Sosyal Politika 2 Dersi 2. Ünite Sorularla Öğrenelim
Ayrımcılık Ve Sosyal Dışlanma
Ayrımcılık kavramının literatürdeki tanımlarını açıklayınız.
Ayrımcılık kavramını tanımlamak güçtür. Literatürde; ayrımcılıkla ilgili olarak farklı tanımlar yapılmaktadır. Bu tanımlardan birine göre ayrımcılık; “kişinin bir gruba mensup olması veya niteliği nedeniyle diğerlerine nazaran farklı işlem görmesi ve mağdur edilmesidir”. Diğer bir tanıma göre; “bir devletin veya toplumun bazı üyelerinin ötekilere sağlanan belli hak ve/veya ayrıcalıklardan yoksun bırakılmasıdır”.
İnsan hakları ile ilgili sözleşmelerde ayrımcılık kavramı nasıl tanımlanmaktadır?
İnsan hakları ile ilgili sözleşmelerde ayrımcılık farklı tanımlanmaktadır. Sözleşmelerin bir bölümünde ayrımcılık tanımı yapılmamakta, sadece ayrımcılık yasaklarından bahsedilmektedir. Bazı uluslararası sözleşmeler kendi kapsam ve uygulama alanları ile sınırlı şekilde bir tanım vermektedir. Bazı sözleşmelerde eşitlik ilkesine gönderme yapılmadan ancak onun gerçekleştirilmesini sağlamak amacıyla bir tanım yapılırken, bazı sözleşmelerde eşitliğe doğrudan gönderme yapılmaktadır.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 111 sayılı İstihdam ve Meslek Alanında Ayrımcılık Sözleşmesi ayrımcılığı sözleşmenin konusu ile sınırlı olmak üzere “istihdam ve meslek alanında fırsat eşitliğini ortadan kaldırma veya bozma (saptırma) etkisi olan ırk, renk, cinsiyet, din, siyasal görüş, ulusal veya sosyal köken temeline dayalı her türlü ayrılık (fark) gözetme, ayrı tutma, dışlama veya üstün tutma, yeğleme” şeklinde tanımlamaktadır.
Benzer şekilde Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi yine sözleşme konusu ile sınırlı olmak üzere “kadınlar hakkında ayrımcılık kavramını”, “erkek ve kadının eşitlik temeline dayanarak, evlilik durumları ne olursa olsun, kadınların siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel, kişisel alanlarda veya başka her alanda insan haklarından ve temel özgürlüklerden yararlanmasını veya bu hak ve özgürlüklerin tanınmasını ve kullanılmasını tehlikeye koyma veya kaldırma sonucu doğuran veya amacı taşıyan, cinsiyete dayalı her türlü ayırt etme, dışlama ve kısıtlama” şeklinde tanımlamaktadır. Sözleşmelerin uygulanmasını izleme ve denetleme yetkisine sahip çeşitli uluslararası organlar da ayrımcılık kavramını tanımlamakta, bu tanımlar ayrımcılık kavramının açıklanmasında etkili olmaktadır.
Ortaya çıkış biçimine göre ayrımcılık türlerinden doğrudan ayrımcılık kavramını açıklayınız.
Doğrudan Ayrımcılık (Açık Ayrımcılık)
Uluslararası sözleşmelerin yasakladığı ayrımcılık türlerinin başında doğrudan ayrımcılık gelmektedir. Doğrudan ayrımcılık farklı şekillerde tanımlanabilmektedir. Bu tanımlardan birine göre: “Bir kişi veya grubun, ayrımcılığın yasaklandığı nedenlerden (dil, etnik köken, cinsel yönelim, engellilik gibi) birine dayalı olarak insan hak ve özgürlüklerinden, aynı veya benzer konumda olduğu diğer kişilerle eşit bir şekilde yararlanmasını ve bunları kullanmasını engelleme veya zorlaştırma niyet ve etkisine sahip her türlü fark, dışlanma, sınırlama veya tercihtir”.
Ortaya çıkış biçimine göre ayrımcılık türlerinden örtülü ayrımcılık kavramını açıklayınız.
Dolaylı Ayrımcılık (Örtülü Ayrımcılık)
“Tarafsız görünen bir hükmün, kriterin veya uygulamanın belli bir ırk, din, etnik köken, cinsiyet, yaşta olan kişiler için diğer kişilerle karşılaştırıldığında daha dezavantajlı konum yaratması” dolaylı ayrımcılık olarak tanımlanmaktadır. Dolaylı ayrımcılık farklı gruplara eşit muamele edildiği görüntüsü veren tarafsız uygulamaların, gerçekte bir grubu diğerine nazaran kayırma veya mağdur eden etkiler yaratması ve bu etkilerin işletmenin gerekleri ile açıklanmaması durumunu oluşturmaktadır.
AB hukukunda cinsiyet, ırk, etnik köken, din veya inanç, engellilik, yaş, cinsel yönelim ve vatandaşlık temelinde dolaylı ayrımcılık yasaklanmıştır.
Dolaylı ayrımcılığa örnek olarak; kadın işçilerin eğitime katılmalarını engellemek amacıyla örgüt içi eğitimin hafta sonu veya iş saati sonrası yapılması, kadınların işe girmelerini engellemek amacıyla işin niteliği gerektirmediği halde belli bir kilo veya boyun altında olanların işe kabul edilmemesi sayılabilir. Bir uygulamanın dolaylı ayrımcılık olduğunu belirlemek oldukça güçtür. Dolaylı ayrımcılığı engellemek amacıyla kanunlarla olumlu ayrımcılık uygulamaları teşvik edilmektedir.
Ortaya çıkış biçimine göre ayrımcılık türlerinden taciz kavramını açıklayınız.
Taciz
Ayrımcılığın özel bir türü olan taciz konusunda uluslararası sözleşmelerde açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Taciz AB yazılı hukukuna 2000 yılında kabul edilen direktiflerde yer alan düzenlemelerle girmiştir. AB’nin 2000/78 sayılı direktifine göre; taciz, “ırk veya etnik köken, din veya inanç, yaş, engellilik ve cinsel yönelim gibi nedenlerden birine bağlı olarak bir kişinin onuruna zarar verme ve onu yıldırma, ona karşı düşmanca, aşağılayıcı, küçük düşürücü veya saldırgan bir çevre yaratma amacı taşıyan veya etkisi olan istenmeyen bir davranıştır”. Taciz kişinin herhangi bir özelliği ile alay etme, uygunsuz şakalar, yorumlar, düşmanca hareketler, istenmeyen fiziksel temas, cinsel amaçlı talepler ve fiziksel saldırı gibi fiilerden oluşabilmektedir. Kişi tacizle özel veya çalışma yaşamında karşılaşabilmektedir.
Ortaya çıkış biçimine göre ayrımcılık türlerinden cinsel taciz kavramını açıklayınız.
Cinsel taciz AB’nin 2002/73 sayılı Direktifi’nde “insan onurunu ihlâl etme amacına yönelen veya bu sonucu doğuran, istenilmeyen her türlü cinsel nitelikte sözlü, sözlü olmayan veya cinsel nitelikte fiziksel ve özel olarak düşmanca, aşağılayıcı, utandırıcı ve saldırgan bir ortam yaratan davranış” şeklinde tanımlamaktadır. Cinsel taciz her iki cinse yönelik olsa da yapılan araştırmalar kadınlara yönelik cinsel tacizin erkeklere oranla kadınlarda ve çalışma yaşamında daha fazla olduğunu göstermektedir. Fransa’da yapılan bir araştırmaya göre taciz mağdurlarının %90’nını kadın işçiler oluşturmaktadır. Cinsel taciz kavramı ilk olarak ABD’de feministler tarafından kullanılmış, medyanın ilgisini çekmiş, mahkeme kararları ile hukuki boyut kazanmıştır. Daha sonra diğer gelişmiş ülkelere yayılmıştır. Ancak feministlerin ve medyanın etkisiyle en geniş şekilde ABD’de kabul görmüş ve tanımlanmıştır. Cinsel taciz ABD’de Medeni Kanun’da düzenlenmiş, cinsiyet ayrımcılığı olarak kabul edilmiştir. 1976 yılından beri ABD Mahkemeleri işyerinde cinsel tacizi önleyemeyen işverenleri hukuken sorumlu tutmaktadırlar. Diğer gelişmiş ülkelerde kültürel yaklaşımlara ve hukuki geleneklere bağlı olarak cinsel taciz farklı hukuki temellere dayandırılmaktadır. Cinsel taciz örneğin ABD gibi Avustralya, Kanada, Yeni Zelanda, İngiltere, İrlanda, İsviçre, BM, ILO tarafından cinsiyet ayrımcılığı olarak, Almanya, İtalya, İspanya ve Avrupa Konseyi tarafından kişilik haklarının ihlâli olarak, Fransa da ise cinsel çıkar sağlamak amacıyla yetkinin kötüye kullanılması olarak kabul etmektedir. AB’nin 2002/73 sayılı Direktifi cinsel tacizi cinsiyet ayrımcılığının bir türü olarak tanımlamıştır. Direktif ile Birlik ülkelerdeki farklı uygulamalar arasında bütünlük sağlanması amaçlanmıştır.
Ortaya çıkış biçimine göre ayrımcılık türlerinden olumlu ayrımcılık kavramını açıklayınız.
Olumlu Ayrımcılık (Pozitif Ayrımcılık)
Toplumdan dışlanmış grupların, eğitim, istihdam, siyaset gibi alanlara katılmalarını sağlayarak, bu grupların temsil edilmesini sağlamaya çalışan bir dizi kurumsal politika ve uygulamadır. Olumlu ayrımcılık politikaları; etnik, cinsiyet, ırk, engellilik gibi farklılıklar temelinde şekillenen fiili ayrımcılığın önüne geçilmesi amacıyla bu farklılıklar lehine telafi edici bir ayrımcılık yapılması gerektiğini savunmaktadır.
Olumlu ayrımcılık politikaları geçmişteki ayrımcılığın etkisini telafi edecek, dolaylı ve doğrudan ayrımcılığı ortadan kaldıracak, eşitliği teşvik edecek etkin önlemler alınmasını öngörmektedir.
Olumlu ayrımcılık, ABD’de 1950’li yıllardan itibaren önce siyah ırk ayrımcılığına karşı geliştirilen politikalar aracılığıyla gündeme gelmiş, daha sonra dünyanın çeşitli yerlerinde, çeşitli alanlarda ve biçimlerde uygulama alanı bulmuştur. Olumlu ayrımcılık teriminin ABD’deki karşılığı “pozitif eylemin” hukuki kökeni olarak 1950’li yıllarda imzalanan, federal yönetim alanında ırk ayrımcılığını engellemeyi amaçlayan bir dizi yönetmelik gösterilmektedir. Daha sonra Yüksek Mahkeme’nin yargısal yorumlarıyla da benimsenen olumlu ayrımcılık, kamu ve özel sektördeki uygulamaları ile ABD’de siyahların ve beyaz kadınların kamusal yaşama katılmalarını sağlayan bir mekanizma olarak yaygınlık kazanmıştır.
Olumlu ayrımcılık kavramı 1970’li yıllarda şekillenmeye başladığında ilk akla gelen kadınlar olmuş, kadınlara yönelik sosyal, ekonomik ve siyasi alandaki eşitsizliği azaltmaya yönelik uygulamalar başlatılmıştır. Daha sonra engelliler, eski hükümlüler gibi özel gruplara yönelik olumlu ayrımcılık öngören hukuki düzenlemeler yapılmıştır. Olumlu ayrımcılık politikaları geçici nitelikte politikalardır.
Ortaya çıkış biçimine göre ayrımcılık türlerinden ters yönlü ayrımcılık kavramını açıklayınız.
Ters Yönlü Ayrımcılık
Ters yönlü ayrımcılık toplumda genel grubun karşılaştığı ayrımcılık türüdür. Genelde pozitif ayrımcılığın uzun süre uygulanması sonucu ortaya çıkmaktadır. Zira pozitif ayrımcılığın uzun süre uygulanması, genel grubun sistematik olarak ayrımcılığa uğramasına neden olmakta, bu durum ters yönlü ayrımcılık olarak adlandırılmaktadır.
Nedenlerin göre ayrımcılık türlerinden cinsiyet ayrımcılığı kavramını açıklayınız.
Cinsiyet ayrımcılığı “bir kişinin bir kadına/erkeğe cinsiyetine dayalı olarak bir kadına/ erkeğe davrandığı veya davranacağından daha olumsuz veya daha az olumlu davranması (doğrudan ayrımcılık) ve/veya biçimsel olarak eşitlikçi görünen davranış ve uygulamaların sonradan kadın/erkek üzerinde ayrımcı etkiler yaratması (Dolaylı ayrımcılık)” olarak tanımlanmaktadır. Ancak cinsiyet ayrımcılığı denildiğinde ilk olarak akla kadına yönelik ayrımcılık gelmektedir. Cinsiyet ayrımcılığı cinsiyetlerin ayırıcı özelliklerinin her zaman cinsiyete özgü sözde sınırlar içinde kalması gerektiği düşüncesine dayanmaktadır. Cinsiyet ayrımcılığının kökeninde ekonomik, siyasi, ideolojik ve kültürel nedenler yatmaktadır. Cinsiyet ayrımcılığı kapsamına cinsiyet değiştiren veya farklı cinsel yönelimleri olan kişiler de dâhil edilmekte veya bunlara yönelik ayrımcılık cinsel yönelim ayrımcılığı olarak ayrı bir sınıflandırmaya tabi tutulmaktadır.
Nedenlerin göre ayrımcılık türlerinden engelli ayrımcılığı kavramını açıklayınız.
Engelli Ayrımcılığı
BM Engelli Kişilerin Hakları Sözleşmesi engele dayalı ayrımcılık kavramını “engele dayanan ayrımcılıktan siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel, sivil veya başka alanlarda tüm insan haklarının ve tüm temel özgürlüklerin, başkalarıyla eşitlik temelinde, tanınmasını, kullanılmasını veya bu hak ve özgürlüklerden yararlanılmasını tehlikeye koyma veya hiçe indirgeme amacı taşıyan veya sonucu doğuran engele dayalı her tür ayrım, dışlama veya kısıtlama anlaşılır. Engele dayalı ayrımcılık, makul düzenlemelerin reddedilmesini de kapsamak üzere, tüm ayrımcılık biçimlerini kapsar” şeklinde tanımlamıştır. Sözleşme bu tanımla engellilere yönelik her türlü ayırımcılığı yasaklamıştır. Ancak uygulamada engelliler hem özel yaşamlarında hem de çalışma yaşamlarında özel durumları nedeniyle doğrudan ve dolaylı ayrımcılıkla karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu ayrımcılık engelli kadar engelli olmayanları da olumsuz yönde etkilemektedir.
Sosyal dışlanmayı oluşturan unsurlar nelerdir? Açıklayınız.
Sosyal dışlanma birçok unsurdan oluşmaktadır. Bunlar arasında görecelik, çok boyutluluk ve dinamik bir süreç olması sayılabilir. Sosyal dışlanma göreceli bir kavramdır. Zira farklı zamanlarda, farklı toplumlarda, farklı anlamlar çağrıştırdığından kavramın içerik ve sınırlarının belirlenmesi son derece güçtür. Çok boyutludur. Ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel alanlar gibi birden fazla alanda karşılaşılan sosyal sorunlarla ilgilidir. Bu nedenle sosyal dışlanma sosyal politika yanında farklı bilim dallarının da ilgi alanına girmektedir. Ayrıca sosyal dışlanma kişilerin temel gereksinimlerini karşılayamamalarından başlayarak toplumla olan bağlarının kopmasına kadar uzanan dinamik bir süreci oluşturmaktadır.
Sosyal dışlanma kavramının tanımlanmasının zorluğu nedir?
Sosyal dışlanma göreceli bir kavramdır. Farklı zaman ve toplumlarda farklı anlamlar çağrıştırır. Bu nedenle içerik ve sınırlarını belirlemek güçtür. Ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel birçok alanda karşılaşılan sorunlarla ilgilidir. Çok boyutlu olması nedeniyle farklı bilim dallarının ilgi alanına girmektedir. Ayrıca kişinin temel gereksinimlerinin karşılanmamasından başlayarak toplumla bağlarının kopmasına kadar uzanan dinamik bir süreci oluşturmaktadır.
Sosyal dışlanmanın nedenleri bölgesel, kültürel açıdan değişkenlik gösterdiği için genel bir nedensellik sıralaması yapılamasa da bu konuda AB komisyonunun sosyal dışlanma nedenlerine dair yaptığı açıklamalar nelerdir?
AB Komisyonu sosyal dışlanmanın kurumsal/yapısal nedenlerini dört grupta toplamaktadır. Bunlardan ilki işgücü piyasasındaki değişimdir. Buna küreselleşme, teknolojik gelişmeler ve üretim sisteminin yeniden yapılanması eşlik etmektedir. İkinci neden bilgi teknolojisindeki gelişmeler ve bilgi toplumunun genişlemesidir. Üçüncü neden nüfusun yaşlanması, doğum oranının düşmesi, aile ve toplum yapısında ortaya çıkan değişim, iç ve dış göçler, etnik, dini ve kültürel farklılıklarda görülen artış gibi sosyo-demografik değişikliklerdir. Dördüncü neden ise ekonomik ve sosyal gelişmelerin, bölgesel ve coğrafik önyargılar ile kutuplaşmalar oluşturmasıdır.
Sosyal dışlanmanın nedenleri bölgesel, kültürel açıdan değişkenlik gösterdiği için genel bir nedensellik sıralaması yapılamasa da bu konuda literatürde araştırmacılara göre sosyal dışlanma nedenlerini açıklayınız.
Literatürde araştırmacıların bakış açısına göre farklı nedenler sıralanmaktadır. Örneğin; Levitas’a göre sosyal dışlanma birbirine bağlı ve iç içe geçmiş üç nedenden kaynaklanmaktadır. Bunlar; kişilerin veya grupların sahip oldukları veya içine düştükleri gelir yoksulluğu, karşı karşıya kaldıkları orta veya uzun süreli işsizlik ve bünyelerinde taşıdıkları sosyo-patolojik davranışlar şeklinde sıralanabilir. Atkinson ve Kintrea sosyal dışlanmanın temel kurumsal nedenlerini anlatmak amacıyla iskelet bir yapıdan söz etmektedir. Bu yapı dört kurumsal alt sistemin başarısızlığına veya yetersizliğine vurgu yapmaktadır. Bu alt sistemler kentsel bütünleşmenin teşvik edilmesinde rol oynayan demokratik ve hukuki sistemler, iktisadi bütünleşmenin gelişimine destek veren işgücü piyasaları, sosyal bütünleşmenin desteklenmesini sağlayan sosyal refah sistemi, kişiler arasında bütünleşmeyi sağlayan aile ve topluluk şeklinde sıralanmaktadır. Bu alt sistemlerden birinin yetersiz veya başarısız olması sonucunda ise sosyal dışlanma oluşmaktadır. Ancak bir alt sistem diğerini tetiklemekte, böylece zincirleme reaksiyon oluşmakta, bu durum dışlanmayı daha karmaşık hale getirmektedir.
Sosyal dışlanma biçimlerinden ekonomik dışlanmayı açıklayınız.
Ekonomik dışlanma kişilerin gereksinimlerini karşılayacak gelirden yoksun olmalarını ifade etmektedir. Yemek, konut, sağlık, eğitim gibi temel gereksinimlerini karşılayacak bir gelire sahip olmayan kişi ve ailesi için doğal olarak toplumsal yaşama katılma mümkün olmamaktadır. Ekonomik dışlanmanın en önemli kaynağını işsizlik oluşturmakta ancak bir işe sahip olmak ekonomik dışlanmayı önlemeye yetmemektedir. Zira düşük ücretle, kötü çalışma koşullarında, sürekli olmayan, sosyal güvenlik sisteminin dışında kalan güvencesiz çalışma da ekonomik dışlanmaya yol açmaktadır. Bir iş veya mal varlığı ile insan onuruna yaraşır bir yaşam düzeyi sağlayacak gelire sahip olmak ancak ekonomik dışlanmayı önleyebilmektedir. Günümüzde genelde yoksulluk ve işsizlikle ilgili göstergeler ekonomik
dışlanmanın belirlenmesinde ve uluslararası karşılaştırmalarda kullanılmaktadır. Avrupa ülkelerinde uzun süreli işsizlik, ABD’de düşük ücretli işçiler ve sınıf altındakiler ekonomik dışlanmanın göstergesi olarak kabul edilmektedir.
Sosyal dışlanma biçimlerinden mekansal dışlanmayı açıklayınız.
Mekânsal Dışlanma
Çeşitli nedenlerle belli mekânlara ulaşmada ve bu mekânlardan yararlanmada sorunların bulunması mekânsal dışlanmayı ifade etmektedir. Mekânsal dışlanmanın iç içe geçmiş iki özelliği bulunmaktadır. Bunlardan ilki; toplumun kişiyi yaşadığı mekân veya coğrafya nedeniyle dışlaması, ayrımcılığa tabi tutmasıdır. Diğeri ise kişinin bireysel/hanesel maddi kaynaklara ulaşma olanaklarından bağımsız olarak, yaşadığı yerdeki kamu hizmetlerinin niteliği ve niceliği nedeniyle toplumsal yaşamın içine tam anlamıyla girememesidir.
Sosyal dışlanma biçimlerinden kültürel dışlanmayı açıklayınız.
Ekonomik nedenlerden bağımsız olarak, toplumsal ve kültürel yaşama katılmama durumu kültürel dışlanmayı ifade etmektedir. Farklı din/mezhep veya etnik kökenden geldiği, farklı cinsel yönelime sahip olduğu için kişinin toplumsal yaşamdaki etkinliklere alınmaması, farklı davranışlarla veya sürekli engellerle karşılaşması kültürel dışlanmaya örnek oluşturmaktadır.
Sosyal dışlanma biçimlerinden siyasi dışlanmayı açıklayınız.
Çeşitli nedenlerle vatandaşlık haklarını özellikle hukuki ve siyasi hakları tam olarak kullanamama veya siyasi yaşama katılımın doğrudan veya dolaylı olarak engellenmesi, siyasi dışlanmayı ifade etmektedir. Bu durum belli kesimlerin kamusal alana güvenlerini kaybetmesi, siyasetten uzaklaşması veya siyaset karşıtı bir tutum içine girmesine neden olmaktadır. Siyasi dışlanmadan kadınlar, göçmenler ve azınlıklar daha fazla etkilenmektedirler.
Sosyal dışlanmanın sonuçlarını açıklayınız.
Sosyal dışlanmanın kişi ve toplum üzerinde olumsuz sonuçları bulunmaktadır. Kişi açısından konuya bakıldığında; kişinin gereksinimlerini sürekli olarak karşılayamaması toplumla olan bağlarının zayıflamasına, stres, kaygı, özsaygısını kaybetmesine, çevresine ve toplumsal kurumlara güveninin ortadan kalkmasına neden olmaktadır. Ayrıca genelde sosyal dışlanmış kişilerin ve ailelerinin ruhsal ve fiziksel sağlıkları bozulmaktadır. Araştırmalar bu kişilerin maddi ve psikolojik destek almaları halinde bile tam anlamıyla iyileşmediklerini göstermektedir. Sosyal dışlanma ile sağlık ilişkilerinin araştırıldığı bir çalışmada; sosyal dışlanmanın stres, kınanma duygusu, güçsüzlük, umutsuzluk gibi sonuçlara neden olduğu, bu durumun sosyal bağları zayıflatarak suç oranlarının artmasına ve sağlık sorunlarına yol açtığı belirlenmiştir. Toplumsal açıdan ise sosyal dışlanma toplumun geleceği açısından tehdit oluşturmaktadır. Toplumda yoksunluk nedeniyle suç eğilimi ve oranının artması, toplumsal kurumların ve normların etkinliğini yitirmesi, yabancılaşma hatta toplumsal patlama söz konusu olabilmektedir.
Sosyal dışlanmanın önlenmesine yönelik politikalar arasında en fazla dikkat çeken politika hangisidir?
Sosyal dışlanmanın önlenmesine yönelik politikalar arasında en fazla dikkat çeken güvenceli asgari gelir veya asgari gelir güvencesi’dir. Güvenceli asgari gelir genel olarak “toplumdaki yoksul ve mevcut yaşam biçiminden dışlanmış kişilerin asgari olarak geçim olanaklarına kavuşturulması ve toplumla olan bağlarının güçlendirilmesi amacıyla devlet tarafından yapılan sosyal yardımlar şeklinde tanımlanmaktadır”.
-
AÖF Sınavları İçin Ders Çalışma Taktikleri Nelerdir?
date_range 14 Kasım 2024 Perşembe comment 11 visibility 18209
-
2024-2025 Öğretim Yılı Güz Dönemi Kayıt Yenileme Duyurusu
date_range 7 Ekim 2024 Pazartesi comment 1 visibility 1185
-
2024-2025 YKS Ek Yerleştirme İle Yerleşen Adayların Çevrimiçi (Online) Başvuru ve Kayıt Duyurusu
date_range 24 Eylül 2024 Salı comment 1 visibility 633
-
Çıkmış Soruları Gönder Para Kazan!
date_range 10 Eylül 2024 Salı comment 5 visibility 2772
-
2023-2024 Öğretim Yılı Yaz Okulu Sınavı Sonuçları Açıklandı!
date_range 27 Ağustos 2024 Salı comment 0 visibility 924
-
Başarı notu nedir, nasıl hesaplanıyor? Görüntüleme : 25593
-
Bütünleme sınavı neden yapılmamaktadır? Görüntüleme : 14522
-
Akademik durum neyi ifade ediyor? Görüntüleme : 12518
-
Harf notlarının anlamları nedir? Görüntüleme : 12511
-
Akademik yetersizlik uyarısı ne anlama gelmektedir? Görüntüleme : 10441