Bakım Elemanı Yetiştirme Ve Geliştirme 2 Dersi 8. Ünite Özet
Beslenme Ve Yutma Becerilerinin Desteklenmesinde Bakım Elemanının Rolü
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Giriş
Beslenme ve yutma becerilerinin geliştirilmesi birden fazla anatomik, nörofizyolojik, çevresel, sosyal ve kültürel faktörden etkilenen son derece karmaşık bir süreçtir. Beslenmenin temel fizyolojik karmaşıklığı bireysel mizaç, kişiler arası ilişkiler, çevresel etkiler ve kültür ile birleşir. Duyusal ve motor fonksiyonların yakın etkileşimi ve yapısal bütünlük, normal beslenme ve yutma becerilerinin gelişimi için çok önemlidir. Çocukların çoğu önemli bir zorluk olmadan bu karmaşık yeteneği doğal gelişim sürecinde kazanırlar. Ancak herhangi bir gelişimsel bozuklukta, Down Sendromu’nda ya da dudak-damak yarığında olduğu gibi, büyüme ile ilgili anatomik değişiklikler varsa, temel amacı büyüme ve gelişme için yeterli besinin vücuda kazandırılması olan beslenmenin etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi zorlaşır. Bu durum yetersiz ve dengesiz beslenmeye yol açar. Günlük yaşamda iletişim, dil ve konuşma sözcükleri bazen birbirlerinin yerine kullanılmaktadır ancak bu üç kavram da farklı anlamlar taşımaktadır.
Beslenme ve Yutma ile ilgili Temel Kavramlar
Beslenme Kavramı
Beslenme; büyümek, vücut işlemlerini gerçekleştirmek, yaşamı sağlıklı ve mutlu olarak sürdürebilmek amacıyla vücudun alınan gıdalardan yararlanmasıdır. Kısaca vücut için gerekli besin maddelerinin alımı olarak ifade edilen beslenmenin insan sağlığı için düzenli olarak gerçekleştirilmesi bir zorunluluktur. Beslenmenin temel amacı büyüme ve gelişme için yeterli besinin vücuda kazandırılmasıdır (Akşit, 2008, s. 7).
Yutma Kavramı
Yutma, yemeğe hazırlık evresi ile başlayıp mideye geçiş evresi ile sona eren dört aşamalı bir beslenme sürecidir. Sağlıklı beslenebilmek açısından yutma evrelerinin etkin bir şekilde birbirini izlemesi gerekir. Söz konusu yutma fonksiyonu evreleri şunlardır (Logemann, 1983):
- Yemeğe hazırlık evresi : İştah, yemeyi sevme, yiyeceği algılama, sofra zevki, sosyalleşme gibi yemek yemenin alt yapısını içerir.
- Ağız evresi (oral faz) : Emme, çiğneme ve yiyecek-içeceği bir bütün haline getirerek yutağa doğru hareket ettirmeyi içerir.
- Yutak evresi (farengeal faz): Yutma eyleminin başlatılması, lokmanın yutaktan boğaza doğru sıkıştırılarak gönderilmesi, nefes yolunun kapanmasıile lokmanın nefes borusuna kaçışının (aspirasyon) ya da boğulmanın önlenmesini içerir (1-2 sn sürer).
- Mideye geçiş evresi (özefageal faz): Yemek borusunun üst ve alt bölümlerindeki sfınkterlerin açılıp kapanarak,
kasılmalarla lokmayı sıkıştırıp aşağıya doğru göndermesini içerir (8- 20 sn sürer).
Yeterli, Sağlıklı ve Dengeli Beslenme Kavramı
Sağlıklı beslenme yeterli ve dengeli beslenmedir. Dengeli beslenme, “vücudun büyümesi, yenilenmesi ve çalışması için gerekli olan besin öğelerinin her birinin yeterli miktarlarda alınması ve vücutta uygun şekilde kullanılması durumu” olarak ifade edilir. Vücudumuzu oluşturan hücrelerin düzenli ve dengeli çalışması için besin öğelerinden yani yağlar, karbonhidratlar, proteinler, vitaminler ve minerallerden yeterli miktarda almalıyız. Vücudumuzun tüm besin maddelerine ihtiyacı vardır.
Yeterli, Sağlıklı ve Dengeli Beslenmenin İşlevleri
Sağlıklı beslenmenin üç temel işlevi vardır (Rakıcıoğlu ve Atilla, 2003; Baysal, 1994). Bu işlevler şu şekilde sıralanabilir:
- Homeostazı korumak.
- Büyüme ve üremeyi sağlamak.
- Enerji gereksinimini sağlamak.
Dengeli Beslenme Konusunda Korunma Yaklaşımları
Düzgün ve sağlıklı beslenme sağlığın korunması ve takibi açısından önemlidir. Sağlığın korunması tüm bireylerde birincil, ikincil, ve üçüncül olmak üzere üç düzeyde gerçekleşebilir.
Birincil korunma yaklaşımı hastalıklar olmadan yapılan koruyucu nitelikli girişimleri; ikincil koruma erken tanı ve tedavi hizmetlerini; üçüncül koruma da rehabilitasyon hizmetlerini içerir. Birincil korunma yaklaşımı ne kadar başarılı olursa sağlıklı yaşam da o kadar başarılı olur (Türk Geriatri Derneği, 2008).
Dengeli Beslenme İlkeleri
Dengeli beslenmek için uyulması gereken kurallar şu şekilde sıralanabilir:
- Doymuş yağ oranı yüksek olan besinler daha az tüketilmeli.
- Yarım yağlı süt, yağsız yoğurt tercih edilmeli.
- Yağlı kırmızı et yerine, yağsız et, kuru baklagiller ya da tavuk ve balık tercih edilmeli.
- Yemekleri pişirirken haşlama veya ızgara tercih edilmeli.
- Sıvı ve su tüketimi unutulmamalı.
- Yiyecekler iyice çiğnenmeli.
- Her yemek yendiğinde midenin 1/3’ü boş bırakılmalı.
Ayrıca, zihinsel faaliyetlerin gerektirdiği enerji kaynaklarının en önemlilerinden biride meyvelerdir. Beynin oksijen dışındaki tek enerjisi glikozdur. Glikoz meyvelerde hazır halde bulunur. Diğer gıdalarla alınan şeker midede yakılarak glikoza çevrilir. Bu nedenle meyveler aç karnına tüketilmelidir. Meyvelerin yemeklerden 30 dakika önce veya 3 saat sonra alınmaları en idealidir. Mide doluyken alınan meyveler midede kalıp besin değeri kaybolup orada mayalanacağı için bütün sindirim sistemimizi yorar.
Besin Kavramı, Besin Grupları ve Özellikleri Besin Kavramı
Yenilebilen bitki ve hayvan dokuları besin olarak tanımlanır. Gıda güvenliği açısından besinler hazırlanırken temizliğe önem verilmelidir; Yani, hijyenik el yıkama, gıdaları iyi yıkama, kullanılan gereçleri iyi yıkama temizlik konusunda öncelikli yapılması gerekenlerdir. Besinler iyi pişirilmeli ve uygun şekilde saklanmalıdır. Çürük olmayan, tarihi geçmemiş, delik ve yırtık poşette olmayan, küflenmemiş sağlıklı gıdalar alınmalıdır.
Besin Grupları ve Özellikleri
Yeterli, sağlıklı ve dengeli beslenmek için bireyler öncelikle besin gruplarını yakından tanımalıdırlar.
Besinler içerdikleri öğeler ve vücuttaki işlevleri bakımından altı gruba ayrılmıştır (KEPAN, 2005):
Birey, belirtilen gıdaların yanı sıra yeterli su da tüketmelidir. Bu bağlamda günde 6-8 bardak su tüketilmesi önerilmektedir. Bilinçli beslenme alışkanlığını yerleştirmek için ana ve ara öğünleri yemek, yedikten sonra hemen yatmamak, yeterli su içmek, günlük kalori ihtiyacını geçmemek ve düzenli egzersiz yapmak gibi kişinin dikkat etmesi gereken adımlar vardır.
Çeşitli Fizyolojik Dönemlerde Beslenme İlkeleri ve Gereksinimleri
Beslenme ilkeleri ve besin gereksinimini “Bebeklik Dönemi”, “Çocukluk Dönemi”, “Ergenlik Dönemi” ve “Yaşlılık Dönemi” şeklinde dört fizyolojik dönemi esas alarak incelemek mümkündür (FSM Tıp Merkezi, 2014):
Bebeklik Döneminde Beslenme İlkeleri ve Besin Gereksinimleri
Bebekler ilk 6 ay anne sütüyle beslenmeli, sonraki aylarda ise uygun tamamlayıcı besinlere geçilmelidir. Ancak aşamada, emerek beslenen bebeğin birden sıvı besinlerden katı besinlere geçmesi nedeniyle yemek yemeyi reddetmesi söz konusu olabilir. Bu durumda bebeğin iştahsızlık gibi sorunlar yaşayabileceğinin bilinmesi gerekir.
Çocukluk Döneminde Beslenme İlkeleri ve Besin Gereksinimler
Çocukluk dönemi bebeklik dönemine göre büyüme hızının daha yavaş olduğu ve çocuğun beslenme alışkanlığı kazandığı dönemdir. Çocukların fizyolojileri yetişkinlerden farklıdır. Bu nedenle beklenmeleri ve besinsel ihtiyaçları da yetişkinlerle aynı değildir.
Çocuğun sağlıklı büyüyüp gelişmesi için sağlıklı vücut ağırlığına ulaşması gerekir.
Ergenlik Döneminde Beslenme İlkeleri ve Besin Gereksinimler
Ergenlik dönemi hızlı büyümenin yaşandığı bir dönemdir. Bu duruma bağlı olarak bu dönemde bireyin enerji ve protein başta olmak üzere birçok besin öğesine olan gereksinimi artar. Bu dönemde kişinin yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenmesi boyunun uzaması ve cinsiyet gelişimi için önemlidir.
Ergenlik döneminin en önemli sağlık sorunlarından biri obezitedir. Bu dönemdeki obezite sorunu çocukluk dönemine göre daha risklidir. Yine bu dönemin önem taşıyan bir boyutu da, ergenlik dönemindeki sıkıntılara bağlı olarak özellikle kızlarda, tedavi edilmediği takdirde kronik sağlık sorunlarına yol açabilecek tepkisel yeme bozukluklarının görülebilmesidir. Söz konusu sorunların yaşanmaması bağlamında ergenlerin yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenmek için dikkat edilmesi gereken hususlardan bazıları şunlardır (Baltacı ve diğerleri: 2006):
- Hayvansal protein kaynakları ihmal edilmemeli.
- Mutlaka kahvaltı yapılmalı.
- Düzenli egzersiz yapılmalı.
- Daha az meşrubat içilmeli.
- Fast food yiyeceklerden uzak durulmalı.
- Günde en az 8 bardak su içilmeli.
- Günde en az 5 porsiyon sebze ve meyve tüketilmeli.
- Lifli besinlerin tüketimi arttırılmalı.
Yaşlılık Döneminde Beslenme İlkeleri ve Besin Gereksinimleri
Yaşlılık dönemi fizyoloji olarak, vücuttaki su miktarının azaldığı, yağ dokusu miktarının arttığı bir dönemdir. Kemiklerde mineral kaybı olacağından kemik erimesi (osteoporoz) görülebilir. Vücutta artan yağ dokusuna bağlı olarak metabolizma yavaşlar ve kişiler kilo alır. Bu dönemde bireyler diş kaybı, reflü, gastrit ve iştahsızlık gibi ağız ve sindirim sistemi sorunları yaşarlar. Bu durum onların beslenmelerini etkiler ve kişiler yetersiz beslenme sorunuyla karşılaşabilirler. Yine bu dönemde bireyler şeker, yüksek tansiyon ve kalp hastalıklarından korunmak için de sağlıklı beslenmek zorundadırlar.
Yaşlılıkta Alınması Gereken Enerji ve Besin Miktarları
Enerji Gereksinimi : Yaşlılıkta enerji gereksinimi yetişkinlik dönemine göre azalır; ancak, hastalıklar, sakatlanmalar ve kırıklar gibi bireye özel durumlar artabilir. Bu gibi özel durumlarda enerji ihtiyacı da artmaktadır. Eğer birey yetersiz beslenirse “kronik beslenme yetersizliği” denilen durum oluşur; bu durum kronik hastalıkların görülme sıklığını ve bu hastalıklara bağlı ölümleri arttırır. Enerji hesaplaması 30kalori/kg olarak ya da en az 1200 kalori/gün olarak hesaplanmaktadır.
Protein Gereksinimi : Yaşla beraber gelişen sağlık problemleri bağışıklık sistemini etkilemektedir.
Enfeksiyon, ameliyat, yaralanma ve/veya kırıklar da protein ihtiyacını arttırmaktadır. Günlük protein gereksinimi beden ağırlığının kilosu başına 1 gram protein olarak hesaplanır. Örneğin, 70 kg ağırlığındaki bir birey 70X1=70 gram proteine gereksinim duyar. Ancak, karaciğer yağlanması, kronik böbrek yetmezliği gibi bir hastalık mevcutsa protein alımı doktor ve diyetisyene danışılmalıdır.
Karbonhidrat Gereksinimi : Günlük alınan enerjinin yaklaşık %60’ı yaşlı bireylerde karbonhidrat grubu gıdalardan karşılanmalıdır. Bu gereksinim tahıl grubu, sebze ve meyve grubu gıdalardan alınabilir (yaklaşık olarak 1 gram karbonhidrat 4 kalori verir). Karbonhidratlar kalın bağırsakların çalışmasında ve bilişsel fonksiyonların aktivasyonunda da önemli rol oynar.
Yağ Gereksinimi : Günlük enerjinin % 25 ini oluşturur. Balıkta bulunan Omega 3 yağı hariç hayvansal gıdalarda bulunan yağlar insan vücudunda üretilebilir; ancak, bitkisel yağlar insan vücudunda üretilmez. Sağlık açısından bir kısıtlama yoksa günde 35-40 gr yağ tüketilmesi gerekmektedir (%50 bitkisel, %50 zeytinyağı). Omega 3 önemli bir yağ- dır. Kalp ve damar sağlığını koruması açısından, kanın pıhtılaşmasını önlemesi açısından faydalıdır. Ayrıca bağışıklık sistemini kuvvetlendirir ve eklemlerde iltihap olmasını önler. Balık ve deniz ürünleri, semizotu, fındık/ceviz Omega 3 açısından zengindir.
Vitamin ve Mineraller : Yaşlılık döneminde enerji gereksinmesi azalır, vücudun direnci azalır, hareket etmede sınırlılıklar ve artan kronik hastalıklar vitamin ve mineral gereksinimini arttırır. Toksik etki yaratmaması açısından vitamin ve mineraller doktor ve diyetisyen önerisi ile alınmalıdır.
Su: Vücuttan her gün 2,5 lt su atılır. Bu atılım idrar, dışkı ve ter yoluyla olur. Atılan suyun yerine konması gerekmektedir. Yaşlılıkta su içme azalır. Buna dikkat edilmelidir.
Posa: Günlük 25-30 gram yeterlidir. Bağırsak hareketlerini ve kan şekerini düzenlemesi açısından posa yaşlılıkta önemlidir.
Beslenme ve Yutma Sorunları
Yetersiz ve Dengesiz Beslenme
Vücuda gerekli olan gıdanın (besin öğelerinin) vücudun gereksinim düzeyinden az alınması sonucu yeterli enerjinin alınmaması ve vücut dokularının yapılanamaması durumuna “yetersiz beslenme”denir. Yetersiz beslenme (malnütrisyon) vücut için birçok sistemin düzgün çalışmamasına neden olur. Yeterli beslenen bir çocukta, uygun seçim yapılmaz, yanlış pişirme yöntemi uygulanır veya besin uygun koşullarda saklanmazsa bazı besin öğelerinde kayıplar olur ve çocuğun sağlığı bozulabilir. Bu duruma “dengesiz beslenme” denir (Martindale ve diğerleri, 2002).
Yaşlılık döneminde malnütrisyon, doğal yaşlanmaya bağlı olarak klinik, yaşam davranışları ve sosyal faktörler ve psikolojik faktörler olmak üzere gelişen üç ana kategoride incelenmelidir (Hickonson, 2006). Klinik açıdan yetersiz beslenme, diş sorunları, tat ve koku alma duyusunun azalması, çoklu sistem bozukluklarından dolayı özürlülük durumu ve hareket kısıtlığı, diğer hastalıklar (kanser, inme, diyabet gibi) açısından değerlendirilmelidir. Yaşam davranışları ve sosyal faktörlere bakıldığında yetersiz beslenme ile ilgili değerlendirmede yetersizlik, sosyal izolasyon (yalnızlık), problemleri kabullenmemeye bağlı yetersizlik (yemek hazırlama kapasitesinin azalması, yiyecekleri alıp getirememe gibi), yoksulluk riskleri de araştırılmalıdır.
Konfüzyon, depresyon, anksiyete ve demans gibi faktörler de bu yaş grubu için psikolojik nitelikli risk faktörlerini oluşturur.
Yutma Bozukluğu
Yutma bozukluğu karşımıza beslenme yetersizliği ve dehidratasyon olarak çıkar. Uzun süren bu problemler pnömoni (aspirasyona bağlı zatürre) ve kronik akciğer hastalığı gelişmesine neden olabilir. Yeme-içmeden daha az keyif alınması bebeklerin anne ile olan sosyalleşmesini olumsuz etkiler, yetişkinlerde ise yeme-içmenin dahil olduğu sosyal durumlarda utanma, sıkılma ve bu ortamlardan uzaklaşma şeklinde gözlenir (Ertekin, C., Aydoğdu, İ. ve Seçil, Y., 2002,s. 163-175).
Bebek ve Çocuklarda Yutma Bozukluğu
Bebek ve Çocuklarda Yutma Bozukluğunun Semptomları
Yutma güçlüğü olan bebek ve çocuklarda ilk olarak dil bağı, damak yarığı gibi yapı bozukluklarının değerlendirilmesi gerekir. Bebeğin çok sık kusması ve yediklerinin çok azını mideye göndermesi beslenmesi açısından bizi kuşkulandırmalıdır. Bu durumda sıvı kaybı yaşanabilir ve yeterli besin alınamayabilir. Ayrıca lokma nefes yoluna kaçabilir ve bu da nefessiz kalmaya ya da akciğer enfeksiyonu gelişimine sebep olabilir. Solunum yolu enfeksiyonlarına bağlı olarak kronik akciğer hastalıkları gelişebilir. Çocuk sosyallikten uzaklaşabilir (Cinel ve diğerleri, 2013, s. 89-96).
Yetişkinlerde ve/veya Yaşlılarda Yutma Bozukluğu
Yetişkinlerde ve/veya Yaşlılarda Yutma Bozukluğunun Nedenleri
Yaşlanma ile birlikte yutma mekanizmalarında değişiklikler gözlenir. Ancak normal yaşlılarda gözlenen bu değişiklikler, başka bir deyişle presbifaji yutma bozukluğuna neden olmaz. Yaşlıda araya giren akut olaylar, ilaçlar, cerrahi tedaviler, kemoterapi ve radyoterapi uygulamaları disfaji gelişimine yol açabilir. Yaşlılarda sık rastlanan inme, Alzheimer hastalığı, Parkinson hastalığı gibi nörolojik hastalıklar sıklıkla yutma güçlüğüne yol açarlar. Bu yaş grubunda sık kullanılan ilaçların sindirim sistemine etkileri de göz önüne alınmalıdır. Coğrafi farklılıklar, çevresel etkenler ve beslenme ile ilişkili tuz tüketimi, sıcak çay tüketimi, tütsülenmiş ve konserve ürünler vb. faktörler de yaşa uygun düzenlenmelidir.
Yetişkinlerde ve/veya Yaşlılarda Yutma Bozukluğunun Semptomları
Yutma güçlüğü olan bireylerde aşağıdaki semptomlar gözlenir:
- Yutma sonrasında ıslak yapışkan kısık ya da nefesli sesin ortaya çıkması.
- Yemek sırasında fazlaca öksürük ya da öğürme
- Tekrarlayan pnömoni ya da solunum yolu enfeksiyonları.
- Çabuk doyma.
- Ağızda tükürük artışı.
- Yiyecek ve içeceklerin boğazda takılma hissi.
- Yüzde kızarma gözden yaş gelmesi.
- Uzamış veya belirgin yutma güçlüğüne bağlı yetersiz beslenme ve kilo kabı.
Engelli Bireylerde Görülen Beslenme ve Yutma Sorunları
Her Tür Engelli Bireyde Görülebilen Beslenme ve Yutma Sorunları
Hareket yetersizliğine bağlı ve sınırlı çeşitlilikle orantılı kabızlık ve buna bağlı yalancı tokluk hissi ya da yemek yememe isteği ise her tür engelli bireyde görülebilen sorunlardır (Arvedson ve Browsky, 2002). Her tür engelli bireyde görülebilen beslenme ve yutma sorunları şu şekilde sıralanabilir :
- Hareket yetersizliğine bağlı ve sınırlı çeşitlilikte orantılı kabızlık
- Kabızlığa bağlı yalancı tokluk hissi ya da yememe isteği
- Yemek yerken ağlama ya da vücudun kasılması
- Yutamadığı için değişik kıvamdaki yiyeceklerin reddedilmesi.
- Çiğneme ve yutma süresi uzadığı için beslenme zamanının uzaması
- Beslenirken öksürük ve öğürme
- Nefes alıp vermekte zorlanma
- Zayıf öksürme yetisi
- Sık enfeksiyon geçirme
- Kilo alamama
- Yemek yerken ya da yutarken burun deliklerinin beyazlaşması
Fiziksel ve Zihinsel Engelli Bireylerin Karşılaştığı Beslenme ve Yutma Sorunları
Beslenirken el-göz koordinasyonunun bulunmaması ve besinin bireye uygun ve yeterli olmaması, fiziksel ve zihinsel engelli bireylerin karşılaştığı sorunlardandır. Özellikle yaygın gelişimsel bozukluk tanısı olan bireylerde diş gıcırdatma ve parmak emme, yenilmeyecek nesneleri yeme ya da ısırma, bazı yiyecekleri tatmayı reddetme gibi davranışsal yeme bozuklukları da gözlenebilmektedir (Milli Eğitim Bakanlığı, 2011, s. 15). Otistik bireylerde beslenme problemleri yaygın olarak belli kıvam ve çeşitlilikle sınırlıdır. Beslenme sorunu yaşayan otistik bireylerde oral-duyusal savunma ve malnütrisyon riski artar. Emme, çiğneme, salya kontrolünün zayıf olduğu serebralparazi (SP) gibi bozukluklarda ise sorun, paralizin tipi ve şiddetine göre değişmekte olup, aspirasyon riski büyüktür (Cinel ve diğerleri, 2013, s. 89-96).
Bakım Hizmeti Verenlerin Zehirlenme Durumlarında İlk Yardım Hakkında Bilmesi Gereken Hususlar
Zehirlenmelerde İlk Yardım
Bakım hizmeti verenler bakım sırasında gıda zehirlenmeleri ya da solunum yoluyla zehirlenmelerle karşılaşabilir. Zehirlenme, zehirleyici maddenin vücuda girmesi sonucu normal vücut fonksiyonlarının bozulmasıdır. Zehir vücuda sindirim, solunum ya da cilt yolu ile girer. Bakım hizmeti verenler bakımını üstlendiği bireyin gıda zehirlenmesine ilişkin belirtilerinin 2-3 günden fazla sürmesi, dışkıdan kan veya sarı ya da yeşil renkli mukus gelmesi durumlarının tıbbi yardımı gerektirdiğini bilmelidir. Ayrıca bakım hizmeti verenler gıda ve solunum yoluyla zehirlenme durumlarında yapılması gereken ilk yardım uygulamaları hakkında da bilgi sahibi olmalıdır.
Bakım Hizmeti Verenlerin Boğaza Bir Şey Kaçma Durumunda İlk Yardım Hakkında Bilmesi Gereken Hususlar
Yemek sırasında boğaza bir şey kaçmasına bağlı olarak gerçekleşen ölümlere, taneli gıda ve yabancı cisimlerin yutulması sebebiyet vermektedir. Ayrıca bebeklerin yanlış yatırılması, yetişkinlerde yanlış pozisyonlama ve yemeklerden hemen sonra yatırılma da gıdaya bağlı boğulmalara neden olabilir. Bu tür durumlardan kaynaklanan ölüm oranları sanılanın aksine çok fazladır. Kişi, yabancı bir cismin/taneli gıdanın aspire edilmesi halinde şiddetle öksürme başladıysa, solunum yolları tam olarak tıkanmamış ve öksürerek bu cismi dışarıya atmak istemektedir.
Eğer solunum yolları tam olarak tıkanırsa öksüremez, soluk alamadığı için de dudakları ve tüm cildi morarmaya ve solmaya başlar. İşte bu durumda yapılacak ilkyardım girişimleri hayat kurtarıcıdır.