Küreselleşme ve Kültürlerarası İletişim Dersi 5. Ünite Özet

Medya Ve Küreselleşme

Giriş

Medya, kültür, küreselleşme gibi kavramlar birden fazla tanımı yapılabilen ve çok farklı şekillerde kullanılabilen kelimelerdir. "Medya" kelimesi, günümüzde yaşayan insanlara yabancı gelmese de anlamı sorulduğunda çok farklı cevaplar alınabilir. Konuyla bilimsel olarak ilgilenmeyen insanlar için medya, gazete, dergiler ve televizyon anlamına gelebileceği gibi haberleri ve haberciliği çağrıştırabilir ya da televizyon dizileri ve magazin programlarını anımsatabilir. Aslında bu akla gelenlerin hepsi medya kapsamına girmektedir. Ama daha geniş anlamı ile bakıldığında medya; tarihi, gelişimi ve etkileri ile bu tanım ve açıklamalardan çok daha fazlasını kapsamaktadır. "Kültür" de insanlığın gelişimiyle birlikte gelişen ve hayatın her alanıyla ilişkilendirilebilen bir kavramdır. "Küreselleşme" de bahsedilen diğer kavramlar gibi geniş anlamlı ve tartışmaya açıktır ve birçok insan tarafından farklı şekilde tanımlanabilmektedir. Adından da anlaşılabileceği gibi "küre" ile yani dünya ile ilgili olan "küreselleşme", en basit anlamı ile "şeylerin", yani akla gelebilecek her şeyin küreselleşmesini, dünya çapında yaygın hâle gelmesini ve genişlemesini anlatmaktadır.

Medya ve küreselleşme, diğer birçok kavram gibi iç içe geçmiş ve birbirini karşılıklı olarak etkileyen ve değişen kavramlardır. Birini diğerinden ayırmak, ayrı düşünmek, sadece birini diğerinin nedeni ya da sonucu saymak mümkün değildir. Medyanın dünya çapında yaygın ve etkili olması küreselleşmenin gelişmesini, ekonomik ve kültürel yayılmayı etkilemiştir. Benzer şekilde küreselleşmenin yayılmacı ekonomi ve politikası, medyanın, yani kitle iletişim araçlarının dünya çapında yayılmasını sağlamıştır.

Küreselleşme Öncesi Geleneksel Medya

Kimi düşünürler küreselleşmenin temellerinin İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra atıldığını ve seksenlerin sonunda SSCB’nin yıkılışı ile hayata geçtiğini söyleseler de bazıları küreselleşmenin kökenlerinin coğrafi keşiflere ve sömürgecilik hareketlerine kadar götürülebileceğini düşünmektedir. Böyle bir belirsizlik ortamında medyanın küreselleşmeden önce nasıl olduğunu ve küreselleşmeyle beraber nasıl değiştiğini anlatmak mümkün görünmemektedir. Ama bu tip ayrımlar ve sınıflandırmalar yapmak, konuların anlaşılması ve başka konularla ilişkilendirilmesi için kolaylıklar sağlamaktadırlar.

Dünyada son yıllarda yaşanan hızlı değişimlerin medyayı, insanlar arasındaki iletişimi ve toplumsal yapıları derinden etkilediği gözlemlenebilen bir gerçektir. Yaşadığımız çağda insanlara yakın geçmişi hatırlatmak, kimi zaman tarih öncesi devirlerden bahsetmeye benzemektedir. Teknolojik gelişmeler, hayatımıza girdikten sonra yarattığı alışkanlık ve sağladığı kolaylıklarla, kendisinden önceki dönemi insanlara unutturabilmektedir. Ama insanların içinde yaşadığı çağdaki gelişmeleri anlayabilmek için, o çağı hazırlayan koşulları ve zaman içinde yaşanan değişimleri bilmeleri gerekmektedir.

Kültür ve İletişim

İnsanlar beraber yaşamaya başlayıp toplumsal hayata geçtiklerinde, yaptıkları en önemli işlerden biri doğaya müdahale etmek olmuştur. O zamana kadar çevresinde doğal koşullarda yetişen ürünleri toplayan insanlar tarım yaparak, yani toprağı işleyerek kendi ürünlerini yetiştirmeye başlamışlardır. Bu süreç, insanın doğaya egemen olma ve koşulları kendi belirleme çabalarının başlangıcı olarak görülebilir. Benzer şekilde günümüzde insanlar geliştirdikleri teknolojik araçlarla mevsimlere ve hava koşullarına müdahale etmeye çalışmaktadır. Yine benzer şekilde insanların doğada buldukları imkânlarla ile yetinmeyip iletişim kurmak için araçlar geliştirmesi, telgraf, telefon ya da uydular gibi araçlar kullanması bu müdahaleye örnek gösterilebilir.

Toplumsallaşma sürecinde insanlar ayrıca beraber üretip beraber tüketerek aralarında iş bölümü yapmışlardır. Bu iş bölümü sonucunda belli alanlarda uzmanlaşan insanlar, bu birikimlerini kendilerinden sonra gelen kuşaklara da aktarmışlardır. Bir çocuğun ailesi ile birlikte tarla sürerek toprağı işlemeyi, üretmeyi öğrenmesi ve bunu kendi çocuklarına öğretmesi gibi kültür de nesiller arasında aktarılarak gelişmiştir. Bu iş bölümü ve birikim aynı zamanda insanların toplumsal hayat içinde nasıl davranması gerektiğini belirleyen düşüncelerin ve kuralların ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bunlar değerler, gelenekler, inançlar, semboller, normlar gibi kültürel öğelerdir.

Kültürün bir toplum içinde aktarılmasında, farklı kültürlerin yayılmasında ve birbirlerini etkilemesinde iletişim önemli bir rol oynamaktadır. İnsanoğlunun en önemli eylemlerinden biri olan iletişim, hayatın kendisi kadar eskidir. İnsanlık tarihi boyunca iletişim, ekonomiden kültüre, inançlardan toplumsal ilişkilere kadar insanların yaşamındaki her alanda etkili olmuş ve aynı zamanda bu alanlardaki değişimlerle iletişim de değişmiş ve karmaşıklaşmıştır.

Geleneksel Kitle İletişimi

Oskay'a göre, bireyler arasındaki iletişimden farklı olarak kitle iletişiminde kaynak tek bir kişi değil, bir kuruluş, kurumlaşmış bir kişiliktir. McQuail de ilk oluştuğu şekliyle geleneksel kitle iletişimini tanımlarken, kaynağın tek bir insan değil, uzmanlaşmış, örgütlü bir yapıda olduğunu söylemektedir. Kitle iletişiminde alıcı da belli bir kişi ya da grup değil, toplumun geneli, kitle, yığındır. İletiler, bu kim olduğu tek tek belli olmayan isimsiz kalabalık için hazırlanır. Yani bu iletişim sürecinde, kaynak durumunda örgütlü, iletişimde uzmanlaşmış bir kurumsal yapı, alıcı durumunda ise bir kitle, toplumsal bir yığın vardır. Buna göre gazete, radyo, televizyon gibi arkasında sahipleri ve çalışanları olan örgütlü araçlarla toplumun geneline aktarılan her şey kitle iletişimi olmaktadır. Bu yapılırken kullanılan araçlar da kitle iletişim araçları, yani medya olarak adlandırılır.

İlk oluştuğu şekliyle geleneksel kitle iletişiminin özelliklerini şöyle özetleyebiliriz:

  • Kaynak sıradan bir kişi değildir, örgütlenmiş bir kurumsal yapı ya da bu yapının sahibi kurumlaşmış bir kişidir,
  • Hedef durumunda kim olduğu belli olan bir kişi ya da grup yoktur. Bunun yerine hedef toplumun geneli ya da kim olduğu tek tek belli olmayan bir kitle, yığındır,
  • Mesaj yani ileti kişiler için tek tek hazırlanmaz. Hedefteki kitlenin hepsinin anlayacağı şekilde tek bir içerik hazırlanır,
  • İletinin geçtiği yol gazete, televizyon gibi teknolojik olarak geliştirilmiş bir araçtır,
  • Bireyler arasındaki iletişimden farklı olarak geleneksel kitle iletişimi tek yönlüdür. Yani kitle iletişim araçlarının iletisi hedefe ulaşınca hedefin iletiye verdiği tepki kaynağa aynı kanal üzerinden ulaşmaz. Bir gazeteyi hazırlayanlar o gazeteyi okuyanların tepkilerini ancak satış rakamları ya da okuyucu mektupları gibi başka kanallardan öğrenebilir,

Gelişen iletişim teknolojileri ile kitle iletişiminin yapısı da değişmeye başlamıştır. Ama küçük değişikliklere rağmen kitle iletişim araçları, yani medya genel özelliklerini korumaktadır. Ortaya çıkmaya başladığı zamandan itibaren medya toplumsal yapılar içinde birçok işlev görmektedir. İnsanlara çevreleri hakkında bilgi veren medya aynı zamanda kültürel yapıların oluşturulmasında ve aktarılmasında önemli bir rol oyna maktadır.

Geleneksel Medya

Geleneksel olan, sözlük anlamı ile eskiden kalan, saygı gören ve gelecek kuşaklara aktarılan demektir. Günümüzde küreselleşme ve gelişen iletişim teknolojileri ile ortaya çıkan medyaya çoğunlukla "yeni medya" denmektedir. Bu da bu yeni medyadan öncesinin adlandırılmasına neden olmaktadır. Yeninin karşılığı eski olmasına rağmen, "eski" kelimesi, zamanı geçen, artık kullanılmayan anlamlarını çağrıştırmaktadır. Oysa en eski medya olarak adlandıracağımız "gazete" bile teknolojik gelişmeler karşısında değişse ve eski haliyle önemini yitirse de hâlâ varlığını korumaktadır.

Bu yüzden ilk olarak ortaya çıkan ve hâlâ etkisini sürdüren kitle iletişim araçları, geleneksel medya başlığı altında ele alınmaktadır. Matbaanın gelişimi ile ortaya çıkan basılı yayınlar, kitap gazete ve dergiler bugün bildiğimiz anlamda ilk medyadırlar. Teknolojinin yeteri kadar gelişmemesi onlardan önce medyanın oluşmasını engellemiştir. Matbaadan günümüze geleneksel medyayı gazete, sinema, radyo ve televizyon olarak tanımlayabiliriz.

Sözlü İletişim Dönemi ve Yazıya Geçiş

İnsanlığın kullandığı ilk gelişmiş iletişim şekli sözlü iletişimdir. Günlük hayatta hâlâ kullandığımız iletişim yöntemi olan sözlü iletişim, bir zamanlar insanların kullanabileceği tek iletişim şekliydi. Bu dönemde ayrıca insanlar, duvarlara çizilen resimlerle, iletişim için kullanılan davul ve tamtamlarla, yakılan ateş ve dumanla bireyler arasında ya da toplu olarak iletişim kuruyorlardı.

Yazının kullanılmaya başlanmasıyla söz ve iletişimin kaydedilmesi dönemi başlamıştır. Bu dönemde iletilerin ve bilginin yazıya geçirilerek saklanması ve daha uzak yerlere ulaştırılması söz konusu olmuştur. Önceleri kil, papirüs, parşömen ve ipeğe yazılan yazı için daha sonra kâğıt kullanılmıştır. Ama diğerlerine göre ucuz olmasına rağmen kâğıt, sanayi devrimine kadar oldukça pahalı, seçkinci bir yazı malzemesi olarak kalmıştır.

Basılı Yayınlar ve İlk Medya

İletişim araştırmalarında genel olarak kabul gören görüşe göre ilk medya ürünleri, 15. yüzyıldan sonra matbaa ile basılıp yayılan, gazete, kitap ve dergi gibi ürünlerdir. Gerçekten de iletilerin sistematik bir şekilde üretilip çoğaltılması, sonrasında geniş kitlelere ulaştırılması bu dönemden sonra yaygınlaşmıştır.

Yazının kullanılmaya başlamasından 15. yüzyıla kadar insanlar birçok kez yazıyı mekanik olarak üretip çoğaltabilecek makineler yapmayı denemişlerdir. Ancak bu teknolojinin yaygın ve etkili kullanımı, 1450’den sonra Gutenberg’in yaptığı makine ile mümkün olmuştur. Zamanla bilgiye ulaşımın kolaylaşması, insanların bazı alanlarda özgürleşmelerini de sağlamıştır. Herkesin bilgiye daha kolay ulaşabilir olası, din adamları ve pahalı kitaplara ulaşabilen zenginlerin bilgi üzerindeki tekelinin kırılmasını sağlamıştır. İnsanların dinî metinlere ulaşabilmesi ve bunları kendilerinin yorumlaması, dini kullanarak insanları yönlendirenlerin otoritesini zayıflatmıştır. İnsanların çevrelerinde olup bitenleri haber almaları için günlük gazeteler de bu dönemde yaygınlaşmıştır. Gazetenin sistematik bir şekilde geniş kitlelere bilgi ve haber satması, iletişimin şeklini değiştirerek iletişim tarihinde yeni bir sayfa açmıştır.

Radyo ve Sesin Uzaklara Aktarılması

İnsanoğlu tarihinde ilk defa uzak mesafeler arasında, kablo gibi bağlantılara ihtiyacı olmadan hızlı ve gelişmiş bir iletişim şeklini radyo ile sağlamıştır. Diğer iletişim araçlarına göre hızlı ve kolay taşınabilir olması radyoyu uzun bir süre en önemli medyalardan biri yapmıştır.

Radyonun temel amacı yalnızca öyküler anlatmak ve enformasyon aktarmak değil, aynı zamanda sürekli bir işitsel ortam yaratmaktır. Bu sürekli olarak insanın yanında olan işitsel ortam, aynı zamanda insanların medya ile ilişkilerinin gelişmesini ve medya alışkanlıklarının artmasını sağlamıştır.

Sinema ve Hareketli Görüntünün Kaydedilmesi

Görüntünün etkili bir şekilde kaydedilmesi 19. yüzyılın başlarında fotoğraf ile olmuştur. Fotoğraf, gazetelere ve diğer basılı yayınlara yazının yanında görsel bir malzeme olarak katkıda bulunmuştur. Hareketli görüntünün kaydedilmesi ve kitlesel olarak insanlara ulaştırılması ise Lumiere kardeşlerin yaptığı sinematograf cihazı ile 19. yüzyılın sonlarında mümkün olmuştur.

Sinema insanlara bilgi vermekten çok hikâye anlatır. Daha önce kitap gibi basılı yayınlarla anlatılan kurmaca hikâyeler, sinemada görüntü ve ses ile anlatılmaktadır. Bu da insanların gerçek hayatlarına daha yakın bir deneyim sağlamaktadır.

Sinemanın görsellik ağırlıklı olması farklı toplumlarda ve kültürlerde de etkili olmasını sağlamıştır. Dil farkı sorununun dublaj ve alt yazı ile aşılması filmlerin yapıldıkları ülke ve kültürden farklı coğrafyalara ulaşmasını kolaylaştırmıştır. Daha güçlü sinema endüstrisine sahip Avrupa ülkelerinde ve Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan filmler dünyadaki diğer ülkelere daha kolay yayılmıştır. Bunun sonucunda bu ülkelerin kültürlerinde yer alan modalar, davranış ve düşünce şekilleri gibi özellikler diğer ülkelerin kültürlerini etkilemiştir.

Televizyon ve Görüntünün Uzaklara Yayılması

20. yüzyılın başlarında gelişmeye başlayan, ortalarından itibaren en etkili zamanlarına yaşayan televizyon, medya şekillerinin ve içeriklerinin hızla değişmeye başladığı günümüzde hâlâ etkisini sürdürmektedir.

Televizyonun hem bir eğlence hem de bir enformasyon aracı olması nedeniyle, bazen birincinin esasen kurmaca doğasıyla ikincinin kurmaca-olmayan doğası arasında ayrım yapmakta zorlanırız.

Küreselleşme ve İletişim Teknolojileri

Küreselleşme, birçok şeyi kapsayan ve insanların başka şeyleri de kapsasın diye tekrar başka anlamlarda kullanabilecekleri bir kavramdır. Küreselleşme; ulaşım, haberleşme ve bilgi işlem teknolojisindeki gelişmeler sonucunda, toplumsal ve kültürel düzenlemeler üzerinde, mekânsal uzaklıklardan kaynaklanan farklılıkların ortadan kalktığı, toplumsal bir süreçtir. Görüldüğü gibi, küreselleşme genel olarak, uzaklıkların yakınlaşması, ulaşım ve iletişimin hızlanması, toplumların ve kültürlerin ilişkisinin daha önceki dönemlere göre artmasıdır.

İletişim Alanında Küreselleşme ve İletişim Teknolojileri

Ekonomik olarak küreselleşmenin yeni ya da olumlu bir şey olup olmadığı tartışmalarının ötesinde, iletişim alanında küreselleşme, insanların hayatına etkileri açıkça gözlemlenebilen bir olgudur,

Friedman'a göre "Küreselleşmenin kendine özgü tanımlayıcı teknolojileri vardır: Bilgisayarlaşma, minyatürleşme, dijitalleşme, uydu iletişimi, fiber optik teknolojisi ve internet. Bu teknolojiler küreselleşmenin tanımlayıcı perspektifinin ortaya çıkmasına yardımcı olmuştur." Gerçekten de iletişim teknolojilerinde bugüne kadar yaşanan ve yaşanmaya devam eden değişiklikler olmasaydı, bugün küreselleşmeden ve küresel bir iletişimden bahsetmek mümkün olmayabilirdi. Bu teknolojik değişimlerin öne çıkanları; uydu teknolojisi, fiber optik ağlar, sayısallaşma, bilgisayar ve internettir.

Küreselleşme ve Yeni Medya

Sürekli değişen ve gelişen bir ortamda yeniyi tanımlamak oldukça zordur. Friedman'ın da dediği gibi küreselleşme sisteminin tanımlayıcı ölçümü, hızdır. Günümüzde insanlar her şeyin daha hızlısı için şartlandırılmışlardır. Daha hızlı internet bağlantısı, daha hızlı bilgisayarlar, daha hızlı ulaşım, daha hızlı iletişim. Küreselleşeme çağında bugünün moderni ve yenisi, yarının gelenekseli ya da eskisi olabilmektedir. İnternet ve bilgisayar teknolojisinin geliştiği ilk yıllarda yazılan kitaplarda, bilgisayarda kullanılan disket teknolojisi yeni olarak gösterilirken bugün disketin adı bile geçmemektedir. Ama bilgi saklama aracı olarak disket, sayısallaşma teknolojisinin bir ürünüdür. Günümüzde kullanılan bilgi saklama araçları, disketten çok daha fazla kapasiteye sahip olsalar da benzer şekilde sayısallaşmanın sağladığı imkânların bir sonucudurlar. Bu anlamda yeni medyanın öğelerinin neler olduğundan çok, onu geleneksel medyadan ayıran özelliklerini bilmek daha önemlidir. Böylece karşımıza çıkan bir iletişim aracının özelliklerine bakarak onun hangi kapsama girdiği konusunda fikir yürütebiliriz.

Yeni medyanın geleneksel medyadan ayrılmasını sağlayan temel farklar; sayısallık, Kitlesizleştirme, eş zamansızlık, etkileşim, internete bağlı olmak ve ulaşılabilirliktir.

Medya, Ekonomi, Kültür ve Küreselleşme

Medya kuruluşları hayır kurumları değil ticari işletmelerdir. Doğal olarak var olan ekonomik sistemin yapısına uyup kâr amacı ile hareket etmektedirler. Hatta bu medya araştırmalarının bazıları, güçlerini ve kazançlarını arttırmak için medya kuruluşları tarafından yaptırılmaktadır.

İnsanları etkilemek için bu kadar uğraşan medya, küreselleşme ile birlikte gelişen teknolojiler ve ulusal sınırları aşarak ortaklaşan sermaye birikimleri ile dünya çapında genişlemiş ve daha güçlü hâle gelmiştir.

Gelişen iletişim teknolojileri ile artan sadece insanların medyayı kullanma imkânları ve etkileşim değildir. Aynı teknolojik gelişmeler medyanın hayatımızın her alanına daha fazla girmesini ve daha fazla etkili olmasını da sağlamaktadır.

Medya Sahipliği ve Tekelleşme

Medya mülkiyeti, iletişim araçlarının sahipliği, medyanın ilk var olduğu günden beri önem taşımaktadır. Karmaşık yapısı, arkasında uzmanlaşmış kurumsal yapıları oluşturması ve ticari ilişkilerle varlığını devam ettirmesi, medya söz konusu olduğunda diğer bütün özelliklerinden önce ekonomik yapısını ön plana çıkarmaktadır.

Medya ekonomisi ve sahipliği üzerine çalışmalar yapan Gillian Doyle'a göre medya sahipliği durağan değildir ve üç şekilde yoğunlaşabilmektedir. Bu yoğunlaşmalar da medya şirketlerinin etki alanlarını ve güçlerini arttırmaktadır. Yoğunlaşma şekilleri; yatay büyüme, dikey birleşme ve çapraz genişlemedir.

Yatay Büyüme: Medyanın bir alanında faaliyet gösteren medya şirketlerinin, yine aynı alanda büyümesi yatay büyüme olarak adlandırılmaktadır.

Dikey Birleşme: Medyanın bir alanında faaliyet gösteren bir medya şirketinin, kendisine ham madde sağlayan bir şirket ile ya da kendi ürününün insanlara ulaşmasını sağlayan bir şirket ile birleşmesi ya da onu satın alması dikey birleşmedir.

Çapraz Genişleme: Çapraz genişleme, bir medya şirketinin, faaliyet gösterdiği alanın dışında başka medya alanlarından bir şirket ile birleşmesi anlamına gelmektedir.

Ticari medya piyasalarının mantığı bellidir: Özel mülkiyet, medyaya sahip olabilecek olan insanların sayısını bir elin parmakları kadar azaltır, yoğunlaşmayı güçlü bir biçimde teşvik eder ve daha küçük ve ticari açıdan marjinal medyayı tasfiye eder. Yani medyada da ekonominin diğer alanlarında olduğu gibi rekabet içindeki büyük şirketler, küçük işletmelerin varlığına imkân vermezler.

Mülkiyet; fikirler, haberler ve kültür üzerindeki kontrolün güçlü şirketler arasında bile benzersiz bir güç olarak hüküm sürdüğü medyada özellikle önemlidir. Eşitlikçi olmayan toplumlardaki özel medya mülkiyeti, içerik tarafsız ya da bakış açısı tarafsız değildir; en değerli fikirler otomatik olarak üst sıralara tırmanamazlar. Ancak çok büyük sermeye sahipleri medya alanına girebilmektedir. Bu insanlar da kendilerini servet sahibi yapan toplumsal sistemin eleştirisini yapacak fikir ve ideolojilere bu yapılar içerisinde yer vermezler.

Küre etrafındaki medya sistemleri, temelde güçlerini kendi politik gündemlerini ilerletmek üzere kullanan az sayıda zengin şirket ya da birey tarafından kontrol edilmektedir.

Medya ve Gündem Belirleme Kuramı

İletişimin etkileri üzerine yapılan diğer araştırmalarla şekillenen ve Maxwell McCombs ve Donald L. Shaw'm son şeklini verdiği Gündem Belirleme Kuramına göre medya halka "ne düşüneceğini" söylemede her zaman başarılı olamasa da 'ne hakkında düşüneceğini" söylemede her zaman etkili olmaktadır. Yani medyada yer alan haberleri seçerek medya kuruluşları, insanların ne düşüneceğini belirleyemezler ama ne hakkında düşüneceği üzerinde etkili olabilirler. Örneğin, bir zam haberini göstererek medya, insanların o zam haberi üzerine ne düşüneceğini belirleyemez. Ama o zam haberi yerine bir orman yangını ya da bir şarkıcının düğününü göstererek insanların yangın ya da düğün üzerine düşünmesini ve zamdan bahsetmemesini sağlayabilir. Ayrıca Gündem Belirleme Kuramına göre, medyanın haberlere verdiği öncelik de izleyicinin habere vereceği önceliği etkilemektedir. Yani medyanın çok yer verdiği ve altını çizdiği bir haber, izleyici için de önemli ve öncelikli hâle gelecektir.

Medya ve Propaganda Modeli

Çok sayıda insanın düşünce ve davranışlarını etkilemek amacıyla önceden planlanarak hazırlanan propaganda mesajları, insanlara tarafsız bilgi vermek yerine onları yönlendirmeyi amaçlar. Hedeflediği topluluğa, hedeflediği şeyleri yaptıracak bilgileri sunar. Verilen bilgiler yanlış ya da doğru olabileceği gibi bütün ve dengeli olmayabilir. Yani gerçeklerin hepsi verilmeyebilir ve gerçekler çarpıtılabilir.

Kapitalist toplumlarda bütün iş alanları gibi iletişim, medya ve kültür alanı da diğer endüstri dalları gibi kapitalizmin yasalarına göre örgütlenmiştir. Bu alanların her biri kapitalistlerin, yani sermaye ve şirket sahiplerinin denetiminde ve kontrolündedir.

Kültür Endüstrisi Yaklaşımı

Kültür Endüstrisi Yaklaşımı, yirminci yüzyılın ortalarında Adorno ve Horkheimer tarafından ortaya atılmıştır. Adorno ve Horkheimer kültür Endüstrisi terimini on dokuzuncu yüzyılın sonu ve yirminci yüzyılın başlarında Amerika ve Avrupa'da yükselen eğlence endüstrisinin, kültürel ürünleri ticari mal hâline getirmesini anlatmak için kullanmaktaydılar. Onlara göre bu endüstriler tarafından üretilen kültürel ürünler, birer ticari mal olarak kapitalist birikim ve kâr elde etme amaçlarına uygun bir şekilde hazırlanırlar. Bu düşünürler, kültür alanına tekellerin hâkim olduğunu ve bunun da kültürü tek tipleştirdiğini iddia etmişlerdir. Teknolojik gelişmeler neticesinde kültür ve endüstri iç içe geçmiş; bu durum kültürün bozulmasına sebep olmuştur. Yani bu yaklaşıma göre kültürün aktarılmasında önemli bir işlevi olan medya ürünlerinin aynı zamanda birer ticari mal olması, kültürün medya aracılığıyla aktarılmasını olumsuz etkilemektedir.

Kapitalist toplumlarda, ailenin giderek işlevini kaybettiği ve onun yerini kültür endüstrisinin aldığı iddia edilmektedir. Geleneksel olarak bireyi biçimlendirme ve sosyalleştirme işlevini yerine getiren aile bu işlevi kültür endüstrisine bırakmaktadır. Bu süreçte de kitle iletişim araçlarının baskıcı bir yapıda olduğunu savunurlar. Medya egemen sisteme karşı geliştirilecek eleştirilere engel olurken kitlelerin egemen sistemle bütünleşmesini de sağlar. Yani medya hayatımıza daha fazla girdikçe kültürün kuşaklar arasında aktarılmasında daha fazla etkili olmaktadır. Ama medyanın asıl amacı para kazanmaktır çünkü medya bir endüstri, yani ticari bir kuruluştur. Bu yüzden de medya kültürel ögeleri aktarırken onları kendi çıkarları için dönüştürür ve ticari birer mal hâline getirir.


Bahar Dönemi Dönem Sonu Sınavı
25 Mayıs 2024 Cumartesi