Estetik ve Sanat Felsefesi Dersi 6. Ünite Sorularla Öğrenelim
Çağdaş Sanat Ve Estetik Anlayışı
Sartre’ın varoluşçu fenomenolojik estetiği onun imge kuramı nedir?
Sartre’ın varoluşçu fenomenolojik estetiği onun imge kuramında ve özgürlük ontolojisinde yatar. İmgelem adlı eserinde kendi estetiğinin anahtar kavramı olan imgeleyen bilinç kavramının açıklamasını yaparak bu bilincin diğer bilinç şekillerinden nasıl ayrıldığına ortaya koyar. Ona göre, bir şeyi içsel olarak düşünmekle dışsal olarak görmek arasında temelden bir ayrım yoktur. Sartre, Husserl fenomenolojisinin temel tezlerinden biri olan “bilinç her zaman bir şeyin bilincidir” görüşünden hareketle edim olan imgenin bir bilinç olduğunu söyler (Sartre, 2006, 154). Fenemolojik anlamda bilinç yönelimseldir, yani bir şey hakkındadır. Bilinç olan imgede yönelimseldir. Sartre’a göre, şu an var olmayan bir nesneyi veya kişiyi imgelemek onu gerçeklik olmayan veya hiçlik olarak konumlamaktır.
Merleau-Ponty’in algı fenomenolojisinin temelinde ne yatar?
Merleau-Ponty’in algı fenomenolojisinin temellinde “Dünya ile onu tarif eden ve açıklayan tüm bilimsel açıklamalara öncel olarak onun başlangıçtan beri var olduğu biçimiyle, ezeli yoldan nasıl karşılaşırım?” sorusu vardır. Ona göre, dünya bizim ortaya çıkardığımız bir şey değildir; onun bizden bağımsız, bizim dışımızda bir varoluşu vardır ve bu yüzden de dünya ile aramızda mesafe vardır. Dünya ile aramızdaki uzaklık “ben” olmadığında ortadan kalkacak olan “ufuk uzaklığıdır.” Merleau-Ponty’e göre, fenomenolojik yöntem işte bu ufuk uzaklığında sürekli ortaya çıkan dünyaya ait farklı yönleri yakalayabilme yöntemidir. Dünyanın ufuk uzaklığından henüz bilincin kavramlarına dönüştürülmemiş, düşünülmemiş, dile dökülmemiş bu yönlerini MerleauPonty, dünyanın “algılanan” yönü olarak adlandırıyor. Merleau-Ponty’e göre, algı fenomenolojisi dünyayı görmeyi yeniden öğrenmenin, şeylerin kendilerine, özlerine varmanın yöntemidir.
John Dewey kimdir?
C. S. Pierce ve W. James gibi pragmatik felsefenin öncülerinden olan John Dewey (1859-1952), psikoloji, felsefe ve eğitim alanındaki çalışmalarıyla tanınır. Onun Deneyim Olarak Sanat (1934) adlı eseri 20. yüzyılda estetik alanda yazılmış başlıca yapıtlardan biri olarak nitelendirilir. Dewey, bu çalışmasıyla estetiği kendi konusunun ve varlık alanının belirlediği bir yöntemle ele aldığını, felsefenin başka bir alanına ait bir yönteme veya yaklaşıma indirgemediğini ifade etse de çoğu yorumcu onun estetiği pragmatik felsefe açısından temellendirmeye ve savunmaya çalıştığını belirtir.
Heidegger sanatta nesne-araç ilişkisini nasıl açıklar?
Heidegger sanatta nesne-araç ilişkisini, nesneden yapıta giderek değil de yapıttan nesneye giderek açıklar. Bunun için yine Van Gogh’un eseri üzerinden konuşur: “Bu tür ayakkabıların defalarca resmini yapmış olan Van Gogh ’un ünlü bir resmini ele alalım. Resimde fazladan ne var? Ayakkabının ne olduğunu herkes bilir. Eğer bunlar ağaç ve kenevirden değilse, deri tabanlıdır ve iğne, bez ve sicimle dikilmiştir.” “Bu tür araçlar ayakları örtmeye yarar. İster tarlada ister dansta, olsun hizmetine göre kullanılan malzeme ve biçimler farklıdır. Ayakkabı aracının boş içinin, karanlık ağzından iş basamaklarının güçlükleri adeta sızıyor. Ayakkabının sert yapılı ağırlığında, üzerinde sert rüzgarların estiği tarlanın uzun, birbirini hatırlatan çizgiler yardımıyla uzun gidişin uysallığı toplanır. Derinin üzerinde nem ve toprağın çukurları var. Tabanlarda, çöken akşamdan dolayı tarla yolunun yalnızlığı karışır. Ayakkabıda toprağın sessiz çığlığı, olgun başakların sesiz ödülü ve kışı yaşayan tarlanın, nadasa bırakılmış tenha tarlanın açıklanmamış başarısızlığını fısıldar.” “Bu araç yardımıyla ekmeğin güveni, sıkıntıyı atmanın verdiği dile getirilmez sevinci, doğumun verdiği çalkantı ve ölüm tehdidindeki titremenin şikayetsiz korkusunu hissederiz. Bu araç toprağa aittir ve köylü kadının dünyasında yurt tutar. Araç bu yurt tutmuş aitlikten kendi içindeki dinginliği yaratır” (Heidegger, 2011:26-27).
Marks sanatı hangi boyutta ele alır?
Marks’ın sanat ve estetik konusundaki görüşleri onun tarihsel materyalizm görüşüyle doğrudan ilişkilidir. Çoğu Marksist estetikçi de sanat ve estetik konusunu bu görüş etrafında ele almıştır. Marksizmin temel savlarından biri olan tarihsel materyalizme göre toplumsal değişmenin temelinde ekonomik unsur yer alır. Bu ekonomik unsur aynı zamanda insan varlığını, toplumsal konumunu ve bilincini belirler. Marks, sanat konusunu tarihsel materyalizm ve sanatın toplumsal gelişimi ilişkisi açısından ele alır.
Jean-Paul Sartre kimdir?
Fransız romancı, oyun yazarı, gazeteci, edebiyat eleştirmeni ve felsefeci Jean-Paul Sartre (1905-80), 20. yüzyıllın en popüler düşünürlerinden birisidir. Sartre’ın düşüncelerinin ve eserlerinin üstünde Husserl ve Heidegger’in fenomenolojisinin büyük etkisi olmuştur.
Merleau-Ponty’ye göre, sanat yapıtı nedir?
Merleau-Ponty’ye göre, bir sanat yapıtının kendisi bir çeşit ifadesel bedendir. Bedene benzer şekilde “bir roman, bir şiir, bir resim, bir müzik parçası bireydirler, bu şu demek, ifadesel aracı onun anlamından ayırmanın mümkün olmadığı, anlamlarına doğrudan giriş olan ve zamansal ve uzamsal konumlarını terk etmeden önemlerini yayan varlıklardır” (Merleau-Ponty, 1962, 151). Sanat yapıtının bedensel olduğu iddiasıyla Merleau-Ponty aslında Descartes’in ikiciliğini kırmaya çalışıyor. Bir resim düşünme eylemi ve onun harekete geçirdiği bedensel eylem sonucu ortaya çıkmaz. Ya da maddi olarak önümüzde duran sanat yapısının arkasında ötesinde bu maddi yapıdan ayrı düşünsel bir yapı yoktur.
Lev Nikolayeviç Tolstoy kimdir?
Lev Nikolayeviç Tolstoy (1828-1910), estetik üzerine görüşlerini Sanat Nedir? adlı eserinde ortaya koymuştur. Bu temel soruyu yanıtlarken Fichte, Schelling, Hegel, Schopenhauer ve Cousin gibi felsefecilerin savunduğu “nesnel mistik’’ güzellik anlayışı ile güzeli herhangi bir yarar veya çıkar olmaksızın duyduğumuz hazza dayandıran güzel anlayışlarına karşı çıkar (Tolstoy, 2007: 39). Ona göre sanatın amacı ne güzelliktir ne de sanattan duyulan belli bir hazdır. Sanatı doğru tanımlamanın ilk koşulu onu bir haz aracı olarak görmekten vazgeçmektir.
Herbert Marcuse kimdir?
Frankfurt Okulu ve eleştirel kuramın bir başka önde gelen düşünürü Herbert Marcuse (1898-1978) da sanatın özerkliğini savunur. Estetik Boyut adlı eserinde bağımsız bir fenomen olarak estetik deneyimin bireylere burjuva toplumunun gerçekliğinden kurtulma olanağı vereceğini savunur. Birey, estetik deneyim aracılığıyla fiili olarak egemen olan burjuva değerlerini geçersiz kılacak güce sahip olur.
Tostoy’un sanat kuramına göre, gerçek sanatçı kimdir?
Tostoy’un sanat kuramına göre, gerçek sanatçı duyguyu hem aktarır hem de uyandırır; sanatı yoluyla izleyicisine kendi deneyimlediği duyguları bulaştırır. Tolstoy bu kuramı sanatın genel değerlendirmesinde bir ölçüt olarak kullanmıştır: Ona göre, sanatın niteliği izleyiciye aşılanan veya bulaştırılan duyguların niteliğiyle öl- çülmelidir. Tolstoy’un kuramının bir diğer özelliği sanatçıyla izleyici arasındaki iletişimi merkeze koymasıdır. Taklit kuramında olduğu gibi sanat eseri dışarıdaki estetik nesnenin ne kadar taklit edilip edilmediği veya yansıtılıp yansıtamadığına göre, yani eserle nesne arasındaki ilişkiye göre değil; sanatçının kendi iç dünyasındakini seyircisine ne oranda anlattığına göre değerlendirilir.
Dewey’e göre estetik anlayışını açıklayınız.
Diğer birçok çalışmasında olduğu gibi, “deneyim” kavramı Dewey’in estetik görüşünün merkezinde yer alır. Ona göre, her deneyimin bir birliği, bütünlüğü, devamlılığı ve onu diğerlerinden ayıran belli bir niteliği vardır. David Hume gibi deneyimci filozofların duyumculuğuna karşı çıkan Dewey, artistik yaratmada önemli rol oynayan duyu deneyiminin geçmiş deneyimlerden kopuk salt fiziksel nitelikleri içermediğini, aksine, bu niteliklere anlamını veren, sanatsal ifade sürecinde bir araya gelen anlam zenginliği olduğunu savunur. Dewey’e göre estetik olmayan ilişkilerde ve üretimlerde de bir estetik yön vardır. Bir amaca, başarıya ve hedefe ulaşan, araç-amaç ve parça-bütün ilişkisinin sağlandığı her eylemde ve etkinlikte bir estetik yön bulunur. Bunun yanında, ayırıcı bir şekilde estetik deneyim olanlarda estetik nitelik daha baskın olarak yer alır.
Çağdaş sanat ve estetik anlayışı hangi yüz yıllardadır ve neleri kapsar?
İdealist düşünürlerden bazılarının estetik konusunu doğa-zihin ikileminde özgürlük problemi temelinde ele almışlardır. Bu düşünürler, estetiği özgürlük problemi için bir çıkış kapısı olarak görmüşlerdir. Onlara göre, sanat ve estetik deneyim insana özgürlüğün kapısını açar. 19. ve 20. yüzyıl Marksist sanat ve estetik kuramının gelişimi de bu problem temelinde olmuştur. Bu kez, sanatın ve estetik deneyimin özerkliği sorunu alt yapı-üst yapı veya sanat-üretim ilişkileri temelinde ele alınmıştır. Lukacs gibi kimi gerçekçi Marksist estetikçiler sanatı güçlü bir belirlenimcilik ve indirgemecilik anlayışı ile ele almışlarsa da Adorno ve Marcuse gibi düşünürler sanatın bir özerklik alanı olduğunu savunurlar. 20. yüzyıl sanat ve estetik alanındaki önemli gelişmelerden bir diğeri Heidegger, Sartre ve MerleauPonty gibi sanatın ontolojik, varoluşçu ve fenomonolojik açıdan incelendiği çalışmalar olmuştur.
Marcuse’un sanat üzerine düşünceleri nelerdir?
Marcuse’un sanat üzerine düşünceleri belli bir tarihsel dönemin ve toplum yapısının eleştirel çözümlemesini yansıtır. Savunduğu eleştirel sanat kuramı diyalektiktir. Bir yandan kapitalist toplumda kültür ve ideolojinin tahakkümünü tanımlayarak olumsuz özellikleri eleştirir, öte yandan da sanatın özerkliği aracılığıyla olumlu olanları ortaya koyar. Amacı, kapitalist toplumun eleştirel çözümlemesinden hareketle aynı zamanda radikal sosyal dönüşümü gerçekleştirmektir. Marcuse, bu bağlamda Adorno gibi sanatın özerkliğine güvenir.
Maurice Merleau-Ponty kimdir?
Maurice Merleau-Ponty (1908-61), 20. yüzyıl Fransız felsefecilerinin önemli isimlerinden birisidir. Merleau-Ponty’nin en önemli eseri 1945 yılında yayınladığı insan varoluşunu, algısını ve edimini analiz ettiği Algı Fenomenolojistdir. Yazıları felsefi psikoloji, dil felsefesi, sanat felsefesi, tarih felsefesi ve politik felsefeyi içine alan geniş bir alanı kapsar.
Engelse göre, tarihi maddecilik görüşünü açıklayınız?
Engelse göre, tarihi maddecilik görüşünü tek yönlü bir belirleme olarak ele almamak gerekir. Politik, hukuksal, felsefi, dinsel, yazınsal, sanatsal vb. gelişme, ekonomik gelişmeye dayanır. Ama bütün bunlar, birbirlerini olduğu gibi, ekonomik temeli de etkiler.
Marksist estetikçiler Marks’ın düşüncesinde herhangi bir çelişki olmadığını savunurken genel olarak hangi yolu izlemişlerdir?
Marksist estetikçiler Marks’ın düşüncesinde herhangi bir çelişki olmadığını savunurken genel olarak şu iki yolu izlemişlerdir: • Bunlardan birincisi, maddeci belirlenimciliği katı ve tekyönlü bir belirlenimcilik olarak almamak gerektiği üzerinde durur. Aslında bu görüş Engels tarafından açıkça ifade edilmiştir. Engels, geçek yaşam üretimi ve yeniden üretiminin, yani ekonomik faktörün son kertede asıl belirleyici olduğunu; ne Marks’ın ne de kendisinin bundan fazla bir şey ileri sürmediğini belirtir (Marks ve Engels, 2009: 52). • İkinci olarak, bazı Marksist estetikçiler Marks’ın çelişki gibi görünen yukarıdaki sözlerini yorumlarken şöyle bir yol izlemişlerdir. Evet, Marks ve Engels’in sanata yaklaşımı genel olarak bağlamsalcı yaklaşımdır (Rockmore, 2005:277). Sanat, ortaya çıktığı toplumun yapısına, ekonomik ilişkilerine ve tarihsel kültürüne bağlıdır. Ancak bu, sanat ürünlerinin ait oldukları toplumsal ve sınıfsal yapıyı aşarak tüm zamanlarda kabul gören evrensel ve sınıf üstü bir estetik beğeni yaratamayacağı anlamına gelmez.
Algı Fenomenolojisinin en temel iddiası nedir?
Algı Fenomenolojisinin en temel iddiası bilincin yanı sıra deneyimin de yönelimsel olmasıdır. Nasıl bilinç bir şeyin bilinciyse deneyim de her zaman bir şeyin deneyimidir. Gerçeklik ve benim gerçeklik algım deneyimde iç içe geçmiştir. Deneyim bilinç ve gerçekliğin bir arada ortaya çıkmasını sağlar. Merleau-Ponty’ye göre, beden yönelimselliğin çerçevesidir; bu yüzden de hem bilinç için hem de deneyim için merkezi önem taşır. Göz ve Tin adlı eserinde beden açıklamasını bir görüş ontolojisi geliştirerek verir. Bu eser onun felsefesiyle resim sanatı üstüne görüşlerinin çakıştığı bir felsefe metnidir.
Theodor Adorno kimdir?
Marksist sanat ve estetik kuramın bir diğer öncüsü Frankfurt Okulu’nun önde gelen düşünürlerinden Alman felsefeci ve müzikolog Theodor Adorno (1903- 1969)’dur. Kırk cilde varan felsefi çalışmalarının yarıdan fazlası sanat ve estetik sorunlarıyla ilgilidir. Adorno’ya göre Aydınlanma düşüncesi ikici bir epistemik anlayışa dayanır; bir yanda bilen özne, diğer yanda da onun algıladığı nesne. Bu anlayışa göre bilgi öznenin kendini nesne ile özdeşleştirmesi, tüketmesi ve ona hâkim olması olarak idealize edilir. Özne, nesneyi kavrayacak şekilde kendi kategorilerini düzenler. Kapitalist sistemde bu ilişki öylesine içselleşmiştir ki insanlar satın aldıkları nesneyle kendilerini özdeşleştirirler. Bu nedenlerdir ki Adorno sanatın özgürleştirici gücüne ve özerkliğine dikkat çeker.
Sartre “Aydınların Savunusu” adlı eserinde ne anlatmaktadır?
Aydınların Savunusu adlı eserinde “Yazar bir aydın mıdır?” sorusunu yanıtlarken Sartre yazarı, yazıcıdan ayırır. Bunların her ikisi de “ortak dili” kullanır. Ancak yazıcı dilden bilgi aktarmak için yararlanırken yazar veya sanatçı, Sartre’a göre; • “Hiç”i veya • “Bilgi olmayışı” anlatmak için yararlanır (Sartre, 1985, 89-90). Sartre iki tür yazar çeşidinden bahseder: • Birincisi toplumsal dünyayı olduğu gibi anlatmak için yazarın yazısının konusuna kuşbakışı bir gözle bakmasıdır. “Kuşbakışı bilincine” sahip yazar “yaratıcı, konumsuzlaşmış olarak, dünyanın üzerinde dolanmaktadır” (Sartre, 1985, 91). Dünyayla arasına mesafe koymuş ve dünyayı aynı bilimlerin yaptığı gibi nesnel bir şekilde tanımlama çabası içerisindedir. • İkinci tür yazar ise yazmak istediği konunun dünyasıyla arasına mesafe koymayan tam aksine bir “suç ortağı” edasıyla bu dünyaya katılan yazardır. Bu tür bir yazar “bize zorunlu olarak dünyanın varlığını, dünyanın tam da onları koşullandırdığı biçimde açığa vururlar” (Sartre, 1985, 93). Sartre’a göre, edebiyatın nesnesi “yazarca yaşandığı biçimiyle dünyada oluş’tur” (Sartre, 1985, 96).
Croce’a göre sanat nedir?
Croce sanatı bir görüş ya da seziş olarak görür (Croce, 2004, 39). Ona göre, sanat tümelin değil de bireyselin bilgisidir. Sezgi bize içinde yaşadığımız dünyanın bilgisini; genelin, tümelin ve numenin bilgisini değil de bireyselin ve fenomenin bilgisini; yani bu nehir, bu ağaç, bu gölün bilgisini verir. Croce sanatın seziş olduğunu söylerken onun ne olamayacağını da belirlemiş olur: • Sanat fiziksel bir gerçeklik değildir. Sanat renklere, biçimlere, ses birliklerine, ısı ya da elektriksel olgulara indirgenemez; o sanat eserinin ortaya çıkmasını sağlayan maddi ve fiziksel hiçbir ortama ve araca indirgenemez. Croce sanatı ve sanat yapıtını ruhsal bir edim olarak gördüğü için sanatın dışsal, fiziksel bir olgu olamayacağı fikrini savunur. • Sanat yarar gözetici bir etkinlik değildir. Seziş veya içe doğuş olarak sanat kuramsaldır; bu yüzden de yarar gözetici bir etkinlik olamaz çünkü, “yarar gözetici bir etkinlik daima bir hoşnutluk yaratmaya, dolayısıyla da acıyı yok etmeye yönelik olduğundan, kendi öz doğası bağlamında düşünülen sanatın yararlı ya da zevk ve acı gibi şeylerle bir ilintisi olamaz. • Sanat ahlaksal bir etkinlik değildir. Sanat istenç sonucu ve iyi niyetten doğmadığı içi ahlaki alanın dışındadır ve herhangi bir ahlaki değerlendirmeye konu edilemez. • Croce son olarak sanatın, felsefe, tarih, doğa bilimleri ve matematikle özdeşleştirilemeyeceğini; çünkü bu alanların sadece olanın olduğu gibi, tümelin, genelin veya gerçeğin kavramsal bilgisine odaklandığını; halbuki, sezgi olan sanatın düşünceden önceki imgelerle ortaya çıktığı için bu alanların bilgisinden farklı bir bilgiye sahip olduğunu söyler.
Martin Heidegger kimdir?
Martin Heidegger (1889-1976), varoluşçu felsefenin önemli düşünürlerinden biridir. 1927 yayınlamış olduğu Varlık ve Zaman adlı eserinde “varlık” ve “varlığın Varlığı” arasında bir ayrım yaparak bir varlığı varlık yapanın, onun olduğu gibi olmasını sağlayanın “Varlık” olduğunu savunur. Sürekli bir “oluş” içeren insan varlığını “Dasein” sözcüğüyle ifade ederek insanın varlığının ayırıcı özelliğini “kendi varoluşsal varlığının farkında olması” olarak belirlemiştir. Ona göre, insan varlığının sorgulanması, Varlık sorgulamasıdır. Sürekli bir oluş içinde olan insan “dünyaya fırlatılmıştır” yani dünyada vardır, oradadır ve geçmiş ve geleceğe doğru belirsizdir. İnsan için tek belirli olan ölümlü olduğunu bilmesidir ve bu yüzden de insan “kaygı”, “iç sıkıntısı”, “merak” ve “kuşku” içindedir. Tüm bu duygular insanın kendi varoluşsal varlığının farkına varmasında uyarıcı etkisi görürler.
Benedetto Croce kimdir?
Benedetto Croce (1866-1952), İtalyan felsefesinin en önde gelen temsilcisidir. Yaşamı boyunca faşizme karşı savaşan Croce başta felsefe, mantık, tarih, eleştiri, edebiyat tarihi, sanat tarihi gibi alanlar olmak üzere eser vermiş olmakla birlikte özellikle estetik konusundaki görüşleriyle isim yapmıştır. 1913 yılında yayımladığı Estetiğin Özü adlı eserinde klasik kuramcıların aksine sanatın mantıkla değil sezgiyle ortaya çıktığını savunur. Hegel felsefesinden ve Vico’nun tarihsel idealizminden etkilenen Croce sanatın tinsel bir uğraş olduğunu savunur. Croce’ye göre, güzel ifade eyleminin kendisidir ve güzelin bilimi olarak düşünülen estetikse bir “ifade bilimidir.” Sanat bir dil biçimidir ve sanatçı da fikirlerini somut bir biçim içersinde ifade edebilen kişidir.
Croce’ye göre, kaç tür kuramsal bilgi vardır?
Croce’ye göre, • Sezgisel ve • Mantıksal olmak üzere iki tür kuramsal bilgi vardır. Sezgisel bilgi imgeler üreten düş gücü aracılığıyla elde edilirken mantıksal bilgi kavramlar üreten akıl aracılığıyla elde edilir (Cömert, 2006: 21). Bunlardan sezgisel bilgi bireyselin, mantıksal bilgi ise tümelin bilgisini verir. Croce, estetik bilginin mantıksal bilgiden bağımsız ve kendi başına yeterli olmasına karşın mantıksal bilgi için zorunlu olduğunu çünkü sezgiler olmaksızın kavramların olamayacağını savunur. Bu düşüncesiyle, estetiğin mantığa önceliğini savunduğunu görmekteyiz.
Lukacs’ın, sanat eseri hakkında görüşleri nelerdir?
Lukacs, sanat eseri için; • Genellik, • Özgünlük ve • Bireylik olmak üzere üç varlık kategorisi olduğunu savunur. Ona göre, felsefe tarihi sanatın özgünlük kategorisini ihmal etmiştir. Bireylik kategorisi deneyimle doğrudan karşılaştığımız ve algıladığımız “bu masa”, “bu kaya”, ”bu renk”, “bu insan” olarak varlığı ifade ederken; genellik kategorisi; soyut ve genel kavramlarla ifade edilen “masa”, “kaya”, “renk”, “insan” varlıklarına karşılık gelir. Özgünlük ise genellik ile bireylik arasında orta yerde bulunur. Lukacs’a göre, felsefe tarihinde birçok düşünür özgünlük kategorisini dile getirmiş olmakla birlikte bu kategorinin sanat için önemini yeterince kavrayamamıştır.
Marksist yaklaşım ve eleştirel kuram çerçevesinde bir Marksist estetik kuram geliştirmeye çalışmış düşünürler kimlerdir?
Marks’ın sanat ve estetik üzerine yazdıklarından hareketle bir estetik kuram geliştirmiş olduğunu söylemek oldukça zor. Ancak, Marksizmin temel tezlerinden hareketle Lukacs, Adorno ve Marcuse gibi düşünürler Marksist yaklaşım ve eleştirel kuram çerçevesinde bir Marksist estetik kuram geliştirmeye çalışmışlardır. Bir başka deyişle, Marks ve Engels’in kendilerine ait bir sanat ve estetik kuramından söz edemiyor olsak da gelişmiş bir marksist estetik kuram vardır.
Heidegger’in sanat felsefesine yaptığı en önemli katkılardan biri nedir?
Heidegger’in sanat felsefesine yaptığı en önemli katkılardan biri estetiğe ontolojik bir yaklaşım katmasıdır. Yanıtlamaya çalıştığı temel soru “Sanat yapıtının kökeni nedir?” sorusudur. Heidegger, “Köken” kavramını çözümlerken bu kavramın bir şeyin nereden, ne sayesinde, ne ve nasıl olduğu anlamı içerdiğini belirtir. Ona göre, sanat yapıtının kökeni sorunu sanat yapıtının özü sorunuyla bir ve aynıdır. Çünkü bir şeyin kökeni onun özünün ve varlığının kaynağıdır (Heidegger, 2011: 9).
Adornoya göre, sanat yapıtını açıklayınız?
Adorno’ya göre kapitalist toplumlarda sanat özerklik ve toplumsal karakter yönleriyle bir çatışma yaşar. Sanat yapıtı hem toplumdan bağımsızdır, hem de topluma bağlıdır. Böyle bir ikili özelliği var. Kendi ifadesiyle sanat, “özerk ve toplumsal olarak yapılmıştır.” Sanat, toplumsal aracı olarak sosyal bütünü yansıtır: “Sanat yapıtlarında ortaya çıkan süreç ve onlarda saklı olan ile onların çevresindeki sosyal süreç aynı olarak alınmalıdır. Sanat yapıtı her ne yaparsa veya ortaya çıkarırsa bunun sosyal üretimde gizli bir modeli vardır” (Adorno, 1984:335). Sanatın sosyal olarak üretildiğini veya yapıldığını söylemek katı bir sosyal belirlenimcilik olarak alınmamalıdır. Sanat yapıtlarının her birinin kendi birliği vardır. Bunun için Adorno, Leibniz’in monad kavramını kullanır. Sanat yapıtları monaddırlar, “birbirine kapalı ve kör ancak kendi saklanışlarında dışarıda olanı temsil ederler” (Adorno, 1984:261
Hangi düşünürler Marksizmin temel tezlerinden hareketle bir Marksist estetik kuram geliştirmeye çalışmışlardır?
Marksizmin temel tezlerinden hareketle Lukacs, Adorno ve Marcuse gibi düşünürler Marksist yaklaşım ve eleştirel kuram çerçevesinde bir Marksist estetik kuram geliştirmeye çalışmışlardır.
Marks’ın sanat ve estetik konusundaki görüşleri onun başka hangi görüşüyle doğrudan ilişkilidir?
Marks’ın sanat ve estetik konusundaki görüşleri onun tarihsel materyalizm görüşüyle doğrudan ilişkilidir.
Georg Lukacs'ın Marksismi benimsemeden önceki dönemlerdeki estetik çalışmaları temelde hangi kimden etkilenmiştir?
Georg Lukacs'ın Marksismi benimsemeden önceki dönemlerdeki estetik çalışmaları temelde Kantçı yaklaşımı yansıtır.
Lukacs, sanat eseri için hangi varlık kategorilerinin olduğunu savunur?
Lukacs, sanat eseri için genellik, özgünlük ve bireylik olmak üzere üç varlık kategorisi olduğunu savunur.
Theodor Adorno sanatın topluma bağımlılığı ve özerkliği konusunda hangi iddiaları ileri sürer?
• Burjuva toplumunda sanat diğer kurumlardan bağımsız hâle gelmiştir.
• Sanatın bağımsızlığı ve buna ilişkin iddialar diğer kurumların, özellikle de siyasi ve ekonomik kurumların gelişimine dayanır. Sanatın özerkliği genel olarak burjuva toplumuna görelidir.
• Sanatın göreceli bağımsızlığı, temel işlevleri doğrudan diğer kurumlarca konmuş amaçları yerine getirmek olmayan sanat eserlerinin üretimine ve kabulüne gittikçe bağlanmaktadır.
• Özerk sanat, ait olduğu toplumu hem onar, hem de eleştirir.
• Dışsal baskı ve sanatın kendi içindeki gelişmelerden dolayı sanatın özerkliği gelişmiş kapitalist toplumlarda gittikçe sorun olmaktadır.
• Bununla beraber, özerklik, gelişmiş kapitalist toplum içinde sanatın katkısı için hâlâ son derece önemli olmaya devam etmektedir.
"Estetik Boyut" hangi Marksist düşünürün eseridir?
Estetik Boyut, Herbert Marcuse (1898-1978)'un eseridir.
Marcuse, "Tek Boyutlu İnsan" adlı eserinde hangi görüşü savunur?
Marcuse, "Tek Boyutlu İnsan" adlı eserinde Sovyetler Birliği de dahil, gelişmiş sanayi
toplumlarında sanatın yüceltilmiş ve aracılık doğasının bozulduğunu savunur. Bu toplumlarda sanat, tek boyutlu dile ve davranışla dönüşmüştür. Eleştirel düşünme bu safhada işe koyulmalıdır. Diğer eleştiri biçimlerinin ortadan kaybolduğu bir durumda sanat tek boyutlu toplumların iki boyutlu eleştirisi için yine de son sığınaktır çünkü özerk sanat kendi kurallarına sahiptir ve var olan gerçekliğin ilkelerine uymaz.
Sanatın amacının güzelliktir ya da haz olmadığını, sanat bir duygu aktarımı olduğunu savunan kişi kimdir?
Tolstoy’a göre sanatın amacı ne güzelliktir ne de haz sağlamaktır. Ona göre sanat duygu aktarımıdır. Bir sanat eserinin başarısı da bu duyguyu başkasına geçirme başarısına bağlıdır.
Tolstoy, "sanat nedir" sorusunu yanıtlarken hangi felsefecilerin savunduğu “nesnel mistik” güzellik anlayışına karşı çıkar?
Tolstoy, bu temel soruyu yanıtlarken Fichte, Schelling, Hegel, Schopenhauer ve Cousin gibi felsefecilerin savunduğu “nesnel mistik” güzellik anlayışına karşı çıkar.
Tolstoy neden okulların gerçek sanatın gelişmesine değil de ancak taklitçi sanatların ortaya çıkmasına katkısı olduğunu savunmuştur?
Tolstoy seçkinci sanat anlayışına karşı çıkar. Sanat tüm toplumun kültürünün içine yayılmış estetik yaşam biçimlerinin hepsini kapsar ve bu yaşam biçimlerinin kendisinden beslenir. Sanatın sadece varlıklı insanların uğraşısı hâline gelmesi ilkin bu etkinliğin bir meslek haline dönüşmesine, sonra bu işi belli yöntem ve tekniklere göre öğreten kişilerin ortaya çıkmasına, daha sonra da sanat eğitimin sanat okullarında verilmesine yol açmıştır. Tolstoy, “İyi, güzel de, sanat sanatçının yaşadığı özel bir duygunun öbür insanlara aktarımı olduğuna göre, bunu okulda nasıl öğreteceksiniz?” diye sorar. Ona göre, okullar sanat için gerekli olan duygu uyandıramazlar, olsa olsa sanatçıların duygularını başkalarına nasıl ilettiklerini öğretebilirler. Böyle olunca da okulların gerçek sanatın gelişmesine değil, ancak taklitçi sanatların ortaya çıkmasına katkısı olur.
1913 yılında yayımlanan Estetiğin Özü isimli eser hangi düşünüre aittir?
Estetiğin Özü isimli eser Benedetto Croce'ye aittir.
Croce’ye göre kaç tür kuramsal bilgi vardır?
Croce’ye göre, sezgisel ve mantıksal olmak üzere iki tür kuramsal bilgi vardır.
Croce, sezgisel ve mantıksal bilgiyi nasıl açıklar?
Sezgisel bilgi imgeler üreten düş gücü aracılığıyla elde edilirken mantıksal bilgi kavramlar üreten akıl aracılığıyla elde edilir. Bunlardan sezgisel bilgi bireyselin, mantıksal bilgi ise tümelin bilgisini verir. Croce, estetik bilginin mantıksal bilgiden bağımsız ve kendi başına yeterli olmasına karşın mantıksal bilgi için zorunlu olduğunu çünkü sezgiler olmaksızın kavramların olamayacağını savunur.
Croce, sanatın neler olamayacağını belirlemiştir. Bu maddeler nelerdir?
a) Sanat fiziksel bir gerçeklik değildir. Sanat renklere, biçimlere, ses birliklerine, ısı ya da elektriksel olgulara indirgenemez; o sanat eserinin ortaya çıkmasını sağlayan maddi ve fiziksel hiçbir ortama ve araca indirgenemez. Croce sanatı ve sanat yapıtını ruhsal bir edim olarak gördüğü için sanatın dışsal, fiziksel bir olgu olamayacağı fikrini savunur.
b) Sanat yarar gözetici bir etkinlik değildir. Seziş veya içe doğuş olarak sanat kuramsaldır; bu yüzden de yarar gözetici bir etkinlik olamaz çünkü, “yarar gözetici bir etkinlik daima bir hoşnutluk yaratmaya, dolayısıyla da acıyı yok etmeye yönelik olduğundan, kendi öz doğası bağlamında düşünülen sanatın yararlı ya da zevk ve acı gibi şeylerle bir ilintisi olamaz.
c) Sanat ahlaksal bir etkinlik değildir. Sanat istenç sonucu ve iyi niyetten doğmadığı için ahlaki alanın dışındadır ve herhangi bir ahlaki değerlendirmeye konu edilemez. Sanatın ahlaksal olanın ötesinde olması sanatçının ahlak alanının dışında olduğu anlamına gelmez. Aksine, Croce’ye göre, bir insan olarak sanatçı ahlaki bütünlüğü olan ve ahlaki sorumluluğa sahip bir kişi olmak zorundadır.
d) Croce son olarak sanatın, felsefe, tarih, doğa bilimleri ve matematikle özdeşleştirilemeyeceğini çünkü bu alanların sadece olanın olduğu gibi, tümelin, genelin veya gerçeğin kavramsal bilgisine odaklandığını; halbuki, sezgi olan sanatın düşünceden önceki imgelerle ortaya çıktığı için bu alanların bilgisinden farklı bir bilgiye sahip olduğunu söyler. Özetlemek gerekirse Croce’ye göre, tikelin, bireyselin bilgisiyle ilgili olan sanat fiziksel bir gerçeklik; yarar gözetici bir etkinlik veya ahlaksal bir etkinlik; felsefe, doğa bilimi, tarih veya matematik değildir.
Sanatın İlkeleri adlı eserinde sanatın zihinsel durumların ifadesi olduğu görüşünü savunan düşünür kimdir?
Robin George Collingwood (1889-1943), "Sanatın İlkeleri" adlı eserinde sanatın zihinsel durumların ifadesi olduğu görüşünü savunmuştur.
1927 yayımlanan Varlık ve Zaman isimli eser hangi düşünüre aittir?
1927 yayımlanan Varlık ve Zaman isimli eser, Martin Heidegger (1889-1976)'e aittir.
Heidegger’in sanat felsefesine yaptığı en önemli katkılardan biri nedir?
Heidegger’in sanat felsefesine yaptığı en önemli katkılardan biri estetiğe ontolojik bir yaklaşım katmasıdır.
"Deneyim" kavramı hangi düşünürün estetik görüşünün merkezinde yer alır?
"Deneyim" kavramı Dewey’in estetik görüşünün merkezinde yer alır. Onun "Deneyim Olarak
Sanat" (1934) adlı eseri yirminci yüzyılda estetik alanda yazılmış başlıca yapıtlardan biri olarak nitelendirilir.
Sartre’ın düşüncelerinde etkili olan isimler kimlerdir?
Sartre’ın düşüncelerinin ve eserlerinin üstünde Husserl ve Heidegger’in fenomenolojisinin
büyük etkisi olmuştur.
Merleau-Ponty’in algı fenomenolojisinin temelinde hangi soru vardır?
Merleau-Ponty’in algı fenomenolojisinin temelinde "Dünya ile onu tarif eden ve açıklayan tüm bilimsel açıklamalara öncel olarak onun başlangıçtan beri var olduğu biçimiyle, ezeli yoldan nasıl karşılaşırım?’" sorusu vardır.
-
AÖF Sınavları İçin Ders Çalışma Taktikleri Nelerdir?
date_range 9 Gün önce comment 11 visibility 18063
-
2024-2025 Öğretim Yılı Güz Dönemi Kayıt Yenileme Duyurusu
date_range 7 Ekim 2024 Pazartesi comment 1 visibility 1177
-
2024-2025 YKS Ek Yerleştirme İle Yerleşen Adayların Çevrimiçi (Online) Başvuru ve Kayıt Duyurusu
date_range 24 Eylül 2024 Salı comment 1 visibility 627
-
Çıkmış Soruları Gönder Para Kazan!
date_range 10 Eylül 2024 Salı comment 5 visibility 2754
-
2023-2024 Öğretim Yılı Yaz Okulu Sınavı Sonuçları Açıklandı!
date_range 27 Ağustos 2024 Salı comment 0 visibility 916
-
Başarı notu nedir, nasıl hesaplanıyor? Görüntüleme : 25583
-
Bütünleme sınavı neden yapılmamaktadır? Görüntüleme : 14511
-
Akademik durum neyi ifade ediyor? Görüntüleme : 12516
-
Harf notlarının anlamları nedir? Görüntüleme : 12506
-
Akademik yetersizlik uyarısı ne anlama gelmektedir? Görüntüleme : 10431