Kent Sosyolojisi Dersi 8. Ünite Sorularla Öğrenelim
Türkiye’De Tarımın Dönüşüm Süreçleri
İnsanoğlu ne suretle tabiatın pasif bir süjesi olmaktan çıkmıştır?
İnsanoğlu tabiatın pasif bir süjesi olmaktan toprağa müdahale ederek sıyrılmış ve tarım yaparak üretken anlamda ilk iktisadi faaliyetini de gerçekleştirmiştir.
İlk etapta sadece beslenebilmek için başlayan tarımsal süreç nasıl bir organizasyona dönüşmüştür?
Uygarlık tarihi itibariyle ilk dönemlerde tamamıyla insanın beslenme gereğinin karşılanmasına dönük olarak kolektif biçimde organize edilen tarımsal uğraşı, nüfus artışı ve kentleşmeyle birlikte bundan böyle doğrudan tarımsal uğraşıda bulunmayanların da ihtiyaçlarının karşılanmasına dönük olarak “artık üretmek zorunda olan” bir organizasyona dönüşmüştür.
Tarımsal sürecin dönüştüğü sosyoekonomik organizasyonlar nasıl açıklanabilir?
Toprağın yeniden üretiminin olanaksızlığı ve verim düzeyi açısından homojen bir üretim faktörü olmayışına bağlı olarak tarımsal artık üzerinde yüz yıllar boyu sürecek mülkiyet temelli çekişmeler, tarımsal uğraşıda bulunanlar ile mülkiyet sahipleri arasında sürekli değişime açık sosyoekonomik organizasyonlara kaynaklık etmiştir. Söz konusu sosyoekonomik organizasyonların özellikleri organizasyonun üzerine kurulduğu üretim ve bölüşüm ilişkilerine bakılarak saptanabilir. Öte yandan üretim ve bölüşüm ilişkileri tarihsel süreç göz önüne alındığında zaman içinde değişiklik gösterebileceği gibi birden fazla organizasyon bir arada var olabilir. Dolayısıyla egemen bir sosyoekonomik organizasyonun yanında diğer organizasyonlar varlıklarını sürdürebilirler. Bu tespitler uyarınca tarım sektöründe tarımsal üretici yapılarının sosyoekonomik organizasyonlar kapsamındaki dönüşüm ve eklemlenme süreçlerini analiz etmek mümkündür.
Tarım sektörü üretim organizasyonunun sosyoekonomik yapısal özellikleri nasıl açıklanabilir?
Tarım sektörü üretim organizasyonunun sosyoekonomik yapısal özellikleri şöyle özetlenebilir:
- Öncelikle tarımsal üretim, talep koşulları yönünden ikili bir karaktere sahiptir. Yeni doğan her birey tarımsal ürünlerin kaynağını oluşturduğu gıda ürünlerine talep yönünden bir potansiyel oluşturur. İnsanın tarımsal ürünlere olan ihtiyacının sürekliliği, yani sürekli bir talebin varlığı doğal olarak tarımsal üreticiler açısından
bir avantaj teşkil eder. Ancak aynı özellik kendi içerisinde üreticiler açısından dezavantajlı bir durumu barındırır. Her ne kadar tarımsal ürünlere daima bir talep bulunsa da talep düzeyi insanların beslenme kapasiteleriyle sınırlıdır. - İkinci olarak tarımsal üretim doğa koşullarının etkisi altındadır. Bu durum üretim dönemi sonunda gerçekleşen üretim düzeyinin dönem başında öngörülen üretim düzeyinden farklı olmasına yol açabilir. Özellikle tarla tarımında daha fazla önem arz eden bu durum tarımsal üreticileri diğer sektörlerden farklı olarak piyasada oluşacak fiyat bağlamında çok daha etkisiz ve savunmasız bırakır.
- Üçüncüsü, tarım sektöründe üründen ürüne farklılık göstermekle birlikte üretim sürecinin görece uzun oluşudur. Bazı ürünlerde birkaç ayla sınırlı olabilen ürünün elde edilme süreci genellikle yıllık olarak gerçekleşirken ağaç bitkilerde birkaç seneye dek çıkabilmektedir. Üretim sürecinin göreli uzunluğuna bağlı olarak süreç uzadıkça tarımsal üretime yatırılan sermayenin devir hızı düşmektedir ve bu tür ürünlerin üretimi büyük sermayeli kapitalist işletmeler yerine ağırlıklı olarak küçük aile
işletmelerince gerçekleştirilmektedir. - Son olarak üretim sürecinin göreli uzunluğu tarımda işgücü kullanımının genellikle ekim ve hasat dönemlerinde yoğunlaşmasına, ürünlerin gelişme ve olgunlaşma dönemlerinde ise atıl kalmasına yol açmaktadır. Bu durumun doğal sonucu ise tarımda gizli işsizliğin yüksek olması biçiminde ortaya çıkmaktadır.
Azalan marjinal fayda ilkesi nedir?
Azalan marjinal fayda ilkesi, tüketicinin bir maldan belirli bir dönemde kullandığı miktarları arttıkça toplam faydasının artacağı ancak kullanılan her ilave birim malın sağladığı ek faydanın bir önceki birimin sağladığından daha düşük olması anlamına gelir. Örneğin susamış olan bir kişi için susuzluğun giderilmesi için içilen her ilave bardak suyun marjinal faydası azalır-ikinci bardak suyun marjinal faydasının birinci bardak sudan daha az olması.
Gizli işsizlik nedir?
Gizli işsizlik, herhangi bir iktisadi faaliyet kolunda bir miktar işgücünün o faaliyet kolundan çekilmesi durumunda toplam çıktı düzeyinde herhangi bir değişiklik olmaması durumudur. Dolayısıyla söz konusu iktisadi faaliyet kolunda çalışır gibi görünen bir kitle aslında çıktı düzeyi üzerinde herhangi bir katkı sağlamıyor demektir.
Tarihsel süreçte kaç sosyoekonomik örgütlenme biçimi var olmuştur?
Günümüze kadar olan tarihsel süreçte beş farklı sosyoekonomik örgütlenme biçimi var olmuştur:
- İlkel kolektif tarım
- Feodal tarım
- Aile tipi tarım-köylü tarımı-küçük meta üretimi
- Kapitalist tarım
- Sosyalist tarım
Günümüzde hangi sosyoekonomik örgütlenme biçimleri istisnai olarak görülür?
Günümüzde ilkel kolektif ve sosyalist tarımın özelliklerinin hüküm sürdüğü ülke ve bölgeler ancak istisnai kabul edilebilecek düzeyde varlığını sürdürmektedir. Feodal örgütlenme biçimi ise uzun bir dönem egemen sosyoekonomik örgütlenme biçimi olarak varlığını sürdürdüğü Avrupa tarımından 14. yüzyıldan itibaren tedrici olarak etki gücünü yitirmeye başlamış ve yerini aile tipinde ya da kapitalist tarzda örgütlenen işletmelere bırakmıştır. Ancak günümüzde geri kalmış ülke tarımlarında büyük toprak mülkiyetinin denetimi ve gözetiminde yürütülen kiracılık/ortakçılık tarzında örgütlenen tarımsal organizasyonlarda yarı feodal ilişkiler olarak nitelenebilecek üretim ve bölüşüm ilişkilerini gözlemek olasıdır.
Küçük üreticilik nasıl tanımlanabilir?
Küçük üreticilik, ölçeği ne olursa olsun bir miktar toprağa ve üretim araçları mülkiyetine sahip olup, öncelikli hedefi bu mülkiyet sahipliğini kullanarak kendisinin ve ailesinin yeniden üretimini gerçekleştirmek olan ve geçim için zorunlu biçimde ücret gelirine bağlı bulunmayan üretici kategorisidir.
Küçük üreticiliğin dezavantajları nelerdir?
Küçük üreticiliğin makro ekonomik düzeyde değerlendirildiğinde olumsuz yönü ölçek düşüklüğü ve uzmanlaşma yetersizliğine bağlı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu tarz üreticilik düşük düzeyde ve çok parçalı toprak mülkiyeti içerdiğinden ve işletme sahipleri üretimin her aşamasında sürece dâhil olduklarından bir uzmanlaşma yetersizliği oluşmaktadır. Uzmanlaşma ve ölçek yetersizliğinin doğal sonucu ise düşük üretkenlik sorunu olarak ortaya çıkmaktadır.
Tarımsal bir sosyoekonomik örgütlenme biçimi olan kapitalist işletmeler nasıl açıklanabilir?
Tarımda kapitalist tarzda örgütlenen işletmeler kâr amaçlı olarak organize olurlar ve ücretli emek gücü istihdam ederek üretim ve pazarlamayı gerçekleştirir. Diğer tarımsal örgütlenmelerden farklı olarak kapitalist tarımsal işletmelerde toprak mülkiyetine sahip olmak gibi bir zorunluluk yoktur. Göreli olarak yüksek sermaye birikimine sahip olmak bu tip işletmelere gerek alanında uzmanlaşmış personel istihdam etme gerekse üretim sürecinde verimlilik artırıcı girdileri (kimyasal gübre, ıslah edilmiş tohumluk, tarımsal ilaç, zirai alet ve makineler vb.) optimal düzeyde ve kalitede kullanma imkânı sunar.
Kapitalist işletmelerin kâr olanakları yüksek olan üretim kollarına yatırım yapmalarının sebebi nedir?
Ücretli emek kullanımının ilave bir maliyet unsuru oluşturması ve tarımın evrensel özelliklerinde bahsinde açıklandığı gibi sermayenin devir hızının düşük ve tarımın göreli olarak riskli bir sektör oluşu tarımsal kapitalist işletmelerin hayvancılık, pamuk, tütün üretimi ve pazarlanması gibi daha yüksek kâr olanaklarının bulunduğu üretim kollarında yatırımlarını yoğunlaştırmalarına sebep olur.
Tarımdaki kapitalist gelişmeler küçük üreticiliği nasıl etkilemiştir?
İlk aşamada iktisadi ve toplumsal önceliği kendi yeniden üretimi olan ve hane halkı düzeyinde örgütlenen üreticiler üretimlerini giderek artan oranlarda meta değişimine dönük olarak organize etmeye başlarlar. Bu durumda geleneksel aile işletmeleri gerek üretimleri için gerekli girdileri pazardan temin eden, gerekse kasaba ve kent menşeli metaları tüketen işletmeler durumuna gelirler. Değişim ilişkilerinin gelişmesi ve piyasaya dönük üretimin toplam hane halkı üretimi içindeki payının ağırlık kazanmasıyla üretim, kapitalist üretim biçiminin koşullarınca belirlenmekle kalmayıp üreticiler arasındaki toplumsal ilişkilerin de dönüşüme uğramasıyla piyasa merkezli olarak işlemeye başlar. Bu aşamaya gelindiğinde kırsal üreticiler üretim araçlarının bir kısmına sahip olmalarına karşın geçimleri için gerekli üretim araçlarını piyasa dışı yollar aracılığıyla edinebilme olanaklarını yitirirler.
Küçük meta üreticilerinin yeniden üretim koşulları tehdit altına girdiğinde kendileri açısından ortaya çıkan alternatifler nelerdir?
Küçük meta üreticilerinin meta ilişkilerine yani piyasaya bağlanmaları sonucu kendi yeniden üretim koşulları tehdit altına girer. Bu tehdit sonucunda kendileri açısından iki alternatif ortaya çıkar.
- İlki, küçük meta üreticileri ya toprak mülkiyetini kısmen veya tamamen kaybederek sektör dışına yönelmek durumunda kalırlar.
- İkinci alternatif, tarımda kalıp büyük toprak sahibi kişilerle kiracılık ve ortakçılık gibi üretim ilişkilerine girerek ya da ücret karşılığı çalışarak geçimlerini sağlamaya çabalamak biçiminde ortaya çıkar.
İkinci durum tarımda bir mülksüzleşme sürecini de beraberinde getirebilir.
“Köylü yolu” nasıl açıklanabilir?
Küçük meta üreticilerinin yeniden üretim koşulları tehdit altına girdiğinde kendileri açısından ortaya çıkan iki alternatifin dışında, küçük meta üreticisi kategorisine mensup insanlar arasında özellikle ticari üretimden elde edilen sermaye birikimi fırsatlarını değerlendirerek kapitalistleşen işletme sahipleri haline gelebilirler. Tarımsal dönüşüm pratiği açısından “Köylü Yolu” olarak bilinen bu dönüşüm sürecinde küçük meta üreticileri mülkiyetleri haricinde kiraladıkları ilave topraklar üzerinde tamamen kâr amaçlı pazara dönük üretimde uzmanlaşabilir ve üretimlerini kapitalist tarzda organize etmeye başlarlar.
Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı’dan tarımsal anlamda nasıl bir ülke devralmıştır?
1923-1950 dönemi, Osmanlı mirasından devralınan üretici yapıları üzerinden restorasyon çabaları olarak tanımlanabilir. 1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı İmparatorluğu’ndan ağırlıklı olarak çift hane sisteminin devamı niteliğinde olan aile tipi üretim organizasyonları ile büyük toprak sahiplerinin mülkiyetinde feodal tarzda örgütlenmiş üretim yapıları devralmıştır. Bu yapıların yanı sıra Ege Bölgesi’nin batısındaki verimli ovalar ile Çukurova’da pamuk başta olmak üzere bazı ticari ürünlerin üretiminde uzmanlaşmış, kapitalist tarımın bazı özelliklerini içinde barındıran az sayıda işletme bulunmaktadır.
Aile tipi ve feodal yapıdaki işletmelerin ortak özelliği nedir?
Aile tipi ve feodal yapıdaki işletmelerin ortak özelliği verim düzeylerinin düşük ve piyasayla bütünleşmelerinin kısıtlı oluşudur. İşletmelerin verim düzeylerinin azlığı işletme sahiplerinin eğitim düzeylerinin düşüklüğü ve sermaye yetersizliği ile ilişkilendirilebilirken, piyasaya uyumun kısıtlı oluşu nakliye ve ulaşım olanaklarının yeterli olmayışıyla
açıklanabilir.
Çift hane sistemi nedir?
Çift hane sistemi, Osmanlı mali ve iktisadi sistemi uyarınca bir köylü ailesinin bir çift öküzle işleyerek geçimini sağlayabileceği büyüklükteki toprak üzerindeki tasarruf hakkını gösterir bir sistemdir. Söz konusu tasarruf hakkı karşılığında köylü aileleri devlete vermekle yükümlü oldukları vergileri ödedikleri müddetçe toprağı babadan oğula geçer biçimde işlemeye devam etmekte idiler.
Erken Cumhuriyet dönemindeki tarım politikalarının amaç ve ilkelerini belirleyen etkenler nelerdir?
Erken Cumhuriyet döneminde izlenen tarım politikalarının amaç ve ilkelerini belirleyen etkenler üç grupta toplanabilir. Bu ilkelerden;
- Birincisi Cumhuriyetin benimsediği dünya görüşünden
- İkincisi 1929 yılında yaşanan Büyük Dünya Ekonomik Bunalımı sebebiyle Türkiye’nin değiştirmek zorunda kaldığı kalkınma stratejisinden
- Üçüncüsü ise Türkiye’de tarım kesiminin yapısından kaynaklanan amaç ve ilkelerden oluşmuştur.
Cumhuriyetin benimsediği dünya görüşünden kaynaklanan ilkeler nelerdir?
Cumhuriyetin benimsediği dünya görüşünden kaynaklanan iki ilke;
- “Halkçılık” ve
- “Pozitivist bilimcilik” yaklaşımlarını temel almıştır.
Bunlardan halkçılık ilkesi yukarıda ifade edildiği biçimiyle kırsal alanlarda Osmanlı’dan devralınan köylü hanelerinin “maişetinin” geliştirilerek onların pazara dönük üretimi gerçekleştirebilen tarımsal işletmelere dönüştürülebilmesini temel alır. Cumhuriyetin benimsediği diğer ilke olan pozitivist bilimcilik ilkesi İttihat ve Terakki döneminden kalma pozitivist bilim anlayışının tarımsal üretim sürecine intibakına dayanmıştır.
Tek Parti Hükümetinin tarımla ilgili önemli uygulamaları nelerdir?
Ekonomisi mevcut şartlarda tamamen tarıma dayalı bir ülkede Tek Parti Hükümetinin halkçı yaklaşım uyarınca siyasi açıdan köylü kitlelerinin desteğini sağlamaya yönelik en radikal hamlesi 1925’te Osmanlı geleneksel toprak vergisi olan aşar’ın kaldırılması olmuştur. Hükümetin kırsal üreticileri geçimlik üretim açmazından kurtarmaya dönük ikinci hamlesi toprak dağıtımı uygulamalarını kapsamıştır.
Aşarın kaldırılması ve toprak dağıtımı uygulamasının sonucu nasıl değerlendirilebilir?
Gerek aşarın kaldırılması, gerekse toprak dağıtımı uygulaması beraberce değerlendirildiğinde uygulamalar iktisadi açıdan küçük ve orta ölçekli üreticilerin gelir ve mülkiyet yönünden en azından geçimlik seviyelerini koruyabilmelerine olanak sağlamış, siyasi açıdan ise devlet bu kitleler ile bir güven ilişkisi kurabilmiştir.
1929 Dünya Ekonomik Bunalımı Cumhuriyetin ilk yıllarında tarım politikalarını nasıl etkilemiştir?
Cumhuriyetin ilk yıllarında uygulanan politikalar 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı ile birlikte sekteye uğramıştır. Ekonomik bunalım tüm dünyayı olduğu gibi Türkiye’yi de etkilemiş ve bunalım koşullarının bir yerde zorunlu kıldığı sanayileşme stratejisi değişikliği -özel sermayeye dayalı sanayileşme hedefinden korumacı ve devletçi stratejiye geçiş- tarımsal politikalarda da bir takım değişiklikleri beraberinde getirmiştir. Buna göre devlet planlı sanayileşme stratejisi kapsamında tarımsal piyasalar üzerinde üç farklı mekanizmayı devreye sokarak tarımdan devlet eliyle kurulmaya başlanan sanayilere kaynak aktarmaya çabalamıştır. Söz konusu mekanizmalar üç başlık altında ifade edilebilir:
- Buğday başta olmak üzere hububatta kamu kuruluşlarının doğrudan piyasalara girerek destekleme alımı gerçekleştirmeleri
- Şekerpancarı ve pamuk gibi ürünlerde olduğu gibi tarımsal hammaddeleri işleyen sanayilerin büyük ölçüde devlete ait olması sayesinde piyasaya devlet işletmelerinin egemen olabilmeleri.
- İhracata dönük tarım ürünlerinin bir bölümünde olduğu gibi hükümetin denetimindeki tarım satış kooperatiflerinin ihraç fiyatı ile çiftçinin eline geçen fiyat arasındaki marj üzerinde etkili olabilmeleri.
Her üç mekanizmanın işlerlik kazanmasıyla tarım sektörünün sanayi karşısındaki ticaret hadleri 1929-1934 yılları arasında %25 düşmüştür. Dolayısıyla küçük üreticiler başta olmak üzere büyük toprak sahipleri haricindeki üretici kategorilerinin kendi toprakları üzerindeki üretimleri yanında kendi yeniden üretimlerini sağlayabilmeleri için gerekli olan kiracılık, ortakçılık gibi üretim ilişkilerinden kurtulabilmeleri önemli ölçüde ortadan kalkmıştır.
II. Dünya Savaşından Türk tarım politikası nasıl etkilenmiştir?
1939 yılında başlayan II. Dünya Savaşı ile birlikte Türkiye doğrudan savaşa girmemekle birlikte savaş ekonomisi koşullarından etkilenmiş ve bu etki tarım sektörü üzerinde de fazlasıyla hissedilmiştir. “Yüzde 25 Kuralı” olarak bilinen her üreticiden 50 tona kadar ki hububat üretiminin %25’inin, saptanan sabit fiyatlardan devlete teslim etmesi zorunluluğu (1942) ile 1943’te belli başlı tüm ürünler için konulan Toprak Mahsulleri Vergisi, üreticiler üzerinde önemli bir maliyet yükü getirmiştir. İlave olarak savaş ekonomisi koşullarında toplam ekilen alanlar büyük ölçüde gerilemiş, birim toprak başına alınan verim düzeyinde ise ciddi düşüşler görülmüştür.
II. Dünya Savaşından sonraki Türk tarım politikasındaki gelişmeler nasıldır?
Savaşın sona ermesiyle çok partili bir düzene geçiş gündeme gelirken, hükümetin ileri gelenleri özellikle küçük köylülüğü yeniden kazanma gayreti içerisine girmişlerdir. Bu kapsamda Haziran 1945’te Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu Mecliste kabul edilmiştir. Uygulama Cumhuriyetin ilk yıllarındaki toprak dağıtımında olduğu gibi ağırlıklı olarak hazineye ait toprakların topraksız ve az topraklı kişilere transferi biçiminde gerçekleşmiştir. 1950 yılında yapılan seçimlerde ise yukarıda ifade edilen savaş döneminde
yoksullaşan kırsal kesimlerin tepki oyları ile kendilerine pazara yönelik meta üretiminin geliştirilmesine yönelik tarımsal politikalar vaat edilen büyük toprak sahiplerinin oyları Demokrat Parti’yi iktidara getirmiştir.
1950-1960 yılları arasında Demokrat Parti nasıl bir tarım politikası izlemiştir?
Demokrat Parti tarım politikalarını kendisini siyasi olarak iktidara taşıyan kırsal kategorilerin mülkiyet düzeyi ne olursa piyasayla olan bağlantılarını kurmak/güçlendirmek ve liberal iktisadi ve sosyal bir anlayış çerçevesinde üretim ve gelir artışı sağlamak üzerine kurmuştur. Bu amaca dönük olarak öncelikle Partinin yapılan yasal düzenlemelerle başta çayır ve meralar olmak üzere ilave arazilerin üretime açılmasına imkân tanıması Türkiye’de toprak mülkiyetinin gelişerek yayılmasının önünü açmıştır. Bu bağlamda yukarıda açıklanan tarımsal sosyoekonomik örgütlenme biçimlerinden olan küçük meta üretiminin ön koşulu olan toprak mülkiyetinin meşruiyeti temelinde diğer üretim araçları sahipliğinin genişlemesi de kolaylaşmıştır. Nitekim bu sayede küçük ve orta ölçekli köylü kategorileri ilave araziler üzerinde tarım yapma olanağına sahip
olmuşlardır.
Demokrat Parti’nin toprak genişlemesinden sonra ortaya koyduğu politika hamlesi nedir?
Demokrat Parti’nin toprak genişlemesine dönük hamlesini takiben uygulamaya koymuş olduğu iki politika hamlesi küçük meta üretiminin Türkiye tarımında uzun yıllar sürecek olan egemen üretim biçimi olması bakımından büyük önem taşımıştır. Bu hamleler;
- Tarımda makineleşme (traktörleşme) ve
- Karayolları hamlesi olarak ifade edilebilir.
Marshall planı nedir?
Marshall planı, II. Dünya Savaşının ardından, 1947 yılında savaştan yıkım ve zararla çıkmış Avrupa ülkelerinin yeniden imarına yönelik olarak dönemin ABD dışişleri bakanı George Marshall tarafından oluşturulan yardım planı. Plandan Türkiye’nin de aralarında olduğu 16 ülke yararlanmıştır.
Tarımda makineleşme tarım sektörünü nasıl etkilemiştir?
2000’lerin ikinci yarısından itibaren mobil Tarımda makineleşme tarımsal üretimde işgücünün açığa çıkmasına neden olmuştur. Bu konuda yapılan çalışmalar bir traktörün ortalama 5 ila 9 kişi arasında işgücünü tarımda serbest bıraktığını ortaya koymaktadır. Aşığa çıkan bu işgücü Türkiye’nin 1950 sonrası kentleşme sürecinin temel dinamiğidir.
Karayolu hamlesinin Türk tarımına katkısı nasıl olmuştur?
Karayolu hamlesi ile dönemin başında; 1950’de 47.080 km karayolu kullanımda iken dönemin sonuna gelindiğinde, 1960 yılında 9.168 km’si toprak köy yolu olmak üzere 61.542 km’lik karayolu kullanıma açılmıştır. Karayolu hamlesinin küçük meta üretiminin gelişmesi ve yaygınlaşması açısından temel katkısı üreticileri giderek artan düzeylerde piyasaya bağlamış olmasıdır. Çünkü geçimlik düzeyin üzerinde elde edilebilen tarımsal artığın pazarda değerlendirilebilmesinin ön koşullarından en önemlisi artığın güvenli bir şekilde ve asgari maliyetle pazara ulaştırılabilir olmasıdır.
1960-1980 dönemi tarımsal üretim açısından nasıl açıklanabilir?
Bu dönem, Türkiye tarımında küçük meta üreticiliğinin egemenliğini pekiştirdiği dönem olmuştur. 1963 yılında planlı ekonomiye yeniden geçişle birlikte tarımda s diye ifade edilebilecek birim alana verimi artırmaya dönük tarımsal politikalar uygulanmaya başlanmıştır. Aynı dönemde devletin genelinde tarım sektörüne, özelinde ise küçük meta üretimine sağladığı desteğin diğer boyutu yüksek destekleme fiyatları ile ilişkilidir. Buna göre devlet neredeyse tüm tarımsal ürünler için uyguladığı destekleme alımlarını düşük faizli kredi politikası ile desteklemiş ve üreticilerin elindeki ürün fazlasını satın almayı garanti ettiği gibi vermiş olduğu yüksek fiyat sayesinde küçük ve orta ölçekli
işletmelerce gerçekleştirilen üretimi artırma gayreti içinde olmuştur.
1980-2000 arası dönemde Türk tarımında yaşanan sosyoekonomik gelişmeler nasıl özetlenebilir?
1980-2000 dönemi, küçük meta üreticiliğine olan devlet desteğinin azaltıldığı ve küçük üreticilerin çeşitli direnç mekanizmalarını devreye sokmak zorunda kaldığı dönem olarak tanımlanabilir. 1974 yılında ortaya çıkan Dünya Petrol Krizinin olumsuz ekonomik etkileri Türkiye ekonomisindeki siyasi istikrarsızlığın kaynaklık ettiği bozulmalarla birleşince 24 Ocak 1980’de Türkiye ekonomi tarihindeki en radikal sayılabilecek istikrar tedbirleri yürürlüğe konmuştur. Tedbirlerin tarım sektörü açısından en belirgin özelliği bir önceki dönem için açıklanan devlet desteğinin önemli düzeylerde azaltılarak küçük meta üreticilerinin alışık olmadıkları biçimde üretim koşullarının önemli ölçülerde piyasa koşulları tarafından belirlendiği bir sürece dâhil edilmeleri olmuştur.
İstikrarsızlık dönemi alt dönemler itibariyle nasıl ifade edilebilir?
Kırsal kesimden önce genel (1987), ardından mahalli idareler (1989) seçimlerinde gelen tepki oyları ve ortaya çıkan 1994 Ekonomik Krizi, 1990-2000 döneminde tarımsal destekleme politikaları açısından daha istikrarsız olarak ifade edilebilecek politikaları beraberinde getirmiştir. İstikrarsızlık dönemi aşağıdaki alt dönemler itibariyle şöyle ifade edilebilir:
- 1991-1993 tarımsal desteklemede genişleme dönemi,
- 1994-1995 daralma dönemi
- 1997-1998 yeniden genişleme dönemi,
- 1999-2000 yeniden daralma dönemi
2000 yılında yürürlüğe giren IMF stand by antlaşması, Türk tarım politikasını nasıl etkilemiştir?
Türkiye tarım politikaları 2000 yılında yürürlüğe giren IMF stand by antlaşması hükümleri ile Dünya Bankası’na verilen niyet mektuplarındaki satırbaşları gereğince devlet desteklerinin aşamalı olarak azaltıldığı ve ürün fiyatlarının piyasa ilkeleri kapsamında belirlendiği bir sürece girmiştir. Nitekim söz konusu dönüşüm süreci tarımsal KİT’lerin özelleştirilmesi, tarım satış kooperatifleri ve tarımsal birliklerin işlevlerinin sınırlandırılması, kamusal desteklerin yeni bir destekleme modeli (Doğrudan Gelir Desteği Modeli) kapsamında azaltılması ve temel bazı tarımsal ürünlerde (fındık, tütün, şekerpancarı vb.) arzın sınırlandırılmasında ifadesini bulmuştur. Sürecin işlemeye başlamasıyla, 1999-2005 arasında iç ticaret hadleri aynı 24 Ocak 1980 sonrasında olduğu gibi tarım aleyhine dönmüş ve temel tarımsal ürünlerde Cumhuriyet tarihinde ilk defa üretimde kendine yeterlilik sorunu ile karşılaşılmıştır.
Türkiye’de 2000 sonrasında küçük meta üreticiliğinin çözülmesinin nedenleri nasıl açıklanabilir?
2000 sonrasında ortaya çıkan ve küçük meta üreticiliğinin piyasadaki egemenliğine son verme yönündeki bir diğer durum kapitalist sermayenin giderek artan düzeylerde tarıma nüfuz etmesiyle ilgilidir. Son yıllarda bir kısmı çok uluslu olmak üzere büyük sermayeli tarımsal şirketler doğrudan tarımsal yatırımlarını artırmaya başlamışlardır. Bu konuda gözlenen bir diğer gelişme söz konusu şirketlerin tarımsal girdi, kredi ve pazarlama mekanizmalarını kullanarak yaratılan toplam tarımsal katma değer ve hâsıla içindeki paylarını artırmalarıdır. Göreli sermaye üstünlüğüne dayalı olarak gerçekleşen bu durum ağırlıklı olarak kâr oranı görece yüksek endüstriyel ürünlerde gerçekleşmekte ve sermaye sahipleri küçük meta üreticileri ile sözleşmeli üreticilik gibi üretim ilişkilerine girerek üretim süreci üzerindeki denetimlerini artırmaktadırlar. Açıklanan bu gelişmeler neticesinde Türkiye’de küçük arazi mülkiyeti ile aile emeğine dayalı küçük meta üreticiliği bir çözülme sürecine girmiştir.
Tüketicinin bir maldan belirli bir dönemde kullandığı miktarları arttıkça toplam faydasının artacağı ancak kullanılan her ilave birim malın sağladığı ek faydanın bir önceki birimin sağladığından daha düşük olmasına ne denir?
Azalan marjinal fayda ilkesi tüketicinin bir maldan belirli bir dönemde kullandığı miktarları arttıkça toplam faydasının artacağı ancak kullanılan her ilave birim malın sağladığı ek faydanın bir önceki birimin sağladığından daha düşük olması anlamına gelir.
Herhangi bir iktisadi faaliyet kolunda bir miktar işgücünün o faaliyet kolundan çekilmesi durumunda toplam çıktı düzeyinde herhangi bir değişiklik olmamasına ne denir?
Gizli işsizlik herhangi bir iktisadi faaliyet kolunda bir miktar işgücünün o faaliyet kolundan çekilmesi durumunda toplam çıktı düzeyinde herhangi bir değişiklik olmaması durumudur.
Tarihsel süreçte kaç farklı sosyoekonomik örgütlenme biçimi var olmuştur?
Tarihsel süreçte beş farklı sosyoekonomik örgütlenme biçimi var olmuştur. Bunlar; ilkel kolektif tarım, feodal tarım, aile tipi tarımköylü tarımı-küçük meta üretimi, kapitalist tarım ve sosyalist tarımdır.
Öçeği ne olursa olsun bir miktar toprağa ve üretim araçları mülkiyetine sahip olup, öncelikli hedefi bu mülkiyet sahipliğini kullanarak kendisinin ve ailesinin yeniden üretimini gerçekleştirmek olan ve geçim için zorunlu biçimde ücret gelirine bağlı bulunmayan üretici kategorisine ne ad verilir?
Küçük üreticilik, ölçeği ne olursa olsun bir miktar toprağa ve üretim araçları mülkiyetine sahip olup, öncelikli hedefi bu mülkiyet sahipliğini kullanarak kendisinin ve ailesinin yeniden üretimini gerçekleştirmek olan ve geçim için zorunlu biçimde ücret gelirine bağlı bulunmayan üretici kategorisidir.
Osmanlı mirasından devralınan üretici yapıları üzerinden restorasyon çabaları olarak tanımlanan dönem hangisidir?
1923-1950 dönemi, Osmanlı mirasından devralınan üretici yapıları üzerinden restorasyon çabaları olarak tanımlanabilir.
Osmanlı mali ve iktisadi sistemi uyarınca bir köylü ailesinin bir çift öküzle işleyerek geçimini sağlayabileceği büyüklükteki toprak üzerindeki tasarruf hakkını gösteren sisteme ne ad verilir?
Çift hane sistemi, Osmanlı mali ve iktisadi sistemi uyarınca bir köylü ailesinin bir çift öküzle işleyerek geçimini sağlayabileceği büyüklükteki toprak üzerindeki tasarruf hakkını gösterir bir sistemdir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında uygulanan politikalar hangi gelişme sonucunda sekteye uğramıştır?
Cumhuriyetin ilk yıllarında uygulanan politikalar 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı ile birlikte sekteye uğramıştır.
Devlet planlı sanayileşme stratejisi kapsamında tarımsal piyasalar üzerinde devreye sokulan mekanizmaları açıklayınız.
Devlet planlı sanayileşme stratejisi kapsamında tarımsal piyasalar üzerinde üç farklı mekanizmayı devreye sokarak tarımdan devlet eliyle kurulmaya başlanan sanayilere kaynak aktarmaya çabalamıştır. Söz konusu mekanizmalar üç başlık altında ifade edilebilir: 1. Buğday başta olmak üzere hububatta kamu kuruluşlarının doğrudan piyasalara girerek destekleme alımı gerçekleştirmeleri. 2. Şekerpancarı ve pamuk gibi ürünlerde olduğu gibi tarımsal hammaddeleri işleyen sanayilerin büyük ölçüde devlete ait olması sayesinde piyasaya devlet işletmelerinin egemen olabilmeleri. 3. İhracata dönük tarım ürünlerinin bir bölümünde olduğu gibi hükümetin denetimindeki tarım satış kooperatiflerinin ihraç fiyatı ile çiftçinin eline geçen fiyat arasındaki marj üzerinde etkili olabilmeleri (Boratav, 1993: 53).
Tarım sektörünün sanayi karşısındaki ticaret hadleri hangi yılları arasında %25 düşmüştür?
Tarım sektörünün sanayi karşısındaki ticaret hadleri 1929-1934 yılları arasında %25 düşmüştür.
Yüzde 25 Kuralı nedir? Açıklayınız.
“Yüzde 25 Kuralı”, her üreticiden 50 tona kadar ki hububat üretiminin %25’inin, saptanan sabit fiyatlardan devlete teslim etmesi zorunluluğudur. Uygulama 50 tona kadar olan üretimin yanı sıra 50-100 ton arasındaki üretimin %35’inin ve 100 tonun üzerindeki üretimin %50’sinin saptanan fiyatlardan devlete verilmesini gerektirmektedir.
Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu Mecliste hangi yılda kabul edilmiştir?
1945’te Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu Mecliste kabul edilmiştir
1950 yılında yapılan seçimlerde savaş döneminde yoksullaşan kırsal kesimlerin tepki oyları ile kendilerine pazara yönelik meta üretiminin geliştirilmesine yönelik tarımsal politikalar vaat edilen büyük toprak sahiplerinin oyları hangi partiyi iktidara getirmiştir?
1950 yılında yapılan seçimlerde ise savaş döneminde yoksullaşan kırsal kesimlerin tepki oyları ile kendilerine pazara yönelik meta üretiminin geliştirilmesine yönelik tarımsal politikalar vaat edilen büyük toprak sahiplerinin oyları Demokrat Parti’yi iktidara getirmiştir.
Hangi dönemde Türkiye’de küçük meta üreticiliğinin egemenlik koşulları oluşmuştur.
1950-1960 dönemi Türkiye’de küçük meta üreticiliğinin egemenlik koşullarının oluştuğu ve pekiştiği yıllardır.
Türkiye’de toprak mülkiyetinin gelişerek yayılmasını önünü hangi gelişmeler açmıştır?
Demokrat Parti tarım politikalarını kendisini siyasi olarak iktidara taşıyan kırsal kategorilerin mülkiyet düzeyi ne olursa piyasayla olan bağlantılarını kurmak/güçlendirmek ve liberal iktisadi ve sosyal bir anlayış çerçevesinde üretim ve gelir artışı sağlamak üzerine kurmuştur. Bu amaca dönük olarak öncelikle Partinin yapılan yasal düzenlemelerle başta çayır ve meralar olmak üzere ilave arazilerin üretime açılmasına imkân tanıması Türkiye’de toprak mülkiyetinin gelişerek yayılmasının önünü açmıştır.
II. Dünya Savaşının ardından, 1947 yılında savaştan yıkım ve zararla çıkmış Avrupa ülkelerinin yeniden imarına yönelik olarak dönemin ABD dışişleri bakanı tarafından oluşturulan yardım planına ne ad verilir?
Marshall Planı, II. Dünya Savaşının ardından, 1947 yılında savaştan yıkım ve zararla çıkmış Avrupa ülkelerinin yeniden imarına yönelik olarak dönemin ABD dışişleri bakanı George Marshall tarafından oluşturulan yardım planıdır.
Hangi yıl planlı ekonomiye yeniden geçişle birlikte tarımda “devlet desteğinde modernizasyon” diye ifade edilebilecek birim alana verimi artırmaya dönük tarımsal politikalar uygulanmaya başlanmıştır?
1963 yılında planlı ekonomiye yeniden geçişle birlikte tarımda “devlet desteğinde modernizasyon” diye ifade edilebilecek birim alana verimi artırmaya dönük tarımsal politikalar uygulanmaya başlanmıştır.
Tarımsal destekleme politikaları açısından istikrarsızlık dönemlerini yazınız.
tarımsal destekleme politikaları açısından istikrarsızlık dönemi aşağıdaki alt dönemler itibariyle şöyle ifade edilebilir: 1. 1991-1993 tarımsal desteklemede genişleme dönemi 2. 1994-1995 daralma dönemi 3. 1997-1998 yeniden genişleme dönemi 4. 1999-2000 yeniden daralma dönemi (Oyan, 2013: 114).
Hangi tarihteTürkiye ekonomi tarihindeki en radikal sayılabilecek istikrar tedbirleri yürürlüğe konmuştur?
1974 yılında ortaya çıkan Dünya Petrol Krizinin olumsuz ekonomik etkileri Türkiye ekonomisindeki siyasi istikrarsızlığın kaynaklık ettiği bozulmalarla birleşince 24 Ocak 1980’de Türkiye ekonomi tarihindeki en radikal sayılabilecek istikrar tedbirleri yürürlüğe konmuştur.
1999 yılındaki hangi antlaşma Türkiye tarımı açısından bir dönüm noktası olmuştur?
1999 yılında Uluslar arası Para Fonu (IMF) ile imzalanan stand-by antlaşması Türkiye tarımı açısından bir dönüm noktası olmuştur.
Tarıma yatırılan sermayenin giderek arttığı tarımsal faaliyetler hangileridir?
Tarıma yatırılan sermayenin giderek arttığı tarımsal faaliyetler beklenildiği gibi endüstriyel üretime yönelik, kârlılık oranı görece yüksek büyükbaş hayvancılık, kümes hayvancılığı, seracılık gibi tarımsal faaliyetlerde gözlenmektedir
-
AÖF Sınavları İçin Ders Çalışma Taktikleri Nelerdir?
date_range 9 Gün önce comment 11 visibility 18007
-
2024-2025 Öğretim Yılı Güz Dönemi Kayıt Yenileme Duyurusu
date_range 7 Ekim 2024 Pazartesi comment 1 visibility 1176
-
2024-2025 YKS Ek Yerleştirme İle Yerleşen Adayların Çevrimiçi (Online) Başvuru ve Kayıt Duyurusu
date_range 24 Eylül 2024 Salı comment 1 visibility 623
-
Çıkmış Soruları Gönder Para Kazan!
date_range 10 Eylül 2024 Salı comment 5 visibility 2751
-
2023-2024 Öğretim Yılı Yaz Okulu Sınavı Sonuçları Açıklandı!
date_range 27 Ağustos 2024 Salı comment 0 visibility 914
-
Başarı notu nedir, nasıl hesaplanıyor? Görüntüleme : 25581
-
Bütünleme sınavı neden yapılmamaktadır? Görüntüleme : 14510
-
Akademik durum neyi ifade ediyor? Görüntüleme : 12514
-
Harf notlarının anlamları nedir? Görüntüleme : 12505
-
Akademik yetersizlik uyarısı ne anlama gelmektedir? Görüntüleme : 10430