Türkiye´de Sosyoloji Dersi 5. Ünite Sorularla Öğrenelim
1960-1980 Döneminde Türkiye’De Sosyoloji
1960’larda Türkiye’de ortaya çıkan birbirine tamamen zıt iki büyük sosyoloji anlayışı nelerdir?
1960’larda Türkiye’de birbirine tamamen zıt iki büyük sosyoloji anlayışı ortaya çıkmıştır: Bunlardan birincisi yapısal-fonksiyonalist Amerikan sosyoloji anlayışı, ikincisi de tarihsel araştırmalara ağırlık veren sosyoloji anlayışıdır.
1960-1980 döneminde Amerikan sosyolojisinin etkisinde kalan sosyologların çalışmalarının merkezinde neler bulunmaktadır?
1960-1980 döneminde Amerikan sosyolojisinin etkisinde kalan sosyologlar pozitivizmi, sosyal determinizmi ve ampirizmi çalışmalarının merkezine yerleştirmişler ve sosyolojiyi sadece Amerikan sosyolojisinin yaklaşımlarıyla özleştirmişlerdir.
1960-1980 döneminde tarihsel sosyoloji anlayışını esas alan, tarihî maddecilik yaklaşımını tarihsel sosyoloji anlayışı ile birleştiren veya bağımsız bir tarihsel sosyoloji anlayışı benimseyen sosyologlar ne için çaba göstermişlerdir?
1960-1980 döneminde tarihsel sosyoloji anlayışını esas alan, tarihî maddecilik yaklaşımını tarihsel sosyoloji anlayışı ile birleştiren veya bağımsız bir tarihsel sosyoloji anlayışı benimseyen birçok sosyolog da Türkiye’nin tarihsel değişim özelliklerini ortaya çıkarma çabasında olmuştur.
Pozitivist sosyolojinin 19. yüzyıldaki temel varsayımı nedir?
Pozitivist sosyolojinin 19. yüzyıldaki temel varsayımı, toplumsal sorunları önceden belirleyip çözmek, düzen adına ve düzen kapsamında topluma yön vermektir.
1960’lardan itibaren sosyologlar ve sosyal bilimcilerin eski Türk toplum yapısını ve özellikle Osmanlı toplum yapısını anlamaya ve açıklamaya yönelik çalışmalar yapmalarının temel amacı nedir?
1960’lardan itibaren sosyologlar ve sosyal bilimciler eski Türk toplum yapısını ve özellikle Osmanlı toplum yapısını anlamaya ve açıklamaya yönelik çalışmalar yaparlar. Bu çalışmaların temel amacı, Osmanlı toplumunun geçirdiği aşamaları belirlemek, şimdi hangi yapıda olduğumuzu ortaya koymak ve buradan hareketle Türkiye’yi daha iyi olanaklara sahip bir geleceğe taşımanın yollarını aramaktır.
1970’lerde yaptığı çalışmalarla Asya göçebe toplumlarının ve Osmanlının ATÜT, feodalite ve başka Batılı teorilerle ile açıklanamayacağını kesin bir anlayışla ortaya koyan sosyolog kimdir?
1970’lerde yaptığı çalışmalarla Asya göçebe toplumlarının ve Osmanlının ATÜT, feodalite ve başka Batılı teorilerle ile açıklanamayacağını kesin bir anlayışla ortaya koyan sosyolog Baykan Sezer olmuştur. Sezer, Asya Tarihinde Su Boyu Ovaları ve Bozkır Uygarlıkları adlı çalışması ile Bozkır Uygarlıklarını ATÜT dışında, ayrı bir kategori olarak ele alınmasını gerektirecek özellikler gösterdiğini belirtir (Sezer, 1979, s. 4-5).
Niyazi Berkes'e göre Osmanlıda devlet ve halk ayrımı nasıldır?
Berkes, Osmanlıda toplumun “reaya” ve “beraya”dan, yani köylü ve kentli halktan oluştuğunu belirtir. Osmanlıda devlet efendi ve babadır. Yönetime halkı karıştırmaz. Bu nedenle devletle halk arasında büyük bir ayrım vardır. Devlet, halkı yönetimden ayrı ve uzak tutarak düzeni sürdürmektedir (Berkes, 1969: 41-43).
1960-1980 döneminde kös sosyolojisinde hangi konulara ilişkin araştırmalar yapılmıştır?
1960-1980 döneminde, köyün ekonomik yapısına, üretim ilişkilerine, köylerdeki değişim eğilimlerine, kapitalizmin köylere girip girmediğine, köy yapısının hangi özellikleri ile değişime uğradığına, bu değişimin kapitalist üretim tarzına geçiş adına gelecek vaat edip etmediğine ilişkin araştırmalar yapılmış, gözlemlerde bulunulmuştur.
Cavit Orhan Tütengil, Sakarya köylerinin sosyal değişme konusundaki arzu ve hızını neye bağlamaktadır?
Sakarya köylerinin sosyal değişme konusundaki arzu ve hızını Tütengil, bu köylerin demir ve karayolları üzerinde bulunmasına bağlamaktadır (Tütengil, 1960: 153-154).
1960-80 dönemi sosyologlarından hangisi Türkiye’de Köylülüğün Maddi Temelleri başlıklı çalışmasıyla köyü mülkiyet ilişkileri ve üretim güçleri açısından incelenmiştir.
Dönemin sosyologlarından Muzaffer Sencer, Türkiye’de Köylülüğün Maddi Temelleri başlıklı çalışmasıyla köyü mülkiyet ilişkileri ve üretim güçleri açısından incelenmiştir.
Az gelişmiş toplumlarda ekonomik ve sosyal değişmeyi açıklama iddiasında olan, Türkiye’de köylerin feodalizmden kapitalizme doğru bir değişme eğilimi gösterdiğini kanıtlamaya çalışan ve dünyada tek bir gelişme çizgisi bulunduğu anlayışının temsilcisi olarak karşımıza çıkan sosyolog kimdir?
Az gelişmiş toplumlarda ekonomik ve sosyal değişmeyi açıklama iddiasında olan, Türkiye’de köylerin feodalizmden kapitalizme doğru bir değişme eğilimi gösterdiğini kanıtlamaya çalışan Bahattin Akşit, dünyada tek bir gelişme çizgisi bulunduğu anlayışının temsilcisi olarak karşımıza çıkar.
Şehirlerde kenar mahalle ve gecekondu olgusunu doğuran sebep nedir?
Köyden kente göç olayı, şehirlerde kenar mahalle ve gecekondu olgusunu doğurmuştur.
Orhan Türkdoğan’a göre, köylerden göç edenler nasıl bir alt-kültür oluşturmaktadır?
Orhan Türkdoğan’a göre, köylerden göç edenler şehirlerin eteklerindeki gecekondu bölgelerine yerleşerek toplumun egemen kültüründen bir sapma gösteren yeni bir yan kültür alanı ortaya çıkarmaktadırlar. Yerleşilen sosyal çevrenin sürekliliği ve büyük ölçüde aynı kalması yoksulluk kültürünün gelişmesini desteklemekte ve buralarda yaşayan insanlar arasında benzer değer ve inançların paylaşılmasıyla bir yoksulluk alt-kültürü oluşmaktadır. Yoksulluk alt kültürü, yaratıcılığı güdükleştirmekte, yerini açlığını giderme gibi temel ihtiyaçlara terk etmektedir.
Orhan Türkdoğan’a göre gecekondu bölgelerin arz ettiği üç önemli özellik nedir?
Orhan Türkdoğan’a göre gecekondu bölgeleri üç önemli özellik arz etmektedir: Ulusallaşamama, aşağı düzeyde sosyal örgütlenme ve yaşamak için gerekli mücadelede bulunmama.
Kentleşmenin kaçınılmaz bir süreç olduğunu; çalışmalarında köy, göç ve kent olgularını birlikte ele alarak değerlendiren Cavit Orhan Tütengil ise göçe bağlı kent nüfusunun artışını hangi iki temel faktöre bağlamaktadır?
Kentleşmenin kaçınılmaz bir süreç olduğunu; çalışmalarında köy, göç ve kent olgularını birlikte ele alarak değerlendiren Cavit Orhan Tütengil ise göçe bağlı kent nüfusunun artışını iki temel faktöre bağlamaktadır. Bu nedenlerden birincisi, makineleşmenin doğurduğu işsizlik, siyasal ve toplumsal güvensizlik, köyde yaşamın zorlukları. İkinci temel neden ise, kentteki ücretlerin yüksek oluşu, hizmetlerin yoğun ve etkinliği, kent yaşamının kültürel açıdan çekiciliği (Burcu, 2008: 16).
1960-1980 döneminde kentleşme denilince ilk akla gelen sosyolog Mübeccel B. Kıray’ın kent sosyolojisi çalışmalarındaki çıkış noktası nedir?
Kıray’ın kent sosyolojisi çalışmalarındaki çıkış noktası, Türk toplumunun Batılı anlamda modern bir topluma nasıl dönüşeceği sorunudur.
İslamiyetin yalnız bir inanç ve pratikler sistemi olmayıp aynı zamanda temellendirdiği çeşitli kurumlarla bir sosyal ve politik rejim özelliği taşıdığını belirten; İslamı, bir din olmanın ötesinde bütün kuralları tanrısal bir temele dayanan değişmez bir toplum düzeni olarak gören sosyolog hangisidir?
Muzaffer Sencer, İslamiyetin yalnız bir inanç ve pratikler sistemi olmayıp aynı zamanda temellendirdiği çeşitli kurumlarla bir sosyal ve politik rejim özelliği taşıdığını belirtir. Ona göre İslamlık, yalnız bir din değil, bütün kuralları tanrısal bir temele dayanan değişmez bir toplum düzenidir.
Muzaffer Sencer’in aksine, İslam dininin olumlu özelliklerinden birini, akılcılığını öne çıkaran, Türk toplumunun bu olumlu özelliği farklı bir şekle nasıl soktuğu üzerinde duran sosyolog kimdir?
Dini sosyal bir olay olarak ele alan çalışmalardan biri de Fügen Berkay’a aittir. Berkay, Muzaffer Sencer’in aksine, İslam dininin olumlu özelliklerinden birini, akılcılığını öne çıkarmakta, Türk toplumunun bu olumlu özelliği farklı bir şekle nasıl soktuğu üzerinde durmaktadır.
Oya Sencer-Baydar, Türkiye’de İşçi Sınıfının Doğuşu başlıklı doktora çalışmasında, işçiyi nasıl tanımlar?
Oya Sencer-Baydar, Türkiye’de İşçi Sınıfının Doğuşu başlıklı doktora çalışmasında, Türkiye’de işçi sınıfının tarihini ele alırken, işçiyi, “kendi üretim araçlarına sahip olmayan, başkalarının üretim araçlarıyla çalışan ve özgür bir anlaşma ile, sermaye sahibine emeğini satarak yaşayan kişi” olarak tanımlar (Sencer-Baydar, 1969b: 12).
Kimsesiz ve korunmaya muhtaç çocuklar konusunu doktora çalışması olarak araştıran sosyolog kimdir?
Kimsesiz ve korunmaya muhtaç çocuklar konusunu doktora çalışması olarak araştıran sosyolog Birsen Gökçe olmuştur. Gökçe, 1965 yılında doktora çalışmaları kapsamında gerçekleştirdiği alan araştırmaları ile kimsesiz ve korunmaya muhtaç çocuklar sorununu gündeme taşımış ve ülkemizdeki yasal durum ile örneklem kapsamındaki çocukların içerisinde bulunduğu durumu ortaya çıkarmaya çalışmıştır (Gökçe, 1971).
-
AÖF Sınavları İçin Ders Çalışma Taktikleri Nelerdir?
date_range 9 Gün önce comment 11 visibility 18023
-
2024-2025 Öğretim Yılı Güz Dönemi Kayıt Yenileme Duyurusu
date_range 7 Ekim 2024 Pazartesi comment 1 visibility 1177
-
2024-2025 YKS Ek Yerleştirme İle Yerleşen Adayların Çevrimiçi (Online) Başvuru ve Kayıt Duyurusu
date_range 24 Eylül 2024 Salı comment 1 visibility 623
-
Çıkmış Soruları Gönder Para Kazan!
date_range 10 Eylül 2024 Salı comment 5 visibility 2752
-
2023-2024 Öğretim Yılı Yaz Okulu Sınavı Sonuçları Açıklandı!
date_range 27 Ağustos 2024 Salı comment 0 visibility 914
-
Başarı notu nedir, nasıl hesaplanıyor? Görüntüleme : 25582
-
Bütünleme sınavı neden yapılmamaktadır? Görüntüleme : 14510
-
Akademik durum neyi ifade ediyor? Görüntüleme : 12514
-
Harf notlarının anlamları nedir? Görüntüleme : 12506
-
Akademik yetersizlik uyarısı ne anlama gelmektedir? Görüntüleme : 10430