Türk Siyasal Hayatı Dersi 7. Ünite Sorularla Öğrenelim
Türkiye'de Ordu-Siyaset İlişkisi
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Vesayet nedir?
Hukuksal açıdan kendi çıkarlarını koruyacak yetkinlik düzeyinde olmayan kişilerin haklarının korunması için kendisine yardım edilmesi anlamına gelir. Siyaset bilimi literatüründe ise demokratik rejimlerde yetkinin görünürde seçilmişlerde olması, ancak perde arkasında askerler başta olmak üzere belirli güç odaklarının iktidarı kendi ellerinde tutması anlamında kullanılır.
Osmanlı Devleti nasıl bir askeri yapılanmaya sahipti?
Askeri yapılanmanın ilk unsuru, merkezde padişaha doğrudan bağlı olarak faaliyet gösteren Yeniçeri Ocağı’dır. Devşirme sistemine dayanan bu ocak, özellikle imparatorluğun ilk döneminde adeta bir savaş makinesi gibi görev yapmış, devletin sınırlarının genişlemesinde en çok katkısı olan aktörlerden biri durumuna gelmiştir. Ordunun ikinci bileşeni “tımar sistemi” ne dayanan atlı birliklerdir. Buna göre, vakıf malı sayılan ya da doğrudan padişahın mülkiyetinde olduğu kabul edilen İmparatorluk topraklarından büyük kısmı, ekilip biçilmesi için belirli kişilere bırakılmıştır. Araziyi işletme hakkına sahip olan “sipahi” genellikle bunu köylülere bırakır ve onlardan güçleri ölçüsünde alınan vergiyi kendi toplar. Sipahinin bunun karşılığında savaşlarda kullanılmak üzere kendisine verilen arazinin ekonomik büyüklüğü oranında asker barındırma yükümlülüğü bulunur. Savaş zamanı bu askerler, başlarındaki sipahinin komutanlığında, ordu saflarında kendilerine gösterilen yerlerde görev yaparlar. Son olarak devletle doğrudan bu tür bir ekonomiye dayalı ilişkiye girmeyen, normal şartlar altında sivil hayat süren diğer bazı askerlerden bahsedilebilir. Özellikle Türkmen aşiretlerinden savaş zamanlarında alınan gençlerle yukarıdaki iki silahlı unsur takviye edilir. Böylece devletin savaş gücü ve kapasitesinin birbirinden farklı şekilde düzenlenmiş ve normalde doğrudan ilişkileri olmayan güç unsurlarına dayandığı söylenebilir.
Tımarlı Sipahi nedir?
Osmanlı’da köylüler tarafından ekilip biçilen topraklar karşılığı alınacak vergileri toplayan, bunun karşılığında padişahın kendisi için takdir ettiği miktarda “cebeli” adı verilen silahlı ve atlı asker bulunduran kişidir. Sipahi, kendisine tahsis edilen topraklarda yaşar ve savaşlardaki görevine ek olarak normal zamanlarda kendi bölgesinde kamu düzenini ve güvenliğini koruma yükümlülüğünü üstlenir.
Osmanlı devletinin, orduyu farklı unsurlardan oluşturmasındaki amaç nedir?
Osmanlı, orduyu farklı unsurlardan oluşturarak askerlerin merkezî yönetim için oluşturacağı bütçe yükünü azaltmayı hedeflemiştir. Ancak en az bunun kadar önemli bir diğer neden, devletin tüm silahlı gücünü tek bir yapıya vermeme arayışıdır. Bu şekilde, devlet otoritesine karşı silahlı unsurlardan gelecek muhtemel bir isyanın belirli bir kesimle sınırlı kalması hedeflenmiştir. Nitekim bu tür isyan durumlarında söz konusu farklı kuvvetlerin devlet tarafından birbirlerine karşı kullanılabildiği de görülmüştür.
1773 ve 1793 yıllarında kurulan Mühendishane-i Berri Hümayun ve Mühendishane-i Bahri Hümayunun kurulma amacı nedir?
Bu okullar aracılığıyla, bir bakıma, yeni savaş tekniklerinin öğrenilmesi ve bunların İmparatorluk ordusuna taşınması amaçlanır. Ayrıca Batı’dan bazı uzmanlar getirilerek bunların yeni teknikleri askerlere öğretmesi yoluna da gidilmiştir.
Nizam-ı Cedit ordusunu hangi padişah kurdurmuştur?
III.Selim tarafından 1792 yılında Nizam-ı Cedit adıyla yeni bir ordu kurulmuştur. Batılı talim ve eğitim tekniklerine göre yapılandırılan bu ordunun İmparatorluğun ihtiyaç duyduğu askerî yenilenmenin başlıca yürütücüsü olması tasarlanmıştır.
Yeniçeri Ocağı nedir?
I.Murat döneminde kurulan Yeniçeri Ocağı, İmparatorluğun değişik yerlerinden getirilen gençlerin yetiştirilmesiyle oluşturulmuş bir ordudur. Çoğu Hıristiyan ailelerden gelen bu gençler, öncelikle Müslüman bir ailenin yanında verilerek Türkçe ve İslam adetlerini öğrenmeleri sağlanırdı. Daha sonra bunlara geniş kapsamlı bir askerî eğitim verilir; en zekileri ise devlet kademelerinde yükselmelerini sağlayacak Enderun Mektebine yönlendirilirdi. Yeniçerilerin evlenip aile kurmaları ve özel mülk edinmeleri yasaktı.
Yeniçeri Ocaklarını kaldırıma sebebi nedir?
On dokuzuncu Yüzyılda askerî alanda yapılan en önemli yeniliklerden biri II. Mahmud tarafından Yeniçeri Ocağının kaldırılmasıdır. Öncelikle yeni birlikler kuran Padişah, Yeniçeri Ocaklarının kaldırılmayacağını, ancak yeniçerilerin de yeni yapılanma için ihtiyaca göre belirli oranda asker takviyesinde bulunacaklarını ilan etmiştir. Yeniçeriler padişahın bu talebine olumsuz cevap verirler ve 1829 yılının haziran ayı içerisinde büyük bir ayaklanma başlatırlar. Daha önce kurulmuş ve ağır toplarla donatılmış olan askerî birlikler, sarayın çevresini kuşatan yeniçerilerin üzerine ateş açarlar. Bu müdahale, aynı alanda toplanmış olan yeniçerilerin büyük kısmının hayatını kaybetmesine, böylece Yeniçeri Ocağının tarih sahnesinden silinmesine neden olur. Olayın hemen ertesinde II. Mahmud, Asakar-i Mansure-i Muhammediye adıyla bilinen yeni bir ordu kurar.
Vakayı Hayriye olayı nedir?
Vakayı Hayriye adıyla bilinen yeniçeriliğin tasfiyesi olayı, Osmanlı’da tamamen modern tekniklere uygun askerî birliklerin doğmasını sağlamıştır. Aynı zamanda padişah, kendi reform projelerini uygulama sürecinde karşısına engel olarak çıkan bir güç unsurundan kurtulmuş olmakta ve mutlak otoritesini sağlamlaştırmaktır.
Militarizm nedir?
Toplumun askerî kurumlarda görülene benzer bir şekilde disiplinli ve adeta sürekli bir savaş tehdidi altındaymış gibi örgütlenmesi, bu anlayışın uzantısı olarak da ordunun siyasal ve toplumsal hayat üzerindeki etkisinin artması durumudur. Militarist zihniyet, pek çok açıdan siyasal özgürlüklere ve demokratik işleyiş kurallarına aykırı yönler içerir.
Osmanlıda askerlerin siyaset üzerindeki etkisini doruğa çıkaran olay hangisidir?
Askerlerin siyaset üzerindeki etkisini doruğa çıkaran olay ise 13 Nisan (o zaman kullanılan Rumî takvime göre 31 Mart) 1909’da yaşanmıştır. Padişaha bağlı kalan, İstanbul’da konuşlanmış Birinci Ordu birlikleri, muvazzaf ve emekli askerler ile halktan bir grubun desteğini alarak bir isyan hareketi başlatır ve 1908’den sonra İTC öncülüğünde kurulan hükümetin istifasını, ayrıca tasfiye edilen subayların yeniden işbaşına getirilmesini talep eder. Padişah, bu isteklere olumlu cevap vermiş ve yeni bir başbakan atamıştır. Bu gelişmeler üzerine Selanik’teki Üçüncü Ordu Komutanı Mahmut Şevket Paşa, 1908 değişikliklerini savunmak için harekete geçer ve sivillerin de katılımıyla oluşturan Harekât Ordusunun başında İstanbul’a doğru yola çıkar. Ordunun kurmay başkanlığını ise o zaman Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) rütbesinde olan Mustafa Kemal yapmaktadır.
Harekât Ordusu nerede kurulmuştur?
1909’da 31 Mart Vakasını bastırmak için Selanik’te kurulan ordudur. Temelinde Selanik’te konuşlu Üçüncü Ordu birlikleri olan Harekât Ordusu bazı gönüllü sivilleri de içermiştir.
Tarihe “sopalı seçim” olarak geçen seçim hangisidir?
1912’de parlamentonun feshi sonrasında yapılan seçimler tarihe “sopalı seçim” olarak geçer. Zira bu seçimde İttihatçılar, basın ve sivil toplum üzerinde önemli bir baskı kurmuş ve bununla yetinmeyerek seçimlerde hile yapmaktan kaçınmamışlardır. Bu şekilde askerler, bir bakıma siyasetteki ağırlıklarını artırmaya başlamışlardır. Ancak bu durum kendilerine yönelik halk tepkisinin iyice yükselmesini de beraberinde getirir. Ayrıca ordu içindeki yarılmalar da giderek derinleşir.
Babıâli Baskını nedir?
Edirne’nin barış anlaşmasıyla düşmanlara bırakılacağını gören İstanbul’da konuşlu ihtiyat birliklerinin komutanı Enver Bey, askerleriyle birlikte sadrazamlık binasını basar; çıkan kargaşada Harbiye Nazırı Nazım Paşa öldürülür. Tarihe “Babıâli Baskını” olarak geçen bu olay neticesinde İTC yönetim süreçlerini büyük oranda kendi kontrolüne almıştır. Artık iktidarı paylaşan “triumvira” İTC’nin üç önde gelen ismi Enver, Talat ve Cemal Beylerdir.
Balkan Savaşlarına hangi devletler katılmıştır?
1912’de Osmanlı’nın askerî gücünü Trablusgarp Savaşına aktarmasını fırsat bilen Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ aralarında anlaşarak Osmanlı devletine savaş açmışlardır. Savaştan Osmanlı mağlubiyetle ayrılmış ve Balkan coğrafyasındaki topraklarının büyük kısmını kaybetmiştir. 1913’te imzalanan barış anlaşmasından kısa bir süre ilk savaşta müttefik olan devletlerden üçü, yapılan barış anlaşmasından en fazla kazanımı elde eden Bulgaristan’a saldırmışlardır. Bunun üzerine Osmanlı da Bulgaristan’a savaş açar ve Edirne ile Kırklareli’ni geri alır.
İTC’nin hüküm sürdüğü yıllarda orduda nasıl değişiklikler meydana gelmiştir?
İTC’nin hüküm sürdüğü yıllar, hiç kuşkusuz, ordunun siyasallaşmasının en belirgin örneklerini sunmuştur. Bu süreçte, bürokratik bir mekanizma olarak ordu tarafsızlığını büyük ölçüde yitirmiş, aynı zamanda kendi içinde kamplara ayrılmıştır. Buradan hareketle, siyasetle bu denli iç içe olmanın ordunun gücünde ciddi bir erozyona neden olduğu ve askerleri kendi görevlerinin gereklerini yerine getirmekten daha çok siyasal kavga vermeye yönelttiği söylenebilir. Nitekim bu dönemde başlayan sorunlar ilerleyen zaman diliminde de ordunun sivil siyasetçilerle ilişkisini önemli oranda etkileyecektir. Daha açık bir ifadeyle, sonraki süreçte sıklıkla karşılaşılacak olan “askerî vesayet” olgusunun ilk kez bu dönemde ortaya çıktığı söylenebilir.
Son Osmanlı Mebusan Meclisi ne zaman faaliyetlerini durdurma kararı almıştır?
Son Osmanlı Mebusan Meclisi, İstanbul’un işgal edilmesinden sonra 18 Mart 1919’da faaliyetlerini durdurma kararı almıştır. 19 Mayıs 1919’da Dokuzuncu Ordu Müfettişi sıfatıyla Samsun’a çıkan ve Anadolu’daki direniş hareketini örgütleyen Mustafa Kemal Paşanın talebiyle 23 Nisan 1920 tarihinde hem Mebusan Meclisinden gelecek üyelerin katılacağı hem de yeni seçilecek milletvekillerinden oluşacak Büyük Millet Meclisi Ankara’da toplantıya çağrılır.
Kurtuluş savaşı yıllarında askeri bürokrasisinin durumu nasıldır?
Savaş yıllarında askerî bürokrasinin otoritesinin güçlendiği görülür. Bu süreçte, özellikle belirli bölgelerde sivil bürokratik kurumlar askerlerin emri altına girmişler; sınır bölgelerinde kolordu ve tümen komutanı olan paşalar aynı zamanda valilik görevini de üstlenmişlerdir. Bu sürecin daha Mustafa Kemal Paşanın Samsun’a çıktığı süreçte başladığı söylenebilir. Dokuzuncu Ordu Müfettişi sıfatı ve geniş yetkilerle Anadolu’ya geçen Mustafa Kemal, illerdeki sivil otoritelerle temas kurarak kendisine bağlılık istemiştir. Savaş sırasında da sivil bürokrasinin askerî yetkililerin denetimi altında tutulmasına özen gösterilmiştir. Kurtuluş Savaşında İstanbul hükümetinin de işbaşında olması ve özellikle bazı sivil bürokratların Ankara’ya itaat etmede kararsız tutum izlemeleri, askerlerde sivillere karşı zaten var olan güvensizliğin daha da artmasına neden olur. Nitekim savaş yıllarında oynadığı rol, ordunun ilerleyen süreçte kendini, devleti kurtaran ve Cumhuriyetin kurulmasına öncülük yapan en önemli kurum olarak görmesini beraberinde getirecektir.
Kurtuluş savaşından sonra askerlik ile siyaset arasındaki bağlantıda nasıl bir düzenleme yapılmıştır?
Mustafa Kemal Paşa, Cumhuriyetin ilanının ardından rakip güç odakları üstünde kesin bir üstünlük sağlamak için bundan böyle askerlik ile siyasetin eşzamanlı olarak yapılamayacağını öngören bir yasal düzenlemeye öncülük yapmıştır. Buna göre, Kurtuluş Savaşı yıllarında hem subaylık hem de milletvekilliği yapan isimlerden, bu kimliklerin yalnızca birini tercih etmeleri istenir. Daha açık bir ifadeyle, siyasete devam etmek isteyen subayların üniformalarını çıkarmaları, meslekte kalmak istiyorlarsa siyasetin uzağında kalmayı kabullenmeleri talep edilir. Kuşkusuz bu anlayış, ordunun siyasetten uzaklaşması ve kendi görev alanına çekilmesi için gereklidir.
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (TpCF) kimler tarafından kurulmuştur?
Kazım, Ali Fuat, İsmet Paşalar askerlikten ayrılır ve yollarına siyasette devam etme kararı alırlar. Milletvekilliğini tercih eden askerlerin öncülüğünde 1924 yılının sonlarında Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (TpCF) kurulmuştur.
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının kapatılmasına sebep olan olay nedir?
Kısa sürede ülke sathında örgütlenen TpCF etkili bir muhalefet partisi ve iktidar adayı olabileceğinin işaretlerini vermiştir. Buna karşılık, Şeyh Sait İsyanının patlak vermesinden sonra çıkarılan Takrir-i Sükûn Kanunu ile kurulan İstiklal Mahkemeleri aracılığıyla, içinde isyancıları barındırdığı gerekçesiyle TpCF kapatılmıştır. TpCF’nin kapatılmasından sonra Kazım Karabekir başta olmak partinin yöneticileri siyasetin tamamen dışında kalırlar.
Takrir-i Sükûn Kanunu nedir?
13 Şubat 1925’te başlayan Şeyh Sait İsyanını bastırmak için 4 Mart 1925’te kabul edilen kanun hükümete olağanüstü bazı tedbirler alma yetkisi vermekteydi. Kanunla hükümete toplumsal düzeni bozduğu düşünülen kurumları ve basın-yayın organlarını mahkeme kararına ihtiyaç duymadan kapatma yetkisi tanınmıştır. Ayrıca aynı konuda suç işlediği düşünülen kişilerin istiklal Mahkemelerine gönderilmesi de kanunun içerdiği düzenlemeler arasındadır. Kanun, iki yıl için çıkarılmasına rağmen daha sonra süresi iki yıl daha uzatılmış ve 4 Mart 1929’da yürürlükten kalkmıştır.
Cumhuriyetin ilk yıllarında ortaokul çağından itibaren çocukların, askerî okullara alınmalarındaki amaç nedir?
Ortaokul çağından itibaren çocuklar, subay ve astsubay olarak yetiştirilmek üzere askerî okullara alınmış ve bunlar rejimin değerlerini içselleştirmelerini sağlayacak bir endoktrinasyon (doktrin aşılama) sürecinden geçirilmiştir. Bunun yanında, zorunlu askerlik hizmeti aracılığıyla tüm erkekler, aynı sürecin bir parçası kılınmaya çalışılmıştır. Bu yolla, tüm vatandaşların rejimin değer ve ilkeleri doğrultusunda eğitilmeleri ve askerlerin doğasında olan itaat kültürünü benimsemeleri amaçlanmıştır.
Tek Parti döneminde ordu siyaset ilişkisi nasıldır?
Tek Parti döneminin kurumsallaşmasıyla birlikte rejimin ordu üzerindeki hâkimiyeti giderek güçlenmiştir. Atatürk’ün güçlü liderliği, ordunun doğrudan siyasal bir aktör gibi davranmasını ve dolayısıyla siyasete müdahalesini engellemiştir. Ancak bu durumun ordunun ülke yönetimi üzerinde etkili olan bir mekanizma durumunda bulunduğu gerçeğini değiştirmez.
Türkiye’nin ikinci cumhurbaşkanı kimdir?
Atatürk’ün vefatının hemen ardından yeni cumhurbaşkanın kim olacağına yönelik tartışmalar vesilesiyle kendini göstermiştir. Bu süreçte en güçlü adaylar, Mustafa Kemal hükümetlerinin son başbakanı Celal Bayar, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak ve uzun süreler başbakanlık yapan, ancak Atatürk’ün vefatına yakın bir dönemde işbaşından uzaklaştırılan İsmet İnönü’dür. Çakmak, aday olmayı düşünmediğini ve ordunun başında kalmayı tercih ettiğini açıklayınca adaylar ikiye iner. Ancak Çakmak tarafsız kalmasına rağmen ordunun diğer üst komuta kademesi açıkça İsmet Paşadan yana tavır alınca İnönü Türkiye’nin ikinci cumhurbaşkanı olarak seçilir.
İsmet İnönü’nün askeri alanda yaptığı ilk değişiklikler nelerdir?
Atatürk’ün ardından cumhurbaşkanı seçilen İsmet İnönü, kendi etrafındaki desteği artırmak için yine askerleri ilgilendiren bazı hamlelere girişir. İnönü’nün attığı ilk adım, Fevzi Çakmak’ı emekliliğe sevk ederek yeni bir Genelkurmay Başkanı atamak olmuştur. Ayrıca Fevzi Paşaya yakın olan diğer bazı generaller de aktif görevden uzaklaştırılırlar. Bunun yanında, daha önce tasfiye edilen Kazım Karabekir’i yeniden siyasete çağırır ve hatta Meclis Başkanı olarak seçtirir. Ali Fuat Cebesoy Bayındırlık Bakanı, Rauf Orbay ise önce milletvekili sonra Londra Büyükelçisi olur. Böylece İnönü’nün söz konusu isimlerin özellikle eski subaylar üzerindeki etkisinden yararlanarak orduda gerçekleştirdiği değişiklikler açısından etrafındaki destek halkasını genişletmeye çalıştığı görülür. İnönü, bir bakıma, güçlü bir şekilde hükmedebilmek için eskiye ait unsurları tasfiye ederken yeni ittifaklarla desteğini genişletmeye çalışır.
Marshall Planı nedir?
ABD Dışişleri Bakanı George Marshall tarafından önerildiği için onun adıyla anılan plan 1948-1951 yılları arasında Batı dünyası ile hareket etmeyi tercih etmiş bazı ülkelere ekonomik ve malî destek verilmesini kapsar. Soğuk Savaş döneminin bir diğer başat ülkesi Sovyetler Birliği de bu plana benzer içerikte başka bir girişimle cevap vermiş ve kendi etki alanındaki ülkelere destek sağlamıştır.
Seçilen ilk sivil cumhurbaşkanı kimdir?
1950 seçimlerinden sonra Cumhurbaşkanlığına DP’nin genel başkanı Celal Bayar seçilmiştir. Böylece askerlik mesleğinden gelen Atatürk ve İnönü’den sonra ilk kez bir sivil cumhurbaşkanı olmuştur. Bir başka sivil olan, parti kurucusu ve Aydın Milletvekili Adnan Menderes ise başbakanlığa atanarak hükümeti kurmakla görevlendirilmiştir.
NATO ne zaman kurulmuştur ve kuruluş amacı nedir?
Tam adı Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü (North Atlantic Treaty Organization) olan uluslararası savunma ve güvenlik iş birliği teşkilatıdır. 4 Nisan 1949’da 12 ülke tarafından kurulan örgütün kuruluş mantığının arkasında Sovyetler Birliği tehdidine karşı korunmak için üye devletlerin birlikte hareket etmesi yatar. Değişik zamanlarda 17 devletin daha katılımıyla genişleyen NATO’nun halen 29 üyesi vardır.
Türkiye NATO’ya ne zaman katılmıştır?
DP iktidarında asker-sivil ilişkileri bakımından en önemli dönüm noktalarından biri Türkiye’nin NATO’ya üye olmasıdır. Türkiye’nin NATO’ya katılmasını sağlayan gelişme ise 1950’de yaşanan Kore Savaşına bir askerî birlikle katılmasıdır. 25 Haziran 1950’de komünist rejimle yönetilen Kuzey Kore, İkinci Dünya Savaşından sonra Batı dünyası ile hareket eden Güney Kore’ye saldırmıştır. Bunun üzerine Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, üye devletlere saldırının engellenmesi için Kore Savaşına müdahil olmaları çağrısında bulunur. Türkiye, 1949 yılında kurulan NATO’ya kabul edilme beklentisiyle Güney Kore’ye, yeni kurulan ve “Şimal Yıldızı” adı verilen 4500 kişilik bir tugay gönderir. Böylece Türkiye aktif olarak Kore Savaşına katılır. Bu olaydan sonra NATO Bakanlar Konseyi, Türkiye ile birlikte Yunanistan’ın NATO’ya kabul edilmesini kararlaştırır.
Türkiye’de çok partili hayata geçişten sonra demokrasinin kesintiye uğramasına neden olan olay nedir?
Türkiye’de çok partili hayata geçişten sonra demokrasinin kesintiye uğramasına neden olan ve bir bakıma darbe geleneğini başlatan olay 1960 yılının 27 Mayıs günü yaşanır. DP’nin son döneminde ordu içinde gizlice örgütlenen albay ve daha alt rütbedeki bir grup subay yönetime el koyar. Kendilerine Millî Birlik Komitesi (MBK) adını veren bu subay grubu, darbenin emir-komuta ilişkisi dışında yapılmaması nedeniyle kendilerine gelebilecek itirazları bertaraf etmek için darbeye destek verecek general arayışına girerler. Gittikleri adres, darbeden kısa bir süre önce emekli olan eski Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel’dir. Gürsel, darbeden gerçekleştikten sonra haberi olmasına rağmen sürecin kendi liderliğinde gerçekleştiğinin duyurulmasını kabul etmiştir.
1960 darbesinden sonra hangi olaylar yaşanmıştır?
Darbeden sonra başta Celal Bayar ve Adnan Menderes olmak üzere hükümet üyeleri ve DP yöneticileri tutuklanmıştır. Ayrıca Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun ve kuvvet komutanlarının yanı sıra üst rütbeli pek çok subay da bu süreçte tutuklanır veya görevden alınır. Bu dönemde orduda görev yapan 260 generalden 235’inin yanı sıra 5000’e yakın subay emekliye sevk edilmiştir. DP yöneticileri Yüksek Adalet Divanı adıyla kurulan olağanüstü bir mahkemede yargılanmaya başlarlar. Hukuk ve adaletin görmezden gelindiği yargılamaların sonunda Celal Bayar ve Adnan Menderes’in de aralarında olduğu 15 kişi idam cezasına çarptırılırlar. Diğer sanıklara ise müebbet başta olmak üzere çeşitli sürelerle hapis cezaları verilir. MBK ’da yapılan oylamada Menderes’in yanı sıra Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın idam cezaları onaylanır. 78 olan yaşı gerekçe gösterilerek Bayar affedilir; diğer idam cezaları ise müebbet hapse çevrilir. Toplumun tepkisinden çekinilerek idam cezaları derhal infaz edilir.
Millî Güvenlik Kurulu (MGK) ne zaman kurulmuştur?
İlk olarak 1933 yılında Yüksek Müdafaa Meclisi adıyla kurulan MGK, 1961 Anayasasında bu adıyla ismen zikredilmiş ve bu şekilde anayasal statü kazanmıştır. Kurulun amacı, savunma ve güvenlik ile ilgili kararların sivil ve askerlerin bir arada bulunacağı bir ortamda tartışılması ve hükümete sunulmak üzere “tavsiye” niteliğinde karar alınmasıdır.
Ali Fuat Başgil’in cumhurbaşkanlığından çekilme nedeni nedir?
Seçimlere kısa bir süre kala iki MBK üyesi Başgil’i Başbakanlık binasına çağırırlar. Görüşmede silahlar çekilir ve adaylıktan çekilmediği takdirde Başgil’in hem kendi hayatının tehlikeye gireceği hem de demokrasiye geçiş için izin verilmeyeceği yönünde tehditler savrulur. Bunun üzerine Başgil adaylıktan çekilir, Ayrıca Senato üyeliğinden de istifa ederek yurtdışına çıkar. Kısacası asker, bir kez daha siyasetin doğal akışına müdahale etmiş ve cumhurbaşkanını doğrudan kendisi belirlemiştir.
Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK) hangi amaçla kurulmuştur?
OYAK, 1961 darbesinden sonra Millî Birlik Komitesinin yasama yetkilerini elinde tuttuğu 3 Ocak 1961 tarihinde kabul edilen 205 sayılı Kanun uyarınca kurulmuştur. DP iktidarı zamanında ekonomik koşullarının giderek olumsuz bir görünüm kazandığından yakınan askerler, iktidarı kendi ellerine alır almaz, benzer örnekleri diğer başka kamu kurumlarında olduğu gibi mensuplara özellikle emekliliklerinde ek gelir sağlayacak bir yardımlaşma sandığı oluşturmak amacıyla OYAK’ın temellerini atmışlardır.
Muhtıra nedir?
Bir kurumun ya da bir devletin başka bir kurumu veya devleti belirli bir konuda uyarmak için verdiği yazılı belgedir.
Sıkıyönetim nedir?
Olağanüstü hâlin ilanını gerektirecek sebeplerden daha vahim olaylarla karşılaşılması durumunda güvenlik ile ilgili sorumlulukların askerî mercilere geçmesi durumudur. Cumhurbaşkanlığı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından ilan edilen sıkıyönetim uygulaması aracılığıyla bozulan kamu düzeninin yeniden tesis edilmesi amaçlanır. Sıkıyönetim uygulaması, 16 Nisan 2017 tarihinde gerçekleştirilen anayasa değişikliği referandumu ile mevzuattan çıkarılmıştır.
12 Mart 1971 Muhtırası hangi amaçla yayımlanmıştır?
Komutanlar muhtırada özetle, Demirel hükümetinin işbaşından çekilmesi ve ülkede yükselen anarşi ile baş edebilecek geniş tabanlı bir millî birlik hükümetinin kurulmasını talep ederler. Muhtıra Meclis’te okutulur ve Başbakan Demirel görevinden istifa eder.
1974 yılında gerçekleşen Kıbrıs Barış Harekâtı hangi sebeplerden dolayı yapılmıştır?
1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nde Rumlarla Türklerin birlikte yaşamaları yönünde bir mutabakata varılmıştır. Ancak zaman içinde Rumlar, çoğunlukta olmanın ve Batı’nın desteğini almanın avantajıyla Kıbrıslı Türklere yönelik sistematik saldırılarda bulunmaya başlamışlardır. Bunun üzerine Türk ordusu, 20 Temmuz 1974 sabahı Ada’ya çıkarma yapmıştır. Harekât sonucunda Türk askeri Kıbrıs’ın kuzeyine yerleşmiş ve bölgedeki Türklerin can ve mal güvenliklerini sağlamıştır. Kıbrıs Harekâtı, Türkiye’nin Batı dünyası tarafından ambargoya uğramasına neden olmuştur. Nitekim 1970’li yıllarda ülkenin yaşadığı ekonomik sorunlarda bu ambargonun büyük etkisi vardır. Dolayısıyla 1970’lerin sonlarına gelindiğinde ülkede ekonomik sorunlar da siyasal istikrarsızlık da en üst düzeye varmıştır.
1980 darbesi nasıl gerçekleştirilmiştir?
12 Eylül 1980 sabahı, TRT’nin günlük radyo yayını her zaman olduğu gibi İstiklal Marşı ile açılmıştır. Beklenmedik olan ise İstiklal Marşının ardından Harbiye Marşının çalınmasıdır. Bunları ise Türk Silahlı Kuvvetleri adına okunan bir bildiri izler. Bildiriye göre TSK, İç Hizmet Kanununun 35. Maddesinin kendisine verdiği yetkiye dayanarak ülke genelinde yönetime el koymuştur. 1960 darbesinden farklı olarak 12 Eylül, Silahlı Kuvvetlerin emir-komuta ilişkisi dâhilinde, Genelkurmay Başkanı Kenan Evren öncülüğünde, kuvvet komutanlarının tamamının katılımıyla gerçekleşmiştir. Darbenin gerçekleşmesiyle birlikte hükümet görevden alınmış, Cumhuriyet Senatosu ile Millet Meclisi kapatılmış, her iki mecliste görev yapan parlamenterlerin dokunulmazlığı kaldırılmıştır. Ayrıca ülke çapında sıkıyönetim ilân edilmiştir.
1980 darbesi sonra hangi olaylar meydana gelmiştir?
Darbeciler hükümeti oluşturduktan sonra sıkıyönetim uygulamasının kendilerine verdiği yetki aracılığıyla siyaset ve toplum üzerinde tam bir tahakküm kurma arayışına girişirler. Bu bağlamda, öncelikle Başbakan Demirel ve ana muhalefet partisi lideri Bülent Ecevit olmak üzere önde gelen siyasetçiler Anakara ve İstanbul’un uzağındaki belirli bölgelerde zorunlu ikamete yönlendirilirler. Bu şekilde, siyasetçilerin toplum ile ilişkisinin kesilmesi ve bunların darbe karşılığı hareketlere öncülük edememesi amaçlanır. Ülke, 13 sıkıyönetim bölgesine ayrılır ve bu bölgelerin her birinin başına birer general atanır. Yine bazı önemli bürokrat veya se- çilmişler tarafından idare edilmesi gereken belediye başkanlıkları gibi makamlara emekli veya muvazzaf askerler getirilir. İşçi sendikalarından sivil toplum kuruluşlarına dek pek çok oluşum kapatılır ya da faaliyetleri askıya alınır. 12 Eylül’ü izleyen günlerde binlerce kişi tutuklanır. Darbeyi izleyen ilk hafta içinde 10 bini aşan tutuklama sayısı bir yılın sonunda 120 bini geçmiştir. İzleyen süreçte aralarında sivil toplum kuruluşları ve siyasal partilerin uzantılarının da bulunduğu çok sayıda oluşum hakkında dava açılır.
6 Kasım 1983’te yapılan seçime hangi partiler katılmıştır?
Seçime girme hakkı üç partiye tanınır. Bunlar, darbe sonrası kurulan ilk hükümette ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı olarak görev yapan, eski Başbakanlık ve DPT Müsteşarı Turgut Özal’ın Anavatan Partisi (ANAP), emekli Orgeneral Turgut Sunalp’in kurduğu Milliyetçi Demokrasi Partisi (MDP) ve Necdet Calp’in genel başkanlığını yaptığı sosyal demokrat eğilimli Halkçı Parti’dir (HP). Seçim sürecinde yaşanan en önemli gelişme, Devlet Başkanı Kenan Evren’in halka kendi desteklediği adres olarak MDP’yi göstermesidir. Pek çok araştırmacının savunduğu üzere bu destek ters tepecek, iktidara muhafazakâr liberal eğilimli ANAP %45’lik bir oranla gelecektir.
Türkiye’nin ikinci sivil cumhurbaşkanı kimdir?
31 Ekim 1989’da TBMM’de yapılan oylama sonucu seçilen Turgut Özal, Bayar’dan sonra ikinci sivil cumhurbaşkanı olarak tarihe geçmiştir. Özal, seçildikten kısa bir süre sonra çıkan Birinci Körfez Savaşına Türkiye’nin de katılmasını istemektedir. Ancak bu konuda 1987 yılında kendi getirdiği Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay’ı ikna edemez. Torumtay istifa eder, ancak Türkiye de Körfez Savaşına girmez.
3 Kasım 2002 de yapılan seçin nasıl sonuçlanmıştır?
3 Kasım 2002 günü Türk seçim tarihindeki en ilginç sonuçlardan biriyle karşılaşılmıştır. Seçimlerden, kuruluşunun üzerinden bir yıl geçmiş olan AK Parti %34’lük oranla birinci parti olarak ayrılır. CHP ise %19 ile ikinci parti olmuştur. İlginç olan takip eden beş partinin %5’i geçen oy oranlarına rağmen %10’luk seçim barajına takılarak Meclis dışında kalmalarıdır. Seçimlere iktidar partisi olarak giren Demokratik Sol Parti (DSP) ise %1’i ancak geçebilmiştir. Bu sonuçların ardından AK Parti, parlamento içinde 363 sandalye ile %70’e yaklaşan bir temsil oranı elde etmiştir.
“e-muhtıra” nedir?
23 Nisan 2003’te TBMM Başkanı tarafından Meclisin açılış yıldönümü nedeniyle verilen resepsiyona dönemin Cumhurbaşkanı Sezer ve askerler katılmamıştır. Bu süreçte yaşanan en önemli kriz ise 27 Nisan 2007 günü cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk tur oylaması sonrasında TSK’nın internet sitesinde yayınlanan bir bildiridir. Türk siyasal literatürüne “e-muhtıra” şeklinde geçen bildiride TSK’nın laiklik başta olmak üzere devletin temel ilkelerinin savunucusu olduğu ve bunların aleyhinde yapılacak girişimlerde tavrını net şekilde ortaya koyacağı duyurulmuştur.
Yüksek Askerî Şurasının (YAŞ) görevleri nelerdir?
Kamuoyunda daha çok silahlı kuvvetler içindeki askerlerin terfi ve tayinlerini görüşme göreviyle bilinen YAŞ, Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren farklı adlarla faaliyetini sürdürse de bugünkü yapısını 1971 muhtırasından kısa bir süre sonra çıkarılan “Yüksek Askerî Şuranın Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun” la kazanmıştır. Şura, temelde, “Genelkurmay Başkanlığınca hazırlanan askerî stratejik ana fikrin (konseptin) tespiti” ve “Silahlı Kuvvetlerin ana program ve hedefleri konusunda görüş bildirmek” görevlerini ifa eder. 2017 Anayasa değişikliklerine kadar tüm muvazzaf orgeneral ve oramirallerin üye olduğu YAŞ’ın yapısında bu tarihte önemli değişikliğe gidilmiş ve askerlerin sayısının azaltılması, sivillerin ise artırılması yoluna gidilmiştir.
15 Temmuz darbe girişiminde gerçekleşen olaylar nelerdir?
Kendilerine “Yurtta Sulh Konseyi” adını veren örgüt mensubu askerler tarafından 15 Temmuz Şehitler (o zamanki adıyla Boğaziçi) Köprüsü trafiğe kapatılmış, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere bazı şehirlerin kritik noktalarına silahlı unsurlar yerleştirilmiştir. TRT canlı yayınında darbe bildirisi okutulmuş ve ordunun yönetime el koyduğu açıklanmıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın halkı darbe girişimine karşı direnmeye çağırmasının ardından milyonlarca insan sokaklara dökülmüş ve darbecilere engel olmuştur. Bu süreçte, Türkiye Büyük Millet Meclisi binası ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi başta olmak üzere belirli merkezler savaş uçakları tarafından bombalanmış, kalabalık alanlarda halkın üzerine ateş açılmıştır. Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı Özel Harekât ile Havacılık Daire Başkanlıkları ve Millî İstihbarat Teşkilâtı yerleşkeleriyle Ankara Emniyet Müdürlüğü binası da bombalanmıştır. Söz konusu saldırılar sonucunda aralarında güvenlik güçleri mensupları ve sivillerin de bulunduğu 250 kişi şehit olmuş, binlerce insan yaralanmıştır. Yalnızca Özel Harekât Daire Başkanlığında verilen şehit sayısı 51’dir. Ancak tüm bu saldırılara karşı halkın dirayetli tutumu ve üzerine açılan ateşe rağmen meydanları terk etmemesi sonucu darbeciler başarısız olmuştur.
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında gerçekleşen olaylar nelerdir?
Darbe girişimi sonrasında Genelkurmay Başkanlığı çok sert bir açıklama yayınlamış, bu olayın Silahlı Kuvvetlerin içine yerleşmiş bazı hainler tarafından yapıldığını, asla tasvip edilemeyeceğini ve darbecilerin en ağır şekilde cezalandırılacağını açıklamıştır. Nitekim yürütülen soruşturmalar neticesinde, ilk aşamada, darbe girişiminin içinde bulunan veya FETÖ ile bağı bulunan 117’si general ve 32’si amiral olmak üzere yaklaşık 1500 subay ve astsubay ihraç edilmiş ve rütbeleri geri alınmıştır. Soruşturma sürecinin devamında ordudan ihraçların toplam sayısı sekiz bini bulmuştur. Ayrıca bazı general ve amiraller de re ’sen emekliye sevk edilmiştir. Darbe girişiminden sonra Silahlı Kuvvetlerin yapısı içinde ciddi bir revizyona gidilmiştir. Öncelikle darbeye karıştıkları tespit edilen veya FETÖ/PDY ile ilişkili oldukları anlaşılan muvazzaf askerlerin ordu ile iliş- kileri kesilmiş ve bunların rütbeleri geri alınmıştır. Bunun yanında, askerî liseler tamamen kapatılmış, daha önce ayrı ayrı faaliyet gösteren Kara, Deniz ve Hava Harp Okullarının yerine Milli Savunma Üniversitesi kurulmuştur. Daha önce sicil ve özlük bakımından Genelkurmay Başkanlığına; kolluk yetkileri açısından ise İçişleri Bakanlığına bağlı olan Jandarma Genel Komutanlığı, her bakımdan söz konusu Bakanlığa bağlanmıştır.
Siyaset bilimi literatürüne göre "vesayet" nedir?
Vesayet: Hukuksal açıdan kendi çıkarlarını koruyacak yetkinlik düzeyinde olmayan kişilerin haklarının korunması için kendisine yardım edilmesi anlamına gelir. Siyaset bilimi literatüründe ise demokratik rejimlerde yetkinin görünürde seçilmişlerde olması, ancak perde arkasında askerler başta olmak üzere belirli güç odaklarının iktidarı kendi ellerinde tutması anlamında kullanılır.
Tımarlı Sipahi kimdir?
Tımarlı Sipahi Osmanlı’da köylüler tarafından ekilip biçilen topraklar karşılığı alınacak vergileri toplayan, bunun karşılığında padişahın kendisi için takdir ettiği miktarda “cebeli” adı verilen silahlı ve atlı asker bulunduran kişidir. Sipahi, kendisine tahsis edilen topraklarda yaşar ve savaşlardaki görevine ek olarak normal zamanlarda kendi bölgesinde kamu düzenini ve güvenliğini koruma yükümlülüğünü üstlenir.
Osmanlı'da ordu niçin farklı unsurlardan oluşmaktadır?
Osmanlı, orduyu farklı unsurlardan oluşturarak askerlerin merkezî yönetim için oluşturacağı bütçe yükünü azaltmayı hedeflemiştir. Ancak en az bunun kadar önemli bir diğer neden, devletin tüm silahlı gücünü tek bir yapıya vermeme arayışıdır. Bu şekilde, devlet otoritesine karşı silahlı unsurlardan gelecek muhtemel bir isyanın belirli bir kesimle sınırlı kalması hedeflenmiştir. Nitekim bu tür isyan durumlarında söz konusu farklı kuvvetlerin devlet tarafından birbirlerine karşı kullanılabildiği de görülmüştür.
Yeniçeri Ocağı'nın yapısı nasıldır?
I. Murat döneminde kurulan Yeniçeri Ocağı, İmparatorluğun değişik yerlerinden getirilen gençlerin yetiştirilmesiyle oluşturulmuş bir ordudur. Çoğu Hıristiyan ailelerden gelen bu gençler, öncelikle Müslüman bir ailenin yanında verilerek Türkçe ve İslam adetlerini öğrenmeleri sağlanırdı. Daha sonra bunlara geniş kapsamlı bir askerî eğitim verilir; en zekileri ise devlet kademelerinde yükselmelerini sağlayacak Enderun Mektebine yönlendirilirdi. Yeniçerilerin evlenip aile kurmaları ve özel mülk edinmeleri yasaktı.
III. Selim tarafından Nizam-ı Cedid ordusunun kurulasının nedeni nedir?
Mevcut askerî yapıyla istenen türde bir değişikliğin sağlanamayacağı anlaşılmış ve III. Selim tarafından 1792 yılında Nizam-ı Cedit adıyla yeni bir ordu kurulmuştur. Batılı talim ve eğitim tekniklerine göre yapılandırılan bu ordunun İmparatorluğun ihtiyaç duyduğu askerî yenilenmenin başlıca yürütücüsü olması tasarlanmıştır (Berkes, 1996, s. 91).
Yeniçeri Ocağı'nın tarih sahnesinden silinmesine neden olan gelişme nedir?
Padişah, Yeniçeri Ocaklarının kaldırılmayacağını, ancak yeniçerilerin de yeni yapılanma için ihtiyaca göre belirli oranda asker takviyesinde bulunacaklarını ilan etmiştir. Yeniçeriler padişahın bu talebine olumsuz cevap verirler ve 1826 yılının Haziran ayı içerisinde büyük bir ayaklanma başlatırlar. Daha önce kurulmuş ve ağır toplarla donatılmış olan askerî birlikler, sarayın çevresini kuşatan yeniçerilerin üzerine ateş açarlar. Bu müdahale, aynı alanda toplanmış olan yeniçerilerin büyük kısmının hayatını kaybetmesine, böylece Yeniçeri Ocağının tarih sahnesinden silinmesine neden olur.
Askerî yönetimlerin militarist zihniyete karşı tutumu nasıldır?
Askerî yönetimler ülkede militarist zihniyetin hâkim olması için çaba harcarlar. Bu açıdan normalde askerlik mesleğine özgü bazı kurallar ve değerler, çocuklar başta olmak üzere her yaştan sivillere de benimsetilmeye çalışılır.
Harekât Ordusu hangi amaçla ve hangi unsurlarla kurulmuştur?
Harekât Ordusu 1909’da 31 Mart Vakasını bastırmak için Selanik’te kurulan ordudur. Temelinde Selanik’te konuşlu Üçüncü Ordu birlikleri olan Harekât Ordusu bazı gönüllü sivilleri de içermiştir.
Balkan Savaşları süreci nasıl gerçekleşmiştir?
1912’de Osmanlı’nın askerî gücünü Trablusgarp Savaşına aktarmasını fırsat bilen Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ aralarında anlaşarak Osmanlı devletine savaş açmışlardır. Savaştan Osmanlı mağlubiyetle ayrılmış ve Balkan coğrafyasındaki topraklarının büyük kısmını kaybetmiştir.
Türkiye'de askerlik mesleğinden gelmeyen ilk sivil cumhurbaşkanı kimdir?
1950 seçimlerinden sonra Cumhurbaşkanlığına DP’nin genel başkanı Celal Bayar seçilmiştir. Böylece askerlik mesleğinden gelen Atatürk ve İnönü’den sonra ilk kez bir sivil cumhurbaşkanı olmuştur.
Türkiye'nin de Güney Kore'ye asker göndererek dâhil olduğu NATO nedir?
Tam adı Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü (North Atlantic Treaty Organization) olan uluslararası savunma ve güvenlik işbirliği teşkilatıdır. 4 Nisan 1949’da 12 ülke tarafından kurulan örgütün kuruluş mantığının arkasında Sovyetler Birliği tehdidine karşı korunmak için üye devletlerin birlikte hareket etmesi yatar. Değişik zamanlarda 17 devletin daha katılımıyla genişleyen NATO’nun halen 29 üyesi vardır.
27 Mayıs 1960'da yönetime el koyan Millî Birlik Komitesi'nin devlet başkanlığını teslim ettiği kişi kimdir?
Millî Birlik Komitesi (MBK) adını veren bu subay grubu, darbenin emir-komuta ilişkisi dışında yapılmaması nedeniyle kendilerine gelebilecek itirazları bertaraf etmek için darbeye destek verecek general arayışına girerler. Gittikleri adres, darbeden kısa bir süre önce emekli olan eski Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel’dir. Gürsel, darbeden gerçekleştikten sonra haberi olmasına rağmen sürecin kendi liderliğinde gerçekleştiğinin duyurulmasını kabul etmiştir. Gürsel, darbenin ertesi günü Millî Birlik Komitesi Başkanı sıfatıyla devlet başkanlığını üstlenir ve yeni hükümeti kurma çalışmalarına başlar.
27 Mayıs sonrası gerçekleştirilen idamların toplumsal etkisi nasıl olmuştur?
Bugün, 27 Mayıs yargılamalarında sanıkların savunma haklarının ihlal edildiği, mahkeme heyetinin tarafsız davranmadığı, verilen cezaların haksız olduğu ve hukuksal bir temelinin bulunmadığı hemen herkes tarafından kabul edilmektedir. Ancak idamların bundan daha fazla önem taşıyan olumsuz etkisi, ülke içindeki siyasal ayrılıkları keskinleştirmiş ve uzlaşı kültürüne zarar vermiş olmasıdır.
MGK’ya tanınan, ülke yönetimine ilişkin belirli konularda hükümete “tavsiye” niteliğinde kararlar alma yetkisi ile amaçlanan nedir?
MGK’ya ülke yönetimine ilişkin belirli konularda hükümete “tavsiye” niteliği taşıyacak kararlar alma yetkisi tanınmıştır. Bu şekilde, bir bakıma, ülke yönetimine ilişkin kritik kararların alınmasında sivillerin tek başlarına hareket etmemeleri amaçlanmıştır (Özdemir, 1993, s. 122).
1961 Anayasası ile TBMM'de çıkan kanunları yargı denetiminden geçirmek amacıyla kurulan kurum hangisidir?
1961 anayasası ile seçilmiş siyasetçileri denetleyecek birtakım bürokratik mekanizmaların oluşturulduğunun da belirtilmesi gerekir. Yeni anayasa ile seçilmiş ve atanmış üyelerin birlikte görev yapacakları Cumhuriyet Senatosu kurulur. Bu şekilde, TBMM’den çıkan kararları adeta denetleyecek bir yapılanma oluşturulması hedeflenmektedir. Bunun yanında yine Mecliste kabul edilen kanunların yargı denetiminden geçirilmesi amacıyla Anayasa Mahkemesi kurulur.
1961 darbesi ile başlayan süreçte ordunun, siyasetin akışına müdahale etmek için öne sürdükleri temel gerekçe nedir?
1961 askerî darbesi ile başlayan süreç, ordunun sistem üzerinde kendisine biçtiği vesayetçi rolün en belirgin örneklerinden birini sunar. Askerler, “rejimin tehlikede olduğu” gerekçesiyle kendilerine bir koruma rolü atfetmişler ve siyasetin olağan akışına müdahale etmişlerdir.
12 Mart 1971 muhtırasıyla komutanlar ne talep etmişlerdir?
Komutanlar muhtırada özetle, Demirel hükümetinin işbaşından çekilmesi ve ülkede yükselen anarşi ile baş edebilecek geniş tabanlı bir millî birlik hükümetinin kurulmasını talep ederler (Zürcher, 2000, s. 375).
İnkılap Kanunları neyi ifade etmektedir?
İlk olarak 1961 Anayasasına “Devrim Yasaları” adıyla giren İnkılâp Kanunları, Anayasanın 174. maddesinde sayılan sekiz hukukî düzenlemedir. Cumhuriyetin ilk yıllarında çıkarılan bu kanunlar toplumu dönüştürme projesinin en önemli halkalarıdır. Nitekim Anayasanın ilgili maddesinde bunların “temel hak ve özgürlüklere aykırı olduklarının iddia edilemeyeceği” vurgulanarak söz konusu kanunlar bir bakıma özel koruma altına alınmıştır.
15 Temmuz 2016 darbe girişimi ile Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) ilişkisi nedir?
1970’li yıllardan itibaren dinî bir cemaat kisvesi altında örgütlenen Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY), zaman içinde başta silahlı kuvvetler ve emniyet teşkilatı olmak üzere kritik devlet birimlerine kendi elemanlarını yerleştiren bir terör örgütüdür. Örgüt, devlet içindeki militanlarının sayısını artırmak için söz konusu okullara giriş sınavlarının sorularını çalmak da dâhil olmak üzere çok sayıda hukuk dışı yöntem kullanmıştır. En son 15 Temmuz darbe girişimiyle silahlı kuvvetler içindeki militanlarını kullanarak iktidarı ele geçirmeyi hedefleyen örgütün bu çabası halkın sağduyusu ve demokrasiye sahip çıkmasıyla önlenmiştir.