Sanayi Ekonomisi Dersi 2. Ünite Özet

Endüstri Yapısını Belirlemek İçin Kullanılan Yöntemler

Yoğunlaşma İndeksi Yöntemi

Firmaların faaliyet gösterdiği piyasa içindeki rekabetin derecesini belirlemek için yoğunlaşma indeksi yöntemleri kullanılır.

Kavram Olarak Yoğunlaşma
Yoğunlaşma, ekonomik kaynak ve faaliyetler toplamının büyük bir yüzdesinin, bu toplama sahip olan veya kontrol eden birimlerin küçük bir yüzdesi veya birkaç tanesi tarafından kontrol edilmesi veya sahiplenilmesidir. Başka bir deyişle bir yapının yoğunlaşma derecesi, o yapıdaki birimlerin sayısına ve o yapıya ait ekonomik kaynak ve faaliyetler toplamının yapıyı oluşturan birimler arasındaki dağılımına bağlıdır. Faaliyet gösteren birimlerin sayısı azaldığında ya da bu birimlerin nispi büyüklükleri arasındaki fark arttığında, bir piyasanın (endüstri) diğerine kıyasla daha yoğun olduğunu söylemek mümkündür.

Yoğunlaşma derecesi sürekli bir değişkendir. Tıpkı ağırlık ölçümünde olduğu gibi sürekli değerler alabilmektedir. Daha açık bir deyişle yoğunlaşma belli bir sayı aralığında küçük derecelerle değişmektedir. Yoğunlaşma derecesini ölçmek istediğimizde başvurabileceğimiz en kolay yol endüstri içindeki firmaları saymaktır. Ancak ulaşılan sonuç bazı hâllerde anlamsız olabilmektedir. Bunu bir örnekle açıklayabiliriz: 101 firmadan oluşan bir endüstri düşünelim. Bu endüstri içinde firmalardan bir tanesi endüstri çıktısının %95’ini üretmektedir. Diğer firmalar ise kalan %5’lik çıktı payını üretmektedirler. Gerçekte bu endüstri her biri toplam çıktının %10’unu üreten 10 firmadan oluşan bir endüstriden çok daha yoğundur. Oysa birinci endüstrideki firmaların sayısı diğer endüstrideki firma sayısından yaklaşık on kat fazladır. O hâlde sadece firma sayısına göre yapılan bir değerlendirme bizi yanıltabilmektedir.

Yoğunlaşmanın Ölçümünde Kullanılan Metotlar
Farklı mal ve hizmet piyasalarında gerçekleşen yoğunlaşma düzeyinin hesaplanmasında kullanılabilecek ideal bir ölçü üzerinde anlaşma sağlanamamıştır. Bununla birlikte değişik yoğunlaşma ölçütleri arasında geniş seçme olanağı bulunmaktadır. Ancak bu ölçütlerin hiçbiri tam ve bağımsız değildir. Bunların içinde en çok kullanılan ve kabul gören altı tanesi aşağıda açıklanmaktadır.

N-Firma Yoğunlaşma İndeksi
Bütün yoğunlaşma ölçütleri arasında en eski ve özellikle ampirik çalışmalarda en yaygın olarak kullanılan N-Firma yoğunlaşma indeksidir.

Burada “N”, ölçümde kullanılan firma sayısını ifade etmektedir. “N” değeri geleneksel olarak dört, sekiz veya yirmi olarak alınmaktadır. Yoğunlaşma indeksi, satışlar, kapasite, istihdam, katma değer veya çıktı gibi çeşitli büyüklüklerden biri temel alınarak sıralanmış firmalardan, ilk “N” tanesinin, temel alınan kriter açısından toplam değerinin, aynı kriter açısından o firmaların yer aldığı endüstride gerçekleşen toplam değere oranlanması ile bulunmaktadır.

Yoğunlaşma indeksi iki amaçla kullanılmaktadır. Bunlardan ilki, belirli bir piyasadaki belirli bir ürünü üreten en büyük birkaç firmanın payını yani oligopol derecesini ölçmektir. İkinci amaç ise oligopol derecesinden ziyade en büyük birimlerin sanayi içindeki nispi büyüklüklerini belirlemektir. Burada oligopol gücü ve büyüklük arasında mutlaka bir ilişki olması gerekmediği hatırlanmalıdır. Bir piyasada, piyasayı kontrol gücüne sahip az sayıda satıcının bulunması olgusu ve büyük firma olgusu birbirinden farklıdır. Küçük bir kasabada faaliyet gösteren küçük bir firma o piyasadaki faaliyetlerin önemli bir kısmını kontrol altında bulundurabilir. Önemli olan kontrolün belirli ellerde yoğunlaşma derecesidir.

Bir ölçüt olarak N-Firma yoğunlaşma indeksi, bir sanayideki tüm firmaları dikkate almamakta sadece en büyük firmaların nispi büyüklükleri üzerinde durmakta ve büyük firmalarla endüstrinin geriye kalan firmaları arasındaki ilişkiler konusunda pek bir şey söylememektedir. Buna ek olarak hesaplamanın değişik aşamalarında subjektiflik olduğundan yoğunlaşma keyfi bir ölçü olmaktadır. Nitekim ilk olarak verileri kullanılan firmaların sayısını belirlemede objektif bir temel yoktur ve araştırmaya göre firma sayısı değişebilir, ikincisi bu indeksin, yoğunlaşmanın var olduğu noktayı belirleyen kritik düzeyini saptamak araştırmacıya kalmıştır.

Herfindahl-Hirchman İndeksi
Yoğunlaşma derecesinin ölçümünde kullanılan diğer bir ölçüt Herfindahl-Hirchman İndeksidir (HHİ). Bu indeks ilk kez Hirchman tarafından 1945’te geliştirilmiş daha sonra Herfindahl tarafından bağımsız olarak formüle edilmiştir. Piyasalardaki tüm firmaların piyasa paylarının karelerinin toplamı olarak tanımlanmaktadır.

Endüstriye tek bir firma hakim olduğunda indeks en yüksek değer olan 1’e ulaşmaktadır eğer firmalar eşit büyüklükte ise en küçük değeri olan 1/n’e düşmektedir. İndeksin değeri firma sayısındaki yani “N” deki artışlarla azalmakta, firma sayısı azaldıkça ve firmalar arasındaki eşitsizlik arttıkça yükselmektedir. HHİ N-Firma yoğunlaşma indeksinden farklı olarak tüm firma dağılımlarını göz önüne almaktadır.

Entropi İndeksi
Ekonomistler tarafından kabul gören diğer bir ölçüt ise Entropi indeksidir (Eİ). Bu indekste endüstrideki firmaların piyasa paylarının tersinin logaritması ağırlık olarak kullanılmaktadır.

Piyasa payları eşit olduğunda indeks (log N) değerini almaktadır. Monopolistik bir yapı söz konusu olduğunda ise indeks “0” değerini almaktadır. Belli sayıda firma arasında piyasa paylarındaki eşitsizlik azaldığında indeksin değeri yükselmektedir.

Linda İndeksi
Endüstrideki yoğunlaşmayı saptama ve piyasa yapısını tanımlama amacıyla geliştirilen bir başka ölçüttür. Linda İndeksi de ilgili endüstrideki büyük firmalara ait bilgileri ön planda tutar. Bu indekste, büyüklüğü endüstri toplam payının %1’inden küçük olan firmalar dışarıda bırakılır. Linda İndeksi 2, 3, 4, 5, ..., N firma için sırasıyla hesaplanırken indeks değerleri “N” arttıkça bir noktaya kadar düşme gösterir, “N” belli bir büyüklüğe ulaşmasından sonra Linda indeksi artmaya başlar. İşte bu dönüm noktası ilgili endüstrideki oligopolistik firmaların bitimini gösterir. Linda indeksinin en önemli dezavantajı dikkate alınan en büyük firmaların ilgili endüstrideki büyüklüklerin 2/3’ünü kapsamaları zorunluluğudur. Bu zorunluluk, indeksin ilgili endüstrideki oligopolistik yapıyı açıklamak için geliştirilmesiyle ilişkilidir.

Hal-Tideman İndeksi
M. Hall ve N. Tideman tarafından geliştirilen bu indeks ile firmaların büyüklük sıraları ağırlık olarak dikkate alınmakta ve küçük firmaların sayısındaki değişme de kapsanmaktadır.

H-T indeksinin üst sınırı 1, alt sınırı ise 1/N ’dir. Eğer H-T 1’e eşit ise endüstrisinin yapısı monopoldür. Böylece HHİ ile firmaların nispi büyüklüklerine önem verilmesiyle ortaya çıkan sorun H-T indeksinde mutlak firma sayısının ele alınmasıyla ortadan kalkmaktadır. H-T’ye göre mutlak sayılar ele alınmalıdır. Çünkü firma sayıları piyasaya giriş ve çıkışları belirlemede önemlidir. Yoğunlaşmanın ölçümünde firmaların büyüklük dağılımı değişmeleri mutlaka dikkate alınmalıdır. Bu dağılımda piyasanın en küçük firmalarını da göz önünde tutmak gerekir.

Sonuç olarak yoğunlaşma ölçütlerinin matematiksel özellikleri ile ilgili literatür en iyi ölçünün hangisi olduğu sorununu henüz çözememiştir.

Gini İndeksi
Gini Katsayısı veya Gini Rasyosu aslında Lorenz Eğrisinin istatistiksel veya rakamsal olarak ifadesidir. Bu katsayı, bir topluluk veya gruptaki eşitsizliği ölçer. Gini katsayısını hesaplamanın en basit yolu belirli bir düzene göre sıralanmamış veride karşılaştırmalı farklılıkların ortalamasını almaktır. Her bir ikili birliktelik arasındaki farkların ortalamasının genel ortalamaya bölünmesiyle elde edilir.

Ölçümü yapılan endüstrinin monopol olması durumunda Gini Yoğunlaşma İndeksinin değeri bire eşittir. Bir endüstride birden çok, N, firma var ve her bir firmanın piyasa payı birbirine eşit ise bu oranın alabileceği en küçük değer sıfır olur.

Yoğunlaşma İndekslerinin Değerlendirilmesi
Bütün bu yoğunlaşma ölçütleri belli bir andaki büyüklük dağılımlarını yansıtmaktadır. Endüstrinin o anki resminin çekilmesinden fazla bir şey değildir. Eğer bir endüstride az sayıda firma faaliyet gösteriyor fakat endüstriye giriş ve çıkışlar sebebiyle bu az sayıdaki firmalar sürekli değişiyorsa o endüstride rekabetçi bir ortamın varlığı inkâr edilemez. Yukarıda bahsedilen yoğunlaşma oranı ölçütlerinin hiç biri bu gerçeği yakalayamamaktadır.

Yoğunlaşmanın Ölçümünde İki Yaklaşım
Aynı ekonomide rekabet eden 100 büyük firma ile her biri ayrı malın monopolüne sahip 100 firma farklı olgulardır. Bu nedenle endüstriyel yoğunlaşmanın ölçümünde iki farklı yaklaşım kullanılmaktadır. Bunlardan ilkinde ekonominin bütünü içindeki yoğunlaşma ölçülmekte, diğerinde ise seçilmiş mal piyasalarındaki yoğunlaşma üzerinde durulmaktadır.

Ekonominin Bütünü İçindeki Yoğunlaşma
Ekonominin bütünü içindeki yoğunlaşmanın ölçülmesinde her firma, yani ekonomik faaliyet içindeki her kontrol birimi diğerlerinden ayrı ve bağımsız bir birim olarak ele alınmaktadır. Tüm alt birimler üst kontrol birimi içine dahil edilerek, o üst birimin varlıkları, geliri ve diğer büyüklükleri ölçülmektedir. Fortune dergisinin bu amaçla yapmış olduğu yıllık hesaplamalarda firmaları; satışlar, varlıklar, net gelir, yatırılan sermaye, işçi sayısı gibi çeşitli büyüklük kriterlerine göre sıraladığı belirtilmektedir. En son yayımlanan verilere göre listenin en başında enerji (4), otomobil (2), bilgi-işlem (2) ve finans (2) şirketlerinin yer aldığı görülmektedir.

Bununla birlikte değişen talep nedeni ile farklı zamanlara ait büyük firmalar, her zaman aynı firmalardan oluşmamaktadır. Zaman içinde bazı liderler yok olurken yeni endüstriyel devler ortaya çıkmaktadır. Lider firmalar listesindeki değişim sürekli ve belirgin olmaktadır. Firmaların çoğu mallarının talebindeki nispi düşme nedeni ile ya piyasadan silinmişler ya da başka piyasalara kaymışlardır.

Bireysel Piyasalarda Yoğunlaşma
Girişim faaliyetinin kontrolünün yoğunluğu, farklı kriterlere göre elde edilmiş firma gruplarına göre ölçülmektedir. Daha önce ekonominin bütünü içinde faaliyet gösteren tüm firmalara göre ekonomik faaliyetin yoğunlaşma derecesi üzerinde durmuştuk. Bunun yanında bireysel sektörlerde, bireysel endüstrilerde veya bu endüstrilerin alt bölümlerinde faaliyet gösteren firma gruplarına göre de yoğunlaşma hesabı yapılabilmektedir. Örneğin imalat sektöründeki firmaların tümü arasında ekonomik faaliyetin yoğunlaşma derecesini hesapladığımızda, sektör yoğunluğunu, sigara endüstrisi için yaptığımız hesaplamada endüstri yoğunluğunu, filtreli sigara üretimindeki hesaplamada ise alt bölüm yoğunluğunu hesaplamış oluruz.

Endüstri içindeki yoğunlaşmanın hesaplanmasında cevaplandırılması gereken sorular aşağıdaki gibi sıralanabilir.

i. Endüstri içindeki firma sayısının belirlenmesi,
ii. Oligopolistik bağımlılığın bilinmesi (yani, endüstri içindeki bazı firma paylarının fiyat, miktar ve diğer politikalarla ilgili kararlarda oligopolistik bağımlılık yaratacak büyüklükte olup; olmadığının belirlenmesi), iii. Oligopolistik bağımlılığın derecesinin belirlenmesi.

Örnek olarak uç durumlar seçildiğinde firmalar arasındaki oligopolistik bağımlılığın anlaşılması kolay olmaktadır. Uç noktalarda oligopolistik ya da atomistik piyasa yapısının varlığından kesinlikle emin olunabilir. Sorun ara durumlarda yani “nispeten az satıcı” ya da “nispeten çok satıcı” olduğunda, ya da büyük satıcıların piyasa paylarının yeterince büyük olmadığı durumlarda ortaya çıkmaktadır.

Bir endüstrinin oligopolistik yapıda olup olmadığına karar vermek için o endüstrideki satıcı yoğunlaşmasının yüksekliği ne olmalıdır? Değişen satıcı yoğunlaşma seviyelerinde oligopol yapı ve atomistik yapı arasına bir sınır konulabilir mi? Bu sorunun cevabı açık değildir. Bunun yanında aynı cevap tüm durumların açıklanmasında uygun olmayabilir. Bir firmanın satışlarındaki düşüşün diğer firmanın davranışından kaynaklandığının fark edilmesi için o piyasanın satışlarındaki istikrar da önemlidir. İstikrarlı bir piyasada belli bir yoğunlaşma derecesi oligopolistik bağımlılık yaratmaya yeterli olabilmektedir. Ancak istikrarsız bir piyasada bu bağımlılık ortaya çıkmayabilir.

Yoğunlaşmayı Belirleyen Genel Etkenler
Yapılan çalışmalar, yoğunlaşmanın tek ve basit bir etken tarafından belirlenmediğini, dolayısıyla yoğunlaşmadaki gelişmenin tek bir açıklaması bulunmadığını göstermektedir. Belli zamanlarda bireysel piyasalarda veya ekonominin bütününde ulaşılan yoğunlaşma derecesini belirleyen çeşitli etkenler akla gelmektedir. Aynı çeşitlilik yoğunlaşmanın zaman içindeki değişim oranı ve değişim yönü içinde ortaya çıkmaktadır. Bu konuda üç hipotez ileri sürülmektedir. Willard P. Mueller yoğunlaşmanın devrevi (cyclical) hareketlerle geliştiğini ileri sürmektedir. Bu durum düzenli tekrarlar gerektirmektedir. Ancak Morris A. Adelman’a göre bu hipotezi destekleyen deliller yetersizdir. İkinci hipotez yoğunlaşma derecesinde düzensiz dalgalanma bulunduğunu ileri sürmektedir. Üçüncü hipotez ise verilerde gerçek anlamda bir değişme olmadığını ancak bunalım, savaş, yeniden inşa gibi nedenlerin bulgularda bazı anlamsız değişikliklere neden olduğunu ileri sürmektedir. Adelman gerçeğin ikinci ve üçüncü hipotez arasında bir yerlerde saklı olduğuna inanmaktadır.

Yoğunlaşmayı Arttırıcı Güçler
Etkinlik:
Girişim ekonomisinde faaliyet gösteren firmalar maksimum etkinliğe ve üretim birimi başına minimum maliyete ulaşacak şekilde büyüklüklerini ve sayılarını ayarlama eğilimindedirler. Bu eğilime yol açan iki neden bulunmaktadır. Bunlardan ilki firmaların kendiliğinden maksimum etkinliğe yönelmesine yol açan ekonomik güçlerin faaliyette olması, ikinci neden ise firma büyüklüğünün etkinliği sistematik olarak etkilemesidir.

Yüksek Kâr Elde Etme Arzusu: Yüksek kârlara ulaşma arzusu, optimal etkinliğe göre satıcı yoğunlaşma derecesinin belirlenmesi yaklaşımına ters düşmemekle birlikte, asıl amaç kâr olduğundan firmalar maliyetlerin düşürülmesinden başka nedenlerle de yoğunlaşma derecesini değiştirmektedirler. Bu nedenle kâr fırsatları, firma büyüklüğü ve yoğunlaşma arasındaki diğer bağlantıların da incelenmesi gerekmektedir. Burada iki tip bağlantı söz konusu olmaktadır. Aşağıda rekabeti kısma arzusu ve geniş ölçekli satış çabalarından doğan avantajlara ulaşma arzusu başlıkları altında bu bağlantılar incelenmektedir.

  • Rekabeti Kısma Arzusu: Firmalar kendi aralarındaki rekabeti, daha az sayıda firma ve daha yüksek yoğunlaşma derecesi sağlayan birleşmeler (merger) aracılığı ile kısarak kârlarını arttırmaktadırlar. Yoğunluğu yüksek yani oligopolistik yapıdaki bir endüstride rekabet çok daha az şiddet ve etkinliktedir. Bu nedenle fiyatın maliyetlerin çok üstünde bir seviyede belirlenmesi daha kolay olmaktadır. Satıcı yoğunlaşma derecesini birleşmeler ve diğer yollarla arttırma çabasının altında monopolcü motivasyon yatmaktadır.
  • Geniş Ölçekli Satış Çabalarının Avantajlarına Ulaşma Arzusu: Yüksek kârlar ve daha büyük firmalar arasındaki ikinci bağ geniş ölçekli satış çabalarından doğan avantajlara ulaşma arzusudur. Özellikle satışları, reklam ve diğer satış araçlarının kullanımından çok etkilenen tüketim malı endüstrilerinde bu avantajların elde edilmesi daha kolay olmaktadır.

Giriş Engelleri: Bir ya da birkaç firma, tüm potansiyel rakipleri üzerinde uzun dönemli stratejik avantajlar elde ettiklerinde, bu avantajlar, bu firmalara piyasa hakimiyeti sağlamakta ve rakiplerin etkin rekabetini engellemektedir. Bu durum hakim firmaların bir yandan yüksek kârlar elde edebilecekleri, öte yandan rakip firmaların zarar etmesine yol açabilecek bir fiyat seviyesinde üretim yapmalarını mümkün kılmaktadır. Bu tür engeller piyasada kurulan oligopolistik yapının istikrarlı olmasını sağlayabilmektedir. Bu nedenle sözünü ettiğimiz türdeki giriş engelleri bir endüstri içindeki satıcı yoğunlaşma derecesinin belirlenmesinde en önemli faktör olabilmektedir.

Endüstri içindeki bir ya da birkaç firmayı koruyan önemli giriş engelleri genellikle firmaların sahip oldukları üç kurumsal avantajdan kaynaklanmaktadır. Bu avantajlar şunlardır:

i. Stratejik üretim teknikleri ve mal tasarımı üzerinde ayrıcalık sağlayan patent hakları
ii. Üretim için çok önemli bir kaynağın arzı üzerinde monopolist güç
iii. Tüm gerçek ve potansiyel satıcılar üzerinde mal farklılığı avantajı

Hukuki Yapının Yoğunlaşmayı Arttırıcı Etkisi: Hukuki yapı firmaların endüstri içindeki büyüklüklerinin ve yoğunlaşma derecelerinin belirlenmesinde oldukça önemlidir. Genel kanı hukuki engellerle yoğunlaşmadaki artışın önüne geçileceği yönündedir.

Endüstri Dışındaki Mali Odakların Yoğunlaşmayı Arttırıcı Etkisi: Endüstrilerde yoğunlaşmayı arttırıcı diğer bir etken de birleşmelerin oluşmasından mali kâr elde eden yatırım bankerleri ve sermayedar gibi mali aracılardan oluşan gruplardır. Birleşmelerin gerçekleştirilmesi sırasında şirket tahvillerinin, hisse senetlerinin satışından bu gibi gruplar her zaman kazanç elde etmektedirler.

Yoğunlaşmayı Azaltıcı Güçler
Genel Ekonomik Büyüme:
Yoğunlaşmadaki artışı engelleyen güçler içinde en önemlisi ekonominin bütünündeki ve bireysel piyasalardaki büyümedir. Pek çok malın piyasası genel ekonomik büyüme doğrultusunda genişlemektedir. Piyasaların toplam çıktı seviyesi büyürken lider firmaların çıktıları da aynı oranda büyümelidir. Bu gerçekleşmediğinde endüstriyel yoğunlaşma azalmaktadır.

Ulaşım Olanaklarındaki Artış: Günümüzde ulaşım olanakları çeşitlenmiş ve ucuzlamıştır.

Teknolojik Gelişmelerin Yoğunlaşmayı Azaltıcı Etkisi: Teknolojik değişmelerin daima daha büyük tesislerin kurulmasına yol açacağını düşünmek hatalı olmaktadır. Teknolojik gelişmeler bazen de üretimin daha küçük birimlerde yapılmasını kolaylaştırmaktadır. Örneğin elektrik iletimindeki gelişmeler, portatif jeneratörler, güç yayın makinelerinin hemen hemen her yere kurulabilmesini kolaylaştırmaktadır. Bu nedenle artık, güç kaynağından tam anlamı ile yararlanabilmek amacı ile tekstil fabrikasının büyük bir birim olarak su kenarına kurulmasına gerek kalmamaktadır.

Hukuki Yapının Yoğunlaşmayı Azaltıcı Etkisi: Pek çok ülkede, yoğunlaşmadaki artışın önüne geçmek için devlet politikasından ve bazı yasal düzenlemelerden yararlanılmaktadır. ABD’de 1890’da yürürlüğe konan Sherman Act, ekonomik gücün belirli ellerde yoğunlaşmasını önlemeye çalışmıştır. Yine 1914 yılında yürürlüğe konan Clayton Act ve Federal Trade Commission Act adındaki yasalarla ilk yasayı güçlendirmişlerdir.

Yoğunlaşmadaki Genel Gelişimin İncelenmesi
Yoğunlaşmayı arttıran ya da azaltan birbirine karşı güçlerin nispi etkileri zaman içinde önemli ölçülerde değişmektedir. Teknolojik gelişmeler ölçek ekonomilerinin önemini arttırmakta veya tam tersine azaltmaktadır. Patent veya kaynak kontrolüne bağlı giriş engelleri, zaman içinde ortadan kalkmakta kapsamları değişmekte veya yerine yenileri gelebilmektedir. Yoğunlaşma üzerindeki hukuki kısıtlamalar artmakta ya da azalmaktadır. Piyasalar hızlı veya yavaş büyüyebilmektedir. Yoğunlaşmanın ne yönde değişeceği ancak yukarıda değinilen güçlerin tümünün zaman içinde ne yönde değişeceği bilinirse tahmin edilebilmektedir. Bu durumda elimizdeki bilgi genellikle yoğunlaşmanın geçireceği evrimi belirlemede yetersiz kalmaktadır.

Sonuç olarak monopolleşme isteği, satış çabaları, mali kazanç dürtüleri, giriş engelleri gibi yoğunlaşmayı arttırıcı güçlerin daha etkili olduğu endüstriler, gerekenden daha yüksek yoğunlaşma derecelerine ulaşırken bu endüstrilerde faaliyet gösteren firmalar da gerekenden daha büyük boyutlara ulaşmaktadırlar.

Yoğunlaşma oranlarındaki gelişmelere bağlı olarak endüstrinin yapısı da şekillenmektedir. Her ne kadar ülkeden ülkeye bir farklılık gösterse bile bize endüstrinin, içinde bulunduğu piyasa yapısı hakkında genel bilgi vermektedir. Yoğunlaşma oranları izlenerek piyasanın monopolcü mü, rekabetçi mi yoksa oligopolist bir yapıda mı geliştiği konusunda bir sonuca varmamız mümkün olmaktadır.

Talep ve Maliyet Yöntemi

Bir endüstrinin yapısını belirlemede izlenilen diğer önemli bir yol da bu endüstride etkili bir şekilde faaliyet gösteren firma sayılarının incelenmesidir. Bu amaçla, endüstrideki firmaların maliyet fonksiyonları ile endüstrideki üretim için piyasa talebi ilişkilendirilerek etkinlik için yapısal koşullar belirlenir. Eğer endüstride optimal (etkin) bir üretim düzeyi için gereksinim duyulan firma sayısı fazla ise bu endüstri doğal olarak rekabetçi bir endüstri sayılmaktadır. Endüstride maliyeti minimize ederek üretimde bulunan firma sayısı bir tane ise bu durumda endüstride doğal monopol bulunmaktadır. Yine bu iki aşırı uçlar arasındaki durum ise oligopol piyasasını oluşturmaktadır.

Endüstrinin hangi piyasa yapısına uygun olduğunu belirlemek için, başlangıçta endüstri çıktısı için talep ve firmaların maliyet fonksiyonları hakkında yeterli bilginin bulunduğu varsayımından hareketle, fizibil ve etkin bir endüstri yapısının sınırlarını belirlemeye çalışacağız. Bu yapı içerisinde firmaların fizibil olmaları, kâr elde ettiklerini gösterirken etkin olmaları ise üretimlerini minimum maliyetle gerçekleştirdiklerini ortaya koymaktadır.

Endüstrinin yapısını belirlemede çalışacağımız iki önemli aracın; endüstri talep fonksiyonu (vektör şeklinde ters talep fonksiyonu) P (Q) ve her firmanın maliyet fonksiyonu C (Q) olduğunu göz önüne alırsak: Bu iki araçla beraber firmalar için girdi fiyatlarının sabit tutulduğu ve tüm firmaların aynı teknolojiyi kullandıkları varsayımını yapıyoruz. Bu çerçevede Endüstri maliyet fonksiyonuna CI (QI`), Endüstri için gerekli üretim düzeyini (QI ) elde etmede, bu üretim düzeyini maliyetlerini minimize ederek gerçekleştiren firmaların maliyet fonksiyonlarından hareketle ulaşılır.

Maliyet ve talep endüstri yapısını belirlemede kullanılan önemli kavramlardır. Eğer bunlar doğru olarak belirlenebiliyorsa endüstri yapısı da sağlıklı bir şekilde tam olarak belirlenebilir. Eğer piyasa yapısı ve performans ideal değilse bu kez piyasada giriş engelleri ve aksak piyasa yapıları ile karşılaşılır.

Ölçek Ekonomileri Yöntemi

Ölçek ekonomileri (Scale economies): En sade şekliyle tek bir malın üretildiği bir firma için tanımlarsak; üretimde kullanılan girdilerin tümünü aynı oranda arttırdığımız zaman üretimin bu orandan daha az mı, aynı oranda mı veya daha fazla mı artacağı hususu ölçek ekonomilerini karşımıza çıkarmaktadır. Ölçek ekonomileri i. üretim fonksiyonuna ya da ii. firmanın maliyet fonksiyonuna göre tanımlanabilir.

Ölçek ekonomileri genelde etkinlik ve firma ölçekleri arasındaki ilişkiyi açıklamada başvurulan yöntemlerden biri olmakla beraber endüstri yapısı hakkında bilgi edinmeye yardımcı olmaktadır, ileride monopol konusunda daha geniş olarak açıklanacağı gibi ölçeğe göre artan getiri durumlarında endüstrinin monopolleşmeye yöneldiği görülmektedir. Endüstride yeteri kadar büyük talep bulunduğunda ve firmalar için ölçeğe göre azalan getiri var olduğunda, endüstrinin rekabete ve/veya oligopol piyasalarına yöneleceğinden bahsetmek mümkündür.


Bahar Dönemi Dönem Sonu Sınavı
25 Mayıs 2024 Cumartesi