Spor Ekonomisi Dersi 7. Ünite Özet

Spor Endüstrisinde Düzenlemeler Ve Spor Endüstrisinin Uluslararası Boyutu

Giriş

Bu ünitede öncelikle spor endüstrisinde hükümet düzenlemesi ve endüstri-içi düzenleme konuları ele alınmış, sonrasında spor endüstrisinin uluslararası boyutu, sporun globalleşmesi ve spor endüstrisinin uluslararası yayılması bağlamında incelenmiştir.

Spor Endüstrisinde Düzenlemeler

Düzenlemenin Tanımı ve Sınıflandırması: Genellikle, düzenleme, belirli bir aktivitenin öznelerinin (taraflarının), aktivitenin doğrudan öznesi olmayan ya da bu aktiviteyle ilişkisi olmayan bir varlık tarafından iradi bir şekilde kısıtlanmasına işaret eder.

Düzenlemeler, hükümet düzenlemesi ve endüstri-içi düzenleme (industry self-regulation) olmak üzere iki ana gruba ayrılabilir.

Endüstri-içi düzenleme ise, uyulacak kural ve prosedürlerin bir denetim organizasyonunun idaresinde oluşturulması yoluyla bir endüstrinin üyelerinin faaliyetlerini denetleme süreci olarak tanımlanabilir. Buna göre, spor düzenlemeleri konu edildiğinde, hükümet tarafından gerçekleştirilen düzenleyici mekanizmalar ile spor endüstrisinin spesifik bir sektörü tarafından gönüllü uygulanan düzenleyici faaliyetler göz önüne alınmalıdır.

Hükümet Düzenlemesi: Spor endüstrisi bağlamında özne, spor endüstrisindeki tüm firmalar ve organizasyonlar iken, spor firmaları ve organizasyonları tarafından idare edilen aktivitenin ilişkili olmayan tarafı ise hükümettir. Hükümet düzenlemesi, kanunlar ile kamu otoriteleri tarafından çıkarılan tali kuralları kapsar. Düzenleme yoluyla, hükümet, spor firmaları ve organizasyonlarının aktiviteleri üzerinde yerine getirilecek çeşitli koşullar ile kısıtlama ve zorunlulukları ortaya koyar.

Piyasa ekonomisinde kamunun yer alması yıllardan beri tartışılan bir husustur. Bazıları, eğer bir endüstriye hükümet müdahalesi olmazsa, rekabetin, piyasanın zaman içinde etkin çalışmasını sağlayacağını savunmaktadırlar. Bu düşüncede olanlar, hükümet müdahalelerinin mümkün olduğunca az olmasını ve piyasanın etkin bir şekilde çalışmasını sağlayacak mekanizmalara destek olunmasını öngören Laissez-Faire yaklaşımının tarafındadırlar. Onlar aynı zamanda, hükümet müdahalelerinin sıklıkla maliyetli olduğunu ve müdahale gerekçeleri iyi niyetli bile olsa, sonucun nihai olarak tüketiciler üzerinde negatif etkiye yol açacak şekilde faydadan çok zarar getireceğini dile getirmektedirler.

Bunun yanında, piyasanın maksimum etkinlikle çalışabilmesi için hükümet düzenlemesinin gerekli olduğunu öne süren başka bir grup da vardır. Onlar laissez-faire yaklaşımının tam rekabetçi endüstrinin varlığı halinde mükemmel bir şeklide işleyebileceğini, oysa tam rekabetin varlığının bile tartışmalı olmakla birlikte, şayet varsa da çok nadiren karşılaşılabilineceğini belirtmektedirler. Onlara göre, piyasa aksaklıklarının (market failures) varlığı, düzenlenmemiş piyasaların her koşulda dağıtım etkinliğine ulaşmadaki yetersizliğini yansıtmaktadır. Oysa hükümet düzenlemelerinin piyasa aksaklıklarını önlediği görülebilmektedir. Bu durumu aşağıdaki başlıklar altında örneklendirebiliriz;

  1. Dışsallıklar: Dışsallıklar, bir faaliyetin (aktivitenin) dolaylı fayda ve maliyetleri ya da ürün veya hizmetin fiyatında yer almayan sosyal maliyet ve faydalardır. Düzenleme bağlamında, dışsallıklar, düzenleyici otoritenin uygulamaları sonucu ortaya çıkan dolaylı fayda ve maliyetlerdir (bu uygulamalar düzenlemek biçiminde olabileceği gibi, düzenlememek biçiminde de olabilmektedir).
  2. Kamu malları: bireysel olarak tüketilemeyen mal ve hizmetlerdir. Kamu otoritesi, vergi ödeyen tüm kesimlerin katkıda bulunduğu ulusal savunma ve yol hizmetleri gibi kamu mallarını sıklıkla topluma sunar.
  3. Piyasa gücü: Bir veya daha fazla üreticinin endüstri fiyatları ve/veya çıktısı üzerinde kontrolü olduğu müddetçe, kuvvetle muhtemel optimal sonuçlar elde edilemeyecektir. Bu firmalar tüketicilere arzu ettiklerinden daha az miktarda ve daha yüksek fiyatlı çıktı sunacaklardır. Bu tip sonuçlara yol açan aşırı piyasa gücüne sahip organizasyonları kontrol etmeyi amaçlayan 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun önemli bir hükümet düzenlemesidir.
  4. Doğal tekel: Bazı durumlarda, piyasa gücünün tek bir firmada yoğunlaşması etkinliği en yüksek seviyeye çıkartabilir. Bu durum, tüketicilerin arzuladığı çıktıların tamamının bir firma tarafından üretildiği ve ürünlerin, ayrı ayrı çok sayıda firmanın faaliyet gösterdiği duruma kıyasla daha ucuza satıldığı koşulların varlığında gerçekleşir. Hükümet, bunun gibi tekellerin varlığına olanak tanır, fakat, gücünü suistimal etmesini engelleyecek tarzda tekelcinin faaliyetlerini düzenler.
  5. Haksızlıklar. Bazı durumlarda, piyasada gelir dağılımı adaletsiz bir şekilde gerçekleşebilir. Hükümet müdahalesi yoksa, bazıları ihtiyaçlarının çok ötesinde varlığa sahip olurken, diğerleri temel gereksinimlerini dahi karşılamaktan aciz durumda kalabilir. Oysa kamu otoritesi düzenleme yoluyla bu haksızlıkların bir kısmını düzeltebilir.

Hükümet Düzenlemesi Yaklaşımları: Hükümetin endüstrilere müdahalesinde kullandığı üç yaklaşım söz konusudur. Bunlar; antitröst yasaları, laissez-faire ve kamu gözetimi yaklaşımlarıdır.

Anti tröst yasaları, işletmelerin tekel gücünü elde etmesini ya da denemesini yasaklamaya çalışırlar. Tröstlerin ilk ortaya çıktığı yer olan ABD, tröstlere karşı yasaların da çıkartıldığı ilk ülkedir.

Türkiye’de bu amaçla 1997 yılında Rekabet Kurumu kurulmuştur. Ülkemiz için “Antitröst Yasaları”nı, Rekabet Kurumu’nun tanımlamasıyla, “Rekabet Hukuku Çerçevesinde Çıkarılan Yasalar” olarak kullanabiliriz. Rekabet hukuku çerçevesinde çıkarılan temel yasa ise 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’dur.

Laissez-faire yaklaşımı, bir serbest piyasa ekonomisinde hükümet tarafından laissez-faire yaklaşımının benimsenmesi nihai olarak özel tekellerin oluşmasına yol açacaktır. Bunun yanında, piyasa aksaklığı da, özel tekellere ilişkin tanımlanmış temel bir problemdir. Tekel, çıktının kısıtlanması, tüketici artığında bir azalmaya yol açmasıyla, bir refah kaybı (deadweight loss) meydana getirdiğinden rekabetçi durumdan daha az etkindir.

Kamu gözetimi, Hükümetin bir endüstriyi düzenlemede benimsediği üçüncü yaklaşımdır. Hükümetin bir endüstriyi yakın izlemeye almasını çağrıştıran bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımın altındaki temel varsayım, kamu yararı teorileridir. Düzenlemeye ilişkin kamu yararı teorileri (hükümet) düzenleme(si)nin büyük ölçüde kamu yararıyla ilgili amaçlara karşılık olarak oluşturulduğunu varsayar. Düzenleyici kamu davranışına ilişkin kamu yararı teorisi, kaynakların etkin dağılımına ulaşmada hükümetin alabileceği tedbirler için başka bir teorik temel sağlar. Kamu malları, bir kişi tarafından tüketiliyor olsa bile diğer insanlar için elde edilebilirliği söz konusu olan mal ve hizmetler olarak tanımlanır. Bununla birlikte coşkulu taraftarlarının desteğiyle birilerine kazanç sağlayan kamu malları da vardır ve bu kazanç sahiplerinin taraftarların duygularını sömürmeleri söz konusu olabilmektedir. Böyle aldatma hadiselerine en azından aşağıdaki üç alanda rastlanmaktadır: Tekelci fiyatlandırma, Kulüp Sayısındaki Artışı Kontrol Etme, Faaliyetler İçin Alan Tayin Edilmesi.

Türkiye’de sporla ilgili (içerik itibariyle spor endüstrisini de kapsayan) kamu gözetimi niteliğindeki önemli hükümet düzenlemesi;

Sporda şiddet, şike ve teşviğin önlenmesini amaçlayan ve özellikle Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bünyesinde faaliyet gösteren federasyonları, bağımsız spor federasyonlarını ve Türkiye Futbol Federasyonunu bağlayıcı nitelikte çıkarılan ve Resmi Gazete’de 14.04.2011 tarihinde yayınlanan 6222 Sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun (15.12.2011 tarih ve 6259 no.lu ve 11.04.2012 tarih ve 6290 no.lu kanunla değişiklik yapılan)’dur.

Endüstri-İçi Düzenleme: Endüstri-içi düzenleme, bir organizasyonun kontrol birimi idaresindeki uyulacak kurallar ve prosedürler aracılığıyla, aktivitelerin etkilenmesi sürecini ihtiva eder. Kurallar esas olarak organizasyonun üyelerinin davranış normları ve/veya standartlarının belirlenmesi üzerine oluşturulmuştur. Endüstri-içi düzenleme aşağıdaki beş temel amacı kapsar.

  1. Üyeler arasındaki rekabette adâleti gözetmek.
  2. Üyelerin piyasadaki rekabetçi pozisyonlarını kuvvetlendirmek.
  3. Sonuçların belirsizliğini teşvik etme ve devam ettirme. Sonuçların belirsizliği, ister profesyonel sporlarda olsun isterse de amatör sporlarda, spordaki rekabetin en önemli unsurudur.
  4. Bir işletmede olduğu gibi kârı maksimize etmek.
  5. Katılımcıların ve seyircilerin güvenliğini sağlamak.

Spor Endüstrisinin Uluslararası Boyutu

Sporun Globalleşmesi: Yeni teknolojik gelişmelerin sürekliliği sayesinde, 20. yüzyılın son on yılında, birçok alanda, muazzam düzeylerde global etkileşimler ve uluslararası rekabet görüldü. Spor endüstrisi de bunun dışında değildi.

Çeşitli uluslararası spor federasyonlarının sponsor olduğu Olimpiyat Oyunları ve dünya şampiyonaları gibi organizasyonlar itibariyle ülkeler arasındaki ve ulusal sınırları aşan ilgi itibariyle bir profesyonel spor liginde yer alan takımlar arasındaki yarışlar ve rekabetteki artış her yerde dikkati çekmektedir. Uluslararası rekabette kazanma amacına ulaşabilmek için, birçok ülke ile bu ülkelerdeki spor kuruluşları, sporun globalleşmesinin getirdiği avantajlardan yararlanmaktadırlar.

Örneğin, uluslararası spor kanalı ESPN, yayınlarını Asya, Avrupa ve Latin Amerika’daki 165’in üzerindeki ülkeye ulaştırmaktadır. Spor ürünleri imalatının emek-yoğun doğası nedeniyle, Nike gibi birçok Amerikan firması, ücret oranlarının düşük olması sayesinde üretimde daha büyük etkinliğe ulaşılmasına imkân verdiği için, üretimlerini Doğu Asya’ya kaydırmıştır.

Sporun Globalleşmesine İlişkin Teorik Bulgular: Globalleşme, uluslar ve ülkeler arasındaki siyasal, iktisadi ve kültürel etkileşim sürecidir. Spor ve endüstrisi açısından, globalleşme, spor organizasyonları ile kuruluşları arasındaki dünya ölçeğindeki etkileşim ve bütünleşme artışını yansıtır. Karşılaştırmalı maliyetler yasası olarak da bilinen “Karşılaştırmalı Üstünlük Yasası” (Karşılaştırmalı Üstünlük Teorisi), spordaki globalleşme sürecinin teorik bir açıklamasını sağlayan bir iktisadi doktrindir.

Karşılaştırmalı üstünlük yasası, David Ricardo’ya dayanmaktadır. Ricardo’nun karşılaştırmalı üstünlük yasasına ilişkin çıkış noktası; kârını artırmak isteyen bir iktisadi birimin, kârını nasıl artıracağının mekanizmasını ortaya koymasıdır. Ricardoya göre; ücretlerde azalma olmadan kâr oranı arttırılamayacak ve ücretlerin harcandığı temel gereksinmelerin fiyatında düşme olmadan ücretler azalmayacaktır. Böyle bir mekanizmada, dış ticaretin (ve makinelerdeki iyileşmenin) nasıl bir işlevi olduğuna ilişkin şunları söylemektedir; “... Emekçilerin tükettiği gıda ve gereksinmeler dış ticaretin genişlemesi ya da makinelerdeki iyileşme yoluyla pazara daha düşük fiyattan getirilebilirse, kârlar artacaktır. Kendi mısırımızı yetiştireceğimize ya da emekçilerin giyim ve diğer gereksinmelerini kendimiz imal edeceğimize bu metaları yeni bir Pazar keşfederek daha ucuz fiyattan sağlayabilirsek, ücretler düşecek ve kârlar artacaktır. Ancak, dış ticaretin genişlemesi ya da makinelerdeki iyileşme sayesinde daha ucuza sağlanan metalar yalnızca zenginlerin tükettiği türden metalarsa, kâr oranında hiçbir değişiklik meydana gelmeyecektir: Şarap, kadife, ipek ve diğer pahalı metalar yüzde 50 oranında ucuzlasalar bile, ücret haddi değişmeyeceği için kârlarda da hiçbir değişiklik olmayacaktır.

O halde dış ticaret gelirin harcandığı nesnelerin miktarını ve çeşitliliğini arttırması, metaları ucuzlaştırması ve bollaştırması sayesinde, tasarrufların artması ve sermaye birikiminin büyümesi için dürtü oluşturacak ve ülkeye büyük yarar sağlayacaktır, ama, ithal edilen metalar emeğin ücretinin harcandığı türden metalar değilse, sermayenin kârının artması doğrultusunda bir eğilim yaratmayacaktır.”

Karşılaştırmalı üstünlük yasası perspektifinden yaklaşıldığında, globalleşmenin olası üç sonucu vardır:

  1. Uzmanlaşma: Ülkeler (nations) ve firmalar kâr maksimizasyonunun ısrarlı takipçisi olurlarsa, uzmanlaşma kaçınılmaz bir sonuçtur.
  2. Üretilen Çıktı Miktarında Artış: Uzmanlaşma sayesinde tasarruf edilebilen üretim faktörleri (örneğin, emek), daha yüksek çıktının üretilmesi sürecinde üretimde yeniden kullanılabilmektedir.
  3. Zengin ile Yoksul Arasındaki Farkın Artışı: Ticaretin tarafı olan her ülke veya firma, kârdan aynı düzeyde pay alamayacaklardır. Refah düzeylerini artıran ticaretin tarafı olan bu ülkeler ve firmalar üretimlerinde ölçek ekonomileri yaratılmasını sağlayan ileri teknolojilere sahip olabilecekler, daha iyi pazarlama olanaklarına kavuşabilecekler ve genellikle daha yüksek kâr elde edebileceklerdir. Sonuç olarak, bu trend sürdüğünde, zengin ve fakir arasındaki açık (fark) tedrici olarak genişleyecektir.

Elit Sporlar İtibariyle Sporun Globalleşmesi: Spor ekonomisi perspektifinden, spor organizasyonları ve karşılaşmaları maddi olmayan ürünler olarak görülmektedir. Bu organizasyon ve karşılaşmaların meydana getirilmesi (üretilmesi) insan kaynakları (örneğin, sporcular, hakemler, antrenörler ve görevliler), imkân ve ekipman ile para gibi bir kaç önemli unsurla ilişkilidir. Profesyonel sporlar ve Olimpiyat Oyunları, Pan Amerika Oyunları, Asya Oyunları, Commonwealth Oyunları gibi programlanmış spor organizasyonları ile çeşitli uluslararası spor federasyonlarının sponsorluğunda düzenlenen turnuvaları kapsayan diğer son derece yarışmacı yapıya sahip profesyonel olmayan sporlar elit sporların başlıca iki formunu oluşturmaktadır.

Karşılaştırmalı üstünlük yasasının sporun globalleşmesiyle ilgili çeşitli olguları (phenomena) yorumlama ve açıklamada kullanılması üç şekilde olmaktadır. İlki, yasa, bir ülkenin kendisine en ideal sporu seçmesinde yardımcı olmaktadır. Yasa aynı zamanda yetenekli sporcular, deneyimli antrenörler ve diğer sporla ilişkili personelin spor endüstrisindeki global emek hareketliliğini de açıklamada kullanılabilmektedir. Yasanın son uygulaması ise uluslararası yayılma (expansion) alanında yer almaktadır.

Sporun globalleşmesi ile birlikte bazı önemli uygulama örnekleri ortaya çıkmaktadır. Bunlardan en önemlileri, tekel, dumping ve zorlamadır.

Spor Endüstrisinin Uluslararası Yayılması: Uluslararası yayılma, bir firma ya da organizasyonun ekonomik büyüme amacı doğrultusunda kendisine hedef seçtiği yabancı ülkelere yayılmasıdır. Spor firmaları ve organizasyonlarının uluslararası yayılmada bulunmak istemelerinin temel nedenlerini, piyasa payı savaşı ve büyüme olarak ifade edebiliriz. Ayrıca bunlara, ilgili spor dalının takipçilerinin olmadığı başka ülkelerde bu sporlara ilgi ve talep yaratmayı da ekleyebiliriz. Spordan elde edilen faydayı artırmak ve sonrasında da sporla ilgilenen nüfusun büyümesi, sporun globalleşmesi sürecine eklenmiş unsurlardır. Spora katılan nüfustaki büyüme ise, spor endüstrisindeki firmalar için olağanüstü uluslararası yayılma fırsatları yaratır. Uluslararası yayılma sadece işletmelerin bir tercihi olarak gerçekleşmez, çünkü o, hayatta kalmak için zorunlu bir araçtır da. Uluslararası yayılmadan sağlanacak faydaların inanılmaz ölçüde çok olduğuna inanılır. Bu faydalar, aşağıda sayılanlardan ibaret olmamak üzere, şunları kapsar;

1. Daha fazla büyüme fırsatları
2. İlave gelir ya da kârlar ile ilave mali kazanç
3. Artan piyasa gücü ve piyasa payları
4. Namı yayılan uluslararası bir kimlik ve ismin daha fazla tanınması.

Uluslararası yayılma yöntemleri ise; başka ülkelerde şube oluşturma faaliyetleri, ele geçirmeler veya birleşmeler, franchising (şirketin bayilere imtiyaz tanıması) veya lisanslama ve doğrudan ihracattır.

Uluslararası yayılma ile ilişkili konuları genel manada üç başlık altında inceleyebiliriz;

1. Mali Konular

Döviz riskleri ve farklı vergilendirme sistemleri ve bankacılık kanunları spor kuruluşlarının yayılma planlarını geliştirirken üzerinde dikkatle durmaları gereken bazı konulardır.

2. Yasal Konular

Yayılmak isteyen firma yabancı ülkede özellikle antitröst yasaları konusunda farklı uygulamalarla karşılaşabilir, bu yüzden gidilecek ülkelerin yasaları özenle dikkate alınmalıdır.

3. İmkânlara İlişkin Konular

Yabancı ülkede yayılmaya çalışılırken, iştigal olunan işle ilgili oluşturulmuş standartlar, yabancı ülkede sağlanamayabilir. Bu durum dikkate alınarak strateji geliştirilmelidir.

Uluslararası Yayılma İçin Aşamalar ve Stratejiler: Uluslararası ekonomi ve ticaretteki uzmanlara göre, herhangi bir yayılma eylemine başlamadan önce, bir tanıtım planı geliştirilmelidir. Genişlenecek (yayılınacak) bir piyasanın seçimi, uluslararası düzeyde genişlemeyi düşünen spor firmaları için idrak edilmesi gereken son derece önemli bir meseledir. Spor kuruluşları, genişlemek için bir piyasa ya da ülkeyi düşündüklerinde, onun potansiyeli aşağıdaki alanlar itibariyle araştırılmalıdır.

  1. Nüfus miktarı ve nüfusun finansal durumu
  2. Nüfusun bilgi düzeyi ve yayılınması düşünülen endüstrinin değeri
  3. Yayılınması düşünülen endüstri için ülkenin kültürel yapısının uygunluğu
  4. Yayılınması düşünülen endüstriye ilişkin hükümet düzenlemelerinin içeriğinin uygunluğu ve bu endüstri üzerindeki var olan kısıtlamalar
  5. Aynı endüstrinin yerel segmentinin yaratacağı rekabetin durumu
  6. Piyasanın büyüme potansiyeli
  7. Yabancı spor kuruluşunu kabul edecek ülkedeki siyasi ve ekonomik istikrarın durumu
  8. İnsan kaynaklarının elverişliliği ve nasıl bir maliyet oluşturduğu.

Bahar Dönemi Dönem Sonu Sınavı
25 Mayıs 2024 Cumartesi