Orta Doğuda Siyaset Dersi 4. Ünite Özet

İran Devrimi Ve Körfez Savaşları

İran Devrimi

İran İslam Devrimi, Humeyni önderliğinde gerçekleşen ve artan baskılar ve ekonomik bozukluklar nedeniyle halkın Şah Rıza Pehlevi’ye karşı gerçekleştirdiği bir isyandır.

Ülkedeki muhalif gruplar monarşi yönetimini yıkarak Humeyni’nin ortaya koyduğu “Velayet-i Fakih” olarak isimlendirilen Şiilik esaslarına dayalı bir şeriat cumhuriyeti kurmuşlardır.

Yeni rejim, istikrarı sağlamakta güçlük çekmiştir. Çünkü Batı dünyası o dönemde İran’ın ne Batı’ya ne de Doğu’ya yanaşmamasını bir tehdit olarak algılamış ve ambargo uygulamıştır.

23 Eylül 1980 tarihinde Saddam İran’a savaş ilan etmiştir. Bu durum rejimin halkı kendi yanına çekmesini ve rejime sadakatini perçinlemesini sağlamıştır.

1981 yılında rejime karşı sol grupların kurduğu Halkın Mücahitleri Örgütü birtakım eylemlere başlamıştır. Bu örgüt M. Rıza Pehlevi ve kapitalizme karşı 1965 yılında kurulmuş olup silahlı mücadeleyi benimsemiştir. Bu eylemler Devrim Muhafızları tarafından bastırılmaya çalışılmış çıkan çatışmalarda çok sayıda insan ölmüştür. Daha sonraki süreçte HMÖ siyasi suikastlere başvurarak dönemin başbakanı da dahil olmak üzere birçok üst düzey yöneticiyi infaz etmiştir. Buna misilleme olarak İran rejimi çok sayıda HMÖ üyesini ve bağımsız solcuyu idam ettirmiştir.

İran yönetimine içerden muhalif olan bir diğer grup da Kürtlerdir. Şaha yönelik isyanda İslam Devrimcilerinin yanında yer alan Kürtler daha sonra istedikleri ve hakları verilmeyince özerklik talebiyle başkaldırmışlardır. Bu isyanlarda Irak yönetimi dışardan Kürtleri desteklemiştir.

Humeyni 1989 yılında öldükten sonra Uzmanlar Meclisi yerine Ali Hamaney’i geçirmişlerdir. Daha sonra Haşimi Rafsancani büyük bir oy çokluğuyla cumhurbaşkanı olarak seçilmiştir. Rafsancani dönemi, İran rejimi için şeriat kurallarının yumuşatılarak ulusal çıkarlar lehinde bir yönetimin hakim olduğu süreçtir.

İran İslam Devrimi bölgesel ve küresel olarak bazı rahatsızlıklara neden olmuştur. Özellikle monarşik körfez ülkeleri, Irak gibi statükocu ülkeler devrim fikrinin kendi iktidarlarını sarsmasından endişe ediyorlardı. Şah döneminde Ortadoğu’daki krallıkların ve emirliklerin koruyucusu konumundaki İran, devrimden sonra bu ülkeler için tehdit olarak algılanmaktaydı. Ayrıca bölgedeki seküler yönetim anlayışını benimseyen ülkeler de İran’ın İslamcı söylemlerini kendi yönetim anlayışlarına muhalif bir duruş olarak görüyorlardı.

Ayrıca Batı ülkeleri ve Türkiye de İran İslam Devriminin etkilerinden nasibini almıştır. Özellikle seküler bir yönetim biçimini benimseyen Türkiye, İran’ın bu yönetim tarzını ötekileştirmesi ve Türkiye’ye karşı silahlı eylemlerde bulunan PKK gibi örgütleri desteklemesi sonucunda İran’a karşı temkinli bir politika izlemiştir.

Birinci Körfez Savaşı (İran-Irak Savaşı)

22 Eylül 1980’de başlayan İran-Irak savaşı 8 yıl sürmüş ve her iki ülkeden de toplam 1 milyon kişinin ölümüyle sonuçlanmış mezhepsel, siyasal ve sınır sorunları nedeniyle çıkmış bir savaştır. Bu savaş yaşandığı coğrafya nedeniyle 1. Körfez Savaşı olarak da anılmıştır.

Savaşın Nedenleri: Bu savaşın en önemli nedeni İran’ın Şii ağırlıklı bir ülke olması ve Irak’ın ise seküler bir yönetim de olsa Sünni Araplara dayanan bir yönetim benimsemesidir. Irak’taki Şiilerin yoğun baskı altında olması ve nüfusun büyük bir bölümünü oluşturması da savaşın nedenlerinden biridir.

Savaşın nedenlerinden biri de ideolojik kutuplaşmadır. Şah Pehlevi döneminde İran’ın Amerikancı ve Batı yanlısı bir politika izlemesi Irak’ın ise Sovyet bloğuna yakın durması tarihsel bir ideolojik çatışmanın kaynağıydı. Devrimden sonra ise Irak Baas rejiminin seküler yapısı ve Şiilere yönelik baskıları bu ideolojik çatlağı derinleştirmiştir. Devrimci Şii propagandasının Arap dünyasını tehdit etmesi Irak’ın İran’a saldırmasına neden olmuştur.

Savaşın nedenlerine yönelik bir diğer yaklaşım ise Saddam’ın kendi rejimini tehlikede görüp halkını konsolide edecek bir neden arayışıdır. Bölgede Batı tarafından yalnızlaştırılan Irak’ın İran’a saldırarak hem halkı hem körfez ülkeleri nezdinde taraftar toplayacağı varsayımı da nedenler arasında gösterilmektedir.

Bir diğer neden ise Saddam’ın Arap dünyasının liderliğine oynama arzusuydu. İran yükselen gücüyle Arap dünyasında Irak’ın ve Baas rejiminin hegemonyası için tehdit oluşturuyordu. Saddam’ın ise liderlik hırsı ve İran’dan kendilerine ait olduğunu iddia ettiği toprak parçalarını alma isteği bu savaşı başlatmasına neden olmuştur.

Ayrıca iki ülke için de petrol ticareti açısından stratejik bir konum teşkil eden Şatt-ül Arap Suyolu üzerindeki sınır anlaşmazlıkları savaşın çıkmasında önemli bir rol oynamıştır. Bu yol; Fırat ve Dicle nehirlerinim Basra Körfezi’nden denize dökülmeden önce birleştikleri yerdir.

Irak’ın askeri avantajı elinde bulundurması ve ekonomik olarak küresel bir güç olma arzusu savaşı başlatma konusunda Saddam’ı iştahlandırmıştır.

Savaş Süreci: 1980’de başlayan savaş iki tarafın da çok fazla insan kaybetmesine ekonomik ve askeri olarak yıpranmasına neden olmuştur. Savaş süresince her iki taraf da zaman zaman üstünlüğü ele geçirmiş ve kaybetmiştir. Ancak özellikle Saddam 1988’de İran kontrolündeki Halepçe kasabasında kimyasal silah kullanarak sivillerin ölümüne neden olunca BM ve küresel güçler devreye girmiştir.

Savaşın Sonuçları: Bu savaşın siyasi, ekonomik ve sosyolojik birçok sonucu olmuştur. Her iki ülke için de büyük bir yıkım yaşanmıştır. Ayrıca Türkiye’de bu savaştan etkilenmiştir. Özellikle her iki ülke de ithalatının çoğunu Türkiye’den yapmıştır.

Savaşın Türkiye’ye Etkisi: Türkiye tarafsız kalmıştır insani ve ticari ilişkilerini devam ettirmiştir. Siyasi olarak ise Türkiye Olumsuz etkilenmiştir. Çünkü sınırlarında böyle bir savaşın olması Türkiye’de birtakım güvenlik sorunlarına yol açmıştır.

İkinci Körfez Savaşı (1990-1992)

Irak lideri Saddam Hüseyin 2 Ağustos 1990 tarihinde Kuveyt’i işgal ederek 2. Körfez Savaşını başlatmıştır. Tarihte ilk kez BM üyesi bir devlet başka bir BM üyesi devleti işgal etmiştir. ABD önderliğinde BM güçleri Kuveyt’i işgalden kurtarmak için harekete geçmiş ve Irak’a saldırmıştır. Çünkü Kuveyt zengin petrol yataklarına sahiptir ve dünya ekonomisi için stratejik bir öneme sahiptir.

Savaşın Nedenleri: Savaşın başlıca nedeni 1. Dünya Savaşından sonra sınırları belirlenen bu iki ülkenin sınır sorunlarıdır. Irak, Kuveyt’i 19. Vilayeti olarak görmektedir ve daha önce de bu ülkeyi ilhak girişimleri olmuştur.

Ayrıca İran’la yaptığı savaşta ekonomik olarak çok yıpranan Irak’ın Kuveyt’ten aldığı borçların silinmesi talebinin reddedilmesi de savaşın nedenlerinden biridir.

Saddam’ın Arap aleminin liderliğini üstlenme hırsı ve bölgede İran nüfuzunun artmasının önüne geçme isteği de bu işgalin sebeplerinden sayılabilir.

Bir diğer neden ise Irak’ın körfez ülkelerinin aşırı petrol üretimiyle petrol fiyatlarının düşmesine neden olduğu iddiası ve bundan dolayı Irak’ın milyarlarca dolar zarar ettiğidir.

Son olarak soğuk savaşın bitmesiyle orta doğuda demokratikleşme beklentisinde bir artış görülmüştür. Amerika’nın bu demokratikleşme rüzgarını desteklemesi Irak’ı endişelendirmiş ve Amerikan karşıtı bir tutuma sevk etmiştir.

Körfez Krizi ve Savaşı: Saddam Hüseyin Kuveyt’i işgal ettikten kısa bir süre sonra Halepçe katliamı sorumlusu Kimyasal Ali lakaplı General Ali Hasan el Mecid’i Kuveyt valisi olarak atayınca uluslararası camiada çok büyük bir tepki meydana gelmiştir.

ABD öncülüğünde Irak’a müdahale koalisyonu BM şemsiyesi altında 10 Arap devleti ve Sovyetler Birliği’nin dahi desteğini alan birçok ülkeden oluşmaktaydı.

Dünya kamuoyunda bu işgalin bu derece ses getirmesinin en önemli nedeni Irak’ın Kuveyt petrollerini de eline geçirerek Dünya petrol piyasasının en güçlü aktörü olacağı gerçeğiydi. Bu durum petrol ihtiyacını bölgeden karşılayan batılı ülkeler için büyük bir tehditti.

BM Güvenlik Konseyi hızlı bir kararla Irak’ın işgali kaldırmaması halinde müdahale edileceğini resmen duyurmuştur. Bunun üzerine 17 Ocak 1991’de 37 ülkeden oluşan koalisyon birlikleri Irak’a saldırıya geçmiştir. Kuveyt içindeki Irak birliklerinin püskürtülmesiyle beraber Irak ateşkes talebinde bulunmuş ve savaş sona ermiştir.

Savaşın Bölgesel ve Uluslararası Etkisi: Savaştan sonra Irak’a uygulanan ağır ekonomik ambargolar Irak halkını çok olumsuz etkilemiş yoksulluk ve hastalıklar milyonlarca Iraklının kaderi olmuştur.

Savaşın Türkiye’ye Etkisi: Bu savaşın Türkiye’ye ekonomik alanda çok olumsuz etkileri olmuştur. Özellikle müteahhitlik hizmetleri, kara taşımacılığı konusunda Irak’a hizmet sunan Türkiye’nin bu gelirlerden mahrum kalması olumsuz sonuçlar doğurmuştur. Ayrıca bu krizle birlikte petrol fiyatlarındaki aşırı yükselme petrol ithal eden Türkiye için zor koşulların oluşmasına neden olmuştur.

Üçüncü Körfez Savaşı (Irak’ın işgali ve Saddam Rejiminin Devrilmesi)

11 Eylül saldırılarından sonra ABD Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmek amacıyla giriştiği bu savaşta Saddam rejimi ortadan kaldırarak yerine daha önce yönetimde söz sahibi olmayan Şii ve Kürt unsurları ikamet etmiştir.

Savaşın Nedenleri: ABD bu savaş için de uluslararası bir kamuoyu oluşturmak istese de 2. Körfez savaşındaki kadar başarılı olamamıştır. Çünkü ileri sürdüğü gerekçeler diğer ülkeler tarafından gerçekçi bulunmamıştır. ABD Irak’ın kitle imha silahları ürettiğini ileri sürmüştür ancak 1990’dan bu yana ağır ekonomik ve askeri ambargolarla boğuşan Irak’ın böyle bir imkanının olmadığı BM Güvenlik Konseyi daimi ve geçici üyeleri tarafından bilinmekteydi. Özellikle Fransa, Rusya ve Çin bu işgale karşı durmuş İngiltere ve bazı eski doğu bloku ülkeler ise ABD’nin yanında yer almışlardır.

Savaş Süreci: BM Güvenlik Konseyinden çıkan Irak’ta kitle imha silahı olmadığına ilişkin rapor dahi ABD’yi Irak’ı işgal niyetinden vazgeçirmemiştir. Bu bağlamda ABD Türkiye’den Irak işgali için bir kuzey cephesi açma yoluna gitmiştir. 1 Mart 2003’te TBMM’de yapılan tarihi oylamada ABD’nin Türkiye topraklarını kullanarak Irak’a girmesine izin veren tezkerenin reddedilmesi dahi ABD’yi durduramamış ve 20 Mart 2003’te Irak işgali başlamıştır.

Koalisyon güçleri kısa sürede Irak ordusunu bozguna uğratmış ve 9 Nisan 2003’te Bağdat düşmüştür. Savaşın bitiminden sonra Irak ordusu ve Baas partisinin fesh edilmesi koalisyon güçleri için sorunlu bir sürecin başlamasına neden olmuştur. Çünkü yönetimden izole olan Sünni Araplar intihar eylemleri gibi saldırılarla koalisyon askerlerine büyük kayıplar verdirmeye başlamışlardır. Buna çözüm olarak ABD, yönetimde Arapları da söz sahibi yapma yoluna gitmiştir.

Savaş 2003 yılında bitse de ABD askerinin Iraktaki varlığı 2011 yılına kadar devam etmiş, son Amerikan askeri birliğinin de çekilmesiyle 3. Körfez Savaşı sona ermiştir.

Savaşın Sonuçları: Saddam yönetimi devrildikten sonra ABD gözetiminde ülkedeki tüm grupları temsil eden bir geçici yönetim oluşturulmuştur. Görüntü böyle olsa da aslında yapılan yönetimden Sünni Arapların temizlenmesi ve yerlerine Kürtler ve Şii Araplardan oluşan yeni kadroların getirilmesiydi.

Irak’tan ABD’nin çekilmesinden sonra yönetim krizi devam etmiştir. Cumhurbaşkanının Kürt, meclis başkanının Sünni Arap ve başbakanın Şii Arap olarak kararlaştırılması ve yeni anayasa yapılması dahi sorunları çözmeye yetmemiştir.

Savaşın Türkiye’ye Etkisi: Yine ekonomik ve güvenlik temelli sorunlar olarak ortaya çıkmıştır. Özellikle Irak’ın bölünmesi riski ile Kerkük’ün statüsü Türkiye’yi birinci dereceden ilgilendiren meseleler olduğu için bu gelişmelere kayıtsız kalması söz konusu değildir.


Güz Dönemi Dönem Sonu Sınavı
18 Ocak 2025 Cumartesi
v