Yakınçağ Avrupa Tarihi Dersi 4. Ünite Özet
Alman Birliği’Nin Kurulmasından Birinci Dünya Savaşı’Na Kadar Avrupa (1871-1914)
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Giriş
1871 yılında Alman Birliği’nin sağlanması, Avrupa tarihinin en önemli olaylarından biridir. Nitekim Almanya, nüfus, sanayi ve üretim potansiyeli bakımından İngiltere’nin ardından Avrupa’nın en güçlü devleti haline gelmiştir.
Fransa’nın Prusya’ya karşı uğradığı bozgun ve demir ve kömür madeni bölgesinin kaybı, II. Dünya Savaşı’na kadar sürecek olan koyu bir Alman düşmanlığına yol açmıştır. Fransa-Prusya savaşından yararlanmak isteyen Rusya Kırım Savaşı’ndan (1853-1856) sonra imzalan Paris Antlaşması’yla Karadeniz’in tarafsız olması ve silahsızlandırılması hükümlerini tanımadığını bildirmiş ve Almanya’nın desteği ile bu hükümlerden kurtulmuştur.
1870’li yıllarda İngiltere İrlanda ve iç sorunlarla uğraşmasından dolayı Bozdağlar, Doğu Akdeniz ve Hindistan yolunun güvenliği dışındaki konularda Avrupa meselelerine müdahale etmek istememiştir. Almanya’nın kuruluşuyla aynı tarihlerde birliğini sağlayan İtalya Prusya-Fransa savaşı sırasında Roma’yı topraklarına katarak milli birliğini tamamlamıştır.
1871-1914 yılları, Osmanlı coğrafyası ve Balkanlar bir yana bırakılırsa, Roma İmparatorluğu’ndan beri Avrupa devletleri arasındaki en uzun barış dönemine sahne olmuştur. Bu dönem Avrupa devletlerinin üçlü ittifak ve üçlü itilaf şeklinde bloklaşmasına yol açmıştır.
Almanya ve Kıta Avrupası’nda Üstünlük Mücadelesi (1871-1890)
1871-1890 yılları arasında alman Başbakanı Bismarck’ın önünde;
- Birliğin sağlam temellere oturtulması ve sürekliliğin sağlanması ile
- Fransa meselesi olmak üzere iki problem bulunmaktadır.
İç sorunların çözümü için zamana ihtiyaç duyulduğundan dolayı Bismarck barışçı bir politika izlemeye başlamıştır. Fransa sorunundan dolayı İngiltere ve Rusya ile iyi geçinip Fransa’nın yalnızlaştırılması politikası izlemiştir.
Bu politika bağlamında Almanya; Avusturya-Macaristan ve Rusya ile anlaşma yolunu seçmiştir. Böylece Üç İmparatorlar Birliği veya yaygın adıyla Üç İmparator Ligi kurulmuştur. Balkanlardaki ulusçu ayaklanmalar bu birlik için problem olup, Avusturya-Macaristan ile olan ilişkilerin bozulmasına yol açmıştır. Nitekim Ayastefanos Antlaşması sonrası Üç İmparator Ligi tatil edilmiştir.
1875 yılında Hersek’te Sırpların vergi meselesi yüzünden isyan etmesi, Bosna, Sırbistan, Karadağ ve Bulgaristan’da büyük bir heyecana sebep olmuştur. İsyan, o sırada özerk olan Karadağ ve Sırbistan’ın desteği ile Bosna’ya da sıçramıştır. Üç İmparator Ligi Avusturya ve Rusya’nın ortak hareket etmesini öngördüğü halde, iki devletin Balkanlar hakkındaki projeleri farklıdır.
Avusturya için Balkanlar yayılma sahası iken Rusya bölgedeki nüfuzunu arttırma niyetindedir. İngiltere, Fransa ve İtalya’nın onayı alındıktan sonra altı devlet adına 1875’te Babıali’ye tebliğ edilen Andrassy Notası, Osmanlı Devleti’nden yerel hakların genişletilmesi, din ve mezhep özgürlüğünün sağlanması, köylülerin topraklandırılması, yerel meclislerin kurulması, iltizam vergisinin kaldırılması ve vergilerin mahallinde harcanması gibi taleplerde bulunmaktaydı. Osmanlı Hükümeti son istek dışındakileri kabul etmiştir. Ancak isyan bastırılamamış ve bu durum Bulgar komitecileri cesaretlendirmiştir. Müslüman bir kızın kaçırılması üzerine galeyana gelen halkın Almanya ve Fransa konsoloslarını öldürmesi, Fransa, Almanya, Rusya, İtalya ve Avusturya donanmalarının Selanik’e gönderilmesiyle sonuçlanmıştır.
Balkan Krizi’ni asıl tırmandıran olay Balkan ayaklanmasıdır. Pomaklar ve Bulgarlar arasında yaşanan çatışmalar, Hıristiyan katliamı yapıldığı yönünde propaganda malzemesi olarak kullanılmıştır. Bu isyan, İngiliz ve Fransız basınında Türklerin Hıristiyanları katletmesi şeklinde sunulmuştur.
Balkan Krizi’ne çözüm bulmak amacıyla 23 Aralık 1876’da, Tersane Konferansı’nda Osmanlı Hükümeti’nin Sırbistan ve Karadağ’dan aldığı yerleri iade etmesi ve Bosna-Hersek ve Bulgaristan’a özerklik verilmesi istenmiştir. Meclis-i Umumi oy birliği ile önerileri reddetmiştir. Osmanlı Devleti’nin Londra protokolünü de reddetmesi üzerine Rusya 1877’de Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etmiştir. 1877-78 Osmanlı-Rus savaşı Osmanlı Devleti açısından ağır bir mağlubiyetle sonuçlanmıştır. Edirne’nin düşmesinden sonra Rusların İstanbul’a yürüme ihtimaline karşı İngiliz Donanması Tuzla açıklarına demirlemiştir. Babıali 1878’de Ayastefanos Antlaşması’nı imzalamak zorunda kalmıştır. Buna göre, Sırbistan, Karadağ ve Romanya’ya bağımsızlık verilmiş, BosnaHersek’e öngörülen ıslahatlar yapılacak ve burada Avusturya ve Rusya’nın dolaylı kontrolü bulunacaktır. Bulgaristan’da ise Osmanlı Devletine vergi ile bağımlı özerk bir prenslik kurulacaktır.
Avusturya iki denize kıyısı olan bir Bulgaristan kurulmasına karşı gelmiş ve İngiltere ve Almanya’ya başvurmuştur. Bunun üzerine imzalanan Berlin Antlaşması ile Sırbistan, Romanya ve Karadağ’ın bağımsızlığı onaylanmıştır. Bosna-Hersek geçici olarak Avusturya işgaline bırakılmıştır. Ayastefanos Antlaşması ile çizilen Bulgar sınırları daraltılmıştır.
Üç İmparator Ligi 1881 yılında üç yıl süreyle yeniden kurulmuştur. Ancak Rusya ve Avusturya’nın Balkan çıkarlarının birbirine zıt olması nedeniyle tekrar bozulmuştur. Bulgar Meclisi’ni Berlin Antlaşması’na aykırı olarak Alman imparator ailesine mensup Ferdinand Saxe-Coburg Gotha’yı Bulgaristan Prensi olarak seçmiştir. Bu sorun Almanya, Avusturya ve Rusya’yı birbirine düşürmüş olup Üç İmparator Ligi dağılmıştır.
1882 yılında Almanya, İtalya ve Avusturya-Macaristan arasında Üçlü İttifak Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşmaya göre, taraflar büyük devletlerin saldırılarında birbirlerine yardım edecek, bunun dışındaki saldırılarda tarafsız kalacaklardır. 1883 yılında Romanya bu ittifaka katılmıştır. Bu antlaşma I. Dünya Savaşı’na kadar Avrupa siyasetinin temel taşlarından biri olarak kalmıştır.
Almanya’nın Fransa ve Rusya arasındaki ilişkilerin düzelmesini istememesi üzerine 1887 yılında Rusya ile Teminat Antlaşması yapılmıştır. Üç yıl sürecek olan bu antlaşmaya göre, tarafların üçüncü ülkelerle savaşması halinde diğeri tarafsız kalacaktır.
Bulgaristan meselesinden sonra İngiltere Avusturya ve İtalya ile 1887 yılında gizli bir antlaşma imzalamıştır. Buna göre, doğudaki özerkliklerin korunması, Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünün muhafazası ve boğazlarda herhangi bir devletin üstünlük elde etmesine izin verilmemesi konusunda anlaşmışlardır.
Avrupa’da Denge Dönemi (1890-1907)
Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalya arasında kurulan Üçlü İttifakın sağladığı ortaklık, kısa sürede bunun karşısında yer alan başka bir birlikteliğin doğmasının da altyapısını hazırlamıştır. Bu durum I. Dünya Savaşı ile açığa çıkacak iki farklı cephenin tohumlarının atılması anlamına gelmektedir.
Almanya’da Bismarck’ın ardından II. Wilhelm’in (1888- 1918) tahta çıkmasından sonra izlenen politika değişmiştir. II. Wilhelm rekabetçi ve saldırgan bir dış politika tercih etmiştir. Almanya başlangıçta İngiltere ile ilişkilerini güçlendirmiştir. Alman sanayisinin dünya piyasalarında İngiliz mallarını geride bırakması ve Alman donanmasının yükselen gücü İngiltere’nin düşmanlığını çekmeye başlamıştır. Bu durum Almanya’ya karşı blokların kurulmasında sebep olmuştur.
Üçlü İttifak’ın silahlanmasına karşı Avrupa’da bir denge kurulmasının gerekli olduğunu düşünen Rusya ve Fransa 1894’te anlaşmaya varmışlardır. Bunun üzerine İngiltere ve Fransa’nın sömürge sorunlarında uzlaşma sağlanmış ve ittifak için uygun zemin hazırlanmıştır. 1904’te iki ülke bir dizi anlaşma imzalamıştır. 1907’de üçlü itilafın oluşmasındaki son adım olan İngiliz-Rus anlaşması yapılmıştır. Üçlü itilaf sömürgecilik ve yayılmacılıktan kaynaklanan sorunları çözen anlaşmalarla oluşturulmuştur.
İtalya, Üçlü İttifak’a girerken sömürgecilik konusunda destek beklentisi içindedir. Ancak beklediği yardımı göremediği için İngiltere’nin desteğini almak istemiştir. Üçlü İttifak’ın yenilenmesi sırasında ek bir protokolle ittifakın İngiltere’ye yöneltilemeyeceğini kabul ettirmek istedi ise de Almanya ve Avusturya-Macaristan reddetmiştir.
İtalya 1896 yılında ilişkilerinin gergin olduğu Fransa ile ticaret, denizcilik, ikamet vs. konularda bazı anlaşmalar yapmıştır. Fransa ve İngiltere ile ilişkilerini düzelten İtalya Prinetti-Barrere Antlaşması ile Üçlü İttifak’tan uzaklaşmış ve I. Dünya Savaşı’nın başında tarafsız kalmıştır.
Blokların Çatışması ve Büyük Harbin Ayak Sesleri (1904-1914)
Rusya, İngiltere ve Fransa’nın anlaşması Üçlü İttifak karşısında bir denge oluşturmuştur. Bloklaşma ile birlikte uluslararası ilişkilerde gerilim yavaş yavaş yükselmeye başlamıştır. Avrupa, 20. yüzyıla Fransız-Alman rekabeti, Balkan Krizleri, emperyalist sürtüşmeler, bloklaşma ve denizlerde İngiltere ve Almanya’nın donanma rekabeti ve silahlanma yarışı ile girmiştir. Pek çok kötü gelişmenin üzerine 28 Haziran 1914 yılında bir Sırp gencinin Saraybosna’da patlattığı bir silah, dünya tarihinin o zamana kadar gördüğü en büyük savaşın başlamasına sebep olmuştur.
Büyük devletlerin Fas üzerindeki hedefleri bir takım sorunlar yaşanmasına sebep olmuştur. Almanya’nın da Fas ile ilgilenmesi üzerine Almanya ve Fransa arasında 1909’da bir antlaşma imzalanmıştır. Buna göre, Fransa Almanya’nın Fas’taki çıkarlarını engellemeyecek, karşılığında Almanya da Fransa’nın Fas’taki politik menfaatlerini kabul edecektir. Ancak, Fransa Fas’ta Almanya’nın ekonomik çıkarlarını gözetmediği gibi iki devlet arasında Kongo konusunda rekabet yaşanmıştır. 1911’de yapılan Fas-Kongo Antlaşması’na göre Fransa Almanya’ya Kongo’da 275.000 km 2 toprak terk etmeyi kabul etmiş, karşılığında Almanya Kamerun’da küçük bir toprağı Fransa’ya verip Fas konusunda Fransa’yı serbest bırakmıştır. 1912 yılında Fransa Fas’a yerleşerek himayesini kurmuştur.
İtalya’nın Trablusgarp konusunda Rusya’nın desteğini alması, Almanya, Avusturya ve Osmanlı Devleti’ni huzursuz etmiştir. Kuzey Afrika’da yayılmacılık politikası izleyen İtalya’nın çeşitli diplomatik manevralarla Almanya, Avusturya-Macaristan, İngiltere, Fransa ve Rusya ile yaptığı ikili anlaşmalarla Trablusgarp konusunda desteklerini almasından sonra İtalya, Trablusgarp’a saldırmak için uygun zamanı kolluyordu. 1911’de İtalya Osmanlı Devleti’ne verdiği nota ile hükümetin Trablusgarp ve Bingazi’de halkı İtalyanlar aleyhine kışkırttığından ve bölgeye asker ve mühimmat sevk edildiğinden şikayet ederek vatandaşlarının tahliye edileceğini bildirdi ve Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etti.
İtalya 1 Ekim 1911’de Trablus sahilini ablukaya alıp 4 Ekim’de karaya çıkmıştır. Yemen, Makedonya ve Arnavutluk’ta ayaklanmalarla meşgul olan Osmanlı Devleti’nin bu sırada Trablusgarp’ta ancak 3.500 askeri vardır. Aralarında Mustafa Kemal ve Enver Bey’in de bulunduğu Türk subayları Mısır ve Tunus yoluyla Libya’ya giderek Senusileri örgütlemiş ve İtalyanlara karşı direnişe geçmişlerdir. İtalya 5 Kasım’da Trablus ve Bingazi vilayetlerinin İtalyan Krallığı’na katıldığını ilan etmiştir. 1912’de imzalanan Uşi Antlaşması’na göre, Osmanlı Devleti Trablusgarp’tan çekilip bağımsızlık vermiştir. Yani Trablusgarp’ı dolaylı olarak İtalya’ya terk etmiştir. Buna karşılık İtalya, Ege Denizi’nde işgal etmiş olduğu adaları iade edecektir.
Bununla birlikte Osmanlı Devleti için 12 Ada’yı geri almak mümkün olmamıştır. 1878 Berlin Antlaşması ile Balkanlarda oluşturulan denge, Avusturya-Macaristan ve Bulgaristan’ın ortaklaşa eylemiyle 1908 yılında bozulmuştur. 1908’de Bulgaristan bağımsızlığını ilan ederken Avusturya-Macaristan da Bosna-Hersek’i ilhak ettiğini duyurmuştur. Durumdan yararlanan Girit Meclisi, Yunanistan ile birleştiğini açıklamıştır. Avusturya’nın Bosna-Hersek’in ilhakı Rusya ve Sırbistan ile ilişkilerinin gerilmesine yol açmıştır. Almanya’nın Avusturya’ya desteği krizin büyümesine yol açmıştır. Bu süreçte Osmanlı Devleti’nde Alman nüfuzu yükselmeye başlamıştır. Bununla birlikte Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ sınırlarını genişletmek, Arnavutlar ise bağımsızlıklarını kazanmak istemiştir.
17 Ekim’de Bulgaristan ve Sırbistan, 19 Ekim’de de Yunanistan Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etmiştir. Balkan Harbi, Osmanlı Devleti açısından bütün cephelerde tam bir felaketle sonuçlanmıştır. Türk-Bulgar ateşkes görüşmeleri başladığı gün, Arnavutluk bağımsızlığını ilan etmiştir. Üçlü İttifak ve Üçlü İtilaf, 1908 Krizi’nden sonra Balkanlar’da tekrar karşı karşıya gelmişlerdir. Böylece Osmanlı topraklarını paylaşmak için başlayan Balkan Savaşı’nın Avrupa Savaşı’na dönüşme ihtimali ortaya çıkmıştır. 1913’te Londra Anlaşması imzalanmış ve Osmanlı Devleti’nin batı sınırı Midye-Enez hattı olmuştur. Aynı yıl Bükreş’te imzalanan barış antlaşması ile İkinci Balkan savaşı sona ermiştir. İstanbul Antlaşması ile Bulgaristan; Kırklareli, Dimetoka ve Edirne’yi Osmanlı Devleti’ne iade etmiştir. Yunanistan ve Osmanlı Devleti arasında imzalanan Atina Antlaşması ile Girit Yunanistan’a bırakılmıştır. 1914’de Londra’da toplanan Büyükelçiler Konferansı’nda adalar konusunda anlaşılmıştır. Ancak tüm bu antlaşmalar imzalanmadan I. Dünya Savaşı patlak vermiştir.
Avusturya-Macaristan veliaht prensi Arşidük Ferdinand ile eşi Sophie’nin 28 Haziran 1914’te bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesi, İttifak ve İtilaf devletlerinin zincirleme olarak birbirlerine savaş açmalarına sebep olmuştur. Avusturya-Macaristan Sırbistan’a, Almanya; Rusya, Fransa ve Belçika’ya ve İngiltere Almanya’ya savaş ilan etmiştir. Balkan Savaşları’nın yarattığı travma ile Osmanlı Devleti 2 Ağustos’ta Almanya ile gizli bir ittifak antlaşması imzalayarak sonunu getirecek olan I. Dünya Savaşı’na girmiştir.