Temel Ceza Muhakemesi Hukuku Bilgisi Dersi 8. Ünite Özet

Dar Anlamda Kovuşturma Ve Kanun Yolları

Kovuşturma

İddianamenin kabulüyle birlikte soruşturma evresi sona erer; kamu davası açılmış olur ve kovuşturma evresi başlar. Kamu davası üç aşamada yürütülmektedir. Bunlar;

Duruşma Hazırlığı

Duruşmada deliller tartışılacaktır, ancak bunun için gerekli birtakım hazırlıklar önceden yapılmalıdır. İddianamenin tebliği, ilgililerin daveti gibi, delillerin tartışılması ile doğrudan ilgili olmayan bu hazırlıklar duruşma hazırlığı devresinde yapılmaktadır.

Duruşma

Duruşma her şeyden önce, savunma makamının da muhakeme sürecine en etkin biçimde katılabildiği aşamadır. Duruşmada hazır bulunmak, sanık için hem hak hem de yükümlülüktür.

Duruşmaya Hakim Olan İlkeler

Duruşmaya hakim olan ilkeler şunlardır:

  • Duruşmanın doğrudan doğruyalığı: Bu ilke şekli ve maddi içeriğe sahiptir. Şekli anlamda doğrudan doğruyalık, hüküm verecek makamın araya başka bir vasıta koymaksızın, bizzat kendisinin kanaate ulaşmasını ifade eder. Mahkeme muhakemeye katılanları, sanık, tanık ve bilirkişiyi bizzat görüp duyacak; mümkün olduğu ölçüde keşfi duruşmada bizzat yapacaktır. Maddi anlamda doğrudan doğruyalık, hakimin olabildiğince olaya yakın delilleri kullanmasını ifade eder.
  • Duruşmanın sözlülüğü: Mahkeme ve taraflar için ispat açısından önem taşıyan her husus sözlü olarak ifade edilecektir. Bu yolla, ancak sözlü olarak ifade edilen görüşlerden mahkeme bir kanaate ulaşabilecektir
  • Duruşmaya ara vermeme, yoğunluk, çabukluk: Duruşmadan hakimin kanaat edinebilmesi ve bu kanaatin zaafa uğramaması, canlı kalabilmesi için ilgililerin sürekli olarak duruşmada hazır bulunması, duruşmanın aralıksız yapılması ve mümkün olduğunca kısa bir süre içerisinde hüküm verilmesi gerekmektedir.
  • Duruşmanın açık olması: Açıklık ilkesi, kural olarak, isteyen herkesin hazır bulunması ve yapılanları görmesi kadar; söylenenleri işitmesi, gösterilenleri görmesi, gördüklerini ve duyduklarını başkalarına yayabilmesini de gerektirir. Duruşmanın kamuya açık yapılması bazen sakıncalı olabilmektedir. Bu durumlarda duruşmanın gizli yapılması gerekmektedir. Genel ahlak veya kamu düzeni, sanığın çocuk olması ve kayıt ve yayın yasağı açıklığın istisnalarını oluşturur.

Duruşmanın Başlaması

Duruşma, duruşmada hazır bulunması gereken bazı kişilerin gelip gelmediklerinin tespitiyle, yoklamayla başlar. Mahkeme başkanı veya hakim, duruşmanın başladığını, iddianamenin kabulü kararını okuyarak açıklar. Duruşma başladıktan sonra, delillerin ikamesi çerçevesinde öncelikle sanığın sorgusunun yapılması gerekmektedir. Daha sonra ise diğer delillerin ortaya konmasına ve tartışılmasına başlanacaktır.

Delillerin Ortaya Konması ve Tartışılması

Duruşmada ortaya konacak deliller, her şeyden önce iddianamede gösterilen delillerdir. Ayrıca duruşma hazırlığı devresinde toplanan deliller de duruşmada ikame edilecek delillerdir. Ancak bütün bunların dışında, duruşma esnasında da yeni delillerin araştırılması ve ortaya konulması istenebilir. Delillerin ortaya konulması işlemi, kural olarak sanığın sorgusundan sonra yapılmaktadır. Delillerin ortaya konması esas itibariyle; tanık ve bilirkişinin dinlenmesi, belgenin okunması, eşyanın incelemesi şeklinde olur. Duruşmaya getirilmemiş ve orada tartışılmamış hiçbir delil hükme esas alınamaz. Duruşmada ortaya konan bütün delillerin, yargılama makamı huzurunda önce tek tek, sonra bir bütün olarak tartışılması gerekir. Her bir delil tek tek ortaya konup tartışıldıktan sonra, ortaya konmuş bulunan bütün delillerin tartışılması ve son sözlerin söylenmesi gerekmektedir. Delillerin tartışılması ve son açıklamalar bakımından da bir sıra söz konusudur. Önce iddia makamı delilleri değerlendirecektir. İddia makamında, sırasıyla; katılan, vekili ve Cumhuriyet savcısı görüş açıklayacaktır. Cumhuriyet savcısının buradaki görüş açıklaması esas hakkında mütalaa şeklindedir. İddia makamından sonra savunma makamı delilleri değerlendirecektir. Orada da sıra; sanık, müdafi ve varsa kanuni temsilcinin görüş açıklaması şeklindedir. Savunma makamı da, muhakemenin bütünü, iddianamedeki isnadlar, duruşmada ortaya konan deliller ile ilgili görüşlerini açıklayacak ve hüküm hakkında talepte bulunacaktır. İddia ve savunma makamında yer alıp yukarıdaki şekilde görüş açıklayanlar, ayrıca, karşı tarafın açıklamalarına da cevap verebilirler. Karşılıklı olarak verilen cevaplardan ve delil değerlendirmesinden sonra, hükümden önce son söz mutlaka hazır bulunan sanığa verilir.

Hüküm Verme

Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra mahkemenin hüküm vermesi gerekmektedir. Mahkeme, hükmünü verirken, hukuka uygun şekilde elde edilmiş her türlü delile dayanabilir. Ancak bu hüküm, hukuka uygun yolla elde edilmiş bütün delillerin hükümde mutlaka kullanılmasını zorunlu kılmamaktadır.

Heyet halinde çalışan mahkemelerde hükmün müzakeresi ve oylanması gerekmektedir.

Hükmün konusunu, iddianamede sınırları belirlenen maddi olay oluşturur. Mahkeme, dava edilmeyen fiil hakkında hüküm veremez. Mahkeme, fiilin hukuki yorumunda, değerlendirmede tamamen serbesttir, iddia ve savunmanın hukuki nitelendirmesi mahkemeyi bağlamaz. Mahkeme aynı fiili başka şekilde nitelendirebilir. Hüküm, iddianamede gösterilen sanık ve ona isnad edilen fiil hakkında kurulur.

Hüküm Çeşitleri

Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkumiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür.

Hükmün İçeriği ve Hükmün Açıklanması

Hükmün şekli ve esasa ilişkin olarak içermesi gereken birtakım hususlar bulunmaktadır. Bunlar hükmün başlık ve giriş kısmı, gerekçe ve hüküm fıkrası olarak kanunda yer almaktadır. Gerekçe, hükümde en önemli unsurdur. Gerekçe anayasal ve yasal bir zorunluluktur.

Hükmün açıklanması kanunun 231. maddesine göre gerçekleşir. Buna göre, duruşma sonunda, hüküm fıkrası (kısa karar) okunarak gerekçesi ana çizgileriyle anlatılır. Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir. Beraat eden sanığa, tazminat isteyebileceği bir hal varsa bu da bildirilir. Hüküm fıkrası herkes tarafından ayakta dinlenir.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması

Mahkeme yaptığı yargılama sonucunda yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğini sabit görerek hakkında belli bir cezaya hükmedecektir. Ancak hükmün kurulmasını müteakip, mahkeme bunun açıklanmasının geri bırakılmasına karar verecektir. Sanık kabul etmediği takdirde, mahkeme, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar vermeyecek, yargılama sonunda hükmü kurup açıklayacaktır.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde, dava derdest olmaya devam etmektedir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde sanık hakkında verilmiş ve fakat henüz kesinleşmemiş bir hüküm vardır. Dolayısıyla, hakkında hüküm kurulmuş olan kişi, sanık sıfatını taşımaya devam etmektedir. Ancak, kurulan bu hüküm, sanık hakkında herhangi bir hukuki sonuç doğurmamaktadır, herhangi bir hak yoksunluğuna sebebiyet vermemektedir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir.

Kanun Yolları Hakkında Genel Açıklamalar

Kanun yolları, yargılama makamınca verilen kararların bir başka makam tarafından denetlenmesini; gerekiyorsa hukuka aykırılığın giderilmesi veya yanlışlığın düzeltilmesini sağlayan hukuki çarelerdir. Sadece yargılama makamının kararlarına karşı kanun yoluna gidilebilir.

Kanun Yollarının Çeşitleri

Aleyhine kanun yoluna başvurulan karar henüz kesinleşmemiş ise, olağan kanun yolu; şayet karar kesinleşmiş ise, olağanüstü kanun yolu sözkonusudur.

Kanun Yoluna Başvurabilecek Olan Kişiler

Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık, katılan, müdafi veya vekil, şüpheli veya sanığın yasal temsilcisi ve eşidir. Dava ile ilgisi bulunan tanık, bilirkişi veya malen sorumlu olan kişiler de kendilerini ilgilendiren kararlara karşı kanun yoluna başvurabilirler.

Kanun Yollarına Başvuru Şekli

Kanun yolu başvurusu, öngörülen süre içinde yetkili mercie verilecek bir dilekçeyle yazılı olarak yapılmalıdır. Ancak zabıt katibine sözlü beyanda bulunarak başvuruda bulunmak da mümkündür. Bu durumda, sözlü beyanın tutanağa geçirilmesi; tutanakta tespit edilen beyan ve imzayı mahkeme başkanı veya hakimin onaylaması gerekir.

Kanun yoluna başvurma hakkından vazgeçilebilir ya da yapılan kanun yolu başvurusu geri alınabilir. Kanun yoluna başvurma hakkından vazgeçme, kararın ilgiliye tefhim ya da tebliğinden başlayarak kanun yolu için yasada öngörülen sürenin bitimine kadar mümkündür. Kanun yoluna başvurduktan sonra başvurunun geri alınması, merci tarafından karar verilinceye kadar geçerlidir. Ancak, Cumhuriyet savcısı sanık lehine kanun yoluna başvurmuş ise sanığın rızası olmaksızın başvurusunu geri alamaz.

Kanun Yoluna Başvurmanın Etkileri

  • Kararın kesinleşmesine ve infazına engel olması
  • Aleyhe değiştirme yasağı

Olağan Kanun Yolları

İtiraz

İtirazın konusu, kural olarak hakim kararlarıdır. Hakim tarafından verilen tüm kararlara karşı, itiraz kanun yolu açıktır; ilgili karara itiraz edilebileceğine ilişkin kanunda bir düzenleme bulunmasına gerek yoktur. Kanunda belirtilen hallerde, mahkeme ara kararlarına karşı da itiraz edilebilir. İtiraz, ilgililerin kararı öğrendiği günden itibaren yedi gün içinde yapılmalıdır. Yedi günlük süre, hak düşürücü niteliktedir. Kararın öğrenilmesi, tefhim ya da tebliğ ile olur. Kararına itiraz edilen hakim veya mahkeme, itirazı yerinde görürse kararını düzeltir; yerinde görmezse en çok üç gün içinde itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir. Kanunda yazılı olan haller saklı kalmak üzere, itiraz hakkında duruşma yapılmaksızın karar verilir.

İstinaf

İstinaf, ilk derece mahkemelerinin verdikleri hükümlerin, bölge adliye mahkemesi tarafından maddi ve hukuki yönden incelenmesini sağlayan olağan bir kanunyoludur. Hükümden önce verilip hükme esas teşkil eden mahkeme kararları ile aleyhine başvurulabilecek herhangi bir kanunyolu öngörülmemiş olan diğer mahkeme kararlarına karşı da hükümle birlikte istinaf yoluna başvurulabilir. İstinaf istemini karara bağlayacak olan üst mahkeme bölge adliye mahkemesidir.

Hapis cezasından çevrilen adli para cezaları hariç olmak üzere, sonuç olarak belirlenen üç bin Türk Lirası dahil adli para cezasına mahkûmiyet hükümlerine, üst sınırı beş yüz günü geçmeyen adli para cezasını gerektiren suçlardan beraat hükümlerine, kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümlere karşı istinaf yoluna başvurulamaz.

On beş yıl ve daha fazla hapis cezalarına ilişkin hükümler, bölge adliye mahkemesince re’sen incelenir. Dolayısıyla taraflardan hiçbiri başvurmasa bile bahsi geçen miktarın üzerindeki hapis cezalarına ilişkin mahkumiyet hükümleri, otomatikman istinaf incelemesinden geçirilecektir. Ancak bu tür bir hükme karşı taraflardan birisi istinafa başvurmuşsa, artık otomatik değil; bilakis başvuru üzerine istinaf incelemesi yapılması söz konusu olur.

İstinaf İstemi ve Süresi

İstinafa başvuru süresi tefhim veya tebliğden itibaren yedi gündür. Başvuru dilekçesi hükmü veren mahkemeye verilir.

İstinaf talebinde bulunanlar başvuru nedenlerini başvuru dilekçesinde gösterebilirler. Bununla birlikte sanık, katılan veya katılma hakkına sahip olmakla birlikte bu talebi karara bağlanmayanlar veya reddedilenler bakımından başvuru nedenlerinin gösterilmesi zorunlu değildir. Dolayısıyla bu kimseler herhangi bir neden göstermeseler, sadece gerekli bilgileri içeren ve “hükmün istinaf incelemesinden geçmesini istiyorum.” ifadesine yer verilen bir dilekçeyi mahkemeye verseler, istinaf incelemesinin yapılması bakımından yeterli olacaktır. C. savcısı ise istinaf başvurusunu yaparken başvuru nedenlerini açıkça göstermek zorundadır.

İstinaf başvurusunun en önemli sonucu hükmün kesinleşmesini engellemesidir. Böylelikle eğer mahkumiyet hükmü verilmişse, hükmün infazına da başlanamaz.

İstinaf başvurusunu alan (hükmü veren) mahkeme öncelikle usuli bir inceleme yapar. İnceleme neticesinde başvurunun hukuka uygun olarak gerçekleştirilmediğini tespit ederse, onu reddeder. İstinaf başvurusunun reddi halinde, başvuruda bulunan Cumhuriyet savcısı veya ilgililer, ret kararının kendilerine tebliğinden itibaren yedi gün içinde bölge adliye mahkemesinden bu hususta bir karar vermesini isteyebilirler. Bu takdirde dosya bölge adliye mahkemesine gönderilir. Ancak, bu nedenle hükmün infazı ertelenemez. Ancak bölge adliye mahkemesi başvuruyu kabul edilebilir bulur ve kendisine yapılan başvuruyu haklı görürse, bu durumda mahkumiyet hükmünün infazı kesilecek ve ilgili duruşma işlemleri tekrarlanarak, yeniden hüküm verilecektir.

Usulden reddedilmeyen istinaf başvurusuna ilişkin dilekçe veya tutanağın bir örneği, cevap verebilmesi için karşı tarafa tebliğ edilir. Başvuruya ilişkin belgenin örneğini alan karşı taraf ise, tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde, bu başvuruya yazılı olarak cevabını verebilir. Cevap verildikten veya bunun için belirli süre bittikten sonra dava dosyası, bölge adliye mahkemesine gönderilir. Aleyhine istinafa başvurulan hükme ilişkin dosya kendisine geldikten sonra, ilgili ceza dairesi dosya hakkında usulden bir ön inceleme yapar. Bölge adliye mahkemesi ceza dairesi, usule ilişkin ön incelemeleri yaptıktan sonra, başvuruyu hukuka uygun bulursa, dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri incelemeye geçer. Bu incelemeden sonra istinaf başvurusunun esastan reddine veya ilk derece mahkemesine gönderilmesine veya davanın yeniden görülmesi ve duruşma hazırlıklarına başlanmasına hükmedebilir.

Bölge adliye mahkemesi ilgili ceza dairesinin davanın yeniden görülmesine karar verdiği durumlarda istinaf duruşması yapılır ve duruşmada da kural olarak ilk derece yargılamasındaki esaslara göre hareket edilir.

İstinafta da aleyhe değiştirme yasağı geçerlidir. Buna göre istinaf yoluna sadece sanık lehine başvurulmuşsa, yeniden verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.

İstinaf duruşması sonunda iki şekilde karar verilebilir: Bunlardan ilki istinaf başvurusunun esastan reddi kararıdır. Bu durumda ilk derece mahkemesinin kararı onanmış olur. İkinci olarak ise daire, ilk derece mahkemesinin verdiği hükümde, yeniden hüküm kurmayı gerektirecek hukuka aykırılıklar tespit ederse, ilk derece mahkemesinin hükmünü kaldırır ve kendisi yeniden hüküm kurar.

Temyiz

Temyiz, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümlerine karşı başvurulabilen bir kanunyoludur.

CMK’nın öngördüğü sisteme göre, temyiz incelemesi Yargıtay tarafından gerçekleştirilir. Yargıtay’daki ceza daireleri, aralarındaki işbölümü esasına göre, temyiz edilen dosyaları inceler ve karara bağlarlar.

Kural olarak, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümleri temyiz edilebilir.

Temyiz istemi, hükmün açıklanmasından itibaren on beş gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt katibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır; beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hakime onaylattırılır… Hüküm, temyiz yoluna başvurma hakkı olanların yokluğunda açıklanmışsa, süre tebliğ tarihinden başlar. Bu süre hak düşürücü süredir.

Temyiz eden, temyiz başvurusunda hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini göstermek zorundadır. Bu bağlamda ilk veya ek dilekçede temyiz nedenine yer verilmeyen başvurular, Yargıtay tarafından incelemeye alınmaz ve başvuru usulden reddedilir. Temyiz sebebi, ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir.

Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.

Temyiz başvurusunun en önemli etkisi hükmün kesinleşmesini önlemesidir.

Kanunkoyucu, on beş günlük temyiz süresi içinde verdiği temyiz dilekçesinde temyiz nedenlerini göstermeyenlere, bu sürenin bitmesinden itibaren yedi gün içinde temyiz nedenlerini içeren bir ek temyiz dilekçesi verme imkanı tanımıştır.

Temyiz incelemesi yapılırken, ilgili ceza dairesi, öncelikle hükümde iddia edilen hukuka aykırılıkların var olup olmadığını tespit eder. Hükümde herhangi bir hukuka aykırılık yoksa temyiz başvurusunu esastan reddeder, bir başka deyişle hükmü onar. Eğer hükümde bazı hukuka aykırılıklar bulunmaktaysa, ikinci bir denetimle var olan bu hukuka aykırılıkların hükmü etkileyip etkilemediğini belirler.

Temyiz istemi, kanuni sürenin geçmesinden sonra yapılmış veya temyiz edilemeyecek bir hüküm temyiz edilmiş veya temyiz edenin buna hakkı yoksa hükmü temyiz olunan bölge adliye veya ilk derece mahkemesi bir karar ile temyiz istemini reddeder. Temyiz eden, ret kararının kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde Yargıtay’dan bu hususta bir karar vermesini isteyebilir. Bu takdirde dosya Yargıtay’a gönderilir. Ancak, bu nedenden dolayı hükmün infazı ertelenemez.

Bölge adliye mahkemesine verilen temyiz dilekçesi, usuli inceleme sonucunda reddedilmezse, bir örneği karşı tarafa tebliğ olunur. Temyiz dilekçesi kendisine tebliğ edilen karşı taraf da, tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde yazılı olarak cevabını verebilir.

Temyiz başvurusu karşı tarafa tebliğ edilip buna cevap verildikten veya bunun için belirli süre geçtikten sonra dava dosyası, bölge adliye mahkemesi tarafından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. Yargıtay C. Başsavcılığında görevli savcılar, aralarındaki işbölümüne göre dosyayı inceledikten sonra, temyiz edilen dosya hakkında ne tür bir karar verilmesi gerektiğine ilişkin başsavcılığın görüşünü belirten bir tutanak hazırlarlar. Hazırlanan bu tutanağa “tebliğname” denir. Hazırlanan tebliğnamenin iliştirildiği dosya, ilgili ceza dairesince incelenmek üzere Yargıtay’a gönderilir.

Temyiz incelemesini yapacak Yargıtay ilgili ceza dairesi de dosya kendisine geldikten sonra öncelikle dosya üzerinde usuli bir inceleme gerçekleştirir. Bu bağlamda yapacağı inceleme neticesinde, süresi içinde temyiz başvurusunda bulunulmadığını, hükmün temyiz edilemez olduğunu, temyiz edenin buna hakkı olmadığını ya da temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içermediğini saptarsa, temyiz istemini (usulden) reddeder.

Temyiz incelemesi kural olarak dosya üzerinde gerçekleştirilir. Ancak on yıl veya daha fazla hapis cezasına ilişkin hükümlerde, Yargıtay, incelemelerini uygun görmesi halinde duruşma yoluyla yapabilir.

Temyiz incelemesi sonunda Yargıtay ilgili ceza dairesinin verebileceği dört tür karar vardır. Bunlar;

Bölge adliye mahkemesinin temyiz olunan hükmünün Yargıtay tarafından hukuka uygun bulunması halinde temyiz isteminin esastan reddine (onama kararı) karar verilir.

Yargıtay, temyiz edilen hükmü, temyiz başvurusunda gösterilen, hükmü etkileyecek nitelikteki hukuka aykırılıklar nedeniyle bozar. Bozma sebepleri ilamda ayrı ayrı gösterilir.

Hükme esas olarak saptanan olaylara uygulanmasında hukuka aykırılıktan dolayı hüküm bozulmuş ise, bazı hallerde Yargıtay davanın esasına hükmedebileceği gibi hükümdeki hukuka aykırılığı da düzeltebilir, ıslah kararı verebilir.

Temyiz incelemesi sırasında, TCK’da öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da muhakemenin gerçekleştirilmesinin şarta bağlı olduğu ve muhakeme şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, düşme kararı verilir.

Onama, ıslah ve düşme kararlarından sonra kararla hükmü veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na verilir. Bölge adliye mahkemesi, dosyayı Yargıtay’dan geldiği tarihten itibaren yedi gün içinde gereğinin yapılması için ilgili ilk derece mahkemesine gönderir.

Yargıtay, bozma kararı verdiğinde ise, ilgili dosyayı yeniden incelenmek ve hüküm verilmek üzere hükmü bozulan bölge adliye mahkemesine veya diğer bir bölge adliye mahkemesine gönderir.

Hüküm, sanık lehine bozulmuşsa ve bu hususların temyiz isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanması olanağı varsa, bu sanıklar da temyiz isteminde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından yararlanırlar.

Yargıtay’dan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak bölge adliye veya ilk derece mahkemesi, davetiye çıkarmak suretiyle ilgilileri belirleyeceği günde bir araya toplar ve duruşma açarak bozmaya karşı diyeceklerini sorar. Bölge adliye mahkemesi Yargıtay’ın bozma kararından sonra, karara direnme veya uyma konusunda tamamen serbesttir. Buna “bozmadan sonra serbestlik ilkesi” denir.

Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya diğer yetkili kimseler tarafından temyiz edilmişse, yeniden verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz. Bu bağlamda aleyhe değiştirme yasağı temyiz kanunyolu bakımından geçerli bir ilkedir.


Bahar Dönemi Dönem Sonu Sınavı
25 Mayıs 2024 Cumartesi