Şehircilik Dersi 4. Ünite Özet
Mesken Politikası
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Giriş
Konut, insanın barınma ihtiyacı var olduğu günden itibaren tartışılan, geliştirilen, çeşitlendirilen, zaman içinde dönüştürülen boyutlarıyla bilinen bir mimari konudur.
Konut: Tanım
Konut , insanların içinde yaşadıkları ev, apartman vb. yer, mesken, ikametgâh olarak tanımlanır. Hasol’a göre, çekirdek konut, özellikle az gelişmiş ülkelerde yaşayan dar gelirli ailelere devlet desteği ile sağlanan ve ilerde aile geliştikçe ailenin olanakları ile yeni odalar eklenen küçük konut, nüve mesken olarak adlandırılır. Sosyal konut ise, yoksul veya dar gelirli ailelerin barınma gereksinimlerini karşılayabilecek biçimde standartlaştırılmış en az boyut ve nitelikte, sağlığa elverişli, ucuz konut, halk konutu olarak tanımlanmaktadır.
Sosyal konut politikası, gelir seviyesine, konut standardına (konutun fiziki nitelikleri, hane halkı sayısı, sosyo- ekonomik durum) ve devletin korunmasını gerektiren belirli bir sosyal gruba öncelik tanıyan, kent, bölge ve kalkınma planları içinde yer alan ilke ve önlemler bütünüdür. Konut politikası ise , bir ülkede konut yapımıyla, konut üretimiyle ilgili gerekli olan her türlü düzenlemelere ilişkin bir kavramdır. Yani devletin konut üretimiyle ilgili yapacağı her türlü düzenlemeler konut politikası kavramı içindedir. Yine bunun içinde de başlıca öncelikler, kalkınma politikalarına, kalkınma hedeflerine uygunluk ve bir de bölgesel, şehirsel gelişmelere uygunluk açısından konut politikalarına verilir.
Ülkemizdeki konut tipi, gecekondular ve lüks konutlar olmak üzere ikiye ayrılır. Gecekondular, imar ve yapı yasalarına aykırı olarak yapılmış düşük ölçümlü, sağlık koşulları elverişsiz, dar ve kalabalık yapılardır. İkinci tip konut ise, varlıklı ailelerin oturduğu, geniş, pahalı ve lüks konutlardır. Bunlar arasında kalan konutlara sosyal konut adı verilir.
Anayasamızda ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde Konut Hakkı
T.C. Anayasası’nın 57. maddesine göre, “B. Konut Hakkı: Devlet, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde, konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır, ayrıca toplu konut teşebbüslerini destekler.” olarak tanımlanmaktadır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne göre konut hakkı; “25. madde: Herkesin, kendisinin ve ailesinin sağlığı ve iyi yaşaması için yeterli yaşama standartlarına hakkı vardır; bu hak, beslenme, giyim, konut, tıbbi bakım ile gerekli toplumsal hizmetleri ve işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ya da kendi denetiminin dışındaki koşullardan kaynaklanan başka geçimini sağlayamama durumlarında güvenlik hakkını da kapsar.” olarak ilgili madde içinde tanımlanır.
Konut ve Barınma Koşulları
Konut bir barınak olmaktan öte, sosyo-kültürel bağlamlar içinde ele alınması gereken nitel ve nicel değerler vardır.
Konut büyüklüğü, konut maliyetini oluşturan ve etkileyen faktörlerden yalnızca biridir. Bir sosyal konut projelendirmesinin bazı kriterlere uygun olması gereklidir. Konutta, barınma koşulları ve barınma yoğunluğu önemli kriterlerdir.
Keleş’e göre barınma koşulu, konutların sayı ve nitelik yönünden, ailelerin gereksinimlerini karşılamaya yeterli olup olmadıklarını gösteren değerlere denir. Barınma koşullarını belirleyen konut nitelikleri, sağlamlık durumu, teknik özellikleri, oda sayıları, kullanıcısının özellikleri ve barınma yoğunluğu şeklinde sıralanabilir.
Barınma yoğunluğu, oda başına düşen kişi sayısıdır. Bu değer konutun niteliğini anlatan bir standart olarak kişilerin ruh ve beden sağlığı açılarından bu standardın optimum 1.0 kişi/oda olarak belirlenmiştir. Yörükan’ın araştırmalarına göre, optimum değer 1, kritik değer 2 ve patolojik değer 2,5 kişi/oda’dır. Bu değerlerden kritik ve patolojik değerler sağlıksız bir aile ortamına zemin hazırlamaktadır. Konut ölçünleri geniş ve dar anlamda incelenebilir. Geniş anlamda, oda sayısı, barınma yoğunluğu, konutun sahip olduğu kolaylık ve hizmetler, yapı sistemi ve yapı gereçleri ile konutun çevresi, toplumsal hizmetlere yakınlık ve kente olan işlevsel bağlantısı belirleyicidir. Dar anlamda ise, konut politikasında kullanılan bir norm olarak, konutun büyüklüğü, nitelikleri, kullanıcı sayısını anlatır.
Konut büyüklüğü ile konutun maliyeti arasındaki ilişki de konut politikalarını belirlerken önemli bir durum olarak etki etmektedir. Bina maliyeti, ilk teşebbüsten binanın yok edilmesi sürecinin sonuna dek geçen sürede belirlenen ve finanse maliyeti, ilk maliyet, inşaat maliyeti, işletme maliyeti ile bakım maliyeti başlıklarında toplanan parasal değerleri tanımlar.
Konut Tipleri ve Özellikleri
Maliyetlerine göre konutlar farklı tiplerde oluşturulabilir. Özellikle toplu konut uygulamalarında farklı özellikte ve maliyette olan konutlar bulunması ile kullanıcıya ekonomik gücüne bağlı seçim sunulmuş olur. Toplu konut kavram olarak düşük maliyetli genelde apartman tipini çağrıştırsa da insan için en sağlıklı yaşam toprak seviyesine olan yakınlığı ile ilişkilidir. Bu nedenle bahçeli evler yani tek aile evi (dört tarafı bahçeli, bağımsız konut), ikiz evler (üç tarafı bahçeli bir tarafı yandaki konutla bitişik) ve sıra evler(iki yönde bahçesi ve iki yönde bitişik olan, bir sıra oluşturan) en temel konut tiplerini oluştururlar.
Konut Politikalarını Belirlerken Kritik Üç Önemli Nokta: Kullanıcının Katılımı, Engelli Uyumlu Tasarım ve Depreme Dayanıklı Konut Üretimi
Bir mimari ürün olarak konut hepimizin yaşamında olan bir bina türüdür. Temelde alan ve metrekare maliyetinin araştırılması politikaların belirlenmesinde etmen olmuştur. Ancak bunun dışında bugün önemli üç etmen de hümanist bir yaklaşım için bulunmaktadır. Romalı Mimar Vitruvius tarafından yazılmış olan Mimarlık üzerine 10 kitap De Architectura Libri Decem’da mimarlığı üç ana noktaya oturması gerektiğini ifade etmiştir. Vitruvius’a göre, “Mimarlık, düzen, düzenleme, uyum, oran, uygunluk ve ekonomiye dayanır. Mimarlık uygunluk, dayanıklılık ve güzelliğe gereken önemi vererek yapılmalıdır.” Diğer yandan bugün için bu üç ana kriter iyi bir mimariyi tanımlamak için yeterli olmamaktadır. Bugün için dördüncü kriter olarak ekolojik yani sürdürülebilir ve beşinci kriter olarak engelli uyumlu olmalıdır.
Konut ve Kullanıcı Etkileşimi: Tasarımda Katılımcı Yöntemler: Konut aslında dünya üzerinde yaşayan insanların ihtiyaç duydukları ortak mimari bina çeşididir. Çünkü konut bina olarak insanın en temel ihtiyacı olan barınma ve kendini güvende hissetme işlevlerini öncelikle karşılayan bir mekân organizasyonudur. Herkesin bir eve ihtiyacı vardır. Bu durumda her insan her gün bir evden işyerine gelmekte veya evde çalışmalar -ev ofis gibi- yapmaktadır ki ev yani konut her insan için özel bir yaşam alanını tarif etmektedir. Her insan kullanıcısı olduğu evinde kendi beğenilerini, mekân anlayışını hayal gücü, bilgi ve becerileri ve bütçesi bağlamında kimliklendirir, yani düzenler. Bu durumda konut gerek büyüklüğü, manzarası, konumu gibi kullanıcının yönlendiremeyeceği ama seçebileceği etmenleri ve iç mekânların rengi, dokusu, aydınlatması, mobilyası gibi düzenlediği unsurları barındırır. Kısaca konut ve kullanıcısı son derece etkileşim içinde bir yaşamı birlikte tanımlarlar. Aydınlı’ya göre, “Konut mimarlığında sosyolojik, psikolojik, ekolojik sorumluluk, anlam oluşumuna katkı sağlayan bütünün bileşenleri olarak düşünülebilir; söz konusu disiplinleri içeren kavramlar ancak karşıtlarıyla bir arada yer aldığında dengeler yeniden kullanılabilir. Anlam aslında konut ve kullanıcı arasında karşılıklı bilgi alışverişini sağlayan bir “arayüz” olarak işlev görür.
Katılımcı yöntem (participatory design) ile tasarım doğrudan kullanıcının tasarım sürecine dahil edilmesiyle şekillenen yöntem olarak tanımlanabilir. Sanoff’a göre, katılımcı yöntemin verimli olabilmesi için ne zaman topluluğun katılımının gerekli olduğuna doğru karar vermek gereklidir. Kavramsal bağlamda, kim, ne, nerede, nasıl ve ne zaman soruları önemlidir.
Engelli Uyumlu Tasarım: Erişilebilirlik: Konut yerleşimlerinin tüm farklı özellikte olanlarında sağlıklı insanlarda olduğu gibi engelli, yaşlı, görme veya yürüme engelli ve çocukların da kullanımlarına uygun mimari çözümler/tasarımlar olması gereklidir. Seçilen malzemelerden, uygulanan yüksekliklerden dış veya iç mekânların kullanımlarına kadar erişilebilir dediğimiz çözümler yapılmalıdır.
Depreme Dayanıklı Konut Üretimi: VIII. beş yıllık kalkınma planı, konutu hasar gören herkesi hak sahibi yaparak devleti doğal sigorta durumuna getiren Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun değiştirilerek bu uygulamanın kapsamı sigortalamanın mümkün olmadığı koşullar ile sınırlandırır ve kamunun sorumluluk alanını daraltır.
Konutun Sosyal Bir Proje Olarak Gelişiminde Önemli Tasarımlar
Courbusier’in önem verdiği beş mimarlık ilkesini toplu konut uygulamalarında da görmek mümkündür. Projelerinde yapıyı ayaklar/ kolonlar üzerinde yükselterek zemin katta yarattığı boşlukla kentin yayalar için görsel bir sürekliliğini, yeşil alanların sürekliliğini sağlamayı hedefler. Bu özelliği, en ünlüsü olan Marsilya toplu konut uygulamasında da görebilmekteyiz. Aynı zamanda her bir konut ünitesi bu projede kuzey güney yönünde uzanan bina sayesinde doğu ve batı cephelerinde yer almaktadır. Bu bağlamda, her konut gün içinde güneş alabilmekte ve iki katta bir tam kat kullanıldığından konutlar bir tam kat ve üstte veya altta bir yarım kata sahiptir. Bu sayede bloğun her iki yönünden de eşit yararlanabilmektedirler. Yani bir konut batıya diğer konut doğuya bakmamaktadır. Bu durumda bir katın ortasında konut girişlerini birleştiren koridor varken diğer katta bu koridor konutun alanına dahil edilmiştir. Aynı zamanda bir diğer tasarım ilkesi olan çatı bahçesini de görebilmekteyiz. Çatıların teras olmaları durumunda kullanıma yönelik kazanılmaları gerektiği ve hatta bir bahçe -çatı bahçesi- olarak değerlendirilmesini mimari bir ilke olarak uygulamaktadır.
Ülkemizde Konut Sorunu ve Politikaları
Tokman’a göre, konut sorunu tüm dünyada sanayileşme ve kentleşme ile önem kazanmıştır. Sorunu ortaya çıkaran sebepler nüfus hareketleri, göç ve hızlı kentleşme, dengesiz gelir dağılımı, konut sunumunun az olması, eskime ve yenileme ihtiyacı, mevcut konutlardaki nitelik sorunudur. Bu sorunun çözümü için ülkemizde izlenen politikalar aşağıdaki gibidir.
1923-1945 yılları arasında, Ankara’nın başkent olmasıyla bu kentin insan profili memur ağırlıklı olduğundan konut politikaları daha çok memurlara yönelik gelişmiştir. Memurların konut sorunlarını çözmek üzere 1925 tarih ve 586 sayılı yasa ile memurların konut kooperatifleri kurmaları teşvik edilmiş ve 1928 yılında 1352 sayılı yasa bu paralelde çıkartılmıştır.
1945-1960 yılları arasında, devletçilik politikası ve kalkınma ilkeleri değiştirilmiştir. Şenyapılı’ya göre (Pulat’dan Şenyapılı, 1985), önceki dönemde uygulanan devlet öncülüğünde, öz kaynaklara dayalı, kendine yeten sanayi ve ekonomi modeli terk edilmiştir. Yerine özel kesimlere ve dış yardımlara dayanan, sanayileşme yanında tarımsal yapının gelişmesine ve alt yapı yatırımlarına yönelik bir model başlatılmıştır.
1945 yılında Çalışma Bakanlığı ve SSK işçi sigortaları kurumu kurulmuş ve %20’sinin ipotek karşılığında konut kooperatiflerine aktarılarak işçi konutlarının yapımı teşvik edilmiştir. Türkiye ilk beş yıllık kalkınma planını 1963-1967 yılları arasında uygulamıştır. Bu tarihten itibaren olan dönem planlı dönem olarak adlandırılır. Bu dönemde belli bir yatırım tavanını aşmamak üzere daha çok sayıda konut üretilmesi amaçlanır ki bu da sosyal konut kavramını ortaya çıkarmıştır. Bu amacı gerçekleştirmek için sosyal konut ölçütlerinin kamu kesimi için zorunlu, özel kesim içinse özendirici olması benimsenmiştir.
İkinci beş yıllık kalkınma planında (1968-1972) özellikle 1967lerden itibaren konut sorununun çözümünde toplu konut fikri geliştirilmiştir. Bu plan ile konuta dair ilkelerden bazıları şöyledir: konut sorununun genel yerleşme politikası çerçevesinde kent ve çevre düzeni içinde ele alınması, yöresel malzeme ve teknolojiden yararlanılarak çözülmesi, belirtilmiş; konut kredisi veren kuruluş kaynaklarının tek elde toplanması, toplu konuta öncelikle kredi verilmesi, dar gelirli ailelere kredi kolaylığı ve önceliği sağlanması, lüks konut yapımının azaltılması için ek vergi ile vergilendirilmesi benimsenmiştir. Bu planla 900bin konut ünitesi hedeflenmiş, 713720 adet konut üretilmiştir. 1969 yılında kurulan Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü sanayi ve turizm amaçlarıyla, kamuca arsa stoğu, arsa düzenleme satışları işini üstlenmiştir.
Üçüncü beş yıllık plan’da (1973-1977) kooperatifçiliği özendirmek, gecekondulaşmayı önlemek, düşük gelirliler için kiralık konut yapımının özendirilmesi, toplu konut için kentsel yerleşim planlarında yer ayrılması, konut standartlarının saptanması ve sosyal standartlı toplu konutların desteklenmesi başlıca hedeflerdir ve 1 220 000 konut hedeflenmiş, 978 361 konut üretilmiştir.
Dördüncü beş yıllık plan döneminde (1978-1983), 1980li yılların en önemli özelliği, eldeki tasarrufların yüksek faizlerle bankere veya bankalara verilmesidir. Konut sahibi pek çok kişi, konutunu satarak paralarını bankerlere yatırınca konut sektörü bunalıma sürüklenmiş, alıcı bulamayan konutlar olmuş, bu sektörle doğrudan veya dolaylı ilgili sektörler de etkilendiğinden ekonomi için büyük bir sorun olmuştur.
Ara dönem (1981-1983) de 1981 yılında çıkarılan 2487 sayılı Toplu Konut Yasası o güne kadar çıkartılan ilk geniş kapsamlı yasadır. Ancak 1984de yürürlükten kaldırılmıştır. Bu yasa ile, bütçe gelirlerinin %5inin her yıl toplu konut için ayrılması, konut edinmede biriktirimde bulunmayı özendirmesi, konut için yapılacak kamulaştırmalarda ödenecek karşılığın vergi bildirimi değerlerine dayanması yani toprak iyeliğinin toplumsal içeriğine ilişkin durum tutarlıdır.
Maliye Bakanlığı’nın denetimi altında işlemesi esasına dayalı olarak “Kamu Konut Fonu” Türkiye Emlak Bankası’nda 2487 sayılı Toplu Konut Kanunu ile getirilmiştir. 1984 yılında çıkarılan 2982 sayılı yasa, yeni konut yapımına vergi bağışıklığı getirerek sosyal konut yapımını teşvik eder. Beşinci beş yıllık kalkınma planında (1985-1989), kentin imarı ve konut konusunda maliyetin karşılanması ilkesinin benimsenmesi, gecekondu yerleşimlerine altyapı götürülmesi, ruhsata bağlanmaları, bütçe dışı kaynaklarla bir toplu konut fonu kurulması, konut ortalama alanlarının düşürülmesi gibi konut politikaları bulunmaktadır.
1986 yılında toplu konut uygulaması ile ilgili bir önemli yasa daha çıkarılmıştır. 3320 sayılı “memurlar ve işçiler ile bunların emeklilerine konut edindirme yardımı yapılması hakkındaki kanun” ile belirlenen esas ve usuller dahilinde konut edindirme yardımı yapılması öngörülmektedir. 1989 yılı ortalarında Toplu Konut Uygulama yönetmeliği değiştirilmiş, yazlık konuta ve 100m 2 ’den büyük konuta kredi verilmesi uygulaması kaldırılmış alıcı payı uygulaması getirilmiştir ve 15.10.1989da yayınlanan konut sertifikaları uygulama yönetmeliği ile yeni bir aşamaya gelinmiştir.
Altıncı beş yıllık kalkınma planı (1990-1994); konut sektörü yatırımları yerleşme hedefleri ile bir bütün halinde ele alınarak yönlendirilmesini, konutun çevresi ile bir bütün teşkil ettiği dikkate alınarak konut tasarımı ve çevre niteliklerinin yükseltilmesine imkan sağlayacak mevzuatın geliştirilmesini, altyapısı hazır arasa üretimini, konutsuz kişiler için yapılan sosyal konutlara ağırlık verilmesini, belediyelerin alt gelir grupları için kiralık ve mülk konut üretimini sağlamalarını, belediyeler gecekondulaşmayı önlemek amacıyla kendi evini yapana yardım programı içinde nüve -çekirdek- konut projeleri hazırlamalarını, yapı bileşeni elemanı ve malzemesi ile ilgili standartların geliştirilmesi ile modüler koordinasyon kurallarına uyulmasına teşvik etmeyi, uygun konut inşa teknolojilerinin belirlenmesini, tasarruf amacıyla mahalli malzemeleri değerlendiren, iklim şartlarını göz önüne alan, israfı azaltan proje ve teknolojilerin teşvik edilmesini, depreme dayanıklı bina yapımı gibi konut politikalarını kapsar.
Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında (1996-2000), doğanın, kültür ve tabiat varlıklarının zarar görmemesi, yerleşmelerin ve gelişme alanlarının yer seçimlerinin belirlenmesinde mevcut doğal koşullar ve ekolojik dengenin gözetilmesi üzerine vurgu yapılmaktadır. Bu durum sadece eko-sistemleri değil aynı zamanda kültür ve tabiat varlıklarının da korunması ve sürdürülebilir bir kalkınma anlayışını temel almasıyla çağdaş dünya görüşü ile paralellik göstermektedir. Bu yaklaşımın bölgesel kalkınmayı destekleyeceği de planda ön görülmektedir.
8. Beş yıllık Kalkınma Planında, kırsal kesimden gelen ve kent çevrelerinde sağlıksız yapılarda yaşayan işsiz nüfusun kent ile uyumunu ve bütünleşmelerini sağlamak üzere, istihdam sorununun çözümüne yönelik Meslek Edindirme çalışmaları hızlandırılacak ve Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nca, konut finansman ihtiyaçlarının karşılanmasına öncelik verilmesi amaçlanmaktadır. Bu planda, (8. Beş Yıllık Plan, s.68, paragraf no. 545.) Marmara Bölge Planı ile, depremin yarattığı olumsuzlukların giderilmesi, kentsel alanlara yönelik göçün istikrarlı bir yapıya kavuşturulması, tarım, sanayi, ticaret, konut, turizm, vb. konularıyla ilişkin yerleşim alanlarının afet riskleri de dikkate alınarak hazırlanacak bir arazi kullanım planına göre yönlendirilmesi, çevre ve mekân kalitelerinin korunarak kentsel büyümenin denetim altına alınabilmesi ve sosyo- ekonomik orta vadeli gelişme deseninin belirlenmesi amaçlanmaktadır.
9. Kalkınma Planında (2007-2013), Kurumlar Arası Yetki ve Sorumlulukların Rasyonelleştirilmesi kapsamında konut müsteşarlığı kapatılmıştır.
Ülkemizde sonuç olarak planlı dönemler aşağıdaki gibidir:
- Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 1963-1967
- İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 1968-1972
- Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı 1973-1977
- Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı 1978-1983
- Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 1985-1989
- Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı 1990-1994
- Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 1996-2000
- Uzun Vadeli Strateji ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 2001-2005
- Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013
Toplu Konut Kanunu
17 Mart 1984 tarihli 18344 nolu resmi gazetede yayınlanan 2985 sayılı kanun, konut ihtiyacının karşılanması, konut inşaatını yapanların tabi olacağı usul ve esasların düzenlenmesi, memleket şart ve malzemelerine uygun endüstriyel inşaat teknikleri ile araç ve gereçlerin geliştirilmesi ve Devletin yapacağı desteklemeler toplu konut yasası hükümlerince yönetilmektedir.
T.C. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı
Konut sorunun büyüklüğü ve önemi yeni konut sunum modellerini gerekli kılmaktadır. Belediye-Toplu Konut İdaresi-Konut Kooperatifleri modeli bu bakımından önemli avantajlar sunmaktadır. Kenti biçimlendiren, her türlü kentsel sorun karsısında halkın ilk başvurduğu adres olan belediyeler ile yapısı gereği dayanışmanın esas alındığı konut kooperatiflerinin işbirliğinin merkezi idare (TOKİ) tarafından desteklenmesi arsa ve konut maliyetlerini düşürecek, halk katılımını artıracak, kentsel rantı kamuya kazandıracak, çağdaş kentsel yasam alanlarının ortaya çıkmasını sağlayacaktır.
Toplu konut idaresi başkanlığı, 1984 yılında Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığı adıyla kurulmuş olup 1984 yılı 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu ile sürekli ve yeterli kaynağa sahip özerk toplu konut fonu kurulmuştur. Ancak bu fonun yürürlükten kaldırılmasıyla, 2001 yılından itibaren Toplu Konut İdaresi gelirleri, gayrimenkul satış ve kira gelirlerinden, kredi geri dönüşlerinden, faiz gelirlerinden ve bütçe ödeneklerinden oluşmaktadır.
Konut Politikalarında Etkin Yeni Sistem: Kentsel Dönüşüm ve Mevzuat
Kentsel dönüşüm, kentsel dokunun iyileştirilmesi ve geliştirilmesi olarak değerlendirilmelidir. Bu iyileştirme ve geliştirilmede, kentin kültürel, çevresel ve ekonomik potansiyelini çok iyi analiz ederek, tek yapı bağlamı yerine, kentsel doku bağlamında bütüncül, geniş çaplı tasarımlarla modern bir kent yaşamını sağlamak mümkün olur. Bu kapsamda bulunduğu yere özgü olması, yeşil alanların korunması ve geliştirilmesi, tarihi, kültürel, anıtsal gibi değerlerin zarar görmemesi üzerine stratejik hedeflerin olması büyük önem arz eder. Kentsel dönüşüm politikası ve uygulamaları, konut stoğu ana kitleyi belirlediğinden, konut politikalarını da etkileyici bir güç olmaktadır. Bu kapsamda mevcut İmar Kanun ve Yönetmelikleri ile ilişkili olarak yer alan mevzuat aşağıda açıklanmıştır.
6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun ve Bu Kanunun Uygulama Yönetmeliği: 16.5.2012 tarihinde kabul edilen bu kanunun amacı, “afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemektir.”
16.5.2012 tarihli ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 7. ve 8. maddelerine dayanılarak hazırlanan Dönüşüm Projeleri Özel Hesabı Yönetmeliği 25.2.2017 tarih ve 29990 sayılı resmi gazetede yayınlanmıştır.
6306 Sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği: 15.12.2012 tarihli Resmi Gazetenin 28498 sayısında yayınlanan bu yönetmeliğin amacı, “16.5.2012 tarihli ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun uyarınca, riskli yapılar ile riskli alan ve rezerv yapı alanlarının tespitine, riskli yapıların yıktırılmasına, yapılacak planlamaya, dönüştürmeye tabi tutulacak taşınmazların değerinin tespitine, hak sahibi olacaklarla yapılacak anlaşmaya ve yapılacak yardımlara, yeniden yapılacak yapılara ve 6306 sayılı Kanun kapsamındaki diğer uygulamalara ilişkin usûl ve esasları belirlemektir.”
4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun: 29.6.2001 tarihinde kabul edilen bu kanunun amacı ve kapsamı, “can ve mal güvenliğini teminen, imar plânına, fen, sanat ve sağlık kurallarına, standartlara uygun kaliteli yapı yapılması için proje ve yapı denetimini sağlamak ve yapı denetimine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. Bu Kanun; 3194 sayılı İmar Kanununun 26. maddesinde belirtilen kamuya ait yapı ve tesisler ile 27. maddesinde belirtilen ruhsata tâbi olmayan yapılar hariç, belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında kalan yerlerde yapılacak yapıların denetimini kapsar.”
Dünyada Konut Politikaları
9. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda (2007-2013) belirtildiği gibi “ABD ekonomisinde düşük düzeydeki uzun dönemli faizler ve 1990’lı yılların sonundan itibaren ortaya çıkan konut fiyatlarındaki hızlı yükseliş hane halkı harcamalarında, yüksek cari işlemler açığı yaratacak ölçüde, bir artışa yol açmıştır. Çekirdek enflasyonda görülen kıpırdanma nedeniyle Amerika Birleşik Devletleri Merkez Bankasının (FED) son bir kaç yıldır uygulamakta olduğu faiz artırımı politikasını sürdürmesi olasıdır.
Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Programı (The United Nations Human Settlements Programme/UN-HABITAT) yeterli düzeyde barınma hedefi ile sosyal ve çevresel sürdürülebilir kasaba ve kentlerin üretilmesini teşvik etmektedir.
Fransız mimarlığında öncü olan Le Courbusier’in yaklaşımına göre, ailelerin azami yoğunluk içinde en iyi şekilde yaşayabilmesini mümkün kılacak şartları gerçekleştirmeye çalışmıştır. 1953te Marsilya’da ilk siteyi “Unite d'Habitation” uygulamıştır. Her konut birimi -337 adet konut bir blok üzerindedir- diğerlerinden bütünüyle yalıtılmış, konutun uzantıları olan stadyum, okul, ticaret yerleri bu blok üzerinde yerleştirilmiştir. Böylece yukarıya doğru yükselerek kazanılan yer sayesinde, binada oturmakta olan her aile hürlüğünü koruyabilmekte ve güneşten ve yeşilden yaralanabilmektedir.
İspanya’da konut politikası, mesken finansmanı ve inşaat sorumluluğunu daha çok devlet üzerine almıştır. Devlet ya kendisi ya da seçeceği bir kuruluş kanalıyla yeni inşaatların birçoğunu yapmaktadır. Ancak deneyimlere bağlı olarak, özel teşebbüsün yapacağı yatırımları teşvik etmek önerilmektedir.
Mesken Politikasını Etkileyen Güncel Projeler, Teknolojiler ve Kongreler
Mesken politikasını etkileyen güncel çalışmalar, kongreler, çalıştaylar gibi etkinlikler mesken politikalarında düşünce üretimini olumlu yönde etkileyen unsurlardır.
Diğer bir önemli akım ise, artık konut politikalarını etkileyen etmenlerden biri haline gelen teknolojiden yararlanmaktan geçmektedir. Bu amaçla gerek akıllı binalar gerekse akıllı kentler günümüz proje konularını oluşturmaktadır.