İş Ve Sosyal Güvenlik Hukuku Dersi 1. Ünite Sorularla Öğrenelim
İş Hukuku Hakkında Genel Bilgiler ve 4857 Sayılı İş Kanunu'nun Uygulama Alanı
İşçi statüsü ne zaman ortaya çıkmıştır?
Tarihin hemen her döneminde insan, değişik statülerle çalışma hayatında yer almış ancak işçi statüsü ile çalışma hayatında yer alması Sanayi Devrimi ile birlikte olmuştur.
Bugünkü anlamıyla iş hukukunun temelleri hangi tarihsel olayla atılmıştır?
Bugünkü anlamıyla iş hukuku disiplini, hızlı teknolojik gelişmenin sanayi alanına uygulanması sonucunda ülkelerin endüstrileşmesine yol açan Sanayi Devrimi ile birlikte ortaya çıkmıştır. Sanayi Devrimi’nin koşulları altında oluşan ortam, işçi kesiminin doğmasına yol açmış ve bu kesimin çalışma hayatında korunma zorunluluğunun duyulması ile de iş hukuku disiplini ortaya çıkmıştır. Bu bakımdan iş hukukunun dünyadaki tarihsel gelişimini; • Sanayi Devrimi Öncesi ve • Sanayi Devrimi Sonrası şeklinde iki başlık altında ele alarak incelemek daha yararlı olacaktır.
Aile ekonomisi ve kölelik düzeni nasıldı?
Sanayi Devrimi Öncesi Dönemde, kişilerin iradelerinden kaynaklanmayan zorunlu çalıştırma söz konusuydu. Üretim aile üyeleri tarafından, bunların yeterli olmadığı durumlarda ise kölelerce sağlanmaktaydı. 10. yüzyıla kadar devam eden bu dönem Aile Ekonomisi ve Kölelik Düzeni olarak adlandırılmaktadır. Aile üyelerinin ve kölelerin çalışma ilişkileri ise, aile başkanı tarafından düzenlenmekteydi.
Feodal düzen nasıl açıklanabilir?
10. yüzyıla kadar süren bu dönemden sonra feodal beylerin güçlenmesiyle ortaya çıkan Feodal Cevap: Düzen ise 10. yüzyıldan 15. yüzyılın sonuna kadar sürmüştür. Bu dönem içinde bazı dağınık derebeyliklerin ortaya çıktığı görülür. Derebeylerin idaresi altında çalışan serfler toprağın işletilmesinden sorumluydular. İşledikleri toprak ve üretim araçları üzerinde mülkiyet değil yalnızca kullanım hakkına sahip bulunan serfler, çalışmaları karşılığında da elde ettikleri tarımsal ürünlerin bir kısmını kendileri için ayırmaktaydılar.
Korporasyon dönemi nasıldı?
15. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar süren Korporasyon Döneminde ise, feodal düzen yıkılarak yerlerini prenslikler, beylikler, derebeylikler, krallıklar gibi daha güçlü merkezi otoriteler almıştır. Korporasyon, aynı meslek ve sanatı sürdürenlerin, birbirlerine yakın bir ortamda toplanarak oluşturdukları örgütler olarak ifade edilebilir ve bu mesleki örgütler, 18. yüzyıl ortalarına kadar birçok ülkede ekonomik yapının temel taşlarını oluşturmuştur. Varlığını Fransız Devrimi’ne kadar sürdürmüş bu toplulukları lonca olarak da ifade etmek mümkündür. Bu koşulların biçimlendirdiği ortam içinde, çeşitli zanaatların yapıldığı küçük atölyeli işyerlerinde, o zanaatı öğrenmek amacı ile yamak, çırak, kalfa ve usta gibi statüler altında çalışan kişiler de o dönemin çalışma hayatı içinde yer almaya başlamışlardır.
Sanayi Devrimi ne zaman ve nasıl gerçekleşmiştir?
Sanayi Devrimi, 18. yüzyılın ikinci yarısında başlayarak, Sanayi Dönemi olarak adlandırılan yeni bir dönemin başlamasına ön ayak olmuş ve toplumların ekonomik, sosyal ve hukuki yapılarında köklü değişimlere yol açmıştır. İlk olarak buhar, daha sonra da gaz ve elektrik gibi yeni enerji güçlerinin bulunması, bu enerji güçlerinin uyarlandığı makinelerin yapılması ve bu makinelerin üretimde kullanılmaya başlaması gibi bir dizi teknolojik gelişme ile birlikte Sanayi Devrimi ilk olarak İngiltere’de başlayarak daha sonra Fransa, Almanya gibi bazı Batı Avrupa ülkelerine yayılmıştır. Sanayinin gelişip yaygınlaşmasıyla birlikte bu makinelerin kullanıldığı fabrikaların sayıları da giderek çoğalmıştır. Teknolojik gelişmeler fabrikalarda üretim sürecini de etkilemiş, üretim süreci bir yandan hızlanıp basitleşirken, diğer yandan da ürünler çeşitlenmiştir. İleri ölçüdeki işbölümü ve seri üretim ile birlikte yeni bir iş ilişkisi ve bu ilişkinin dayalı olduğu yeni bir çalışma statüsü de doğmuş ve fabrikalarda, fabrika sahiplerinin ad ve hesabına onlara bağlı olarak ücret geliri karşılığında çalışan sanayi işçisi ortaya çıkmıştır.
Fransız Devrimi’nin çalışma ilişkilerine etkisi ne yönde gerçekleşmiştir?
1789 tarihli Fransız Devrimi’nin getirdiği liberal düşünce ve bu düşüncenin savunduğu bırakınız yapsınlar ve bırakınız geçsinler ilkesi kişilerin birlikler ve benzeri örgütler kurmasını büyük ölçüde engellemiş; bireyin kendi iradesini en iyi kendisinin yansıtabileceği ve bu nedenle kişilerin birleşerek oluşturduğu örgütlerin bunu ideal anlamda gerçekleştiremeyeceği ilkesinden hareket etmiştir. Bu düşünsel yapı, herkesin özgür ve eşit olduğu varsayımından hareketle, devletin olaylara müdahale etmesini uzun süre engellemiştir. Buna rağmen oluşan fakirlik ve sömürünün büyük boyutlara varması ve dinsel akımların da zorlaması ile nihayet devlet, pasif rolünü bırakarak çalışma hayatına müdahale etmek zorunda kalmıştır. Böyle bir ortamda işçi kitlesinin hızla büyümesi sosyal huzursuzluğu da arttırmıştır. Böylece liberalizmin etkisiyle yasaklanan işçi birliklerine tekrar izin verilmesiyle, iş hukuku açısından önemli bir adım atılmıştır. İşçiler sendikalar aracılığıyla toplu sözleşme yapma hakkını elde etmiş ve çalışma koşullarının düzenlenmesinde söz sahibi olmuşlar ve çalışma koşullarını düzeltmek amacıyla mücadeleye girmişlerdir.
Sanayi Devrimi sonrasında devletin çalışma hayatını disiplin altına alma amaçlı müdahaleleri ilk nasıl gerçekleşmiştir?
Sanayi Devriminin etkisiyle fakirlik ve sömürünün büyük boyutlara varması ve dinsel akımların da zorlaması ile nihayet devlet, pasif rolünü bırakarak çalışma hayatına müdahale etmek zorunda kalmıştır. Devlet aldığı bir takım sosyo-politik önlemlerle çalışma hayatını disiplin altına almayı ve dolayısıyla sarsılmaya başlayan toplumsal yapıyı düzenlemeyi amaçlamıştır. Devletin müdahalesinin ilk belirtileri İngiltere’de; daha sonra tüm Avrupa’da görülmüş ve özellikle kadın ve çocuk işçilere yönelik olarak Çünkü kadın ve çocuk işgücü daha ucuz emek olarak görülmüş ve işverenler rekabet ortamı içinde ayakta kalabilmek için kadınları ve çocukları sefalet ücreti olarak nitelenen ücretlerle, hatta kimi zaman ücret olarak para yerine mal vererek çok uzun saatlerle çalıştırmışlardır. Sanayi Devrimi’nin ilk dönemlerindeki düşük ücretler, aileyi tüm üyeleri ile birlikte çalışmak zorunda bırakmıştır.
Küreselleşmenin iş hukukuna ilişkin etkileri nasıl açıklanabilir?
Küreselleşmeyle birlikte üretimin uluslararası nitelik kazanması, dünya ölçeğinde küreselleşen sanayi işletmelerini ortaya çıkarmıştır. Artık sanayi toplumu aşılarak sanayi ötesi toplumun (bilgi toplumunun) özel koşulları ortaya çıkmıştır. Bu yeni toplum yapısı içinde işçinin de niteliği değişmiş ve sanayi toplumunun mavi yakalı işçileri yerlerini beyaz yakalılara bırakmıştır. Böylelikle küreselleşme karşısında iş hukukunun temel bir takım ilke ve güvenceleri tanınmış; bunun dışındaki hususlar ise tarafların inisiyatifine bırakılmaya başlanmıştır. Bu bağlamda, başlangıçta temel düzenleyici otorite olan devlet, iş hukuku alanından çekilerek sadece bazı temel hakları güvence altına alırken onun dışındaki geniş bir alan işçi, işveren ya da bunların temsilcileri tarafından düzenlenmeye başlanmıştır.
Osmanlı İmparatorluğunda çalışma hayatına ilişkin yazılı düzenlemelere nasıl örnek verilebilir?
Osmanlı İmparatorluğunda çalışma hayatıyla ilgili olarak düzenlemelerin yer aldığı yazılı kaynakların başında; • 1863 tarihli Maden Nizamnamesi ile • Kömür işçileri için 1865 yılında çıkarılan Dilaverpaşa Nizamnamesi gelmektedir. • Bu Nizamnamelerden sonra iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili kuralların yer aldığı 1869 tarihli Maadin (Meaddin) Nizamnamesi çıkarılmıştır. • Ayrıca 1877 tarihinde çıkarılan Mecelle-i Ahkam-ı Adliye’de (Mecelle) de çalışma hayatını düzenleyen bazı hükümlere yer verilmiştir. • 1909 yılında çıkarılan Tatil-i Eşgal Kanunu işçi eylemlerini yasaklarken, • Aynı yıl (1909) çıkarılan Cemiyetler Kanunu ise cemiyet kurmada serbestlik esasını getirmiştir.
Cumhuriyet döneminde iş hukuku alanında gerçekleştirilen ilk kanunlaşma faaliyetine nasıl örnek verilebilir?
Bu dönemde çıkarılan ilk kanunlar; • 1921 tarih ve 114 sayılı Zonguldak ve Ereğli Havzai Fahmiyesinde Mevcut Kömür Tozlarının Amele Menafii Umumiyesine Olarak Füruhtuhuna Dair Kanun, • 1921 tarih ve 151 sayılı Ereğli ve Zonguldak Havzai Fahmiyesi Maden Amelesinin Hukukuna Müteallik Kanun, • 1924 tarih ve 394 sayılı Hafta Tatili Kanunu, • 1926 tarih ve 818 sayılı Borçlar Kanunu, • 1930 tarih ve 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ve • 1935 tarih ve 2739 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatil Günleri Hakkında Kanundur.
Türk Hukukunda geçmişten bu yana kabul edilen bireysel iş hukuku alanındaki İş Kanunları tarihlerine göre nasıl sıralanabilir?
Geçmişten günümüze kabul edilen iş kanunları sırasıyla; • 1936 tarih ve 3008 sayılı İş Kanunu, • 1952 tarih ve 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkındaki Kanun, • 1954 tarih ve 6379 sayılı Deniz İş Kanunu, • 1967 tarih ve 931 sayılı İş Kanunu, • 1967 tarih ve 854 sayılı Deniz İş Kanunu, • 1971 tarih ve 1475 sayılı İş Kanunu, • 2003 tarih ve 4857 sayılı İş Kanunu.
Bugün Türk Hukukunda yürürlükte olan İş Kanunları nelerdir?
Bugün Türk Hukukunda yürürlükte bulunan İş Kanunları; • 1952 tarih ve 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkındaki Kanun, • 1967 tarih ve 854 sayılı Deniz İş Kanunu ve • 2003 tarih ve 4857 sayılı İş Kanunudur.
İş hukukunun konusunu kimler oluşturmaktadır?
Çalışanları; • Bağımlı çalışan ve • Bağımsız çalışan olarak iki temel gruba ayırmak mümkündür. İş Hukuku esas itibariyle bağımlı çalışanları kapsamına almakta; ancak bağımlı çalışanların hepsini değil sadece iş sözleşmesiyle çalışanları (işçileri) kapsamakta ve bu çalışanların iş ilişkilerini düzenlemektedir.
İş hukuku alanında devletin üstlendiği rol nasıl açıklanabilir?
İş hukuku her ne kadar işçi-işveren ilişkilerini esas alsa da; bu hukuk alanında aynı zamanda yoğun bir devlet müdahalesi de yaşanmaktadır. İş hukukunun önemli bir niteliği sadece işçi-işveren değil, işçi-işveren-devlet ilişkilerinin düzenlenmesinde de kendini göstermesidir. İşçi ile işveren arasındaki çalışma barışının kurulmasında devletin rolü ve müdahalesi, bunlarla devlet arasındaki hukuki ilişkilerin kurulmasına yol açmış ve devlet de zaman zaman getirdiği işçi yararına nispi normlar ile iş hukukunun içinde yer almıştır. Ancak çalışma hayatında devlet, sadece emredici hukuk kuralları koyan, iş ve işçi bulma görevini yapan, uyuşmazlıkları çözen ve çalışma hayatını denetleyen bir kuvvet olmayıp aynı zamanda bilfiil işveren olarak da işçi ve işveren yanında üçüncü bir taraf gibi yer almaktadır.
Ülkemizde bireysel ve toplu iş hukuku alanındaki temel kanunlar nelerdir?
Ülkemizde bireysel iş hukuku alanındaki temel kanunlar; 4857 sayılı İş Kanunu, 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun ve 854 sayılı Deniz İş Kanunu; toplu iş hukuku alanındaki temel kanun ise; 2012 tarihinde çıkarılan 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’dur.
Ülkemizde sosyal güvenlik hukuku alanındaki temel kanunlar nelerdir?
Cevap: yürürlükte bulunan temel kanunlar; 2006 tarihinde çıkarılan 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ile 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’dur.
İş hukukunun temel ilkeleri nelerdir?
İş hukukunun temel ilkeleri; • İşçinin korunması, • İşçi yararına yorum ve • İşçinin kişiliğinin tanınmasıdır.
İş hukukunda işçinin korunmasının nedenleri nelerdir?
Güçlü olan işveren karşısında ekonomik yönden güçsüz ve bağımlı olan işçinin korunması ve bunlar arasında sosyal denge kurma görevi esasen iş hukukunun temel ilkesidir. Güçsüz durumda olan işçinin korunması; başta iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması olmak üzere, çalışma sürelerinin düzenlenmesi ve ücret ile diğer çalışma koşullarının belirlenmesi ve güvence altına alınması ihtiyacı iş hukukunu doğurmuş ve geliştirmiştir. İşçilerin korunması düşüncesinin altında yatan neden, işçinin işveren karşısındaki bağımlılığıdır. Gerçekten işçinin tek geçim kaynağının ücret olması öncelikle onu sermaye kaynağının sahibi olan işverene ekonomik açıdan bağımlı kılmaktadır. İkinci olarak da işçi işverenin emir ve talimatlarına uymak zorunda olduğundan işverene karşı kişisel bir bağımlılık içerisindedir. Bu ekonomik ve kişisel bağımlılık nedeniyle işçinin özel olarak korunması zorunluluğu iş hukukunun doğuşunun altında yatan nedendir.
İş hukukunda işçi yararına yoruma hangi hallerde başvurulabilir?
Bir hukuki düzenlemenin işçi yararına yorumlanabilmesi, mevzuatta açık ve seçik bir hüküm bulunmaması koşuluna bağlıdır. İş hukukuna ait düzenlemelerde bir boşluk ya da eksiklik bulunduğu durumlarda yorumun işçi yararına yapılması iş hukukunun amacı gereğidir. Bu nedenle mevzuat hükümleri, hukuki düzenlemenin özüne ya da sözüne aykırı sonuç doğuracak biçimde işçi yararına yorumlanamaz. Ancak bir konu işçinin aleyhine de olsa kanunda netlikle düzenlenmişse, işçi lehine yorumla kanunu göz ardı etmek mümkün değildir. Bu nedenle böyle bir durumda kanuni çözüme itibar edilmesi gerekir.
İş hukukunun resmi kaynakları nelerdir?
İş hukukunun resmi kaynakları; • Resmi iç hukuk kaynakları ve • Uluslararası iç hukuk kaynakları olarak ikiye ayrılmaktadır.
Resmi iç hukuk kaynaklarını nelerdir?
Resmi iç hukuk kaynaklarını; • Yasama kaynakları (Anayasa ve İş kanunları), • Yürütme kaynakları (Tüzükler ve Yönetmelikler) ve • Yargı kaynakları (Mahkeme kararları) olarak sıralamak mümkündür.
Uluslararası iş hukuku kaynakları nelerdir?
Uluslararası iş hukuku kaynakları; • Uluslararası Çalışma Sözleşmeleri, • Birleşmiş Milletler Belgeleri, • Avrupa Sözleşmeleri gibi çok taraflı anlaşmalar sonucunda ortaya çıkabileceği gibi, sadece iki taraflı sözleşmeler yoluyla da oluşturulabilir.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve bu örgütün iş hukuku alanındaki önemi nasıl açıklanabilir?
1919 yılında Versailles Barış Andlaşması’yla kurulan ILO’nun amacı çalışanlara insani çalışma şartlarıyla sosyal güvenlik sağlamak, bütün dünyayı kapsayabilecek bir sosyal adaleti kurmak ve çalışanların ekonomik ve sosyal durumlarını geliştirmek isteyen ülkelerin bu konuda ortak hareket etmelerini sağlamaktır. Ülkemiz 1932 yılında bu örgüte üye olmuştur. Örgüte üye devletlerin genel kurulu niteliğinde olan ve örgütün en büyük organı olan Uluslararası Çalışma Konferansı tarafından öngörülen uluslararası çalışma sözleşmeleri ve HUK108U-İŞ VE SOSYAL GÜVENLİK HUKUKU Ünite 1: İş Hukuku Hakkında Genel Bilgiler ve 4857 Sayılı İş Kanunu’nun Uygulama Alanı 4 tavsiye kararları, uluslararası iş kodunu oluşturmakta ve uluslararası iş hukukunun temel kaynağını meydana getirmektedirler. Bu sözleşme ve tavsiyelerle getirilen düzenlemeler tüm dünya için amaçlanan asgari sosyal standartları oluşturur. Konferans tarafından hazırlanan uluslararası çalışma sözleşmeleri üye ülkelerin yasama organlarınca onaylandıkları takdirde o ülke için bağlayıcı nitelik kazanırlar.
İş hukukunun özel kaynakları nelerdir?
İş hukukunun özel kaynakları şöyle sıralanabilir: • Toplu iş sözleşmesi, • İş sözleşmesi, • İşyeri iç yönetmelikleri, • İşyeri uygulamaları ve • İşverenin talimat verme ( yönetim) hakkı.
İşyeri iç yönetmeliği nasıl tanımlanabilir?
İşyeri iç yönetmelikleri, işveren tarafından belirli bir işyerinde çalışma koşullarını belirlemek için tek taraflı olarak hazırlanan objektif ve genel nitelikte düzenlemelerdir.
İşyeri uygulamaları koşullarıyla birlikte nasıl açıklanabilir?
İşyeri uygulamaları, işyerinde bazı fiili davranışların tekrarlanmasıyla ve belli başlı koşulların gerçekleşmesiyle ortaya çıkan iş hukuku kaynağıdır. Bu koşullardan bazıları şöyle sıralanabilir: • İlk olarak bu uygulamanın genel olması, diğer bir ifadeyle işverence sağlanan edimin tüm işçilere veya işçilerin belirli bir bölümüne yönelik olması gerekmektedir. • İkinci olarak, davranış belirli bir süre tekrarlanmış olmalıdır. • Bunun dışında, edimin aynı koşullarla sağlanması da işyeri uygulamasının meydana gelmesinde önem taşır. • Yine bir uygulamanın işyeri uygulaması olarak nitelendirilebilmesi için bu uygulamanın kanunlara ve varsa toplu iş sözleşmesine aykırı olmaması gerekir.
İşyeri uygulamaları ile ilgili nasıl örnekler verilebilir?
İşyeri iç yönetmeliğinde, iş sözleşmesinde veya toplu iş sözleşmesinde hüküm bulunmamasına rağmen işçilere ikramiye verilmesi, lojman, giyecek ve yakacak yardımı gibi sosyal yardımlar sağlanması, doğum, evlenme, hastalık, ölüm gibi hallerde parasal yardımda bulunulması ve yolda geçen süreler için ücret ödenmesi gibi uygulamalar işyeri uygulamaları ile ilgili örnekler olarak gösterilebilir.
İşveren talimatlarının iş hukukunun özel kaynakları arasında kabul edilebilmesi için uyulması gereken hususlar nelerdir?
İşverenin talimatlarının, işçi-işveren ilişkilerinde kaynak olarak kabul edilebilmesi için, emir konusunun anayasa, kanunlar, bireysel ve toplu iş sözleşmesiyle belirlenmiş düzenlemelere aykırı olmaması gerekir. Mevzuat ve sözleşmelere, kamu düzenine, ahlak ve kişilik haklarına aykırı olan, işçinin hayatı ve sağlığı için tehdit oluşturan, insan onuruna yakışmayan veya yerine getirilmesi imkânsız emir ve talimatlara işçinin uyma yükümlülüğü yoktur.
4857 sayılı İş Kanununun uygulama alanı dışındaki işler nelerdir?
• Deniz taşıma işleri, • Hava taşıma işleri, • 50 veya daha az işçi çalıştıran tarım ve orman işleri, • Aile ekonomisi sınırları içinde kalan tarımla ilgili yapı işleri, • Evde yapılan el sanatlarına ilişkin işler, • Ev hizmetleridir.
4857 sayılı İş Kanununun uygulama alanı dışındaki kişiler kimlerdir?
• Çıraklar, • Sporcular, • Rehabilte edilenler • 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3. Maddesinin Tarifesine Uygun Üç Kişinin Çalıştığı İşyerlerinde çalışanlardır.
4857 sayılı İş Kanununa göre işçi ve işveren kimdir?
İş Kanunu’nun 2. maddesine göre Bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi denir. İşçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar ise işveren sayılır. İşçinin her zaman gerçek kişi olması gerekmektedir. Ancak işveren gerçek kişi olabileceği gibi, şirket, dernek, sendika gibi özel hukuk tüzel kişisi veya devlet, üniversite, belediye gibi kamu hukuku tüzel kişisi olabilir.
4857 sayılı İş Kanununa göre işveren vekili kimdir?
İşveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimselere işveren vekili denir (İK m.2/4). Örneğin, işveren adına hareket eden bir fabrika müdürü, insan kaynakları yöneticisi, atölye şefi ve benzeri kişiler ya da aynı işverene ait birden çok işyerinin bulunması halinde, genel müdür, genel müdür yardımcıları gibi işletme yönetiminde görev alanlar işveren vekilidirler.
İşveren vekilinin işveren karşısındaki hukuki statüsü nasıldır?
İşveren vekilleri, işveren ile aralarındaki ilişki bakımından (iş sözleşmesiyle çalışmak koşuluyla) işçi sayılırlar. Nitekim İş Kanunu da bu durumu …işveren vekilliği sıfatı işçilere tanınan hak ve yükümlülükleri ortadan kaldırmaz şeklindeki hükmü ile açıkça ifade etmiştir.
Asıl işveren-alt işveren ilişkisi nasıl açıklanabilir?
Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal ve hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir.
4857 sayılı İş Kanunu bakımından işyeri nasıl tanımlanabilir?
İş Kanunu’nun 2. maddesinde işyeri İşveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddi olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birim olarak tanımlanmıştır (İK m.2/1). Aynı maddenin 2. fıkrasında, İşverenin işyerinde ürettiği mal veya hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen yerler (işyerlerine bağlı yerler) ile dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım ve mesleki eğitim ve avlu gibi diğer eklentiler ve araçların da işyerinden sayılacağı (İK m.2/2) ifade edilmiştir. Maddenin 3. fıkrasında ise İşyerinin, işyerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan iş organizasyonu kapsamında bir bütün olduğu belirtilmiştir.
İşyerini bildirme yükümlülüğü kime aittir, nasıl gerçekleştirilecektir?
İş Kanunu kapsamına giren nitelikte bir işyerini kuran, devralan, çalışma konusunu kısmen veya tamamen değiştiren yahut işyerini kapatan işveren; işyeri ve çalıştırdığı işçilere ait bilgileri bir ay içinde Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü’ ne bildirmekle yükümlüdür (İK m.3/1). Bildirim yapılması yükümlülüğü sadece sürekli işlerin uygulandığı işyerleri için söz konusu olup süreksiz işlerin görüldüğü işyerleri için bildirim yükümlülüğü yoktur.
İşyerinin devri halinde devirden önce doğmuş ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan sorumluluk nasıl gerçekleşir?
İşyeri veya bir bölümü, hukuki bir işleme dayalı olarak başkasına devredebildiğinde, devir tarihinde mevcut iş sözleşmeleri bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçer (İK m.6/1). Ancak, işyerinin bir devirden önce doğmuş ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlarından devreden ile devralan birlikte sorumludur. Bu durumda devredenin sorumluluğu devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlıdır (İK m.6/3).
Bugünkü anlamda bir iş hukuku disiplinini ortaya çıkaran gelişmeler nelerdir?
Hızlı teknolojik gelişmenin sanayi alanına uygulanması sonucunda ülkelerin endüstrileşmesine yol açan Sanayi Devrimi ile birlikte ortaya çıkmıştır.
Korporasyon kavramını açıklayınız?
Korporasyon, aynı meslek ve sanatı sürdürenlerin, birbirlerine yakın bir ortamda toplanarak oluşturdukları örgütlerdir.
Sanayi Devrimi ilk olarak nerede başlamıştır?
İngiltere
Hangi antlaşma ile Uluslararası Çalışma Örgütü (International Labor Organization-ILO) kurulmuştur?
Versailles Barış Anlaşması ile kurulmuştur.
Lonca kavramını açıklayınız?
Loncalar; tüm esnaf ileri gelenlerinin toplandığı, meslekleriyle ilgili serbestçe görüşebildiği ve herkesin uyabileceği kararların alındığı yerlerdir.
Osmanlı dönemde çalışma hayatıyla ilgili olarak düzenlemelerin yer aldığı yazılı kaynakların başında ne yer almaktadır?
1863 tarihli “Maden Nizamnamesi” ile kömür işçileri için 1865 yılında çıkarılan “Dilaverpaşa
Nizamnamesi yer almaktadır.
Dilaverpaşa Nizamnamesi’nin amacı nedir?
Dilaverpaşa Nizamnamesi’nin amacı, Ereğli Kömür Havzası’nda çalışan işçilerin verimliliğini arttırmaktır.
Ülkemizde bireysel iş ilişkileri, ilk kez hangi kanunda yer verilmiştir?
Borçlar Kanunu’nun “Hizmet Akdi” başlığı altında yer alan hükümleriyle düzenlenmeye başlamıştır.
Bireysel iş hukukunu açıklayınız?
Bireysel iş hukuku, tek işçiyle tek işveren arasındaki ferden kurulan iş ilişkilerini konu alır. Bu bağlamda, işçi ve işveren arasındaki iş ilişkisinin kurulması, son bulması, son bulmasının sonuçları, işçi ve işverenin birbirine karşı olan borçları bireysel iş hukukunun kapsamına girmektedir.
Toplu iş hukukunu açıklayınız?
Toplu iş hukuku, işçi ve işverenlerin örgütleri, işçi ve işveren örgütlerinin birbirleri ve devletle olan ilişkileri, bu örgütlerin
faaliyetleri, toplu iş sözleşmeleri, toplu iş uyuşmazlıkları ve bunların çözüm yolları gibi konuları ele almaktadır.
Ülkemizde sosyal güvenlik ile ilgili şu an yürürlükte bulunan temel kanunlar nelerdir?
2006 tarihinde çıkarılan 5502 sayılı “Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu” ile 5510 sayılı “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’dur”.
İşçi yararına yorum ifadesini açıklayınız?
İş hukukuna ait düzenlemelerde bir boşluk ya da eksiklik bulunduğu durumlarda yorumun işçi yararına yapılması iş hukukunun amacı gereğidir.
İş hukukunda kaynaklar kaça ayrılmaktadır?
Resmi kaynaklar ve özel kaynaklar olmak üzere iki ana grupta toplanmaktadır.
Resmi iç hukuk kaynakları nelerdir?
- Yasama Kaynakları
- Yürütme Kaynakları
- Yargı Kaynakları
Uluslararası çalışma sözleşmelerini açıklayınız?
Uluslararası çalışma sözleşmeleri, sözleşmeyi imzalayan devleti bağlayıcı nitelikteyken tavsiye kararları ise üye devletler bakımından
bağlayıcılığı olmayan ve tavsiye niteliğindeki kararlardır.
İş Kanunu’nun uygulama alanı dışındaki işler nelerdir?
- Deniz Taşıma İşleri
- Hava Taşıma İşleri
- 50 veya Daha Az İşçi Çalıştıran Tarım ve Orman İşleri
- Aile Ekonomisi Sınırları İçinde Kalan Tarımla İlgili Yapı İşleri
- Evde Yapılan El Sanatlarına İlişkin İşler
- Ev Hizmetleri
- Çıraklar
- Sporcular
- Rehabilite Edilenler
- 5362 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 3. Maddesinin
Tarifine uygun Üç Kişinin Çalıştığı İşyerleri
İşçi kavramını açıklayınız?
İş Kanunu’nun 2. maddesine göre “Bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi” denir.
İşveren kavramını açıklayınız?
İş Kanunu’na göre, “İşçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar işveren sayılır.
İşveren Vekili kavramını açıklayınız?
İş Kanunu’nun 2. maddesine göre “İşveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimselere işveren vekili” denir.
Alt İşveren kavramını açıklayınız?
“Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal ve hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir.
İşyeri kavramını açıklayınız?
İş Kanunu’nun 2. maddesinde işyeri “İşveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddi olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birim” olarak tanımlanmıştır.
-
AÖF Sınavları İçin Ders Çalışma Taktikleri Nelerdir?
date_range 8 Gün önce comment 11 visibility 17821
-
2024-2025 Öğretim Yılı Güz Dönemi Kayıt Yenileme Duyurusu
date_range 7 Ekim 2024 Pazartesi comment 1 visibility 1158
-
2024-2025 YKS Ek Yerleştirme İle Yerleşen Adayların Çevrimiçi (Online) Başvuru ve Kayıt Duyurusu
date_range 24 Eylül 2024 Salı comment 1 visibility 614
-
Çıkmış Soruları Gönder Para Kazan!
date_range 10 Eylül 2024 Salı comment 5 visibility 2739
-
2023-2024 Öğretim Yılı Yaz Okulu Sınavı Sonuçları Açıklandı!
date_range 27 Ağustos 2024 Salı comment 0 visibility 905
-
Başarı notu nedir, nasıl hesaplanıyor? Görüntüleme : 25568
-
Bütünleme sınavı neden yapılmamaktadır? Görüntüleme : 14503
-
Akademik durum neyi ifade ediyor? Görüntüleme : 12507
-
Harf notlarının anlamları nedir? Görüntüleme : 12498
-
Akademik yetersizlik uyarısı ne anlama gelmektedir? Görüntüleme : 10421