Osmanlı Türkçesi 1 Dersi 8. Ünite Özet
Mezidünfih Masdarlar (1)
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
MEZÎDÜNFİH MASDARLAR
Sülâsî masdarların daha önce gördüğümüz şekilleri mücerred (basit) masdarlar idi. Sülasîlerin bunlardan başka mezîdünfih (artırılmış) adıyla anılan masdar şekilleri de vardır. Bunlar aynı zamanda “Kıyasi Masdarlar” adıyla da anılırlar. Bu şekilde isimlendirilmelerine sebep, her bir mezîdünfih masdarın mücerred masdardan belirli bir anlam kazandırmak amacıyla üretilmeleridir. Her bir mezîdünfih masdarın ayrı bir çatısı olup, basit masdarlara bu çatıya göre anlam kazandırırlar. Her ne kadar basit masdarların bazılarında zaid harf bulunursa da bunlar mezîdünfih olarak kabul edilmezler. Çünkü Arapçada asıl masdar, fiilin görülen yakın görünen geçmiş zaman III. teklik şahıs çekimindeki hâlidir. Türkçede bunu fiilin emir kipine -mek, -mak; -ma, -me; -ış,-iş, -uş, -uş eklerini ilave ederek yapıyoruz.
Arapça kelimenin bu çekimli hâli sadece üç aslî harften oluşuyorsa buna mücerred masdar (yalın masdar) adı verilir. Buradaki hâlinde gövdesinde zâid harfler bulunması durumunda kelime mezîdünfih (artırılmış, ilave edilmiş) masdar kabul edilir. Sülasî mezîdünfih masdarlar, sülâsî mücerred masdarlardan belirli yapılarla elde edilirler. Bu yapılara bâb adı verilir. Her bâb, kelimenin asıl anlamını değiştirmeden kelimeye farklı bir anlam yükleyip, kelimenin temel anlamı değişmeden, yeni anlamlar türetilmesini sağlar. Bunlar, mücerred masdar durumunda dönüşlü olmayan (lâzım) kelimeyi dönüşlü (müteaddî) hâle getirmek, zaten dönüşlü olanın dönüşlülüğünü artırmak, geçişsiz kelimeyi geçişli hâle getirmek veya işdeşlik (müşâreket) kazandırmak gibi anlam değişiklikleri elde etmek üzere kullanılırlar.
Sülasî mücerred masdarlar ile mezîdünfih masdarlar arasında iki temel fark vardır. Birincisi yukarıda da bahsettiğimiz gibi, her iki şekildeki masdarın içerisinde ekleme (zaid) harf bulunabilirse de masdarın çekimli hâli olan yakın görünen geçmiş zaman III. teklik şahıs çekiminde sülâsî mücerred masdarlar üç harften oluşur. Mezîdünfih masdarlarda ise ekleme harfler vardır. İkinci önemli fark ise sülâsî mücerred masdarlar semâîdir. Yani işitilerek ya da sözlük vasıtasıyla öğrenilirler. Kelimelerin anlamları ve hangi vezinde bulunabilecekleri konusunda herhangi bir kural ya da kıyas yoktur.
Mezîdünfih masdarlar ise böyle değildir. Kıyasi olup, her bir bâb kelimenin çatısında belirli değişiklikler yapar. Bu şekilde yapılan değişikliklerde kelimenin basit masdar anlamını bilmek, mezîdünfih şeklindeki anlamını kıyas yoluyla tahmin edebilmemize imkan tanır.
Mezîdünfih masdarlardaki kıyasilik genel değildir. Her kelime her istenen bâba çevrilemez. Her bâbdan ism-i mef‘ûl elde edilemez. Hangi kelimenin hangi bâb kullanılarak geçişli hâle getirileceği, işteş olmayan bir kelimeye hangi bâbda işteşlik kazandırılacağı gibi hususlar için belirli kurallar mevcut değildir. Kelimelerin hangi bâb kullanılarak anlamlarının değiştirilebileceklerini sözlükten öğrenebiliriz.
Mesela: “harb” kelimesine işteşlik kazandırabilmek için, kelimelere işteşlik kazandıran iki bâbdan istediğimiz herhangi birini kullanamayız. Müfâ‘ale ve tefâ‘ül bâblarının her ikisi de işteşlik kazandırdığı hâlde “harb” kelimesi ancak mufa‘ale bâbında kullanılabilir ve “muhârebe” şeklini alır. Eğer “tehârüb” şeklinde kullanırsak, yanlış kullanmış oluruz ve bunun karşılığını sözlükte bulamayız.
Arapçada daha fazla mezîdünfih masdar varsa da Osmanlı Türkçesinde bunlardan 9 adedi kullanılmıştır:
İf‘âl
Mücerred sülâsî masdarın ilk aslî harfinden önce hemze ve ikinci aslî harfinden sonra elif eklenerek oluşturulur. Arapçada bu bâbdaki masdarlar birçok mana meydana getirmek üzere kullanılırsa da Osmanlı Türkçesinde çoğunlukla geçişlilik ( müte‘addî ) manası için kullanılır. Geçişsiz olan ( lâzım ) masdarlar bu bâba aktarıldıklarında geçişlilik kazanır, ettirgen olurlar. Asıl manaları geçişli olan masdarlardan bu bâba çevrilenler bir kat daha geçişli hâle gelirler. Bu bâbda bulunan bazı masdarlar geçişsiz olabilirler.
İ‘lâl
- İf‘âl bâbına nakledilen mücerred sülâsî masdarların başında hemze veya vav olanlar ye ’ye döner.
- Aslında ye olanlar ise uzatılarak î sesini alır. Bu türdeki kelimelerin vezni îfâl şeklindedir.
- Ortasında vav veya ye varsa bunlar kaldırılarak kelime ifâle(t) veznini alır. Sondaki “kapalı te” harfi Osmanlı Türkçesinde bazı kelimelerde güzel he ’ye dönüşerek -a, -e sesini alır, bazılarında da te sesine dönüşür.
- Nâkıs kelimelerde if‘â vezni kullanılır. Osmanlı Türkçesinde kelimelerin sonundaki elif’ in peşinden gelen hemze genellikle yazıda gösterilmez.
İsm-i Fâ‘il
İf‘âl bâbının ism-i fâ‘ili müf‘il şeklindedir.
İ‘lâlde İsm-i Fâ‘il
Misâl ve mehmûzü’l-fâ’da vezin mû’il ; muzâ‘afta müfi ‘‘; ecvefte müfîl ; nâkısta ise müf’î şeklinde olur.
İsm-i Mef‘ûl
İf‘âl bâbının ism-i mef‘ûlu müf‘ al şeklindedir.
İ‘lâlde İsm-i Mef‘ûl
Misalde vezin mû’al ; muzâ‘afta müfell ; ecvefte müfâl ; nâkısta müf’â şeklindedir.
Tef‘îl Bâbı
Tef‘il bâbı başına te ve ikinci aslî harften sonra uzun i sesi veren ye harflerinin eklenmesiyle oluşturulmuştur. Osmanlı Türkçesinde bu bâbda kelimeler sıklıkla kullanılmıştır. Bu bâbtaki kelimelerin beş özelliği vardır:
- Mücerred sülâsî masdarlardan geçişsiz olanları geçişli hâle getirerek ettirgenlik sağlar.
- Aslında geçişli olan mücerred sülâsî masdarlardan geçişli olanlarının geçişliliğini bir kat daha artırır.
- Bu bâb bazen saymak, kabul etmek manasını verir.
- Sayıları gösteren masdarlara geçişlilik verir.
- Bazen kalıplaşmış Arapça bir cumlenin manasını ifade eder.
Tef‘îl bâbının tef‘âl , bazen tif‘âl vezni ve tef ‘ile vezninden çeşitli masdarlar Osmanlı Türkçesinde kullanılmıştır.
İ‘lâl’de Tef‘îl Bâbı
- Son harfi hemze olan köklerde, tef‘îl bâbındaki zaid olan ye harfi düşerek hemzeden sonra kapalı te gelir ve tef‘i’e veznini alır.
- Sülasî masdar hâlinde son harfi vav veya ya olan kelimelerde de yine tef‘îl ’in uzun olan î harfi düşerek ye ile te harfleri eklenir. Vezni tef‘iye(t) hâlini alır.
İsm-i Fâ’îl
Tef‘îl bâbının ism-i fâ‘ili mufa‘‘il şeklindedir. İlk aslî harfin başına ötreli mim ilave edilir. İkinci aslî harf ikizleşerek şeddeli okunur.
İ‘lâl
Nâkıs kelimelerde mufa‘‘î vezni kullanılır.
İsm-i Mef‘ûl
Tef‘îl bâbının ism-i mef‘ûlu müfa‘‘al şeklindedir.
İ‘lâl
Nâkıs kelimelerde mufa‘‘a kullanılır.
Tefa‘‘ül Bâbı
Bu bâbda baştaki te eklemedir. İkinci aslî harf ikizleşir ve şedde ile gösterilir. Sülasî mücerred dönüşsüz masdarları dönüşlü hâle getirmek için kullanılır. Sülasî mezîdünfih masdarlardan tef‘îl bâbındaki dönüşsüz kelimeler bu bâba çevrildiklerinde dönüşlülük kazanır. Bu bâbdaki bazı kelimeler yapmacıklık ifade eder.
İ‘lâl
Nâkıs ve mehmûzu’l-lâmda tefa‘‘î şeklindedir.
İsm-i Fâ‘il
Tefa‘‘ul bâbının ism-i fâ‘ili mütefa‘‘il şeklindedir.
İ‘lâl
Nâkıs kelimelerde mütefe‘‘î şeklindedir.
İsm-i Mef‘ûl
Tefa‘‘ül bâbının ism-i mef‘ûlü mütefa‘‘al şeklindedir. Tefa‘‘ül bâbı dönüşlülük için kullanıldığından ism-i mef‘ûlu pek fazla kullanılmaz.
İ‘lâl
Nâkıs kelimelerde vezin mütefa‘‘â şeklindedir.
Tefâ‘ül Bâbı
- Tefâ‘ül bâbı ilk aslî harften öncesine te , sonrasına elif eklenmesi ve ikinci aslî harfin ötreli okunmasıyla oluşur.
- Genellikle iki veya daha fazla kişi arasında işteşlik sağlamak için kullanılır.
- Bu bâb bazen gercekte olmayan bir hâli ve durumu varmış gibi gösterir, yapmacıklık, sahtelik bildirir.
- Tef‘il bâbındaki bazı dönüşsüz masdarlar bu bâba çevrildiklerinde dönüşlü hâle gelirler. Bazen fiilin birbiri ardına veya derece derece gerçekleştiğini ifade eder.
İ‘lâl
Müzâafta tefâ ‘‘; nâkısta tefâ‘î şeklindedir.
İsm-i Fâ‘il
Tefâ‘ül bâbının ism-i fâ‘ili mütefâ‘il şeklindedir.
İ‘lâl
Müzâ‘aflarda vezin mütefâ ‘‘ şeklinde; nâkıslarda mütefâ‘i şeklindedir.
İsm-i Mef‘ûl
Tefâ‘ül bâbının ism-i mef‘ûlu mütefâ‘al şeklindedir. Oldukça az kullanılır.
Müfâ‘ale
- Bu bâbda baştaki mim, ilk aslî harften sonraki elif ve sondaki kapalı te harfleri eklemedir.
- Kapalı te harfi bazı kelimelerde güzel he yazılarak -e, -a sesi verir, bazı kelimelerde de açılarak te şeklinde kullanılır.
- Bu bâb, masdarın belirttiği iş veya hareketin iki veya daha fazla kişi arasında karşılıklı olarak yapıldığını ifade ederek kelimeye işdeşlik (müşareket) kazandırır.
- Bir diğer fonksiyonu da kelimeyi geçişsiz yapmaktır.
İ‘lâl
Nâkıs ve lefîf kelimelerde vezin müfâ‘ât şeklinde olur.
İsm-i Fâ‘il
Müfâ‘ale bâbının ism-i fa‘ili müfâ‘il şeklindedir. Vezin, bâbdaki ikinci aslî harfin esreli okunması ve sondaki kapalı te ’nin atılması ile elde edilir.
İ‘lâl
Nâkıs ve lefîf kelimelerde vezin müfâ‘î şeklinde; muzaaflarda müfâ ‘‘ şeklinde olur.
İsm-i Mef‘ûl
Müfâ‘ale bâbının ism-i fâ‘ili müfâ‘al şeklindedir. Vezin, bâbdaki ikinci aslî harfin üstünlü okunması ve sondaki kapalı te ’nin atılması ile elde edilir. Müzâ‘afta ismimef‘ûl aynı ism-i fâ‘ildeki gibi müfâ ‘‘ şeklindedir.