Bakıma Gereksinimi Olan Engelli Bireyler 1 Dersi 4. Ünite Özet

İşitme Yetersizliği Olan Bireyler

İşitme Süreci ve İşitme Kaybı

İşitme sürecinde; ses dalgaları havada titreşimler halinde yayılırken kulak kepçesi ve kulak yolu yardımıyla kulak zarına kadar ulaşırlar. Kulak zarını titreştiren ses dalgaları orta kulakta yer alan çekiç, örs ve üzengi kemikleri yardımıyla iç kulağa iletilirler, iç kulakta yer alan salyangoz titreşimleri sinirler yoluyla iletilmek üzere elektrik enerjisine çevirirler. Bu noktadan sonra ses, işitme sinirleri aracılığıyla beynin işitme merkezine ulaşır ve beyin tarafından yorumlanır.

İşitme kaybı ise işitme ile ilgili olan duyma, anlama, sesin kaynağına yönelme, konuşma gibi herhangi bir işlevin sınırlanmasına neden olabilecek derecede işitsel algıda azalma, bozulma ya da farklılaşmanın olması durumudur.

İşitme duyusu söz konusu olduğunda bilinmesi gereken bazı terimler de bulunmaktadır. Bunlardan ilki odyolojidir . Odyoloji, işitme bilimi şeklinde kısaca tanımlanabilir. Diğer yandan işitme sürecinde ses, sesin şiddeti ve frekansı gibi bazı terimler hakkında da bilgi vermek gerekli görülmektedir. Sesin şiddeti, sesin kulak tarafından duyulan yüksekliği anlamına gelmektedir. Sesin frekansı ise ses kaynağının bir saniyedeki titreşim sayısıdır. Sesin şiddetini ölçme birimi desibel (dB ) ve sesin frekansını ölçme birimi ise hertz (Hz ) şeklinde adlandırılmaktadır. Normal bir insanın kulağının sıfır ile 110-120 dB şiddetindeki ve 15-2000 Hz frekans aralıklarındaki sesleri işitebileceği bilinmektedir. Bir sesin duyulabilirlik eşiğine işitmenin mutlak eşiği denir. Bu noktada konuşma seslerinin 30-60 dB ve 500-4000 hertz aralığında olduğunu da belirtmek gerekir.

İşitme Yetersizliğinin Tanımı, Sınıflandırması ve Yaygınlığı

İşitme yetersizliği, işitme duyarlılığının kısmen ya da tamamen yetersizliğinden dolayı konuşmayı edinmede, dili kullanmada ve iletişimde güçlük nedeniyle bireyin eğitim performansının ve sosyal durumunun olumsuz yönde etkilenmesi durumudur.

İşitme yetersizliğine ilişkin sınıflandırmaların temel olarak;

  • Kaybın derecesi,
  • Meydana geldiği yer ve
  • Oluştuğu yaş göz önünde bulundurularak yapılmaktadır.

Bu sınıflandırmalarda kaybının derecesini ve işitme kaybının meydana geldiği yeri dikkate alarak sınıflandırmaya gidilmesi tıbbı sınıflama şeklinde adlandırılmaktadır. Diğer yandan eğitim alanında hizmet sunulacak ise kaybın oluştuğu yaşa göre yapılan sınıflama kullanılmaktadır.

İşitme yetersizliğine ilişkin çeşitli tanımların olmasının yanı sıra hizmet türlerine göre pek çok farklı sınıflandırma sisteminden de söz edilebilir.

İşitme kaybının derecesine göre sınıflandırma;

  • Çok hafif düzeyde işitme kaybı (15-25 dB),
  • Hafif düzeyde işite kaybı (25-45 dB),
  • Orta düzeyde işitme kaybı (45-65 dB),
  • İleri düzeyde işitme kaybı (65-95 dB),
  • Çok ileri düzeyde işitme kaybı (95 dB ve üstü) olarak sınıflandırılır.

İşime kaybının meydana geldiği yere göre sınıflandırma;

  • İletimsel işitme kaybı,
  • Duyusal-sinirsel işitme kaybı,
  • Karışık tip işitme kaybı,
  • Merkezi işitme kayıpları ve
  • İşlevsel işitme kaybıdır

İşitme kaybının oluştuğu yaşa göre sınıflandırma;

  • Dil öncesi (0-3 yaş öncesi) ve
  • Dil sonrası (5-6 yaş sonrası) dönemdir.

Türkiye’de işitme kaybı ve özel gereksinimli bireylerin yaygınlığına ilişkin ancak tahmini bilgilerin verilebileceğini belirtmek gerekir. Bu tahmini rakamlarla birlikte Türkiye Özürlüler Araştırması’nın (TÖA) verilerine göre ülkemizde 2002 yılı itibariyle yaklaşık 253.000 işitme yetersizliği olan vatandaşımızın bulunduğu belirtilmektedir.

İşitme Kaybının Nedenleri

İşitme kaybının nedenleri temel olarak;

  • Doğum öncesi ve
  • Doğum sonrası nedenler olarak ikiye ayrılmaktadır.

Doğum öncesinde işitme kaybının ortaya çıkmasına kalıtsal faktörler, hastalık, ilaç kullanımı gibi pek çok durum neden olabilmektedir. Genetik faktörler ve enfeksiyon hastalıklarının yanı sıra erken doğum (prematüre doğum) da işitme kaybının ortaya çıkmasında önemli nedenler arasındadır.önemli nedenler arasındadır.

Diğer yandan doğum anı ve doğumdan hemen sonra ortaya çıkan ve çocuklarda işitme yetersizliğine yol açan faktörlerde doğum öncesi nedenler arasında yer almaktadır. Örneğin doğum sırasında bebeğin oksijensiz kalması, aşırı oksijene maruz kalması ve kafa travmaları da işitme kaybına neden olabilmektedir.

Doğum sonrasında ise çocuğun geçirdiği enfeksiyonlar, yüksek ateş gibi nedendenler işitme kaybının ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. İşitme kaybına neden olabilecek en önemli hastalıklardan birisi orta kulak iltihabıdır. Orta kulak iltihabı kulak zarında ve orta kulakta zedelenmelere neden olabilmekte ve sonuçta iletim tipi işitme kaybına neden olmaktadır.

İşitme Yetersizliği Olan Bireylerin Özellikleri

Öncelikle belirtilmesi gereken işitme yetersizliği olan bireylerle normal gelişim gösteren bireyler arasında gelişimsel özellikler açısından farklılıklarının olmadığıdır. İşitme yetersizliği olan bireylerin gelişimi etkileyen faktörler; işitme kaybının türü derecesi, işitme kaybının oluştuğu yaş ve işitmeye yardımcı teknolojilerden yararlanma yaşı şeklinde sıralanabilir. Bunların yanı sıra aile bireylerin çocuğa karşı tutumları ve ebeveynlerin işitme durumları gibi çevresel ve eğitsel faktörlerin işitme yetersizliği olan bireylerin gelişimlerinde önemli rol oynadığını söylemek mümkündür.

İşitme yetersizliği olan bireyler işiten akranlarıyla benzer dil gelişim evrelerinden geçmelerine karşın yaşadıkları işitme sorunları onların akranlarından dil gelişimi açısından geri kalmalarına neden olmaktadır.

Sosyal-duygusal gelişim özellikle dil ve iletişim becerilerinin gelişimi ile yakından ilişkili olduğundan bu gelişim alanında iletişim becerilerinin önemi büyüktür. Bunun yanı sıra sosyal-duygusal gelişim diğer bireylere girilen etkileşimle birlikte gelişir.

İşitme yetersizliği olan bireylerle ilgili olarak bilinmesi gereken ilk husus bu bireylerin işitme kaybı haricinde başka bir kayıplarının olmaması durumunda normal bir zekâ düzeyine sahip olduklarıdır. İşitme yetersizliği olan bireylerde işiten akranları gibi bilişsel gelişim olarak aynı basamaklardan geçerler.

İşitme Yetersizliği Olan Bireylerle İletişim ve İletişim Yaklaşımları

İşitme yetersizliği olan bireyler için kullanılan iletişim yaklaşımları;

  • Sözlü (oral) iletişim ve
  • İşaret dili (manuel) olarak iki gruba ayrılmaktadır.
  • Bu yöntemlerin birleştirilmesinden oluşan karma (total) ve çiftdil (bilingual) iletişim yaklaşımları olanakları da vardır.

Sözlü iletişim yaklaşımının temelinde, işitme yetersizliği olan bireyin işitme kalıntısından yararlanarak dil becerilerini kazandırma yatmaktadır. İşitsel sözel yaklaşımın en temel iki kuralı;

  • İşitme kalıntısının en iyi şekilde ve sürekli kullanılması ve
  • Buna bağlı olarak bireylerin konuşma becerilerini kazanmalarını sağlayacak uygun doğal ortamların oluşturulmasıdır.

İşitsel sözel yaklaşımın başarısı için ön koşullar ise;

  • Erken tanılama,
  • İşitmeye yardımcı teknolojilerden erken yararlandırılma,
  • Bu teknolojilerin sürekli kullanımı,
  • Etkileşime dayalı doğal dil ortamlarının oluşturulması ve
  • Aile eğitimi/desteği şeklinde sıralanmaktadır.

İşaret dili, duygu ve düşüncelerin, görsel olarak beden ve el hareketlerine dönüştürülmesi anlamına gelmektedir. Bu iki yaklaşımın bir arada kullanılması karma yaklaşımlar şeklinde adlandırılmaktadır. Bu yaklaşımda parmak alfabesi, işaret, dudak okuma ve sözel dil bir arada kullanılır. Bu yaklaşımın öncelikli hedefi konuşma ve okuma-yazmanın öğretilmesidir. Bu yaklaşım konuşmanın olmamasını eğitimin önünde bir engel olarak görmez dolaysıyla bu bireylerin okuma-yazma öğrenebileceklerini belirtir.

Son yıllarda işitme yetersizliği olan bireylerin iletişiminde kullanılmaya başlanan bir diğer yaklaşımda çiftdil (bilingual) yaklaşımıdır. Bu yaklaşımda, ilk dil olarak işaret dilinin öğretimi, ikinci dil olarak da sözlü dilin öğretimi temel alınmaktadır. Böylece işitme yetersizliği olan bireyin her iki kültür içerisinde de yaşayabilmesi hedeflenmektedir. Çiftdil yaklaşımda temel hedef konuşmanın öğretimi değil okuma yazmanın öğretimidir. Bu yaklaşımda konuşmanın öğretimi yan hedeftir.

İşitmeye Yardımcı Teknolojiler

İşitmeye yardımcı teknolojiler;

  • İşitme cihazları,
  • Koklear implant ve
  • FM/kızılötesi sistemlerdir.

İşitme cihazının çalışma mantığı şu şekildedir; titreşimler halinde gelen ses mikrofonda elektrik enerjisine çevrilir, ardından ses alıcıya ulaşır ve sesin şiddeti arttırılır, son olarak ses mekanik dalgalara dönüştürülerek alıcıya verilir.

Koklear implant, iç kulakta bulunan koklea (salyangoz) içine cerrahi işlemlerle yapay sinir uçları olarak işlev gören elektrotların yerleştirilmesidir. Koklear implant, sesin sinirlere elektrik enerjisi olarak taşınmasına yardım eden teknolojik bir araçtır. Koklear implant takılması için yapılan cerrahi uygulamadan sonra bireyin çevre sesleri ve işitme seslerini ayırt edebilmesi için bir terapistin yardımına ihtiyaç vardır. Bu nedenle unutulmaması gereken en önemli noktalardan birisi teknolojilerin işitme kaybının etkisini azaltmada, kaybın engele dönüşmesini önlemede önemli olduğu, ancak mutlaka bir eğitim veya müdahale sürecinin gerekli olduğudur.

FM ve kızılötesi sistemler, işitme yetersizliği olan bireylerin eğitim süreçlerinde kullanılan ve ses yükseltici sistemlerden daha iyi yararlanmalarını sağlayan işitmeye yardımcı teknolojilerdir. Bu sistemlerde, mikrofonlar, verici ve bireysel cihazlara yerleştirilmiş olan alıcılar vardır. Mikrofonlar aracılığıyla ses alınır ve vericilerin yaydığı radyo sinyalleri yardımıyla bireysel cihazlara iletilir. Her bireysel cihazda yer alan alıcı ile FM ve kızılötesi sistemlerde yer alan alıcıların birbirine uyumlu olması söz konusudur. Süreç temelde, konuşma sesinin verici tarafından bireyin cihazındaki alıcıya iletilmesi şeklinde ilerler. Bu süreç kızıl ötesi sistemlerde de benzer şekilde işlemesine karşın; bu sistemlerde sesler kızılötesi ışınlarla transfer edilirler. Buradaki en önemli sorunlardan birisi sesin kızıl ötesi ışınlarla transfer diliyor olması nedeniyle kızılötesi ışınların bir nesne, obje veya insan tarafından engellenmesi durumunda sesin karşı tarafa ulaşamaması durumudur.

İşitme Yetersizliği Olan Bireylere Yönelik Bakımı ve Rehabilitasyon Hizmetleri

Bakım ve rehabilitasyon hizmetleri, bireyin evde veya bireyin hizmetlerinden yararlandığı kurumlarda (örneğin, hastane, bakım ve rehabilitasyon merkezleri), toplumsal yaşama katılımının desteklenmesi, yaşam kalitesinin arttırılması ve bağımsız olarak gelişiminin sağlanmasıdır. İşitme yetersizliği olan bireylere sunulan bakım ve rehabilitasyon hizmetleri;

  • Kişisel bakım hizmetleri ve
  • Psiko-sosyal hizmetler olarak iki başlık altında toplanmaktadır.

Diğer yandan bahsedilen bu hizmetlerin niteliğinde önemli faktörün insan kaynağı olduğu da unutulmamalıdır.

Kişisel bakım herhangi bir yaş grubundaki bireyin hayatını sağlıklı bir şekilde sürdürebilmesini sağlayan temizlik kuralları bütünüdür. Buna göre kişisel bakım sürecinde desteklenmesi gereken konular;

  • Kulak temizliği,
  • Kulak kirinin çıkarılması ve
  • Kulağa su kaçırılmaması şeklinde sıralanabilir.

İşitme kaybı olan bireyin belirtilen bu noktalara dikkat edilmesinin sebepleri, var olan işitme kaybından dolayı kulağın hassas, hastalığa açık olması ve kaybın daha da ilerlemesinin önüne geçilmesidir.

Konu işitme kaybı olduğunda bakım ve rehabilitasyon personelinin dikkat etmeleri gereken bir diğer önemli nokta da işitmeye yardımcı teknolojilerdir. İşitmeye yardımcı teknolojilerden en yüksek düzeyde yararlanabilmesinde bakım personelinin;

  • Cihazın işlevini,
  • Nasıl çalıştığını,
  • Temizliğinin ve bakımının nasıl yapıldığını bilmeleri gerekmektedir

Bu bağlamda bakım personellerinin günlük olarak işitmeye yardımcı teknolojilerin pil, ses seviyesi ve kordon kontrollerini yapabilecek bilgi ve deneyimlere sahip olmaları beklenmektedir. Özellikle işitme yetersizliği olan birey FM ve kızılötesi sistemler kullanılıyorsa, bu cihazların alıcı ve vericilerinin çalışıp çalışmadıkları kontrol edilmelidir.

Psiko-sosyal destek hizmetlerinin temel amacı ise işitme yetersizliği olan bireylere problem çözme becerilerinin kazandırılması yoluyla bireylerin toplumsal yaşama tam katılımının sağlanması ve böylece yaşam kalitelerinin arttırılmasıdır. Psiko-sosyal destek hizmetlerinde öncelikle işitme yetersizliği olan bireyin veya ailesinin gereksinimleri belirlenmeli, bu gereksinimleri karşılamaya yönelik hizmete karar verilmeli ve uygun hizmetler planlanmalıdır. Sistematik bir şekilde yapılan planlama sonucunda ise işitme yetersizliği olan birey veya ailelerine nitelikli destek hizmetlerinin sunulması mümkün olacaktır.

Yetersizliği olan bireylerin bakım elemanı, bilim ve teknolojinin tüm verilerinden yararlanarak ev ve kurumlarda kendi sorumluluklarının bilinci altında yetersizliği olan bireylerin bakım ve danışmanlığı, vücut temizliği sağlık personeli tarafından önerilen ilaçları ve cihazları, kişisel-sosyal sorunların çözümünde yardımcı olan alanıyla ilgili araç-gereçleri yerinde ve zamanında kullanabilen elemandır. Bakım personelinin görevlerinden bazıları;

  • Yetersizliği olan bireyin gereksinimlerini bilmek bakım planı hazırlamak,
  • Yetersizliği olan bireyin alışkanlıklarını ortaya çıkarmak,
  • Yetersizliği olan bireyle ilgili diğer kişileri bilgilendirmek, günlük bakımını yapmak,
  • Sağlık personelinin yazmış olduğu ilaçların alınmasını sağlamak,
  • İletişim kurmalarını sağlamak şeklinde sıralanabilir.

Bakım ve rehabilitasyon personeli işitme yersizliği olan bireylerle iletişim kurarken:

  • İşitme yetersizliği olan bireyin dikkatini verdiğinden emin olunmalıdır.
  • İşitme yetersizliği olan bireyin kullandığı iletişim yaklaşımı konusunda bireyin kendisi veya ailesinden bilgi edinilmelidir.
  • İletişim yaklaşımı konusunda bakım personelinden kaynaklanan herhangi bir yetersizlik söz konusu ise işitme yetersizliği olan bireyin yakın çevresinden destek istenmesinden çekinilmemelidir.
  • İletişim kuruluyorken kısa, somut cümleler kurulmalıdır.
  • İşitme yetersizliği olan bireyin söyledikleri anlaşılmamışsa çekinmeden tekrarlanması istenmelidir.
  • Açık, anlaşılır kelimelerle konuşulmalıdır.
  • İşitme yetersizliği olan birey söylenenleri anlamadığında bağırarak konuşmanın, çok yavaş ve abartılı dudak hareketlerinin anlaşılırlığı arttırmaya katkısının olmayacağı bilinmelidir.
  • İşitme yetersizliği olan birey işitemeye yardımcı teknolojilerden yararlanıyorsa, kullandığı cihazların açık ve çalışıyor olduğundan emin olunmalıdır.
  • İşitme yetersizliği olan birey okuma yazma biliyorsa anlaşmazlıklarda yazarak iletişim kurma yolu tercih edilebilir.
  • Dudak okumanın işitme yetersizliği olan bireyler tarafından kullanıldığını unutmamak gerekir ve iletişim kurarken dudakların birey tarafından göründüğünden emin olunmalı, iletişim sırasında sakız çiğnenmemeli veya ağız el ile kapatılmamalıdır.
  • Mümkün olduğunca kendisi veya işitme yetersizliği olan birey arkasını dönükken konuşmamalıdır.
  • Konuşan bakım personeli hizmet sunarken ışıktan dolayı işitme yetersizliği olan bireyin yüz ifadelerini görüp görmediğinden emin olmalıdır.
  • Ortamda aşırı çevre gürültülerinin olması iletişim sırasında sorunların yaşanmasına neden olabileceğinden bakım personeli sözel iletişimin gerçekleşmeyeceğini bilmelidir.
  • Bakım personelinin aşırı çevre gürültülerinin olduğu ortamlarda sözel iletişimin gerçekleşmeyeceğini bilmelidir.

Bahar Dönemi Dönem Sonu Sınavı
25 Mayıs 2024 Cumartesi