Sporda Risk Yönetimi Dersi 1. Ünite Sorularla Öğrenelim
Risk Ve Risk İle İlgili Temel Kavramlar
Dünyadaki köklü değişimlerde kilit rolü, teknolojideki gelişmeler oynamaktadır. Teknolojinin risk üzerindeki etkisi nedir?
Dünyadaki köklü değişimlerde kilit rolü, teknolojideki gelişmeler oynamaktadır. Hızlı değişim, geleceğe ilişkin kararlarda belirsizliği artırmakta ve bu belirsizlik, karar mekanizmaları için bir risk kaynağı oluşturmaktadır. Günlük yaşantının yanı sıra dünyadaki çeşitli alanlarda meydana gelen değişimlerle birlikte rekabet de artmakta ve bu hızlı değişim ise geleceğe yönelik alınacak kararlardaki belirsizliği, buna bağlı olarak riskleri de artırmaktadır.
Risk sözcüğü ilk kez hangi amaçla kullanılmıştır?
Risk sözcüğü, 15. yüzyılda İtalya’da Akdeniz dışına uzun seferlere çıkan gemilerdeki malların sigorta edilmesiyle ilgili olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu dönemdeki sigortanın amacı ise; ticari, askeri ya da keşif amaçlı seferlerin sonunda seferleri bütün sonuçlarıyla birlikte yaklaşık olarak tahmin etmeye, seferlerin korsan saldırıları, kötü hava koşulları gibi çeşitli nedenlerle olumlu sonuçlanamaması durumlarında masrafları karşılamak için kullanılmasıdır.
Risk nedir?
Farklı kaynaklara göre riskin, Fransızca “risque”, Latince “riziko (riscium)” veya İtalyanca “risco” kelimelerinden geldiği belirtilmekte ve bir zarar veya kayıp durumuna yol açabilecek bir olayın meydana gelme ihtimali olarak tanımlanmaktadır.
Risk, insan zihninde tehlikeli bir kavram olarak yer edinmekte ve ileride ortaya çıkması beklenilen, kesin olmayan olayları belirtmektedir. Dolayısıyla, risk istenmeyen bir olayın meydana gelebilmesinin belirsiz olma durumu olarak açıklanmaktadır. Ayrıca risk önceden planlanan amaçlara ulaşmayı etkileyen her türlü engel olarak ifade edilmektedir.
Ortak bir tanım bulunmamakla birlikte genel olarak risk, kişisel veya kurumsal çıkarların bir belirsizlik şeklinde tehlikeye sokulduğu durumu ifade etmektedir. Bazı araştırmacılar riski, planların başarısız olması, hatalı karar alma, zarar etme veya kar etmeme gibi durumlarla ilişkilendirmiştir. Hatta riski sadece yatırılan paranın kaybedilme tehlikesi olarak belirtenler de olmuştur. Buna karşın daha iyimser bir yaklaşımla riski, getirilere ilişkin olasılık değerlerinin ortalama değer etrafındaki dağılımı şeklinde ifade ederek zararla birlikte kazancı da gündeme getiren çalışmalar da bulunmaktadır.
Risk, karar vericinin herhangi bir olayın sonuçlarını tahmin edemediği, belirleyemediği durumlardır. Ayrıca risk, belirli bir zaman aralığında, hedeflenen bir sonuca ulaşamama, kayba ya da zarara uğrama olasılığıdır ve gelecekte oluşabilecek potansiyel problemlere, tehdit ve tehlikelere işaret eder. Risk; kayıptaki değişiklikler, kayıp olasılığı, belirsizlik, beklenen sonuçlardan uzaklaşma, beklenen sonuçlardan farklı olma olasılığı şeklinde ifade edilebilir. Beklenen veya ümit edilen bir sonuçtan tam tersi yönde bir sapmanın olma olasılığı olduğu durum olarak da risk tanımlanabilir. Başka bir ifade ile ise risk kavramı; kurumların amaçlarına ulaşabilmesi veya belirlediği stratejileri başarılı bir şekilde uygulanmasını engelleyen olay ve davranışlar şeklinde ifade edilebilir.
Tanımlamalara bakıldığında risk kavramı içerisinde gerçek dünyayla ilişkili bir durum ve kayıp olasılığı vardır. Tek sonuçlu risk tanımına göre risk, beklenen sonuçtan olumsuz yönde bir sapma olarak tanımlanmakta ve kurumu zarara uğratmakta veya kazançtan kayıp meydana gelmektedir. İki sonuçlu risk tanımına göre ise risk beklenen sonuçtan olumlu veya olumsuz sapma şeklinde ifade edilmektedir.
Risk kavramının özellikleri nelerdir?
Geleneksel tanımlamada risk kavramı bir olayın istenmeyen ve olumsuz sonuçlarının gerçekleşme olasılığı şeklinde ifade edilir. Geleneksel bakış açısında risk kavramının özellikleri şunlardır:
- Risk organizasyonel yöneticiler tarafından yönetilir.
- Risk olumsuz bir etkendir ve olayların olumlu etkileri ve fırsatlar bulunmamaktadır.
- Risk kişilere bağlı olarak değerlendirilir.
- Eğer risk kavramı olayların olumsuz sonuçlarıyla sınırlandırılmışsa, olayların olumlu olma ihtimali ile uğraşmak için başka bir sürece ihtiyaç duyulmaktadır. Bunun anlamı ise yine fırsatların göz ardı edilmesidir.
- Özellikle fırsatların nasıl belirleneceğine, yaratılacağına ve elde edileceğine ilişkin eksiklik ve sınırlı ifade bulunmaktadır.
- Risk yönetimin sorumlulukları diğer alttaki personele yönlendirilir.
- Yapılanmamış ve tutarsız risk yönetim fonksiyonları bulunur.
- Yönetimin iç kontrolünü sağlayan bir iç denetim kurulu vardır.
Buna karşın yeni bakış açısına göre risk kavramının özellikleri ise şunlardır:
- Risk sadece olumsuz bir etken değil aynı zamanda bir fırsattır.
- Risk sadece yönetim tarafından değil bir bütün olarak kurum çalışanları ile yönetilir.
- Risk yönetimi her kurum yönetim sistemi içerisinde oluşturulabilir ve her yönetim sistemi içerisinde bir risk komitesi bulunur.
- Risk yönetim sorumluluğu üst yönetim ve alt yönetimler tarafından kabul edilir.
- Risk kişilerin kendi görüşlerinden bağımsız olarak ölçülebilir ve değerlendirilebilir.
Risk kaynağı nedir?
Riskin kaynağı; riskin ortaya çıkmasına sebep olan temel nedeni ifade eder. Risk kaynağının belirlenmesi ile riskin oluşmasına neden olabilecek etkenler engellenerek riskin ortaya çıkması önlenebilir. Bir riski belirleyebilmek ve tanımlayabilmek için öncelikle o riski oluşturacak olay, kaynak ve etkileri belirlemek gerekir.
Risk, tehlike ve etki arasında nasıl bir ilişki söz konusudur?
Risk tanımlarında tehlike ve bu tehlikenin olasılığından ve etkilerin varlığı söz konusudur. İnsanın yaşadığı süre içerisinde tehlikeden uzakta tamamen güven içerisinde yaşaması mümkün değildir. Günlük yaşantı içerisinde iş kazaları, trafik kazaları, spor yaralanmaları, ev kazaları, yangınlar, hastalıklar… vb. gibi birçok tehdit ve tehlike ile karşılaşılmaktadır. Tehlike kavramı; doğal süreç içerisinde gerçekleşen veya insan tarafından da meydana getirilebilen bir olayın öncelikle insanların hayatını, yaşadığı çevreyi, sosyal ve ekonomik durumunu, mal ve hizmetlerini tehdit edici olayları ve bu olayların meydana gelme olasılığını içermektedir. Tehlike; hasar, kayıp veya olayın olumsuz sonuçlanmasına neden olabilecek durumlar, koşullar ve aktiviteler olarak tanımlanmaktadır. Buna bağlı olarak etki ise, tehlikenin insan, malzeme veya kurum üzerindeki sonuçlarının büyüklüğünün tespit edilmesi anlamına gelir. Tehlikenin etkisi; ölüm, yaralanma veya hastalanma derecesi, malzeme veya teçhizatta oluşabilecek zarar veya kayıp, çevresel zarar ve yıkım, diğer görevler üzerindeki olumsuz etkiler şeklindeki ifadelerle gösterilebilir. Herhangi bir tehlikenin oluşturacağı etki derecesi ise, bilgiyle ve daha önce gerçekleşmiş benzer olaylar üzerinden elde edilmiş tecrübelerle tahmin edilebilir.
Risk ve olasılık kavramları arasında nasıl bir ilişki söz konusudur?
Risk ve olasılık kavramları birbirleriyle oldukça yakından ilişkili iki kavramdır. Fakat risk ve olasılık arasındaki farklılıklara dikkat edilmeksizin bu kavramlar birbirlerinin yerine kullanılabilmektedir. Olasılık, gerçekleşmesi olası olayların toplam sayılarının, daha subjektif olaylara karşı meydana gelme oranı olarak ifade edilmektedir. Olasılık kelimesi genel olarak bir inanç veya beklentiyi ifade ederken diğer bir anlamı ise, istatistikçiler tarafından kullanılan rastlantı sonucu veya şans ile meydana gelen fiziki olayları belirtmektedir.
Risk; olasılık hesaplamalarında kullanılmakta, bir ve sıfır arasında değişen sayısal değerlerle ifade edilmektedir. Bir sayısı; risk düzeyinin yüzde yüz olduğunu, sıfır sayısı ise; risk düzeyinin sıfır olduğunu belirtmektedir. Riske sayısal olarak bir değer biçilemediği durumlarda risk düzeyi; “yüksek risk”, “düşük risk”, "kabul edilebilir risk", "ihmal edilebilecek kadar düşük risk" gibi sözcüklerle tanımlanmaktadır.
Risk ve belirsizlik arasında nasıl bir ilişki vardır?
Birçok tanımı olmasına rağmen risk, belirsizlik veya belirsizliğin sonuçları olarak tanımlanmaktadır. Risk, belirsizliğin bir örgüt üzerindeki tanımlanabilir tehlikeli etkisi olarak da ifade edilmektedir. Dolayısıyla çeşitli tanımlarından da anlaşılacağı üzere risk ve belirsizlik arasında bir ilişki bulunmaktadır.
Belirsizlik ve risk doğru orantılıdır ve belirsizlik arttıkça riskin oluşma olasılığı artar. Belirsizlik hem negatif hem de pozitif bileşenleri içerirken belirsizliğin negatif bileşenini risk, pozitif bileşenini ise fırsat oluşturur. Fakat risk ve belirsizlik kavramlarının iç içe geçmiş ortak özellikleri de bulunmaktadır. Belirsizlik kavramındaki “bilinmezlik” ve “sürpriz” şeklindeki boyutlar, risk kavramında “tehlike” ve “olasılık” şekline dönüşmüştür. Riskte “bilgi” varken, belirsizlikte “bilgisizlik” esastır. Riskte bilgiyi sağlayan, geçmişe ilişkin olarak yapılan istatistiksel tasarımdır, olasılık hesabıdır. Bilgisizlik ise belirsizliğe karakter kazandıran iki ana bileşenden biridir ve belirsizliğin çözümlemesinin felsefi düzlemde kalmasına sebep olan da, öngörülemezliği ve ölçülemezliği getiren bu bilgisizliktir. Bu yapısı ile belirsizliğin bile kavramsal boyutta “belirsizlik-bilgisizlik” içerdiğini söylemek mümkündür.
Risk ve belirsizlik arasında istatistiksel olarak ayrım yapılabilir mi?
Risk ve belirsizlik kavramları arasında istatistiksel olarak ayrım yapılabilir. Buna bağlı olarak istatistiksel olaylar açısından risk kavramı, istatistiksel olmayan olaylar açısından belirsizlik kavramı söz konusu olur. Belirsizlik bir olayın oluşma olasılığının verilerle belirlenemediği durumları ifade eder. Risk, çoğu zaman istenmeyen bir olayın oluşma olasılığına ilişkin istatistiksel verilere bağlı, ölçülebilen, objektif bir kavram olmasına karşın belirsizlik istatistiksel verilerin olmadığı durumlarda kullanılan, ölçülemeyen, subjektif bir kavramdır.
Risk ve karar verme arasında ilişki var mıdır?
Her insanın günlük yaşantısında geleceğe yönelik verdiği kararlar ve bu kararları yönetmeye yönelik faaliyetler birçok risk ve risk ile ilgili kavramları içerir. Karar verme gelecekle ilişkili ve gelecek de belirsizliğin aynası olduğu için risk konusuyla da ilişkilidir.
Karar verme nedir?
Karar verme faaliyeti farklı şekillerde tanımlanabilmektedir. Karar verme, sunulan çeşitli seçenekler içerisinden seçim ve tercih yapmak şeklinde tanımlanmaktadır. Sorun çözme ve çevrenin sunduğu fırsatları tanımlama süreci olarak belirtilen karar verme, kişinin herhangi bir konuyla ilgili olarak yaptığı seçim eylemidir. Karar verme sürecine katkı sağlayacak bilgilerin toplanması doğrultusunda karar verme, çeşitli alternatifler arasından seçim yapmakla ilgili bedensel ve zihinsel çabaların toplamı şeklinde ifade edilebilir.
Kurumsal açıdan karar verme süreci neleri kapsamaktadır?
Kurumsal açıdan karar verme süreci, kurumun amaçları doğrultusundaki
çalışmaları etkileyen engelleri yok etmek, olumsuz koşulları ortadan kaldırmak ve bunların yerine olumlu olanlarını bulmak konusunda birtakım önlemler alınması evrelerini kapsamaktadır.
Karar verme süreci nasıl sınıflandırılabilir?
Karar verme süreçleri kısa vadeli, orta vadeli ve uzun vadeli olmak üzere kategorize edilir. Uzun vadeli karar verme sürecinde belirsizlikten kaynaklanan riskler daha fazladır. Uzun vadeli karar verme sürecindeki olası riskler ve fırsatların önceden tahmin edilebilmesi için bilgi birikimi, hayal gücü, tecrübe ve zekâ gereklidir. Karar verilirken önceden belirlenmiş hedefe en uygun olan alternatifin seçilmesi gerekir. En uygun alternatifin seçilerek en doğru kararın verilmesi ise kazanç ve zararın sistematik olarak değerlendirilmesine bağlıdır.
Risk altında karar vermede en iyi strateji nedir?
Karar verme sürecinde olası riskin düzeyi ve sonuca etkisi de bilinmelidir. Risk, tüm işin aksamasına neden olacak ise kabul edilmemeli ayrıca riskleri azaltacak ya da tamamen ortadan kaldıracak risk azaltma planları ve önlem planları hazırlanmalıdır. Risk altında karar verilirken, her bir riskin meydana gelme olasılığı tahmin edilir ve her riskin belirlenebildiği ölçüde olasılık dağılımları tanımlanır. Riskli karar vermede en iyi strateji, en büyük beklenen değerli durumu seçmektir.
Belirsizlik ortamında karar verme amacıyla hangi kriterlerden yararlanılabilir?
Belirsizlik ortamında anlamlı bir olasılık belirlemek mümkün olmadığından, karar verilirken aşağıdaki dört kriterden biri seçilebilir:
- Hurwicz ya da Maximax kriteri: Bu kriterde karar verici risk almayı sever fakat en büyük kazancı hedefleyerek çok fazla risk alır ve büyük kayıp olasılıklarını da kabullenir.
- Wald kriteri: Bu kriterde ise karar verici riskten kaçınır ve her zaman en az kaybın olduğu durumu seçer.
- Savage ya da Minimax kriteri: Karar verici bu kriter tipinde risk alarak uğramış olduğu büyük zararları azaltmaya çalışır.
- Laplace kriteri: Bu kriterde karar verici belirsizlik altında karar verme durumunu, risk altında karar verme durumuna dönüştürmeye çalışır. Kara verici riskin oluşma olasılığı hakkında bilgi sahibi değildir ve bu durum ise belirsizlik şeklinde ifade edilir. Karar verici bu belirsizlik durumunu riskin oluşma olasılığının öngörülebildiği duruma dönüştürerek risk altında kararlar vermeye çalışır.
Risk ve yarar kavramları arasında nasıl bir ilişki söz konusudur?
Risk, kurumlar için sadece istenmeyen bir olay, tehlike ya da tehdit durumunu temsil etmenin yanı sıra fırsatları da içerdiği için risk ve yarar birbirleriyle ilişkilidir. Risk farklı durumlar ve kişiler için farklı sonuçlar meydana getirebilir. Bireysel olarak bir kişi için kayıp olan bir durum bir başkası için kazanç şeklinde sonuçlanabilir dolayısıyla risk sadece kayıp ve zarar değil aynı zamanda yarar ifade eden bir durumdur. Riski doğru olarak belirleyebilen, tanımlayabilen, anlayabilen, anlatabilen ve yönetebilen kurumlar ise, riskin zararlı yönlerinden uzak kalarak faydalı yönlerinden yararlanmayı başarabilirler.
Riskten kaçınan kişiler, daha kesin sonuçları tercih eder ve belirsizlikten hoşlanmazlar fakat risk almamaya çalışarak yarar elde etmeye çalışma durumunda, yarar belli bir noktadan sonra gittikçe azalarak artmaya devam eder. Risk almayı seven kişiler belirsizlikten hoşlanır ve potansiyel kayıpları da göze alarak riskleri kabul ederler. Böylece risk alma eğilimi arttıkça, hem alınan risk hem kazançlar artabilir.
Risk, değişkenlik ve karmaşıklık arasında nasıl bir ilişki vardır?
Değişkenlik, riskleri belirleyen en önemli faktörlerden birisidir. Hedeflenen değere her zaman tamamen ulaşılması mümkün değildir ve risk, hedeflenen değerden sapma durumu şeklinde de ifade edilir. Hedeflenen değerin değişken olmaması, tamlığı ve doğruluğu ise risklerin doğru belirlenmesini ve yönetilmesini doğrudan etkiler. Bir olaydaki bileşen sayısı ve bileşenler arasındaki ilişkinin artması, olayın karmaşıklığını artırır. Bir olayın ya da durumun karmaşıklık derecesi, risk şiddetini etkileyen diğer bir faktördür. Örneğin yüksek teknolojik ürünler, yüksek karmaşıklığa sahiptirler. Dolayısıyla teknolojideki bu hızlı değişiklikler ve gelişmeler makinelerin karmaşıklığını daha da artırmakta buna bağlı olarak da olası risk faktörlerini de artırmaktadır.
Kaynağına göre risk kaça ayrılmaktadır?
Risk kontrol altına alabilme veya sınırlayabilme olasılığının olup olmamasına göre, yani kaynaklarına göre genel olarak risk; sistematik risk ve sistematik olmayan risk olarak iki ana gruba ayrılmaktadır.
Sistematik risk (piyasa riski, çeşitlendirilemeyen risk) nedir?
Sistematik risklere bağlı olarak varlığın değerinin değişme riskidir. Bu riskten korunabilinir fakat bu risk tamamen ortadan kaldırılamaz. Firmalar açısından sistematik risk; enflasyon riski, döviz kuru riski, faiz oranı riski, vergi reformları, hava durumu riski ve politik risk şeklinde alt gruplarında incelenmektedir.
Sistematik olmayan risk (iş riski, çeşitlendirilme yoluyla ortadan kaldırılan risk) nedir?
Kurumların kendi yapısal özelliklerinden kaynaklanan risklerdir. Sistematik olmayan riskler, yönetim riski, teknolojik riskler, likidite riski, işletme riski ve vade riski olarak ayrılabilmektedir. Sistematik olmayan risk tahmini zordur fakat risk ortadan kaldırılabilir.
Finansal riskler nelerdir?
Finansal riskler, kurumun finansal pozisyonunun ve tercihlerinin sonucunda ortaya çıkan riskler şeklinde ifade edilir. Finansal riskler; faiz oranları, satış ürünlerindeki dalgalanmalar ve döviz kurundaki dalgalanmalardan kaynaklanan riskleri içerir. Aynı zamanda, kredi riski, likidite riski, nakit riski ve piyasa riskini de içerebilmektedir.
Operasyonel riskler neleri içermektedir?
Operasyonel riskler, bir kurumun temel iş faaliyetlerini yürütmesini ve yerine getirmesini engelleyebilecek riskleri ifade eder. Tedarik, satış, ürün geliştirme, bilgi yönetimi, hukuk ve marka yönetimi, işletmenin sistemleri, süreçleri, teknoloji ve insan ile ilgili riskleri içermektedir.
Stratejik riskler nedir?
Stratejik riskler ise bir kurumun kısa, orta veya uzun vadeli olarak belirlemiş olduğu hedeflerine ulaşılmasını engelleyebilecek kurumun yapısal risklerini ifade eder. Planlama, iş modeli, iş portföyü, kurumsal yönetim, pazar analizi gibi riskler en bilinen stratejik risklerdir. Politik, ekonomik, düzenleme ve küresel piyasa şartları ile ilgili riskleri de içermektedir. Aynı zamanda itibar riski, liderlik riski, marka riski ve değişen müşteri ihtiyaçlarını da içerebilmektedir.
Dış çevre riskleri nelerdir?
Bu kategoride yer alan riskler, bir kurumun kendi faaliyetlerinden bağımsız olarak ortaya çıkan, fakat kurumun çeşitli tercihlerine bağlı olarak meydana gelen ve kurumu etkileyen risklerdir. Yasal düzenlemeler, müşteri trendleri, ekonomik ve politik değişiklikler, rakipler ve sektördeki değişiklikler dış çevre risklerine örnek olarak belirtilebilir.
Tehdit riski nedir?
Bu risk kategorisinde ise fiziksel zararlar, doğal felaketler, terörizm… vb. gibi tehdit ve tehlike içeren aynı zamanda sigorta edilebilir riskler bulunmaktadır.
Tanımlanmış risk nedir?
Çeşitli analiz teknikleri kullanılarak tespit edilen riskler tanımlanmış risk olarak ifade edilmektedir. Kurumun emniyeti açısından yapılacak en önemli şey mümkün olabildiğince tüm riskleri tanımlamaktır. Risklerin tanımlanmasından sonra ise riskin olasılık ve etkileri belirlenmelidir.
Tanımlanamayan risk nedir?
Kurum içerisindeki henüz belirlenememiş riskler tanımlanamayan riskler olarak ifade edilmektedir. Bazı riskler olumsuz durumlardan sonra tanımlanırken bazı riskler ise hiçbir zaman tanımlanamaz dolayısıyla belirlenemezler.
Kabul edilebilir risk nedir?
Kabul edilebilir risk, ekstra mühendislik ve yönetim çalışmalarına ihtiyaç duyulmaksızın, faaliyet içerisinde kalmalarına izin verilen dolayısıyla kabul edilen tanımlanmış riskin bir parçası şeklinde belirtilmektedir. Yönetim faaliyetlerinin doğrudan sorumluluk almasından dolayı riskleri kabul etmek ve bu kararı almak da zordur. Eğer riske maruz kalan kişi, konuya ilişkin yeterli bilgi donanımına sahip ise bu karar verilebilir ve riskler kabul edilebilir.
Kabul edilemeyen risk nedir?
Yönetim tarafından kurum içerisinde kalmasına kesinlikle göz yumulmayan risklerdir. Ortadan kaldırılması veya kontrol altında tutulması gereken tanımlanmış riskin bir alt unsurudur.
Toplam risk nedir?
Kurum içerisindeki tanımlanmış ve tanımlanamayan risklerin toplamı şeklinde ifade edilmektedir.
Artık risk nedir?
Kurumun güvenliği açısından yapılan çalışmalar tamamlandıktan sonra geriye kalan risk artık risk olarak belirtilmektedir. Fakat artık risk, kabul edilebilir riskle aynı anlama gelmez. Artık risk; kabul edilebilir risk ile tanımlanamayan risklerin toplamı ve kullanıcıya iletilen toplam risktir.
Algılama nedir?
Algılama, kişinin davranışlarını etkileyen psikolojik faktörlerden birisidir. Algı, çevrenin, insanların, nesnelerin, seslerin, hareketlerin, renklerin, kokuların ve tatların gözlemlenmesiyle ilgilidir. Algılama kavramına ilişkin değişik tanımlar bulunmaktadır. Algılama, insanların duyularını kullanarak çevrelerinden elde ettikleri bilgileri bir araya getirip düzenleyerek kendileri için anlamlandırma ya da kavramlaştırmalarına ilişkin süreçlerdir. Algılama ayrıca kisilerin çevreden gelen uyarıcıları, kendileri için anlamlı bir dünya yaratacak sekilde yorumlamaları olarak da tanımlanmaktadır. Daha genel olarak algılama, bireyin anlamlı bir dünya yaratmak amacıyla bilgi girdilerini seçme, organize etme ve yorumlama sürecidir. Algılama, sadece fiziksel uyarıcılardan değil aynı zamanda kişinin çevresindeki uyarıcılardan da etkilenmektedir ve önemli olan ise kişinin uyarıcıları algılama şeklidir.
Risk algısı nedir?
Herhangi bir konuda seçim yapmak zorunda olan ve bu seçimin sonucunun ne olacağını bilmeyen kişi tedirginlik hisseder. Yapılan seçimin sonucu da ancak gelecekte belli olacağı için kişi belirsizlik buna bağlı olarak da riskle karşı karşıyadır. Bireyler olası riskleri kendi bakış açılarına göre belirledikleri ve değerlendirdikleri için algılanan riskin miktarı da bireye bağlıdır. Riskin algılanması, algılanma şekli kişiden kişiye değişir. Bir kişi için tehlikeli ve riskli olan bir durum diğer bir kişi için riskli olmayabilir. Dolayısıyla risk algısı, kişilerin riskin önemi ve özellikleri hakkındaki subjektif değerlendirmesidir. Ayrıca değer, inanç, norm teorisine göre kişisel değerlerin yanı sıra sosyodemografik, sosyoyapısal özelikler ve dini inançlar da doğrudan risk algısını etkiler.
Tüketici davranışlarındaki en temel sorun nedir?
Tüketici davranışlarındaki en temel sorun tüketiciye sunulan ürün alternatifleri arasından seçim yapılması ve belirsizlik durumu dolayısıyla da riskle karşı karşıya kalma durumudur. Yapılan araştırmaların sonucuna göre tüketicilerin satın alma davranışının sonuçlarının belirsiz olması ve bazen de istendiği gibi olmaması sebebiyle risk içermektedir. Tüketici satın alma davranışının istediği hedefe ulaşamayacağını kavradığında ise riski algılanmaktadır.
Risk algısını oluşturan faktörler nelerdir?
Tüketicilerin mağaza markalı ürünlerin kalitesini daha düşük algılamalarına sebep olan temel faktörlerden biri algılanan risktir. Bilindiği üzere, algılanan risk tüketici satın alma davranışını etkileyen önemli bir faktördür ve ürünün beklenen performansı gösterememe olasılığı ile ilgili algılamadır.
Bazı durumlarda ise risk algısını; tüketicinin satın alma kararını verme zorunluluğu, buna bağlı olarak vereceği kararın sonuçlarının belirgin olmamasının yarattığı belirsizlik ortamı, ürünle ilgili çekinceler, soru işaretleri, tatmin beklentisi, daha önce yaşanan olumsuz deneyimler ve ürün fiyatının fazla oluşu gibi faktörler oluşturmaktadır. Ürünlerin satın alınması ve bu ürünlerden beklenen performansın gerçekleşememesi ihtimalinden dolayı risk ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla tüketici açısından risk algısı, sadece satın alma öncesi faaliyetlerle ilişkili değil, satın alma sonrası gerçekleşen süreçlerle de ilgili olabilmektedir.
Tüketici açısından risk algısı kavramının hangi bileşenleri bulunmaktadır?
Tüketici açısından risk algısı kavramının belirsizlik ve sonuçları olmak üzere iki bileşeni bulunmaktadır. Belirsizlik nedeni ile olası sonuçları kestirilemeyen satın alma davranışı, risk algısının ortaya çıkış sebebi olabilmektedir. Risk algısı, tüketicilerin satın alma kararlarının sonuçlarını öngöremediklerinde oluşan belirsizliğin seviyesidir ve tüketicilerin psikolojik özelliklerini de belirleyen faktörlerden birisidir.
Tüketicilerin ürün satın almada karşılaştığı belirsizlik durumları nelerdir?
Tüketicilerin ürün satın almada meydana gelen belirsizliği ortaya çıkaran iki durum bulunmaktadır. Birincisi tüketicilerin herhangi bir ürün satın alırken aslında satın alma amaçlarının ne olduğunu bilememeleridir. Tüketicilerin satın alma amaçlarının önemi ve niteliği, amaçlara ulaşmanın derecesi hakkında yeterli bilgiye sahip olmamaları belirsizliğe neden olmaktadır. Belirsizlikteki ikinci durum ise sunulan ürün alternatiflerinin tüketici tarafından ürün, model, marka, beden gibi nasıl ve neye göre değerlendirileceğinin açık olmamasıdır. Ürün alternatiflerinin seçimine ilişkin belirsizliklere ek olarak tüketicinin kendine olan özgüveni ve kendisine ilişkin beklentileri gibi psikolojik faktörler de belirsizliğe neden olmaktadır. Risk algısının diğer bir boyutu ise tüketicinin satın alma sonuçlarının önemi ya da kaybın miktarıdır. Burada risk algısı, tüketici için satın almayla ilgili ortaya çıkabilecek kaybın ne kadar önemli olduğuyla ilgilidir.
Risk algısı türleri nelerdir?
Yapılan çalışmalar incelendiğinde risk algısı türleri şu şekilde ifade edilmektedir:
- Fonksiyonel risk (performans riski, işlevsel risk)
- Finansal risk (ekonomik risk)
- Sosyal risk
- Fiziksel risk
- Psikolojik risk
- Zaman kaybı riski
Fonksiyonel risk nedir?
Fonksiyonel risk, ürünün dizayn edildiği, sunulduğu, tanıtımının ve reklâmının yapıldığı gibi performans göstermemesi, dolayısıyla da istenilen ve sunulan yararlarını sağlayamaması olasılığını belirtmektedir. Diğer bir ifadeyle, fonksiyonel risk, tüketicinin satın aldığı veya alacağı ürünün beklenen performansı gösterip göstermeyeceğine ilişkin endişeleridir. Bu endişeler ürünü satın almadan önce tüketicinin ürünü inceleme imkanının olmaması ya da ürünün karmaşıklığı gibi faktörlerden kaynaklanabilmektedir.
Fonksiyonel risk; performans riski, kalite riski, işlevsel risk olarak da ifade edilmektedir. Bazı ürünlerin başarışız kullanımı tüketicinin sağlığı veya güvenliği için tehlikeli olmakta ve fiziksel risk ortaya çıkmaktadır. Ancak, algılanan fiziksel riskin miktarı arttıkça bu tür riski azaltmaya yönelik önlemler de aynı miktarda artmaktadır. Fonksiyonel risk, özellikle teknik açıdan karmaşık olan ürünlerde daha yüksek olarak algılanmaktadır.
Finansal risk nedir?
Finansal risk aynı zamanda ekonomik risk olarak da ifade edilmektedir. Finansal risk, para riski olarak ele alınmış ve ürün başarısız olduğunda ortaya çıkan ekonomik kayıp, alınan ürünün tekrar olması gerektiği gibi çalışmasını sağlama maliyeti veya başarısız ürünün yerine başarılı bir ürün koyabilme maliyeti olarak tanımlanmıştır.
Sosyal risk nedir?
Sosyal risk tüketicinin bir ürünü satın alması sonucunda sosyal bir grup içerisindeki oluşturduğu statüsünü kaybetmesi şeklinde ifade edilmektedir. Sosyal risk türünde, satın alınan ürünün başka kişiler tarafından hoş karşılanmaması, olumsuz düşüncelere ya da yargılamalara neden olması, yanlış ürün seçiminin sosyal utançla sonuçlanabilmesi ve bireyin sosyal imajına zarar vermesiyle ilgilidir. Toplum içinde sıklıkla tüketilen, kullanılan ve başkaları tarafından eleştirilme ihtimali olan elbise, otomobil gibi ürünlerin sosyal riski diğer ürünlere göre daha yüksek olmaktadır. Sosyal risk aslında uyum süreciyle ilgilidir ve uyum, kişilerin ödül kazanmak ya da cezadan kaçınmak için başkalarının beklentilerine uyum sağlamalarıyla gerçekleşir.
Algılanan sosyal risk nedir?
Algılanan sosyal risk, sosyal risk aralığı kavramı olarak incelenmektedir. Bu kavram; tüketicinin ailesi ve arkadaşlarına karşı manevi olarak değer kaybettiği noktadan, tüketicinin arkadaşlarının veya ait olduğu grubun satın aldığı ürünün uygunluğunu kabul ettiği noktaya kadar olan aralık olarak tanımlanmaktadır.
Fiziksel risk nedir?
Fiziksel risk tüketicinin satın aldığı ürünün fiziksel sağlığına ve güvenliğine karşı olumsuz etkilerine ilişkin endişelerini ifade etmektedir. Yani bu risk türü, ürünün tüketicinin sağlığına zarar verip vermeyeceği ile ilgilidir.
Psikolojik risk nedir?
Tüketicilerin marka ya da ürün özelliklerini doğru olarak değerlendirememeye ilişkin korkuları psikolojik risk olarak tanımlanmaktadır. Psikolojik risk, yanlış ürün seçme yolu ile tüketicinin egosunu yaralayabilecektir. Bu durumda psikolojik risk, ego kaybı etrafında gelişmekte ve bireylerin ego kaybına neden olacağını düşündükleri durumları risk olarak algılamaları olarak öne sürülebilmektedir
Zaman kaybı riski nedir?
Zaman kaybı riski ürünün satın alınmasına ilişkin zaman kaybı şeklinde tanımlanmaktadır. Bu risk türü hem ürünü satın alma öncesi hem de ürünü satın alma sonrası harcanan zaman kaygı ile ilgilidir. Yani zaman kaybı riskinin satın alma öncesi ve satın alma sonrası zaman kaybı şeklinde iki bileşeni vardır. Satın alma öncesi zaman kaybı bir ürünü satın alma ve teslim alma süreçlerini içerir ve ürünün tüketicinin eline ulaşıncaya kadar geçen zamanı belirtir. Satın alma sonrası zaman kaybı ise ürünü kullanmayı öğrenmeye, tamir etmeye, iade etmeye ya da değiştirmeye çalışırken harcanan zamanı ifade etmektedir. Ayrıca satın alma sonrası zaman kaybı riski, tüketici satın aldığı ürünlerden yeterli düzeyde memnun olmadığında veya üründen beklenen performans alınamadığında yeni ürün için yeniden araştırma işine zaman ayırma ihtimali ve tüketicinin uygun ürünü bulmak ya da elindekini değiştirmek için fazladan zaman harcaması seklinde belirtilmektedir.
Algılanan toplam risk nedir?
Tüketici fonksiyonel risk (performans riski, işlevsel risk), finansal risk (ekonomik risk), sosyal risk, fiziksel risk, psikolojik risk, zaman kaybı riski gruplarından biri ya da birkaçının etkisini birlikte yaşar. Hepsinin mevcut olduğu
durumlarda “algılanan toplam risk” kavramı gündeme gelmektedir.
Tüketicinin algıladığı risklerin arttığı veya azaldığı durumlar nelerdir?
Tüketicinin algıladığı riskler:
- Ürün grubu hakkında bilgi az olduğunda,
- Marka ile ilgili deneyim az olduğunda,
- Ürün yeni olduğunda,
- Ürün teknik açıdan karmaşık olduğunda,
- Tüketici daha az güvenli olduğunda,
- Markalar arasında kalite farkları olduğunda,
- Fiyat yüksek olduğunda,
- Satınalma tüketici için önemli olduğunda artma eğilimi göstermektedir.
Risk algısını etkileyen faktörler nelerdir?
Risk algısı, her ürün için durumdan duruma ve her durum için kişiden kişiye farklı olabilmektedir. Aslında risk algısı, kişi, ürün ve durumun fonksiyonudur. Dolayısıyla tüketicilerin risk algıladıkları sadece ürün kaynaklı değildir ve risk algısını etkileyen birçok faktör bulunmaktadır. Tüketicilerin satın alma kararlarıyla ilgili algıladıkları riski etkileyen çok sayıda faktör olmasına rağmen algılanan riski etkileyen en önemli faktörler şunlardır:
- yaş,
- cinsiyet,
- kişilik yapılarındaki farklılıklar,
- tüketici bağlılığı,
- kişisel farklılıklar,
- ürün ile ilişkili farklılıklar,
- kültürel farklılıklar,
- yaşam şekli,
- ekonomik farklılıklar,
- alışveriş şekli,
- medeni durum,
- eğitim durumu,
- geçmiş deneyimler.
Ürünün, tüketicinin risk algısı üzerindeki etkileri nelerdir?
Risk algılanması üründen ürüne göre de değişmektedir. Tüketiciler daha sık satın aldıkları ürünlere göre kendileri için önemli olan ürünleri ve daha karmaşık ve pahalı olan ürünleri satın alırken riski daha fazla algılamaktadırlar. Faklı ürünler de farklı çeşitte ve miktarda risk algısına neden olmaktadır. Bireyin risk algısı ürün kategorisine göre de değişmektedir. Ayrıca risk çeşitleri de farklı ürünlere göre değişmektedir. Örneğin, diğer risklerle karşılaştırıldığında tütün ürünlerinin fiziksel ve sosyal riski daha yüksektir. Çünkü tüketici fiziksel olarak tütün ürünlerinin sağlığa zarar vermesinden ve sosyal açıdan ise diğer insanların onun hakkındaki düşüncelerini etkilemesinden endişe duymaktadır. Buna karşın tütün ürünlerinin tüketici üzerinde algılamada yarattığı performans riski, zaman kaybı riski, ekonomik risk ve psikolojik risk seviyesi düşüktür. Bunun sebebi; sigara kullananların, sigaranın nasıl bir ürün olduğu, sigara içmenin ne kadar zaman aldığı, sigaranın imaja ve benliğe ne kadar uyumlu olduğu, fiyatının ne olduğu konularında çok fazla endişelenmemeleridir. Zayıflama amaçlı aletler gibi ürünlerde ise ekonomik risk, sosyal risk ve zaman kaybı riski düşük olmasına karşın psikolojik risk ve performans riski daha yüksektir.
Tüketicinin alışveriş şeklinin risk algısı üzerindeki etkisi nedir?
Riskin algılanması tüketicinin alışveriş şekline göre de değişmektedir. Tüketicilerin mağazaya doğrudan gitmeksizin uzaktan telefonla, posta yoluyla ve internet gibi uzaktan alışverişlerde satış yerinde yapılan satın almalara göre daha çok risk algıladıkları ifade edilmektedir. Buna karşın algılanan risk, ürünü görerek, ürüne dokunarak ve hatta ürünün denenerek satın alınması durumlarında daha az olmaktadır. Böylece, tüketici tarafından algılanan riskin tüketicinin içinde bulunduğu alışveriş durumu ile yakından ilgili olacağı ifade edilebilir.
Ürünlerle ilgili bilgi yoksunluğu ve deneyim eksikliğinin, tüketicinin risk algısı üzerindeki etkileri nelerdir?
Algılanan riskin tüketicinin yeni ürünlerle ilgili bilgi yoksunluğu ve deneyim eksikliği gibi nedenlerle daha yüksek olabileceği belirtilmiştir. Tüketicinin ürün kategorisi hakkında bilgisi çok az olduğunda, markalar ve ürün kategorisiyle ilgili çok az deneyimi olduğunda, ürün yeni olduğunda, ürün teknolojik açıdan karmaşık olduğunda, ürün değerlendirmesinde tüketicinin yeterli olmamasında, markalar arasında kalite farklılıklarında, yüksek fiyatlı ürünlerde, satın alma işleminin önemli olması durumunda algılanan risk daha fazla hissedilmektedir.
Kültürel farklılıklar ve bireysel faktörlerin risk algısı üzerindeki etkileri nelerdir?
Riskin algılanması kültüre göre de değişmekte ve toplumların kültürel yapılarındaki farklılıklar risk algılarında da farklılıklara neden olmaktadır. Diğer taraftan, yas, cinsiyet, eğitim ve medeni durum gibi bireysel faktörlerin de algılanan riski düzeyinin ne kadar etkilediği incelenmiş ve kadınların erkeklere oranla, yaslıların gençlere oranla, evlilerin bekarlara ve eğitim düzeyi düşük olanların yüksek olanlara göre riski daha yüksek algıladıkları belirtilmiştir. Ancak, algılanan risk açısından cinsiyetin etkili olduğunu gösteren ya da cinsiyetin etkisinin tutarsız olduğunu belirten çalışmalar da bulunmaktadır.
-
2024-2025 Güz Dönemi Dönem Sonu (Final) Sınavı İçin Sınav Merkezi Tercihi
date_range 1 Gün önce comment 0 visibility 446
-
2024-2025 Güz Ara Sınavı Giriş Belgeleri Yayımlandı!
date_range 4 Gün önce comment 0 visibility 1074
-
AÖF Sınavları İçin Ders Çalışma Taktikleri Nelerdir?
date_range 14 Kasım 2024 Perşembe comment 11 visibility 19685
-
2024-2025 Öğretim Yılı Güz Dönemi Kayıt Yenileme Duyurusu
date_range 7 Ekim 2024 Pazartesi comment 2 visibility 1338
-
2024-2025 YKS Ek Yerleştirme İle Yerleşen Adayların Çevrimiçi (Online) Başvuru ve Kayıt Duyurusu
date_range 24 Eylül 2024 Salı comment 1 visibility 710
-
Başarı notu nedir, nasıl hesaplanıyor? Görüntüleme : 25731
-
Bütünleme sınavı neden yapılmamaktadır? Görüntüleme : 14615
-
Harf notlarının anlamları nedir? Görüntüleme : 12583
-
Akademik durum neyi ifade ediyor? Görüntüleme : 12577
-
Akademik yetersizlik uyarısı ne anlama gelmektedir? Görüntüleme : 10525