Medya ve İletişim Dersi 5. Ünite Özet
Medya Kavramı Ve Toplum
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Giriş
İnsan, yaşayan bir varlık olarak birlikte yaşadığı toplumdan, toplum içindeki diğer grup ve kuramlardan ayrı tutularak var olamaz. İnsanın çevresiyle kurduğu ilişkiler ve bu ilişkilerin içindeki iletişim ile toplumda yer bulur. Başka bir deyişle toplumsal bir varlık olan insan, toplum içindeki ilişkilerini iletişim yoluyla gerçekleştirir. Bütün bu ilişkiler sistemi, insanın hem yaşamını kolaylaştırır hem de insanı sosyal yapının bir parçası haline getirir.
Günümüz toplumbilimcileri, 19. yüzyıldan itibaren toplumların kitleselleştiğini ve kitle toplumu haline geldiğini ifade etmişlerdir. Büyüyen kentlerde üretim, tüketim, ulaşım nasıl değişik ve büyük bir boyut aldıysa iletişimin boyutu da değişmiştir.
Sanayi devrimi ile gelişen gazete, ilk kitlesel yayın yapan araçtır. Bilgi verme ve geniş kitlelere yayma bakımından kitle iletişimin öncüsü olmuş olan gazete, yapısı bakımından yazılı basın olarak kabul edilmektedir. Gazete ve dergiler yalnız göze hitap eden kitle iletişim araçlarıdır.
Günümüz dünyasının bilgi düzeyini tanımlamada tam bir görüş birliğine varılmış olmamakla beraber bilim ve teknolojideki gelişmenin sonucu olarak son yıllarda dünya toplumlarında yaşanan dönüşüm ve değişim sonucu ortaya çıkan topluma bilgi toplumu ya da enformasyon toplumu adı verilmektedir. Elbette bu dönüşüm ve değişimde medyanın yeri tartışılamaz.
Küreselleşme, dünyanın geçirdiği enformasyon çağının yansımalarından biri olarak özünde paylaşma, değişme ve dönüştürme olmakla beraber aslında ekonomik bir kavram olarak ortaya çıkmıştır. Toplumlararası ilişkileri zenginleştiren, farklı toplumların insanlarını bir araya getiren mal, hizmet ve fikir alışverişinde bulunmalarını sağlayan yeni dünya düzenidir.
Teknolojik İlerlemenin Medyanın Gelişimine Katkısı
İletişimin teknik anlamda kitleselleşmesindeki en önemli ilerleme baskı tekniğinin bulunması ve endüstriyel olarak kullanılmasıyla başlamıştır. İletişim teknolojisi açısından ilk gelişme matbaanın bulunmasının yanı sıra baskı süresinin kısalmasıdır. Yazının icadı kadar matbaanın icadı da dünya tarihinde önemli bir rol oynamaktadır. 15. Yüzyıla kadar farklı ulusların baskı yoluyla eser çoğaltmaya ilişkin çeşitli icatları ve alet kullanımları olmakla beraber Gutenberg’in icat edip kullanmaya başladığı mekanik matbaa yazılı eser çoğaltmada bir devrim yaratmıştır. Başlarda Almanlar tarafından yoğun olarak kullanılan sonradan Avrupa’nın diğer kentlerine yayılan matbaacılık, kitapları ve diğer basılı ürünleri geniş kitlelere ulaştırarak Avrupa’da aydınlanma çağının başlamasında önemli katkı sağlamıştır.
Süreli yayın olarak gazetenin ilk kez nerede ve ne zaman çıktığı konusunda bir kesinlik olmamakla birlikte Hollanda’da 1605’te ticari bültenden doğduğu kabul edilen “Niuewe Tijdingen” adlı yayının ilk gazete olduğu düşünülmektedir. 18. yüzyılda gazetenin ve gazeteciliğin gelişimini değiştiren, gazetecilik mesleğini günümüz gazeteciliğine yaklaştıran iki önemli olay olmuştur. Bunlar Amerikan Bağımsızlık Savaşı ve Fransız İhtilali’dir. Bu olaylarla birlikte basının özgür olmasının gereği ilk kez kabul görmüş ve ABD anayasasına basın özgürlüğünün bir hak ve engellenemez olduğu yazılmıştır. Sanayi Devrimi ile birlikte 19. yüzyılın ilk yıllarından itibaren kentleşme giderek yaygınlaşmış ve burjuva sınıfı Avrupa toplumlarına hâkim olmaya başlamıştır. İletişimin giderek hızlandığı bu dönemde gazete ancak sınırlı bir seçkinler topluluğuna ulaşmakta, vergi vererek oy hakkına sahip olanlar gazete okuyabilmekteydiler. Buhar makinesinin lokomotiflere adaptasyonu ile demiryolu, yerel düzeyde basımı ve dağıtımı yapılan gazetelerin başka yerlere ulaştırılmasını kolaylaştırmıştır. 20. yüzyılın en hızlı ve yaygın kitle iletişim araçları sırasıyla radyo, televizyon ve internet olarak yer almaktadır.
Anındalık söz konusu olduğunda bir kitle iletişim aracı olarak ilk kez radyo ile kitlelere ulaşan yayıncılar insanları nasıl etkileyebileceklerini radyonun ortaya çıktığı ilk yıllarda gördüler. Etkileme gücü giderek artan kitle iletişim araçlarının potansiyeli artık kentlerden ülkelere ulaşmış dünya çapında yayılım göstermeye başlamıştır. Haberlerin, tartışma programlarının yanı sıra müzik ve uyarlama tiyatro oyunlarının radyoya taşınması, kitle iletişim araçlarının eğlendirme aracı olarak işlev görmesinde belirleyici olmuştur.
McLuhan kitle iletişim araçlarını sıcak ve soğuk iletişim araçları olarak ikiye ayırmaktadır. Sıcak iletişim araçları, alıcının bir duyusuna yüksek düzeyde hitap eder ve alıcının tek duyusunun önemli bir işlev yüklediği iletişim şekli gerçekleşir. Soğuk iletişim araçları ise alıcı ile kurduğu iletişim şeklinde birden fazla duyuya hitap eder ve izleyicinin iletişim sürecine yüksek düzeyde katılımını gerektirir. Televizyon zamanla en önemli bilgi ve özellikle eğlence unsuru olarak kitlelerin ilgisini en çok çeken kitle iletişim araçlarından biri olmuştur. Yayıncılık teknolojisinin gelişmesiyle canlı yayın yapılması televizyonun inandırıcılık etkisi konusunda kitle iletişim araçlarının en belirleyici unsuru olmuştur.
Medya ve Toplum İlişkisi
Günümüzde medya kavramı içinde tanımlanan kitle iletişim araçları; televizyon, radyo, gazete, dergi, internet, cep telefonları, kitaplar, afişler ve billboardlar olarak sayılabilir. Her türlü sözlü, yazılı, görsel ve işitsel unsur medyanın bir parçası haline gelebilir.
Kitle iletişim araçları, toplumsal statüsüne göre farklı bir yaklaşım oluşturmaksızın aynı iletiyi aynı anda çok sayıda insana iletebilir. Uzağı yakın ederek farklı kesimlere ulaşılmasını sağlar. İzleyici kitle homojendir, bünyesinde farklı düşüncedeki, farklı özelliklerde insanları, grupları barındırır. Kendi içinde organize karmaşık kurumları ve kuruluşlar içerir. İçinde, gazeteci, yapımcı, editör, programcı, reklamcı gibi profesyonel iletişimcileri barındırır.
Geleneksel iletişim ile kitle iletişimini birbirinden ayıran iki temel özellik bulunmaktadır. Bunlardan birincisi; kitle tasarrufuna yol açarak, kapsama alanını genişleterek, enformasyonun taşınabilir ve saklanabilir hale getirilmesini sağlar. İkincisi ise işleyişi bakımından bir örgütlenme gereksinimi bulunmaktadır. Bu örgütlenmenin gereği ise kitle iletişim araçlarına yüklenen kamusal özellik ve yükümlülüklerden kaynaklanmaktadır. Günümüzde gelişen iletişim teknolojileri ile geri bildirim almak, artmış ve hızlanmış olmasına rağmen kitle iletişiminde belirli bir kaynaktan hedef kitleye iletinin tek yönlü olarak gönderilmesi söz konusudur. Kitle iletişimi kitlesel tepkiler uyandırma ve bu tepkileri çeşitli şekillerde belirleme sürecidir. Kitle iletişiminde üzerinde en çok durulan konular arasında kitle iletişim araçlarının yapısı, bu araçların sahipleri ve bu araçlarda çalışan profesyonellerin özelliklerinin yanı sıra, gönderilen iletilerin içeriği ve amaçları bulunmaktadır.
Medyanın etkileri konusunda yapılan araştırmalar 20. yüzyılın başından bu yana üç dönemde gerçekleşmektedir. 1910’lardan başlayarak 1940’lara kadar süren evrede Birinci Dünya Savaşı sırasında kitle iletişim araçlarının propaganda ve manipülasyon amaçlı kullanımı söz konusudur. Kitle iletişim araçlarının propaganda gücü savaşın taraflarınca yoğun bir şekilde kullanılmıştır. Özellikle otoriter rejimlerin yükseldiği ve iktidara geldi bu dönemde kitle iletişim araçlarının gücü dönemin faşist liderlerinin çok işine yaramıştır. Bu yıllar baskıcı rejimlerin etkisiyle bireyin güçlü medya karşısında parçalanmış/pasifize edilmiş kişiler olarak kabul edildiği bir dönemdir. Bu dönemde radyo ile müzik yayınları yapılmaya başlanmış, 1936 yılında ilk televizyon yayının yapıldığı bu dönemde televizyon izleyicisi ile ilgili araştırmalar savaş sonrası döneme denk gelmiştir.
1940-1960 arası olan ikinci dönemde kitle iletişimi bir disiplin/bilim alanı olarak gelişme göstermiştir. Bu dönemdeki izleyiciler üzerinde alan araştırmaları yapılmış ve medyanın etkisinin sınırlı olduğu yönünde bulgulara ulaşılmıştır. Sınırlı etkiler dönemi olarak kabul edilen bu dönemde izleyiciler üzerinde alan araştırmaları yapılmıştır. İzleyici araştırmaları, içerik analizleri, etki çözümlemeleri bu dönemde yapılan araştırmalardır.
1960 sonrası üçüncü dönemde kitle iletişim araçlarının etkilerinin bir önceki dönemin aksine sınırlı değil, güçlü etkilerinin olduğu yönünde anlayış gelişmiştir. Başka bir ifadeyle açıklamak gerekirse kitle iletişim araçlarını etkileri konusunda güçlü etkilere geri dönüş sayılan ve halen günümüze kadar gelen anlayış, kitle iletişim araçlarının toplumsal dönüşüm içinde etkili bir değişken olarak kabul ederek izleyiciyi aktif bir konuma yerleştirmektedir.
Kitle iletişim araçlarının etkileriyle ilgili yapılan araştırmaların temelinde tutumlar, kanatlar, davranışlar, alışkanlıklar, düşünceler üzerinde kitle iletişim araçlarının etkisinin ne kadar olduğunun kesin bir şekilde ispatlanamamasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle tartışmalar ve araştırmalar medyanın etkisini kabul edip, etki düzeyini, sınırlarını belirlemeye yönelmiştir. İnsanların kitle iletişim araçlarının etkisine açık olmaları ve bu araçların giderek yaygınlaşması, kitle iletişim araçlarının olumlu ve olumsuz etkilerinin çokça tartışılmasına neden olmuştur.
Medyanın etkilerine yönelik araştırmalar olumlu, olumsuz ve sınırlı olmak üzere üç farklı görüş ile şekillenmiştir. Medyanın etkilerine olumlu bakanlar medyanın toplumsal değişime ilerletici ve olumlu katkılar yaptığını savunarak özellikle bireylerin toplumsallaşması konusunda medyayı önemli bir etken olarak kabul etmişlerdir.
Medya, zaman ve mekân sınırlılıkları içerisinde bireyin gelişmesine yardımcı olur. Toplumsal ve politik hareketliliğe yön ve hız kazandıran medya toplumda birçok sorunun ortaya konmasında, tartışılmasında ve çözümünde önemli bir rol üstlenmektedir. Medyanın insanların yaşam şekillerini etkilemesi kabul edilen bir gerçektir. Medya yöneticileri, köşe yazarları, editörler ve muhabirler gibi medya profesyonelleri toplum içinde önemli güç noktalarıdır. Medya kurumsal olarak ulaştığı bu gücüyle bireylerin tutum ve davranışlarını etkileyebilmenin ve hatta değiştirebilmenin en etkin yöntem ve araçlarına sahiptir.
Medyanın Toplumsal İşlevleri
Kitle iletişim araçlarının işleyişi toplumda sürekli ve işlevsel bir bağ kurmasıyla gerçekleşir. Liberal demokratik siyasal sistemlerde medya için öngörülen işlevlerin sınıflandırılması altında toplanmıştır. Medyanın temel işlevleri sekiz kategoride incelenebilir.
Haber Verme ve Bilgi Sağlama: Medya olaylar ve durumlar hakkında haber ve bilgi vererek ulusal ve uluslararası konulardan haberdar olmamızı sağlar. Medya bu görevleri yerine getirirken kamuyu doğru ve tarafsız şekilde bilgilendirmelidir. Medyanın haber ve bilgi verme işlevi, demokratik yapı içinde, özgür bir ortamda kitlelere haber ve bilgi vermesi belirlenen yasalar çerçevesince haktır.
Tartışma Ortamı Yaratma: Medya toplumsal değerlere ve amaçlara açıklık kazandırır ve gelişmelerine katkıda bulunur. Kamuoyunda kanaatlerin oluşabilmesi için fikirlerin ve bilgilerin açıkça ifade edilmesini sağlamalı ve bunların toplumda bütün kesimler tarafından anlaşılabilmesi için çaba sarf etmelidir.
Toplumsallaştırma: Toplumdaki değerlerin inançların, davranışların birey tarafından benimsenmesinde medyanın etkin rolü bulunmaktadır. Medya yaptığı yayınlarla, toplumun bir parçası haline gelmiş bireylerin yaşadıkları çevreyi, kültürü, kuralları, yasaları, gelenekleri tanımasını ve toplumla bağ kurmasını sağlar.
Güdüleme: Toplum içinde belirlenen amaçlar doğrultusunda bireyin özendirilmesini ve teşvik edilmesini sağlayarak bu amaçlar doğrultusunda gerçekleşen toplumsal yaşama katılmasını olanak verir.
Bütünleştirme: Medya yaptığı yayınlarla bir ayna görevi yaparak toplumsal yaşamı bireylere yansıtır ve bireyin toplumla bütünleşmesini kolaylaştırır.
Kültürü Geliştirme: Medyanın bireyin kültürel yaşantısını zenginleştirici etkisi vardır ve kültürün yayılmasını yaptığı medyanın yayınlar sağlar. Toplumda var olan kültürün benimsenmesinde, yeni kültürel akımların toplumda bilinmesinde medyanın önemli katkıları olur. Kültürel mirasın korunmasında ve yeni nesillere aktarılmasında medyanın önemli bir işlevi vardır.
Eğitim: Medya, bireylerin bilgi düzeylerinin artırılmasına, yetenek ve becerilerinin geliştirilmesine önemli katkılarda bulunur. Televizyondaki eğitim programlarından gazete ve dergilerdeki eğitim içerikli yazılara, kitap, CD, DVD şeklinde eğitim setlerinden eğitim amaçlı tasarlanmış internet sayfalarına kadar birçok içerik medyanın kapsamı içinde kabul edilmektedir.
Eğlence: Medya bireyleri toplumsal yaşamın tekdüzeliğinden ve yorgunluğundan uzaklaştırıp, onlara hoşça vakitler geçirtmek olanağı verme konusunda hem çeşitli, hem hızlı hem de ucuz bir hizmet vermektedir.
Medyanın Toplumsal Gücü
Medya bireylerin tutum ve davranışlarını doğrudan olmasa bile dolaylı yollardan etkileyebilme ve pekiştirme gücüne sahiptir. Medya, toplumda var olan yerleşik, kuralları ve durumu devamlı olarak tekrar ettiği gibi bütün bunları bünyesinde verdiği haberlerle, eğlence programlarıyla, dizi filmlerle, yeniden üreterek kamuoyunun gündemine sunar. Unutulmuş, tarihsel nitelik kazanmış konuları, belgeseller ile yeniden gündeme getirerek, halka bu konuları hatırlatarak devamlı olarak akıllarda kalmasını sağlar. Bu kapsamda toplumsal ilişkiler hatırlanır, yeniden yaratılır, tanımlanır ve yorumlanır. Medya içeriklerinde bireylerin dünyası yeniden şekillendirilip yorumlanır ve yeni bir boyut kazanır.
Liberal çoğulcu demokrasilerde medya dördüncü güç olarak kabul edilmektedir. Medyanın dördüncü güç olma özelliği demokratik devlet yönetimini düzenleyen yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerinin yanında bir dördüncü kuvvet olarak kabul edilmesidir. Medyaya atfedilen bu sıfat demokrasinin devletin kurumları dışındaki genel toplum yaşantısının içinde yer alan sivil toplum örgütleri, cemaat örgütlenmeleri, genel ahlak, din, kültürel nitelikler vb. gibi denetim ve denge unsurları içinde basına verilen önemi göstermektedir. Bu anlamda demokrasinin bir parçası olan medyanın demokrasiyi ve demokrasinin niteliklerini nasıl tanımladığı önemli hale gelmektedir.
Medya ve Demokrasi
Tarihsel gelişim içinde egemenlik kavramı iktidar mücadelesini niteleyen bir kavram olarak yer almıştır. Modern devlet ile birlikte iktidar olmanın şekli ve süreci değişmiştir. Bireysel özgürlüklerin sağlanması ve çoğulcu toplumun gelişmesi için en iyi yönetim yurttaşa karşı sorumlu ve yurttaş tarafından denetlenebilecek temsili demokrasidir.
Demokratik bir yönetim; ifade, toplanma, örgütlenme ve basının var olma koşulana dayanan temel yasal özgürlükler ile halkın temsilini kapsayan özgür, genel ve eşit oy hakkı olarak tarif edilmektedir. Toplumun doğal haklara sahip özgür ve eşit bireylerden oluştuğunu ifade eden liberal felsefi söylem, anayasal devlet, özel mülkiyet ve rekabetçi piyasa ekonomisi mekanizmalarıyla bireylerin haklarının korunmasını kapsar. Liberal felsefi söylemde, basın özgürlüğü anlayışı devlet ve sivil toplum ayrımı çerçevesinde ele alınmaktadır. Sivil toplum, kişisel yaşam, aile ve iş yaşamından oluşan devletten bağımsız özel bir alan olarak kabul edilmekte ve basın özgürlüğü de özel mülkiyet bağlamında düşünülerek bireylerin doğal hakları kapsamına girmektedir. Başka bir anlatımla basın özgürlüğü kişisel bir haktır, hiçbir şekilde kısıtlanamaz, engellenemez ve yasaklanamaz. Liberal demokratik sistem içinde özgür basın her zaman istenen ve aranan bir unsurdur.
Demokrasi tanımının içindeki medyanın yeri günümüz koşullarında medyanın dördüncü güç olarak ne kadar işlevsel olabildiği tartışma konusu olmaktadır. Günümüz toplumlarında büyük sermaye grupları ile devletin kurumsal baskısı altında kalan medya, sıradan vatandaşın ifade aracı olma yolunda çoğu kez eleştirilerle karşılaşmakta ve bir güven sorunu yaşamaktadır. Serbest pazar ortamında kitle iletişim araçlarının daha çok kendi sahiplerinin sesi olmaları, taraflı yayın yapmaları, reklam verenlerin etkisinde kalmaları, toplumsal gelişmeye direnmeleri, toplumsal sorunlar yerine yüzeysel konulara yönelmeleri, kişisel hakların çiğnemekten kaçınmamaları iletişim alanının bilim insanları, uzmanlar ve halk tarafından çokça eleştirilmiştir.
Demokrasilerde halkın kendi yönetimi hakkındaki tercihini ve bazen doğrudan doğruya siyasete ilişkin isteklerini öğrenmek amacıyla düzenlenmiş olan ayrıntılı seçim mekanizmalarının tümü, kamuoyunun sesini dinlemek, ondan bilgi ve haber almak için yapılmış bir yatırım olarak kabul edilebilir. Özellikle gelişmiş ülkelerde, seçimler, yönetime ilişkin iletileri (mesajları) kitleden yöneticilere ulaştıran araçtır. Bu süreçte ortaya konulan oy tercihleri de kamuoyudur. İletişim ve toplumsal etkileşim süreci içinde ortaya çıkan kamuoyu kamunun ortak düşüncesidir. Toplumun olayları ve politikacıları izlemek izin kullandığı medya, seçmenlerin siyasal kararlarını verebilmelerinde de önemli rol oynamaktadır.
Kitle iletişim araçları bir yandan özellikle siyasal mesajların özgür ya da doğru olarak halka iletilmesi görevini üstlenirken, diğer yandan da halkın, siyasal seçkinlere (siyasetçiler, siyasal partiler vb. gibi) duyduğu ilgiyi arttırmak, kamuoyunun fikir ve kanaat ve faaliyetlerini açıklamak, dolayısıyla toplumu oluşturan bireylerin etkilenmelerini sağlama işlevini yürütür.
Kitle iletişim araçlarının halk üzerinde etkili olmasının olası yollarından birisi de gündem oluşturmadır. Gündem oluşturma medyanın haberleri sunuş yoluyla, halkın düşündüğü ve konuştuğu konuları belirlediği düşüncesine dayanmaktadır. Medya ve demokrasi ilişkisi içinde sözü geçen kavramlardan birisi de “alternatif medya”dır. Tekelleşmiş ve kar odaklı medya ile kamu yayıncılığı yapan medyanın dışında (bunlara alternatif olarak) temel niteliği kar gütmemek olan, sınıfsal, cinsel, etnik, dinsel eşitsizliklerden mağdur olanların, kamusal ve siyasal alandan dışlanmışların seslerini duyurma ihtiyacı ile ortaya çıkan medyaya alternatif medya denmektedir.
Medyanın Ekonomik Yapısı
Medyaya yüklenen kamusal sorumluluğun yanı sıra medya organizasyonlarının aynı zamanda kar amacı güden ticari işletmeler olduğu da unutulmamalıdır. Bununla birlikte medya organizasyonlarının kamusal sorumluluk alanı öncelikle yasal düzenlemelerdeki eksiklikler, iktidarın baskısı ve ticari kaygılar yüzünden devamlı olarak okur/izler kitle aleyhine ihlal edilmektedir. Medyanın toplum üzerindeki etkisinden dolayı öncelikle ticari yönden kendi lehine kullanmak isteyen büyük sermaye sahipleri medyaya hâkim olmaya çalışmaktadırlar. Sermaye sahipleri dışında toplumda güç kazanmak isteyen her türlü grup, siyasal partiler ve iktidar medya üzerinde egemenlik kurmak üzere medyada yoğunlaşma çabaları içine girmektedirler. Bu hâkimiyet medyada tekelleşme/yoğunlaşma olarak görülmektedir. Bir şirketin aynı alanda birden fazla yayın organına sahip olması medyada yatay yoğunlaşma olarak adlandırılmaktadır.
Büyük sermaye sahipleri medyadaki prodüksiyon işinin yüksek getirisi ve buna bağlı olarak ilan ve reklam gelirlerindeki paralel artış yüzünden medyada farklı düzeylerde hakimiyet kurmaya çalışmaktadırlar. Aynı zamanda bu büyük sermayedarların siyasal iktidar ile kurdukları çıkar ilişkileri, hem iktidardakinin iktidarının devamlılığı hem de sermayedarın karlılığı için önemli avantajlar sağlamaktadır. Bu durum mutlak suretle medyanın kamusal sorumluluğunu olumsuz etkilemektedir. Medyanın ekonomik üretim süreci düşünüldüğünde birçok unsur önem kazanmaktadır. Teknolojik altyapı, eğitimli işgücü, basılı yayın üretenler için kağıt bedeli ve yayın dağıtımı, televizyon ve radyo yayıncılığında frekans tahsisi için ödenen bedel ve elbette elde edilmesi beklenen kar bu unsurların başlıcaları olarak kabul edilebilir.
Bir gazeteyi okumak üzere satın almak için ödenen paranın yanı sıra gazetede yayınlanan ilan ve reklamların gazetelerin ekonomik anlamda gelişip büyümesine ciddi etkisi olmuştur. Gazetelere alınan ilanlar gazete fiyatlarının düşürerek daha geniş kitlelere ulaşılmasını sağlamıştır. İlan ve reklamların yüksek gelir getirici etkisiyle gazeteler daha çok okuyucuya ulaşmaya çalışmaktadırlar. İlk televizyon yayınından günümüze televizyon yayın şeklindeki değişim endüstriyel olan televizyon alıcılarının değiştirmiş ve televizyon izlemek isteyen bireylerin devamlı olarak yayın teknolojisine bağlı olarak en azından her 10 yılda bir televizyon alıcısını değiştirme gereği duymuştur. Bu değişimin yarattığı elektronik endüstriyel pazar beraberinde başka teknolojilerle birlikte uluslararası dev şirketler yaratmıştır.
Medya ve Eğlence Dünyası
Modern toplumun ve medyanın son zamanlardaki gelişimine bakıldığında hem pazar analistleri hem de medya araştırmacıları her şeyin eğlence olduğu görüşünde birleşmektedirler. Medya içeriklerine ve izleyicilerin bu içerikleri kullanma şekillerine bakıldığında da, çoğu insanın çeşitli eğlence biçimlerini her şeyden daha çok aradığı görülmektedir. Günümüzde medya denildiği zaman hemen hemen herkesin aklına öncelikle televizyon gelmektedir. Hem televizyon programları hem de izleyici ilgisi bakımından son zamanlarda yapılan araştırmalar, daha çok eğlence içeriği izlendiğini ve eğlence arayan izleyici bulunduğunu ortaya koymaktadır. Birçok araştırmacı ve eleştirmen televizyonun varlık nedenini, insanları eğlendirmek ya da onlara hoş vakit geçirildiği duygusunu yaratmak, başka bir anlatımla oyalamak olarak göstermektedir. Kitle iletişim araçları tarafından dönüştürülen ve yaşantı (deneyim) arzusu tarafından baştan çıkarılan izleyici kitleleri, fantezi arayışının ve zevkin ivmelendirdiği hiper kapitalizm dünyasına girmiş bulunmaktadırlar.