Web’de Telif Hakları ve Etik Dersi 6. Ünite Özet
Web Tasarımı Telif Haklarında Güncel Gelişmeler
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Giriş
Eser sahipleri ve bağlantılı olarak hak sahiplerinin haklarını konu alan “fikrî mülkiyet” kavramı, bilgi çağı olarak adlandırılan 21. yüzyılın en önemli kavramlarından biridir. Ancak teknolojik gelişmeler günümüzde bir yandan eser üretim sürecine katkıda bulunurken, diğer taraftan iletişim ve çoğaltım tekniklerini kolaylaştırarak fikrî hakların ihlali anlamına gelen korsan faaliyetlerin yaygınlaşmasına da neden olmaktadır. Dijital hâle dönüştürülmüş eserler hak sahiplerinin izni olmaksızın dijital ortamda çoğaltılmakta ve tüm dünyaya inanılmaz bir hızla yayılmaktadır. Özellikle web teknolojilerindeki gelişmeler teknik bir beceriye sahip olmaya gerek kalmadan hemen hemen her kullanıcının bilgi paylaşımına imkân tanımış, web 2.0 dönemi ile beraber sosyal medya araçları ile bu paylaşım olanağı zirveye ulaşmıştır. Her geçen gün daha çok kullanıcının aktif olarak yer aldığı web dünyasında bilgi paylaşımı beraberinde telif hakları sorununu ve lisanslama türlerinin bilinmesini gerekli kılmaktadır. Bununla beraber eserlere erişimin artırılmasını amaçlayan yeni telif hakkı uygulamaları ve lisans modelleri oluşturulmaktadır.
Web Tasarım Bileşenlerinin Tarihsel Gelişimi
Web tasarımı İnternet tarayıcısının ilk kullanılmaya başlandığı günden bugüne şüphesiz birçok değişim ve dönüşüm yaşamıştır. HTML dilindeki değişiklikler ile beraber tasarım ve kodlama teknolojilerindeki dönüşüm günümüzde tasarlanan web sayfalarının farklı birçok tarayıcı ve cihazda görüntülenmesi sağlamış, zengin bir araç yelpazesi ile tasarım işleminin gerçekleştirilmesini mümkün kılmıştır.
HTML’in Doğuşu
Web teknolojilerinin ilk zamanlarında, HTML çok basitti ve kullanımı, muhtemelen Berners Lee’nin ürettiği web sitesine benzer bir web sitesi ile sonuçlandı. HTML geliştikçe ve web yazılım uygulamalarının da tabi olduğu aynı sürüm işleme sürecinden geçtikçe, HTML’ in yetenekleri genişletilmiştir. 1995 yılında HTML 2.0 ortaya çıkmıştır. Bu, standart olarak ele alınması amaçlanan ilk HTML belirtimiydi (spesifikasyon). HTML 1.0, bu statüye hiçbir zaman ulaşamamıştır. HTML 2.0 sürümü İnternet Mühendisliği Görev Gücü (IETF) için Berners-Lee ve Dan Connolly (webin geliştirilmesinde bir başka anahtar figür) tarafından yazılmıştır. O zamandan beri, W3C olarak bilinen Dünya Çapında Ağ Konsorsiyumu, HTML özelliklerinin üretilmesinden sorumlu olmuştur.
Tarayıcı geçmişi, web tasarım geçmişi ile yakından bağlantılıdır. Grafik dönüşüm ve standartlara geçiş, belirli tarayıcı geliştirmeleri olmadan mümkün olmazdı. İlk tarayıcı 1993 yılında Mosaic’in Süper Hesaplama Uygulamaları Ulusal Merkezi (NCSA) tarafından piyasaya sürülmesiyle başlamıştır. Bu, webin sadece grafik kullanıcı arayüzü nedeniyle değil, aynı zamanda Microsoft Windows işletim sisteminin bir parçası olarak çok sayıda bilgisayar kullanıcısına sunulması nedeniyle Web’ i görsel ve etkileşimli bir deneyim olarak popülerleştiren tarayıcıydı. 1995 yılında Microsoft Internet Explorer 1.0 sürümünü ortaya çıkarmasıyla tarayıcı savaşları başlamış oldu. Tarayıcıların hakimiyet için mücadele etmeleri, standartlara sadık kalmadan mülkiyetle ilgili gelişmelere odaklanmalarına ve açıkları düzeltmek yerine yeni özellikler eklemelerine yol açmıştır. Ortaya çıkan uyumsuzluklar her zaman web tasarımcıları için büyük bir baş ağrısı olmuştur.
Tarayıcılar ile Grafiksel Dönüşüm
HTML 2.0’ın piyasaya sürülmesi Netscape ve Internet Explorer’ın ortaya çıkması aynı zamana denk gelmiştir. Diğer yandan Flash yazılımının geliştirilmesi ise o dönem devam etmiştir. 1996 yazında, FutureSplash Animator başarıyla piyasaya sürülmüş ve hemen iki büyük şirket olan Microsoft ve Disney Online tarafından benimsenmiştir. FutureSplash’in bu büyük isimler tarafından kullanılması, kamuoyunun ilgisini çekmiş ve aynı yılın sonunda Macromedia yazılımı satın almıştır. Yazılım Macromedia Flash 1.0 olarak yayınlanmıştır. Bu dönemde Flash bir fırtına etkisi yaratmıştır. 1990’ların sonlarında, tüm siteler Flash ile yapılmış ve uzun süren Flash animasyonları sitelerde denenmiştir.
CSS ve Standartların Yayılması
HTML 2.0 belirtiminin netleşmesi ile aynı zamanlarda W3C oluşumu gerçekleşmiş Flash ve Dreamweaver piyasaya sürülmüştür. HTML’ in artan stil özellikleri, web tasarımcısına bir web sitesinin görünümü üzerinde daha fazla kontrol sağlamış, ancak web tarayıcılarının web sitelerinin görsel ve grafiksel öğelerini yorumlama çeşitliliği, ekran görünümünde yaygın tutarsızlıklara neden olmuştur. HTML kodunun giderek artan karmaşıklığından kaynaklanan sorunun üstesinden gelmek için W3C, web sitelerinin görsel sunumunu yönetmek için stil sayfalarını keşfetmeye başlamıştır. Bir dizi seçenek göz önüne alındığında, Basamaklı Stil Şablonları (CSS) 1996’da W3C’nin tavsiyesi haline gelmiştir. CSS’ in geliştirilmesi ve bir öneri olarak piyasaya sürülmesinin sonucunda, bazı öğeler HTML sürüm 4.0’dan kaldırılmıştır. Bir web sayfasının görsel görüntüsünü kontrol etmek için kullanılan metnin ortalanması, yazı tipi veya arka plan rengi eklenmesi gibi işlemler için kullanılan etiketler ve nitelikler kullanımdan kaldırılması için önerilenler arasındaydı. Bunun nedeni, CSS’ in ortaya çıkışı ile bir web sayfasının yapısı ve içeriği artık HTML’ de bulunacağı ve CSS içinden HTML belgesiyle bağlantılı olarak yönetilecek olan sunum ve ekrandan ayrı olacağıdır. Bu, bir web sitesinin görsel biçimini çok daha kolay ve daha tutarlı hale getirir; çünkü birden fazla sayfa görünümü, tüm sayfaların birbirine bağlandığı bir stil sayfası tarafından yönetilebilir.
CSS gibi standart yaklaşımların uygulanması, web tarayıcıları ve cep telefonları da dahil olmak üzere çeşitli erişim cihazları arasında web sitelerinin birlikte çalışabilirliğini sağlamayı amaçlıyordu. Ayrıca, bir sitenin görsel stilini göz ardı edebilen ve doğrudan işaretlenmiş içeriklerine gidebilecek ekran okuyucuları gibi yardımcı cihazlar üzerinden webe erişen özürlü insanlar için erişilebilirliği kolaylaştırması umuluyordu. Web Standartları Projesi (WaSP)’ nin doğuşunun hemen yanı sıra, farklı gelişmeler de kaydedildi: 1997’de W3C, Web Erişilebilirlik Girişimi’ni (WAI) başlattı. WAI’ in amacı, engelli insanlara yönelik webin erişilebilirliğini arttırmaktı. Web standartları ve web erişilebilirlik hareketleri muazzam miktarda tartışma yaratmış, standartlara uyumlu bir web sitesi, ayrıca erişilebilir bir web sitesi olacağından arasında hassas bir ilişki olduğu vurgulanmıştır.
Bir web sayfasının W3C tarafından geliştirilen HTML ve CSS standartlarına göre oluşturulduğunu belirlemek için doğrulama hizmeti kullanarak sayfanın kodunu doğrulamak mümkündür. W3C, http://validator.w3.org/ adresinde bu doğrulama hizmetini sunmaktadır. Geçerli kod yazma ve erişilebilir web sitesi oluşturma birçok standardın olduğu yerde iyi bir tasarım örneği olarak görülmektedir. Bununla birlikte, web standartları ve web erişilebilirliği birbiri ile örtüşen ve birbirini tamamlayıcı nitelikte olsa da tamamen aynı değildir.
HTML ve Web Tasarımın Geleceği
Web tasarımında CSS’in gittikçe artan bir şekilde benimsenmesinin bir sonucu olarak, bir takım önde gelen web tasarımcıları, web sitelerinin oluşturulma biçimini değiştirmeyi savunmuşlardır. Bu Photoshop gibi tasarım araçlarını kullanmadan HTML ve CSS’ i kullanarak web siteleri oluşturmak anlamına gelmektedir. Web tasarım endüstrisindeki işler giderek artan bir şekilde, HTML ve CSS dışındaki konularda da derinlemesine bilgi ve beceri gerektirdiğini göstermektedir. Arama motoru optimizasyonu (SEO olarak da bilinir), bir müşterinin web sitesi için arama motorlarının nasıl çalıştığı konusunda uzman bilgi gerektiren bir konudur. Web tasarımında bilgi mimarisi, içeriğin yapılandırılması ve organizasyonu böylece kullanıcının istediği şeyi kolay alması önemli diğer bir konudur. Web tasarımcının sahip olması gereken diğer roller içerik stratejisti, kullanıcı deneyimi tasarımcısı, kullanılabilirlik danışmanı, proje yöneticisi, yaratıcı yönetmen, editör, pazarlamacıdır. Aynı şekilde, web tasarım araçlarının, uygulamalarının ve uzantılarının (AJAX, jQuery, hCard, Typekit, WordPress) çoğalması, bugün bir web tasarımcısının HTML ve CSS’ den çok daha fazla şey bilmesi gerektiği anlamına gelmektedir. Diğer yandan unutulmamalıdır ki HTML ve CSS web tasarım çalışmalarının merkezi olup bu teknolojiler olmadan web net bir şekilde oluşturulamaz.
Telif Hakları Gelişimi
Fikir ve sanat eserleri insanların toplumsal yaşamı kurmasıyla başlar. İnsanın toplumsal yaşam içerisinde kendini ifade etme isteği üstün bir yaratıcılık ve estetik bir düzey almaya başladığı zaman fikir ve sanat eserleri de doğmaya başlar.
Telif haklarının korunmasına ilişkin fikirlere ilk kez Yunan ve Roma medeniyeti döneminde rastlanmaktadır. Telif hakkının ekonomik bir hak olduğu fikri ilk kez Gutenberg’in 1453’te matbaa makinasını icat etmesiyle ortaya atılmıştır. Bu nedenle, matbaanın icadı, fikri hakların gelişimi açısından bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. 16. yüzyılın ortalarında, yazarlar da eserden pay almaya başlamıştır. 1709 yılında İngiltere’de kabul edilen “Kraliçe Anne Kanunu” eser sahiplerini koruyan ilk kanundur. Bu kanunla yazarları ekonomik yönden gözetmek ve bilimin teşvik edilmesinin sağlanması amaçlanmıştır. Dünyanın farklı ülkelerinde farklı zamanlarda fikri mülkiyet kanunlarında kanunlaştırma hareketleri görülmüştür. Fikri mülkiyet hukukunun içinde olan ve sınaî haklar olarak adlandırılan marka, patent ve tasarım gibi sınaî mülkiyet haklarının modern anlamda doğumu ise ancak sanayi devrimi ile mümkün olmuştur.
Ülkemizde ise fikri haklar, ilk önce yazar hakları açısından 1850 tarihli “Encümen-i Daniş Nizamnamesi” ile başlamıştır. Bu nizamname ile eser sahiplerine telif hakkı tanınmıştır. Telif sözcüğü ilk defa bu nizamnamede kullanılmıştır. Böylece eseri yaratanın mali hakka sahip olacağı ilk defa kabul edilmiştir. Türkiye’de gerçek anlamda çıkan ilk fikir ve sanat eserleri kanunu II. Meşrutiyet döneminde çıkarılan 1910 tarihli “Hakkı-ı Te’lif Kanunu” dur. Ancak bu kanun hiç uygulama alanı bulamamıştır. Bunun en önemli nedeni hak sahiplerinin haklarını takip etme noktasında çeşitli sebeplerle harekete geçmemeleridir.
Günümüz için de hak sahiplerinin haklarının takibi konusundaki duyarsızlığı devam etmektedir. “Hakkı Te’lif Kanunu” 1952 tarihinde yürürlüğe giren 5846 sayılı “Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu” (FSEK) ile son bulmuştur. FSEK’ te 1995 yılında yapılan kanun değişikliği ile fikri mülkiyet hukuku ciddi anlamda değişmiş ve AB hukukuna hızlı bir uyum sağlamaya başlamıştır. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca telif haklarının temel koruma konusu fikri bir çabaya dayanan kitap, fotoğraf, müzik, bilgisayar programları, sinema film vb. şekillerde somutlaşmış durumda olan ve kanunun “eser” olarak tanımladığı ürünlerdir. Diğer bir deyişle, FSEK “fikirleri” korumaz; fikirlerin somutlaşmış halini korur.
Telif Haklarının Özellikleri
Bir eserde telif hakkının doğabilmesi için bazı özelliklerin bulunması gerekmektedir.
- Telif hakkının doğması için tescile gerek yoktur.
- Telif hakları soyut niteliğe sahiptir.
- Telif haklarında ülkesellik ilkesi geçerlidir.
- Mutlak hak niteliğine sahiptir.
- Fikri mülkiyet hakları belli bir süre boyunca korunurlar.
- Fikri ürünler özel kanun ve yönetmelikler çerçevesinde düzenlenmektedir.
Telif Hakkı: Kişinin her türlü fikri emeği ile meydana getirdiği ürünler üzerinde hukuken sağlanan haklardır. Bu ürünler insan zekası ile ortaya çıkan; edebiyat ve sanat eserleri, bilgisayar programları, buluşlar tasarımlar vb. ürünleri kapsar.
Web Sitelerinde Telif Hakları
Web sayfalarının oluşturulmasında fiziksel emek ve zaman harcanması dışında zihinsel emek bulunduğu da yasa çerçevesinde net olarak belirtilmiştir. Burada koruma kapsamında olan sadece içerik olmamakta, grafik tasarım da koruma kapsamına alınmaktadır. Bunun yanı sıra eser, bir endüstriyel tasarım olarak da değerlendirilebilir durumdaysa Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu dışındaki ilgili kanunlar tarafından da koruma altına alınmaktadır. Bir web sitesinde sadece içerik değil, bilgisayar yazılımı (HTML vb. kaynak kodları da yasa dahilinde yazılım olarak nitelendirilmektedir), resim ve grafik tasarım eserleri de yer almaktadır. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu 2/1 nolu maddesinde “her biçim altında ifade edilen bilgisayar programları ve bir sonraki aşamada program sonucunu doğurması koşuluyla bunların hazırlık tasarımları” şeklinde yer alan ifade sayesinde HTML vb. kodlar da “eser” olarak kabul görmektedir. Ancak bir web sitesindeki içerik arayüzü oluşturmak adına bir bilgisayar programı ile ilgili bir öğeyi meydana getiren düşünce ve ilkelerle oluşturulduysa eser olarak adlandırılmayabilir. Yani, bir yazılım hakkında yazılan yorum eser olarak algılanmamaktadır. Bir web sitesinin, sitede bulunan sayfanın ve sayfada bulunan içeriğin Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, 6/10-11 nolu maddelerinde de eser sayıldığını belirtmekte fayda vardır. Bu maddede “bir bilgisayar programının uyarlanması, düzenlenmesi veya herhangi bir değişim yapılması” kelimesi ile bahsi geçen unsurlar “işlenme eser” olarak değerlendirilmektedir. Dahası bu maddede yer alan “belli bir maksada göre ve hususi bir plan dahilinde verilerin ve materyallerin seçilip derlenmesi sonucu ortaya çıkan veri tabanları- içindeki tek tek veri ve materyal hariç-” kelimesi ile de siteleri oluşturan veritabanları (türünün ne olduğuna bakmaksızın) “işlenme eser” sayılmaktadır ve kanun ile korunmaktadır.
Web’in telif hakları açısından özelliklerini şu şekilde sıralanabilir:
- Web ortamında eserler son derece kolay çoğaltılabilmekte ve dağıtılabilmektedir. Herhangi bir eser, çok kısa bir süre içerisinde binlerce ve hatta milyonlarca kişi tarafından kopyalanabilmektedir. Bu kopyalama yapılırken asıl nüsha ile çoğaltılan nüsha arasında hiçbir kalite farkı da bulunmamaktadır.
- Web sayfaları ya da içeriği ile ilgili korumanın sınırları tam olarak belirlenememektedir.
- İnternet, etkileşimli yapısıyla ve sanal gerçeklik uygulamaları gibi teknolojik gelişmeler ile klasik eser tanımını zorlamaktadır. • İnternet’in hiçbir hukuki kişiliğe ya da kuruma ait olmayan bir yapıda bulunması ve bu şekilde gelişmesi yapılacak düzenlemeleri zorlaştırmaktadır.
- İnternet’in bir özgürlük ortamı olarak, fazladan yasal ya da teknik düzenlemelerle gelişiminin kısıtlanması istenmemektedir.
- İnternet üzerinden yapılan hak ihlallerinde, ihlali yapanın tespiti ve bu ihlalin önlenmesi son derece güç olmaktadır.
- Uygulanacak hukukun tespiti yani Devletler Hususi Hukukuna ilişkin sorunlar bulunmaktadır.
Günümüzde web 2.0 teknolojilerinin gelişimiyle en çok kullandığımız web uygulamaları Facebook, Twitter, Instagram, Youtube vb. sosyal medya araçlarıdır. Sosyal medya, anlık paylaşıma açılabilecek konumda olan bilgilerin varlığıyla iletişim yöntemlerimizi büyük ölçüde değiştirmiştir. Sosyal medyanın doğması, doğasındaki etkileşim özelliği sebebiyle günlük kullanıcıların pasif durumdan aktif duruma geçerek bir taraftan içerik üreten kullanıcı statüsüne geçmelerine, diğer taraftan ise bu etkileşim sebebiyle telif hakları ihlallerinde bulunmalarına sebebiyet vermiştir.
Telif Haklarında Güncel Gelişmeler
Ülkemizde bir eserin 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu çerçevesinde korunabilmesi için, sahibinin hususiyetini taşıması ve Kanun’da sayılan eser türlerinden birine girmesi gerekmektedir. Kanun’da eser türleri ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar ve sinema eseri olarak sayılmıştır. Kanunda, işlenme ve derlemelere de ayrıca yer verilmiştir.
Kanun’un 8. maddesinde eser sahibi, eseri meydana getiren olarak belirtilmektedir. Eseri yaratan kişinin eser sahipliği, eserin yaratılmasıyla birlikte başka bir işleme gerek olmaksızın kendiliğinden doğar. Eser sahibinin eseri üzerinde malî ve manevî olmak üzere iki tür hakkı bulunmaktadır.
Manevî Haklar:
- Umuma arz hakkı,
- Eser sahibinin adını belirtme hakkı,
- Eserde değişiklik yapılmasını yasaklama hakkı,
- Eser sahibinin malik ve zilyede karşı haklarıdır.
Malî Haklar:
- İşleme hakkı,
- Çoğaltma hakkı,
- Yayma hakkı,
- Temsil hakkı,
- İşaret, Ses ve/veya Görüntü Nakline Yarayan Araçlarla Umuma İletim Hakkı olarak yasada yer almaktadır.
İnternet ortamında telif haklarının korunmasıyla ilgili olan uluslararası mevzuata ve teknolojik gelişmelere paralel olarak ulusal mevzuatımızda bazı düzenlemeler yapılmıştır. Buna göre; FSEK’in “Çoğaltma Hakkı” başlıklı 22’nci maddesinde bir eserin aslını veya kopyalarını, herhangi bir şekil veya yöntemle tamamen veya kısmen, doğrudan veya dolaylı, geçici veya sürekli olarak çoğaltma hakkı münhasıran eser sahibine ait olduğu ifade edilmiştir. FSEK’in diğer bir önemli maddesi olan Ek 4’ncü madde iki husus düzenlenmiştir. Maddenin ilk fıkrasında fikir ve sanat eserlerine ait hak yönetim bilgilerini koruma altına almıştır. Maddeye göre; “eser ve eser sahibi ile, eser üzerindeki haklardan herhangi birinin sahibi veya eserin kullanımına ilişkin süreler ve şartlar ile ilgili olarak eser nüshaları üzerinde bulunan veya eserin topluma sunulması sırasında görülen bilgiler ve bu bilgileri temsil eden sayılar ve kodlar yetkisiz olarak ortadan kaldırılamaz veya değiştirilemez. Bilgileri ve bu bilgileri temsil eden sayıları ve kodları yetkisiz olarak değiştirilen veya ortadan kaldırılan eserlerin asılları veya kopyaları dağıtılamaz, dağıtılmak üzere ithal edilemez, yayınlanamaz veya topluma iletilemez.”
Açık Lisanslama
İnternet, insanlar için paylaşımı ve çalışmaların ortaklaşa kullanımını kolaylaştırır. Fakat bazen yasalar bunu zorlaştırır. Çektirilen bir fotoğraf, gerçekleştirilen bir şarkı kaydı, yayınlanan makale ya da çalışmanın orijinal hali web üzerinde yayınlandığı zaman çalışma telif hukuku açısından “tüm hakları saklıdır” statüsünde kabul edilir. Pek çok örnekte, bu durum, diğer insanların çalışmaları izin almaksızın kullanamayacağı ya da yeniden düzenleyemeyeceği anlamına gelir. Peki ya eser sahibi eserini başkalarının yeniden kullanmasını istiyorsa durum nedir? Eğer eseri oluşturan kişi paylaşma, kullanma ve hatta yeniden düzenleme hakkını başkalarına vermek istiyorsa, eseri Yaratıcı Beraberlikler (CC-Creative Commons) lisansı ile işaretlemelidir.
Yaratıcı Beraberlikler lisansı eser sahibine hangi hakları elinde tutmasını istediğine karar verme imkânı sağlar; ayrıca eseri kullanacak olanlara, bunu, eser sahibinin iznini önceden almaksızın ne şekilde kullanabileceklerini bildirmeyi sağlar. Yaratıcı Beraberlikler lisansı açık lisans türlerinden sadece biri olup, açık kaynak girişimi tarafından desteklenen seksene yakın lisans bulunmaktadır.
Yaratıcı Beraberlikler
Yaratıcı Beraberlikler (Creative Commons-CC) kâr amacı gütmeyen, telif hakları alanında esneklik ve paylaşımı yaygınlaştırmak amacıyla kurulmuş bir düşünce hareketi ve organizasyonudur. Yaratıcı beraberlikler lisansı, telif hakkı bulunan bir eserin veya çalışmanın ücretsiz olarak dağıtılmasını sağlayan bir çeşit kamu lisansıdır. Yaratıcı Beraberlikler amacına ulaşmak için sanatçılara ve genel olarak tüm eser sahiplerine, yasanın kendilerine tanıdığı kimi hakları kamuyla paylaşabilmelerine imkân verecek, özel olarak hazırlanmış telif lisansı sözleşmeleri önermektedir. Özgür Yazılım Vakfı tarafından daha önce meydana getirilen GNU Genel Kamu Lisansı (GNU GPL) metinlerini temel alan bu sözleşmelerin özelliği, yaratıcı kişilere, telif hakkından tamamen feragat etmeksizin eserlerini paylaşıma açmalarına imkân tanımasıdır. Yaratıcı beraberlikler eser sahibinin isteğine uygun olabilecek değişik lisansları mevcuttur. Yaratıcı beraberlikler araçları sadece lisanslardan ibaret olmayıp buna kimi işaret, etiket ve diğer belgeler de eklenebilir. Bundan başka, CC lisanslı eserlerin Internet tarayıcı programlar tarafından algılanmasını sağlayan elektronik etiket de mevcuttur.
Genel Kamu Lisansı
GNU Genel Kamu Lisansı (GPL), yazılım ve diğer ürünler için kamu malı haline getirilmiş, özgür bir lisanstır. Pek çok yazılım ve diğer ürünlerin lisansları, bu ürünlerin paylaşımını ve ürünleri değiştirme özgürlüğünü önleyecek şekilde tasarlanmıştır. Buna karşın, GNU Genel Kamu Lisansı bir programın tüm sürümlerini paylaşma ve değiştirme özgürlüğünü güvence altına alır; böylece tüm kullanıcıları için özgür yazılım özelliğini koruduğunu garanti altına alır. Copyleft esaslı lisansların en güçlü ve en yaygın örneği olan GNU GPL, günümüzde milyonlarca yazılım bileşeni tarafından kullanılmaktadır. Copyleft, bir programın (veya başka bir çalışmanın) özgür yazılım haline getirilmesi, programın tüm değiştirilmiş ve genişletilmiş sürümlerinin de özgür yazılım haline getirilmesi için genel bir yöntemdir. GNU’ nun açılımı, “GNU is Not Unix”‘tir. Yani “GNU, Unix değildir” anlamına gelir. Yazılan özgür yazılımların bir arada toplanması için 1985 yılında yine Stallman tarafından FSF (Free Software Foundation) kurulur ve GNU yazılımlarını korumak için GPL (General Public Licence) adı verilen yazılım lisansı oluşturulur. Amaç, GPL lisansı ile lisanslanan özgür yazılımların, özgürlüklerini korumaktır. Özgür yazılımlar genelde ücretsiz ya da çok düşük ücretlidir ama kaynak kodları açık ve ücretsiz olarak dağıtılır. Genel Kamu Lisansı, özgür yazılımın kopyalarını dağıtma özgürlüğünü; bu yazılımların kaynak kodlarına erişimi ya da istenildiğinde sunumunu, yazılımı değiştirebilme ya da parçalarını yeni özgür yazılımda kullanmayı ve bu eylemlerin gerçekleştirilebileceğinden haberdar olmayı garanti altına almak için tasarlanmıştır.
Apache Lisansı
GNU kendi lisanslarının dışındaki en çok kullanılan bir lisans türü olan Apache Lisansı, Genel Kamu Lisansı ile uyumlu bir lisans türüdür. Diğer özgür yazılım lisanslarında olduğu gibi Apache Lisansı, yazılımın kullanıcılarına yazılımı herhangi bir amaç için özgürce kullanma, dağıtma, düzeltme ve yazılımın değiştirilmiş sürümlerini dağıtma hakkını vermektedir. Apache Lisansı yalnızca alıcıyı bilgilendirme amaçlı olarak Apache lisans kodlarının kullanıldığına dair bir uyarının bulundurulmasını zorunlu tutmaktadır. Böylece, copyleft lisanslarının tersine, Apache lisans kodlarının değiştirilmiş sürümlerinin alıcılarının, üst sürümü almalarına gerek kalmamaktadır.
MIT Lisansı
1988 yılında Massachusetts Teknoloji Enstitüsü tarafından ortaya çıkan GPL ile uyumlu bir özgür yazılım lisansıdır. Özgür yazılımın temel özgürlüklerini içermektedir. Fakat Apache Lisansı gibi copyleft değildir. Rubby on Rails dili, PuTTy uygulaması, jQuery UI ve yaygın kullanılan CSS kütüphanesi “Boostrap” örnek olarak verebilecek olan MIT Lisansı altında dağıtılan yazılımlardır. Ayrıca web geliştiriciler tarafından yaygın olarak bilinen jQuery hem MIT lisansı ile hem de GPL ile dağıtılmaktadır. MIT Lisansı, hiçbir ücret talep edilmeden yazılımın bir kopyasını ve belgelendirme dosyalarını elde eden herkese verilen izin; kullanma, kopyalama, değiştirme, birleştirme, yayımlama, dağıtma, alt lisanslama ve/veya yazılımın kopyalarını satma eylemleri de dahil olmak üzere ve bununla kısıtlama olmaksızın, yazılımın sınırlama olmadan ticaretini yapmak için verilmiş olup, bunları yapmaları için yazılımın sağlandığı kişilere sunulur. Yazılım “hiçbir değişiklik yapılmadan” esasına bağlı olarak, ticarete elverişlilik, özel bir amaca uygunluk ve ihlal olmaması da dahil ve bununla kısıtlı olmaksızın açıkça veya üstü kapalı olarak hiçbir teminat olmaksızın sunulur. Hiçbir koşulda yazarlar veya telif hakkı sahipleri herhangi bir iddiaya, hasara veya diğer yükümlülüklere karşı, yazılımla veya kullanımla veya yazılımın başka bağlantılarıyla ilgili, bunlardan kaynaklanan ve bunların sonucu bir sözleşme davası, haksız fiil veya diğer eylemlerden sorumlu değildir.