Çağdaş Türk Yazı Dilleri 2 Dersi 2. Ünite Özet
Uygur Türkçesi Alfabe Ve Metin Örnekleri
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Doğu Türkistan Uygur Arap Alfabesi
(Bakınız s. 39)
Kazakistan Uygur Kiril Alfabesi
(Bakınız s. 40)
Uygur Türkçesi Metin Örnekleri:
1. Metin:
KURTULUŞ YOLİDA
Qutuluş yolida sudek aqtı biznin˜ qanimiz
Sen üçün ey yurtimiz bolsun fida bu canimiz.
Qan keçip hem can berip ahır qutuldurduq se´ni
Qutuluşqa qalbimizde bar idi imanimiz.
Yaru-hemdem boldi biznin˜ himmetimiz sen üçün
Dunyani sorğan idi himmet bilen ecdadimiz.
Yurtimiz biz yüz-kozünni qan bilen pakizleduq,
Emdi hiç kirletmigeymiz çünki Türktür namimiz
Atilla, Çingiz, Tümür... Dünyani titretken idi
Can berip, can alimiz, biz ular evladi biz.
Çiqti can hem aqti qan, düşmendin boldi el aman,
Ye´şisun, min˜ ye´şisun parlansun istiqbalimiz.
Mehemmet Ali Tevfik
KURTULUŞ YOLUNDA
Kurtuluş yolunda su gibi aktı bizim kanımız,
Sen için ey yurdumuz feda olsun bu canımız.
Kan akıtıp hem can verip sonunda kurtardık seni
Kurtulmaya kalbimizde var idi imanımız.
Bir nefes hem oldu yar himmetimiz sen için
Dünyayı sormuş idi himmet ile ecdadımız.
Yurdumuz biz yüz gözünü kan ile temizledik
Şimdi hiç kirletmeyiz çünkü Türktür namımız.
Atilla, Cengiz, Timur dünyayı titretmiş idi
Can verip, can alırız, biz onların evladıyız.
Çıktı can hem aktı kan, düşmandan oldu el-aman
Yaşasın, bin yaşasın parlasın istikbalimiz.
Mehmet Ali Tevfik
2. Metin:
POLU
Ependi ayaliğa deptu:
-Oxşitip bir polu qilğin, meze qilip yeyli!
-Xudayim buyrisa, de´sile, - deptu ayali.
Hey nadan xotun sen poluni e´tiver, polu teyyar bolğandin ke´yin Xudannin˜
buyriğanbuyriminiğa qarimay. Ye´vemeymizmu, -deptu. Polu teyyar boluptu, tavaqqa usuluptu, destixanğa e´kilip, emdi qolini tavaqqa sunğanda qazixanidin ikki mulazim ke´lip, “Sizni qazi çaqirivatidu” dep, Ependimni kiyimni kiyişke qoymay, aldiğa se´lip haydap e´lip me´n˜iptu. Ependini qazixanidin xuptenidin ke´yin qoyup be´riptu. Öyige ke´lip, işikni asta qe´qiptu. Ayali:
-Kim bu? - de´se, Ependi:
-Xudayim buyursa men se´nin˜ e´rin˜, -deptu.
PİLAV
Efendi (Nasrettin Hoca) hanımına demiş:
-Şöyle bir pilav yap, tadını cıkararak yiyelim.
-Allah izin verirse, deseniz, demiş hanımı.
Hey akılsız kadın, sen pilavı yapıver, pilav hazır olduktan sonra, Allah’ın izin verip vermediğine bakmadan yiyemez miyiz demiş. Pilav hazır olmuş. Tabağa konulmuş. Sofraya eğilip, tam elini tabağa uzattığında, mahkemeden iki mulazım gelip, “Sizi kadı cağırıyor” deyip Efendi’yi giyimini giymeye fırsat vermeden onune duşurup apar topar alıp gitmişler. Efendi’yi mahkemeden yatsıdan sonra salıvermişler. Evine gelince, kapıyı yavaşca çalmış. Hanımı:
-Kim o? deyince, Efendi:
-Allah izin verirse ben senin kocanım, demiş.
3. Metin:
ŞAMAL QANDAQ PEYDA BOLİDU
Be´liq suda insan havada yaşaydi. Be´liq heriketlenmise yaki su qimirlinmisa, sunin˜ bar yoqliği beliqqa körünmeydu hem an˜lanmaydu. Şunin˜ğa oxşaş biz havani ozimiz qimirlatmiğice yaki hava qimirlinmigice bayqimaymiz. Amma jugrişimiz bilen havani bayqaymiz, üzümizge hava dolqunliri urulidu. Bezi vaqitlarda quliğimizğa şamalnin˜ üşqe´tip çiqini an˜linidu. İssiq bolminin˜ işigini açsaq, soğ şamal öyge tövendin kiridu, juquridin bolsa, issiq hava talağa çiqip ketidu. Şamal bezi vaqitlarda kün çiqiştin çiqsa, bezide kün pe´tiştin çiqidu. Eslide şamal havanin˜ intayin qizip ke´tişidin yaki sovup ke´tişidin peyda bolidu. De´mek, issiq hava bilen soğ havanin˜ qoşuluşudin şamal peyda bolidu.
RÜZGAR NASIL MEYDANA GELİR
Balık suda, insan havada yaşar. Balık hareket etmese veya su kımıldamasa suyun var veya yok olduğunu balık bilemezdi. Bunun gibi biz de havayı kımıldatmasak veya kımıldamasa fark etmeyiz. Ama koşmamız durumunda havayı hissederiz ve yüzümüze hava dalgaları değer. Bazen kulağımızda rüzgârın uğultusu işitilir. Sıcak odanın kapısını açsak, soğuk rüzgâr eve aşağıdan girer, yukarıdan ise sıcak hava dışarıya çıkar. Rüzgâr bazı zamanlarda doğudan çıksa, bazen de batıdan çıkar. Aslında rüzgâr havanın çok ısınmasından ya da soğumasından meydana gelir. Demek ki, sıcak hava ile soğuk havanın çok ısınmasından ya da soğumasından meydana gelir.
4. Metin:
TAN ŞAMALLİRİ
Yelpünüp ötken tan˜ şamalliri
Bir dem qe´şimda toxtap ötün˜ler,
Yürek zarini, ah ve derdini
Merhemet eylep an˜lap ötün˜ler!
E´şip tağlardin be´rip yetkende
Tenri te´ğinin iteklirige,
Yipek romaldek qolun˜lar tegsün
Dertmen gullernin˜ çiçeklirige!
Teselli oqup, derdige derman,
Ğeyret qoşun˜lar ğeyretlirige,
Mun˜luk salamlar be´rip e´ytin˜lar
Dertmen gullernin˜ ciceklirige!
Yillardin be´ri tevrigen de´n˜iz,
Emdi vaqtidur obdan e´ytin˜iz.
Qurbansız deva bolmigan heç çağ
Biz dava qılip, qanmiğan he´ç çağ.
Menmu yasaymen tileklik dolqun
Özemge layiq salimen şavqun.
Şair tileydu şundaq tilekni,
Xiyaldiki u bir ke´liçekni
Yelpunup ötün˜ tağlar be´şidin,
Tağlardin ötkeç cençi qe´şidin.
Menmu raslidim ötkür qılicim,
Öteşke teyyar uluğ burçum!
Ebdurehim Ötkür
SEHER RÜZGARLARI
Esip geçen seher rüzgârları
Bir an karşımda durup geçiniz,
Yürek zarını, ah ve derdini
Merhamet kılıp bilip geçiniz!
Aşıp dağlardan varıp yetende
Tanrı dağının eteklerine,
İpek mendil gibi elin değsin
Dert yaşı akan yanaklarına.
Teselli edip derdine derman,
Gayret ekleyin gayretlerine.
Gamlı selamlar verip söyleyin
Dertle güllerin çiçeklerine!
Yıllardan beri oynayan deniz,
Şimdi vaktidir, güzel deyiniz.
Kurbansız dava olmadı asla,
Biz davamıza kanmadık asla.
Ben de dilekle dalgalanırım,
Özüme layık ışık salarım.
Şair diler böyle bir dileği,
Hayalindeki şu geleceği.
Esip geçin dağların başından,
Dağlardan geçen cenkçi yanından
Ben de biledim keskin kılıcımı,
Ödemeye hazırım borcumu!
Abdurrahim Ötkür
Aşağıda Uygur Türkçesiyle verilen metni Türkiye Türkçesine aktarınız.
Burunqi zamanda, bir padişaniñ güzel bir qizi bar ikeñ. Uniñğa nurğun şeherlerdiñ elçiler kelgen bolsimu qiz ret qiptu. Qizniñ köñlide nime barliğini bilelmigen ata-anisi uniñ nime şerti barliğini soraptu.
-Başqa şertim yoq, deptu qiz. Kimde kim maña birle vaqitniñ içide hem gaday hem bay ikenligini körsitip, meni qayil qilalisa, men şu kişige tegimen.
Metnin Türkiye Türkçesindeki karşılığı şu şekildedir:
Eski zamanlarda bir padişahın güzel bir kızı varmış. Ona birçok şehirden dünürler gelse de kız reddediyormuş. Kızlarının gönlünde ne olduğunu bilemeyen anne ve babası onun ne şartları olduğunu sormuşlar.
-Başka şartım yok, demiş kız. Her kim bana aynı zamanda hem fakir hem de zengin olduğunu gösterip beni ikna edebilirse, ben o kişiyle evleneceğim.