Çatışma ve Stres Yönetimi 2 Dersi 3. Ünite Özet

Stres Ve Bedensel Hastalıklar

Stres Teorisi

Yaşam koşullarında meydana gelen hoşa giden ya da gitmeyen değişiklikler, bireyin yeterli bir şekilde yanıt vermesini gerektiren mücadelelere neden olmakta ve böylece sağlık ile hastalık arasındaki denge etkilenebilmektedir. Bu yaşam koşulları beraberinde stresi de getirebilmektedir. Günümüzde stres ve stres kaynaklı hastalıklar konusunda önemli çalışmalar yapılmaktadır. Stres durumunun bireyler üzerinde olumsuz fiziksel ve psikolojik değişikliklerin yaşanmasına neden olduğu görülmektedir. Uzun süren stres anlarında her bireyin genetik olarak etkilenebilecek kalp, mide, ya da deri gibi organı vardır.

Kısa veya uzun süre içerisinde olumsuz yaşam değişiklikleri ve/veya durumları strese bağlı hastalık gelişme riskini arttırmaktadır. Bunun yanında yaşamdaki bir değişiklik, stresi başlatabilir ama tek başına bir stres değildir. Yaşam olaylarının sayısının fazlalığı, kişinin baş etme becerilerinin yetersizliği, sosyal destek alamaması fiziksel süreçleri etkiler ve kronik stres tepkisinin gelişmesini sağlar. Bu da olayların kişi tarafından tehdit edici olarak değerlendirilmesine neden olur. Stres çeşitli yollar ile hastalıklara neden olmaktadır. Bu yollar;

  • Stres, hastalığın gelişmesine neden olan fizyolojik ve psikolojik değişiklikleri üretebilir.
  • Stres, daha önceden duyarlılığı olan kişilerde hastalığa neden olur
  • Stres, sağlık alışkanlıklarını ve sağlık davranış örüntülerini değiştirerek hastalığa neden olur.
  • Stres, hastalık davranışını pekiştirir. Kaygı, terleme, uykusuzluk gibi belirtiler hastalık belirtisi olarak algılanarak hastanelere başvurulur. Hastanede gördüğü ilgi, sempati nedeni ile ya da sorumluluklarından kaçınmasına izin verildiği için hastalık rolüne devam edilir.

Kalp ve Damar Hastalıkları

Kalp öfke, korku ya da üzüntü gibi akut duygusal stresler karşısında oldukça duyarlı ve güçlü tepkiler verir. Kalp atışlarındaki hızlı ve kuvvetli artış vücudun verdiği ilk tepki olarak strese bağlı olabilecek hastalıkların gelişmesinde önemli bir fiziksel değişiklik olarak karşımıza çıkar.

Hipertansiyon: Arteryel kan basıncının normal sayılan sınırların (140 mmHg sistolik, 90 mmHg diastolik) üstüne çıkmasına “hipertansiyon” denir. Stres, bedenin kan basıncını kontrol eden tüm mekanizmaların etkilenmesine ve kan basıncını artışına neden olabilmektedir. Örneğin korku ve kaygı gibi stres oluşturan durumlar hipertansiyonla en fazla ilişkilendirilen ruhsal faktörlerdir. Hipertansiyon gelişiminde stresin etkisi; stresörün özelliklerine, stres yaratan durumun kişi tarafından nasıl algılandığına, kişinin fizyolojik yatkınlığına bağlıdır. Burada stresin miktarının değil bireyin stres durumuna verdiği yanıtın da belirleyici olduğu düşünülmektedir. Bununla beraber hipertansiyonu olan kişilerin yaklaşık %95’inde, hipertansiyon için organik bir neden bulunamaz ve bu durum “esansiyel hipertansiyon” olarak isimlendirilir. Esansiyel hipertansiyonda yaş, erkek cinsiyet, tuz ve alkol kullanımının yüksek miktarlarda olması, obezite (şişmanlık), yüksek kalorili beslenme, yorgunluk, kişilik özellikleri ve stres önemli risk faktörleri arasında sayılmaktadır. Korku ve kaygı hipertansiyonla en fazla ilişkilendirilen ruhsal faktörlerdir.

Ateroskleroz (Damar Sertliği): Yağ maddelerinin (kolesterol) kan damar duvarlarında birikmeye başlaması ve damarların daralıp tıkanması ateroskleroz olarak adlandırılır. Kolesterol ile kaplanmış bir damar, elastikliğini kaybeder, sertleşir ve kan basıncı artar. Bu surum hipertansiyon ve kalp hastalıklara neden olabileceği gibi felç ve kalp krizi gibi daha önemli sonuçlarda yaratabilir. Strese bağlı kalbin doğru ve sağlıklı çalışmaması damarlardaki zedelenmeleri ve buna bağlı fazla yağ plakası üretimini tetikler. Ateroskleroz ve hipertansiyona yol açan risk faktörleri arasında stres diğer tüm etkenlerle birlikte ( beslenme, yaş, sigara tüketimi, vb.) önemli bir faktördür.

İskemi: Kalp krizi kalbin belirli bölgesine gitmesi gereken kanın akışının bir nedenle engellenmesi olarak tanımlanır. Kan akışında herhangi bir engellenme oradaki kas hücrelerinin ölümüne neden olur; çalışmanın sürdürülememesi kalp krizi ile sonuçlanır. Strese bağlı kalp hızının artması kalbin çalışmasında yarattığı problemler ile beraberinde kalp krizi gibi durumlarında oluşmasında etkilidir. Kalp hastalarında fiziksel stres kadar zihinsel stres de tehlikelidir. Kalp damar hastalıkları ile olumsuz duygular, aile ve sosyal ilişkilerde güçlük arasında ilişkiler görülmektedir.

Ani Ölüm: Yüksek miktarda kalp atım sinyali çıkmasına bağlı kalbin yetersiz ve düzensiz kasılması Ventiküler fibrilasyon olarak adlandırılır ve ani ölüme yol açar. Stres ve anksiyete belirtileri ani ölümlerde karşımıza çıkan önemli faktörlerdendir.

Baş Ağrıları

Baş ağrılarının %80 inde organik bir neden bulunmaz ancak bununla beraber psikolojik stres, baş ağrılarına en fazla katkıda bulunan faktörlerdir.

Migren: Migren, beyin içindeki ve çevresindeki kan damarlarının daralmasıyla ortaya çıkar. Kafatası içinde basınç artar ve bu basınç ağrı yapar.

Küme Baş Ağrıları: Tek taraflı, günde ortalama sekiz kez görülebilen, göz kapağı düşüklüğü, göz bebeklerinde küçülme ve terlemenin eşlik ettiği baş ağrısı türüdür.

Gerilim Baş Ağrıları: Sıklıkla ağrı kafanın arka alt bölgesinde tek düze, bant varmış duygusu yaşatan ve daha sonra tüm kafaya yayılabilen sıkılıkla iki taraflı oluşan bir ağrıdır. Migrenden farklı olarak kusma ve bulantı görülmez ve daha çok duygusal stres durumu ile ilişkilendirilir.

Sindirim Sistemi Hastalıkları

Sindirim sistemi yiyeceklerin tanımlı bir süreç içerinde basit yapıtaşlarına indirgenerek (glukoz, yağ asidi, aminoasit) kan vasıtası ile ihtiyacı olan hücrelere ulaştırılmasını sağlayan bir sistemdir.

Stres: sindirim sisteminin önemli parçalarını oluşturan mide ve bağırsaklar üzerinde çalışmalarını engelleyici durumların ortaya çıkmasına - düzenin bozulmasına neden olabilmektedir.

Reflü: Reflünün önde gelen belirtisi kusma olmaksızın yenilen yiyecek ve içilen içeceklerin ağıza geri gelmesi ve ağrının eşlik ettiği mide ekşimesidir. Rerflüde stres hastalığın şiddetini arttırmaktadır. Korku depresyon, halsizlik gibi durumlar mukus azalmasına dolayısı ile mide duvarının zarar görmesine neden olur. Bu durum ülserin oluşmasında oldukça önemli bir etkendir.

Mide Ülseri: Mide ülserinde ise mide mukus salgısının az olması veya asit miktarındaki artış yanıcı bir ağrı oluşturur. Stres, mide asidi üretimi ve salınımını arttırarak ülsere neden olur.

Ülseratif Kolit: Kalın barsağı etkileyen ve nedeni bilinmeyen bir iltihabi hastalıktır. Bir kalın bağırsak iltihap hastalığı olan ülseratif kolit de strese bağlı olarak şiddetlenen bir hastalık türüdür. Kanlı ishal önde gelen ülseratif kolit belirtisidir. Stres hastalığın alevlenmesini arttırmaktadır.

Chron Hastalığı: İshal, karın ağrısı, kilo kaybı gibi belirtiler ile tanılanan Chron Hastalığı da yine stres dönemlerine bağlı olarak şiddetlenen sindirim sistemi hastalıklarındandır.

İrritabl Barsak Sendromu: Nedeni bilinmeyen ve sindirim sistemi şikâyetlerinin yaklaşık yarısını oluşturan bir hastalıktır. Psikolojik ve fizyolojik faktörlerin etkili olduğu bu sindirim sistemi hastalığında anksiyete ve depresyon ülseratif kolit ve chron hastalığına göre daha sıktır.

Stres ve Bağışıklık Sistemi

Beden kendini dışarıdan gelen zararlı etkilere karşı antikor üreterek ya da mikroorganizmaları doğrudan öldüren hücreler ile (mikrop, kir, zehir) korumaktadır. Bu sistemeler bütününe bağışıklık sistemi denir.

Eklem Romatizması (Romatoid Artrit)

Eklemlerin, işlevlerini yerine getirememesine neden olacak şiddette iltihaplanmasıdır. Stresin bağışıklık sistemini zayıflatarak hastalığa zemin hazırlamış olması beraberinde depresyon ve ağrıya bağlı uyku bozukluklarına da neden olabilmektedir.

Sistemik Lupus Eritamatozus:

Bağışıklık sistemindeki sorunlar nedeni ile bağışıklık sistemi hücreleri kendi vücut hücrelerini tanıyamaz ve onlara vücut dışından gelen mikroorganizma ya da yabancı madde muamelesi yapar. Stresin hastalığın seyrinde önemli etkileri bulunmaktadır. Halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı, ateş, kas-eklem ağrıları, ellerde sabah tutukluğu, yüzde yanaklar üzerinde kızarıklık ve saç dökülmesi hastalık ile görülen etkilerdir.

Kanser

Hücrelerin normal özellikleri dışında değişim göstererek kontrolünü yitirmesi ve çoğalması; etrafındaki dokulara zarar verirken kan yoluyla vücudun pek çok bölgesine yayılıp, çoğalması kanser olarak tanımlanmaktadır. Stresin kanserin daha hızlı gelişimine zemin hazırladığı düşünülmektedir. Stresin zayıf bağışıklık sistemi içerisinde kanserli hücrelerin normal zamanında fark edilmemesini ve çoğalmasına neden olduğu görülmektedir.

Deri Hastalıkları

Sedef (Psöriazis): Hastalığın karakteristik lezyonları parlak, yaygın kızarık zeminde gümüş renkli pullardır.Stres hastalığın ortaya çıkmasında oldukça etkilidir. Sedef hastalarının stresle başa çıkma becerilerindeki zayıflığın hem hastalığa zemin oluşturma hem de hastalığın seyrinde alevlenmelere neden olduğu görülmektedir.

Atopik Dermatit (Egzema): Şiddetli kaşıntıya neden olan hastalık buna bağlı olarak uykusuzluk- odaklanma problemleri yaratarak kişinin hayatını zorlaştırır. Stres hastalığın seyrinde, olumsuz yönde etkilidir.

Psikojenik Kaşıntı: Yüz, üst sırt, kol ve bacaklarda önceden var olan bir deri lezyonuna bağlı oluşan stres yoğun dönemlerde ortaya çıkan bir hastalıktır.

Hiperhidroz (Aşırı Terleme): Korku, öfke ve gerilim durumlarında avuçiçi, ayak tabanı, koltukaltında ter salgılanmasında ki artışa verilen isimdir.

Deri Hastalıklarından Sonra Gelişen Ruhsal Hastalıklar: Deri hastalıkları görülür olması nedeni ile görsel açıdan hastaya olumsuz yönde bir ruh hali gelişmesine neden olabilmektedir.

Akciğer Hastalıkları

Astım: Soluk borusu ve bronşların ileri derecede daralması sonucu ortaya çıkan kronik bir hastalıktır. Stres hastalığın ataklarının şiddetlenmesine ve solunumu engelleyecek düzeyde problem oluşmasına neden olabilmektedir.

Hiperventilasyon Sendromu: bu hastalar sıklıkla hızlı ve derin soluk alıp vermeye bağlı olarak baş dönmesi ve bayılmaya varan durumlar yaşarlar.

Diyabetes Mellitus (Şeker Hastalığı)

İnsülin hormonunun görevini yerine getirememesi nedeni ile kandaki şeker miktarındaki artışa bağlı olarak gelişen bir hastalıktır. Stres sırasında ACTH ve diğer hormonlar enerji oluşturabilmek için kan içine daha fazla glukoz ve yağ asidi gönderilmesine neden olur. Kandaki fazla şeker damarlarda zedelenmelere neden olur.

İnfertilite (Kısırlık)

Kısırlığın oluşmasında stres adet düzensizliği, depresyon, cinsel isteksizlik, empotans (iktidarsızlık, sertleşme güçlüğü), anorgazmine neden olarak hastalığa zemin yaratabildiği gibi, kısırlığın kendisi de önemli bir stres kaynağı olabilmektedir. Hem infertil kadınlar hem de erkekler stres durumunu olmayanlara göre daha fazla yaşamakla beraber erkeklere göre infertil olan kadınlar daha fazla stres yaşarlar.


Güz Dönemi Ara Sınavı
7 Aralık 2024 Cumartesi
v