Çocuk Gelişiminde Program Dersi 4. Ünite Özet

Sosyal Dezavantajlı Çocuklar İçin Gelişimsel Destek Programları

Sosyal ve Dezavantajlı Çocukları Tanımı ve Kapsamı

Sosyal açıdan dezavantajlı çocuk, yetkin ve doyurucu bir yaşam sürmek için geçerli yetiştirilme süreci kesintiye uğramış çocuktur.

Sosyal açıdan dezavantajlı çocuklar denilince, onların sosyal açıdan dezavantajlı ailelerden gelmeleri düşünülür. Sosyal olarak dezavantajlı grubu oluşturan kişiler gelir düzeyi olarak toplumun en altında yer alır, kırsala dayalı bir geçmişe sahiptirler, sosyal ve ekonomik ayrımcılığa uğramaktadırlar, en çok büyük şehirlerde görülmelerine karşın kırsal alanda sayıları oldukça fazladır.

UNESCO, dezavantajlı bireyleri grupsal, yoksullukla ilişkili, konumsal ve bireysel farklar olmak üzere dört kategori altında incelemektedir.

Çocuk yaşta, yaşlarına uygun olmayan, tehlike ve riskleri içeren bir yaşama sahip çocuklar, davranış bozukluğu, hiperaktivite sendromu vb. ruhsal ve davranışsal bozukluğu olan çocuklar da bu gruba dâhil edilmektedir.

Sosyal dezavantajlı çocuk kavramının genellikle çalışan çocuklar, sokak çocukları, şiddete maruz kalan ve suç işleyen çocuklar, göç etmiş, mülteci çocukları kapsadığı görülmektedir.

Çocukların küçük yaşlarda tehlikeli işlerde çalışmaya başlaması, eğitim olanaklarından yararlanmasını engellemekte; yetişkinlikte insanca yaşam koşullarından mahrum kalmasına neden olmakta, yoksulluk kısır döngüsüne sokmaktadır.

Günümüzde dünyada çocuk işçiliğinin en kötü biçimleri “kölelik, cinsel sömürü, yasa dışı etkinlikler ve tehlikeli işler” kapsamında değerlendirilen etkinlikleri içermektedir.

Türkiye’de çocuk işçiliğinin temel nedenleri; yoksulluk, göç, nüfus fazlalığı, geleneksel bakış açısı, eğitim olanaklarının yetersizliği gibi etmenleri içermektedir.

Çocukların çalışma yaşamında var olmasının temel nedenleri yoksulluk ve eğitimsizliktir. Çocuklar ailelerinin geleneksel yaşamının sürdürülmesine katkıda bulunabilmek ve aile bütçesine yardımcı olmak amacıyla çalışmaktadır. Çalışan çocukların ailelerinin genel olarak gelir düzeyleri düşük olduğu için aileler çocuğun kazandığı paraya gereksinim duymaktadır

Ailelerin yoksul olması, çocuğun eğitim masraflarını karşılayamamasına neden olmakta; yeterli eğitim alamayan çocuklar, aile bireyleri gibi donanımsız, düşük gelirli, vasıfsız olmakta; bu durum da yoksullukla sonuçlanmaktadır.

Çocukların ailelerinin eğitim düzeylerinin düşük olması, anne-babaların “çocuk sorumluluğunu” tam anlamıyla kavrayamamasına ve çocuklar üzerinde para kazanması gerektiğine yönelik baskı kurmalarına yol açmaktadır.

Köyden şehre göç eden ailelerin şehirdeki iş sektörleri için niteliksiz kalmaları beraberinde yoksulluğu getirmekte; yoksulluk da çocukların eğitimden uzaklaşarak çalışma yaşamına atılmalarına neden olmaktadır

Sokak çocuğu; yaşamı ve yaşam kaynakları için sokağı kendine mekân edinmiş, sorumlu yetişkin gözetiminden ve yönlendirmesinden yoksun olan, henüz yetişkinliğe ulaşmamış herhangi bir kız ve erkek çocuk olarak tanımlanmaktadır.

Sokaktaki çocuklar tanımı, ailesinden giderek daha az destek alan ve ailenin geçim sorumluluğunu sokaklarda çalışarak paylaşan çocukları kapsarken; sokak çocuğu boş arazi ve konutlarda yaşayan, sorumlu bir yetişkinin koruma, denetlemesi ve yönlendirmesinden uzak çocuklar için kullanılmaktadır.

Sokakta çalışan çocukların maruz kaldıkları çeşitli şiddet, ihmal ve istismar edilme durumları; başkalarına şiddet uygulama, evden-okuldan kaçma, okulda başarısızlık, madde kullanma, madde bağımlısı olma, sokaktaki suçlu gruplarına katılma, psikolojik ve sosyal problemler yaşama gibi olumsuzlukların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Ülkemizde büyük şehirlerde aile içi baskıdan, şiddet ve tacizden kaçarak kurtuluşu sokakta arayan binlerce çocuk bulunduğu tahmin edilmektedir. Sokaklarda yaşayan çocuklar tüm zararlı alışkanlıkları edinme riski altında olmakla birlikte yalnızca kendileri için değil, toplumun tüm kesimleri için bir risk oluşturmaktadırlar.

Suça yönelen çocuklar; davranışları, sosyal çevreleri, anne-baba tutumları veya kişisel özellikleri nedeniyle suç işlemeye yatkın ya da suç işleme tehlikesi içinde bulunan çocuklar olarak tanımlamıştır; aşırı alkol, ilaç kullanma, çocuğun kötüye kullanılması, çeşitli ruh hastalıklarının ve psikopatiye kadar uzanan karakter bozukluklarının kurbanlarıdır.

Çocukları suç işlemeye iten etmenlerin değişik kaynakları aile, akran grubu, okul, toplumun sosyal ve ekonomik politikaları, eğitim, sağlık, sosyal refah sistemi, çocuk adalet sistemi, medya, toplum ya da kişinin bireysel özellikleri olarak sıralanabilir.

Çocuk suçluluğuna, problemli evre ya da geçiş evresi olarak adlandırılan ergenlik döneminde daha çok rastlanmaktadır.

Şiddete ilişkin uyarı işaretleri yakın bir tehlikeyi gösteriyor ise yapılması gereken ilk ve en önemli şey güvenlik önlemleri almak ve hemen harekete geçmektir

Sosyal Dezavantajlı Çocuklar ve Aile

Hoşgörülü ve demokratik ailelerde büyüyen çocuklar, arkadaşlarıyla ilişkilerinde daha etkin, girişken, yaratıcı, düşüncelerini özgürce ileri süren ve paylaşan çocuklar olmaktadırlar.

Aile içinde tutarsız, katı, hoşgörüden uzak ve baskıcı disiplin uygulanması, olumsuz ve uyumsuz çocukların yetişmesine neden olur; ileride anti-sosyal davranışlara ve suçluluğa dönüşebilir.

Tüm canlılar içinde yaşamın ilk yıllarında fedakâr, şefkatli ve düzenli anne bakımına belki de en fazla gereksinimi olan birey çocuktur. Anne ve baba sevgisinden yoksun oluş, kimsesiz çocuklar ve yetiştirme yurtlarındaki çocuklarda psikolojik bunalımlara ve sorunlara yol açmaktadır.

Sağlıklı bir gelişim için çocuğun normal olarak ana-baba ve kardeşlerden oluşan bir aile çevresinde yetişmesi gereği, bugün için tıp, psikoloji, psikiyatri, eğitim ve sosyoloji gibi bilim dallarının görüş birliğine vardığı bir konudur.

Ailenin sosyoekonomik koşulları da çocuğun kişiliğini etkilemekte; yoksulluk nedeniyle sürekli aç ve sokakta kalan çocukların suç işleme olasılığı artmaktadır.

Sosyal olarak dezavantajlı çocuklar, muhakkak işçi sınıfı ya da alt tabaka çocukları olmak zorunda değildir; ancak fakir olan ve son zamanlarda büyük şehirlere göç eden ailelerden gelme eğilimindedirler.

Yoksulluk içerisinde yetişen çocuklar, okulda kendilerinden daha varlıklı akranlarının karşılaştıklarından daha fazla problemle karşılaşır; yoksul olmayan gençlerden daha düşük not ve puan alırlar.

Sosyal Dezavantajlı Çocuklar İçin Gelişimsel Destek Programlarının Önemi Ve Kapsamı

Türkiye nüfusunun büyük bir kısmı çocuk ve gençlerden meydana gelmekte; çocuk nüfusunun genel nüfusa oranı %41.78’dir. Türkiye’de çocuk nüfusu, devlet ve toplum için önemli bir olgudur.

Her toplum, çocuklarının güvende ve sağlıklı yetişebilmesi için uygun aile, çevre ve toplum koşullarının sağlanmasını öngörür. Ancak ailelerin çocukları için uygun olanakları sağlayamaması, toplumun çocukları yetiştirmede elverişli kaynakları oluşturamamasından dolayı, çocuklar için gerekli güvenli ortam sağlanamamaktadır. Toplumsal sistem, çocukların yetiştirilmesinde anne babaya yardımcı olmak, çocuklar için elverişli ortamlar oluşturmak ve olumsuz koşulları ortadan kaldırmak gibi görevleri üstlenmelidir.

Eğitim hakkı, başta çocuklar olmak üzere her insanın en temel hakları arasında yer almaktadır. Çocuğun insan haklarının yaşama geçmesi, doğuştan gelen insanlık onurunun korunması, bütüncül olarak gelişmesi ve potansiyelini gerçekleştirmesi eğitim yoluyla sağlanabilir.

Çocuklar zamanlarının büyük bir bölümünü okulda geçirdikleri için öğretmenlerin riskleri bilmeleri, tanımaları ve çocuklarla iletişim becerilerini buna göre düzenlemeleri önemlidir.

Ekonomik yönden yetersiz ailelerin çocukları kendilerini diğer arkadaşları arasında pek rahat hissetmediklerinden toplumdan kaçan, anti-sosyal kişilik geliştirirler. Bu çocukların yaşadıkları yerlerin havalandırma ve aydınlatma yetersizlikleriyle, sağlık koşulları yönünden görülen eksiklikler doğrudan fiziki yapıyı ve dolayısıyla kişiliği olumsuz yönde etkiler ve topluma uyum sağlamayı güçleştirir.

Sosyal Dezavantajlı Çocuklar İçin Gelişimsel Destek Programı Örnekleri

Sosyal Destek Programı (SODES), GAP Eylem Planı içerisinde; sosyal sermayeyi geliştirmek, insanların refah düzeyini yükseltmek, daha huzurlu yaşamalarını sağlamak ve bireyleri daha donanımlı duruma getirmek üzere insan odaklı bir bakış açısıyla oluşturulmuştur. SODES ile sosyal kalkınmanın gerçekleştirilmesi ve sosyal refahın artırılması için yoksulluk, göç ve kentleşme gibi sosyal sorunların çözümüne yönelik yerel dinamiklerin harekete geçirilmesi hedeflenmiştir. 2008 ve 2009 yıllarında Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde uygulanmış, 2010 yılında Doğu Anadolu Projesi kapsamında 16 il daha eklenmiştir. SODES projeleri ile çocuklara ve gençlere yönelik önemli sayıda etkinlik gerçekleştirilmiştir.

Bu projelerden bir kısmı aşağıda özetlenmiştir.

Yeni Nesil Sporcularımız: Şanlıurfa/Akçakale Millî Eğitim Müdürlüğü tarafından yürütülen; Akçakale ilçesinde spor tesislerini geliştirmek ve tesislerde sosyal kültürel ve sportif etkinlikler düzenleyerek ilçe halkının var olan yetenekleri ve sporcu potansiyelini ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır

Merder Etüt Merkezi Projesi: Şanlıurfa İl Millî Eğitim Müdürlüğü ve MERDER Eğitim Vakfı tarafından yürütülen bir sosyal içerme projesidir. Amacı; kenar semtlerde yaşayan ve şehir merkezindeki eğitim olanaklarından yoksun başarılı gençlerin önünü açmak, onların yükseköğrenime geçişini sağlamak ve bu amaçla ücretsiz olarak üniversiteye hazırlık kursu düzenlemektir

Gelecek Vaat Eden Gençler (Çöp Toplayan Çocuklar) Projesi: Şanlıurfa İl Emniyet Müdürlüğü tarafından yürütülen 124.700 TL bütçeli bir sosyal içerme projesidir. Amacı; çöp toplayan çocukları bilinçlendirmek, onları suçlardan ve suç ortamlarından uzak tutarak sosyal bir birey hâline getirmek, onların sağlıklarını korumak ve eğitimlerine devam etmelerini sağlamak, onlara mesleki eğitim vermektir.

Sokaktan Okula Okuldan Hayata Projesi: ÇINAR-DER Derneği tarafından yürütülmektedir. Amacı; Gaziantep’in göç alan kenar mahallelerinde yaşayan dezavantajlı çocuklara eğitim ve rehberlik hizmeti vererek bunları topluma yararlı birer birey olarak kazandırmaktır.

“0-72 Aylık Sosya  Açıdan Dezavantajlı Çocuklar İçin Hazırlanan İlköğretime Hazırlık Destek Programının Çocukların İlköğretime Hazırbulunuşluluğuna Etkisi” Konulu Yüksek Lisans Tez Çalışması Projesi:

Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü İlköğretim Anabilim Dalı Okul Öncesi Öğretmenliği Programında, 2013 yılında hazırlanan yüksek lisans tez çalışmasında, 60-72 aylık sosyal açıdan dezavantajlı çocuklar için hazırlanan ilköğretime hazırlık destek programının çocukların ilköğretime hazırbulunuşluluğuna etkisinin belirlenmesi amaçlanmıştır.

Araştırma sosyal açıdan dezavantajlı çocukların eğitimlerinin rastlantılara bırakılmadan, daha yoğun ve gereksinime dönük, bilinçli ve programlı olarak akranlarıyla eğitimde fırsat eşitliğini yakalayabilmelerini desteklemek amacıyla yapılmıştır. Ayrıca bu çocukların ilköğretime hazır olarak gelmeleri ve bilişsel, dil, sosyalduygusal, bedensel gelişimlerini desteklemek amacı da güdülmüştür.

Uygulanan programda Türkçe etkinliği, Fen ve Matematik etkinliği, Oyun ve Hareket gibi çeşitli uygulamalara yer verilmiştir.


Güz Dönemi Dönem Sonu Sınavı
18 Ocak 2025 Cumartesi
v