Ortaçağ Felsefesi 1 Dersi 2. Ünite Sorularla Öğrenelim
Anselmus Ve Abelardus
Anselmus’un hayatı hakkında kısaca bilgi veriniz.
Anselmus’un hayatı hakkındaki en kapsamlı bilgileri, onunla 1079 yılında tanışan Rahip Eadmer adlı bir tarihçinin kaleme aldığı Anselmus’un Hayatı başlıklı eserden edinmekteyiz. İtalya’nın kuzeyindeki Aosta’da 1033 yılında Roma asilzadesi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Anselmus’un babasının adı Gundulf, annesinin adı Ermenberga’dır. 23 yaşına kadar kaldığı Aosta’da Benedikten tarikatının rahipleri tarafından eğitilmiş, yaklaşık üç yıl boyunca Avrupa’da değişik yerleri ziyaret ettikten sonra 1059’da Bec Manastırı’na gelmiştir. Bec Manastırı o dönemde ünlü diyalektikçi Lanfranc tarafından yönetilmekteydi. Özgür sanatlar konusundaki eğitimi ile tüm Avrupa’da ün kazanmış olan bu manastırda 1078 yılında, Bec Manastırı’nın kurucusu ve ilk başrahibi olan Herluin öldükten sonra başrahip seçildi. Anselmus, eğitim konusunda Lanfranc zamanından itibaren ün kazanmış olan Bec Manastırı’na daha büyük bir ivme kazandırdı. Eğitimin yanı sıra önemli çalışmalara da imza atan Anselmus, bu dönemde pek çok eserini kaleme aldı. Bec’teki hocası, idi ve bu görevini sürdürürken 1089’da öldü. Anselmus, 1093 yılında Lanfranc ölünce onun yerine Canterbury başpiskoposu görevine atandı. İngiltere Krallığı ile kilise arasındaki kavgada kilise adına önemli kazanımlar elde etti. 21 Nisan 1109’da öldüğünde Canterbury’deki görevini hâlâ sürdürmekteydi. Cenazesi katedralin içine gömüldü. Bir yangından sonra mezarı gene katedralin içinde başka bir yere nakledildi; ancak nerede olduğu daha sonra unutuldu. 1494’te aziz ilan edildi ve 1720 yılında Kilise Doktoru unvanına layık görüldü.
Anselmus’un Bec Manastırı’ndaki görevi sırasında yazmış olduğu eserlerinden örnekler veriniz.
• Okur Yazar Hakkında (De Grammatico), Monologion • Ruhun Tanrı’ya Seslenişi (Proslogion), • Hakikat Hakkında (De Veritate) • Seçme Özgürlüğü Hakkında (De Libertate Arbitrii) • İktidar ve İktidarsızlık Hakkında (De Potestate et Impotentia) • İmkân ve İmkânsızlık Hakkında (De Possibilitate et Impossibilitate) • Zorunluluk ve Özgürlük Hakkında (De Necessitate et Libertate)
Anselmus’un Canterbury başpiskoposu olduğu dönemde yazmış olduğu eserlerinden örnekler veriniz.
• Tanrı Niçin İnsan Oldu? (Cur Deus Homo?) • De Processione Spiritus Sanctus • De Sacramentis Ecclesiae • Epistola de Incarnatione Verbi.
Anselmus’a Ortaçağ boyunca niçin “İkinci Augustinus” denmiştir?
Anselmus, ortalama bir Ortaçağ filozofu gibi insani bilginin kaynaklarının akıl ve iman olduğunu düşünmekteydi. İmanın ancak akılsal bir çalışma ve gayret sonucunda yetkinleşeceğine inanmaktaydı. Başka bir deyişle Anselmus’un niyeti, imanı aklın yerine koymak değildi. Bu yaklaşım üzerine inşa edilen anlayış, bir süre sonra kendiliğinden Anselmus’taki doğal ilahiyatı da belirginleştirmektedir. Elbette bu ilahiyatın başında ve sonunda, hem bir ilke hem de amaç olarak Tanrı’nın kendisi yer almaktadır. Onun için önemli olan, imanın ve buna bağlı olarak dogmanın öncelikle kurulmasıdır. Bu kuruluş aşamasından sonra akıl, “zorunlu nedenler” aracılığıyla imanın nesnesindeki gizemleri, sırları anlamak girişiminde bulunabilir. Bu gizemlerin hepsini birden çözmesine imkân olmasa da Teslis (Trinitas) gibi ifadeleri anlamak bu şekilde mümkündür. İşte belki de bu yüzden Ortaçağ boyunca kendisine yakıştırılan isim “İkinci Augustinus” olmuştur.
Anselmus’un Tanrı kanıtlamaları hakkında bilgi veriniz?
Anselmus’un Tanrı kanıtlaması birden fazladır. Bazı felsefe tarihçileri bunlardan üçünün kayda değer olduklarını düşünmektedir.
Anselmus’un Birinci Tanrı kanıtlaması hakkında bilgi veriniz.
Birinci Tanrı kanıtlaması, aslında bütün bir felsefe tarihi içinde ön planda olan yaklaşımdır. Buna göre aklımız ve duyularımız, çevremizde pek çok iyi şeyin bulunduğu konusunda bilgi iletir. Bu noktadaki temel soru şudur: Bütün bu iyi şeyler, tek bir iyi şeyden dolayı mı iyidirler; yoksa her birindeki iyilik kendine özgü bir özellik mi içermektedir? Elbette bu sorunun Anselmus tarafından verilen cevabı açıktır: Bütün iyi şeyler tek bir iyiden dolayı iyidirler. Zira iyi olan şeylerin iyilik dereceleri birbirinden çok farklıdır ve bunların iyiliği aldıkları şeyin, bütün iyi şeylerin pay aldığı iyilik olması gerekmektedir. Herkesin ve her şeyin iyi oluşunun nedeni olan iyiliğin de bir nedeninin olması düşünülemez. Öyle olmuş olsaydı o zaman kendisi dışındaki şeyleri belli bir yöne doğru taşıyamazdı. Bu yüzden bu iyinin varoluşunun bizzat kendisi aracılığıyla gerçekleştiğini söylemek gerekir. Sadece o, bütün diğer iyi şeylerin üstünde en yüksek iyidir ve bütün var olanlar içindeki tek mükemmel olan olarak Tanrı’nın kendisidir.
Anselmus’un İkinci Tanrı kanıtlaması hakkında bilgi veriniz.
Anselmus’un başka bir Tanrı kanıtlaması da gene başka kanıtlamaları hatırlatan bir gelişim göstermektedir. Ona göre her şey varoluşunu, varoluşunu bizzat kendisi aracılığıyla gerçekleştiren bir varlıktan almaktadır. Var olmak, belli bir düzeyde mükemmellik içermektedir. Aşağı yukarı mükemmel olan her var olan, bu mükemmelliğini en yüksek derecede mükemmelliği sahip olandan almaktadır ve o da Tanrı’dır.
Anselmus’un Üçüncü Tanrı kanıtlaması hakkında bilgi veriniz.
Bu kanıtlama, Tanrı sevgisi ve sezgi aracılığıyla gerçekleşecektir. Anselmus, bu kanıtlamada Augustinus’u takip etmektedir. Augustinus Tanrı’yı tarif etmeye çalışırken “kendisinden daha iyisi düşünülemeyecek olan” ifadesini kullanmıştı. Felsefe tarihinde bir dönem dile getirilenler, daha önceki dönemlerde de öyle veya böyle dile getirilmişlerdir. Dolayısıyla Augustinus’u da önceleyen biri bulunmaktadır: Ünlü Romalı filozof Seneca da Tanrı’yı “kendisinden daha büyüğü düşünülemeyecek bir büyüklük” olarak anlamıştı. Bu kanıtlamada Anselmus’un kalkış noktası Tanrı’ya imandır. Kanıtlama, daha öncekilerin de yapmış oldukları gibi akılda başlamakta ve ilahi aydınlanmanın yardımıyla devam etmektedir.
Anselmus’un Tanrı kanıtlamasına Ontolojik Tanrı Kanıtlaması denmesinin nedeni nedir?
Anselmus’un Tanrı kanıtlamasına Ontolojik Tanrı Kanıtlaması denmesinin nedeni, onun aşırı gerçekçi yaklaşımıdır.
Gaunilon, Anselmus’un son kanıtlamasına nasıl bir eleştiri getirmiştir?
Gaunilon kanıtlamaya ilişkin olarak iki önemli eleştiri getirmektedir. İlki, “Aptal Namına” başlıklı küçük makalesinde Gaunilon, aptalın bu sözleri söyleyebileceğini ve ağzından çıkan bu sesleri duyacağını kabul eder. Bununla birlikte bunu, Tanrı’yı algılayabileceğinden daha fazla kavrayamaz. Zira aptal, kendisi bizzat Tanrı olan bir gerçekliği bilmemektedir. Daha da önemlisi, başka gerçekliklerden hareketle Tanrı’ya ilişkin bir kavrayışa da ulaşamaz; çünkü Anselmus’a göre Tanrı’dan başka bir gerçeklik yoktur. Gaunilon’un ikinci eleştirisi ise daha çarpıcıdır: Kendisinden daha büyüğü düşünülemeyecek olan şeyi düşündüğümüzde bu düşüncenin sadece akılda değil; fakat aynı zamanda gerçeklikte de bulunduğu sonucuna ulaşmak imkânsızdır. Zira kanatlı at, tekboynuz gibi pek çok gerçek dışı şey hakkında düşünebiliriz. Ne var ki bunların hiçbiri, sadece düşüncede var olduklarından dolayı gerçeklikte de var olmaya başlamazlar.
Anselmus, Gaunilon’un eleştirilerine nasıl bir yanıt vermiştir?
Anselmus, Gaunilon’a verdiği yanıt şöyledir: Düşüncede var olanın gerçeklikte de var olması meselesi, sadece tek bir varlık için geçerlidir ve o da Tanrı’dır. Zira Tanrı, olmaması düşünülemeyecek olandır. Tanrı’nın akılda “kendisinden daha büyüğü düşünülemeyecek olan” olması, gerçekliğin de bu kavrayış esasına göre zorunlu olarak biçimlenmesi demektir.
Hangi filozoflar Anselmus’un Tanrı kanıtlamasını benimsemişlerdir?
Bonaventura, Duns Scotus, Rene Descartes, Gottfried Wilhelm Leibniz ve Georg Wilhelm Friedrich Hegel Anselmus’un Tanrı kanıtlamasını benimseyen filozoflardır.
Hangi filozoflar Gaunilon gibi Anselmus’un Tanrı kanıtlamasını reddetmişlerdir?
Gaunilon ile aynı düşüncede olup kanıtlamayı reddedenlerin arasında, Thomas Aquinas, John Locke ve Immanuel Kant gelmektedir.
Anselmus’un Tanrı kanıtlamasının Platoncu özellikleri hakkında ne söylenebilir?
Anselmus’un birden fazla Tanrı kanıtlaması vardır. Metinde ortaya konan Tanrı kanıtlamalarından birincisinde, iyi olan şeylerin çokluğu durumundan hareketle iyi olan tek bir şeye ulaşılmak istenmektedir. Platoncu felsefede, nesnelerin çokluğunu bir araya getirecek ve dolayısıyla onların daha iyi anlaşılabilir hâle gelmelerini sağlayacak olan idea, Anselmus’un Tanrı kanıtlamasında Tanrı hâline gelmektedir. Anselmus’a göre bütün tek tek iyi olan şeyler bir tek iyiden dolayı iyidirler. Kendisi dışındaki her şeyi kendisine bağlayan ve yönelten böyle bir mutlak iyi ile Platon’un ideası arasındaki ilişki açıktır.
Anselmus’un hakikat hakkındaki görüşlerini anlatınız.
Anselmus, hakikat hakkındaki görüşlerinde Augustinus’dan etkilenmiştir. Tıpkı Augustinus gibi Anselmus da hakikatin bir başlangıcı ve sonu olmadığını dile getirmektedir. Böyle başı ve sonu olmayan bir hakikat de elbette hakikatin kendisi olan Tanrı’yla özdeş olmaktadır. Evrendeki her şeye ilişkin olarak kurulabilecek önermelerin tümündeki hakikat en kesin bir şekilde Tanrı tarafından bilinmektedir. Bu yüzden de bu önermelerdeki hakikat ebedidir ve Anselmus hakikati önermelerdeki doğruluk temelinde anlaşılır hâle getirmektedir. Anselmus gibi gerçekçi bir filozofun hakikati sadece önermelerdeki doğrulukla ilişkilendirmesi elbette düşünülemez.
Anselmus için doğruluk kelimesi ne ifade etmektedir?
Doğruluk aynı zamanda irade, düşünce, eylem ve şeylerde de söz konusudur. Doğruluk, herhangi bir duyunun nesnesi olmadığı için de “sadece akıl tarafından algılanabilir” olarak tarif edilmektedir. İçinde yaşadığımız dünyayı yöneten tek bir hakikat vardır ve o da Tanrı’dır. Bu bakımdan önermelerin doğruluğu veya önermelerdeki hakikat düşüncenin hakikatine, düşüncedeki hakikat şeylerdeki hakikate, şeylerdeki hakikat de Tanrı’ya yani mutlak hakikate dayanmaktadır. Bu açıklamadan sonra Anselmus’un Tanrı kanıtlamasında anlatmaya çalıştığı durum daha net olarak kavranılır olmaktadır.
Anselmus’a göre iradenin kaç anlamı vardır?
Anselmus’a göre iradenin üç anlamı vardır. İrade her şeyden önce isteme gücü veya yetisi anlamına gelmektedir. İkinci olarak irade, isteme gücünün eğilimi veya etkilenimi olarak anlaşılabilir. İradenin üçüncü anlamı ise isteme eylemidir. Bu eylemlerden bir tanesi, kendisi bir yargı olan tercihte bulunma veya karar almadır. Burada devreye bilgi girmektedir. Zira herhangi bir şeyi tercih edip etmeme, aklın işleyişine uygun bir eylemde bulunmayı gerektirmektedir. Bu bakımdan seçme ve irade ile akıl arasında bir paralellik söz konusudur. İrade bu bakımdan bir güç olarak karşımıza çıkmaktadır. Bununla birlikte o, herhangi bir güç değildir. İrade her zaman ahlaki olarak doğru kabul edilen şeyleri tercih etmek için kullanılan bir güçtür.
Anselmus’a göre irade ile doğruluk arasında nasıl bir ilgi kurulabilir?
Anselmus’a göre Tanrı ve hakikat bir ve aynıdır. Tanrı’nın bir başı ve bir sonu yoktur. Daha doğrusu Tanrı var olmamıştır ve bir zaman sonra da yok olmayacaktır. Hakikat de tıpkı Tanrı gibidir. Anselmus’a göre Tanrı, evrendeki bütün önermelerin hakikatine sahiptir ve doğruluk, ancak bu önermelerdeki hakikat temelinde anlaşılabilirdir. İnsanın bu dünyada adil bir şekilde yaşaması gereklidir. Adil yaşamak ise iradenin doğru eylemleri tercih etmesi ile mümkündür. Ona göre irade düzgün ve dürüst bir yönelim içindeyse hakikati yansıtan bir eylem ortaya çıkmış demektir.
Anselmus, ünlü eseri De Libertate Arbitrii (Seçme Özgürlüğü Hakkında)’de özgürlüğü nasıl tanımlamaktadır?
Anselmus, ünlü eseri De Libertate Arbitrii (Seçme Özgürlüğü Hakkında)’de özgürlüğü; “iradenin, bizzat doğruluğun kendisi için doğruluğu devam ettirme gücü” şeklinde tarif etmektedir. Bu yüzden gerçek anlamda özgür bir insanın bencilce bir harekette bulunması, doğrudur diye bencilce bir tercih yapması düşünülmeyecek bir davranıştır.
Abelardus’un yaşamı hakkında kısaca bilgi veriniz.
Abelardus, Fransa’nın Nantes şehri yakınlarında yer alan Le Pallet’te aşağı tabakadan bir ailenin oğlu olarak 1079 yılında dünyaya geldi. Kısa zamanda parlak zekâsı ile sivrildi. Özellikle mantık (diyalektik) alanında çok başarılıydı. Bu alandaki eğitimini sırasıyla Melun, Corbeil ve Paris’teki okullarda aldı. Paris’teki Notre Dame ve Mont St. Genevieve okullarında kürsü sahibi oldu. Bu sırada tanıştığı ve gizlice evlendiği Heloise ile olan ilişkisinden dolayı Paris’ten ayrılmak zorunda kaldı. Değişik manastırlarda farklı tarihlerde görevler üstlendi. Her zaman karşısında rakipleri oldu ve onlarla mücadele etmek zorunda kaldı. Bernardus tarafından sapkınlıkla suçlandı ve Sens Konsiline 1141 yılında çağrıldı. Papa’ya yazdığı bir mektupla suçlamaların asılsızlığını ispat etmeye çalıştı. Öğretisinin aklanmasına yönelik olarak ortaya çıkartılan bu mektubuna Apologia veya Apologeticus denmektedir. Ne var ki bu mektup onun aklanmasına yardımcı olmadı ve Papa II. Innocentus’un emirnamesi ile sessiz kalma cezasına çarptırıldı. 1142 yılında öldü.
Abelardus üzerine çalışanlar, onun eserlerini kaç grupta değerlendirmektedirler?
Abelardus üzerine çalışanlar, onun eserlerini üç grupta değerlendirmektedirler: • 1121 yılından önce çeşitli eserler hakkında kaleme aldığı yorumlar: Abelardus bu eserlerine Introductiones Parvulorum (Küçük eserlere Giriş) adını vermektedir. • Birinci gruptaki gibi küçük çalışmalar olan mantık araştırmalarını kapsamaktadır. Çeşitli felsefi konuları Abelardus’a özgü bir tarzda irdeleyen çalışmaların arasında Logica (Ingredientibus), Nostrorum Petitioni Sociorum; Porphyrios üzerine olan Categoriae, Periermeneias bulunmaktadır. • Herhangi bir eserin yorumu olmayıp bizzat kendi düşüncelerini içeren Dialectica.
Abelardus’un ilahiyat alanında kaleme aldığı eserler nelerdir?
İlahiyat alanında kaleme aldığı eserler arasında: • De Unitate et Trinitate Divina (İlahi Birlik ve Teslis Hakkında) • Theologia Christiana (Hristiyan İlahiyatı) • Sic et Non (Evet ve Hayır) • Scito Te Ipsum (Kendini Bil) • Historia Calamitatum Mearum • Dialogus inter Judaeum • Philosophum et Christianum
Abelardus’un öğretmenlerinden olan Roscelinus tümel kelimesini nasıl tarif etmiştir?
Roscelinus, tümellerin gerçekten var olmadıklarını; ancak onların söze dökülmüş kelimeler olduklarını düşünmekteydi. Seslerin tümelle özdeş olduğunu düşünen Roscelinus’a göre gerçekten var olan biricik şeyler, bireysel olanlardı. Tümeller, basit sözlerden ibaretti; birer flatus vocis’ti, yani, bir insanın bir şey dile getirmek isterken ağzından çıkıp havada uçuşan bir şeydi.
Abelardus tümelleri nasıl tariflemektedir?
Abelardus, tümellerin sesler (voces) olduklarını ileri sürmektedir. Bununla birlikte o, tümellerin sadece kelimeler olmadıklarını, onların anlamlarının da olduğunu düşünmektedir. Bu yüzden de Abelardus’a basit bir şekilde vocalist, yani tümellerin sadece seslerden ibaret olduğunu düşünen biri demek doğru olmaz. Ona göre tümeller voces (ses) değil; fakat sermones yani birer im gibi işlevi olan adlardır. Tam da bu yüzden her adın işaret ettiği bir nesne vardır ve hiç kimse bu adları keyfi bir şekilde nesnelerle ilişkilendirerek yargı oluşturamaz.
Abelardus, kendi tümel öğretisinin nasıl özetler?
Abelardus kendi tümel öğretisini Porphyrios’un sorularını cevaplandırarak şu şekilde özetleme yoluna gider: • Cinsler ve türler var mıdır? Abelardus’a göre tümeller, kavramlar olarak sadece zihnimizde bulunmaktadırlar. Bununla birlikte gerçek şeyleri imlerler. Aslına bakılacak olursa tümeller, her ne kadar karmaşık ve belirsiz bir şekilde olsalar da tikel kavrayışlar tarafından temsil edilen aynı bireyselleri imlerler. • Tümeller cisimsel midir yoksa cisimsiz midir? Tümeller sözcükler olarak kaldıkları sürece cisimsel ve duyulanabilirlerdir; ancak birbirine benzeyen pek çok bireyseli imleme yetenekleri yüzünden de cisimsizlerdir. • Tümeller duyulanabilir şeylerde mi yoksa onların dışında mı vardır? Anselmus’un bu soruya verdiği cevap şöyledir: Tümeller, duyulanabilir şeylerin formlarını imledikleri sürece şeylerin içinde var olurlar; ancak soyut kavramları imlediklerinde, tıpkı ilahi akıldakiler gibi, duyulanabilir dünyanın ötesinde yer alırlar. Dolayısıyla hem Platon hem de Aristoteles haklıydılar: Aristoteles haklıydı; çünkü tümellerin duyulanabilir şeylerde bulunduğunu iddia etmişti, Platon haklıydı; çünkü tümellerin duyulanabilir dünyadan bağımsız bir şekilde var olduğunu ileri sürmüştü. • Abelardus’un bizzat kendisi dördüncü bir soru üretti: Eğer (tek) bir tümel tarafından imlenen bireysellerin tümü ortadan kalksaydı, tümel anlamını devam ettirir miydi? Gül, herhangi bir (bireysel) gül olmasaydı gene de gül olarak kalır mıydı? Abelardus bu soruya şu şekilde cevap verir: Bu durumda tümel, bir tümel olarak karakterini kaybeder; zira pek çok bireysele yüklem olma durumu artık yoktur. Ancak gene de zihnimizdeki anlamını devam ettirecektir; çünkü “Gül yoktur” demek bile hâlâ bir anlam taşıyacaktır”.
Abelardus’un ahlak anlayışını özetleyiniz.
Abelardus, ahlak anlayışında bireyi ön plana çıkartan, daha çok adcı diyebileceğimiz bir çizgide yer almaktadır. Bireyin sorumluluğunu ön plana çıkartan ve suç ve günahı kişinin kendi sorunu yapan bir ahlak anlayışı biçimlendirmeye çalışan Abelardus, Ortaçağın ahlak anlayışını da biçimlendirmiş, ona yön vermiştir. Abelardus, ahlakını kurarken Hıristiyanlıktan büyük ölçüde yararlanmıştır. Ancak, sadece dinden kaynaklanan bir ahlak anlayışı ortaya koymadığını da belirtmek gerekir.
Abelardus günah kavramını nasıl açıklamıştır?
Abelardus’un başlangıçta ele aldığı kavram, günah kavramıdır. Günahın bireysel yönüne özellikle vurgu yapan Abelardus’a göre günah, bilerek ve isteyerek Tanrı’nın kendisine ve onun emirlerine karşı gelmektir. O halde günah, kötü niyet sonucunda ortaya çıkmaktadır. Buradan hareketle Hıristiyanların ilk günah adını verdikleri ve Adem ile Havva’nın cennetten kovulmasına neden olan olay, bütün insanlığı bağlayacak bir durum değildir. Günah, insanın bireysel niyetiyle ilgili olduğundan ilk günah da Adem ile Havva’nın bireysel günahlarıdır. Hıristiyanların bu konuda paylaştıkları şey, işlenen günahın kendisi değil; fakat bu günahtan dolayı ortaya çıkan cezanın kendisidir. Zira günahın kendisi, onu ortaya çıkaran niyet paylaşılmadığı taktirde ortak bir boyut kazanmaz.
Abelardus’un ahlakında aklın önemi hangi bakımlardan görünür hâle gelmektedir?
Abelardus’un ahlakı, her şeyden önce öznel bir ahlaktır. Kendisi her ne kadar bir Hıristiyan filozofu olsa da insanın bireysel eylemlerini bireysel iradesi ile oluşturma önceliğini hep gözetmiştir. Onun ahlak ölçütleri arasında olmakla birlikte dinî referans Abelardus için en temel referans olmamıştır. Diyalektiğe yani mantığa verdiği önem de bunun bir göstergesidir. Aklı bu kadar öne çıkardığı için de döneminde kilise tarafından yargılanmış ve cezalandırılmıştır. Akıl tarafından ortaya çıkartılan bilginin ışığında, eylemlerimizi gerçekleştirmemiz gerektiğini söylemiş ve insanın bildiğine aykırı davranışlar içinde olmasının kötülük doğuracağını savunmuştur.
Anselmus’un hayatı hakkındaki en kapsamlı bilgileri nereden öğrenmekteyiz?
Anselmus’un hayatı hakkındaki en kapsamlı bilgileri, onunla 1079 yılında tanışan Rahip Eadmer adlı bir tarihçinin kaleme aldığı Vita Anselmi (Anselmus’un Hayatı) başlıklı eserden edinmekteyiz.
Anselmus ölümünden sonra hangi ünvanları almıştır?
1494’te aziz ilan edildi ve 1720 yılında Kilise Doktoru unvanına layık görüldü.
Anselmus'a Ortaçağ boyunca yakıştırılan isim ne olmuştur?
Anselmus'a Ortaçağ boyunca yakıştırılan isim “İkinci Augustinus” olmuştur.
Felsefe tarihinde Ontolojik Tanrı Kanıtlaması ifadesini ilk kullanan kimdir?
Felsefe tarihinde Ontolojik Tanrı Kanıtlaması ifadesini kullanan Immanuel Kant (1724-1804) olmuştur.
Augustinus Tanrı’yı tarif etmeye çalışırken hangi ifadeyi kullanır?
Augustinus Tanrı’yı tarif etmeye çalışırken “kendisinden daha iyisi düşünülemeyecek olan” (quo esse aut cogitari melius nihil posit) ifadesini kullanmıştı.
Anselmus’un bir ahlak teorisi üretmediğini ileri sürenlerin iddası neye dayanmaktadır?
Anselmus’un bir ahlak teorisi üretmediğini ileri sürenler, çalışmalarının felsefi olmaktan çok dinî olduğunu; dolayısıyla da bağımsız bir ahlak teorisi oluşturacak düşünceler üretmediğini söylemektedirler.
Anselmus, De Veritate adlı eserinde belirttiği gibi hakikat (veritas), doğruluk (rectitudo) adalet kavramlarını birbirleriyle nasıl ilişkilendirmiştir?
Anselmus, De Veritate adlı eserinde belirttiği gibi hakikat (veritas), doğruluk (rectitudo) adalet birbirleriyle değiş tokuş edilebilir kavramlardır.
Anselmus’a neyin babası adı verilmiştir?
Anselmus’a “Skolastisizmin Babası” adı verilmiştir.
Abelardus'un kendi hayatını anlattığı eserin adı nedir?
Abelardus, kendi hayat hikâyesi olan Historia Calamitatum Mearum (Benim Felaketimin Tarihi), felsefe tarihi içinde rastlanan ender otobiyografilerdendir.
Abelardus'un herhangi bir eserin yorumu olmayıp bizzat kendi düşüncelerini içeren eserinin adı nedir?
Abelardus'un herhangi bir eserin yorumu olmayıp bizzat kendi düşüncelerini içeren Dialectica.
Abelardus metafiziğinin de kalkış noktası nedir?
Abelardus, temel olarak her şeyin tikel olduğunu düşünmekteydi. Esasında metafiziğinin de kalkış noktası buydu.
Abelardus'un düşüncesinde, tümeller cisimsel midir yoksa cisimsiz midir?
Tümeller sözcükler olarak kaldıkları sürece cisimsel ve duyulanabilirlerdir; ancak birbirine benzeyen pek çok bireyseli imleme yetenekleri yüzünden de cisimsizlerdir.
Abelardus’a göre günah nedir?
Abelardus’a göre günah, bilerek ve isteyerek Tanrı’nın kendisine ve onun emirlerine karşı gelmektir.
Abelardus’a göre doğada ki ikili bir ayrım nedir?
Abelardus’a göre doğada ikili bir ayrımdan söz edebiliriz. Bunlardan ilki duyular, diğeri de anlama gücü diyebileceğimiz ve soyutlama yapan yeti.
Anselmus’un ahlak anlayışı, büyük ölçüde nasıl bir yapı sergilemektedir?
Anselmus’un ahlak anlayışı, büyük ölçüde ilahi dayanakları olan bir anlayış sergilemektedir.
Doğal ilahiyat nedir?
Doğal ilahiyat, vahiy yardımından çok akıl yürütmedeki doğal süreçler aracılığıyla kavranılabilecek bir Tanrı anlayışını dile getirmektedir.
Tümeller tartışması'nın asıl kaynağı hangi eserdir?
Tümeller tartışması, özellikle 11 ve 12. yüzyıllarda doruk noktasını bulmuş bir problemler yumağıdır. Problemin asıl kaynağı Porphyrios’un Isagoge adlı eseridir.
Anselmus’a göre iradenin üç anlamı nelerdir?
Anselmus’a göre iradenin üç anlamı vardır. İrade her şeyden önce isteme gücü
veya yetisi anlamına gelmektedir. İkinci olarak irade, isteme gücünün eğilimi veya
etkilenimi olarak anlaşılabilir. İradenin üçüncü anlamı ise isteme eylemidir.
Abelardus içimizdeki niyetle neyi kastetmektedir?
Abelardus’a göre eylemlerimizin gerçekleşmesi neticesinde ortaya çıkan durumdan daha önemli olan şey, içimizdeki niyettir. Başka bir deyişle niyet, eylemden daha önemlidir. Zira ilahi yasalarla olan en derin ve gerçek temas, zihinsel olarak içimizde gerçekleşmektedir.
Abelardus Christiana Theologia adlı eserinde temelde neyi söylemektedir?
Abelardus Christiana Theologia adlı eserinde Tanrı’nın pagan filozofları da bir şekilde aydınlattığını, onları ve düşüncelerini Hıristiyan hakikatine yakınlaştırdığını söylemektedir.
-
AÖF Sınavları İçin Ders Çalışma Taktikleri Nelerdir?
date_range 9 Gün önce comment 11 visibility 18016
-
2024-2025 Öğretim Yılı Güz Dönemi Kayıt Yenileme Duyurusu
date_range 7 Ekim 2024 Pazartesi comment 1 visibility 1176
-
2024-2025 YKS Ek Yerleştirme İle Yerleşen Adayların Çevrimiçi (Online) Başvuru ve Kayıt Duyurusu
date_range 24 Eylül 2024 Salı comment 1 visibility 623
-
Çıkmış Soruları Gönder Para Kazan!
date_range 10 Eylül 2024 Salı comment 5 visibility 2751
-
2023-2024 Öğretim Yılı Yaz Okulu Sınavı Sonuçları Açıklandı!
date_range 27 Ağustos 2024 Salı comment 0 visibility 914
-
Başarı notu nedir, nasıl hesaplanıyor? Görüntüleme : 25582
-
Bütünleme sınavı neden yapılmamaktadır? Görüntüleme : 14510
-
Akademik durum neyi ifade ediyor? Görüntüleme : 12514
-
Harf notlarının anlamları nedir? Görüntüleme : 12505
-
Akademik yetersizlik uyarısı ne anlama gelmektedir? Görüntüleme : 10430