Temel Yem Bilgisi ve Hayvan Besleme Dersi 8. Ünite Özet

Kanatlı Beslenmesinin Temel İlkeleri

Giriş

İnsanların sağlıklı yaşamalarının yolu, yeterli ve dengeli beslenmeden geçmektedir. Sağlıklı ve dengeli beslenme için hayvansal protein içeren et, süt, yumurta gibi gıdaların günlük olarak mutlaka tüketilmesi tavsiye edilmektedir. Özellikle çocuk ve genç yaştaki bireylerin hayvansal protein açısından yeterli beslenmesi, fiziksel büyümenin yanı sıra zihinsel gelişim açısından da hayati önem taşımaktadır.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından yayınlanan 2009 yılı verilerine göre, Türkiye’de 1994-1996 yılları arasında kişi başına 101 gram olan günlük protein tüketimi, 1999-2001 yıllarında 97 grama, 2003-2005 yıllarında ise 96 grama gerilemiştir. Asıl çarpıcı olan ise Türkiye’de günlük protein tüketimi içerisindeki hayvansal protein tüketim oranının % 21,3 ile sıralamada hem Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin (% 65,5) hem de dünya ortalamasının (% 28,7) oldukça altında bulunmasıdır.

Türkiye’de protein tüketiminin daha çok bitkisel protein kaynaklarından karşılandığı hayvansal protein tüketiminin ise yetersiz kaldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda kanatlı yetiştiriciliğinde çok büyük alanlara ihtiyaç duyulmaması, kanatlı hayvanların üretim dönemlerinin kısa buna karşın yemden yararlanmalarının yüksek olması, kanatlı eti ve yumurtasının kırmızı et ve süt gibi diğer hayvansal protein kaynaklarına göre daha ucuza mal olması nedeniyle hayvansal protein açığımızın kapatılmasında kanatlı ürünleri ayrı bir önem taşımaktadır.

Kanatlı yetiştiriciliğinde başarı yüksek verimli hayvanların kullanılmasının yanı sıra bilimsel yöntemlere uygun bakım ve besleme koşullarının yerine getirilmesi ile mümkündür. Kanatlı hayvanların beslenmesinde; çeşitli yem ham maddelerinin karışımından oluşan karma yemler kullanılmaktadır. Kanatlıların besin maddesi gereksinimi; tür ve yaşa göre değiştiğinden, yemlerdeki enerji, protein, vitamin ve mineral düzeyleri de gereksinimler çerçevesinde değişiklik göstermektedir. Yemler formüle edilirken protein, vitamin ve mineral gibi diğer besin maddelerinin oranları, yemin enerji düzeyine göre ayarlanır.

Kanatlı yemlerinde maliyetin büyük bir bölümünü enerji oluşturmaktadır. Yemlerin hazırlanmasında enerji kaynağı olarak mısır başta olmak üzere buğday, arpa ve sorgum gibi tahıllar ile bitkisel yağlar kullanılmaktadır. Protein kaynağı olarak da başta soya fasulyesi küspesi olmak üzere ayçiçeği tohumu küspesi gibi çeşitli yağlı tohum küspeleri ile balık unu, et-kemik unu, kanatlı unu, tüy unu gibi hayvansal kökenli yem ham maddeleri kullanılmaktadır. Bilindiği gibi kanatlı yemleri ağırlıklı olarak bitkisel kökenli yem ham maddelerinden oluşmaktadır. Bitkisel kökenli yem ham maddeleri hayvansal kökenli olanlara göre esansiyel amino asitler bakımından yeterli ve dengeli olmadığından, hayvanların gereksinimlerinin karşılanabilmesi için yemdeki açığın sentetik aminoasit katkıları ile kapatılması gerekmektedir.

Yumurta Tavuklarının Beslenmesi

Başarılı bir yumurta tavukçuluğu yapabilmek için; kaliteli civciv alımının yanı sıra bakım, besleme, hastalıklardan koruma ve çiftlik yönetimi gibi faktörlerin de göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Yumurta tavukçuluğunda en büyük gideri % 70 oranıyla yem giderleri oluşturmaktadır. Bu yüzden kârlı bir yumurta tavukçuluğu yapabilmek, ucuz ancak kaliteli bir yemin kullanılmasıyla mümkündür. Günümüzde erişkin bir tavuğun ortalama günlük yem tüketimi 90-130 gram arasındadır. Bu rakam, tavuğun ırkına, yemin besin maddesi düzeyine, çevre sıcaklığına ve yumurta verimine bağlı olarak değişmektedir.

Vücut ağırlığı, yumurta iriliğini etkileyen en önemli faktördür. Yumurta tavuklarının beslenmesi, büyütme dönemi; 0-19/20. Hafta ve yumurtlama dönemi; 19/20-72. hafta şeklinde başlıca iki dönemde incelenir.

Yumurta öncesi dönemde sürünün canlı ağırlık bakımından üniformitesi sağlanmalıdır, bu sayede gelecekteki yumurta verimi büyük oranda canlı ağırlık düzenlenmesi ile artmaktadır. Civcivlerdeki sarı kese belirli bir süre besleme işlevini yerine getirir. Çıkımdan sonra en geç 24-48 saat içinde civcivlere yem verilmelidir. Dehidrasyonun oluşmaması için civcivlere taze, temiz ve sıcaklığı 18 °C civarında olan su en kısa sürede sağlanmalıdır.

Civciv başlangıç yeminin enerji ve protein düzeyinin, tüm yaşam dönemlerine göre daha yüksektir. Civcivlerin en hızlı büyümeyi yaşamlarının ilk dönemlerinde gösterirler. Civciv dönemindeki ad libitum beslemenin belirli bir dönem sonunda bitirilmesi gereklidir. Tavukların yaşa göre belirlenmiş optimum canlı ağırlık düzeyleri vardır.

Bu değerlerin göz önüne alınmaması, hayvanların optimum düzeyin üzerinde bir canlı ağırlık kazanmalarına neden olabilir. Piliçler istenen yaşın altında yumurta verim dönemine girerler. Bu durum yumurta ağırlığı, yumurta verimi ve en yüksek yumurta verimine ulaşma dahil tüm verim parametreleri üzerinde olumsuz etkilere neden olur. Bu tip bir sürüde başlatma yeminin daha uzun süre kullanılması ile büyümede karşılaşılan bu sorunun düzeltilmesi açısından etkili olacağı unutulmamalıdır.

Günümüzde piliçlerin beslenmesinde izlenen en önemli yöntemlerden biri, yaştan ziyade, sürünün durumuna ve canlı ağırlığına göre düzenlemenin yapılmasıdır.

Yumurtaya hazırlık döneminde yumurta kabuğu oluşumunda önemli rolü olan medullar kemiklerdeki kalsiyum depolarının yumurta üretimi başlamadan önce oluşturulmasıdır. Ayrıca, hayvanın yumurtlamaya başlamasıyla birlikte artan kalsiyum gereksiniminin karşılanmasıdır. Bu amaçla, % 2-2,5 düzeyinde kalsiyum içeren prelayer yeminin sürünün yumurtaya giriş tarihinden önceki 10-15 gün süreyle verilmesi uygundur.

Yumurtlama öncesi dönemde dikkat edilmesi gereken diğer bir konu da linoleik asitin yemdeki düzeyidir. Linoleik asit, yumurta iriliğini artıran bir etkiye sahiptir. Bu dönemde rasyonun linoleik asit düzeyi sınırlanarak, yumurta büyüklüğü kontrol altında tutulmalıdır. Böylece özellikle yumurtaya girişte büyük problem yaratan ve yumurta kanalının dışarı çıkması olarak bilinen prolapsus olayı da önlenebilir.

Yem kanununda yumurtlama dönemi 20-40. haftalar ve 41. haftadan sonraki dönem şeklinde 2’ye ayrıldığı halde, bu dönem 20-36. haftalar, 37-52. haftalar ve 53. haftadan sonrası olmak üzere 3 bölüme de ayrılabilmektedir. Bu durumda izlenecek yol hayvanların gelişimlerini ve verim düzeylerini gözlemleyerek karar vermek olmalıdır.

Yumurta tavuklarının, yumurta üretimi 18-20. Haftalarda başlar ve kısa bir süre sonra hızla yükselerek 6-8 hafta sonra en yüksek düzeye ulaşır. Bir süre sonra yüksek düzeyde devam eden yumurta verimi giderek azalır. Ayrıca iklime bağlı faktörler de yem tüketimini etkileyerek verimin değişmesine neden olabilir. Verimdeki bu değişimler, besin maddesi düzeyleri farklı rasyonlar hazırlayarak bir dereceye kadar önlenebilir. II. dönemde ise yumurta verimi giderek azalır. Bu nedenle besin maddesi bileşimi daha düşük olan rasyonlar hazırlanır. Buna karşılık yaşa bağlı olarak bağırsaklardan kalsiyum emiliminin ve iskeletten sağlanan kalsiyum miktarının azalması sonucunda, kabuk kalitesinde şekillenen bozulmaları önlemek için rasyonun kalsiyum seviyesi artırılmalıdır.

Tavuklar yaşlandıkça yumurta ağırlığı genellikle yükselir. Bu durum daha fazla kırık yumurta sorununu da beraberinde getirir. Eğer, ticari olarak büyük yumurtalar ek bir gelir getirmiyorsa, rasyondaki sınırlayıcı amino asitlerin miktarları, hayvanın verimini olumsuz etkilemeyecek şekilde azaltılarak yumurta ağırlığı düşürülebilir. Bir diğer yöntem de kalsiyumun yeme katıldığı formunun ve gün içindeki veriliş zamanının ayarlanmasıdır.

Yumurta, canlı vücudunun gereksinim duyduğu tüm besin öğelerini yapısında bulundurur. Tüm besinler içerisinde en kaliteli protein yumurtada bulunur. Yumurta; yumurta sarısı, yumurta akı ve kabuk olmak üzere üç bölümden oluşur. Yumurta sarısı yumurtalıkta, yumurta akı yumurta kanalının magnum bölümünde, yumurta kabuğu ise uterus bölümünde oluşur. Yumurtayı oluşturan üç bölüm birbirlerinden zarlarla ayrılmışlardır. Kanatlı hayvanlarca üretilen yumurtaların kalite kriterleri dış ve iç kalite olmak üzere iki bölüm halinde incelenir. Bu faktörlerin bir kısmı ırk, yaş, genel sağlık durumu gibi hayvana bağlı etkenlerken, bir kısmı da çevre sıcaklığı, ışıklandırma, yerleşim sıklığı, beslenme gibi dış etkenlerdir. Dış kalite kapsamında; kabuk dayanıklılığı, kabuk kalınlığı, özgül ağırlık, kabuk rengi, yumurta şekli, yumurta ağırlığı, kabuk temizliği incelenir. İç kalitede ise hava kesesi, yumurta sarısı ve akı ile ilgili özellikler incelenmektedir.

Yumurtanın dış kalitesinde meydana gelen bozuklukları azaltmak için, aşağıda verilen tavsiyelere uyulması yararlı olacaktır.

  • Yumurta tavuklarında hibrit seçimi dikkatli yapılmalıdır.
  • Özellikle yumurtlama döneminin ikinci devresinde yumurta toplamada daha dikkatli olunmalıdır.
  • Kafes bölmelerine daha az sayıda hayvan konulmalıdır.
  • Özellikle yaşlı sürülerin ve yaz aylarında yumurtlanan yumurtalar daha sık toplanmalıdır.
  • Yumurtalar toplanırken doğrudan viyollere yerleştirilirse kırık-çatlak oranı azaltılmış olur.
  • Eğer sürüde düşük kabuk kalitesi sürekli problem ise rasyon bileşiminde gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
  • Kullanılan su temiz ve iyi kalitede olmalıdır.
  • Tüm stres faktörleri azaltılmalıdır.
  • Kanibalizm önlenmelidir.
  • Hayvanlarda korku oluşturacak ani hareketlerden kaçınılmalıdır.

Sonuçta, yumurta iç ve dış kalitesini iyileştirmek karmaşık bir süreçtir. Kalitede yaşanan problemlerin üstesinden gelebilmek için; beslenme, çevresel koşullar, bakımyönetim, ırk ve hastalıklar bir bütünü oluşturan parçalar olarak algılanmalı ve gerekli önlemler alınmalıdır.

Broylerin (Etlik Piliç) Beslenmesi

1930’lu yıllarda tavuk eti denildiğinde, yumurta üretim periyotlarını tamamlayan ve yaşlı yumurtacı tavukların veya horozların kesilmesiyle elde edilen et akla gelirdi. Bu durum insanların daha az miktarda tavuk eti tüketmesine neden olurdu. Daha sonraki yıllarda modern ıslah çalışmalarıyla hızlı büyüyen ve yemi etkin bir şekilde ete dönüştüren broyler hibritlerin elde edilmesi konusunda yoğun çalışmalar yapılmıştır. Broylerler; 1970’li yıllarda 6 haftada 1500 g, günümüzde ise 2600 g canlı ağırlığa ulaşabilecek düzeye gelmiştir. Yine o yıllarda broylerler 4 kg yem ile 1 kg canlı ağırlık kazanırlarken, günümüzde bu miktar 1800 gr yeme hatta daha aşağı rakamlara çekilmiş, diğer bir ifadeyle % 50’den fazla yem tasarrufu sağlanmıştır. Tavuk eti üretiminde et kalitesi de önemli değişiklikler göstermiştir. Broyler üretiminde bu noktaya gelinmesinde, ıslah çalışmalarının yanı sıra beslenme bilimi ve ilaç endüstrisindeki gelişmeler ile aşıların daha etkin ve pratik biçime dönüşmesinin büyük payı vardır.

Broyler beslemede temel hedef; hayvanların en kısa sürede, en az yem ile mümkün olduğunca en yüksek canlı ağırlığa ulaşmalarını sağlamak ve kesime göndermektir. Broyler yemlerinde protein ve enerji düzeylerinin yanı sıra vitamin ve mineral gibi etkin besin maddelerinin düzeyleri de yüksek tutulmakta ve serbest (ad libitum) yemleme yapılmaktadır. İçme suyu da yem gibi hayvanların istedikleri zaman tüketebilecekleri şekilde daima önlerinde hazır bulundurulmaktadır.

Broyler yemlerinde enerji ve protein düzeyleri arasında önemli bir ilişki vardır. Yaşla beraber enerji/protein oranı da artış göstermektedir. Çünkü yukarıda da vurgulandığı gibi broylerler yaşlandıkça yemlerinde daha az proteine, buna karşın daha fazla enerjiye gereksinim duyarlar. Broyler yemlerinde enerji ve protein arasındaki dengenin bozulması, bu besin maddelerinden birisinin ya da her ikisinin boş yere harcanmasına ve broyler performansının düşmesine yol açabilir. Rasyonun enerji düzeyi artırıldığında, protein düzeyi ile birlikte vitamin ve mineral düzeylerinin de artırılması göz ardı edilmemelidir.

Kanatlı hayvanlar yem maddelerinde bulunan ham selülozu sindiremezler, ancak yemin etkin bir şekilde sindirilebilmesi için rasyonda bir miktar ham selüloza ihtiyaç duyarlar. Broyler yemlerinde ortalama % 3-3,5 düzeyinde ham selüloz bulunması, sindirim sırasında topaklaşma, hamurlaşıp kitleleşme gibi fiziksel olayları önleyerek sindirim enzimlerinin en küçük yem parçacıklarına kadar ulaşıp nüfuz etmesine yardımcı olmaktadır. Broylerlerin beslenmesinde en önemli noktalardan birisi de, ette kalıntı bırakabilecek ve insan sağlığına zararlı olabilecek katkıların (antibiyotik, antikoksidiyal, antifungal) bitiriş rasyonlarından çıkarılmasıdır. Ayrıca, balık unu gibi ette balık kokusuna yol açabilecek ve karkas kalitesini olumsuz yönde etkileyebilecek yem ham maddeleri de bitiriş rasyonlarında kullanılmamalıdır.

Broyler beslemede kullanılan yemler toz, granül ve pelet yem şeklinde 3 değişik formda olabilmekte ve yemin formu hayvanların performansını önemli düzeyde etkileyebilmektedir.

  • Toz yem: Granül yemin hazırlanamadığı durumlarda ilk 2 hafta civcivler toz yem ile beslenebilirler. Ancak toz yem çok ince öğütülmemelidir. Aksi halde su tüketiminden sonra gagaya yapışarak yem tüketiminin azalmasına yol açabilir.
  • Granül Yem: Broylerlerin beslenmesi ilk günden kesime kadar bu yem formu ile yapılabilir.
  • Pelet Yem: Bu yem formu 2-3 haftalık yaştan sonra kullanılmalıdır. Pelet yem, broylerlerin yem tüketimini artırması, israf olan yem miktarını azaltması bakımından sahada tercih edilmekte ve bu yönleriyle daha kârlı bir yetiştiricilik yapılmasına olanak tanımaktadır.

Broyler etinin kalitesi, yem ve uygulanan besleme metotlarından önemli ölçüde etkilenmektedir. Aşağıda broyler etinin kalitesine karar vermede kullanılan önemli kriterler ve bu kriterlerin beslenme tarafından nasıl etkilendiği verilmiştir.

  • Görünüş (renk): Renk ürünün satılmasında en önemli etkendir.
  • Lezzet ve Koku: Et kalitesini belirlemede önemli kriterlerden biri de lezzettir. Tat hissi ve kokunun her ikisi de kanatlı etinin lezzetinde önemli bir etkiye sahiptir.
  • Raf Ömrü: Broyler eti buzdolabı koşullarında 4-7 gün, derin dondurucuda ise 6-8 ay bozulmadan muhafaza edilebilir. Kanatlı yemlerine katılan antioksidanlar doku antioksidan düzeyini artırarak etin raf ömrünü uzatmaktadır.
  • Etin Besin Maddesi İçeriği: Rasyondaki enerji/protein oranı ile amino asitlerin düzeyi etin besin maddesi içeriğini dolayısıyla kalitesini yakından etkilemektedir.

Hindilerin Beslenmesi

Hindi yetiştiriciliği hindi eti üretimi amacıyla yapılan ve gübresinden, tüyünden yararlanılan bir kanatlı hayvancılık kolu olarak tanımlanmaktadır. Hindilerin hızlı canlı ağırlık kazanması, yemden yararlanma ve karkas randımanlarının yüksek olması (ortalama % 80) üretimlerini avantajlı kılan başlıca faktörlerdir.

Hindi üretiminin diğer bir avantajı da, göğüs ve butlardaki et miktarının diğer kanatlı türlerine göre daha fazla olması ve bu yönüyle salam, sosis, jambon gibi çeşitli şarküteri ürünlerinin imalatında kullanılabilmesidir. Hindi eti; beyaz et ile kırmızı et arasında yer alan, lif yapısından dolayı kırmızı ete göre hem sindirimi daha kolay hem de fiyatı daha ucuz olan bir ettir. Hindi eti özellikle hasta ve orta yaşın üzerindeki insanlar ile diyet yapanlara önerilmektedir.

Dünya hindi eti üretiminde Amerika Birleşik Devletleri ilk sırada yer almakta, bu ülkeyi sırasıyla Fransa, Almanya ve Brezilya izlemektedir. Üretimin yüksek olduğu bu ülkelerde kişi başına düşen yıllık hindi eti tüketim miktarları da oldukça yüksek olmaktadır. Türkiye’de kişi başına yıllık 1 kg’ın altında hindi eti tüketilirken, bu rakam Amerika’da ortalama 8 İsrail’de ise 15 kg civarındadır.

Hindi besiciliğinde gelişme hızı, yemden yararlanma, erken olgunlaşma ve yaşama gücü gibi nitelikler ekonomik yönden önem taşımaktadır. Hindi ırkları çiftlik tipi (hafif tip), orta ve ağır tip hindiler olmak üzere başlıca üç gruba ayrılmaktadır.

Hindilerin bilinçli bir beslemenin yanı sıra bakım ve yönetimle ilgili işlemlerin de yerine getirilmesi gerekmektedir. Besi kümeslerinde dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardan birisi havalandırma diğeri ise kümes sıcaklığıdır. Bilindiği gibi yetersiz havalandırma ve yüksek sıcaklık canlı ağırlık artışını olumsuz yönde etkilemektedir.

Hindi besleme; besi ve damızlık hindilerin beslenmesi şeklinde iki başlık altında incelenebilir. Besi hindilerinde serbest yemleme yapılmakta ve içme suyu hayvanların istedikleri zaman tüketebilecekleri şekilde daima önlerinde hazır bulundurulmaktadır.

Damızlık hindilerin beslenmesi genellikle yumurtlama öncesi ve yumurtlama dönemi olmak üzere iki dönemde incelenir.

Damızlık dişilere ışıkla uyarım zamanı olan 30. haftaya kadar bu rasyonun verilmesine devam edilir ve 30. haftadan sonra yumurta rasyonuna geçilir. Damızlık olarak kullanılacak erkek hindilere ise yumurtlama öncesi gereksinimlere göre hazırlanan rasyonun verilmesine devam edilir. Damızlık erkeklerin ışıkla uyarımına normal olarak 26. haftada başlanmalıdır.

Damızlık hindilerin beslenmesinde üniform yem alımını sağlamak için pelet yemler kullanılmalıdır. Hindi yumurtası ortalama 80-85 gr ağırlıktadır. Kuluçkalık yumurtalar şekil bakımından normal yumurta biçiminde yani oval olmalı, çok sivri ya da tam yuvarlak yumurtalar kuluçkalık olarak değerlendirilmemelidir. Kuluçkalık yumurtalar % 80 nispi nemli odalarda ve 12-15 °C arasında depolanmalıdır.

Hindilerin beslenmesinde dikkat edilecek bazı önemli noktalar vardır. Bunlar şu şekilde özetlenebilir.

  • Hindi palazları özellikle ilk günlerde yeme karşı ilgisizdir, bu nedenle ilk günlerde gerekli özen gösterilmezse açlıktan ölümler meydana gelebilmektedir. Bu durumu önleyebilmek için hayvanların kümese getirildiklerinde yem ve suyu mümkün olduğunca çabuk tüketmeleri sağlanmalıdır. Palazlar parlak maddelere ve canlı renklere karşı ilgi gösterdiklerinden, boyanmış yemlerin kullanımı ya da yemliklere ve suluklara boyanmış mermer parçalarının yerleştirilmesi hayvanlara yardımcı olmaktadır. Palazların kolay yem tüketebilmelerini sağlamak için bu dönemde granül formunda yem kullanılmalıdır.
  • Gelişmelerindeki dolayısıyla besi sürelerindeki farklılıklar nedeniyle, mümkünse erkek ve dişilere ayrı beslenme programı uygulanmalıdır.
  • Hindiler piliçlere göre daha hızlı geliştiklerinden, yem ve besin maddesi gereksinimleri piliçlerinkinden daha yüksek olmaktadır.
  • Genç hindiler yemi daha etkin bir şekilde kullandıklarından, yemden daha iyi yararlanmaktadır.
  • Besi amacıyla yetiştirilen hindilerin rasyonları, damızlık hindiler için hazırlananlardan tamamen faklı olmaktadır.

Bıldırcınların Beslenmesi

Yıllar boyunca bir av hayvanı olarak değerlendirilen bıldırcın 20. yüzyılın başlarından itibaren, önce yumurta, daha sonra da et yönüyle evcil kanatlılar içindeki yerini almıştı r.

Bıldırcınların metabolizmaları daha hızlıdır. Bu yüzden besin maddeleri gereksinimleri de daha yüksektir. Bıldırcınlar çok kısa sürede kesim ağırlığına gelirler. Yeni yumurtadan çıkmış bıldırcın civcivleri 6-7 gr civarındadır.

Yaklaşık 5-6 haftalık yaşta kesim olgunluğuna gelirler. Ergin bir bıldırcın günde 25-40 gr civarında yem tüketir.

Yumurtlamaya 6 haftalıkken başlarlar. Bıldırcınların yumurta verimleri gerek sayısal olarak gerekse vücut ağırlığına oranla oldukça yüksektir. Canlı ağırlığı 175 gr olan bir bıldırcının yumurtası 9-15 gr’dır. Yılda 300 adet yumurta baz alındığında, tavukların canlı ağırlık başına yumurtladıkları yumurta ağırlığının yaklaşık iki katıdır. Bu yüzden bıldırcın yetiştiriciliği kanatlı sektöründe geri dönüşümü oldukça hızlı ve ekonomik olan bir yetiştiricilik koludur. Ayrıca bıldırcınlar, diğer kanatlılarla karşılaştırıldığında hastalıklara karşı daha dayanıklıdırlar. Bu nedenle aşılama uygulamadan da bıldırcın üretimi yapılabilir.

Bıldırcınlar etçi, yumurtacı ya da kombine verim yönlü olarak yetiştirilebilirler. Bıldırcın beslenmesi 3 ana dönemde incelenebilir:

  • Başlangıç Dönemi (1-21. Gün)
  • Geliştirme Dönemi (22. Gün-Kesime Kadar)
  • Yumurtlama Dönemi

Bıldırcınlara yaşamlarının 1-21. günleri arasında bıldırcın başlangıç yemi, 22. günden yaklaşık 42. güne kadar ise geliştirme yemi verilir. Özel olarak bıldırcın yemi hazırlanamadığı durumlarda aşağıda belirtilen yöntemler izlenebilir;

  • 0-21. Gün: Hindi başlangıç yemi ya da etlik civciv yemine soya küspesi gibi proteini yüksek yem ham maddeleri belirli oranlarda karıştırılarak verilebilir
  • 22. Gün-Kesime Kadar: Yumurta civciv başlangıç yemi verilebilir
  • Yumurtlama Dönemi: Tavuk yumurta yemi verilebilir.

Bıldırcın yemlerinin, protein düzeyinin yanı sıra kalitesi de büyük önem taşır. Ancak, bıldırcın rasyonlarında hayvansal kökenli olanlara göre daha ucuz olan bitkisel kökenli yem ham maddelerinin kullanımı tercih edilmektedir.

Hayvanların sağlıklı olması ve maksimum performans gösterebilmeleri için vitamin-mineral premikslerinin ilavesi gerekmektedir. Ayrıca hastalık, stres gibi performansı olumsuz etkileyebilecek durumlarda içme suyuna ekstra vitamin, amino asit, elektrolit katkıları yapılmalıdır.


Güz Dönemi Ara Sınavı
7 Aralık 2024 Cumartesi
v