Mahalli İdareler Maliyesi Dersi 8. Ünite Sorularla Öğrenelim
Mahalli İdarelerin Sorunları Ve Çözüm Önerileri
1982 Anayasası’nın “Mahalli İdareler” başlığını taşıyan 127. maddesi mahalli idareler hakkında neleri içerir?
1982 Anayasası’nın “Mahalli İdareler” başlığını taşıyan 127. maddesi şu şekildedir:
“Mahalli İdareler; il, belediye veya köy halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları gene kanunla gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzel kişileridir.
Mahalli idarelerin kuruluş ve görevleri ile yetkileri, yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenlenir.
Mahalli idarelerin seçimleri, Anayasa’nın 67. maddesindeki esaslara göre beş yılda bir yapılır. Kanun, büyük yerleşim merkezleri için özel yönetim biçimleri getirebilir.
Mahalli idarelerin seçilmiş organlarının, organlık sıfatını kazanmalarına ilişkin itirazların çözümü ve kaybetmeleri konusundaki denetim, yargı yolu ile olur. Ancak, görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan mahalli idare organları veya bu organların üyelerini, içişleri bakanı, geçici bir tedbir olarak kesin hükme kadar uzaklaştırabilir.
Merkezî idare, mahalli idareler üzerinde, mahalli hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi, kamu görevlerinde birliğin sağlanması, toplum yararının korunması ve mahalli ihtiyaçların gereği gibi karşılanması amacıyla kanunda belirtilen esas ve usuller dairesinde idari vesayet yetkisine sahiptir.
Mahalli idarelerin belirli kamu hizmetlerinin görülmesi amacı ile kendi aralarında Cumhurbaşkanının izni ile birlik kurmaları, görevleri, yetkileri, maliye ve kolluk işleri ve merkezî idare ile karşılıklı bağ ve ilgileri kanunla düzenlenir. Bu idarelere, görevleri ile orantılı gelir kaynakları sağlanır.”
Kovuşturma açma ne anlama gelir?
Kovuşturma Açma: Suç işlediği bildirilen kişi hakkında adli takip yapılmasıdır.
Soruşturma açma ne anlama gelmektedir?
Soruşturma Açma: Bir kimse hakkında tahkikat (araştırma, inceleme) başlatmaktır.
Anayasamıza göre merkezî idare, ne tür amaçlarla kanunlarla belirlenen esas ve usullerle idari vesayet yetkisine sahiptir?
Anayasamıza göre merkezî idare aşağıdaki amaçlarla kanunlarla belirlenen esas ve usullerle idari vesayet yetkisine sahiptir. Bu amaçlar;
- Mahalli hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi
- Kamu görevlerinde birliğin sağlanması
- Toplum yararının korunması
- Mahalli ihtiyaçların gereği gibi karşılanması olarak belirtilmiştir.
Hacir ne demektir?
Hacir: Bir kimsenin medeni hakları kullanma yetkisinin mahkeme tarafından, akıl hastalığı, israf, içki düşkünlüğü, kötü yaşam gibi nedenlerle kaldırılmasıdır.
Vali ne tür faaliyetleri koordine eder?
Vali, kamu düzeni ve güvenliği ile kişilerin can ve mal emniyetinin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, trafik güvenliği ve kontrolün sağlanması amacıyla meydan, karayolları, cadde, sokak ve park gibi kamuya açık alanlarda kurulacak sistemlerin yerlerinin tespiti, kurulumu ve altyapı faaliyetlerini koordine eder.
Mahalli idare bankalarının varoluş nedenleri nedir?
Mahalli idare bankalarının varoluş nedenleri olarak; mahalli idarelerin özerkliğinin sağlanması, bu bankaların kaynak oluşturma yetenekleri, özellikle küçük ve orta ölçekli belediyelerin mali piyasalara ulaşmalarında kolaylık sağlama, daha uygun koşullarda borç verebilme, proje finansmanlarında süreklilik, merkezî idare bütçesi üzerindeki baskıların azaltılması, daha etkin kaynak kullanımının sağlanması ve teknik konularda yardım sağlama olarak belirtilmektedir.
Ülkemizde 1933 yılında çıkarılan bir kanunla kurulan Belediyeler Bankasının bir devamı olarak 1945 yılında 4759 sayılı Kanun’la kurulan İller Bankasının temel amacı nedir?
İller Bankasının temel amacı, yerel yönetimlerin ve bu yönetimlerin kuracakları birliklerle adı geçen yönetimlere bağlı, tüzel kişiliği haiz olan veya olmayan katma bütçeli idare ve kurumların finansman sorunlarına yardımcı olmak ve imar işleriyle uğraşmaktır. Kendi kanununa ve özel hukuk hükümlerine bağlı, tüzel kişiliğe sahip, kendine özgü bir bankadır.
İller Bankasının güçlü yönleri hakkında neler söylenebilir?
- Köklü bir kurum kimliğinin olması.
- Bankanın geniş bir bilgi ve deneyim ile arşive sahip olması.
- Hizmetlerin yerine getirilmesinde örgütlenmenin Türkiye’nin coğrafi durumunun baz alınarak yapılmış olması.
- Belediyelerin istihdam edemediği teknik personele sahip olması.
- Genel bütçeden yerel yönetimlere ayrılan payların dağıtımı ve kontrolünün banka aracılığıyla yapılması.
- Bankada otomasyona geçilmesi ile karar destek sürecinin daha sağlıklı, hızlı ve güvenilir hâle gelmesi.
- Farklı meslek gruplarından bilgi ve becerisi yüksek teknik personelin istihdam edilmesi.
- Hizmet sunumunda kullanılacak kuruma ait teknik standartların ve yayınların bulunması.
- Kurumun görevlerini yerine getirirken farklı finans kaynaklarını kullanabilmesi.
İller Bankasının zayıf yönleri hakkında neler söylenebilir?
- Özel uzmanlık gerektiren ve yeni gelişen teknolojiye hızlı uyum sağlayamaması.
- ArGe çalışmalarının olmaması.
- Belediyelere kapasite geliştirme yönünde yeterli eğitim, teknik destek ve danışmanlık hizmetinin verilmemesi.
- Banka Kanununda izin verilmesine rağmen Bankacılık fonksiyonunun yeterince yapılamaması.
- Yerel yönetimlerin Banka sistemine katılımlarının yeterince sağlanamaması.
- Yerel yönetimlerin İller Bankasının hizmet kalitesinden yeterince memnun olmaması.
- Bankacılık ve finansman işlemlerinin yürütülebilmesi için yeterli sayıda uzman personelin bulunmaması.
- Personel ücretlerinin yetersiz olması.
- Ödüllendirici bir iç denetim mekanizmasının olmaması.
Mahalli idarelerde hizmetin başarılı ve etkin bir biçimde yürütülmesinin ön koşulu nedir?
Mahalli idare birimlerinin hizmet sunmakla görevli oldukları alanın optimal bü yüklükte olması, hizmetin başarılı ve etkin bir biçimde yürütülmesinin ön koşuludur. Sonsuz ihtiyaçları karşılayacak kısıtlı üretim faktörlerinin, en çok faydayı en az maliyetle sağlayacak bir biçimde üretime kanalize edilmesi gerektiğinden, hizmet götürülecek alanın gereği gibi saptanması önem kazanmaktadır.
Kaynak israfını azaltan, kaliteli ve yeterli bir düzeyde hizmet üreten mahalli idareler yapısı nasıl oluşturulabilir?
Mahalli idare birimlerinin hizmet sunmakla görevli oldukları alanın optimal bü- yüklükte olması, hizmetin başarılı ve etkin bir biçimde yürütülmesinin ön koşuludur. Sonsuz ihtiyaçları karşılayacak kısıtlı üretim faktörlerinin, en çok faydayı en az maliyetle sağlayacak bir biçimde üretime kanalize edilmesi gerektiğinden, hizmet götürülecek alanın gereği gibi saptanması önem kazanmaktadır. Mahalli idarelerin hizmet alanlarının; seçim dönemine yaklaşır ken oy hesaplarına dayalı yaklaşımlar yerine, iktisadi kriterlerle belirlenebilecek optimal hizmet alanı belirleme yaklaşımıyla belirlenmesi gereklidir.
Kamu kesiminde yer alan merkezî yönetim ve mahalli idareler gelirlerini nasıl elde etmektedirler?
Kamu kesiminde yer alan merkezî yönetim ve mahalli idarelerin gelirlerinin alındığı kaynağın (millî gelir diyebiliriz) aynı olduğu hatırlanırsa, yönetimler arasında bölüşümün gereği ve önemi iyi anlaşılacaktır. Her yönetim birimine ayrı ayrı gelir toplama yetkisinin verilmesi hâlinde doğabilecek sorunları gidermek için çoğunlukla merkezî yönetim aracılığı ile çeşitli gelirler toplanmakta ve yerel yönetimlere dağıtılmaktadır.
Belediyelerin en önemli gelir türünü ne oluşturur?
Belediyelerin en önemli gelir türü, genel bütçe vergi gelirleri tahsilat toplamı üzerinden belediyelere aktarılan paydır.
Büyükşehir belediyeleri ve bağlı kuruluşları ile ilçe ve ilk kademe belediyeleri; tahsil ettikleri vergiler ve benzeri mali yükümlülüklerden birbirlerine ödemeleri gereken paylar ile su, atık su ve doğal gaz bedellerini zamanında yatırmadıkları takdirde ne olur?
Büyükşehir belediyeleri ve bağlı kuruluşları ile ilçe ve ilk kademe belediyeleri; tahsil ettikleri vergiler ve benzeri mali yükümlülüklerden birbirlerine ödemeleri gereken paylar ile su, atık su ve doğal gaz bedellerini zamanında yatırmadıkları takdirde, ilgili belediye veya bağlı kuruluşun talebi üzerine söz konusu tutar, İller Bankası tarafından, yükümlü belediyenin genel bütçe vergi gelirleri payından kesilerek alacaklı belediyenin hesabına aktarılır. Gecikmeden kaynaklanacak faiz ve benzeri her türlü zararın tazmininden ilgili ilçe belediye başkanı ve sayman şahsen sorumludur. Bu fıkra hükmü, ilçe belediyeleri hesabına yapılacak her türlü aktarmaları zamanında yapmayan büyükşehir belediye başkanı, bağlı kuruluş genel müdürleri ve saymanları hakkında da uygulanır.
Mahalli idarelere genel bütçeden yapılan aktarımın daha çok nüfus esasına dayalı yapılması nelere yol açar?
Genel bütçeden yapılan aktarımında daha çok nüfus esasına dayalı yapılması az gelişmiş bölgeler aleyhine sonuçlar doğuracaktır. Göçlere neden olan faktörlerden biri de değişik bölgelerde gerçekleşen kamusal ve yarı kamusal hizmetler arasındaki kalite farklarıdır. Eşitsizlikleri tam olarak gidermek mümkün olmasa bile, azaltmak için, merkezî yönetimin farklı bölgelere farklı aktarımlar veya doğrudan yatırımları kaçınılmaz olmaktadır.
Merkezî yönetim ile mahalli idare birimleri arasında, mahalli idare sınırları içinde alt yapıyı etkileyen hizmetleri olan özel kuruluşlar arasında bir koordinasyonun ol- maması nedeniyle ortaya ne tür olumsuzluklar çıkmaktadır?
Merkezî yönetim ile mahalli idare birimleri arasında, büyükşehirlerde büyükşehir belediyesi ile ilçe belediyeleri arasında veya mahalli idare sınırları içinde alt yapıyı etkileyen hizmetleri olan özel kuruluşlar arasında bir koordinasyonun olmaması nedeniyle ortaya çıkan olumsuzluklar vatandaşların sık sık konuştuğu ve yakındığı konular olmaktadır. Örneğin, telefon idaresinin bozduğu asfaltta açtığı hatlarda işi bitince geç de olsa yeniden asfalt yapılmaktadır. Daha sonra aynı sokak ya da caddenin farklı veya aynı tarafta tekrar kazıldığı su, gaz, kablo tv, kanalizasyon, elektrik hatlarının yer altına alınması gibi birçok konuda birbirinden habersiz değişik zamanlarda hizmet yapıldığı görülebilmektedir. Bu durumun, yarattığı çevre kirliliği, çamur, devamlı yama yapılan asfalt, gürültü ve görüntü kirliliği gibi doğrudan veya dolaylı büyük ekonomik kayıplara yol açabilmektedir.
Seçmenin yerel yönetimlerde hangi yollarla sesini her an yöneticilere duyurma ve kararlarda etkili olma şansı vardır?
Türkiye’de, seçmen beş yılda bir seçimini yaparak görevini tamamlamış bir düzende demokrasiyi bilmektedir. Esasında, özellikle yerel yönetimlerde her an çeşitli uygulama biçimleriyle sesini her an yöneticilere duyurma, kararlarda etkili olma şansı vardır. Bunlar:
- Geri çağırma: Yurttaşların, seçilmiş kamu yetkililerinin, görev süreleri dolmadan bu görevlerine son verebilmeleri hakkına sahip olmaları anla mındadır. Geri çağırma, Dünya’nın belirli demokratik uygulamalarında karşılaşılan ve kamuoyuna duyarlılığı ve hesap vermeyi sürekli ve etkin kılıcı bir yöntem olarak geliştirilmiştir.
- Halk Toplantıları: Kamuoyunu bilgilendirmek ve yöneticilere kamunun düşünce, duygu ve isteklerini iletebilmek amacıyla başvurulan geleneksel bir yöntemdir. Bu toplantılar yetkililerce daha da geliştirilerek temel dü zenlemelerin ve önemli kararların alınmasına katkıda bulunucu bir niteliğe kavuşturulabilir.
- Ombudsman: “Yurttaş avukatı” ya da “halk hakemi” adlarıyla da anılan om budsman, yerel yönetimlerde önemli bir işleve sahiptir. Yerel ombudsman, ye rel topluluk üyelerinin, yerel yönetimden herhangi bir şikâyetleri olduğunda (örneğin, hizmetin gereği gibi yada hiç yerine getirilmemesi, haksızlığa uğrama vb) konunun incelenip değerlendirilmek üzere başvuracağı makamdır.
Belediye hizmetlerine gönüllü katılımla ile ilgili ne tür programlar örnek gösterilebilir?
5393 sayılı Belediye Kanunu’yla getirilen yeni bir düzenleme belediye hizmetlerine gönüllü katılımla ile ilgilidir. Buna göre;
“Belediye; sağlık, eğitim, spor, çevre, sosyal hizmet ve yardım, kütüphane, park, trafik ve kültür hizmetleriyle, yaşlılara, kadın ve çocuklara, engellilere, yoksul ve düşkünlere yönelik hizmetlerin yapılmasında beldede dayanışma ve katılımı sağ- lamak, hizmetlerde etkinlik, tasarruf ve verimliliği artırmak amacıyla gönüllü ki- şilerin katılımına yönelik programlar uygular.”
Bir belediyenin borcuna karşılık, hizmet verdiği bina ve/veya araçlarına ve diğer gelirlerine haciz konulabilir mi?
5393 sayılı Belediye Kanunu’nda “Belediyenin proje karşılığı borçlanma yoluyla elde ettiği gelirleri, şartlı bağışlar ve kamu hizmetinde fiilen kullanılan malları ile belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç gelirleri haczedilemez. İcra dairesince haciz kararı alınmadan önce belediyeden borca yeter miktarda hac zedilebilecek mal göstermesi istenir. On gün içinde yeterli mal beyan edilmemesi durumunda yapılacak haciz işlemi, alacak miktarını aşacak şekilde yapılamaz” hükmü bulunmaktadır. Buna göre, belediyeden alacağı olan gerçek veya tüzel kişinin, hukuken haklı da olsa alacağını elde edebilmesi için icra olanağından yararlanabilmesi büyük ölçüde olanaksız hâle getirilmiştir. Büyük ölçüde dememizin nedeni de, belediye gelirlerinin önemli bir kısmının yukarıda belirtildiği şekilde haczedilemez oluşundandır. Bunların dışında gelirlerinin olmaması veya azlığı söz konusu olduğunda belediyeden alacaklı olan kişilerin haklarına kavuşması olanaksız olacaktır.
Mali kuralın tanımı nasıl yapılır?
Gerek merkezî idare gerekse mahalli idareler düzeyinde denk bütçe yükümlülükleri, borçlanma ve harcamaların sınırlandırılması gibi bir dizi kuralları içeren mali kural, ülkelerin çoğunda yaşanan kamu borcu artışı karşısında önemli bir konu olmuştur. Mali kuralın tanımını şu şekilde yapmak mümkündür. Mali kural; bütçe dengesi, borçlanma, harcama ya da vergilendirme gibi mali göstergeler üzerinde belirli bir sınırlama tesis edilerek maliye politikası üzerinde yasal ya da anayasal çerçevede kısıtlayıcı kuralların getirilmesidir.
Anayasa’nın yerel yönetimlerle ilgili maddesinin incelenmesinden çıkan sonuçlardan beş tanesini yazınız.
• Türkiye’de yerel yönetimler deyiminin kapsamına giren kuruluşlar, il özel idareleri, belediyeler ve köylerdir. Yukarıda aynen yer verdiğimiz madde de görüleceği gibi il özel idareleri deyimi yoktur. Ancak, Anayasa’da belirtilen ilke doğrultusunda “il halkının müşterek mahalli ihtiyaçlarını karşılayacak kamu tüzel kişiliğinin” il özel idaresi olduğu bir başka kanunda açıkça belli edilmiştir.
• Yerel yönetimler kamu tüzel kişiliğine sahip anayasal kuruluşlardır.
• Yerel yönetimlerin karar organları seçimle oluşturulacaktır.
• Yerel yönetimlerin kuruluşu, görevleri ve yetkileri ile ilgili çıkarılacak kanunlar, yerinden yönetim ilkesine uygun düzenlenmek zorundadır.
• Büyük yerleşim merkezleri için özel yönetim biçimleri getirilebilir.
• Yerel yönetim seçilmiş organlarının, organlık sıfatını kazanma ve kaybetmeleri konusundaki denetim yargı yolu ile yapılabilir.
• Seçilmiş yerel yönetim organlarını veya bu organların üyelerini, geçici bir önlem olarak içişleri bakanı görevden alabilir. Ancak bu işlem, görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan üyeler hakkında, yargının vereceği kesin hükme kadar uygulanabilir.
• Merkezî yönetim, Anayasa’da belirtilen amaçlar doğrultusunda kanunda belirtilen esaslar çerçevesinde yerel yönetimler üzerinde idari vesayet yetkisine sahiptir.
• Yerel yönetimlere görevleri ile orantılı gelir kaynakları sağlanır
Anayasamıza göre merkezî idare belli bazı amaçlarla kanunlarla belirlenen esas ve usullerle idari vesayet yetkisine sahiptir. Bu amaçlar nelerdir, yazınız.
Anayasamıza göre merkezî idare aşağıdaki amaçlarla kanunlarla belirlenen esas ve usullerle idari vesayet yetkisine sahiptir. Bu amaçlar;
• Mahalli hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi
• Kamu görevlerinde birliğin sağlanması
• Toplum yararının korunması
• Mahalli ihtiyaçların gereği gibi karşılanması olarak belirtilmiştir
İdari vesayet uygulamalarının belediyeler üzerindeki örneklerinden beş tanesini yazınız.
• Belediye sınırları, belediye meclisinin kararı ve kaymakamın görüşü üzerine valinin onayı ile kesinleşir.
• Belediye sınırları içinde mahalle kurulması, birleştirilmesi, bölünmesi, adlarıyla sınırlarının tespiti ve değiştirilmesi, belediye meclisinin kararı ve kaymakamın görüşü üzerine valinin onayı ile olur.
• Bir beldenin adı, belediye meclisi kararı ... ve valinin görüşü üzerine İçişleri Bakanlığının onayı ile değiştirilir.
• Belediye ihbar ve kıdem tazminatlarının ödenmesi konusunda ... İçişleri Bakanlığının onayı ile borçlanma yapabilir.
• Belediye ... hizmetlerini Danıştay’ın görüşü ve İçişleri Bakanlığının kararıyla süresi 49 yılı geçmemek üzere imtiyaz yoluyla devredebilir.
• Yurt içindeki ve İçişleri Bakanlığının izniyle yurt dışındaki belediyeler ve mahalli idare birlikleriyle karşılıklı iş birliği yapabilir.
• Belediye meclisinin çalışması ve katılımına ilişkin esas ve usuller İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
• Belediye meclisi kararları en geç yedi gün içinde mahallin en büyük mülki idare amirine gönderilir. Mülki idare amirine gönderilmeyen kararlar yürürlüğe girmez.
• Belediye meclis üyeliğine seçilme yeterliğinin kaybedilmesi durumunda, valinin bildirmesi üzerine Danıştay tarafından üyeliğin düşmesine karar verilir.
• Belediye başkanının mazeretsiz ve kesintisiz olarak yirmi günden fazla görevini terk etmesi ve bu durumun mülki idare amiri tarafından belirlenmesi halinde İçişleri Bakanlığının başvurusu üzerine Danıştay kararıyla başkanlık sıfatı sona erer.
• Belediye başkanlığının herhangi bir nedenle boşalması durumunda vali tarafından belediye meclisinin on gün içinde toplanması sağlanır.
• Belediye başkanlığının herhangi bir nedenle boşalması ve yeni belediye başkanı veya başkan vekilinin seçiminin yapılamaması durumunda seçim yapılıncaya kadar belediye başkanlığına büyükşehir ve il belediyelerinde içişleri bakanı, diğer belediyelerde vali tarafından görevlendirme yapılır.
• Norm kadro ilke ve standartları İçişleri Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığı tarafından müştereken belirlenir.
• Belediye zabıta teşkilatı ile itfaiye teşkilatının çalışma usul ve esasları ...İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
• Bütçe tasarısı Eylül ayının birinci gününden önce encümene sunulur ve İçişleri Bakanlığına gönderilir.
• Belediye bütçesi ile muhasebe işlemlerine ilişkin esas ve usuller Hazine ve Maliye Bakanlığı görüşü alınarak, İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılacak
yönetmelikle düzenlenir.
• Belediyelerin borçlanmaları konusunda, İçişleri Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığının değişik konularda görüşleri veya onayları söz konusudur.
• Belediyelerin arsa ve konut üretimi ile ilgili görevlerini belirten düzenlemelerin uygulama esasları; İçişleri Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından müştereken hazırlanacak çerçeve yönetmeliğine uygun olarak, belediye meclisleri tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.
• Belediye, ...hizmetlerini İçişleri Bakanlığının izniyle bütçe içinde işletme kurarak yapabilir.
• Belediyelerin kamunun mülkiyetinde veya kullanımında olan yerlerde kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı ilan edilebilmesi ve uygulama yapabilmesi Cumhurbaşkanı kararına bağlıdır.
• Belediyelerin uluslararası teşekkül ve organizasyonlara ....üye olması, ...kardeş kent ilişkisi kurabilmesi için ...önceden İçişleri Bakanlığının izninin alınması zorunludur.
• Kent konseyinin çalışma usul ve esasları İçişleri Bakanlığınca hazırlanacak yönetmelikle belirlenir.
• Belediye hizmetlerine gönüllü katılım konusunda, gönüllülerin nitelikleri ve çalıştırılmalarına ilişkin usul ve esaslar İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
• Cadde, sokak, meydan, park ...benzerlerine ad verilmesi beldeyi tanıtıcı amblem, flama ve benzerlerinin tespitine ilişkin ...belediye meclisi kararları, mülki idare amirinin onayı ile yürürlüğe girer
Mahalli idare bankalarının varoluş nedenleri nelerdir, anlatınız.
Mahalli idare bankalarının varoluş nedenleri olarak; mahalli idarelerin özerkliğinin sağlanması, bu bankaların kaynak oluşturma yetenekleri, özellikle küçük ve orta ölçekli belediyelerin mali piyasalara ulaşmalarında kolaylık sağlama, daha uygun koşullarda borç verebilme, proje finansmanlarında süreklilik, merkezî idare bütçesi üzerindeki baskıların azaltılması, daha etkin kaynak kullanımının sağlanması ve teknik konularda yardım sağlama olarak belirtilmektedir.
Ülkemizde ise İller Bankası hangi tarihte, nasıl kurulmuştur?
Ülkemizde ise İller Bankası 1933 yılında çıkarılan bir kanunla kurulan Belediyeler Bankasının bir devamı olarak 1945 yılında 4759 sayılı Kanun’la kurulmuştur. Belediyeler Bankasının sadece belediyelere yönelik faaliyetlerde bulunması, kuruluş sermayesinin hızlı nüfus artışı ve şehirleşmeye paralel olarak artan kredi ihtiyacını karşılayamaması ayrıca, mali kaynağa ve teknik yardıma muhtaç il özel idareleri ile köylerin bu yardım dışında bırakılması ve faaliyet sahasının daha genişletilmesi gibi hususlar göz önünde bulundurularak, Belediyeler Bankasının adı İller Bankası olarak değiştirilmiştir. Belediyelerin yanında, il özel idarelerini ve köyleri kapsamına alarak yeniden örgütlenen bir kuruluştur. İller Bankasının temel amacı, yerel yönetimlerin ve bu yönetimlerin kuracakları birliklerle adı geçen yönetimlere bağlı, tüzel kişiliği haiz olan veya olmayan katma bütçeli idare ve kurumların finansman sorunlarına yardımcı olmak ve imar işleriyle uğraşmaktır. Kendi kanununa ve özel hukuk hükümlerine bağlı, tüzel kişiliğe sahip, kendine özgü bir bankadır.
4759 sayılı İller Bankası Kanunu, 26.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6107 sayılı “İller Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun” ile kaldırılmış ve yeni Kanun devreye girmiştir.
İLBANK’ın amacı nedir, açıklayınız.
İLBANK’ın amacı; il özel idareleri, belediyeler ve bağlı kuruluşları ile münhasıran bunların üye oldukları mahalli idare birliklerinin finansman ihtiyacını karşılamak, bu idarelerin sınırları içinde yaşayan halkın mahalli müşterek hizmetlerine ilişkin projeler geliştirmek, bu idarelere danışmanlık hizmeti vermek ve teknik mahiyetteki kentsel projeler ile alt ve üstyapı işlerinin yapılmasına yardımcı olmak, merkezi yönetimin mahalli idarelere her türlü kaynak transferine aracılık etmek ve her türlü kalkınma ve yatırım bankacılığı işlevlerini yerine getirmektir
İLBANK'ın Genel Kurulu kimlerden oluşur, açıklayınız.
Bankanın Genel Kurulu
• İl özel idarelerini temsil etmek üzere il genel meclisi üyeleri arasından seçilecek yirmi kişiden,
• Belediyeleri temsil etmek üzere, belediye başkanları arasından her bir ili temsilen seçilecek birer kişiden,
• İçişleri, Hazine ve Maliye, Çevre ve Şehircilik Bakanlıklarını temsil etmek üzere görevlendirilecek birer kişiden oluşur.
Seçilecek genel kurul üyelerinin seçimlerine ilişkin usul ve esaslar Ana Sözleşmede düzenlenir.
İller Bankası’nın güçlü ve zayıf yönlerinden beşer tanesini yazınız.
Güçlü Yönler
1. Köklü bir kurum kimliğinin olması.
2. Bankanın geniş bir bilgi ve deneyim ile arşive sahip olması.
3. Hizmetlerin yerine getirilmesinde örgütlenmenin Türkiye’nin coğrafi durumunun baz alınarak yapılmış olması.
4. Belediyelerin istihdam edemediği teknik personele sahip olması.
5. Genel bütçeden yerel yönetimlere ayrılan payların dağıtımı ve kontrolünün banka aracılığıyla yapılması.
6. Bankada otomasyona geçilmesi ile karar destek sürecinin daha sağlıklı, hızlı ve güvenilir hâle gelmesi.
7. Farklı meslek gruplarından bilgi ve becerisi yüksek teknik personelin
istihdam edilmesi.
8. Hizmet sunumunda kullanılacak kuruma ait teknik standartların ve yayınların bulunması.
9. Kurumun görevlerini yerine getirirken farklı finans kaynaklarını kullanabilmesi.
Zayıf Yönleri
1. Özel uzmanlık gerektiren ve yeni gelişen teknolojiye hızlı uyum sağlayamaması.
2. Ar-Ge çalışmalarının olmaması.
3. Belediyelere kapasite geliştirme yönünde yeterli eğitim, teknik destek ve danışmanlık hizmetinin verilmemesi.
4. Banka Kanununda izin verilmesine rağmen Bankacılık fonksiyonunun yeterince yapılamaması.
5. Yerel yönetimlerin Banka sistemine katılımlarının yeterince sağlanamaması.
6. Yerel yönetimlerin İller Bankasının hizmet kalitesinden yeterince memnun olmaması.
7. Bankacılık ve finansman işlemlerinin yürütülebilmesi için yeterli sayıda uzman personelin bulunmaması.
8. Personel ücretlerinin yetersiz olması.
9. Ödüllendirici bir iç denetim mekanizmasının olmaması.
İller Bankası için fırsat ve tehditlerden üçer tanesini yazınız.
Fırsatlar
1. AB adaylık sürecinde AB normlarına uygun ihtisaslaşmış proje ve kontrollük hizmetleri vermek Bankayı olumlu etkileyecektir.
2. Toplumda artan çevre bilinci beraberinde yeni iş imkânları ve çevre yatırımlarına talebi artıracak böylelikle Bankaya duyulan gereksinim de artacaktır.
3. Bankanın bütçesine,belediyelere yardım kalemi,özel projelere ayrılan finansman ve afet işlerinden gelen deprem ödenekleri gibi kaynakların aktarılması.
4. Kent bilgi sistemleri ile jeotermal, güneş ve rüzgâr gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek hem ülke hem de Banka için yeni fırsatlar doğuracaktır.
5. Bankanın daha özerk bir yapıya kavuşturulmasıyla etkin çalışma sağlanacak, hizmette verimlilik ve kalite artacaktır.
6. Uluslararası finans kuruluşlarının İller Bankası ile çalışma arzusunda olmaları ve bunun merkezi yönetimin ilgili birimlerince desteklenmesi, Bankanın yeni atılımlar yapmasına imkân sağlayacaktır.
7. Kamu Yönetimi Reformu Yasası Bankanın yeniden yapılandırılması sürecini hızlandıracaktır.
8. Yerel Yönetimler Yasası ile yerel yönetimlerin güçlendirilmesi Bankanın finansal yapısını olumlu etkileyecek ve iş hacmini artıracaktır.
Tehditler
1. Belediye paylarından Banka alacaklarının kesilmesine ya da kesilmesi oranlarına Banka yönetimi dışından karar verilmesi, genel ve ani finans problemlerine neden olacaktır.
2. Finans alanında faaliyet gösteren uluslararası finans kurumlarının uzun vadeli ve bir dönemi ödemesiz kredi imkânları sunması karşısında Bankanın rekabet gücü azalacaktır.
3. Mevcut personel rejiminin 657 sayılı yasaya tabi olması nedeniyle ücret yetersizliğinden bu durumun devam etmesi, bankacılıkla ilgili faaliyetlerde yeterli ve
deneyimli uzman personel istihdam edilememesini ve deneyimli teknik personeli kaybetme riskini doğuracaktır.
4. Banka tarafından alınan doğru ve objektif kararların siyasi, ekonomik vb. gibi kurum dışı etkenlerle hayata geçirilememesi
İdareler arasındaki görev bölüşümü sorunları nelerdir, anlatınız.
Özellikle il özel idareleri ve köylerin görevlerinin büyük bir kısmı zamanla merkezî yönetime aktarılmıştır. İl özel idarelerinin görevlerini çeşitli bakanlıklar, köylerin görevlerini Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü aracılığı ile merkezî yönetim üstlenmiştir. Ancak, 13 Ocak 2005 tarihinde kabul edilen 5286 sayılı Kanunla, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü kaldırılmış, köye yönelik hizmetler 30.03.2014 tarihine kadar İstanbul ve Kocaeli’nde Büyükşehir Belediyelerince, 30.03.2014 tarihinden sonra da bütün büyükşehirlerde büyükşehir belediyelerince diğer illerde ise il özel idarelerince yerine getirilmiştir. Bu durumda bazı hizmetleri her yönetim kendisi yapmak isterken bazılarını da diğer yönetim birimi yapsın yaklaşımı içinde olabilmektedir. Ayrıca, yerel yönetimlerin kendi içinde de görev paylaşımı sorun olabilmektedir. Örneğin, büyükşehir belediyeleri ile ilçe belediyeleri arasında görevlerin üstlenilmesinde zaman zaman uyuşmazlıkların doğduğu gözlenmektedir.
Yapılacak düzenlemelerde, gerek merkezî yönetimle yerel yönetimler gerekse yerel yönetimlerin kendi aralarındaki görev bölüşümünden kaynaklanan sorunlar, merkezî yönetimin hizmet yükünü azaltıcı yaklaşımlarla ele alınıp görevler karmaşaya yer vermeyecek nitelikte, net bir biçimde belirlenmelidir.
İdareler arasındaki gelir bölüşümü sorunları nelerdir, anlatınız.
Kamu kesiminde yer alan merkezî yönetim ve mahalli idarelerin gelirlerinin alındığı kaynağın (millî gelir diyebiliriz) aynı olduğu hatırlanırsa, yönetimler arasında bölüşümün gereği ve önemi iyi anlaşılacaktır. Her yönetim birimine ayrı ayrı gelir toplama yetkisinin verilmesi hâlinde doğabilecek sorunları gidermek için çoğunlukla merkezî yönetim aracılığı ile çeşitli gelirler toplanmakta ve yerel yönetimlere dağıtılmaktadır.
Belediye gelirlerinin anlatıldığı ünite konularından hatırlayacağınız gibi bazı belediye vergilerinde, tahsil edilen vergi hasılatından belirlenmiş bir oranın, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na aktarılması, büyükşehir belediyesi ile ilçe belediyeleri arasında toplanan gelirlerin bir kısmının birbirlerine aktarılması gibi düzenlemeler karmaşa yaratabilmektedir. Gelirlerin idareler arasında belli oranlarda dağıtılması usulü getirilip, dağıtım yapması gereken idareye dağıtımı yapmadığında uygulanacak yaptırım belli değilse, idarelerin payları hiç yatırmaması veya geciktirerek yatırması örnekleri geçtiğimiz yıllarda gözlenmekteydi.
13 Temmuz 2004 tarihinde yürürlüğe giren 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu bu konuda şu düzenlemeyi getirmiştir;
“Büyükşehir belediyeleri ve bağlı kuruluşları ile ilçe ve ilk kademe belediyeleri; tahsil ettikleri vergiler ve benzeri mali yükümlülüklerden birbirlerine ödemeleri gereken paylar ile su, atık su ve doğal gaz bedellerini zamanında yatırmadıkları takdirde, ilgili belediye veya bağlı kuruluşun talebi üzerine söz konusu tutar, İller Bankası tarafından, yükümlü belediyenin genel bütçe vergi gelirleri payından kesilerek alacaklı belediyenin hesabına aktarılır. Gecikmeden kaynaklanacak faiz ve benzeri her türlü zararın tazmininden ilgili ilçe belediye başkanı ve sayman şahsen sorumludur. Bu fıkra hükmü, ilçe belediyeleri hesabına yapılacak her türlü aktarmaları zamanında yapmayan büyükşehir belediye başkanı, bağlı kuruluş genel müdürleri ve saymanları hakkında da uygulanır.”
Bu düzenlemeye göre, geçmişte yaşanan bazı sıkıntıların ortadan kalkacağını söylemek doğru olacaktır. Emlak vergisinde diğer idarelere pay verme uygulamasının kaldırılmasında olduğu gibi, tüm gelir kaynaklarında mahalli idarelerin her birimi topladığı gelir türünü sadece kendisi almalı, bir başka idareye pay vermeyecek düzenlemeler yapılmalıdır. Bu, sistemde anlaşılabilirliği ve uygulama kolaylığını sağlayacaktır.
Belediyelerin en önemli gelir türü, genel bütçe vergi gelirleri tahsilat toplamı üzerinden belediyelere aktarılan paydır. Merkezî yönetim bütçesinden, esaslı payların belediyelere aktarılacağını bundan sonra da beklememek gerekir. Bazı görevler merkezî yönetimden yerel yönetimlere aktarılırsa pay oranı birkaç puan arttırılabilir. Bu da hiç bir zaman tatmin edici olmayacaktır. Merkezî yönetimce yapılacak hizmetler azalıncaya kadar bu tablo devam edecektir.
Yukarıda belirttiğimiz nedenlerle, faydası bölünebilir olan yerel hizmetleri, hizmetten yararlanana ödettirmek gerekecektir. Toplumsal fayda yönü yanında özel faydası da olan, yarı bölünebilir hizmet maliyetlerinin bir kısmının da hizmetten doğrudan yararlananlardan tahsil edilmesi gerekecektir.
Belediye Gelirleri Kanunu’nda yer verilen belediye vergilerinde de, bazı vergileri kaldırarak kalanları da daha esaslı bir yapıda düzenleyerek iyileştirmeler yapılabilir. Örneğin, ilan ve reklam, eğlence ve çevre temizlik vergileri iyi bir düzenlemeye tabi tutulup haberleşme, elektrik ve havagazı tüketim ve yangın sigortası vergileri kaldırılabilir veya iyileştirilmelidir.
Genel bütçe vergi gelirlerinden pay verme usulünde de belediyelere pay verilirken, gelişmişlik endeksine göre yapılan pay dağıtımının etkisi nüfus kriterine göre artırılmalıdır.
Büyükşehir belediye sınırları içinde toplanan genel bütçe vergi gelirleri tahsilat toplamından ayrılan %6’lık payın, büyükşehir belediyelerine dağılımında son yapılan düzenlemeler eskiye oranla daha adaletli ise de yine bazı büyükşehir belediyelerinde bulunan büyük sanayi kuruluşları merkezlerinin başka bir büyük şehirde olması nedeniyle (örneğin: İstanbul’da) ödediği vergiler, ilgili kuruluşun merkezinin bulunduğu yer büyükşehir belediyesine kayıtlı olacaktır. Buna karşılık, sanayinin bulunduğu büyükşehir belediyesi hizmet vermekle yükümlü olmasına rağmen alacağı payda noksanlık olabilmektedir.
Yerel demokrasiyi geliştirme yollarından biri olan "Geri çağırma"yı açıklayınız.
• Geri çağırma: Yurttaşların, seçilmiş kamu yetkililerinin, görev süreleri dolmadan bu görevlerine son verebilmeleri hakkına sahip olmaları anlamındadır. Geri çağırma, Dünya’nın belirli demokratik uygulamalarında karşılaşılan ve kamuoyuna duyarlılığı ve hesap vermeyi sürekli ve etkin kılıcı bir yöntem olarak geliştirilmiştir.
Bu uygulamada, yerel topluluk üyeleri; bilgi, yetenek, önderlik ve dürüstlük gibi alanlarda ciddi eksiklikler taşıdıkları gerekçesiyle yetersiz ve başarısız buldukları seçilmiş yöneticileri, kayıtlı seçmen sayısının belli bir oranının (genellikle %25 oranı uygulanmaktadır) yazılı başvurusu üzerine yapılacak halkoylaması sonucu, seçmen
sayısının çoğunluğunun oyları ile seçim süreleri dolmadan geri çağırabilirler.
Geri çağırma yöntemi, iyi düzenlendiği takdirde amaçlarına uygun kullanıldığı sürece, seçilmiş yöneticiler için önemli bir denetim aracı ve yurttaşlar içinde yapıcı bir katılım uygulaması oluşturabilir. Ayrıca, seçilmiş kişilere, halk için ve halk adına geçici olarak görevde bulunan kişiler oldukları gerçeğini sürekli olarak hatırlatan bir yapıdadır. 5393 sayılı Belediye Kanunu’na göre belediye başkanınca meclise sunulan bir önceki yıla ait faaliyet raporundaki açıklamalar, meclis üye tam sayısının dörtte üç çoğunluğuyla yeterli görülmezse yetersizlik kararıyla görüşmeleri kapsayan tutanak, meclis başkan vekili tarafından mahalli mülki idare amirine gönderilir. Vali, dosyayı gerekçeli görüşüyle birlikte Danıştay’a gönderir. Yetersizlik kararı, Danıştay’ca uygun görüldüğü takdirde belediye başkanı, başkanlıktan düşer. Belediye Kanunu’nda “Hizmetlerde Aksama” başlıklı yeni düzenlemede, belli hizmetlerde aksamanın olması hâlinde belirtilen koşullar içinde o ilin valiliğini devreye sokmaktadır.
Ombudsmanlık nedir, tarihini ve ülkemizdeki kuruluşunu anlatınız.
Ombudsman: “Yurttaş avukatı” ya da “halk hakemi” adlarıyla da anılan ombudsman, yerel yönetimlerde önemli bir işleve sahiptir. Yerel ombudsman, yerel topluluk üyelerinin, yerel yönetimden herhangi bir şikâyetleri olduğunda (örneğin, hizmetin gereği gibi yada hiç yerine getirilmemesi, haksızlığa uğrama vb) konunun incelenip değerlendirilmek üzere başvuracağı makamdır.
Ombudsman sistemi, yönetimin elindeki her türlü bilgi ve belgeye ulaşabilecek yasal yetkiye sahip, uzmanlığa ve bağımsızlığa dayalı, güçlü, etkin ve saygı duyulan bir kurumdur. Uygulandığı ülkelerde, yerel yönetimin üzerinde oldukça önemli etkiler yaratmaktadır.
Günümüzde birçok ülkede görülen ombudsman uygulaması, ilk olarak 1809 yılında İsveç’te başlatılmıştır. Ombudsman kurumunun, tek kişiden ya da bir kuruldan oluşan değişik yapıları vardır.
Ombudsman’ın şikayetleri incelemesi için haksızlık doğurucu belirli bir idari hatanın bulunabileceği varsayımı yeterlidir. İdari işlem ya da eylemin ayrıca, yasaya aykırılık taşıması gerekmez. Ancak, yargı organlarında görüşülmekte olan konularda işlemde bulunamaz.
Ombudsman sonuçları veya kararlarının, yargı kararları gibi doğrudan yaptırım gücü yoktur ve haklarında başvuruda bulunulan yerel yönetim birimlerine “raporlar” biçiminde sunulur. Ancak, ombudsman kurumunun önemi ve saygınlığı nedeniyle, bu raporların vardığı sonuçlar ilgili kuruluşlarca her zaman dikkate alınır ve gereken önlemler ivedilikle yerine getirilir. Bu açıklamalardan anlaşılacağı gibi ombudsman, yurttaşlarla yerel yönetim arasındaki uyuşmazlıklarda bir tür yargı işlevi görmesine rağmen, olağan yargı erkine bağlı bir birim de değildir.
Ülkemizde ise, bu kurum diğer ülkelere kıyasla çok geç uygulamaya girmiştir. 14.06.2012 tarih ve 6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun 3 üncü Maddesinde Kanunun uygulama alanına, merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumu gibi idarelerin yanında mahalli idareleri ve mahalli idare birliklerini de almıştır. Ancak, bu Kurumun uygulama alanındaki kapsam genişliği karşısında sadece mahalli idareler ombudsmanlığı oluşturmakta faydalı olabilir. Kanunun incelenmesinde ombudsman kelimesi yerine, kamu baş denetçisi ve kamu denetçisi kelimelerinin kullanıldığını görmekteyiz. Ombudsmanı uyarlayan ülkelerin, kurumu kendi sistemlerine uyarlayarak adapte ettikleri görülmektedir. Ombudsman kelimesinin Türkçe karşılığı olarak; arabulucu, kamu hakemi, medeni hakların savunucusu, parlemento komiseri gibi tanımlamalar da kullanılmaktadır
Proje Demokrasisi ne demektir, açıklayınız.
Proje Demokrasisi: Çevre, yol, su, sağlık, konut, tüketiciyi koruma gibi yerel projelerin, ilgili yerel topluluk üyelerinin, bu projelerin planlama ve uygulamalarına katkıda bulunabilmeleri durumunda çok daha yerinde ve etkin programlara dönüşebilecekleri kuşkusuzdur.
“Proje demokrasisi” bir projenin planlama, uygulama ve değerlendirme aşamalarında, kamunun ya da yerel topluluk üyelerinin, değişik düzeylerde ve ölçeklerde bu aşamalara katılabilmeleri anlamındadır. Bu uygulamanın temel amacı, yurttaşlara, onların yaşamlarını yakından ilgilendiren veya etkileyecek olan geliştirilmiş ya da geliştirilmekte olan projeler konusunda söz sahibi olabilmelerini sağlamaktır. Özellikle büyük ölçekli projeler için bu tip katılımlar önem taşımaktadır.
5393 sayılı Belediye Kanunu’yla getirilen yeni bir düzenleme belediye hizmetlerine gönüllü katılımla ile ilgilidir. Buna göre;
“Belediye; sağlık, eğitim, spor, çevre, sosyal hizmet ve yardım, kütüphane, park, trafik ve kültür hizmetleriyle, yaşlılara, kadın ve çocuklara, engellilere, yoksul ve düşkünlere yönelik hizmetlerin yapılmasında beldede dayanışma ve katılımı sağlamak, hizmetlerde etkinlik, tasarruf ve verimliliği artırmak amacıyla gönüllü kişilerin katılımına yönelik programlar uygular.”
Mahalli İdarelerde Mali Kural uygulaması nedir, açıklayınız.
Özellikle son yıllarda, maliye politikası alanında bütçe dengesinin önemi tartışılırken “mali kural” kavramı üzerinde durulması gereken bir konu olmuştur. Gerek merkezî idare gerekse mahalli idareler düzeyinde denk bütçe yükümlülükleri, borçlanma ve harcamaların sınırlandırılması gibi bir dizi kuralları içeren mali kural, ülkelerin çoğunda yaşanan kamu borcu artışı karşısında önemli bir konu olmuştur.
Mali kuralın tanımını şu şekilde yapmak mümkündür. Mali kural; bütçe dengesi, borçlanma, harcama ya da vergilendirme gibi mali göstergeler üzerinde belirli bir sınırlama tesis edilerek maliye politikası üzerinde yasal ya da anayasal çerçevede kısıtlayıcı kuralların getirilmesidir.
Türkiye’de mahalli idarelerin özellikle 1990’lı yılardan sonra hazine garantili dış borç stokunda önemli artışlar söz konusu olunca, mali kuralın mahalli idareler düzeyinde ele alınıp uygulanması önem kazanmıştır. Özellikle bazı belediyelerin rahat bir şekilde kontrolsüz dış borçlanmaya başvurmaları, borç yükünü hazinenin üzerinde bırakmış, hazinenin borçlanma gereği bu nedenle de artış göstermiştir. Ayrıca, uluslararası ticari bankalardan doğrudan hazine garantisi olmaksızın alınan borçların ödenememesi durumu da alacaklı bankaların merkezî idareye başvurmaları gibi sonuçlar doğurmuştur. İç borçlanma konusunda da bazı sıkıntılar doğunca, mahalli idarelerin hazine garantili dış borçları ve iç borçlanma konusunda kısıtlamalar getirilmiştir.
1998 ve 1999 yıllarında bütçe kanunlarında belediyelerin hazine garantili dış borçlanmaları ile belediyeler ve bağlı kuruluşlar ile sermayelerinin yüzde ellisinden fazlası belediyeye ait kuruluşlar ve tüzel kişiliği bulunan mahalli idare birliklerinin uluslararası ticari bankalardan borçlanmalarında hazine garantisi aranma koşulu ve borç tutarı sınırı getirilmiştir. Daha sonra altıncı ünitede belediye gelirleri konusunda ayrıntıları görülen bir şekilde; borçlanma sınırı, vergileme ile ilgili sınırlar ve personel harcamalarındaki sınır gibi düzenlemeler ilgili kanunlarla yapılmıştır.
Bu tip mali kurallar ekonomide yaşanan olumsuz tablodan çıkmak için zorunludur. Kamu harcamalarının artırılması yönünde her zaman güçlü bir talep, bunları yapabilmek için gerekli finans kaynaklarının borç dışında vergi ve benzeri yükümlülüklerle karşılanması konusunda her zaman isteksizlik ve hatta karşı koyma söz konusu olmaktadır. Bu tablo hem merkezî idare hem de mahalli idare düzeyinde değişmemektedir.
Yukarıda belirtilen mali kuralların, mahalli idarelerin olması gereken özerkliğini önemli ölçüde zedeleyen bir yapısı olduğu da bir gerçektir. Ayrıca, mahalli idarelerin sunması gerekli hizmetlerini ve bazı yatırımlarını azaltması sonucu, mahalli yöneticilerin ve o mahalde yaşayan bireylerin bu durumdan şikayetçi olduğunu söyleyebiliriz. Geçmişte yapılan hatalı davranışların bugünkü kısıtlayıcı yapıyı kaçınılmaz
kıldığını da belirtmemiz gerekir.
Belediye gelirlerinin haciz edilebilmesi ile ilgili sorunlar nelerdir, anlatınız.
Zaman zaman medya organlarında, bir belediyenin borcuna karşılık, hizmet verdiği bina ve/veya araçlarına ve diğer gelirlerine haciz konulduğuna ilişkin haberler görülmektedir.
Belediyelerin mali yapısı ile ilgili ünitede, bu konuyla ilgili olarak son ünitede değerlendirme yapılacağı belirtilmişti.
5393 sayılı Belediye Kanunu’nda “Belediyenin proje karşılığı borçlanma yoluyla elde ettiği gelirleri, şartlı bağışlar ve kamu hizmetinde fiilen kullanılan malları ile belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç gelirleri haczedilemez. İcra dairesince haciz kararı alınmadan önce belediyeden borca yeter miktarda haczedilebilecek mal göstermesi istenir. On gün içinde yeterli mal beyan edilmemesi durumunda yapılacak haciz işlemi, alacak miktarını aşacak şekilde yapılamaz” hükmü bulunmaktadır.
Yukarıda belirtilenler dışında kalan, örneğin; belediyeleri en önemli gelir kaynağı olan, genel bütçe vergi gelirleri tahsilat toplamı üzerinden aktarılan paylar haczedilebilir gözükmektedir.
Ancak, yukarıdaki düzenlemeden yaklaşık üç yıl sonra 5779 sayılı İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun’un 7.maddesinde “....il özel idareleri ve belediyelere genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından ayrılacak paylar ile bu Kanunda ve diğer Kanunlarda bu idarelere verilmesi öngörülen paylar vergi hükmündedir.” denilmiştir. Bu hükümle, belediyelere genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından ayrılacak paylar ile diğer kanunlarla belediyelere verilmesi öngörülen her çeşit paylar da haciz yasağının kapsamına alınmıştır.
Buna göre, belediyeden alacağı olan gerçek veya tüzel kişinin, hukuken haklı da olsa alacağını elde edebilmesi için icra olanağından yararlanabilmesi büyük ölçüde olanaksız hâle getirilmiştir. Büyük ölçüde dememizin nedeni de, belediye gelirlerinin önemli bir kısmının yukarıda belirtildiği şekilde haczedilemez oluşundandır. Bunların dışında gelirlerinin olmaması veya azlığı söz konusu olduğunda belediyeden alacaklı olan kişilerin haklarına kavuşması olanaksız olacaktır.
İlamlı takip konusu alacağın tahsili amacıyla, borçlu bir belediyenin kamu hizmetinde fiilen kullanılan araçları ile bankadaki hesabına konulan haczin iptali için belediye dava açmış, açılan davada itiraz konusu haczedilemezlik ile ilgili kuralın Anayasaya aykırı olduğu kanısına varan Malatya İcra Hukuk Mahkemesi iptal istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştur. 6 Temmuz 2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi Kararına göre; iptali istenen Kanun hükmünün Anayasaya aykırı olmadığına, üyenin altısının karşı oyu ile oy çokluğuyla karar verilmiştir. Konu gerçekten hassas bir yapıdadır.
Ancak, Belediye Kanunu’nda getirilen kısmi haczedilemezlik kuralının yaklaşık üç yıl sonra, genel bütçeden pay verilmesi ile ilgili Kanun’la sınırlarının genişletildiği de bir gerçektir. Getirilen haciz yasağının çoğu belediye gelirlerinin büyük bir kısmını oluşturması sonucu, bireyin yasal haklarının korunmaması anlamına geleceği de açıktır. Kamu yararıyla, birey hakkının bir arada gözetileceği bir çözümü yasalarda yapılacak değişiklikle bulmak mümkündür. Bu çözümde, ya genel bütçeden ayrılan payları ya da belediye vergilerini haczedilebilir hâle getirmekle bulunabilir. Merkezî idarenin, belediyenin borçlarına karşılık katkısı veya borcu üstlenmesi gibi öneriler de kanımızca doğru değildir. Böyle bir durumda; merkezî yönetimi arkasında bulan bazı mahalli idareler, gelir-gider dengesini hiç düşünmeden borçlanma yapabilecektir. Bu durumun takip edilen ekonomi politikalarını olumsuz etkileyeceği açıktır. Bozulan ekonomik dengelerde yine bireyleri olumsuz etkileyecektir.
Yerel Demokrasiyi geliştirme yollarından biri olan Halk Toplantılarını açıklayınız.
Halk Toplantıları: Kamuoyunu bilgilendirmek ve yöneticilere kamunun düşünce, duygu ve isteklerini iletebilmek amacıyla başvurulan geleneksel bir yöntemdir. Bu toplantılar yetkililerce daha da geliştirilerek temel düzenlemelerin ve önemli kararların alınmasına katkıda bulunucu bir niteliğe kavuşturulabilir.
Bazı ülkelerde, yerel koşullara bağlı olarak, yerel topluluk üyeleri bu toplantılarda tartışılacak gündem maddeleri üzerinde, toplantı tutanaklarına da geçmek üzere sözlü veya yazılı önerilerde ya da görüş bildirimlerinde bulunabilmektedirler.
Halktan gelen görüş ve önerilerin, karar alma süreci üzerinde gerçek bir etkisinin görülmemesi durumunda, katılım konusunda isteksizlik ve ilgisizlik doğmaktadır. Bu nedenle yerel yönetim yöneticileri, doğru olmayan ve yüzeysel bilgilerle, toplantı yapar, sorulara cesaret kırıcı ve alaycı yaklaşır, ilgisiz cevaplar verirse eleştirilere hoşgörülü olmazsa bu toplantıları yapmamalıdır.
Halk toplantıları; iyi düzenlenip gerçek amaçları doğrultusunda kullanılması koşuluyla, yurttaşlarla yönetim arasında sağlıklı bir iletişim kurulmasına ve anlamlı bir katılım biçimi oluşturulmasına katkıda bulunacaktır.
Belediye Kanunu ile getirilen “Kent Konseyi”nin; kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, sendikalar, noterler, üniversiteler, ilgili sivil toplum örgütleri, siyasi partiler, kamu kurum ve kuruluşlarının ve mahalle muhtarlarının temsilcileri ile diğer ilgililerin katılımıyla oluşturulması öngörülmüştür. Konseyin amacı; kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmektir. Kent konseyinde oluşturulan görüşler, belediye meclisinin ilk toplantısında gündeme alınarak değerlendirilir. Bu yeni oluşumun, istekli ve heyecan dolu katılımcılarla arzulanan amaca ulaşması herkesin dileği olmalıdır. Bu konuyla ilgili yeni yapılan bir düzenleme de “Hemşehri hukuku” başlığıyla Belediye Kanunu’na girmiştir. Buna göre; herkes ikamet ettiği beldenin hemşehrisidir. Hemşehrilerin, belediye karar ve hizmetlerine katılma, belediye faaliyetleri hakkında bilgilenme ve belediye idaresinin yardımlarından yararlanma hakları vardır. Yasal düzenlemeler yapıldığına göre bu konunun olması gereken biçimde yürütülmesinde en büyük görev hemşehrilere ve belde yöneticilerine düşmektedir.
İdareler arasındaki koordinasyon eksikliğinden doğan sorunları anlatınız.
Merkezî yönetim ile mahalli idare birimleri arasında, büyükşehirlerde büyükşehir belediyesi ile ilçe belediyeleri arasında veya mahalli idare sınırları içinde altyapıyı etkileyen hizmetleri olan özel kuruluşlar arasında bir koordinasyonun olmaması nedeniyle ortaya çıkan olumsuzluklar vatandaşların sık sık konuştuğu ve yakındığı konular olmaktadır. Örneğin, telefon idaresinin bozduğu asfaltta açtığı hatlarda işi bitince geç de olsa yeniden asfalt yapılmaktadır. Daha sonra aynı sokak ya da caddenin farklı veya aynı tarafta tekrar kazıldığı su, gaz, kablo tv, kanalizasyon, elektrik hatlarının yer altına alınması gibi birçok konuda birbirinden habersiz değişik zamanlarda hizmet yapıldığı görülebilmektedir. Bu durumun, yarattığı çevre kirliliği, çamur, devamlı yama yapılan asfalt, gürültü ve görüntü kirliliği gibi doğrudan veya dolaylı büyük ekonomik kayıplara yol açabilmektedir. Ülkemizde bireylerin ortak çalışma ve bir araya gelme konusundaki sıkıntısı geçmişte hatırlanacağı gibi koordinasyonun Bakanlık düzeyinde ele alınmasına neden olmuşsa da başarılı olduğu söylenemez. Bugün için azalsa da yukarıdaki örnekleri gözlemlemekteyiz.
Kaynak israfına ve hizmetle ilgili diğer şikâyetlere neden olan yöneticilere esaslı yaptırımlar getirmedikçe ve bu yaptırımlara konu olan cezaları kurumun ödemesi yerine doğrudan ilgililerin ceplerinden almadıkça sorunun çözülmesi zor gözükmektedir.
6 Aralık 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6360 sayılı Kanun, koordinasyon eksikliğini giderebilmek amacıyla 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun ‘Taşra Teşkilatı’ başlıklı 28.maddesine aşağıdaki ‘Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı’ başlıklı 28/A maddesini eklemiş ve yayımı tarihi itibarıyla yürürlüğe sokmuştur.
Bu düzenleme 02.07.2018 tarihli ve 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 18. Maddesiyle yenilenmiş, 3152 sayılı Kanunun adı “İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu ile İl Yatırım ve Hizmetlerine İlişkin Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun” şeklinde değiştirilmiştir. 28/A Maddesinin başlığıda “İl Yatırım Hizmetleri” şeklinde olmuştur.
“İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu ile İl Yatırım ve Hizmetlerine İlişkin Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun”unun “İl Yatırım Hizmetleri” başlığında neler düzenlenmiştir, açıklayınız.
‘Bakanlıklar ve diğer merkezi idare kuruluşları, illerde her türlü yatırım, yapım, bakım, onarım ve yardım işlerini Yatırım İzleme Koordinasyon Başkanlığı aracılığıyla yapabilirler. Bu işler karşılığı yapılacak kaynak transferlerinin hangi aşamada ne surette avans veya tahakkuk suretiyle yapılacağı, ihaleye çıkılmasında kaynağın sağlanması yöntemi, avans karşılığı ödeneğin saklı tutulması, ödenek devri, aranacak belgeler ile bu kapsamdaki diğer usul ve esaslar İçişleri Bakanlığı ile Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından müştereken belirlenir. Bu madde kapsamında Başkanlık aracılığıyla yapılacak işlere ilişkin ödenekler, kamu kurum ve kuruluşlarının bütçelerinde ayrı tertiplerde izlenir, bu ödeneklerden diğer tertiplere aktarma yapılamaz ve başka amaçlarla kullanılamaz. Söz konusu tertiplerde yer alan ödeneklerden harcanmayan kısımlar ertesi yıl bütçesine devren ödenek kaydedilir.
İldeki kamu kurum ve kuruluşlarınca yürütülmesi gereken yatırım ve hizmetlerin aksadığının ve bu durumun halkın sağlığı, huzur ve esenliği ile kamu düzeni ve güvenliğini olumsuz etkilediğinin vali veya ilgili bakanlıkça tespit edilmesi durumunda, vali uygun süre vererek hizmet ve yatırımın gerçekleştirilmesini ister. Hizmet ve yatırımın verilen sürede gerçekleşmesi hâlinde, vali söz konusu yatırım ve hizmetin ildeki diğer kamu kurum ve kuruluşlarınca yerine getirilmesini isteyebileceği gibi yatırım izleme ve koordinasyon başkanlığı aracılığıyla da yerine getirilebilir. Yapılan veya yapılacak harcamalar karşılığı tutarlar ilgili kurumun pay ve ödeneklerinden tahsis yapan kurum tarafından kesilerek ilgili başkanlığa veya hizmeti yerine getiren diğer kamu kurum ve kuruluşuna gönderilir. Bu fıkra kapsamında ilgili genel bütçeli idarelere aktarılan tutarları, bir yandan genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir, diğer yandan bütçesinin ilgili tertiplerine ödenek kaydetmeye ve yıl içerisinde harcanmayan kısımlarını ertesi yıl bütçesine devren gelir ve ödenek kaydetmeye Strateji ve Bütçe Başkanlığı yetkilidir. Diğer kamu kurum ve kuruluşlarına aktarılan tutarların bütçeleriyle ilişkilendirilmesi bu kurumların tabi olduğu mevzuat hükümleri çerçevesinde gerçekleştirilir.’
Belirttiğimiz koordinasyon eksikliğinin giderilmesi açısından yukarıdaki düzenlemenin olumlu bir adım olduğunu söylemek mümkündür.
Bölgeler arasındaki eşitsizlikler, mahalli idareler açısından ne gibi sorunlara yol açmaktadır, anlatınız.
Yüzölçümü büyük her ülkede olduğu gibi, ülkemizde de bölgeler arası eşitsizlik önemli bir konudur. Mahalli idareler ile ilgili yasal düzenlemelerde olabildiğince bu sorunun giderilmesine yönelik yöntemler uygulamaya konulmalıdır.
Ülkemizde bazı yörelerin, doğal güzellikleri ve bu sayede gerek iç gerekse dış turizmle yoğunluk yaşaması, bazı bölgelerin kış şartlarında yoğun karla mücadele yapması, vergi kapasiteleri, beşerî sermaye birikimleri diğer yörelerle kıyaslandığında farklılıklar göstermektedir. Bu durum belli mahallerde sağlanacak gelirler arasında da farklılıklar yaratır. Örneğin; ilan ve reklam vergisi, eğlence vergisi ve emlak vergisi gibi birçok vergide bu durumu gözlemlemek mümkündür. Genel bütçeden yapılan aktarımında daha çok nüfus esasına dayalı yapılması az gelişmiş bölgeler aleyhine sonuçlar doğuracaktır. Göçlere neden olan faktörlerden biri de değişik bölgelerde gerçekleşen kamusal ve yarı kamusal hizmetler arasındaki kalite farklarıdır. Eşitsizlikleri tam olarak gidermek mümkün olmasa bile, azaltmak için, merkezî yönetimin farklı bölgelere farklı aktarımlar veya doğrudan yatırımları kaçınılmaz olmaktadır.
-
2024-2025 Öğretim Yılı Güz Dönemi Ara (Vize) Sınavı Sonuçları Açıklandı!
date_range 2 Gün önce comment 0 visibility 57
-
2024-2025 Güz Dönemi Ara (Vize) Sınavı Sınav Bilgilendirmesi
date_range 6 Aralık 2024 Cuma comment 2 visibility 328
-
2024-2025 Güz Dönemi Dönem Sonu (Final) Sınavı İçin Sınav Merkezi Tercihi
date_range 2 Aralık 2024 Pazartesi comment 0 visibility 913
-
2024-2025 Güz Ara Sınavı Giriş Belgeleri Yayımlandı!
date_range 29 Kasım 2024 Cuma comment 0 visibility 1288
-
AÖF Sınavları İçin Ders Çalışma Taktikleri Nelerdir?
date_range 14 Kasım 2024 Perşembe comment 11 visibility 20159
-
Başarı notu nedir, nasıl hesaplanıyor? Görüntüleme : 25842
-
Bütünleme sınavı neden yapılmamaktadır? Görüntüleme : 14700
-
Harf notlarının anlamları nedir? Görüntüleme : 12646
-
Akademik durum neyi ifade ediyor? Görüntüleme : 12642
-
Akademik yetersizlik uyarısı ne anlama gelmektedir? Görüntüleme : 10582