Kamu Ekonomisi 1 Dersi 7. Ünite Sorularla Öğrenelim
Kamu Girişimciliği Ve Özelleştirme Teorisi
Girişimciliğin hangi yönleri vardır?
Girişimciliğin iki yönü bulunmaktadır; özel
girişimcilik ve kamu girişimciliği. Özel girişimcilik,
gerçek veya tüzel kişilerin kâr sağlama motifine dayalı
olarak yaptıkları iktisadi faaliyetlerdir. Özel girişimciliğe
“ticari girişimcilik” adı da verilmektedir. Kamu
girişimciliği ise özel girişimcilikten oldukça farklı bir
kavramdır. Her şeyden önce özel girişimlerde çoğunlukla
“kâr motifi” esas olduğu hâlde kamu girişimlerinde “kamu
yararı motifi” öne geçmektedir. Ancak kamu
girişimlerinin bu özelliği onların kâr motifinden uzak
olduğu anlamına gelmemektedir.
Kamu kurumları nasıl tanımlanır?
Mülkiyeti ve karar verme kamuya ait olup
savunma ve diplomasi gibi tam kamusal nitelikteki mal ve
hizmetler üreten kurumlara “kamu kurumları” denir.
Kamu girişimleri nasıl kuruluşlardır?
Kamu girişimleri; mülkiyet ve karar verme
konusunda devletin yetkili olduğu ve tam özel mallar
üreten kuruluşlardır.
Kamu girişimlerinin karakteristikleri nelerdir?
• Kamu girişimlerinin sahibi devlettir ve devlet
tarafından kontrol edilir.
• Kamu girişimleri ticari faaliyette bulunurlar.
Kamu girişimciliğinin nedenleri nelerdir?
• Özel teşebbüse destek ve öncülük etmek
• Monopolleri kontrol etmek
• Petrol ve gaz gibi doğal kaynakları işletmek
• Kamu hizmetlerini yürütmek
• Yatırımlardan kazanç sağlamak
• Kaynakların etkin kullanımını sağlamak
• Özel teşebbüsün yok olmasını önlemek
• Dışsallıklarda denge sağlamak
• Kalifiye idareci ve teknisyen yetiştirmek
• İstihdamı yükseltmek
• Üretimi arttırmak
• Gelir dağılımındaki eşitsizlikleri azaltmak
• Bölgesel kalkınmayı ilerletmek
• Fiyat istikrarını temin etmek
• Zorunlu ihtiyaçları sübvanse etmek
• Modernizasyon getirmek
• Döviz kazanmak/biriktirmek
• İhracatı arttırmak
• Sosyalizmi gerçekleştirmek
• Yurt içindeki sermayedarların gücünü
dengelemek
• Ulusun kendi kendine yeterliliğini arttırmak
• Ulusal prestiji arttırmak
• Kamu politikasını tamamlamak
• Ulusal güvenliği sağlamak
• Çok uluslu şirketlerde denge sağlamak
Kamu girişimciliğinin türleri nelerdir?
• Kamu adına girişimcilik
• Kamu yönetimi girişimciliği
• Karma iktisadi girişimcilik
• Kamu iktisadi girişimciliği
Kamu adına girişimcilik nasıl tanımlanır?
Tarihte görülen ilk kamu girişimciliği türü devlet
başkanlarının kendi nam ve hesaplarına, ancak görünürde
kamu adına yaptıkları iktisadi faaliyetlerdir.
Kamu yönetimi girişimciliği nasıl gerçekleşir?
Bu girişimcilik türünde, devletin bir ekonomik
faaliyeti bizzat bir işletmeci olarak yürütmesi söz
konusudur. Kamu yönetimi girişimciliğinin karakteristik
özelliği, bunların bir kamu idaresinin bütçesi içerisinde
yürütülmesi ve personelin genellikle devlet memuru
olmasıdır.
Karma iktisadi girişimciliği dar ve geniş anlamda nasıl
tanımlanır?
Dar anlamda karma iktisadi girişim deyince kamu
ve özel sektör ortaklığı anlaşılmaktadır. Ancak bu ortaklık
gerek sermaye, gerekse işletmenin yönetimine fiili katılma
şeklinde olmalıdır. Geniş anlamda karma iktisadi girişim
denildiğinde bu iki şart birlikte gerekli değildir. Yani,
kamu sektörünün mutlaka hem sermayeye hem de
işletmenin yönetimine bilfiil katılmış olması gerekmez.
Anonim şirket tipinin karma iktisadi girişim açısından
sağladığı yararlar nelerdir?
• Anonim şirketlerin sermayelerinin belirli paylara
bölünmüş olması, ortaklar genel kurulunun ve
şirket organlarının dengeli şekilde oluşması,
denetiminin kolay olması bir tercih nedeni
olmaktadır.
• Anonim şirket şeklinde karma iktisadi girişimler
oluşturmak devlete mali açıdan tasarruf
sağlamaktadır.
• Anonim şirket ile girişimin hareket özgürlüğüne
kavuşması mümkün olmaktadır.
• Girişimin bürokrasiden arındırılarak daha etkin
çalışması sağlanabilmektedir.
• Devlet özel girişimlere öncülük ve destek
görevini anonim şirketler aracılı-ğıyla daha kolay
gerçekleştirebilmektedir.
• Anonim şirket şeklinde gerçekleştirilen karma
iktisadi girişimlerin piyasada kârlı ve verimli
çalışmaları ekonomideki atıl fonların yatırımlara
kaymasını sağlamaktadır.
• Açıklamalarımızın başında da belirttiğimiz gibi
karma iktisadi girişimlerde kamunun sermaye
payı çok farklı olabilmektedir. Sermayede kamu
payı çok az olduğu durumlarda karma iktisadi
girişime çoğunlukla “kamu iştiraki” adı
verilmektedir.
Kamu iktisadi girişimleri nasıl tanımlanır?
Kamu iktisadi girişimleri, bir kanun veya kanunun
verdiği yetkiye dayanılarak özel mallar üretmek üzere,
ticari ve sınai alanda piyasa koşullarına göre çalışmak ve
sosyal fayda/maliyet ilişkilerini de göz önünde
bulundurmak amacıyla kurulan, tüzel kişilikleri, idari ve
mali özerklikleri bulunan, yönetiminde ve sermayesinde
kamunun hâkim olduğu girişimlerdir.
Kamu iktisadi girişiminin temel özellikleri nelerdir?
• Kamu iktisadi girişimleri, bir kanun veya
kanunun verdiği yetkiye dayanarak kurulurlar.
Kamu iktisadi girişimlerinin yasal statüsü,
bunların hak ve sorumlulukları ile özel
girişimlerle olan ayrılıklarını ortaya koymaktadır.
• Kamu iktisadi girişimleri özel mal ve hizmetler
üretmektedirler. Kamu iktisadi girişimlerinin bu
özelliği özel girişimler ile aynıdır. Önceki
açıklamalarımızda Jones’in ortaya koyduğu tablo
ile bu özellik belirginlik arz etmektedir. Devletin
tam kamusal ve yarı kamusal (karma) mallar
üreten kuruluşları, kamu iktisadi girişimi değildir.
Tam kamusal üreten devlet kuruluşlarını “Kamu
Kurumu”, yarı kamusal mallar üreten kuruluşları
ise “Kamu İktisadi Kurumu” olarak
adlandırabiliriz.
• Kamu iktisadi girişimleri, ticari ve sınai alanda
piyasa koşullarına göre ve fakat sosyal
fayda/maliyet ilişkilerini de göz önünde
bulunduran girişimlerdir. Diğer bir deyişle “kâr
motifi ve kamu yararı motifi” bu girişimlerin iki
ayrı özelliğidir. Kârlı olmayan, ancak sosyal
faydası yüksek olan ekonomik faaliyetlerin de
kamu iktisadi girişimleri tarafından yapılması
mümkündür.
• Kamu iktisadi girişimlerinin tüzel kişilikleri, idari
ve mali özerklikleri vardır. İdari özerklik,
girişimin devlet dışında kendi organları
vasıtasıyla yönetilmesini ifade eder. Mali
özerklik ise girişimin kendi mal varlıklarının
bulunması demektir.
• Kamu iktisadi girişimlerinin yönetiminde ve
sermayesinde kamu payı hâkimdir. Diğer bir
deyişle sermayedeki kamu payı % 50’den fazla
olmalıdır. Yönetimde de devletin hâkim olması
gereklidir.
• Kamu iktisadi girişimleri devlet bütçesi dışında
özerk bütçelerle yönetilirler. Bununla birlikte,
kamu iktisadi girişimleri genel bütçeden yardım
alabildikleri gibi, kârlarının da kısmen genel
bütçeye devredilmesi mümkündür.
• Kamu iktisadi girişimlerinin kendilerine mahsus
ayrı muhasebeleri vardır. Devlet muhasebesi
esaslarına göre değil ticari muhasebe (genel
muhasebe) esaslarına göre yönetilirler.
• Kamu iktisadi girişimleri, uygulamada devlet
işlemlerine uygulanan esas ve usullere tabi
değildirler. Genellikle personel işlemleri, devlet
personel rejiminin dışında tutulmaktadır. Alım
satım işlemlerinde ihale sistemi yönünden ayrı
esaslara tabidirler.
• Kamu iktisadi girişimleri, devletle olan
ilişkilerinde kamu hukukuna, üçüncü kişilerle
olan ilişkilerinde ise özel hukuka tabidirler. Bu
özelliği ile kamu iktisadi girişimleri hem kamu
hukuku tüzel kişisi hem de özel hukuk tüzel kişisi
görünümündedir.
Özelleştirme nedir?
Özelleştirme, devletin iktisadi faaliyetlerini
gerçekleştiren kamu iktisadi teşebbüslerinin mülkiyetinin
özel kesime devredilmesidir. Hukuk bilimi açısından
özelleştirme, kamu iktisadi teşebbüslerinin yönetiminin
özel kesime devredilmesi demektir. Dolayısıyla hukuk
bilimi açısından “yönetimin özelleştirilmesi”, ekonomi
bilimi açısından ise “mülkiyetin özelleştirilmesi” önem arz
etmektedir. Geniş anlamda özelleştirme; “milli ekonomide
serbest piyasa ekonomisini güçlendirecek ve devletin
iktisadi faaliyetlerinin sınırlandırılmasına veya tamamen
ortadan kaldırılmasına neden olacak tüm uygulamalar”
olarak tanımlanır.
Özelleştirme yöntemleri nelerdir?
• Yasal Kurumsal Serbestleşme
• Fiyatlama Yöntemi
• Tüketicinin Desteklenmesi: Kupon Yöntemi
• Üreticinin Desteklenmesi: Sübvansiyonlar
• İhale Yöntemi
• İmtiyaz Yöntemi
• Ortak Girişim Yöntemi
• Yönetim Devri Yöntemi
• Kiralama Yöntemi
• Yap, İşlet, Devret Yöntemi
• Gönüllü Organizasyonlar
Devlet hangi şekillerde ekonomiye müdahale edebilir?
Devletin ekonomiye müdahalesi bazen belirli
ekonomik faaliyetleri direkt olarak düzenlemeye tabi
tutması (regülasyon) ve/veya mal ve faktör piyasalarında
serbestçe oluşabilecek fiyatlara müdahale etmesi şeklinde
olabilir. Birinci türde devlet müdahalesine “ekonomik
regülasyon”, ikincisine ise “ekonomik kontrol” adı verilir.
Yasal kurumsal serbestleşme nedir?
“Yasal kurumsal serbestleşme” devletin
ekonomiye yaptığı düzenleme ve kontrollerin
kaldırılmasını ifade etmektedir. Bir diğer deyişle, yasal
kurumsal serbestleşme mevcut “ekonomik” regülasyon ve
kontrollere son verilmesi anlamını taşımaktadır.
Ödeme gücü yaklaşımı nedir?
Devlet, sunduğu pek çok kamusal mal ve
hizmetlerin karşılığında çoğunlukla bir bedel talep etmez
ve bu mal ve hizmetlerin finansmanını vergi gelirleri ile
karşılama yolunu seçer. Vergileme teorisinde “ödeme
gücü yaklaşımı” adı verilen bu yöntemle vatandaşların,
kamusal mal ve hizmetlerin finansmanına hizmetlerden
yararlandıkları ölçüde değil, ödeme güçlerine orantılı
olarak katılmaları istenir.
Kupon yöntemi nedir?
Kupon yöntemi, belirli tüketici kesimlerin belirli
mal ve hizmetlere olan tüketimini teşvik etmek suretiyle
geliştirilmiş bir uygulamadır. Bu yöntemde, devlet gelir
düzeyi düşük olan kimselere belirli kamusal mal ve
hizmetleri bizzat sunmak yerine bu kimselere sunulacak
hizmetin bedelini kapsayan bir kupon vermektedir.
Böylece bu kimselerin hizmeti özel kesimden
karşılayabilmeleri mümkün olmaktadır.
Kupon yöntemi uygulamasının örnekleri nelerdir?
• Eğitim Kuponu.
• Sağlık Kuponu.
• Konut Kuponu.
• Ulaşım Kuponu.
• Kreş Kuponu.
Kupon yöntemi hangi esaslara dayalı olarak
geliştirilmiştir?
• Kamu işletmelerinde verimlilik, özel işletmelere
oranla çok daha düşüktür. Bunun nedeni, kamu
işletmelerinde çalışanlar ile işletmelerin gelirleri
arasında direkt ve yakın bir korelasyon mevcut
olmamasıdır. Çoğunlukla kamu işletmelerinde
çalışanlar az da çalışsalar aynı ücreti
almaktadırlar.
• Kamu işletmelerinde israf yaygındır. Kişiler
kendi sahip olmadıkları serveti korumak için
daha az çaba gösterirler.
Sübvansiyonlar nedir?
Sübvansiyonlar, devlet tarafından özel ve
kamusal teşebbüslerin üretiminin teşviki ve idamesi için
yapılan ayni ve/veya nakdi yardımlardır. Sübvansiyonlar
aynı zamanda “iktisadi gayeli mali yardımlar” olarak da
adlandırılmaktadır.
Sübvansiyonların başlıca türleri nelerdir?
• Kredi Sübvansiyonları
• Garanti Sübvansiyonları
• Vergi Sübvansiyonları
• Karşılıksız Nakit Sübvansiyonlar
• Ayni Sübvansiyonlar
Devlet kredi sübvansiyonlarını nasıl sağlar?
Devletin, belirli bazı sektörlerde veya üretim
dallarında faaliyet gösteren işletmelere piyasadaki cari faiz
haddinden daha düşük bir faizle sağladığı krediler kredi
sübvansiyonlarıdır. Zirai işletmelere sağlanan krediler bu
konuda örnek verilebilir. Kredi sübvansiyonları esasen
ucuz faizli (düşük faizli) yardımlar şeklinde olabileceği
gibi sadece anaparanın vade sonunda ödenmesini öngören
faizsiz yardımlar şeklinde de olabilir.
Devlet garanti sübvansiyonlarını nasıl sağlar?
Devletin, belirli bazı sektörlerde veya üretim
dallarında faaliyet gösteren işletmelere borç temini için
garanti vermesi, bir anlamda onlara kefil olması, garanti
sübvansiyonlarını ifade etmektedir. Burada devletin,
faizlerin ve anaparanın vade sonunda ödenmesinde
“garantör” rolünü oynaması söz konusudur. Borcun
anaparasının ve faizinin ödenmemesi hâlinde alacaklı
alacağını devletten tahsil etmek hakkına sahiptir. Garanti
sübvansiyonları, devletin riski özel kuruluş ile paylaşması
anlamına gelmektedir.
Hızlandırılmış amortisman nedir?
Hızlandırılmış amortisman; enflasyonist ortamda
firmanın duran varlıklarının uğradığı değer kayıplarının,
dönem sonuç hesaplarına gider olarak yazılarak varlığın
değerleme günündeki gerçek değerinin belirlenmesinde
dikkate alınması işlemine verilen addır. İlk yıllarda daha
fazla miktarda amortisman ayrılmasına imkan sağladığı
için firmaların vergi matrahının azalmasına neden olan bir
vergi teşviki niteliğindedir.
Devlet ihale yöntemini nasıl gerçekleştirir?
İhale yöntemi ile devlet, mal ve hizmet arzını
kendi gerçekleştirmek yerine, bunları özel kişi ve
kuruluşlardan satın almaktadır. İhale ya da sözleşme
yöntemi özellikle mahalli idare hizmetlerinde yaygın bir
uygulama alanı bulabilmektedir. Mahalli idarelerin çöp
toplama, yol, cadde, sokak yapımı, bakımı ve onarımı,
yeşil sahalar ve parklar düzenlenmesi, su ve dinlenme
tesislerinin yapımı, otopark yapımı vb. hizmetleri geniş
ölçüde özel sektöre ihale yoluyla yaptırılabilecek
hizmetlere örnek teşkil etmektedir. Çeşitli kamu
kuruluşlarının gereksinimleri olan malları özel sektörden
ihale yoluyla satın almaları da bu yöntem içerisinde ele
alınmaktadır. Kamu kuruluşlarının demirbaş alımları, taşıt
alımları, yiyecek ve giyecek maddeleri satın alımları bu
alanda örnek olarak gösterilebilir.
İmtiyaz yöntemi nasıl uygulanır?
İmtiyaz yönteminde, doğal tekel söz konusu olan
üretim alanları bir sözleşme ile özel kesime
devredilmektedir. Diğer bir deyişle, mevcut doğal tekel,
kamu ekonomisinden piyasa ekonomisine geçmektedir.
Bazı iktisatçılar kamu ekonomisinde görülen israf ve
verimsizlikten dolayı doğal tekellerin rekabetçi kural ve
düzenlemeler ile özel kişi ve kuruluşlara ihale edilmesini
savunmaktadırlar. İmtiyaz yönteminde, kilit nokta pazarlık
sürecidir. Yapılacak pazarlık sonucunda imtiyaz,
sözleşmede nitelikleri belirlenen mal veya hizmeti en
düşük bedel ile piyasaya sunmayı kabul eden firmaya
verilmelidir.
Anonim şirket şeklinde karma iktisadi girişim
oluşturmanın sağladığı avantajlar nelerdir?
Birinci olarak, anonim, şirketlerde sermayenin
paylara bölünmüş olması, ortakların hisseleri oranında
şirket genel kurulunda temsil edilebilmeleri, şirket
denetiminin kolay olması önem arz etmektedir. İkinci
olarak, kamu iktisadi teşebbüslerinde mevcut olan
hükümetin müdahalesi ve bürokrasinin etkinliği hususları
anonim şirket şeklinde organize edilmiş bir karma iktisadi
girişimde o kadar belirgin değildir. Üçüncü olarak anonim
şirket şeklinde oluşturulan bir karma iktisadi girişimde
bunların kârlı ve verimli çalışabilmeleri sonucunda
ekonomik büyümenin hızlanması söz konusu
olabilmektedir.
Yönetim devri nedir?
Devlet bazen kamu teşebbüsleri ve kamu
kuruluşlarının “mülkiyet hakkı”nı kendisinde saklı tutarak
sadece yönetimin özelleştirilmesini sağlayabilir. Kısaca,
“yönetim devri” adı verilen bir yöntemle, kamu
teşebbüsleri ve kamu kurumlarının yönetimi bir sözleşme
ile özel kesime devredilmektedir.
Yönetim devri uygulamada nasıl gerçekleşir?
• Devlet, yönetimi devredilecek kamu teşebbüsleri
ve kurumlarını ilan etmektedir.
• Mülkiyet hakkı devlette saklı kalmak kaydıyla
belirli bir süre için kamu teşebbüsünün yönetimi
özel kesime devredilmektedir.
• Devlet, yönetimi devralan özel kişi ve/veya
kurumlara teşebbüsün mali yapısının
iyileştirilmesi ve etkin hizmet sunulması için
gerekli fon ve kolaylıkları sunmaktadır.
• Sözleşmeye bazen yönetimi devralan kişi veya
şirketin sözleşme sonunda işletmenin belirli bir
oranda hissesine sahip olacağı hükmü
konulabilmektedir. Sözleşmede pekâlâ yönetimi
devralan şirketin sözleşme süresi bitiminde
şirketi tamamen satın alabileceği hükmü de yer
alabilir. Bu tür tedbirler şüphesiz yöneticinin
daha etkin çalışması sonucunu doğurur.
Özelleştirmenin amaçları nelerdir?
• Serbest Piyasa Ekonomisini Güçlendirmek
• Servetin Geniş Kitlelere Yayılmasını Sağlamak
• Sermaye Piyasasını Geliştirmek
• KİT’lerin Hazine ve Merkez Bankası Üzerindeki
Yükünü Hafifletmek
• KİT’lerdeki Gizli İşsizliği Ortadan Kaldırmak
• Yabancı Sermayenin Ülkeye Girişini Sağlamak
• Devlete Gelir Sağlamak
Sosyal özelleştirme politikası nedir?
KİT hisse senetlerinin çalışanlara, yöneticilere ve
tasarruf sahiplerine belli avantajlarla satılması yoluyla
özelleştirmeye sosyal bir mahiyet yüklenmesine “sosyal
özelleştirme politikası” adı verilir.
ESOP ile ne amaçlanmaktadır?
ESOP (Employee Stock Ownership Plan)
programı ile KİT hisse senetlerinin çalışanlara satılması,
diğer bir deyişle KİT çalışanlarının işletmeye ortak olması
amaçlanmaktadır.
Gizli işsizlik nedir?
Gizli işsizlik; bir ekonomide çalışır göründüğü
hâlde üretime katkı sağlamayan, dolayısıyla üretimden
çekilmesi hâlinde, üretimde bir azalmanın görülmediği
durumlarda oluşan işsizlik türüdür.
Sermaye piyasası nasıl tanımlanır?
Sermaye piyasası, belirli bazı özelliklere sahip
hak taşıyıcı belgeler ile ödünç verilebilir orta ve uzun
vadeli fonların arz ve talebinin karşılaştığı organize
piyasalardır. Daha dar bir ifadeyle, sermaye piyasası, hisse
senetleri ve tahvillerin alınıp satıldığı piyasalar olarak
tanımlanmaktadır.
Özel yabancı sermaye yatırımları kaç kısımdır?
Özel yabancı sermaye yatırımları, dolaysız
yatırımlar ve portföy yatırımları olmak üzere ikiye ayrılır.
Dolaysız yatırımlar, bir firmanın yabancı bir ülkede
doğrudan veya iştirak hâlinde yatırım yapması ve
yatırımın yönetimine katılması demektir. Özel yabancı
sermaye yatırımlarının ikinci şekli ise portföy
yatırımlarıdır. Bu yatırımlar, tasarruf sahiplerinin, bir
dividand geliri elde etmek için uluslararası sermaye
piyasalarından menkul kıymetler satın almaları şeklinde
yaptıkları yatırımlardır.
Kamu iktisadi teşebbüslerin devlet üzerinde nasıl bir
etkisi bulunmaktadır?
Kamu iktisadi teşebbüsleri özellikle az gelişmiş
ülkelerde enflasyonun doğumunda önemli etkileri olan
kuruluşlardır. KİT’ler ekonomik yönden çoğunlukla kendi
kendilerine yetmemekte, gelirlerinin giderlerini
karşılayamadığı ölçüde hazineden ve genel bütçeden
yardım almaktadırlar. KİT’lerin dış finansman ihtiyacının
hazineden emisyon vasıtasıyla sağlanması ekonomide
toplam para arzını, dolayısıyla enflasyonu
hızlandırmaktadır. Öte yandan KİT’lerin ek finansman
gereksinimleri bu kuruluşların mal ve hizmetlerinin
fiyatlarını sürekli artırmaları sonucunu da ortaya
çıkarmaktadır. KİT zamları, esasen enflasyonun bizatihi
bir kaynağını oluşturmaktadır.
Girişimciliği tüm yönleriyle açıklayınız.
Girişimciliğin iki yönü bulunmaktadır; özel girişimcilik ve kamu girişimciliği. Özel girişimcilik, gerçek veya tüzel kişilerin kâr sağlama motifine dayalı olarak yaptıkları iktisadi faaliyetlerdir. Özel girişimciliğe “ticari girişimcilik” adı da verilmektedir.
Kamu girişimciliği ise özel girişimcilikten oldukça farklı bir kavramdır. Her şeyden önce özel girişimlerde çoğunlukla “kâr motifi” esas olduğu halde kamu girişimlerinde “kamu yararı motifi” öne geçmektedir. Ancak kamu girişimlerinin bu özelliği onların kâr motifinden uzak olduğu anlamına gelmemektedir. Günümüzde ticari ve sınai alanda, özel girişimlerde olduğu gibi kâr sağlama amacına yönelik kamu girişimleri bulunmaktadır.
R.P.Short’un öne sürdüğü, kamu girişimlerini tanımlamaya esas teşkil edecek karakteristikler nelerdir?
R.P.Short da kamu girişimleri için bir tanımlama yapmanın güç olduğunu belirtmekte, bununla birlikte tanımlamaya esas teşkil edecek iki karakteristik belirtmektedir (Short,1984;111).
• Kamu girişimlerinin sahibi devlettir ve devlet tarafından kontrol edilir.
• Kamu girişimleri ticari faaliyette bulunurlar
Choski'ye göre kamu girişimciliğinin nedenleri nelerdir, yazınız.
Choski, kamu girişimciliğinin nedenlerini maddeler halinde şu, şekilde sıralamıştır (Choski,1979; 8).
• Özel teşebbüse destek ve öncülük etmek,
• Monopolleri kontrol etmek,
• Petrol ve gaz gibi doğal kaynakları işletmek,
• Kamu hizmetlerini yürütmek,
• Yatırımlardan kazanç sağlamak,
• Kaynakların etkin kullanımını sağlamak,
• Özel teşebbüsün yok olmasını önlemek,
• Dışsallıklarda denge sağlamak,
• Kalifiye idareci ve teknisyen yetiştirmek,
• İstihdamı yükseltmek,
• Üretimi arttırmak,
• Gelir dağılımındaki eşitsizlikleri azaltmak,
• Bölgesel kalkınmayı ilerletmek,
• Fiyat istikrarını temin etmek,
• Zorunlu ihtiyaçları sübvanse etmek,
• Modernizasyon getirmek,
• Döviz kazanmak/biriktirmek,
• İhracatı arttırmak,
• Sosyalizmi gerçekleştirmek,
• Yurt içindeki sermayedarların gücünü dengelemek,
• Ulusun kendi kendine yeterliliğini arttırmak,
• Ulusal prestiji arttırmak,
• Kamu politikasını tamamlamak,
• Ulusal güvenliği sağlamak,
• Çok uluslu şirketlerde denge sağlamak.
“Girişim ikamesi" ne demektir, açıklayınız.
Kamu girişimciliğinin ekonomik nedenlerinden birisi de “girişim ikamesi” dir. Kârlılık oranının düşük ve sosyal faydanın yüksek olduğu yatırımlarda özel girişimler genellikle faaliyette bulunmadığından bu durumda devlet bizzat yatırım faaliyetlerinde bulunmaktadır.
Kamu girişimciliğinin türleri nelerdir, yazınız.
Kamu Adına Girişimcilik, Kamu Yönetimi Girişimciliği, Karma İktisadi Girişimcilik ve Kamu İktisadi Girişimciliği
Kamu Yönetimi Girişimciliği nedir, açıklayınız.
Kamu girişimciliğinin bir diğer türü de kamu yönetimi girişimciliğidir. Bu girişimcilik türünde, devletin bir ekonomik faaliyeti bizzat bir işletmeci olarak yürütmesi söz konusudur. Kamu yönetimi girişimciliğinin karakteristik özelliği, bunların bir kamu idaresinin bütçesi içerisinde yürütülmesi ve personelin genellikle devlet memuru olmasıdır (Hanson, 1959:338).
Kamu yönetimi girişimciliğinin tipik örnekleri rejiler ve ofislerdir. Rejiler, kâr veya zararı kendisine ait olmak üzere devlet tarafından işletilen, gelir ve giderleri bağlı bulunduğu kuruluşun hesaplarına aktarılan girişimlerdir. Ülkemizde askeri fabrika ve atölyeler, DSİ su dağıtımı, Karayolları Genel Müdürlüğü tamir atölyeleri ve döner sermayeler bu tür girişimciliğe örnek teşkil etmektedir. Döner sermayeler, esasen genel ve katma bütçeli kuruluşların yapısı içerisinde yer almakta, kendilerine ait yönetim şekli bulunmakta, ticari ve sınai nitelikte mal ve hizmet üretmekte ve satmaktadırlar. Ofisler ise rejilere göre daha özerk ve ticari işletme nitelikleri ağır basan kuruluşlardır. Ofisler kanunla veya kanunun verdiği yetkiye dayanılarak kurulurlar ve tüzel kişilikleri bulunur (Baklacıoğlu, 1976; 21-22).
Kamu yönetimi girişimciliği, özellikle XIX. yüzyılın sonlarından itibaren giderek önemini kaybetmeye başlamış ve zamanla bu girişimlerin yerine devamlı bir sermaye yapısına sahip, ayrı bir hukuki ve mali varlığı bulunan işletmeler kurulması benimsenmiştir. Kamu yönetimi girişimlerine “devlet dairesi biçiminde kamu girişimleri” adi da verilmektedir (Friedmann:1974:142-143).
Anonim şirket tipinin karma iktisadi girişim açısından sağladığı yararlar nelerdir, yazınız.
Anonim şirket tipinin karma iktisadi girişim açısından sağladığı yararlar şunlardır (Oyal, 1981; 53).
• Anonim şirketlerin sermayelerinin belirli paylara bölünmüş olması, ortaklar genel kurulunun ve şirket organlarının dengeli şekilde oluşması, denetiminin kolay olması bir tercih nedeni olmaktadır.
• Anonim şirket şeklinde karma iktisadi girişimler oluşturmak devlete mali açıdan tasarruf sağlamaktadır.
• Anonim şirket ile girişimin hareket özgürlüğüne kavuşması mümkün olmaktadır.
• Girişimin bürokrasiden arındırılarak daha etkin çalışması sağlanabilmektedir.
• Devlet özel girişimlere öncülük ve destek görevini anonim şirketler aracılığıyla daha kolay gerçekleştirebilmektedir.
• Anonim şirket şeklinde gerçekleştirilen karma iktisadi girişimlerin piyasada kârlı ve verimli çalışmaları ekonomideki atıl fonların yatırımlara kaymasını sağlamaktadır.
• Açıklamalarımızın başında da belirttiğimiz gibi karma iktisadi girişimlerde kamunun sermaye payı çok farklı olabilmektedir. Sermayede kamu payı çok az olduğu durumlarda karma iktisadi girişime çoğunlukla “kamu iştiraki” adı verilmektedir.
Bir kamu iktisadi girişiminin temel özellikleri nelerdir?
1. Kamu iktisadi girişimleri, bir kanun veya kanunun verdiği yetkiye dayanarak kurulurlar. Kamu iktisadi girişimlerinin yasal statüsü, bunların hak ve sorumlulukları ile özel girişimlerle olan ayrılıklarını ortaya koymaktadır.
2. Kamu iktisadi girişimleri özel mal ve hizmetler üretmektedirler. Kamu iktisadi girişimlerinin bu özelliği özel girişimler ile aynıdır. Önceki açıklamalarımızda Jones’in ortaya koyduğu tablo ile bu özellik belirginlik arz etmektedir. Devletin tam kamusal ve yarı kamusal (karma) mallar üreten kuruluşları, kamu iktisadi girişimi değildir. Tam kamusal üreten devlet kuruluşlarını “Kamu Kurumu”, yarı kamusal mallar üreten kuruluşları ise “Kamu İktisadi Kurumu” olarak adlandırabiliriz.
3. Kamu iktisadi girişimleri ticari ve sınai alanda piyasa koşullarına göre ve fakat sosyal fayda/maliyet ilişkilerini de göz önünde bulunduran girişimlerdir. Diğer bir deyişle “kâr motifi ve kamu yararı motifi” bu girişimlerin iki ayrı özelliğidir. Kârlı olmayan, ancak sosyal faydası yüksek olan ekonomik faaliyetlerin de kamu iktisadi girişimleri tarafından yapılması mümkündür.
4. Kamu iktisadi girişimlerinin tüzel kişilikleri, idari ve mali özerklikleri vardır. İdari özerklik, girişimin devlet dışında kendi organları vasıtasıyla yönetilmesini ifade eder. Mali özerklik ise girişimin kendi mal varlıklarının bulunması demektir.
5. Kamu iktisadi girişimlerinin yönetiminde ve sermayesinde kamu payı hakimdir. Diğer bir deyişle sermayedeki kamu payı % 50’den fazla olmalıdır. Yönetimde de devletin hakim olması gereklidir.
6. Kamu iktisadi girişimleri devlet bütçesi dışında özerk bütçelerle yönetilirler. Bununla birlikte, kamu iktisadi girişimleri genel bütçeden yardım alabildikleri gibi, kârlarının da kısmen genel bütçeye devredilmesi mümkündür.
7. Kamu iktisadi girişimlerinin kendilerine mahsus ayrı muhasebeleri vardır. Devlet muhasebesi esaslarına göre değil ticari muhasebe (genel muhasebe) esaslarına göre yönetilirler.
8. Kamu iktisadi girişimleri, uygulamada devlet işlemlerine uygulanan esas ve usullere tabi değildirler. Genellikle personel işlemleri, devlet personel rejiminin dışında tutulmaktadır. Alım satım işlemlerinde ihale sistemi yönünden ayrı esaslara tabidirler.
9. Kamu iktisadi girişimleri, devletle olan ilişkilerinde kamu hukukuna, üçüncü kişilerle olan ilişkilerinde ise özel hukuka tabidirler. Bu özelliği ile, kamu iktisadi girişimleri hem kamu hukuku tüzel kişisi, hem de özel hukuk tüzel kişisi görünümündedir
Dar anlamda özelleştirme ne demektir?
Dar anlamda özelleştirme, sadece kamu iktisadi teşebbüslerinin mülkiyet ve yönetiminin özel kesime devrini ifade etmektedir. Gerçekten de günümüzde özelleştirme deyince bundan çoğunlukla kamu iktisadi teşebbüslerinin satışı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte bazı yazarlar, dar anlamda özelleştirme konusunda da farklı görüşlere sahiptirler. Bir kısım yazarlar, dar anlamda özelleştirme için mutlak olarak bir mülkiyet devri söz konusu olmasının ve bu devir işleminin kamu iktisadi teşebbüsü sermayesinin en az % 51’i kadar olması gerektiğini belirtmektedirler. Bunun dışında bazı yazarlar da devredilecek sermaye payının pek önemli olmadığını, % 10 veya % 20 gibi bir pay devrinin de özelleştirme olarak kabul edilebileceği görüşündedirler. Kanımızca dar anlamda özelleştirmede % 51’in kıstas alınması doğrudur. Çünkü bu durumda mülkiyetin % 50’ sinden fazlası özel kesime ait olacağından yönetim de özelleştirilmiş olacaktır.
En geniş anlamda, özelleştirmeyi nasıl açıklayabiliriz?
En geniş anlamda, özelleştirmeyi kamu iktisadi faaliyetlerinin sınırlandırılması veya tamamen ortadan kaldırılmasına yönelik yapılan uygulamalar olarak tanımlamak mümkündür. Özelleştirmenin esas ifade ettiği anlam budur. Özelleştirme, kısaca milli ekonomide serbest piyasa ekonomisini güçlendirecek ve devletin iktisadi etkinliğini azaltacak uygulamaları kapsayan bir şemsiye kavram görünümündedir. Geniş anlamda Özelleştirme; “milli ekonomide serbest piyasa ekonomisini güçlendirecek ve devletin iktisadi faaliyetlerinin sınırlandırılmasını veya tamamen ortadan kaldırılmasına neden olacak tüm uygulamalar” olarak tanımlanır.
“Özelleştirme yöntemleri" nelerdir, yazınız.
Yasal Kurumsal Serbestleşme
Fiyatlama Yöntemi
Tüketicinin Desteklenmesi: Kupon Yöntemi
Üreticinin Desteklenmesi: Sübvansiyonlar
İhale Yöntemi
İmtiyaz Yöntemi
Ortak Girişim Yöntemi
Yönetim Devri Yöntemi
Kiralama Yöntemi
Yap İşlet Devret Yöntemi
Gönüllü Organizasyonlar
Fiyatlama Yöntemi nedir, anlatınız.
Devlet sunduğu pek çok kamusal mal ve hizmetlerin karşılığında çoğunlukla bir bedel talep etmez ve bu mal ve hizmetlerin finansmanını vergi gelirleri ile karşılama yolunu seçer. Vergileme teorisinde “ödeme gücü yaklaşımı” adı verilen bu yöntemle vatandaşların kamusal mal ve hizmetlerin finansmanına hizmetlerden yararlandıkları ölçüde değil ödeme güçlerine orantılı olarak katılmaları istenir. Devletin sunduğu bazı mal ve hizmetlerin faydası toplum üyeleri arasında bölünemez ve bu yüzden de fiyatlandırılamazlar. Örneğin, iç güvenlik, dış güvenlik, diplomasi, adalet gibi kamusal hizmetlerin faydası bireylere tek tek paylaştırılamaz ve bu yüzden de fiyatlandırılmaları söz konusu olamaz. Oysa devletin arz ettiği pek çok malın pazarlanması ve fiyat yoluyla tüketicilere aktarılması mümkündür. Örneğin; eğitim, sağlık, elektrik, su, havagazı, karayolları vb. mal ve hizmetlerin fiyat yoluyla arz edilebilmeleri mümkündür. Kısaca kamusal mal ve hizmetlerin fiyatlarının piyasa mekanizmasına uydurulması ve mümkün olduğu ölçüde hizmetten yararlanan kesimlerin bunun karşılığında bir bedel ödemeleri serbest piyasa ekonomisinin işleyişi için gerekli olmaktadır.
Bu konuda önemle belirtilmesi gereken bir husus bulunmaktadır. Fiyatlama yöntemi, bedelini ödeyemeyecek durumda olan kimselere mal ve hizmetlerin sunulmaması demek değildir. Örneğin, eğitim hizmetlerinin fiyatlandırılması, diğer bir deyişle eğitimin paralı olması, gelir düzeyi düşük kimselerin bundan yararlanmaması anlamına gelmez. Fiyat yoluyla sunulabilen bazı kamusal mal ve hizmetlerin “kupon yöntemi” ile özelleştirilmesi bu güçlüğü ortadan kaldıracaktır. Kupon yöntemi, “yarı kamusal” adı verilen ve fiyatlandırılması mümkün olan malların özelleştirilmesinde uygulanabilecek olan bir yöntemdir.
Kupon yönteminin başlıca esasları nelerdir, yazınız.
Kupon yöntemi başlıca şu esaslara dayalı olarak geliştirilmiştir.
• Kamu işletmelerinde verimlilik, özel işletmelere oranla çok daha düşüktür. Bunun nedeni, kamu işletmelerinde çalışanlar ile işletmelerin gelirleri arasında direkt ve yakın bir korelasyon mevcut olmamasıdır. Çoğunlukla kamu işletmelerinde çalışanlar az da çalışsalar aynı ücreti almaktadırlar.
• Kamu işletmelerinde israf yaygındır. Kişiler kendi sahip olmadıkları serveti korumak için daha az çaba gösterirler.
Hızlandırılmış amortisman nedir?
Hızlandırılmış amortisman; enflasyonist ortamda firmanın duran varlıklarının uğradığı değer kayıplarının, dönem sonuç hesaplarına gider olarak yazılarak, varlığın değerleme günündeki gerçek değerinin belirlenmesinde dikkate alınması işlemine verilen addır. İlk yıllarda daha fazla miktarda amortisman ayrılmasına imkan sağladığı için firmaların vergi matrahının azalmasına neden olan bir vergi teşviki niteliğindedir.
İmtiyaz Yöntemini anlatınız.
Geleneksel olarak geniş ölçekte sunulması gerekli bazı üretim faaliyetlerini devlet kendi tekeline almakta ve hizmeti bu şekilde arz etmeyi yeğlemektedir. Belirli bazı üretim alanlarında (elektrik, su, üretim ve dağıtımı, haberleşme sistemi, demiryolu vb.), firma ölçeğinin artmasıyla firmanın maliyetlerinde önemli azalmalar görülebilmektedir. İktisat literatüründe “ölçek ekonomileri” ya da “içsel ekonomiler” olarak adlandırılan bu konu, devletin ekonomiye müdahalesinin bir gerekçesini oluşturmaktadır. Ölçek ekonomilerinin söz konusu olduğu üretim faaliyetlerine örnek olarak, telekomünikasyon
hizmetleri, elektrik; gaz, su üretim ve dağıtımı, demiryolu, havayolu vb. endüstrileri gösterebiliriz.
Gerçekten de bu tür faaliyetler pek çok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede devletin tekelindedir. Bunun nedenini kısaca şu şekilde açıklayabiliriz. Geleneksel iktisat teorisinde bu tür faaliyet alanlarında devlet müdahalesi olmadığında bunları piyasada üretecek bir kaç özel teşebbüsün var olacağı ve bunların da kendi aralarında anlaşarak veya kıran kırana rekabet ederek “doğal tekel” konumuna gelebilecekleri görüşü hakimdir. Bu açıdan, bu tür faaliyet alanlarında zaman içerisinde ortaya çıkacak “özel tekel” yerine kamu tekellerinin oluşturulması görüşü hakim olmuştur.
Ancak, özelleştirme düşüncesinin teorik düzeyde tartışıldığı 1970’li yıllarda, bazı iktisatçılar doğal tekel söz konusu olabilecek üretim faaliyetlerinin piyasa ekonomisine “imtiyaz” (franchising) yöntemi ile devredilebileceğini savunmuşlardır. İmtiyaz yönteminde, doğal tekel söz konusu olan üretim alanları bir sözleşme ile özel kesime devredilmektedir. Diğer bir deyişle, mevcut doğal tekel, kamu ekonomisinden piyasa ekonomisine geçmektedir.
Bazı iktisatçılar kamu ekonomisinde görülen israf ve verimsizlikten dolayı doğal tekellerin rekabetçi kural ve düzenlemeler ile özel kişi ve kuruluşlara ihale edilmesini savunmaktadırlar. İmtiyaz yönteminde, kilit nokta pazarlık sürecidir. Yapılacak pazarlık sonucunda imtiyaz, sözleşmede nitelikleri belirlenen mal veya hizmeti en düşük bedel ile piyasaya sunmayı kabul eden firmaya verilmelidir.
Özelleştirmenin ana gerekçeleri dışındaki diğer gerekçeleri nelerdir?
• Sermaye Piyasasını Geliştirmek
• KİT’lerin Hazine ve Merkez Bankası Üzerindeki Yükünü Hafifletmek
• KİT’lerdeki Gizli İşsizliği Ortadan Kaldırmak
• Yabancı Sermayenin Ülkeye Girişini Sağlamak
- Devlete Gelir Sağlamak
Özelleştirme politikasının temel amacı nedir, açıklayınız.
Özelleştirme politikasının temel amacı serbest piyasa ekonomisini güçlendirmek ve ona işlerlik kazandırmaktır. Özelleştirme ile serbest piyasa ekonomisinin en önemli unsuru olan rekabet kurumunun işlerlik kazanacağı, kaynak kullanımında ve kaynak dağılımında etkinliğin sağlanacağı ve sonuç olarak ekonomide verimliliğin artacağı kabul edilmektedir.
Bilindiği üzere kamu iktisadi teşebbüslerinin bir kısmının “tekel” statüsünde olması tam rekabeti engellemektedir. Ancak kamu iktisadi teşebbüslerinin tekel statülerinin kaldırılması serbest piyasa ekonomisine işlerlik kazandırmak için yeterli değildir. Çünkü kamu iktisadi teşebbüsleri özel teşebbüslere oranla çeşitli yönlerden üstün bir duruma
sahiptirler. KİT’lerin çoğunlukla iflas tehlikesi ile karşı karşıya bulunmamaları, zararlarının genel bütçe içerisinden karşılanması bu eşitsizliği artıran faktörlerdir. Böyle olunca, ekonomide verimlilik de artmamaktadır. Ayrıca kamu iktisadi teşebbüsleri, tekel durumları nedeniyle piyasada paylarını kaybetmemek için kaliteyi iyileştirmek, fiyat ve
maliyeti düşürmek gibi bir takım önlemleri almak gereğini duymamaktadırlar. Ayni şekilde yeni ve modern teknolojileri de izlemeleri çoğunlukla mümkün olmamakta ve bu nedenler kamu iktisadi teşebbüslerinin ekonomide düşük verimlilikle çalışmaları sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Öte yandan kamu iktisadi teşebbüslerinin bu yapıları, aynı sektörde faaliyette bulunan özel teşebbüsleri de olumsuz bir yapılanmaya sevk etmektedir. Bu sonuç olarak ekonomide genel verimlilik düzeyinin azalması demektir.
Şüphesiz sadece KİT’lerin özelleştirilmesi şeklinde bir uygulama dışında diğer tür özelleştirme uygulamaları (yasal kurumsal serbestleşme, kamusal mal ve hizmetlerin fiyatlandırılması, hizmetlerin ihale yoluyla özel kesime gördürülmesi, vb.) de serbest piyasa ekonomisine işlerlik kazandıracak uygulamalardır.
Özelleştirmenin sosyal yönü ile servetin geniş kitlelere yayılmasını sağlamak arasında nasıl bir ilişki vardır, açıklayınız.
Gerek az gelişmiş ve gerekse gelişmiş bütün ekonomilerde gelir ve servet dağılımında büyük dengesizlikler mevcuttur. Servet dağılımındaki dengesizliği arttıran faktörlerin başında gelir dağılımı ve gelirin kullanımı gelmektedir. Bunlar yanı sıra, devlet tarafından KİT’lerin kurulup işletilmesi, özel teşebbüslere teşvik tedbirlerinin sunulması,
kuşaklar arasında servetin intikali, yani miras hakkı vb. nedenler de servet dağılımında eşitsizliklere neden olmaktadır.
Gelir ve servet dağılımının düzeltilmesi ve servetin geniş kitlelere yayılmasında özelleştirme politikasından yararlanılabilir. Özelleştirme politikasının bu amaç yönünden başarılı olabilmesi için KİT hisse senetlerinin gelir ve serveti düşük olanlarca satın alınmasını özendirici bazı tedbirlerin alınması gereklidir. Önemle belirtelim ki servetin geniş kitlelere yayılması bu şekilde bir sosyal özelleştirme uygulamakla mümkün olabilir.
KİT hisse senetlerinin çalışanlara, yöneticilere ve tasarruf sahiplerine belli avantajlarla satılması bu kesimlere bir gelir transferi anlamına gelir. Böylece özelleştirmeye sosyal bir mahiyet yüklenilmesi ile, kısaca “sosyal özelleştirme politikası” ile bir taraftan KİT’lerde verimlilik oranı yükseltilirken, diğer taraftan verimlilik artışının düşük gelir gruplarına aktarılması sağlanır. Gerçekten de daha geniş bir kesimin (işçi, yönetici ve küçük tasarruf sahipleri vb.) kamu iktisadi teşebbüslerinin mülkiyetine ortak edilmesi, gelir dağılımı üzerinde olumlu etkide bulunurken, aynı zamanda mülkiyet ile emek faktörlerini birleştirerek iş anlaşmazlıklarını azaltır ve verimliliği yükseltir.
Özelleştirme uygulamaları Sermaye Piyasasını nasıl geliştirebilir?
Sermaye piyasası belirli bazı özelliklere sahip hak taşıyıcı belgeler ile ödünç verilebilir orta ve uzun vadeli fonların arz ve talebinin karşılaştığı organize piyasalardır. Daha dar bir ifadeyle, sermaye piyasası, hisse senetleri ve tahvillerin alınıp satıldığı piyasalar olarak tanımlanmaktadır. Sermaye piyasasının amacı, kısaca özel tasarrufların yatırımlara kanalize edilmesidir. Gelişmekte olan ülkelerde sermaye piyasasının temel sorunlarından birisi menkul kıymet arzındaki yetersizliktir. Hazine tahvil ve bonoları ihracı ile bu yetersizlik bir ölçüde telafi edilmeye çalışılmaktadır. Özelleştirmede KİT hisse senetlerinin ihracı sermaye piyasasının gelişmesini sağlayarak, tasarrufların yatırımlara dönüşmesini kolaylaştıracaktır.
-
2024-2025 Güz Dönemi Dönem Sonu (Final) Sınavı İçin Sınav Merkezi Tercihi
date_range 1 Gün önce comment 0 visibility 441
-
2024-2025 Güz Ara Sınavı Giriş Belgeleri Yayımlandı!
date_range 4 Gün önce comment 0 visibility 1072
-
AÖF Sınavları İçin Ders Çalışma Taktikleri Nelerdir?
date_range 14 Kasım 2024 Perşembe comment 11 visibility 19678
-
2024-2025 Öğretim Yılı Güz Dönemi Kayıt Yenileme Duyurusu
date_range 7 Ekim 2024 Pazartesi comment 2 visibility 1338
-
2024-2025 YKS Ek Yerleştirme İle Yerleşen Adayların Çevrimiçi (Online) Başvuru ve Kayıt Duyurusu
date_range 24 Eylül 2024 Salı comment 1 visibility 710
-
Başarı notu nedir, nasıl hesaplanıyor? Görüntüleme : 25731
-
Bütünleme sınavı neden yapılmamaktadır? Görüntüleme : 14615
-
Harf notlarının anlamları nedir? Görüntüleme : 12583
-
Akademik durum neyi ifade ediyor? Görüntüleme : 12577
-
Akademik yetersizlik uyarısı ne anlama gelmektedir? Görüntüleme : 10524