Kamu Ekonomisi 1 Dersi 2. Ünite Sorularla Öğrenelim
Devletin Mali Alandaki Rol ve Fonksiyonlarındaki Değişim
Bir ülkede benimsenen devlet anlayışı o ülkedeki
ekonomi içerisinde devletin hacmi konusunda etkili midir?
Evet etkilidir, benimsenen devlet anlayışı, o
ülkedeki ekonomi içerisinde devletin hacmi konusunda
etkilidir.
Devletin hacminin nispi olarak daha büyük olduğu
ülkelerde hangi fonksiyonlar artmaktadır?
Devletin mali alandaki rolü ve üstlendiği
fonksiyonlar artmaktadır.
Devletin mali alandaki rolünün genişlediğinin
göstergesi nedir?
Toplam kamu harcamalarının GSYIH içerisindeki
payıdır.
Devletin hacmindeki en büyük artış ne zaman ortaya
çıkmıştır?
İkinci Dünya Savaşından sonra devletin hacmi en
büyük artışı göstermiştir.
Savaş sonrasında kamu harcamalarındaki artışın
nedeni nedir?
Savaşın yol açtığı yıkımın telafi edilmesi ve
ülkelerin yeniden inşası gereğinden dolayıdır.
Savaş sonrası kamu harcamalarındaki artışta etkili olan
devlet anlayışının hakimiyetinde hangi teori etkilidir?
Keynesyen iktisat teorisi ve bu teoriye dayanan
mali politikalar etkilidir.
Savaş sonrası devletin daha çok mal ve hizmet
üretmesi yönündeki talepler, devletin rolünde hangi
alanlarda genişlemeye rol açmıştır?
Eğitim hizmetleri, Sağlık hizmetleri, Kamusal
emeklilik ödemeleri, Kamusal yardımlarda genişlemeye
rol açmıştır.
Değişik yollarla toplumsal refahta artışa katkıda
bulunan politikalar nelerdir?
Beşeri sermayenin ve okur-yazar oranının artması;
İnsan ömrünün uzaması ve bebek ölümlerinin azalması,
Yoksulluk, acizlik ve işsizlikten kaynaklanan
çaresizliklerin azaltılması politikalarıdır.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kamu sektörünün
payının artmasındaki temel etken nedir?
Ülkelerin kamu kaynaklı refah programlarına ve
teşvik politikalarına ağırlık vermeleridir.
Ülkelerin kamu kaynaklı refah programlarına ve teşvik
politikalarına ağırlık vermeleri hangi devlet anlayışına
girmektedir?
Refah Devleti anlayışına.
Sanayileşmiş ülkelerde hangi devlet anlayışı
benimsenmiştir?
Refah Devleti anlayışı benimsenmektedir.
Gelişmekte olan ülkelerde genellikle hangi devlet
anlayışındaki model tercih edilmektedir?
Devlet eliyle kalkınma tercih edilerek planlı
kalkınma modeli uygulanmaktadır.
Ülkelerin gelişmişlik seviyeleri arttıkça halkın talebi
hangi yönde olur?
Daha çok nitelikli kamu hizmeti talep etme
yönünde olur.
1985 sonrası uygulamaya konulan politikalara rağmen
kamu harcamalarının GSYİH’ye oranındaki azalmanın
sebebi nedir?
Hükümetlerin harcamalarını bütçe dışına
kaydırması ve bütçe dışı fonların uygulamaya
konulmasıyla oluşan gizli kamu sektörüdür.
1985 sonrasında özellikle İngiltere ve ABD’de
uygulamaya hangi politikalar konmuştur?
Reaganizm ve Thatcherizm politikaları
uygulamaya konmuştur.
İngiltere ve ABD’de uygulanan politikalarda devletin
payını azaltıcı politikalarına rağmen, devletin payındaki
artışın devam etmesinin nedeni nedir?
Çıkar gruplarının gücünden ve kazanılmış haklara
dayalı ödemelerden dolayı kamu harcamalarının artmaya
devam etmesi.
Kamu tercihi teorisyenleri kamu harcamalarındaki
artışın sebebini neye dayandırmaktadır?
Ekonomiye katkı sağlamayan oy kazandıracak
harcamaların ağırlık kazanmasına ve özel çıkar gruplarının
lobicilik faaliyetlerine dayandırmaktadır.
Günümüzde daha fazla kamu harcaması yapılması için
yapılan baskıların kaynağı nedir?
Kazanılmış haklardır.
Devletin mali alandaki rol ve fonksiyonlarında
değişime neden olan en önemli faktör nedir?
Piyasa ekonomisine dayalı sistemin
yaygınlaşmaya başlamasıdır.
1970’li yılların sonlarından itibaren İngiltere ve
ABD’nin öncülüğünü çektiği birçok ülke hangi mali
politikaları uygulamıştır?
Kamu kesiminin payını küçültücü ve dolayısıyla
piyasa ekonomisinin payını artıcı mali politikaları
uygulanmıştır.
Piyasa ekonomisine uyumlu mali politikalar hangi
uygulamalarla ortaya çıkmıştır?
1. Vergi indirimleri.
2. Özelleştirme uygulamaları.
3. Yasal-kurumsal serbestleşmeye yönelik
uygulamalar.
Piyasa ekonomisinin yaygınlaşması ve dolayısıyla
devletin mali alandaki rolünün değişmesinde etkili olan
faktörlerden bir diğeri hangi faktördür?
Sovyetler Birliği’nin dağılarak bağlı ülkelerin
birer birer bağımsızlıklarını ilan etmeleri faktörüdür.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra kabul gören
piyasa ekonomisinin refahı sağladığı yönündeki fikirleri
nelerdir?
Birçok ülke ekonomik özgürlük ile daha uyumlu
bir çevreye ve bir piyasa ekonomisine doğru bir
eğilim göstermiştir.
• Ticaret üzerindeki engeller azaltılmış, para
sistemleri daha istikrarlı hâle gelmiştir.
• Marjinal vergi oranları düşürülmüştür.
• Döviz ve faiz oranları üzerindeki çeşitli fiyat
kontrolleri- kaldırılmıştır.
Bugün için devletin mali alandaki rol ve
fonksiyonlarında belirleyici olan en önemli olgu nedir?
Goballeşme olgusudur.
Globalleşme sürecinin dışında kalmanın
imkansızlaştığı dünyada ülkelerin ellerindeki en önemli
araç rekabettir. Bu açıklamaya göre global dünyada
devletin yeni rolü nedir?
Ülkenin uluslararası alanda rekabet gücünü artırıcı
politikalar uygulaması yeni rolü olmalıdır.
Vito Tanzi ve Ludger Schuknecht (2001)’e göre kamu
harcamalar ile sosyal refah düzeyi arasındaki ilişkiyi
açıklayınız?
Devletin payının küçük olduğu ülkelerdeki kamu
harcaması düzeyi olan GSYİH’nin yüzde 30-40’lık
seviyesine ulaştığında, kamu harcamalarından elde
edilebilecek potansiyel kazanca ulaşılmış olur. Bu
seviyenin üstündeki harcamalar fazla bir katkı
sağlamamaktadır.
OECD’ye üye 23 ülke arasında; kurumsal
düzenlemeler, gelir seviyeleri, politik istikrar, hukuk
kuralları, parasal istikrar gibi birçok açıdan önemli
benzerlikler olmakla birlikte, devletin büyüklüğü
konusunda farklılıklar bulunmaktadır. Bunun nedeni
nedir?
Bunun sebebi, 1960-1996 yılları arasında bu
ülkelerde devletin büyüklüğü ile reel GSYİH’daki büyüme
arasındaki ters yönlü ilişkidir.
Günümüzde refah devletlerindeki temel sorunları
nelerdir?
1. Mali açık.
2. Yüksek ve gittikçe artan bir kamu borçlanması.
3. Kamu kesiminin büyüklüğünden kaynaklanan
belirli ve sınırlayıcı etkiler.
J. M. Buchanan’a göre devletin üretici ve koruyucu
olmak üzere iki fonksiyonu vardır. Bu fonksiyonlardan
koruyucu rolü yeni bir boyut kazanmıştır. Koruyucu
devletin ulusal savunma, yoksullukla mücadele gibi
alanların yanısıra üstlendiği yeni görevi nedir?
Piyasadaki aksaklıkları ve piyasa sürecindeki
adaletsizlikleri önleyici şekilde ve globalleşmenin
getirdiği sorunlara karşı gerekli hukuki altyapıyı
oluşturma görevidir.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında Keynesyen
politikaların da etkisiyle piyasa başarısızlıklarıyla
mücadelede devlet aktif bir rol oynamıştır. 1970’li yılların
sonlarına doğru, eksik rekabeti gidermede devletin rolü
sorgulanmaya başlanmış ve hangi fonksiyonun
benimsenmesi beklenmiştir?
Piyasa ağırlıklı bir ekonomik sistem görüşleri
çerçevesinde devletin piyasada rekabet artırıcı (yasal ve
kurumsal regülasyonlar aracılığıyla) ve devlet tekelindeki
alanları rekabete açıcı bir fonksiyon üstlenmesi
benimsenmiştir. Rekabeti sağlayıcı yasaların yapılması
gibi.
Piyasaların az gelişmiş olması hâlinde koordinasyon
sorunlarını ve bilgi açıklarını devlet azaltabilir ve
piyasanın gelişmesini teşvik edebilir (World Bank,
1997:6). Piyasalarda görülen asimetrik enformasyon
sorununun giderilmesi için ne gereklidir?
Piyasalarda görülen asimetrik enformasyon
sorununun giderilmesinde devlet müdahalesi gereklidir.
Devletin üretici rolündeki hakim görüşü nedir?
Birçok mal ve hizmetin devlet tarafından
sunulması iken, değişim süreci içerisinde devlet mal ve
hizmetlerin üretiminde özel sektörden ve vatandaşlardan
yararlanabilmektedir.
Geniş ölçekte sunulması gereken hizmetlerin devlet
tarafından gerçekleştirilmesinin ne derecede etkin olduğu
sorgulanmış ve devlet bu alanlara özel sektörün girmesini
teşvik edici yeni bir rol üstlenmiştir. Bu hizmetler
nelerdir?
Telekomünikasyon, elektrik üretim ve dağıtımı
gibi alanlardaki devlet tekeli.
Kuzey ve Güney Amerika, Avrupa ve Asya’daki birçok
ülke teknolojideki değişikliklerden yararlanarak
telekomünikasyon ve elektrik enerjisi üretimini rekabete
açmışlardır. Bunun sonucunda ne olmuştur?
Bunun sonucunda birim maliyetleri düşmüş ve
hizmetler hızla yaygınlaşmıştır.
Devletin doğal tekeller alanındaki rolü nedir?
Bu alanda regülasyon kurumlarını oluşturması
olmuştur. Bağımsız nitelik taşıyan regülasyon kurumları
diğer adıyla bağımsız idari otoriteler, söz konusu
piyasasının etkin işleyişini sağlama ve piyasayı denetleme
görevlerini üstlenmişlerdir. Birçok ülkede devlet, tekel
konumunda olduğu piyasaları özel sektöre açmadan önce
bu tür kurumları kurmuştur.
Deneyimler, özelleştirmenin nasıl yürütüldüğünün,
sonuçları açısından hayati önem taşıdığını göstermiştir.
Özelleştirmede dikkat edilmesi gereken temel unsurlar
nelerdir?
Sürecin şeffaflığı çalışanların rızasının alınması
geniş kapsamlı mülkiyetin oluşturulması ve gerekli yasal
düzenlemelerin yürürlüğe konması temel unsurlardır.
Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartını açıklayınız?
Avrupa Konseyi tarafından hazırlanmış ve 1985
yılında kabul edilmiş olan, vatandaşların kamu işlerinin
idaresine katılma hakkı, özerk yerel yönetimlerin
korunması ve güçlendirilmesi, merkezî yönetim ve yerel
yönetimler arasındaki yönetim, denetim ve mali ilişkilerle
ilgili hükümler içeren sözleşmedir.
Birtakım mal ve hizmetlerin üretilmesinde merkezi
yönetimden merkezî olmayan yapıya kaydırılması ile ,
devletin verimliliğinin artırılmasında, yerel iş çevrelerinin
ve vatandaşların çıkarlarının temsilinde iyileşme
sağlanabilir. Eyaletler, kentler ve öteki yerleşim birimleri
arasındaki rekabet, daha etkin politikalar ve programların
gelişmesini teşvik edebilir ancak dikkat edilmedi gereken
sorunlar vardır. Bu sorunlar nelerdir, açıklayınız?
1. Artan eşitsizlik: Bölgeler arasındaki uçurum
genişleyebilir.
2. Makroekonomik istikrarsızlık: Merkezden sık sık
yardım yapılması, hükümetlerin makroekonomik
politikanın denetimini ellerinden kaçırabilir.
kamu kesiminin büyüklüğünden kaynaklanan
belirli ve sınırlayıcı etkiler.
3. Yerel düzeyde zaptedilme tehlikesi: Ciddi bir
tehlikede yerel yönetimin özel çıkar gruplarının
etkisi altına girmesi ve bunun sonucunda devletin
kaynaklarının ve yetkilerinin kötüye
kullanılmasıdır.
Yeni dünya düzeninde devlet üretici olmaktan çok
hangi rolü üstlenmiştir?
Piyasanın başıboş bırakılamayacağı gerçeği
altında düzenleyici ve denetleyici bir rol üstlenmiştir.
Özel sektörün ve devletin tam olarak üretici ve
kolaylaştırıcı/geliştirici fonksiyonları tek başına yerine
getirememektedir. Fakat devlet, özel sektörden farklı
olarak, bazı araçlara sahiptir. Bunlar nelerdir?
Devlet, piyasadaki faaliyetleri regülasyona tabi
tutarak, pozitif dışsallıkları teşvik ederek, negatif
dışsallıklardan koruyarak oyunun kurallarını uymaya
zorlayabilir ve denetleyebilir.
Bugün piyasanın işleyişini aksatıcı nitelik taşıyan bazı
devlet regülasyonlarının azaltılması ve/veya kaldırılması
uygulamalarına gidilmiştir. Daha çok piyasada serbestçe
oluşan faktör fiyatları üzerinde etkili olan bu
regülasyonlar yasal-kurumsal serbestleşme politikaları
kapsamında daraltılmıştır. Bunun yerine ne
benimsenmiştir?
Bunun yerine piyasada serbestçe oluşacak olan
fiyatlar açısından arz ve talep cephesinde meydana
gelebilecek uyuşmazlıkların ve istismar edici
uygulamaların önlemesinde etkin rol oynaması
benimsenmiştir.
Schumpeter’in deyimiyle “vergi devleti” nasıl ortaya
çıkmıştır?
Devletin büyüklüğündeki artış ile birlikte bu
artışın bir diğer boyutu olan finansman boyutu da ayrı bir
önem kazanmıştır. Her zaman için temel gelir kaynağı
olan vergilerin kamu harcamalarını karşılamada yetersiz
kalması, ülkeleri yeni finansman kaynakları bulma
yanında vergiler üzerinde ayarlamalar yaparak bu sorunu
çözmeye yöneltmiştir. Bunun sonucunda vergi devleti
ortaya çıkmıştır.
Vergi artışlarına rağmen vergi gelirlerinin beklenen
düzeyde artmaması, dikkatleri vergilemede etkinlik
ilkesine odaklandırmıştır. Bunun sebebi nedir?
Bunun sebebi, devletin büyüklüğüne bağlı olarak
artırılan vergi oranlarının piyasada yol açtığı saptırıcı etki
vergi gelirlerindeki azalışla sonuçlanmasıdır.
Globalleşme ile birlikte devletin vergileme alanındaki
rolü farklı bir boyut kazanmıştır. Globalleşme sonucunda
yaygınlaşan ve güçlenen çok uluslu şirketlerin transfer
fiyatlaması gibi uygulamalar nedeniyle
vergilendirilmesinin güçleşmesi, devletin bu alandaki
önemini artırmıştır. Bu açıklamaya göre transfer
fiyatlaması ne anlama gelmektedir?
Transfer Fiyatlaması; bir şirketin, ilişkili olduğu
ana şirket, bağlı şirket, iştirak ve şubeleriyle yaptığı mal
ve hizmet hareketlerinde oluşan fiyata verilen addır.
Sermaye gelirlerinin vergilendirilmesinde dünyadaki
genel eğilim nedir?
Dünyadaki genel eğilim, bu tür gelirlerin diğer
gelir unsurlarına göre daha düşük oranlarda
vergilendirilmesi şeklindedir.
Sermaye gelirlerin diğer gelir unsurlarına göre daha
düşük oranlarda vergilendirilmesi ile ülkeler nasıl bir
vergi sistemi uygulamak zorunda kalmıştır?
Bu yüzden ülkeler, mobil olan vergi tabanlarının
ülkelerinden çıkmasını önleyici düşük oranlı, basit ve açık
bir vergi sistemini oluşturmak zorunda kalmaktadırlar.
AB’nin, üye devletleri vergileme alanındaki yetkilerini
gün geçtikçe Birlik’e devretmeye zorlaması ile bu alanda
da üye devletlerin bazı yetkilerini birlik organlarına
devretmelerini zorunlu kalmalarının sebebi nedir?
Üye devletlerin ekonomi politikalarında uyumun
sağlanması gereği olarak bu yönde bir eğilim zorunlu hâle
gelmektedir. Dolayısıyla bu durum vergileme alanında
Avrupa ülkelerinde devlet hükümranlığının kısmen de olsa
uluslarüstü bir otoriteye devri anlamına gelmektedir.
İkinci Dünya Savaşı sonrası refah programlarının
devletin rolünü yeniden gözden geçirmeye zorlayan
etkenler nelerdir?
İkinci Dünya Savaşı sonrası refah programlarının
etkisiyle tamamen devlet tekelinde gerçekleştirilen sosyal
güvenlik hizmetleri, bu alanda yapılan harcamaların devlet
bütçelerinde yol açtığı yük, işsizliğin ve yaşlı nüfus
oranının Avrupa ülkelerinde artış göstermesi, ülkeleri bu
tür hizmetlerin sunumunda devletin rolünü yeniden
gözden geçirmeye zorlamıştır.
Günümüzde devletin ekonomik güvencenin
sağlanabilmesi için belirli risklerin üstesinden gelebilmek
amacıyla bireylere yaptığı yardımlar nelerdir?
Devlet, emeklilik aylığı yoluyla yaşlılıkta
yoksulluğa karşı sağlık sigortası ile ağır hastalıklara karşı
ve işsizlik sigortası ile işini kaybetme riskine karşı bireye
güvence sağlayabilir.
Bugün sosyal güvenlik hizmetlerinde devletin rolü
konusunda reformdan yana olanlar, toplumun geneli için
sağlık ve istihdam sorunlarını çözmeye yönelik sosyal
sigorta programlarının, toplumda sadece en yoksul kesime
yardımı amaçlayan sosyal yardım programlarından
ayrılması gerektiğini savunmaktadırlar (Dünya Kalkınma
Raporu, 1997:15-16). Bu alandaki en iyi örnek hangi
ülkede uygulanmıştır?
Bu alanda Şili gibi başarılı özelleştirme örnekleri
olmakla birlikte, birçok ülkede özel emeklilik
programlarının teşvik edilmesi gibi kamu kaynakları
dışında piyasaya dayalı uygulamalar ağırlık kazanmaya
başlamıştır.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında kamu harcamalarının artışında etkili olan faktörleri anlatınız.
Öncelikle savaşın yol açtığı yıkımın telafi edilmesi ve ülkelerin yeniden inşası gereği kamu harcamalarında artışa neden olmuştur. Öte yandan savaşın sona ermesine rağmen soğuk savaşın devamı ve iki kutuplu yeni dünya düzeninde özellikle ABD’nin Sovyetler Birliği karşısında silahlanma ihtiyacı hissetmesi savunma harcamalarındaki artışı beraberinde getirmiştir. Savaş sonrası kamu harcamalarındaki artışta etkili olan devlet anlayışının hakimiyetinde, Keynesyen iktisat teorisinin ve bu teoriye dayanan mali politikaların etkili olduğu kuşkusuzdur. Talep yetersizliğine karşı Keynesyen teorinin önerdiği reçeteler, devletin maliye politikası araçlarıyla ekonomide aktif bir rol almasıyla sonuçlanmış ve sonuçta da kamu harcamalarında önemli artışlar görülmüştür.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında kamu harcamalarının artışında etkili olan en önemli faktörlerden biri de savaştan çıkan ülke devletin daha çok mal ve hizmet üretmesi yönündeki taleplerinin artmış olmasıdır. Devletin daha çok mal ve hizmet üretmesi yönündeki talepler, devletin rolünde şu alanlarda genişlemeye yol açmıştır: (a) Eğitim Hizmetleri: Birçok ülkede eğitimin tüm aşamalarında okullar ya bedava veya çok düşük bir fiyat karşılığı hizmet vermiştir; (b) Sağlık Hizmetleri; (c) Kamusal emeklilik ödemeleri ile ilgili tedbirler: Bu ödemeler tüm yaşlı insanlara ve hatta fazla yaşlı olmayanlara da kamu tarafından emeklilik ödemelerinin yapıldığı bir duruma ulaşmıştır; (d) İşsizlere ve genelde muhtaçlara yapılan kamusal yardımlar. Harcamalardaki bu artışların çoğu nakit transferleri şeklinde gerçekleşmiştir. Birçok değişik yolla toplumsal refahta artışa katkıda bulunan politikalar şunlardır: (a) Beşeri sermayenin ve okur-yazar oranının artması; (b) İnsan ömrünün uzaması ve bebek ölümlerinin azalması ve (c) Yoksulluk, acizlik ve işsizlikten kaynaklanan çaresizliklerin azaltılması (Tanzi ve Schuknecht, 2001:126).
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kamu sektörünü payının artmasındaki temel etken, ülkelerin kamu kaynaklı refah programlarına ve teşvik politikalarına ağırlık vermeleri olmuştur. Dolayısıyla kamu harcamalarındaki artışla birlikte bu dönemde kamu harcamalarının kompozisyonu da değişmiştir. Refah devleti anlayışının getirdiği bu yeni kompozisyonda, işsizlik yardımı gibi prim esasına dayanmayan refah programları önemli bir yer tutmuştur.
İngiltere ve ABD’de uygulamaya konulan Reaganizm ve Thatcherizm politikaları ve devletin payını azaltmaya dayalı politik söylemler devlet harcamaları üzerinde nasıl bir etkiye sahip olmuştur?
Çoğu sanayileşmiş ülkede 1990’ların başlarına kadar vergiler yoluyla devlete aktarılan kaynakların yarısından fazlası spesifik yararlanıcılara transfer edilmişken, geleneksel kamu mallarına -savunma, adalet gibi- ayrılan harcamaların payı, genel kamu harcamalarının yüzde 10’undan daha fazla değildir (Commander, Davoodi ve Lee, 1996:12-13).
Bu durum son 10-20 yıldaki devletin büyümesinin, devletin geleneksel fonksiyonlarındaki artıştan kaynaklanmadığını göstermektedir. Aksine, devlet meşruluğunun önemli ölçüde tartışmalı olduğu alanlarda devlet faaliyetleri genişlemiştir (Gwartney, Holcombe ve Lawson, 1998:165).
1985 sonrası uygulamaya konulan politikalara rağmen kamu harcamalarının GSYİH’ya oranında belirgin bir azalmanın olmaması dikkat çekicidir. Bu durum, daha çok hükümetlerin harcamalarını bütçe dışına kaydırması ve bütçe dışı fonların uygulamaya konulmasıyla oluşan gizli kamu sektöründen kaynaklandığı savunulmaktadır. Özellikle İngiltere ve ABD’de uygulamaya konulan Reaganizm ve Thatcherizm politikaları ve devletin payını azaltmaya dayalı politik söylemlere rağmen, hükümetlerin bütçe dışı müdahaleleri artmaya devam etmiştir. Bu müdahaleler; KİT’ler, vergi harcamaları, devlet borçlanması ve borç garantileri ile regülasyonlar (örneğin ithalatta uygulanan tarifeler vb.) şeklinde ortaya çıkmıştır. Devletin payını azaltıcı politikalara rağmen, devletin payındaki artışın devam etmesi çeşitli nedenlere bağlanmıştır. Örneğin çıkar gruplarının gücünden ve kazanılmış haklara dayalı ödemelerden dolayı kamu harcamalarının artmaya devam ettiği savunulmaktadır (Commander, Davoodi ve Lee, 1996:12-13). Kamu Tercihi teorisyenleri (başta James M. Buchanan ve Gordon Tullock olmak üzere) de kamu harcamalarındaki artışı, politik partiler arasındaki seçim rekabetine ve buna bağlı olarak ekonomiye katkı sağlamayan oy kazandıracak harcamaların ağırlık kazanmasına ve özel çıkar gruplarının lobicilik faaliyetlerine dayandırmakta ve dolayısıyla hükümetlerin kamu harcamaları kısmada çekingen davrandıklarını ileri sürmektedirler.
Devletin mali alandaki rol ve fonksiyonlarındaki değişime neden olan faktörler nelerdir, kısaca anlatınız.
Devletin mali alandaki rol ve fonksiyonlarındaki değişime neden olan en önemli faktör, 1970’li yılların sonlarından itibaren birçok ülkede piyasa ekonomisine dayalı sistemin yaygınlaşmaya başlamasıdır. İngiltere ve ABD’nin öncülüğünü çektiği birçok ülke, milli ekonomi içerisinde kamu kesiminin payını küçültücü ve dolayısıyla piyasa ekonomisinin payını artıcı mali politikaları uygulamaya koymuştur. Piyasa ekonomisine uyumlu mali politikalar daha çok vergi indirimleri, özelleştirme uygulamaları, yasal-kurumsal serbestleşmeye yönelik uygulamalar vb. şeklinde ortaya çıkmıştır. Tüm bu uygulamalar devletin belirli mal ve hizmetlerin üretiminden çekilmesi, özel sektörü geliştirici ve üretimi teşvik edici bir rol üstlenmesi olarak tanımlanabilir.
Piyasa ekonomisinin yaygınlaşması ve dolayısıyla devletin mali alandaki rolünün değişmesinde etkili olan bir başka faktör de Sovyetler Birliği’nin dağılarak bağlı ülkelerin birer birer bağımsızlıklarını ilan etmeleri olmuştur. Eski Doğu Bloku ülkeleri de dünyadaki piyasa ekonomisi ağırlıklı bu trende bağlı kalmayı tercih etmişlerdir. Bu bağlılıkta, Dünya Bankası ve IMF gibi uluslararası kuruluşların bu ülkeler için tavsiye ettikleri politikalar ve istikrar programlarının da piyasa ekonomisi ağırlıklı çözümler içermesi etkili olmuştur.
Bugün için devletin mali alandaki rol ve fonksiyonlarında belirleyici olan en önemli etken globalleşme olgusudur. Globalleşme devletin mali alandaki rolünün yeniden sorgulanmasına neden olmuştur. Globalleşmenin ülkeler için sağladığı avantajlar yanında özellikle gelişmekte olan ülkeler açısından risk taşıyan yönlerine karşı gerekli tedbirlerin alınmasının devletin görevlerinden biri olduğu savunulmaktadır.
Hükümetler eğitim ve sağlık alanında gelişmelerin kaydedilmesine, toplumsal eşitsizliğin azaltılmasına önemli ölçüde yardımcı olmuşlardır. Ancak devlet müdahaleleri aynı zamanda kötü birtakım sonuçlara da yol açmıştır. Hükümetlerin geçmişte iyi işler yaptığı alanlarda bile küreselleşen bir dünya ekonomisinin gereklerine uyum sağlayamayacaklarından kaygı duyulmaktadır (World Bank, 1997:1). Dolayısıyla globalleşme sürecinin dışında kalmanın imkansızlaştığı dünyada ülkelerin ellerindeki en önemli aracın rekabet olacağı düşünülmektedir. Bu nedenle global dünyada devletin yeni rolünün ülkenin uluslararası alanda rekabet gücünü artırıcı politikalar uygulaması olduğu ileri sürülmektedir.
Teknolojik değişim, hizmetlerin yaygınlaştırılmasına ve piyasaların daha büyük bir rol oynamasına imkan veren yeni fırsatlar yaratmıştır. Bu değişiklikler, devlet için yeni ve farklı roller anlamını taşımıştır. Devletler, artık mal ve hizmet sunan değil, piyasanın işleyişini kolaylaştıran ve düzenleyen unsurlardır (World Bank, 1997:2).
Vito Tanzi ve Ludger Schuknecht (2001) kamu harcamaları ile sosyal refah düzeyi arasındaki ilişkiyi nasıl ele almışlardır?
Vito Tanzi ve Ludger Schuknecht (2001)’e göre kamu harcamaları ile sosyal refah düzeyi arasındaki ilişkiyi ihtilafsız ve güçlü bir şekilde ortaya koymak için belirli bir metodoloji bulunmamaktadır. Fakat yaptıkları çalışmaya göre kamu harcamaları ile sosyal refah seviyesi arasındaki ilişki konusunda, devletin ekonomideki payının büyük olduğu ülkelerin göstergelerinde iyileşmenin sağlandığına dair hiçbir veri mevcut değildir. Tam aksine devletin payının daha küçük olduğu ülkeler, bu payın daha büyük olduğu ülkelere göre genellikle daha iyi göstergelere sahip görünmektedirler. Bu nedenle bazı ülkelerde özellikle 1960’lı yıllardan sonra ortaya çıkan kamu harcamalarındaki büyük artışlar sosyal refahla çok fazla bağlantılı görünmemektedir. Tanzi ve Schuknecht’e göre; devletin payının küçük olduğu ülkelerdeki kamu harcaması düzeyi olan GSYİH’nin yüzde 30-40’lık seviyesine ulaşıldığında, kamu harcamalarından elde edilebilecek potansiyel kazanca ulaşılmış olur. Bu seviyenin üstündeki harcamalar fazla bir katkı sağlamamaktadır.
Devletin mali alandaki yeni rolünü kısaca açıklayınız.
J. M. Buchanan’ın devletin üretici (çeşitli nedenlerle piyasanın sunmasının güç olduğu sınırlı bazı malların sunumu) ve koruyucu (kişilerin ve mülklerinin korunması) olarak sınıflandırdığı iki fonksiyonu açısından bakıldığında, bugün için devletin üretici rolünün son derece sınırlı bir alanda kaldığını söylemek mümkündür. Devletin koruyucu rolü ise yeni bir boyut kazanmıştır. Koruyucu devletin ulusal savunma, yoksullukla mücadele gibi alanlar yanında üstlendiği yeni görev, piyasadaki aksaklıklarını ve piyasa sürecindeki adaletsizlikleri önleyici şekilde ve globalleşmenin getirdiği sorunlara karşı gerekli hukuki altyapıyı oluşturmaktır.
Devlet doğası gereği adalet, dış savunma ve çevrenin korunması gibi malların sunumunda daha başarılıdır. Aynı zamanda devlet, yoksullukla mücadele, bireysel hakların savunulması ve sosyal dengenin sağlanmasında da daha etkindir. Fakat tüm bu fonksiyonları devletin üretmesi gerekmez, bu mal ve hizmetlerden birçoğu regülasyonlar aracılığıyla ve uygun bir yasal çatı oluşturularak kolaylaştırılabilir (Dodson ve Paramo, 2001:6). Bugün devlet, temel fonksiyonları içindeki bazı alt hizmetlerde bile piyasadan yararlanabilmektedir.
Piyasa başarısızlıklarıyla mücadelede devletin değişen rolünü anlatınız.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında Keynesyen politikaların da etkisiyle piyasa başarısızlıklarıyla mücadelede devlet aktif bir rol oynamıştır. Fakat zaman göstermiştir ki, piyasada aksaklıkların devlet eliyle çözümü her alanda beklenilen başarıyı gösterememiştir.
Tam rekabet idealinin bir ütopya olması, devleti bu alanda müdahaleye gerekli kılmıştır. Nitekim yaklaşık olarak 1980’li yıllara kadar devletin eksik rekabetin geçerli olduğu piyasalara kapsamlı müdahaleleri geçerli olmuştur. Bu tür alanlarda devlet ya kendi de özel sektörle birlikte üretime girişmiş ya da bu alanları kendi tekeline almıştır. Fakat bu
alanların birçoğunda özel sektörle birlikte devlet üretimi özel sektörü tamamen dışlamış veya özel sektör devletle rekabet edemez hale gelmiştir. Devlet tekelinin olduğu bazı mal ve hizmet üretimi ise düşük kalite, yüksek maliyet ve devlet bütçesi üzerinde ağır yük ile sonuçlanmıştır. 1970’li yılların sonlarına doğru, eksik rekabeti gidermede devletin rolü sorgulanmaya başlanmış ve piyasa ağırlıklı bir ekonomik sistem görüşleri çerçevesinde devletin piyasada rekabet artırıcı (yasal ve kurumsal regülasyonlar aracılığıyla) ve devlet tekelindeki alanları rekabete açıcı bir fonksiyon üstlenmesi benimsenmiştir. Rekabeti sağlayıcı yasaların yapılması gibi. Piyasaların az gelişmiş olması halinde koordinasyon sorunlarını ve bilgi açıklarını devlet azaltabilir ve piyasanın gelişmesini teşvik edebilir (World Bank, 1997:6). Piyasalarda görülen asimetrik enformasyon sorununun giderilmesinde devlet müdahalesinin gerekli olduğu savunulabilir. Fakat tüketicilerin üreticilere göre eksik enformasyona sahip olması nedeniyle göreceği bir zararın, satışı gerçekleşen mal veya hizmetin devlet eliyle üretilmesi anlamına gelmemesi gerekir. Burada devletin görevi, tüketicilerin sahip olduğu eksik enformasyonun telafi edilmesini sağlayacak yasal regülasyonlara gitmek olabilir. Örneğin, satılan malın üzerinde yer alan etikete gerekli bilgilerin konulması zorunluluğu veya mala yönelik garanti belgesi verilmesi zorunluluğu gibi. Nitekim günümüzde bu tür piyasa başarısızlıklarının giderilmesindeki temel eğilim, tüketici haklarını ayrıntılı şekilde düzenleyen yasaların oluşturulması yönündedir.
Bugün piyasalar ve devlet birbirini tamamlamaktadır. Devlet, piyasalar için uygun kurumsal temellerin düzenlenmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Ayrıca bu kural ve politikaların içeriği kadar devletlerin güvenilirliği, kuralların ve politikaların tahmin edilebilirliği ve bunların uygulanmasındaki tutarlılık özel yatırımın teşvik edilmesi açısından aynı derecede önemli olabilir. Birçok ülke, piyasaların gelişmesi açısından temel kurumsal altyapıdan yoksundur (World Bank, 1997:41).
Dışsallık argümanı, neredeyse devletin doğuşundan bu yana insanların en temel ihtiyaçlarından olan eğitim ve sağlık hizmetlerinin devlet eliyle sunulmasına gerekçe teşkil etmiştir. Pozitif dışsallık gerekçesiyle devlet eliyle sunulan bu tür mal ve hizmetlerin üretimi konusundaki önemli değişim, bu tür alanlarda özel sektör üretimine izin verilmeye başlanması şeklinde ortaya çıkmıştır. Özel sektörün ve devletin bir arada faaliyet gösterdiği bu alanlarda, bir başka değişim de devletin kendi içerisindeki görev ve sorumluluk paylaşımında gerçekleşmiştir.
Örneğin eğitim hizmetlerinde birçok ülkede ilköğretim seviyesindeki eğitim hizmetleri yerel yönetimlere devredilirken, yükseköğretim her iki sektör eliyle sunulmaktadır.
Küreselleşmenin yaygınlaştırdığı bir sorun olan çevre kirliliğiyle mücadelede devletin rolü ise son yıllarda literatürde yaygın olarak tartışılan bir konu haline gelmiştir. Çevre korunmasına ilişkin kamusal çözümler geçerli olabileceği gibi piyasaya dayalı çözümler de mümkün olabilmektedir. Devlet yapacağı yasal düzenlemelerle bu alanda etkili olabilir.
Özelleştirmenin devletin yeni mali yönüyle ilişkisini açıklayınız.
Devletin üretici rolündeki hakim görüş birçok mal ve hizmetin devlet tarafından sunulması iken, değişim süreci içerisinde devlet mal ve hizmetlerin üretiminde özel sektörden ve vatandaşlardan yararlanabilmektedir. 1980 sonrası uygulamalarla yaygınlaşan özelleştirme politikaları, birçok alanda devleti tek üretici birim olma özelliğinden çıkarmıştır. Bugün eski doğu bloku ülkelerinin bile büyük mesafeler aldığı özelleştirme uygulamalarında, devlet özel sektör üretimine imkan tanıdığı gibi, gönüllülük esasına dayalı olarak sivil toplum kuruluşlarından ve vatandaşlardan da belirli alanlarda faydalanabilmektedir.
Birçok ülkede altyapı, sosyal hizmetler ve öteki mal ve hizmetleri sağlayan tekel konumundaki kamu kuruluşlarının, iyi hizmet verme olasılıklarının düşmekte olduğu giderek daha fazla ölçüde kabul görmektedir. Aynı zamanda teknolojik yenilikler, bugüne kadar kamu sektörü ile sınırlanmış faaliyetlerde rekabetçi özel sektör kuruluşları için yeni fırsatlar yaratmıştır. Devletler bu yeni fırsatlardan yararlanmak ve kıt olan kamu kaynaklarını daha iyi tahsis etmek için, altyapı ve hizmetlerin finansmanını, bu hizmetlerin sunumundan ayırmaya ve kamu hizmetlerinin rekabete dayalı bölümlerini tekele dayalı kısımlarından ayrı değerlendirmeye başlamışlardır (Dünya Kalkınma Raporu, 1997: 15-16).
Telekomünikasyon, elektrik üretim ve dağıtımı gibi alanlardaki devlet tekeli konusunda da anlayış değişmiştir. Geniş ölçekte sunulması gereken bu hizmetin devlet tarafından gerçekleştirilmesinin ne derecede etkin olduğu sorgulanmış ve devlet bu alanlara özel sektörün girmesini teşvik edici yeni bir rol üstlenmiştir. Devletin bir başka rolü de, söz konusu alanlardaki üretimin özel tekel niteliğine bürünmesini önleyici ve tüketiciyi koruyucu regülasyonlara gitmek olarak değişikliğe uğramıştır. Bu tür mal ve hizmetlerin üretiminde devlet payının azalmasında etkili olan bir başka faktör de teknolojik yeniliklerdeki artış olmuştur. Enerji, telekomünikasyon gibi alanlardaki teknolojik devrimler, önceden yüksek maliyeti gerektiren bu alanlara özel sektörün girmesini kolaylaştırmıştır.
Kuzey ve Güney Amerika, Avrupa ve Asya’daki birçok ülke, teknolojideki değişikliklerden yararlanarak telekomünikasyon ve elektrik enerjisi üretimini rekabete açmışlardır. Bunun sonucunda birim maliyetleri düşmüş ve hizmetler hızla yaygınlaşmıştır. Rekabet ayrıca teklif ve ihale yöntemine dayalı hizmet sözleşmelerinin imzalanması yoluyla güçlendirilmektedir (Dünya Kalkınma Raporu, 1997:22).
Devletin doğal tekeller alanındaki bir başka rolü bu alanda regülasyon kurumlarını oluşturması olmuştur. Bağımsız nitelik taşıyan regülasyon kurumları diğer adıyla bağımsız idari otoriteler, söz konusu piyasasının etkin işleyişini sağlama ve piyasayı denetleme görevlerini üstlenmişlerdir. Birçok ülkede devlet, tekel konumunda olduğu piyasaları özel sektöre açmadan önce bu tür kurumları kurmuştur. Deneyimler, özelleştirmenin nasıl yürütüldüğünün, sonuçları açısından hayati önem taşıdığını göstermiştir. Sürecin şeffaflığı, çalışanların rızasının alınması, geniş kapsamlı mülkiyetin oluşturulması ve gerekli yasal düzenlemelerin yürürlüğe konması temel unsurlardır. Özelleştirmenin dikkatle yapıldığı yerlerde olumlu sonuçlar alınmaktadır (Dünya Kalkınma Raporu, 1997:17).
Desentralizasyonun devletin yeni mali rolü üzerindeki etkileri nelerdir, açıklayınız.
Bugün merkezi idarenin payının küçültülmesi ve etkinliğinin artırılması anlamında birtakım hizmetlerin sunumu merkezi idareden yerel idarelere kaydırılmaktadır. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın getirdiği “hizmetlerin halka en yakın üretim birimlerince sunulması” ilkesine bağlı olarak yerel nitelikte olan hizmetlerin sunumunda yerel yönetimlerden yararlanılması merkezi idarenin iş yükünü hafifletmektedir. Bu adem-i merkeziyetçi yapı, sadece federal yapıdaki devletler için değil üniter yapıdaki devletlerde de giderek uygulama alanı bulmaktadır.
Merkezi olmayan yapı, devletin verimliliğinin artırılmasında, yerel iş çevrelerinin ve vatandaşların çıkarlarının temsilinde iyileşme sağlayabilir. Eyaletler, kentler ve öteki yerleşim birimleri arasındaki rekabet, daha etkin politikalar ve programların gelişmesini teşvik edebilir. Ancak dikkat edilmesi gereken üç büyük sorun bulunmaktadır: a. Artan
eşitsizlik: Bölgeler arasındaki uçurum genişleyebilir. b. Makroekonomik istikrarsızlık: Merkezden sık sık yardım yapılması, hükümetlerin makroekonomik politikanın denetimini ellerinden kaçırabilir. c.Yerel düzeyde zaptedilme tehlikesi: Ciddi bir tehlike de yerel yönetimin özel çıkar gruplarının etkisi altına girmesi ve bunun sonucunda devletin kaynaklarının ve yetkilerinin kötüye kullanılmasıdır (Dünya Kalkınma Raporu, 1997:24).
Devletin düzenleyici rolünün yeni mali yapı üzerindeki etkileri nelerdir, anlatınız.
Yeni dünya düzeninde devlet üretici olmaktan ziyade düzenleyici ve denetleyici bir rol üstlenmiştir. Piyasanın başıboş bırakılamayacağı gerçeği altında, devletin ne tür bir rol üstleneceği önemlidir. Yıllardır piyasada aktif bir rol oynayan devlet, özelleştirme uygulamaları ile mal ve hizmet üretiminde kısıtlı alanda faaliyet gösterir hale gelmiştir.
Devletin piyasa sürecindeki rolü ise düzenleyici ve denetleyici bir roldür. Genel olarak hem özel sektörün hem de devletin tam olarak üretici ve kolaylaştırıcı/geliştirici fonksiyonları tek başına yerine getiremedikleri kabul edilmektedir. Fakat devlet, özel sektörden farklı olarak, bazı araçlara sahiptir: Devlet, piyasadaki faaliyetleri regülasyona tabi tutarak, pozitif dışsallıkları teşvik ederek, negatif dışsallıklardan koruyarak oyunun kurallarını uymaya zorlayabilir ve denetleyebilir. Bugün her devletin özel sektörün gelişmesine yardım edici kurumsal ve düzenleyici bir çevrenin kolaylaştırıcı ve piyasayı düzenleyici olarak önde gelmesine daha çok ihtiyaç vardır (Dodson ve Paramo, 2001:7). Özel sektör açısından altyapı ve toplumsal hizmetlerin sağlanmasında ortaya çıkan yeni seçeneklerin en iyi şekilde kullanılması için genellikle iyi bir yasal çerçeveye ihtiyaç duyulmaktadır. İyi hazırlanmış yasal düzenlemeler kamunun yararı için toplumların piyasa sonuçlarını etkilemesine yardımcı olabilir. Düzenlemeler, tüketicilerin, işçilerin ve çevrenin korunmasında yardımcı olabilir, rekabet ve yeniliği güçlendirirken tekelci gücün kötüye kullanılmasını engelleyebilir (Dünya Kalkınma Raporu, 1997:16).
Öte yandan regülasyonların bir devlet müdahalesi türü olma özelliği nedeniyle olumsuz sonuçlar da doğurabileceği savunulmaktadır. Bu nedenle regülasyon politikalarının ekonomik etkinsizliğe yol açmayacak ve piyasanın düzenli işleyişini bozmayacak şekilde olması büyük önem taşımaktadır.
Transfer Fiyatlaması nedir?
Transfer Fiyatlaması; bir şirketin, ilişkili olduğu ana şirket, bağlı şirket, iştirak ve şubeleriyle yaptığı mal ve hizmet hareketlerinde oluşan fiyata verilen addır.
Deregülasyon nedir?
Deregülasyon; devletin ekonomiye doğrudan yaptığı düzenleme ve kontrollerin azaltılması politikasıdır.
Vergi Devleti anlayışının terk edilmesi ne demektir, açıklayınız.
Devletin büyüklüğündeki artış ile birlikte bu artışın bir diğer boyutu olan finansman boyutu da ayrı bir önem kazanmıştır. Her zaman için temel gelir kaynağı olan vergilerin kamu harcamalarını karşılamada yetersiz kalması, ülkeleri yeni finansman kaynakları bulma yanında vergiler üzerinde ayarlamalar yaparak bu sorunu çözmeye yöneltmiştir. Bunun sonucunda Schumpeter’in deyimiyle “vergi devleti” ortaya çıkmıştır.
Devlet müdahalelerinin ekonomik ve sosyal sonuçlar üzerindeki etkileri, sadece kamu harcamalarının kompozisyonuna değil, aynı zamanda bu harcamaların ne şekilde finanse edildiğine de bağlıdır (Dodson ve Paramo, 2001:6). Dolayısıyla devlet müdahalesinin bir sonucu olan vergi yükündeki artışlar, 1980’li yıllara kadar artan vergi geliri ihtiyacının bir yansımasıdır. Gerek vergi oranları artırılarak gerekse yeni vergiler konularak uygulanan bu politika da sürekli artan kamu harcamalarına karşılamaya yetmemiştir. Vergi artışlarına rağmen vergi gelirlerinin beklenen düzeyde artmaması, dikkatleri vergilemede etkinlik ilkesine odaklandırmıştır. Çünkü devletin büyüklüğüne bağlı olarak artırılan vergi oranlarının piyasada yol açtığı saptırıcı etki vergi gelirlerindeki azalışla sonuçlanmıştır.
Devletin yaptığı ek bir kamu harcamasının sağladığı fayda ile bu harcamanın finansmanı için özel sektörden devlete aktarılan vergilerin neden olduğu refah kaybının karşılaştırılması, bir ülkede devletin payının ne büyüklükte olması gerektiği konusunda bir ipucu verebilmektedir. Bugün için devletin vergi sisteminin dizaynında adalet ilkesinin yanında etkinlik ilkesini de dikkate alması gerekmektedir.
Öte yandan globalleşme ile birlikte devletin vergileme alanındaki rolü farklı bir boyut kazanmıştır. Globalleşme sonucunda yaygınlaşan ve güçlenen çok uluslu şirketlerin transfer fiyatlaması gibi uygulamalar nedeniyle vergilendirilmesinin güçleşmesi, devletin bu alandaki önemini artırmıştır. Fakat globalleşmenin neden olduğu vergisel sorunlarla ülkelerin tek başına mücadelesinin güçlüğü karşısında uluslararası işbirliğine gidilmesi gündeme gelmektedir. Globalleşme ile birlikte vergileme açısından dikkate değer bir başka önemli konu da sermaye gelirlerinin vergilendirilmesidir. Sınırların kalktığı bir düzende sermayeyi ülke içinde tutmak için devletin uygulayacağı vergi politikalarında çok dikkatli olması gerekmektedir. Dünyadaki genel eğilim, bu tür gelirlerin diğer gelir unsurlarına göre daha düşük oranlarda vergilendirilmesi şeklindedir. Bu yüzden ülkeler mobil olan vergi tabanlarının ülkelerinden çıkmasını önleyici düşük oranlı, basit ve açık bir vergi sistemini oluşturmak zorunda kalmaktadırlar.
Bununla birlikte vergileme alanında yaşanan bir başka değişim, dünyadaki en büyük entegrasyon örneği olan AB’nin üye devletleri vergileme alanındaki yetkilerini gün geçtikçe Birlik’e devretmeye zorlaması şeklinde ortaya çıkmaktadır. Her ne kadar vergileme üye ülkelerin yetkilerini devretmek istemedikleri en önemli alanlardan biri olmakla birlikte, AB’nin işleyiş süreci giderek bu alanda da üye devletlerin bazı yetkilerini birlik organlarına devretmelerini zorunlu kılmaktadır. Çünkü üye devletlerin ekonomi politikalarında uyumun sağlanması gereği olarak bu yönde bir eğilim zorunlu
hale gelmektedir. Dolayısıyla bu durum vergileme alanında Avrupa ülkelerinde devlet hükümranlığının kısmen de olsa uluslarüstü bir otoriteye devri anlamına gelmektedir.
Küreselleşmenin vergilendirme düzeni üzerinde nasıl bir etkisi vardır, yazınız.
Öte yandan globalleşme ile birlikte devletin vergileme alanındaki rolü farklı bir boyut kazanmıştır. Globalleşme sonucunda yaygınlaşan ve güçlenen çok uluslu şirketlerin transfer fiyatlaması gibi uygulamalar nedeniyle vergilendirilmesinin güçleşmesi, devletin bu alandaki önemini artırmıştır. Fakat globalleşmenin neden olduğu vergisel sorunlarla ülkelerin tek başına mücadelesinin güçlüğü karşısında uluslararası işbirliğine gidilmesi gündeme gelmektedir. Globalleşme ile birlikte vergileme açısından dikkate değer bir başka önemli konu da sermaye gelirlerinin vergilendirilmesidir. Sınırların kalktığı bir düzende sermayeyi ülke içinde tutmak için devletin uygulayacağı vergi politikalarında çok dikkatli olması gerekmektedir. Dünyadaki genel eğilim, bu tür gelirlerin diğer gelir unsurlarına göre daha düşük oranlarda vergilendirilmesi şeklindedir. Bu yüzden ülkeler mobil olan vergi tabanlarının ülkelerinden çıkmasını önleyici düşük oranlı, basit ve açık bir vergi sistemini oluşturmak zorunda kalmaktadırlar.
Bununla birlikte vergileme alanında yaşanan bir başka değişim, dünyadaki en büyük entegrasyon örneği olan AB’nin üye devletleri vergileme alanındaki yetkilerini gün geçtikçe Birlik’e devretmeye zorlaması şeklinde ortaya çıkmaktadır. Her ne kadar vergileme üye ülkelerin yetkilerini devretmek istemedikleri en önemli alanlardan biri olmakla birlikte, AB’nin işleyiş süreci giderek bu alanda da üye devletlerin bazı yetkilerini birlik organlarına devretmelerini zorunlu kılmaktadır. Çünkü üye devletlerin ekonomi politikalarında uyumun sağlanması gereği olarak bu yönde bir eğilim zorunlu
hale gelmektedir. Dolayısıyla bu durum vergileme alanında Avrupa ülkelerinde devlet hükümranlığının kısmen de olsa uluslarüstü bir otoriteye devri anlamına gelmektedir.
Sosyal güvenlik hizmetlerinin devletin yeni mali biçimi içindeki yerini anlatınız.
İkinci Dünya Savaşı sonrası refah programlarının etkisiyle tamamen devlet tekelinde gerçekleştirilen sosyal güvenlik hizmetleri, bu alanda yapılan harcamaların devlet bütçelerinde yol açtığı yük, işsizliğin ve yaşlı nüfus oranının Avrupa ülkelerinde artış göstermesi, ülkeleri bu tür hizmetlerin sunumunda devletin rolünü yeniden gözden geçirmeye zorlamaktadır. Günümüzde devletin ekonomik güvencenin sağlanabilmesi için belirli risklerin üstesinden gelebilmek amacıyla bireylere yardım ede bileceği yaygın olarak kabul edilmektedir. Devlet, emeklilik aylığı yoluyla yaşlılıkta yoksulluğa karşı, sağlık sigortası ile ağır hastalıklara karşı ve işsizlik sigortası ile işini kaybetme riskine karşı bireye güvence sağlayabilir. Ancak, devletin bu yükü tek başına taşıması gerektiği yolundaki görüş değişmektedir. Birçok sanayileşmiş ülkede bile refah devleti anlayışı değişmeye başlamıştır (Dünya Kalkınma Raporu, 1997:16).
Bugün sosyal güvenlik hizmetlerinde devletin rolü konusunda reformdan yana olanlar, toplumun geneli için sağlık ve istihdam sorunlarını çözmeye yönelik sosyal sigorta programlarının, toplumda sadece en yoksul kesime yardımı amaçlayan sosyal yardım programlarından ayrılması gerektiğini savunmaktadırlar (Dünya Kalkınma Raporu, 1997:15-16). Bu alanda Şili gibi başarılı özelleştirme örnekleri olmakla birlikte, birçok ülkede özel emeklilik programlarının teşvik edilmesi gibi kamu kaynakları dışında piyasaya dayalı uygulamalar ağırlık kazanmaya başlamıştır. Bu alandaki devleti yeni rolü özel sektörün bu alanda faaliyette bulunmasını teşvik etmek ve vatandaşlar açısından güvenilirliğini sağlamak olarak ortaya çıkmaktadır. Devletin sunduğu sosyal güvenlik hizmetlerinde de mümkün olduğunca prim esasına dayalı bir sistemin hakimiyeti geçerli olmaktadır.
Sosyal güvenlik hizmetlerinde devletin rolü konusunda reformu savunmak ne anlama gelmektedir?
Bugün sosyal güvenlik hizmetlerinde devletin rolü konusunda reformdan yana olanlar, toplumun geneli için sağlık ve istihdam sorunlarını çözmeye yönelik sosyal sigorta programlarının, toplumda sadece en yoksul kesime yardımı amaçlayan sosyal yardım programlarından ayrılması gerektiğini savunmaktadırlar (Dünya Kalkınma Raporu, 1997:15-16). Bu alanda Şili gibi başarılı özelleştirme örnekleri olmakla birlikte, birçok ülkede özel emeklilik programlarının teşvik edilmesi gibi kamu kaynakları dışında piyasaya dayalı uygulamalar ağırlık kazanmaya başlamıştır. Bu alandaki devleti yeni rolü özel sektörün bu alanda faaliyette bulunmasını teşvik etmek ve vatandaşlar açısından güvenilirliğini sağlamak olarak ortaya çıkmaktadır.
Sanayileşmiş, Gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerin kamu harcamalarında izlediği tarihsel yolları kısaca anlatınız.
Sanayileşmiş ülkelerde kamu harcamalarındaki hızlı artış trendine benzer bir gelişme de gelişmekte olan ülkelerde görülmüştür. Bu ülkelerde kamu harcamalarının GSYİH’ya oranı sanayileşmiş ülkelere göre daha düşük bir oranda seyretmekle birlikte, bu ülkelerde de genel trend kamu harcamalarının artışı yönünde olmuştur. Sanayileşmiş ülkelerde refah devleti anlayışı benimsenirken gelişmekte olan ülkelerin çoğu devlet eliyle kalkınmayı tercih etmişler ve planlı kalkınma modellerini uygulamaya koymuşlardır.
Gelişmekte olan ülkelerde 1960’ların başında kamu harcamaları GSYİH’nın yaklaşık yüzde 15’ini oluşturmuştur. 1980’lerin ortalarında bu oran yüzde 30’lara yükselerek en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Gelişmekte olan ülkelerde kamu harcamalarının kompozisyonu ise sanayileşmiş ülkelere göre biraz daha farklı bir seyir izlemiştir. Bu ülkelerde hem kamu tüketimi hem de yatırımlar 1970’lerden itibaren azalma eğiliminde olmuştur. Bununla birlikte, 1990’lara kadar, kamu tüketimi toplam harcamaların yaklaşık yüzde 40’ını oluşturmaya devam etmiştir. Afrika ülkelerinde ise bu tür harcamalar toplam kamu harcamalarının yarısından fazlasını oluşturmuştur. Gelişmekte olan ülkelerde transfer ödemelerinin ve teşviklerin toplam kamu harcamaları içindeki payı OECD (Latin Amerika ülkeleri dışındaki) ülkelerine nazaran çok daha sınırlı kalmıştır. Faiz ödemeleri ise gelişmekte olan ülkelerde de önemli ölçüde artış göstermiştir (Commander, Davoodi ve Lee, 1996:11-13).
Az gelişmiş ülkelerde kamu harcamalarının artışı geniş ölçüde birçok hizmetin devlet tarafından yapılması gereğinden ortaya çıkarken, gelişmekte olan ülkelerde ekonomik ve sosyal politikaların daha çok kamusal refahın sağlanmasına yönelik olarak kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Nitekim ülkelerin gelişmişlik seviyeleri arttıkça halk daha çok nitelikli kamu hizmeti talep etmektedir (Aktan, 2003:38-39).
Refah devleti nedir, kısaca açıklayınız.
Refah devleti; vatandaşlarına minimum bir geliri garanti ederek, hastalık, yaşlılık, işsizlik gibi sosyal riskleri karşılayabilecek güce kavuşturmayı amaçlayan; tüm vatandaşlara belirli sosyal hizmetleri sunma sorumluluğunu alan ve devletin ekonomiye
aktif müdahalelerde bulunmasını öngören bir devlet modelidir.
Günümüzde daha fazla kamu harcaması için yapılan baskıların kökeninde nasıl bir toplumsal olgu yatmaktadır?
Günümüzde daha fazla kamu harcaması için yapılan baskılar kamu yararından daha ziyade kazanılmış haklardan kaynaklanmaktadır. Yüksek kamu harcamalarının birçok sosyal probleme bir reçete olmadığı ve daha fazla refaha bir katkı anlamına da gelmediği birçok kişi tarafından kabul edilmektedir. Diğer yandan, ciddi makro ekonomik problemlerin daha çok mali açıklardan meydana geldiği ve yüksek kamu borçlanmasının kamu harcamalarının yüksekliğinden kaynaklandığı şeklinde değerlendirmeler yapılmaktadır (Tanzi ve Schuknecht, 2001:128).
James Gwartney, Randall Holcombe ve Robert Lawson (1998)'un kamu harcamalarına ilişkin yaptıkları çalışmada nasıl bir sonuca ulaşılmıştır?
James Gwartney, Randall Holcombe ve Robert Lawson (1998) tarafından yapılan bir başka analizde de benzer sonuçlara ulaşılmıştır. Buna göre; devletin temel fonksiyonlarına yönelik yapılan kamu harcamaları ekonomik büyümede artışa yol açmakla birlikte, bu temel fonksiyonların ötesinde yapılan harcamaların ekonomik büyümeyi geciktireceğine inanmak için iyi bir neden vardır. Bu çalışmaya göre OECD’ye üye 23 ülke arasında; kurumsal düzenlemeler, gelir seviyeleri, politik istikrar, hukuk kuralları, parasal istikrar gibi birçok açıdan önemli benzerlikler olmakla birlikte, devletin
büyüklüğü konusunda farklılıklar bulunmaktadır.
Bunun nedeni, 1960-1996 yılları arasında bu ülkelerde devletin büyüklüğü ile reel GSYİH’daki büyüme arasındaki ters yönlü ilişkiye bağlanmaktadır. Bu dönemde devletin temel fonksiyonlarının ötesinde fonksiyonlar üstlenmesi ve kamu harcamalarını artırması ekonomik büyüme yavaşlatmıştır. Bu çalışmaya göre kamu harcamalarındaki yüzde 10’luk bir artış yaklaşık olarak GSYİH’daki büyümede yüzde 1’lik bir azalışla sonuçlanmaktadır.
"Bugün piyasalar ve devlet birbirini tamamlamaktadır". Bu ifade devletin mali yönü açısından ne anlama gelmektedir?
Bugün piyasalar ve devlet birbirini tamamlamaktadır. Devlet, piyasalar için uygun kurumsal temellerin düzenlenmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Ayrıca bu kural ve politikaların içeriği kadar devletlerin güvenilirliği, kuralların ve politikaların tahmin edilebilirliği ve bunların uygulanmasındaki tutarlılık özel yatırımın teşvik edilmesi açısından aynı derecede önemli olabilir. Birçok ülke, piyasaların gelişmesi açısından temel kurumsal altyapıdan yoksundur (World Bank, 1997:41).
Dışsallık argümanı, neredeyse devletin doğuşundan bu yana insanların en temel ihtiyaçlarından olan eğitim ve sağlık hizmetlerinin devlet eliyle sunulmasına gerekçe teşkil etmiştir. Pozitif dışsallık gerekçesiyle devlet eliyle sunulan bu tür mal ve hizmetlerin üretimi konusundaki önemli değişim, bu tür alanlarda özel sektör üretimine izin verilmeye başlanması şeklinde ortaya çıkmıştır. Özel sektörün ve devletin bir arada faaliyet gösterdiği bu alanlarda, bir başka değişim de devletin kendi içerisindeki görev ve sorumluluk paylaşımında gerçekleşmiştir. Örneğin eğitim hizmetlerinde birçok ülkede ilköğretim seviyesindeki eğitim hizmetleri yerel yönetimlere devredilirken, yükseköğretim her iki sektör eliyle sunulmaktadır.
-
2024-2025 Güz Dönemi Dönem Sonu (Final) Sınavı İçin Sınav Merkezi Tercihi
date_range 1 Gün önce comment 0 visibility 444
-
2024-2025 Güz Ara Sınavı Giriş Belgeleri Yayımlandı!
date_range 4 Gün önce comment 0 visibility 1072
-
AÖF Sınavları İçin Ders Çalışma Taktikleri Nelerdir?
date_range 14 Kasım 2024 Perşembe comment 11 visibility 19682
-
2024-2025 Öğretim Yılı Güz Dönemi Kayıt Yenileme Duyurusu
date_range 7 Ekim 2024 Pazartesi comment 2 visibility 1338
-
2024-2025 YKS Ek Yerleştirme İle Yerleşen Adayların Çevrimiçi (Online) Başvuru ve Kayıt Duyurusu
date_range 24 Eylül 2024 Salı comment 1 visibility 710
-
Başarı notu nedir, nasıl hesaplanıyor? Görüntüleme : 25731
-
Bütünleme sınavı neden yapılmamaktadır? Görüntüleme : 14615
-
Harf notlarının anlamları nedir? Görüntüleme : 12583
-
Akademik durum neyi ifade ediyor? Görüntüleme : 12577
-
Akademik yetersizlik uyarısı ne anlama gelmektedir? Görüntüleme : 10524