Dünya Ekonomisi Dersi 6. Ünite Sorularla Öğrenelim
Ulus Devlet
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Ulus Devleti nedir?
Ulus Devlet, meşruiyetini bir ulusun belli bir coğrafi sınır içindeki egemenliğinden alan devlet şeklidir. Devlet politik ve jeopolitik bir varlık, ulus ise kültürel ve/veya etnik bir varlıktır. Ulus devlet kavramı ise bu ikisini belli bir coğrafyada örtüştürür ve böylelikle kendisinden önce gelen devlet yapılarıyla büyük ölçüde farklılaşır.
Monarşi nedir?
Monarşi, bir hükümdarın devlet başkanı olduğu bir yönetim biçimidir. Saltanatın bir başka adıdır. Seçim dışı yöntemler kullanılır. Monarşiyi diğer yönetim biçimlerinden ayıran en önemli özellik, devlet başkanının bu yetkiyi yaşamı boyunca elinde bulundurmasıdır.
Milliyetçilik nedir?
Milliyetçilik, millet veya ulus olarak tanımlanan bir topluluğun yaşama ve ilerleme ülküsünün toplumların ve insanlığın gelişmesini sağladığına inanan görüştür. 19. yüzyıl başlarından itibaren Avrupa’da, 20. yüzyılda ise tüm dünyada egemen siyasi düşünce tarzı olmuştur. Günümüzde Anglosakson kültürüne bağlı toplumlarda ve Avrupa Birliği düşüncesini savunan çevrelerde olumsuz bir anlam yüklenmiştir.
Giddens'in ulus devletin evrenselleşmesini anlattığı aşamalardan birinci aşama nedir?
Giddens, ulus devletin evrenselleşmesini üç aşama ile açıklamaktadır (Giddens, 1985, s, 255-257). İlk olarak XIX. yüzyılda başta İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya olmak üzere Avrupalı ulus devletler, sınai üretimi askerî faaliyete başarı ile uygulamışlardır. Yeni savaş tekniği, Avrupalıların üyesi olmadıkları mutlakiyetçi imparatorluklar ve kabile toplumları karşısında askerî başarı kazanmalarını sağlamıştır.
Giddens'in ulus devletin evrenselleşmesini anlattığı aşamalardan ikinci aşama nedir?
İkinci aşamada, Avrupalılar sahip oldukları rasyonel bürokratik özellikler nedeni ile kaynakları etkin bir şekilde ulusal gelişmeleri için kullanmışlar ve diplomatik şebekeler ve uluslar üstü politik kurumlar aracılığı ile diğer ulus devletlerle ilişkilerini başarı ile yürütmüşlerdir.
Giddens'in ulus devletin evrenselleşmesini anlattığı aşamalardan üçüncü aşama nedir?
Üçüncü aşama beklenmedik tarihî olaylarla ilgilidir. Bunlardan biri XIX. yüzyılda Avrupalı büyük devletler arasında uzun bir barış döneminin yaşanmasıdır. Bu nedenle Avrupalı devletler ekonomik kaynakları sanayileşme ve sömürge sağlama amacı ile kullanabilmişlerdir. Diğer bir tarihî olay ise XX. yüzyılda dünya savaşlarının uluslararası ilişkileri bozmasıdır. Bu savaşların yol açtığı felâketler karşısında tedbir almak için uluslararası bir askerî düzen kurulmuştur (NATO). XX. yüzyılda ortaya çıkan IMF, Dünya Bankası, GATT gibi uluslararası organizasyonların amacı devletler arası ticaretin finansmanı ve aksamadan yürütülmesidir. Ulus devletlerin egemenliği güvenlik altına alınmış ve kurumsallaşmıştır. Böylece uluslararası ilişkilerin karşılıklı olduğu bir sistem doğmuştur. Bu sistem içinde yaşayan bireysel ulus devletler, belli sınırlar içinde yaşayan etnik gruplar bütünüdür. Bu sistem içinde küçük ve zayıf olan yeni devletler bile bir miktar ilerleme ve yaşama olanağı sağlayan güvenli bir çerçeveye kavuşmuştur.
Burton'un ulus devletlerin geleceği ile ilgili görüşleri nelerdir?
Burton, dünyanın düalistik bir yapıya sahip olduğuna inanmaktadır. Dünyanın entegrasyonu devletlerin alt birimleri arasında gerçekleşmekle birlikte, dünya devletler şeklinde parçalara ayrılmış olarak kalacaktır.
Bull'un ulus devletlerin geleceği ile ilgili görüşleri nelerdir?
Bull, devletler sisteminin yerini alabilecek bir dünya sisteminin varlığını gösteren işaretlerin henüz ortaya çıkmadığına inanmaktadır. Bir dünya toplumunun ortaya çıkışı sadece ülkelerin birbirleri ile ilişki kurma dereceleri ile ilgili değildir. Bull’a göre tüm insanlık için ortak olan çıkar ve değerler oluşmalı ve bunlar üzerine ortak kurallar ve kurumlar inşa edilebilmelidir. Ancak dünya insanları arasında var olan çelişkiler göz önüne alındığında, devletler sisteminin yıkılarak yerine bir dünya sisteminin kurulması pek olanaklı görünmemektedir.
Rosenau'nun ulus devletlerin geleceği ile ilgili görüşleri nelerdir?
Rosenau, teknolojideki gelişmelere bağlı olarak 400 yıldır süren ulus devlet sisteminin büyük bir dönüşüme uğradığını kabul etmektedir. Buna rağmen ulus devletlerin temel aktörler olarak dünya sahnesinde kalacağında ısrar etmektedir. Bazı devletler, politikaları tasarlamak ve uygulamak konusunda diğerlerine kıyasla daha güçlü olurken, diğerleri de dayatılan değişikliklere adaptasyon kapasitesini sağlayacaklardır. Daha sonraki kitabında ise Rosenau, ulus devletler arası ilişkilerden oluşan devlet merkezli dünya ve uluslararası kamusal olmayan örgütler, devlet bürokrasileri, alt gruplar ve uluslar üstü aktörler arasındaki ilişkilerden oluşan çok merkezli dünya ayrımını yapmaktadır. Son yıllarda bu iki grup arasındaki ikilem iyice belirginleşmiştir. Çok merkezli dünya aktörleri ulus devletlerden bağımsız olma çabası içindeyken, devlet merkezli dünyanın savunucuları, politik kurumların korunması çabası içindedir. İki tarafın prensipleri arasındaki çelişkiler, insan toplumunu büyük bir çatışma içine sürüklemektedir.
Gilpin'in ulus devletlerinin geleceği ile ilgili görüşleri nelerdir?
Gilpin de pek çokları gibi küreselleşmeyi kapitalizmin gelişmesine bağlamaktadır. Gilpin’e göre küreselleşme, kapitalist piyasa yapısı ve metalaşma süreci dünyanın dört bir yanına ulaştığı ölçüde mümkün olacaktır. Gilpin’e göre piyasanın ilerleyişi dış faktörlerin etkisi altındadır. Dış faktörler içinde piyasa üzerinde en etkili olanı, ulusal ve uluslararası politik yapıdır. Burada bir çelişki yatmaktadır. Çünkü Gilpin devletin metalaşma sürecini etkilediğini söyleyerek piyasanın kendi mantığına yapacak bir şey bırakmamaktadır. Gilpin’e göre kapitalist piyasanın küreselleştirici etkisinin yüksek olmasının koşulu jeopolitik istikrardır. Jeopolitik istikrarın sağlanmasının koşulu ise uluslararası ekonomi politikasına süper bir gücün hâkim olmasıdır. Piyasanın başarısı için ise hegemonya sahibi gücün otoriter değil liberal bir ülke olması gerekmektedir. O hâlde liberal bir süper gücün varlığı dünya piyasa ekonomisinin gerçekleşmesi için gerekli ancak yeterli olmayan bir koşuldur. Serbest piyasa kurallarını dayatan bir süper güç olmadığı zaman dünya ekonomisinde tekelci eğilimler artmakta, her ülke kendi içine kapanmakta ve merkantilist politikalara başvurmaktadır.
Kongar, küreselleşme sürecinin ışığında Türkiye ulus devletinin durumunu nasıl değerlendirmektedir?
Kongar’ın ifadesi ile Türkiye henüz sanayileşmesini tamamlayamamışken, gelişmiş Batı toplumları İletişim -Bilişim Devrimi’ni yaşamakta ve yeni bir çağa adım atmaktadır. Türkiye’nin hedefi gayet açıktır. Almış başını giden Batı’yı yakalayabilmek için laik ve demokratik sosyal hukuk devletinin gereklerini bir an önce yerine getirmelidir. Küreselleşme, ulus devlet modelini ortadan kaldırıyor söylemi ile kalkınma hamlemizi ve ulusal güvenliğimizi ihmal eden bir yaklaşımdan uzak durulmalıdır. Kongar’a göre Türkiye’nin yapması gereken, küreselleşme sürecinin gerçeklerini unutmadan ulus devlet modeli çerçevesinde, ekonomisini ve demokrasisini yani kısaca laik ve demokratik sosyal hukuk devleti modelini geliştirmeyi sürdürmektir. Aksi takdirde yoksul ülkeler ligine düşmesi hiç de olanaksız değildir.
Küreselleşmenin hangi sorunları çözememesi ulus devletine ihtşiyaç duyulmasına neden olmaktadır?
Öncelikle küreselleşme sosyal güvenlik ve refah sorununu çözemediği için ulus devlete ihtiyaç devam etmektedir. İkinci olarak vatandaş yetiştirme kimin sorumluluğunda olacaktır. Üçüncü olarak ülkeler arası toprak ve savunma sorunları hâlâ devam etmektedir.
Nüfus artışı ne sebepten kaynaklanmaktadır?
Nüfus artışı endüstrileşme sürecini tamamlayamamış, kalkınma talebi içindeki ülkelerden kaynaklanmaktadır.
Ulus devletlerin güvenliğini tehdit eden potansiyel problemler nelerdir?
Kalabalık fakir nüfusun zengin ülkelere göçünün ortaya çıkarabileceği etnik çatışmalar, ulus devletlerin varlığına tehdit olarak görülmektedir. Ulus devletlerin güvenliğini tehdit eden potansiyel problemlerden birisi uluslararası
üretim ve iş bölümüdür. Uluslararası finans devrimi de ulus devletin egemenliğine meydan okumaktadır. Yeni tehditlerin uluslar aşırı boyutlara sahip olması, ulusal güvenliği uluslararası güvenliğin ayrılmaz bir parçası hâline getirmektedir. Ulus devlet olgusu, bazı problemler için verimli iş göremeyecek kadar büyük bazı problemler için çok küçük kalmaktadır. Son yıllarda ulus devletlerin sahip oldukları toplumlar üzerindeki kontrol gücünü aşındıran pek çok gelişme art arda yaşanmaktadır.
Global piyasa mantığı nedir?
Global piyasa mantığında önemli olan ürünün, en kârlı şekilde, en düşük maliyetle elde edilebildiği yerde üretilmesidir.
Ulus devletler hangi gelişmeleri önleyememektedir?
Global nüfus patlamasına çare bulmak, sera etkisine son vermek, döviz ticaretini durdurmak, yabancı ülkelerdeki otomasyona dayalı fabrikaları, biyoteknolojiye dayalı tarımsal üretimi yasaklamak ellerinden gelmemektedir. Uluslararası terörizm ve uyuşturucu gibi tehditlerle başa çıkamamaktadırlar.
Günümüzde toplumlar arasında uluslararası ilişkiler haricindeki bağlar nelerdir?
Günümüzde toplumlar arasındaki tek bağ uluslararası ilişkiler değildir. Bu sistem dışında, ekonomik değişime ek olarak zevk ve tercihlerin, modanın ve fikirlerin değişimine olanak veren uluslar üstü ilişkiler de gelişmiştir. Uluslar
üstü ilişkilerin gelişimine yön veren temel etken elektronik iletişim teknikleridir.
Elektronik iletişimin ayırt edici özelliği nedir?
Elektronik iletişimin ayırt edici özelliği hızıdır.
Elektronik iletişim küresel ölçekte nasıl bir etkide bulunmuştur?
Elektriğin iletişimde kullanımı, insanın sinir sistemi merkezine benzeyen küresel bir haberleşme ağı sağlamaktadır. Küresel ölçekte bir diyalog sağlanmaktadır. Tüm bunlar ön yargılara ve dar görüşlülüğe son vererek tümden bir değişim mesajı vermektedir. Eski vatandaşlık, devlet ve milli gruplaşmalar işlemez hâle gelmektedir. Yeni teknoloji herkes için dünyanın her köşesini ulaşılabilir kılmaktadır. Teknolojik gelişmelerin hızlandırdığı küreselleşme süreci ulus devletin varlığını tehdit etmektedir.
Huntington'ın Batı uygarlığının değerlerinin evrenselliği ile ilgili görüşleri nelerdir?
Huntington, Batı uygarlığının değerlerinin evrensel olmadığını, bunların yalnızca Batı’ya özgü olduğunu söyleyerek, dünyanın geri kalanını farklı ilan etmektedir (Kongar, 1998, s, 56). Huntington’a göre Batı uygarlığının evrensel değerlere sahip olduğu iddiası onu diğer uygarlıklarla artan bir çatışma ortamına sokmaktadır. Çünkü Batı için evrensel olan diğerleri için emperyalizmdir. Özellikle saldırgan Batı uygarlığı, hoşgörüsüz İslam uygarlığı ve iddiacı
Çin uygarlığı arasındaki negatif etkileşim tüm dünyayı uygarlıklar çatışmasına sürükleyecek potansiyeldedir. Huntington’a göre Batı uygarlığının varlığını sürdürmesi için Batılı olmayan toplumlardan gelecek saldırılara karşı savunma gücünü yenilemesi gerekmektedir.