Spor Bilimlerine Giriş Dersi 3. Ünite Özet
Sporda Sosyo-Kültürel Boyutlar
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Temel Kavramlar
Sosyoloji: Toplumsal yaşamın bir parçası olarak insanları, insanların oluşturduğu toplumsal grupları, toplumsal kurumları ve bunlar arasındaki ilişkileri ve etkileşimleri inceleyen bir bilim dalıdır. Sosyoloji, toplumsal olguları ve toplumsal olayların nedenlerini araştırırken sadece bireyleri merkeze alan bir yaklaşıma sahip değildir.
Spor Sosyolojisi: Toplumsal ve kültürel hayatın bir parçası olarak sporu inceler. Spor sosyolojisini anlamanın etkili yollarından birisi spor psikolojisi ile arasındaki farkı anlamaktır.
Spor sosyologları, insanların içinde yaşadıkları toplumsal ve kültürel ortam bağlamında ilişkileri incelemektedirler. Örneğin, spor psikologları bireylerin spora katılımlarında etkili olan psikolojik etkenleri araştırırlar. Bireyler hangi güdülerle spora katılırlar sorusunun cevabını ararlar. Buldukları cevaplar arasında diğer bireylerle toplumsal ilişki kurmak, kendi yeterliklerini test etmek, kendilerini özgür hissedecekleri bir etkinliğe katılmak gibi nedenler yer alabilir. Aynı konu üzerinde araştırma yapan spor sosyoloğu ise bireylerin spora katılımlarına etki eden toplumsal ve kültürel etkenler nelerdir sorusunun cevabını arar. Buldukları cevaplar arasında toplumda egemen olan spor anlayışı, ailelerin çocuklarını spora yönlendirme(me) nedenleri, sporda hakim olan kültürel söylemler, sosyoekonomik düzey ve eğitim düzeyi gibi nedenler yer alabilir
Toplum: Belirli bir coğrafi mekanda yaşayan, tarihi gelişme içinde biçimlenmiş¸ bulunan, çevrelerindeki öteki insan topluluklarından ayrı bir kimliklerinin olduğunun farkında olan, karşılıklı etkileşim içinde bulunan insanların oluşturduğu en geniş¸ gruplaşmadır.
Toplumsal yapı: Kültürel ve fiziki yapı olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Kültürel yapı toplum içerisinde yer alan toplumsal ilişkileri, toplumsal grupları, bireylerin toplumsal konumlarını ve toplumsal rollerini kapsamaktadır. Fiziki yapı toplumun içerisinde bulunduğu coğrafi mekan ve nüfusun yerleşim tarzıdır. Kültürel yapı ve fiziki yapı toplumdan topluma değişir.
Toplumsal konum: Bireylerin veya toplumsal grupların içinde yaşadıkları toplum tarafından kendilerine yüklenen mevkidir.
Toplumsal rol: Bireylerin toplumsal konumlarına göre kendilerinden beklenen hak ve görevlerdir.
Toplumsal olgu: Başlangıç ve bitiş süresi ile yeri kesin olarak belirlenemeyen, süreç içinde ortaya çıkan gelişmedir.
Toplumsal olay: Toplum içinde meydana gelmiş¸ olup, duyulan ve görülen, başlangıç ve bitiş noktaları belli olan her şeydir.
Kültür: Toplum yaşamında insanların bireysel ya da grup olarak yarattıkları/benimsedikleri yaşam tarzı olarak tanımlanmaktadır.
Sosyolojik Olarak Spor
Spor ister eğlenmek ve rahatlamak amacıyla yapılan bir serbest zaman etkinliği olsun ister maddi gelir elde etmek amacıyla bir meslek olarak yapılan profesyonel spor olsun, sonuçta fiziksel etkinliğin ötesinde bir toplumsal alandır.
Spor kültürün bir parçası olmakla birlikte kendi başına bir kültürel pratiktir. Sporun geleneksel tanımına bakıldığında, sporun kişisel tatmin ya da dışsal ödüllerle güdülenen insanlar tarafından gerçekleştirilen göreli karmaşık fiziksel becerilerin dahil olduğu kurumsallaşmış¸ yarışma içerikli olan aktiviteler olarak tanımlandığı görülmektedir.
Kurumsallaşmış¸ spor ve fiziksel etkinliklerin bir kurumsal yapısı ve kuralları vardır. Ulusal ve uluslararası spor federasyonları ve sporu yöneten kurumlar sporun kurumsallaşmış¸ haline işaret etmektedir. Kurallar da spor kurumları tarafından oluşturulmaktadır.
Oyun gönüllü bir etkinliktir ve oyuncuların oyuna katılımda hür iradeleri belirleyicidir. Oyunda standartlaşmış kurallar yoktur. Oyunu bazen resmi olmayan normlar yönlendirirken bazen kendiliğinden ortaya çıkan kurallar yönlendirebilir. Oyunda belirsizlik vardır; oyunun sonuçları tahmin edilemez. Spor ise daha çok fiziksel etkinliklerin gerçekleştirildiği bir ortam olarak ele alınmaktadır. Bu ortamın yapısını katılımcıların eğilimleri ve etkinliklerin çeşidi belirlemektedir. Sporu yönlendiren standart kurallar vardır. Kendiliğinden gelişen, belirsizliğin olmadığı bu ortamda katılımcıların rolleri belirlidir ve bireysel sorumluluk yüksektir. Katılımcıların ilgi ve ihtiyaçlardan ziyade fiziksel ve zihinsel performans üst düzeydedir.
Spor ve Toplumsallaşma
Toplumsallaşma: Bebeğin doğduğu toplumda yaşayabilmesi ve varlığını devam ettirebilmesi için gerekli olan becerileri edinmesi sürecidir. Toplumsallaşma sürecinde etkili olan bazı toplumsallaşma ajanları vardır: aile, okul, arkadaşlar ve medya vb. Bu ajanlar bireyin toplumsallaşmasında etkin rol oynamaktadırlar. Ayrıca bu ajanlar, bireylerin spora yönelik tutumlarının oluşmasında ve sporla tanışmalarında da önemlidirler.
Spora toplumsallaşmanın önemli ajanlarından birisi medyadır. Televizyon, gazete ve dergilerde yayınlanan spor haberleri, spor reklamları bireylerin spor algılarının, spor beğenilerinin şekillenmesinde önemli etkiye sahiptir.
Kadınların ve erkeklerin toplumsallaşma deneyimleri farklıdır. Örneğin, kızlar toplumda kendi cinsiyetlerine uygun (kadınsı) görülen spor ve fiziksel aktivitelere yönlendirilirken, oğlanlar ise erkeksi ve erkeğe uygun görülen spor ve fiziksel aktivitelere yönlendirilmektedirler.
Spor, bireylerin kimliklerinin gelişimine, toplumsal ilişkilerinin niteliğine önemli katkılarda bulunmaktadır.
Temel Kuramlar
Sporu sosyo-kültürel bağlamda anlayabilmemize yardımcı olacak temel kuramlar şunlardır:
- İşlevsel kuram
- Çatışma kuramı
- Sembolik etkileşim kuramı
- Eleştirel kuram
- Feminist kuram
İşlevsel kuram toplumların incelenmesinde bütünlüklü bir yaklaşım sunar. Bu yaklaşıma göre toplum, aralarında bir iç¸ bağımlılığı olan toplumsal kurumlardan oluşan bir organizmadır. Organizmanın ayakta kalabilmesi yani yaşamaya devam edebilmesi her bir organın işlevlerini yerine getirmesine bağlıdır. Başka bir ifadeyle, her bir toplumsal kurumun toplumun sürekliliğinin sağlanmasına önemli katkıları vardır.
Bir toplumsal kurum olarak sporun toplumdaki rolünü anlamak isteyen bir spor sosyoloğu, işlevsel kuramı kullanarak toplum içindeki her bir parçanın sistemin genel ilerlemesine ya da çalışmasına nasıl katkıda bulunduğu üzerinde yoğunlaşmaktadır. Örneğin Türk toplumunu çalışan bir spor sosyoloğu, sporun ekonomi, din ve eğitim ile olan ilişkisiyle ilgilenir ve bir bütün olarak toplumun devamının sağlanmasına nasıl katkıda bulunduğunu araştırır.
Büyük oranda Karl Marx’ın düşüncelerine dayanan çatışma kuramına göre, toplum bir bütünlük gösteren organik bir yapıdan daha çok çatışan, birbiriyle zıt özellikler taşıyan toplumsal sınıflardan oluşan bir yapıdadır.
Bu düşünceye göre toplum, toplumsal yapılardan ve bu yapılar arasındaki ilişkilerden oluşur. İki yapı vardır: alt yapı ve üst yapı. Üst yapı ekonomi yapıyı, yani üretim araçları ve bunların işletilmesini kapsar iken, alt yapı üretim ilişkilerini yani ideolojik boyutu kapsar. Bu iki yapıyı belirleyen toplumun ekonomik yapısı ve ekonomik gücüdür.
Spor da toplumsal sınıflara bölünmüş toplum yapısının özelliklerini taşımaktadır. Çatışma kuramına göre profesyonel spor dışında yer alan kitle sporları ekonomik gücü¨ elinde tutan zengin sınıf tarafından düzenlenmekte ve desteklenmektedir.
Sembolik etkileşim kuramına göre; toplum, insanları, davranışları ve insanlar arası ilişkileri etkilediği gibi insanlar da toplumu etkiler. Sembolik etkileşim kuramına göre insanların spora katılımları, diğer insanlarla kurdukları toplumsal ilişkiler bağlamında ele alınmalıdır.
Eleştirel kurama göre toplumsal yapıda her zaman uyum olmadığı gibi her zaman bir çatışma da söz konusu değildir. Kuramın toplumsal yapıyı analizde kullandığı temel kavramlar kültür, ideoloji ve iktidar ilişkileridir.
Spor kendi başına bir kültürel ortama sahiptir; bir kültür üretilir ve yeniden üretilir. Eleştirel kuramcılara göre bu kültürün üretilmesinde iktidarın önemli bir rolü vardır ve bu kültür her bireyi kapsamamaktadır. Dolayısıyla, bu kuramın spora eleştirel bir bakışı bulunmaktadır.
Feminist kuramcılara göre toplumsal hayat toplumsal cinsiyet ilişkilerine göre yapılandırılmıştır. Feminist kuramcılara göre spor da toplumsal cinsiyet ilişkilerine göre yapılandırılan bir toplumsal kurumdur. Ayrıca spor, erkeklerin sayısal ve kültürel hakimiyetinin söz konusu olduğu erkek egemen bir alandır.
Feminist kuram doğrultusunda spor alanına yönelik getirilen eleştirilerde, kadın ve erkek sporcuların spor alanında yaşadıkları deneyimlerin farklı olmasını sadece biyolojik cinsiyete dayalı olarak açıklamanın bize sağlam bir açıklama vermediği ileri sürülmektedir. Bu nedenle gerek yarışma sporlarına gerek rekreatif amaçlı sporlara katılan kadınların ve erkeklerin farklı spor deneyimlerini açıklama noktasında toplumsal cinsiyet kavramının önemi vurgulanmalıdır.
Spor ve Toplumsal Cinsiyet
Toplumsal cinsiyet çalışmalarında, kadın ve erkeğin spor alanında yaşadıkları deneyimlerin farklı olduğu, kadın sporcuların başarılarının erkek sporcuların başarılarından daha az değerli görüldüğü, kadın ve erkeklerin her spor dalında özgür ve eşit bir biçimde katılamadıklarının eleştirisi yapılmaktadır.
Cinsiyet (biyolojik) olarak eril ve dişil arasındaki farkı belirtmek için kullanılırken, toplumsal cinsiyet kadın ve erkek arasındaki farkı belirtmekte kullanılmaktadır. Yani, cinsiyet eril ve dişil olarak ifade bulurken, toplumsal cinsiyet kadın ve erkek olarak ifade bulur.
Toplumsal cinsiyet farklılıklarına dayalı olarak kadından ve erkekten beklenen toplumsal rol ve sorumluluklar toplumsal cinsiyet rolü¨ kavramı ile tanımlanmaktadır.
Toplumsal cinsiyet eşitliği, Fırsatlara ve kaynaklara erişimde, kullanmakta ve kontrol etmekte kadının ve erkeğin eşit bir konumda olmasıdır. Kadının ve erkeğin sahip olduğu sorumluluklara ve rollere eşit derecede değer verilmesidir.
Spora katılım boyutunda kadın ve erkek eşitliğine bakıldığında, dünyanın hemen her ülkesinde erkeklerin katılımlarının daha yüksek olduğu görülmektedir. Gerek amatör gerek profesyonel sporlara katılan erkek sayısı daha fazladır, erkeklerin fiziksel aktivite düzeyi kadınlardan daha yüksektir, oğlan çocuklarının okul beden eğitimi derslerine katılım düzeyleri kız çocuklardan daha yüksektir.
Spor ve Toplumsal Sınıf
Spor ve toplumsal sınıf ilişkisini anlayabilmek için iki temel kavramı bilmek gerekmektedir: Toplumsal tabakalaşma ve toplumsal sınıf.
Toplumsal tabakalaşma, toplumu oluşturan bireylerin hiyerarşik olarak bazı ölçütlere göre farklılaşmasıdır. Farklılaşmaya neden olan ölçütler ekonomik düzey, toplumsal statü, meslek, eğitim düzeyi, din ve ırk olabilmektedir.
Toplumsal sınıf, benimseyebildikleri yaşam biçimi türlerini önemli ölçüde etkileyen ortak ekonomik kaynakları paylaşan büyük ölçekli insan gruplaşmaları olarak tanımlanabilir. Toplumsal sınıf ile ilgili en önemli kuramcılardan birisi Karl Marx ile Max Weber’dir. Karl Marx’a göre toplumsal sınıf, insanların üretim araçlarıyla kurdukları ilişki bağlamında belirlenmektedir.
Pierre Bourdieu de Karl Marks gibi toplumsal hayattaki eşitsizlikleri, toplumsal sınıf çatışmalarını ve toplumsal hayatı düzenleyen tahakküm ilişkilerini ele almaktadır. Fakat Karl Marks’dan farklı olarak, Bourdieu toplumsal hayatta ekonomik ilişkilere dayanan tek bir iktidar biçiminin olmadığını ileri sürmektedir. Her türlü iktidar biçimini sermaye olarak adlandıran Bourdieu’ye göre çeşitli sermaye biçimleri vardır: toplumsal sermaye, kültürel sermaye, sembolik sermaye.