasan’ı işgale teşebbüs eden Karahanlılar’ın bu girişimlerini sonuçsuz bıraktı. Nitekim 100.000 kişilik bir orduyla Horasan’a yürüyen Kadir Han yakalanarak öldürüldü.

Sancar’ın meliklik döneminin belki de en önemli başarısı, Karahanlılar’ı ve Gazneliler’i sürekli olarak kontrol altında tutabilmiş olmasıdır.

Sancar’ın Tahta Çıkması ve Devletin Yeniden Yapılandırılması

Sultan Muhammed Tapar’ın ölümünden sonra (1118) yerine on dört yaşındaki oğlu Mahmud sultan ilan edildi. Abbasi halifesi Müstazhir Billah da onun adına hutbe okutarak saltanatını onayladı. Ancak Sancar bir yandan yeğeninin yaşının küçük olmasından ötürü devlet için kaygılanan; diğer yandan da yıllardır edindiği idarî tecrübeye istinaden, saltanata her bakımdan kendisini lâyık görüyordu. Nitekim Selçuklu hanedanının yaşça en büyük ve özellikle en güçlü üyesi olan Sancar, yeğeni Mahmud’un sultanlığını tanımadı. İmparatorluğun doğusunda kendisini Sultan ilan ettikten sonra yeğeni Mahmud’un üzerine yürüdü. Bir yandan da Halifeden kendi adına hutbe okunmasını istedi. Sultan Mahmud da amcasına yaptığı barış önerisinin reddedilmesi üzerine Rey’e çekilerek savaş hazırlıklarına başladı. İki ordu Save ’de karşı karşıya geldi. Mahmud’un daha kalabalık olan askerine karşı 20.000 kişiyle savaşa giren Sancar, ordusunda bulunan kırk filin sağladığı üstünlükle, yeğenini yenilgiye uğrattı (14 Ağustos 1119). Mahmud bunun üzerine İsfahan’a çekildi. Böylece bu taht mücadelesini kazanan Sancar, Hemedan’dan Rey’e giderken Mahmud’u da huzuruna çağırdı.

Sultan Sancar devlette yeni bir idarî düzenlemeye gitti. Mahmud’u “Sultanü’l-muazzam” (Büyük sultan) unvanıyla, Hemedan merkez olmak üzere Irak’a tayin etti. Batıda Selçuklu idaresi altında bulunan diğer eyaletleri (Halifeliğe ait Irak-ı Arab, Suriye, Azerbaycan ve Doğu Anadolu) onun idaresine bıraktı. Sultan Sancar veliahd ilân ettiği Mahmud’u kızı Mahmelek, o vefat ettikten sonra da diğer kızı Gevher Hatun ile evlendirdi. Kendisi “Sultanü’l-a’zam” (En büyük sultan) unvanı alan Sancar, diğer yeğenleri Mesud, Tuğrul ve Selçukşah’a da Irak-ı Acem, Azerbaycan ve Huzistan’da bazı yerler verdi. Rey ve Mazenderân başta olmak üzere, Irak’ta bazı yerleri, Mahmud’un bağımsız hareket etmesini engellemeye yönelik bir tedbir olarak kendisine bağladı. Büyük Selçuklu Devleti’nin merkezini Merv’e taşıdı.

Büyük Selçuklu Devleti’ne tâbi Irak Selçuklu hanedanı (1119-1194) kurulmuş oldu. En Büyük Sultan olan Sancar; Gazneliler, Harizmşahlar ve Karahanlılar gibi kendisine tâbi yerlerde, hutbede kendi adından sonra Mahmud’un adının da zikredilmesini emretti.

Sultan Sancar’ın Batı Siyaseti

Irak Selçuklu Sultanı Mahmud’a karşı kardeşleri hemen taht kavgalarına başladılar. Mahmud’a karşı ilk olarak Gence meliki olan kardeşi Mesud isyan etti.

Hille emiri II. Dübeys b. Sadaka ile ittifak etmiş olan Mesud, Aksongur Porsukî idaresinde üzerine gönderilen orduya yenik düştü (1120). Mesud bununla birlikte Sultan Mahmud tarafından affedildi. Ancak mücadeleye devam eden Dübeys, Bağdad şahnesi Porsukî ve Halife Müsterşid’in kuvvetlerini mağlup etti.

Sultan Mahmud’un ölümü üzerine (Eylül 1131) vezir Dergüzinî ve atabey Aksungur Ahmedil, onun oğlu Melik Davud’u Irak Selçuklu sultanı ilân ettiler. Bu teşebbüs Sultan Sancar’ın izni dışında gerçekleştiği için gayrı meşru sayılarak Müsterşid tarafından onaylanmadı.

Diğer taraftan Davud’un Azerbaycan meliki olan amcası Mesud da tahtı ele geçirmek üzere harekete geçti. Mesud da Halifeye elçi göndererek adına hutbe okunmasını istedi. Bu talebi de geri çeviren Halife, Davud’un diğer amcası Fars meliki Selçukşah’ın büyük bir orduyla Bağdad’a gelmesi üzerine onunla anlaştı. Fakat hutbe okutma konusunu, Sancar’ın iznine tâbi sayarak erteledi. Melik Mesud ise adına hutbe okunması talebi reddedildiği için, Bağdad’ı kuşatmaya geldi. Müttefiki Musul valisi İmadeddin Zengi ’nin kuvvetlerinin baskına uğramasıyla onun desteğinden de mahrum kalan Mesud, Selçukşah’la girdiği savaşta yenilgiye uğradı.

Irak’taki bu gelişmeleri haber alan Sultan Sancar, önce Musul valisi Zengi’yi Bağdad şahneliğine, Dübeys’i de Hille’ye tayin etti. Ardından büyük bir ordu ile harekete geçen Sancar önce Rey’e geldi, sonra Irak Selçuklularının merkezi Hemedan’a girdi. Sancar’ın nihaî hedefi şüphesiz Bağdad’a yürümekti. Mesud bu gelişmeler üzerine Sancar’la savaşmaya cesaret edemeyerek Azerbaycan’a doğru çekilmeye karar verdi. Ancak Mesud’u yakalamak kararında olan Sultan çok süratli bir şekilde hareket ederek, dört günlük takibin sonunda Dînever’de ona ulaştı.

Sancar’ın 100.000 kişilik ordusuna karşısında 30.000 civarındaki askeriyle harbi kabule mecbur olan Mesud’un, bir kısım kuvvetleri de kendisini savaştan hemen önce terk edip Sancar’ın saflarına katıldılar. Mesud, çok şiddetli bir muharebe yapmasına rağmen ağır bir yenilgiye uğradı (Mayıs 1132).

Ordusundan çok sayıda kimse esir düşmekle birlikte Mesud kaçmayı başardı. Fakat kısa zaman sonra Sultan’ın affına mazhar olup yeniden Gence’ye tayin edildi. Ancak Sancar bütün bu olanlardan sorumlu tuttuğu atabey Karaca es-Saki’yi öldürttü, Selçukşah ise Fars’a kaçtı.

Dînever savaşından sonra batı ile ilgili yeni biri düzenleme yapan Sultan Sancar, bir süreden beri yanında bulunan yeğeni Tuğrul’u, Irak Selçuklu Sultanlığı tahtına oturttu.

Halife Müsterşid, Irak Selçuklu şehzâdeleri arasındaki taht kavgalarından yararlanarak bir taraftan kendisine ait bir ordu kurarken, diğer taraftan Sultan Mesud’a karşı olan komutanları kendi yanına toplamaya uğraşıyordu. Irak’ta yaşanan gelişmeleri yakından takip eden Sultan Sancar, bu hususta Irak Selçuklu sultanlarına uyarılarda bulunuyordu. Sultan Mahmud’un Bağdad seferine memur edilmesi ve Sultan Sancar’ın adını hutbeden çıkaran Müsterşid’in müttefiklerinin Dînever’de yenilgiye uğratılmaları da bu cümledendi. Daha önce Halifenin ihtiraslarına alet olmakla birlikte, Mesud tahta geçince yukarıda söylendiği gibi, Müsterşid’in sultana muhalif emirleri koruması dolayısıyla, Selçuklu-Halifelik ilişkileri kopma noktasına geldi.

Sonunda Halife Müsterşid, Sultan Mesud’un adını hutbeden çıkarıp, Davud ve Sancar’ın adlarını koydu. Sonra da Mesud ile savaşmak üzere büyük bir orduyla harekete geçti. Müsterşid savaş öncesinde bir kısım kuvvetleri kendisini terk etmesine rağmen, Sultan Mesud ile Hemedan yakınlarında harbe girdi. Savaşı kaybeden Halife esir düştü ve tüm ağırlıkları yağmalandı (Haziran 1135). Halife, Sancar’ın emri doğrultusunda tam Bağdad’a gönderilecek iken, Sancar’ın elçilik heyetinin karşılanması sırasında Batınîler tarafından öldürüldü. Müsterşid öldürülünce yerine oğlu Raşid Billah geçti. Ancak yeni Halife de Selçuklu aleyhtarı politikaları aynen sürdürmek niyetinde idi. Sultan Mesud’a karşı savaşmaya kararlı olan Raşid ise Melik Davud ve bazı gulâm emirlerle birleşip İsfahan’a giderken Batınîler tarafından öldürüldü.

Melik Davud da aynı şekilde bir suikastla ortadan kaldırıldı. Yeni Halife, iki selefinin hayatına mal olan ve halifeler aleyhine neticelenen mücadeleyi bir daha asker toplamamak, Türk gulâm edinmemek ve Bağdad’ı terk etmemek şartlarıyla; yani statü konusunda en başa dönerek yaptığı anlaşma ile şimdilik sona erdirdi.

Sultan Sancar’ın Doğu Siyaseti

Sultan Sancar’ın ülkesinin doğusunda ilişki içerisinde bulunduğu başlıca hâkimiyetler Karahanlılar, Gazneliler, Gurlular, Karahıtaylar Harizmşahlar ve Oğuzlardır.

Karahanlılarla İlişkiler

Sancar, kız kardeşi ile evli bulunan ve aynı zamanda kayınpederi olan Muhammed Arslan Han’ı, meliklik döneminde Karahanlı tahtına oturtmuştu. Otuz yıla yakın bir süre sadakatte kusur etmeyen Muhammed Han, hasta ve felçli olduğu son yıllarında yeterince aydınlatılamayan bazı olaylarla karşı karşıya kaldı. Hasta olduğu için kendisine bir nevi vekil kağan tayin ettiği, ya da etmek zorunda kaldığı oğlu Nasr, ulemadan birisinin önderlik ettiği bir isyan sonucu öldürüldü. Muhammed Han Sancar’a müracaat ederek yardım istedi. Ancak Sancar Maveraünnehr’e geldiği sırada, Han’ın diğer oğlu Ahmed Han isyanı bastırmış bulunuyordu. Aslan Han, herhalde babasının yerine geçmek için acele eden ve Selçuklu hâkimiyetinden kurtulmak isteyen Ahmed’in etkisiyle, Sancar’a artık gelmesine gerek bulunmadığını bildirdi. Bu muameleye çok kızan Sancar, o günlerde Muhammed Han veya belki oğlunun kendisine karşı düzenlediği başarısız bir suikast girişimini ortaya çıkardı. Sancar bunun üzerine Mart 1130’da Semerkant’ı ele geçirdi. Muhammed Han af dilediyse de tahttan indirildi. Sancar’ın eşi olan kızı Terken Hatun’un yanına sürgüne gönderildi.

Ahmed’in tahta geçmesine müsaade etmeyen Sancar, kendi kız kardeşinden olan ve sarayında büyüttüğü Muhammed Han’ın oğlu Mahmud’u, Karahanlı hükümdarı tayin etti.

Karahıtaylar ve Katavan Savaşı

Liao imparatorluğu adıyla Kuzey Çin’de (916-1125) hüküm süren, Karahıtaylar (Kitanlar), yaklaşık yüz yıl önce (1017) de Türkistan’ı istilâ girişiminde bulunmuş ve Togan Ahmed Han tarafından sınırlarının dışına çıkarılmışlardı. Karahıtaylar 1128 yılında Karahanlılarla karşılaştılar. Önce Ahmed Han tarafından yenilgiye uğratılıp, Karahanlı devleti hudutlarını korumakla görevlendirildiler. Ancak daha sonra iç çekişmeler dolayısıyla yardımına başvurulan Gürhan, bu vesile ile girdiği Balasagun şehrini ve tüm Doğu Karahanlı topraklarını istilâ etti (1130). Ardından Karahıtaylar Fergana’yı işgâl edip Maveraünnehr’e yöneldiler. Karahıtaylar’ın ilerleyişini durdurmak üzere, Hocend’de karşılarına çıkan Mahmud Arslan Han yenilgiye uğradı(1137).

Karahıtayların batıya doğru yayılmalarını uzun bir süredir yakından takip eden Sultan Sancar, Karahıtaylar üzerine düzenleyeceği bir sefer için zaten hazırdı. Kendisine tâbi hükümdar ve emirlere bu sefere katılmalarını bildirdi. Bu çerçevede Gazne, Sistan, Gur ve Mâzenderân hâkimleri olan tâbilerinin de yer aldığı yaklaşık yüz bin kişilik ordusuyla Türkistan’a hareket etti.

Sancar’ın Maveraünnehr’e geldiğini öğrenen Karluklar, ona elçi göndererek 50.000 koyun, 5.000 deve, 5.000 at vermeye ve hizmete hazır olduklarını bildirip affedilmelerini istediler. Sultan Sancar bu teklifi kabul edecekken, Han’ın, onların sözlerinde durmayacağı yolundaki telkinleri üzerine vaz geçti. Bunun üzerine Karluklar, Karahıtay hükümdarı Gürhan’a sığınarak yardım istediler. Bu arada Harizm hâkimi Atsız da, bağımsızlık kazanmak ümidiyle, Sultan Sancar aleyhinde olabilecek bütün teşebbüsleri desteklemekteydi. Gürhan, Sancar’la savaşmak üzere Maveraünnehir’e doğru harekete geçmiş bulunuyordu. Nihayet ordular Semerkand’ın kuzeydoğusunda Katavan mevkiinde karşılaştılar. Daha bozkırlı, dolayısıyla hareket kabiliyeti de daha yüksek olan Karahıtay ordusu, Selçuklu-Karahanlı kuvvetlerini kısa zamanda muhasaraya aldı.

Selçuklu ordusunun kuşatmayı kırmak üzere giriştiği merkezin geri çekilmesi sırasında çok ağır kayıplar verildi. Sultan Sancar üç yüz zırhlı süvarinin desteğinde kuşatmayı yarıp çıktığında, neredeyse yalnız başına kalmıştı. Sonuç olarak Sultan Sancar ve Mahmud Han, Karahıtay ve Karluklara karşı büyük bir hezimete uğramışlardır. Sultan ancak bir Türkmen köylüsünün rehberliği sayesinde Belh’e ulaşabildi (14 Eylül 1141).

Katavan’dan sonra Maveraünnehir tabiatıyla Karahıtayların istilâsına uğradı. Böylece bütün Türkistan putperest bir kavmin idaresi altına girdi. Mahmud Han da Sancar’ın arkasından Horasan’a kaçtığı için, Karahıtaylar onun yerine kardeşi İbrahim Han’ı tahta çıkardılar.

Katavan yenilgisinin hemen göze çarpan sonucu Ceyhun ötesindeki Selçuklu egemenliğinin sona ermesidir. Fakat bundan daha önemlisi, Sancar’ın göçebe istilâlarına karşı kurduğu seddin yıkılması ve göçebelerin adeta bir sel felâketi gibi Selçuklu ülkesini tahrip etmeleri ve devletin de sonunu getiren olayları tetiklemiş olmasıdır.

Sultan Sancar ve Harizmşah Atsız’ın Münasebetleri

Atsız, Harizm valiliğinin ilk yıllarda Sultan Sancar’a bağlı kaldı; Karahanlılarla Gaznelilere karşı yapılan seferlerde ve Dînever savaşında da onun yanında yer aldı. Akıllı ve bilgili bir yönetici olan Atsız, gün geçtikçe siyasî nüfuzunu; komşu Oğuz gruplarını hizmetine almak suretiyle de askerî gücünü arttırmaya başladı.

Sultana yakınlığı ile bilinen birçok kişinin kendi aleyhinde çalıştığının farkında olan Atsız, eninde sonunda Sultanın bundan etkileneceğini düşünerek kendisini korumak amacıyla bazı faaliyetlere girişmiştir. Bu çerçevede Cend ve Mankışlak’ ı ele geçirip bağımsız olma mücadelesine girdi. Harizm’in merkezi Gürgenç’deki Selçuklu memurlarını hapsedip mallarını müsadere etti. Hezâresb’de ordugâhını kurarken, Sancar’ın Horasan’dan geliş yollarını bataklığa çevirdi.

Belh’te bulunan Sultan Sancar, bu açık isyan karşısında Harizm seferine çıkmak zorunda kaldı. Çok zorlu bir harekâttan sonra Harizm’e ulaşan Sultan Sancar, Atsız’ı ağır bir hezimete uğrattı (Kasım 1138). Sultan Sancar Harizm’i yeğeni Süleymanşah’ın idaresine bıraktı. Ayrıca ona vezir, hâcib ve atabey tayin edip Merv’e döndü. Sancar’a kin besleyen Atsız, Harizm’i Süleymanşah’ın elinden aldı. Öte yandan Atsız, Buhara valisi Zengi b. Ali’yi idam ettirerek şehrin kalesini de yıktırdı. Bu yaptıklarının cezasız kalmayacağını bildiğinden, Sultan Sancar’ın öfkesini yatıştırmak niyetiyle yazılı bir yemin belgesi ile bağlılığını bildirdi (1141).

Daha sonra Sultan Sancar’ın Katavan’da yenilgiye uğradığını haber alan ve fırsattan istifade etmek isteyen Atsız, Karahıtaylarla gizlice irtibata geçti. Önce Serahs’ı ardından da Selçuklu başkenti Merv’i işgal ederken bu arada haksız yere pek çok insanı öldürttü. Sultan Sancar’ın hazinesine el koydu (Ekim 1141). Ertesi yıl tekrar Horasan’a gelen Atsız, Sancar’ın henüz kayıplarını telafi edememesinden faydalanıp, bu defa Nişabur’u ele geçirdi. Sancar’ın adını hutbeden çıkarıp kendi adını koydu. Bu husus ahalide rahatsızlığa sebep olunca hutbeyi yeniden Sancar adına okuttu.

Bu arada büyük gayretlerle ordusunu toplamayı başaran Sultan Sancar, önce Merv’e sonra Horasan’ın tamamına hâkim olmayı başardı (1142). Bundan sonra Atsız’ı takibe koyuldu. Sancar, Harizmşah’ın bağlılık arz etmesi ve yağmaladığı Selçuklu hazinesini iade etmesi kaydıyla, anlaşma teklifini devletin içerisinde bulunduğu şartlar dolayısıyla kabule mecbur oldu (1143).

Nitekim çok geçmeden, bu anlaşmanın hiçbir şeyi halletmemiş olduğu anlaşıldı. Zira muhalefete ve isyana devam eden Atsız, Cend’i bir kere daha işgâl etti. Bunu üstüne Sancar Hezaresb’i zabt edip Gürgenç’i kuşatınca, Atsız alışıldığı üzere, af dilemek için elçi gönderdi. Atsız’ın af talebini bir kere daha kabul etti (Haziran 1148). Atsız bundan sonra, öldüğü Temmuz 1156 tarihine kadar tâbiyet konusunda bir mesele çıkarmadı.

Sultan Sancar’ın Gazne Seferi

1135 yılına kadar tâbiyet konusunda hiçbir zorluk çıkarmayan Behramşah, yıllık vergisini ödemeyerek isyan etti. Ayrıca onun kötü idaresi yüzünden Sancar’a şikâyetler de geliyordu. Sancar bunun üzerine sonbaharda Gazne’ye doğru harekete geçti. Sancar şehri hiç bir direnişle karşılaşmadan ele geçirip hazineye el koydu.

Sultan Sancar’ın Gurlularla İlişkileri

Gurlular, Afganistan’ın Helmend vadisinden Herat’ın doğusuna kadar uzanan Gur bölgesinde yaşamakta idiler. Sultan Mahmud zamanından beri Gaznelilere bağlanmış olan Gurlular, Selçuklular’ın güçlenmesine ve Gaznelileri de tâbiyet altına almalarına paralel olarak, iki tarafa da vergi ödemek suretiyle iyi ilişkilerini sürdürmüşlerdir.

Ancak Selçuklu sultanın Katavan’da yenilmesinden yararlanmak isteyen Gur meliki Muhammed, Selçuklular’a ait Herat’ı ele geçirdi. Sultan Sancar ordusunu topladıktan sonra, kendisi Harizm üzerine sefer düzenlerken, Emir Kamaç’ı ise Gurlular’a karşı savaşla görevlendirmişti. Sultan, Harizm’i kontrol altına almasına rağmen, Kamaç Gurlulara mağlup olmuştur.

Ayrıca kardeşleriyle taht mücadelesine giren ve Gazne’ye sığınan Gur meliki burada Muhammed şüpheli bir şekilde öldü. Onun intikamını almak iddiasıyla Behramşah’a savaş açan kardeşleri Surî ve Sâm’ın da bu yolda hayatını kaybetmesi, Gazne için büyük bir felâketin sebebi oldu. Diğer kardeşleri Alaaddin Hüseyin öc almak hırsıyla yanıp tutuşmakta idi. Nitekim Behramşah karşısında tutunamayınca Hüseyin, Gazne’yi zabt edip aklın almayacağı bir katliam ve tahribat yaptı. Gazne’yi kendisinin de oturamayacağı bir şekilde ateşe verip yaktı. Bundan dolayı cihanı yakan anlamında Cihansûz unvanıyla anıldı. Gaznelilerle Gurlular arasında 1148-1152 yılları arasında yaşanan bu hadiselerin Sancar’ı doğrudan ilgilendirdiği şüphesizdir. Çünkü Gazneliler ve isyan teşebbüsüne rağmen Gurlular da onun tâbileri idiler. Gerçi Gur meliki vergilerini ödemeyip, yıllık tâbiyet ziyaretlerini de kaldırıp bağımsızlığını ilân etmişti. Öyle olsa bile Sancar’ın tâbisi olan Behramşah’a ve Gazne’ye yaptıkları doğrudan Sancar’a yapılmış sayılmaktaydı. Katavan yenilgisinin izlerini silmeye çalışan Sancar, Gur melikini bizzât cezalandırmak üzere, iyi hazırlanmış bir orduyla harekete geçti.

Alaaddin Hüseyin de, Herat ile Gur’un merkezi Firuzkûh arasında bir vadide Selçuklu ordusuna karşı savaş düzeni aldı. Askerlerinin kaçmasını önlemek için arkasını bataklığa çevirdi.

Ancak 22 Haziran 1152 tarihinde yılında yapılan bu zorlu savaşta, Oğuzlardan bir kısmının Sancar’ın saflarına geçmesinin de katkısıyla, Gur ordusu mağlup edilerek Hüseyin Cihansûz esir edildi. Ordusunun büyük bir kısmı imha ya da esir edildi. Sultan Sancar, Katavan Savaşı’ndan sonra kazandığı ilk büyük muharebe olması bakımından önemli olan bu sefer sonunda itibarını büyük ölçüde geri kazanmıştır.

Oğuzlar ve Büyük Selçuklu Devleti’nin Sonu

Oğuzlar’ın bir kısmı Selçuklu Devleti’nin kuruluşunda başlıca rolü oynarken; onlardan yüz yıl sonra Horasan’a göç eden başka bir Oğuz topluluğu ise, tarih sahnesinden silinmesinin sebebi olmuştur.

Sultan Sancar zamanında Maveraünnehr’de, Karahanlı Devleti’nin idaresinde hâlâ mühim bir Oğuz topluluğu bulunmaktaydı. Karluklar’ın yarattığı baskı neticesinde Ceyhun’u aşan Oğuzlar Maveraünnehir’den Horasan’a girdiler. Bozoklar ve Üçoklar olarak boy beyleri idaresinde teşkilatlanmış olan Oğuzlar, Belh civarını yurt tutup yıllık 24.000 koyun vermeyi taahhüt ederek, Sultan Sancar’a tâbi olmayı kabul ettiler.

Oğuz İsyanı

Oğuzlar üzerlerine tayin edilen yöneticilerle sorunlar yaşamaya başladılar. Yerleşik halka zulmetmeleri üzerine, Belh valisi Kamaç onları sıkıştırmaya başlamıştır. Kamaç, valiliğe ek olarak Türkmenler üzerindeki şahnelik vazifesinin de kendisine verilmesini, karşılığında da Sultan Sancar’a yılda 30.000 koyun vergi vermeyi teklif etmiştir.

Oğuz (Türkmen) sorununu kesin bir şekilde çözme kararlılığında olan Sultan Sancar, Kamaç’ın teklifini kabul etti. Belh’e dönen Kamaç, Oğuzlara bir şahne göndererek öldürdükleri tahsildarın diyetini isteyerek gerilimi tırmandırdı. Oğuzlar, doğrudan sultana tâbi olduklarını bildirerek şahneyi kovdular. Kamaç bir ordu ile üzerlerine yürüyünce Oğuz beyleri Sultanın hazinesine hane başına 200 dirhem vererek otlaklarında eskisi gibi yaşamalarına müsaade edilmesini istediler. Oğuzlar’ın bu teklifini kabul etmeyen Kamaç, onlarla girdiği savaşta yenilgiye uğrayıp oğlu ile birlikte hayatını kaybetti (1153).

Sancar, büyük bir ordu ile Oğuzlara karşı bizzât harekete geçti. Nihayet Nisan 1153’de Belh civarında meydana gelen savaşı Oğuzlar kazandı ve Sultan Sancar esir düştü.

Oğuz İstilası ve Sancar’ın Ölümü

Böylece Sultan Sancar, Katvan hezimetinden sonra daha ağır bir bozguna uğramış ve her şeyini kaybetmiştir.

Oğuzlar yanlarında Sultan Sancar olduğu halde Merv’e dönmüşler ve şehri yağmalamışlardır.

Sultan Sancar’ın üç yıl süren esaret hayatı boyunca ölümü dileyecek kadar büyük sıkıntılar çektiği; fakat eşi Terken Hatun da Oğuzlar’ın elinde bulunduğundan, o ölene kadar kaçmaya teşebbüs etmediği rivayet edilmektedir.

Sultan Sancar, Kamaç’ın torunu Müeyyed Ayaba tarafından, bir grup muhafıza sultan adına ihsanlar vaat etmek suretiyle Ekim 1156’da esaretten kurtarıldı. Özgür kalmasından altı ay sonra, 1157 yılı Nisan ayının 18. günü 71 yaşında vefat etti. Naaşı sağlığında kendisi için “Ahiret evi=Dârülâhire ” veya “Devlethane” adı ile inşa ettirdiği muhteşem türbesine defnedildi.

Sultan Sancar ilme, edebiyata, sanata ve imar işlerine çok hizmet etmiş büyük bir hükümdardır. Sultan Sancar devrin büyük ilim ve edebiyat adamlarını daima himaye etmiştir.

Enverî, Muizzî, Ferideddin Attâr, Ömer Hayyâm ve Reşideddin Vatvât bunlardan sadece bazılarıdır. Dindar olduğu kadar başka din ve mezheplere karşı hoşgörüsü ve tarafsızlığı ile meşhur olmuştur. Sultan Sancar zamanı, aynı zamanda ekonomik kalkınma bakımından büyük gelişmelerin yaşandığı bir dönemdir.


Bahar Dönemi Dönem Sonu Sınavı
25 Mayıs 2024 Cumartesi